e eş — çar e mi ü. d Ze | — 288 SERVETİFÜNUN No. 183$—148 © sen, şakrak ve sıhbatli Kemal çimdi nerdeydi? Şu Hakime iki öç ayda On senelik yaş yaşamış kadar bitkin ve düşkün görünen adam kimdi? Rim bilir ne müellim hadiseler cöreyan etmişti ki onu iki üç ayda bu kadar değiştirmişti 1.. Hiç bir şey sormuyordum. Teessürümden ağrım kenetlenmişti sanki.. Böyle şaşkın şaşkın bakıştıktan gönrü Kemal: © — Remzi, dedi; halim seni şaşırttı, değil mi? Sen pek başka bir Kemal bulmak ümüt ediyordun, tebrike Dy, değil mi?,. Biliyorum, kardeşim. biliyo- m yan tarafa döndürdü. Sert bir hareketle küçük parmağını gözleri üzerinden geçirdi, ve ; — Beni tebrike geliyordün değil mi? diye başladı. Fakat çehremi görünce şaşırdın, fevkalâde hüdlselerin geçtiğini anladın, onun için bir şey de soramıyorsun, beni ineitmiş olmaktan korkuyorsun !... Benim iyi kalpli kardeşim.. İki üç ay içinde kırçıllaşan perişan saçlarım pür maklarile asabi asabi çekiştirerek devam etti: — Hukikaten, Remgi, feci hadiseler oldu. Bir facia oynandı, desem doğrudur. Vapurda senden ayrılırken sürurum okadar kuvvetli idi ki bütün cihanı saadetimle sarhöş olmuş sanıyor- dum... Eve gitmek için bir otomobile atladım. Fakat içim içime sığmıyor, asfalt yolun üzerinde uçar gibi giden otomobilin sür'atini sz buluyordum. Rahatça yaslanıp oturamıyordum. Şoföre doğru iğilmiş, heye candan sarsılarak geçtiğimiz yolları dikkatle gözden geçiriyordum... Köşke yaklaştıkça heyecanım artiyor; Mer köşe başında, her ağaç dibinde mehtaplı gevelerin gezmelerinden kalan tatlı hatıralar gözlerlınin önün- den bir sesli film gibi geçiyor... Sanki kulağımın dibinde önün: — Kemalim.... Benim erkeğim!.... diye titreyen yumuşak sesini duyuyor, leziz havasını teneffüs ediyor gibi idim... Otomobil uçuyor; ağaçlar, telefon direkleri ve arabalar hep geride kalarak, aksi istika- mete kaçıyorlarmış gibi görünüyorlardı... Nihâyet köşkün önünde durduk... Bir hamlede içeri alıldım,. Bahçede kimse yoktu. Belki işleri vardır, dedim. İç kapıyı çaldım. Zilin sesi uzun uzun taşlıkta çınladı. Nedeni soüru hizmetçi kapıyı uçtu. Beni görür görmez şaşkın şuşkin İçeri çekildi, biraz durakladı, sonra: — Harımfendi.... Hanınfendi.. diye bağırarak odüğu #eğirtli. Ben de arkasından yürüdüm. Fakat içim bir Mibga burkularak acır gili oldu. Gerip bir tarzda karşılanmıştım,Gelişim sanki meş'nm bir baber gibi köşkte çınlıyordu. Annemin ödüğmüu atildim... Kendimi ve biraz evvelki düşüncelerimi, onun müş- fik kolları arasında, unuttum. O hera ağlıyor, hem de; — Ah! Kemaelim...Kemalim 1... diye hıçkırıyordu... Yürbaşi biriz durdu, ae şeylerin tekrar desilme sinden doğan hulanl Onu terletmişti. Mendilini yüzünden geçirdikten ru yanındaki sile bust. İçeri giren nefere <Kahvel» dedi,. Gözlerini karşısın- daki telefonun ühizesine dikmiş olarak tekrar anlai- mağu başladı: — Sonu haftaya — Gazetemiz sahibinin Atinaya . Seyahati Bugün Atina'ya hareket etmekte olan Baş- vekil İsmet Pş. Hz. ve Hanciye Vekili Tevfik Rüştü Bİ. ile beraber gâzetemiz sahibi Ordu meb'usu Ahmet İhsan Bey dahi telakki eylediği emir üzerine Ege vapuru ile yola çıkıyor. Başmuharrirmiz seyahatinin inti- balarinı yazacak ve fotoğraflar gönderecektir. MEZAMİR Önüçüncü mezmur İSYAN Bu akşam muazzam bir ccyaze alayı yapılacak; haykırın, şan sesleri .. Arz mührekini değiştirsin, yıldızlar birbirlerine çarpanlar... İlâlıların kudreti, İâyemütiyeti gülünç birer karikatür oldu: Mübedin- de, kırılmaz zannettiğim bir pat daha deyrildi. Bir ölüyü kurtaramıyan İlâhlar gözyası dökseler yeridir... İihların bukadar Okudrelsiz olduklarını eğer Promethâe bilseydi hiç şüphe yok ki o mukaddes ateşten çalmazdı. İlâbların. yarattığı birçok fâni var ki bu köhne arz kadar yaşlı, İnsanlar ölünce ebedileşiyorlar; İlâllar ise doğdukları gün fanileşiyorları Bu aksam ebediyete ilk adımını atanı bir İâyenmut için, İlâhların bile kıskanacağı bir cenüze alayı yapılacak ; haykırın çan sesleri, haykırın. Lete bataklıklarında Gin vermek zalim Zev&'in venpetine girmekten daha iyidir. Öndördüncü mezmür TESELILİ Kederimi kime gittim, uzak niuklara açsam. daha çok dertlendim; gittim: Rastladığım çiçeklere derdimi anlattın bir bahar (aravetile açan çiçekler soldu ; kederimden bahsettiğim mwembaler kurudu. Yollarda rastladığım gene kızlar, kadınlar saçlarını yoldülar. Gene mezarlurda ölcü üfürsüz puhülüarü anlatım, küçük kafalarını tüylerinin arasına soktular, Niha yet başka bir teselli, bir penah bulamıyan ben, bu sonsuz köderimi İlâha anlattım, ve ö büna derin, çok derin bir çukuru gösterdi. 8-1 - 1930 Hüseyin Necmettin ÂHMET İHSAN Maibeam Limjizd