330 SERVETİFÜNUN No. 1836—151 Dedi, kızın karşısında bir dalın iğildi... Kedi, miyavladı ve parkeyi kokladı. Zinayda; — Karnı aç! dedi ve, Vonifati, Sonya! Büt geti- riniz | Diye seslendi. Bırtında sararmış bir esvap, boynunda rengi atmiş bir atkı ile, hizmetçi kadın, elinde süt dolu bir çukur tabak tutarak, geldi; bunu hayvanın önüne koydu. Kedi, titredi ve yalanmağa başladı. Zinayda, başını «detâ. yerlere kadar indirerek ve hayvanın burnunun altına doğru bakarak, : ne de gül gibi dili var, Tipki gül! Diye seviniyorün. Kedi, iyice doyup çekilince, gene uzandı, horui- damaya, ve sataşdıkça (gözlerini açip kapayarak <Dokurmayın, keyfim yerindel» der gibi vaziyetler almağa başladı. Pençelerini açıp kapayarak cilveler yapıyordu... Zinayda, kalktı ve hizmetçiye lâkayt bir tavurla kediyi işaret ederek: — Al, götür! Dedi. Süvari, bütün dişlerini göstere bir tebes sümle ve yeni bir uniformann pürüzsüz bir surette yapıştığı bedeninin bütün hareketlerile : — Bu hediyem güzel. Minik elinizi değmez mi? Dedi, Kız: — Hattâ, iki elimi birden veririm! Diyerek elini de uzattı, Delikanlı, bu elleri âper ken, kız, onun omuzları üzerinden bana bakıyordu. Ben, olduğum yerde put gibi kalmıştım. Ne yapacağımı, birşey söylemek mi, yoksa susmak mı, lizımgeldiğini tayin edemiyordum. Açık bırakılmış kapının arasından bizim uşaklardan Fedorun rüzgâr gibi gelişini seçim. Pana işaretler veriyordu. Mihaniki bir gnrette onu doğru yürüdüm, sordum : - vermeğe — Ne istiyorsun * Hafif bir sesle: — Sizi anneniz aralıyor. Kendisine bir cevap getirmediğinize öfkelenmişler. ; Dedi, — Ben buraya geleli nekadar oluyor ki ? — Bir saatten fazla! — Bir saatten fazla mı? Dedim ve salona dönerek vedan başladım. Zinayda, gene şiivarinin omzundan bakarak, : — Nereye gidiyorunuz ? Dedi. Ona: — Avdete meeburum. Ve annesine: — Şuhalde bize teşrif edeceğinizi bildireceğim ! Dedim — Evet, yavrum | Bunu söylerken, Prenses, enfiye kutusundan aldığı enfiyeyi büyük bir gürültü ile çekti, gözlerinde boğazında İçkınkla karışık bir öksürükle, tekrarladı: — Evet, yavrum! Yeniden gs#elâmladım. Velev bir saniye daha orada kalmak için farkında olmadan her fırsattan istilnde ediyordum. Daha pek toy bir gencin, arkasından bakıldığını bildiği Ozaman duyduğu huzuruzinklia ökçelerimin üzerinde dönerek, odadan çiktım. Zinayda, gülerek arkamdan bağırıyordu : — Mösya Viladimir, kararımızı unutmayınız. Bizi görmeğe geleceksiniz ! Yaoldu, #Neden böyle hep gülüyori» diyordum. Fedor, halimi tasvip etmez bir tevurla, fakat birşey göylemeksizin arkamdan geliyordu. Evde önnem beni tekdir etti ve şu Prensesin yanınirn bukadar uzun zaman kalmama hayretini saklamadı. Bir kelime söylemiyerek, oduma çekildim. Üzerime hirden bir keder çöktü, Ağlamamak için kendimi tutuyordum. Büvariyi kıskamıyordum | V Prenses, vaadi veçhile bizi ziyarete geldi ve anne- min İhoğuna gitmedi. Mülâkatlarında hazır bulunmadım. Fakat, anne- min şoltrada babama Prenses Zasekinin kendisinde pek bayağı bir kadın intiba bıraktığını, hakkında Prens Sergueye şefaat etmesi için bitmez, tükenmez yülvarmalarile canini siktığını, sayısız davaları, çirkin para işleri olduğunu, büyük bir enirikacıya benze- diğini enlstir. Bununla beraber, kendisini «Kiızile beraber» ertesi gün için yemeğe davet ettiğini, çünkü ne de ols bir koruşu olduğunu ve bir unvana sahip bulunduğunu söyledi. sKızile beraber» sözünü duyar duymaz burnumu tabağının içine kadar indirmişim. Babam, bilmukabele bü kadının kim olduğunu şimdi hatırladığını, gençliğinde, mütveffia Prens Zare- kini tanıdığın, yüksek terbiyeli, fakat boş ve hafif bir adam olduğunu, meclislerde, mahfillerde «Parisli» — Devamı var — UKONDA SAATI ÇIKTI Halit Fahri B. in mecmuamızda intişar etmiş olan bu umumi sername altındaki şiir- İer papyekuşe üzerne matbu olarak zarif bir şekilde kitap halinde neşrolundu. Fiati 25 kuruştur. Tevzi merkezi: Ankara cadde- sinde Ahmet Halit kütüphanesidir. Matba- amızdan da tedarik olunabilir . “AHMET. İHSAN Matbaası Limited. n