AH!BU KARDEŞLERİ... HASAN REFİK Güneşin ancak ikindiden sonra meajı biraz kırıldı.. Yola çikmak için sababtanberi biriz misnit hava bekliyorduk... Anadolunun Ağustos aylarına mahsus ateş saçan güneşi altında yol almağa ne biz, nede atlarımız tahammül edebilirdi. Köy odasının önündeki ağacın altında sabahtan- beri oturuyorduk. Önümüzde buz gibi berrak bir sü akıtan çeşme mütemadiyen şırıldıyordu. Güneşin artık ufka eğildiğini görünce yol arkadaşım yerinden kalk- ti; yanımızdaki köylüye: — Mulhitar, dedi; bizim hayvanları hazırla... Sonra bana dönerek ilâve etti: — Gidelim değil mi, Remzi? — Pekâli Kemal, güneşiti tesiri kalmadi artık! Kargı çeşmede atlarımızı suladıktan sonr dizgin- leri topladık; bütün gün dinlenmiş olan hayvanları- mız dört nala kalktılar... Küyden çıkalı iki saat olmuştu, Biz hâlâ dülu dizgin toprak yolun üzerinde koşuyor,... koşuyardul... Güçlü kuvvetli, . iyi besli atlarımız hiç yorulmadan Koşuyorlar,... koşuyorlardı... Güneş tepelerin üzerinde bir müddet kızıl bir s0r- güç gibi sallandıktan sonm arkalarına daldı, kay- boldu... İki tarafında yası tepeler yükselen bir vadinin tam ortasında gidiyorduk. Yolumuzu küh yaklaşan kâh uzaklaşan, yolumuz gibi kıvrıla kıvnla vadiyi takip eden bir dere bize rehberlik ediyordu.,, Aksam iyice yollürı kararttıktan sonra arkadaşını dizginleri çekti: — Remzi, dedi; hava karardı. Ay çıkıncaya ka- dar yavaş yavas gilelim,. Hayvanlar ürkerler... » Ben gülerek; — Emredersin yüzbaşın, diye cevap verdim, lğ- Kin istasyonu geç yotişeceğiz... ya breni kaçırırsak... Kemal sözlerimdeki iğneyi farketti. Atının başını benden uzaklaşlırırkean 4 — Süna'da bir şey söylenmez ki... dedi... gn Komal ile mektepten arkadaşız; heri ünal ürka- daş... Tesadif, Kemalin istikbalini değiştirdi. Lisede dü Yazan * iken ikimizin de gözümüz Mühendiste iken o Kuleli'ye geçti, Ben daha henüz uzun tahsilimin yarısındayıdım; o gene bir jandarma #nbiti çıkarak Orta Anadoluya tayin edildi. Senelere birbirimizle yalnız. mektuplaştık.. Ben mektepten mühendis olamk çiklim. Çalıştığım şirket bir gün Kemalin bulunduğu kuza ile istasyon arasin daki yolu yapmağı taahhüt etti, ve benli araşiye kos- i# gönderdi.. Bu buluşma bizi sevinç içinde bıraktı. Ben işimi bitirdikten sonrada bir kaç gece kaldım. Hemen bir iki sün içinde o da izin alarak bürahürüc İstanbula gelmek için bu sabah yola çıkinıştık. Eu gecö artık istasyona vüraciklik. Daliniki üç snatlik yolumuz vardı... Atm cektim, yan tarafımda giden Kemmle vaklaştım.. Gözleri; fan yolumuzun üzerin» de, iki tepenin arasından çikan, değirmi bir aleve betiziyon, aya takılmış bir halde dalgın dalgın hay va- nmu sürüyordu. Omüzuna dokundum. Kemal üyzünü bana çevirdi; gözlerinde tatlı bir tebessiim vardı: — Kemal, dedim; anlat bakayım.. Bu kim1.. Se ni bukadar düşündüren kim 7. Nasil gey 1... Atımı iyice ütıma yaklaştırdı; — Anlatmağa ihtiyacım var, Remzi 1, dedi... Yüzünü tekrar aya çevirdi. Artik yolumuz iyice aydınlanmıstı. Beyaz bir sisle sarılmış gibiydik. 0, uzaklan ve derinden geliyor hissini veren bir sesle, gözleri aya takılı olarak, anlatmada başladı: — Bundan Üç sene evveldi. Gene bir izin kopar bus ve İstanbula. kapağı almıştım. Fakat ben İstan- bula dönünce çök bihat duygularla karşılağırım. Bu şehirderi uzaklayken kalbim tek bir hisle çarpar: İstanbulda bulunmak... tüm İstanbula gelirim, o zü- man varılan idenlin ne kadar boş ve yavan olduğu nü duyarım. Lâkin buna rağmen Ramazân ayındaki usluluğunu talâfiye çalışan bir Müslüman gibi izni- miti günlerine geceleri de katarak İstanbulu altiist edetlim.. Pakut mektep senelerinde yaşadığım İstanbnlu ben bir daha bulamadım, nicin bilmiyorum 7. Evet ne diyordum; ilç sene eyveldi; henüz birin- ei mülâzimdim, İstanbula kavuşmüuştum, annemle kardeşim sayfiye için Anadolu yakasını taşınimglar. dı... Ha, sahi sana söylemeği unultüm; bizim Cemil