ki 1 SERVETİFÜNÜN —. pe? yi, —şğ. bd *z No. 1817—İ32 Geçen sene yaydığım bir köy mektubunda yukardaki unvanı okumuş olanlar bunun ne demek olduğunu hatırlarlar. Taktuk kelmesinin geçen sene birgün köy kalivesinde ağızlarda dolaştığını işitmiş ve bunu mierak etmiştim. Köylüler oturdukları kalivehane peykesinde ciğa- ralarını savurarak diyorlardı: © — Nafile oğul! taktnk bir kere olmaya görsün ! o, oldüklan kelli ne urzuhâl para eder, ne yalvarmak! Ve ben sormüştum; içlerinde bir okumuş köylü bana: — Beyefendi, taktuk,. tahakkuk demektir. vergi tahakkuku | Sat köylülerin nasırlı çalışkin parmaklarını üzerine bastıkları bu “Tahakkuk” yarasının, o yani onların leliçesince, taktukun,; bütün vergi dertlerimizi hülâsa eylediğini düşünüp dalın geçen sene köylü ruhundaki düzgün nüluza İıayran Kinabil “Türkiye Cümhüriyeti vergilermizdeki ağırlık- ları gördü, bazı vergi kanunlarını hafilletmeği Firka porogranına koydu ve bu defaki fevkalâde © Meclis içtimamda yeni kanımlar tetkik olunuyor. iline ve Maliye encümenleri bunlürt çök sıla ği bilgili eleklerle eliyor. Bu tetkik müzakete- PN ben de yakından dinledim. Memleketin kırk senelik matbaacısı yani ufak bir fabrikatör we eza olmak hakkile vergilermizin, asılların- dan giydda tatbik ve tarhında, yani tahakkuk imüamelelerinde gararlı olduğunu biliyordum. © Şimdi bu kanaatim temamile kökleşti. Vergiler den hâlkt bizar eden şey, wfak İstisnalarla, “ “miktardan ziyade tahkleuktur, yani köylü Jeh- - çesince taktuktur; Maliye Vekâletinin büyük memurları değil, taktukçi maliye tahsil şubeleri haksızlık ocağıdır! ben zaten bu taktuçuları üçe bölmtiştüm; I — Kendilerine verilmiş olan fazla selâhiyeti anlamıyanlar ve kanunların fıkraların: iyi kavramıyanlar. II — Buün anladikları hâlde hayali mes'uliyet korkusuyla o salâhiyeti daima mükellefin aleyhinde kullanmak istiyenler, I11— Doğruluktan ayrılıp mükellefi sızdırmak üzere rn İn ellerinde bir kâr dolabı yapanlar. Ankara Postası Ankara 8 Haziran 931 zörüyorsunuz ki bu üç zümrenin hepsi de mükellef #lçyhinedir; bu harsketlerin hazineye kârı hiç yoktur; taktukçular yalnız halkı hoş- nutsuzluğa düşürürler; istilisal hayatında çalışmak isüyenlerin şevk ve gayretini kırırlar, ve istihsal hayütma alilmüâk istiyenler, tereddütlere, onlarin beraber getirecekleri iri ulak serimnyeleri saklat- mağa minlkütm ederler. İşte bütün dert, burada- dır, Ben Ankarada iken yani topu topu bir ay zarfında kendi satbasnı (ODivanyolu otahsil şubesinden iki tane keyfi ve kanunsus vergi kâğidi geldi: I — Matbanci olarak Tütün iki sene evvel münakasa ile aldığıni ve bastığım defterlerden dolayi göya saklanmış müteahhit vergisi tarhedildi ve ceralı bir teklii varakası gönderildi. Halbuki bu defterlerin bedelini hen iki sene evvelki defterime tabiatile kaydederek, kaşancım arasında göslermiştim. Ve bir matba- atının san'alım icra etmekte ayrıca müteahhit olamıyacağını tahsil şubesindeki dar düşünceli taktukçular anlayamadılar ve bir damdan ayni Şey için iki defa vergi altnamıyacağını hatırlarına getirmediler 1! IM — Gene bu şube, matbüamız Jimitet Şirketi olduğu saman yöni 1919 da ünvan tebeddülünü haber vermediniz diye 640. lira ceza yaymıştı. İki sene süründükten sonra yeni teşekkül eden Kazı Tetkik Komisyonunca hü cezayı reddeylediler; bizde dört ay evvel kurtül- muştulk. Fakat ceza o senenin kazanç vergimizin bir misline zam maliyetinde olduğunu tkatukçu kafasile düşnüp asil olan kazanç vergisinin "Teşviki Sanayı Kanunilemnaf olduğunu hatırla- madılar; ceza kalkmıştı, fakat aslını veriniz diye bana sekiz gün vadeli bir teklif varakası daha yolladılar. Bunun birincisi Maliye Vekâletince kamınsus görüldü; bizim matbaa ile beraber bütün sanayı müssseselerinden oObunü benzer usulsus vergi tarhlarının kaldırılması ve neticesinin bildiril- mesi İstanbula erurolundu. İnhisarından ge