No. 1813— 127 için açılmıştı ve İngilizler Alman bahriye kuvvelerinin gittçe arttığından fena halde yılı- vorlardı. Alman Oo müstemlekeciliğini ezmek İzımdı; onun için büyük muharebe başlamadan evvel İngiltere harbe gireteğini hiç ihsasetmedi; aleme adeta bitaraf kalmak zannı vermişti. Eğer büyük harp başlamadan İngiltere devleti Fransa ve Rusiye tarafında olacağımı açık söylese idi, Avrupanın felâketini mucip olan büyük mulinrebe olamazdi itikadindeyim. Belçi- kanin ezilmesi mes'elesinden İngilterenin çoş- masina gelince, bu kaba bir komedyadır. İste bu İsakikat karşısında bizim mevkiimiz iki İmpiryalist devletinin elinde oyuncak olmak- tan başka birşey değildi; İngiltere galip olursa Osmanlı impetatorluğu tamamile mahuv olmuş ve ismi haritalardan kaldırılmış olurdu. Nesilki Büyük OGazinin yüksek dahası ve fedakârlığı zuhur etmese idi bu felâket olup bitmişü. Eğer Almanlar galip gelirse altmış milyonluk mü- nevver ve tekâmül sahibi bu müthiş mustahsel ve çalışkan milletin dostane hile olacik tesiri alında biz'ne yapabilirdik? İttinterların bizi sokdukları büyük muharebe Osmanlı imperatorluğuna ve dolayisile türklüğe bir ölüm ve bitim dönümü idi; fakat diribile kalsak millelmizin en saglam ve münevver kısmından büyük ketleyi ateşte gâip etmis olacak idik ve ondan Sonra elmize hesapsız ülkeler bile geğse biz ne yapabilirdik? İmpiryalist müstemlele devleti olmak bizler gibi henüz terakki yoluna ayak atmışlar için gülnüç birşey idi ve çök geçmeden imuzafler bir harplenldıklarmızı gine elimizden geri alırlardı. Almanlara gelince onlar mağlüp olurlarsa müstemlekelerini veyahut birkaç vilâyet ve bir çok para gaip ederlerdi, lâkin ortada altmış milonluk çalışkan, teşkilatlı, müthiş surette mustahsil Alman milleti kalırdı ve onun İstikbal hayatını boğmak İngilizlerle Fransızların şöyele dursun, bütün cihan kuv- yetinin elinde değidi. Ben Almanyvayı meşrutiyetten sonra bir kaç defa iyi gezmiş ve tetkik etmiştim. Bu micımle- ketin iktisal teşkilatı, halkin çalışkanlığı ve tesarruf ile intiznma olan aşkı bizler için en mühim nümüne idi. Lâkin nümüneyi yalnız ilim, fen,'iktisat,teşkilat ve intizaında alacak idik; yoksa Alman imperatorluğunun impiryalizim siyasetini taklit etmek bizim için müthiş bir tehlike idi. İttihatçıların şefleri, billinssu anla- madan göremeden yürüyen Enver Paşa bu büyük imilletin terakkiyi temin eden hususiyetlerini taklit ve meşk edecek yerde Kayserin İmpir- SERVETİFÜNUN yalizimni kopya eylediler, harbe gidüei € perişan ettiler, Veişte bu düşüncelerle mu beye girdiğimizlen itibaren içim titrerdi; çaresiz olanca gayretimle,herkes gibi harbin kazanılması» na Çalıştık. Matbuntın buradaki rölü propagan- dadan ibaret idi; hâlka doğrulârı söylemek kabil değildi, caiz değildi. Nasilki Almanlar bile 1914 te Belçikayi ezip Paris üstüne yürürken Mârn (Marne) mmnharebesini “gaip eylediklerini Türkiyede saklamışlatdı; Istanbulda açdıkları Alman isübarat odaları bu felâketten hiç bahs ötmemisti. Alman istihbarat idaresi biri Be biri Divanyolunda nmharebe havadisi teşhirine aid büyük mağazalar tutmuş ve orasını sergi haline koymuşlardı. Hatta Divanyolundakini açmadan Babşali Mescidi karşısında şimdi çin- koğrafhane olan eşki büyük kirathaneyi tutmak | istemişlerdi. Babalı karşısında vükelânın girip b çıkdığı yerde, kalabalık kabul olunmaz diye Rolis müdürü Bedri Bey buna izin vermem Almanların istihbarat teşkilatından hakli İstanbulda siyaset ajını meşhir güzeteeileri vardı; bunlar gazeteci olmakla beraber kendi hariciye neznretierine dahi bağlı idiler. İçlerinde en kidemlisi otuz senedir İstanbulda bulunan Paul Weitz idi; Sefaret ve bütün gazete idare- leri arasında mekik dokurdü. AvusturyallarIn Moskopulo isminde Viyana Darülfününmudan çıkma bir yunanlı memurları vardı; buda Ateş gibi adamdı. Sonra sefaret tercemanları ve kâ- tipleri ayrı ayn ajanlar idi; ve biz geteöiler haberleri yalnız bunlardan alırdık ve gazete mizi basmak icin kâğıd ve mürekkebi dahi onların ellerile gelirdi; çünkü memlekete kuj- mamışlı. Tabii bütün gazetaler müşterek gaye oğrunda müttefik devletlerin bu porüpaganda adamleriyle hoş geçinirdik, onlardan duyduğumuz üikbinane sözlerle teselli bulurduk. Bizim Harbiye nazaretinde dahi bir İstihha- rat dairesi vardı; orada Seyfi bey (şimdi Seyfi Paşa) isminde çok namuslu bir zat baş idi; bu idarenin rolü bizler için gazetaleri sansürdan ibaret idi; askeri sansürü yanında Babıali Mat» buat müdüriyeti sansürü da işliyordu. Her iki taralın sansürü altında dört sene çalıştım, a hususda gördüklerimi de yazacağım. Ahmet İhsan Fetava sureti İslâmiyet aleyhine telacümü âda vali ve memaliki Baspu gaeret ve nüfusu İslimiyenin sebi ve esir hakkık olunca Padişalır islâm hazretleri nefiri