No. 1813—127 BİR HARAŞO SERVETİFÜNUN dü 4. 41 İSTANBUL İŞGAL ALTINDA İKEN Acide Bussigurs Yazan Tercüme eden — Devam — Pan HMaürigot tübayaa ediyorlardı. Sonra Malhmutpaşıdan Kak pakçılarbaşına geldiler, orada Kürkçüler tarafım gezdiler. Kürkçü dükkünlürında Anadolu dağlarından gelme tilki ve kürt postları arasında ninhacir Moskoflardan almma kiymetli kürkler görülüyordu. Çök neiz olnsler vardı; cesaret edip ba kullamlınış kürklerden almak zordu. o Kuyumenlara geldiler; orası gene Moskof muhacirlerinin sattıkları Rus ortodoks kiliselerinin müzeyyennati ile dolu idi. Dük- kâncdarmn çoğu ya Ermeni ya Yahidi idi; Gözlerine bektikları iri gözlüklerle ellerindeki şeyleri muzyene ediyorlardı. Prenses dedi ki : — Bir gün Bedestene gidelim; orüds asıl Türk esnaf buluruz. Lâkin şimdi vakit yok, Süleymaniye camisini mutlaka güneş aydınlığında seyretmelidir. Çürşınn Çadırcılar kapısından çıkıp dar söokak- lardan dolaşarak Silleymüniye törafim oOtuliular, Orada kemerli dükkânlar içinde balıralar iptidai bir halde çalışıyordu. Bir köşe dahâ dönünce Sülevmeniye camiinin > karşısına çıktılar. Bol taraftaki büyük kapı altında Türk askerleri muzika çalıyordu, Daha ilerilediler, iri bir ağacın gölgesi altında durup uzakları göz “attılar; Sarayburumu, Çamlıca, Haliç hep ayak altın. “da idi. Beyoğlu karmda, Haliçten yükselen duman “içinde idi, sanki İstanbulun Türk âleminden saklar niyordu. Süleymaniye. türbesinin önüne geldiler, ” pencereden bakınca iri kavuklu sandıkalar görülü ordu. Ve sonra caminin büyük kapısı önüne geldiler, İstanbulun büyük camileri etrafında vasi meydanlar, avlular, yahut kabirler ve medreseler vardır, sanki heybetli binalara. nefes aldırmak için açıklık bıza- “kılmıştır. Bir sürü İngiliz seyyalı, kitaplari elde, camiden çıkıyorlardı. Piyer dedi ki : — Ne iyi! Herifler gidiyor; içeride başka İnpiliz Edörmesek ne memnun olurum ! 5 Prenses ile Piyerin ayaklarına terlikler geçirdiler, “Biyer terliklerini ayağından kaçırmamak için uğta iyor, Prenses alışkanlıklı pek güzel yürüyordu. ninin içerisi epi aydınlık idi. Caminin kubbesini olan ve <Bfezs mabedinden üklediliniş olün dörü kırımızı somaki mermer sütunun sı çok vasidir. Her tarafta aydınlık ve ferahlık var! n Türklerin hangi camisine girse bu iki fnzileti Ahmet İhsan XII bular. Kubbeye doğru bâkınen gökyüzünün yıldız. larım andıran birçok yeğ kandilleri mevcut, Ayasölyü nin kubbesinden duha yüksek olan Süleymaniye kubbesi sanki #emavala, daha ziyade takarriip elmek “ istemiştir. Prenses ile Piyer bir sütunun kenarında hah üzerine oturdular. Bir hnyli zaman İhnrekelsiz ve dalgın durdular. Caminin diğer weu yarı laşluk. içinde z0r seçiliyordu. - Prenses, delikanlıya döndü : — Şimdi akşam »amazın kılacaklar, oOHaydi videlim. Dişarı çıktılar, Çeşmenin suları alıyordu; mabedin dışarısında insanları temizlemek üzere akatılan sn, Prenses ile Piyerin ruhünn okşadı, Prenses, güneşin battığı taraftaki binanın ihtişne mut ve koyu retigini gösterip dedi ki ; — Türk mimarisi ne Arap mimarisidir, ne Acem mimarisidir. Halbuki Avrupada Türklere mahsus bir müimâri olduğunu bile inkâr ederler ! — Burayn sizinle geldiğime nekadar metr, tarif edemaelii, — Bir günde öbür camiye gidelim, baraya sonra bir dülhü geliriz... ö M$ çini muzayikleri dünya muzayiklerinin en güzellerindendir. Maviye çülar tatlı yeşil, kırmızı lileler, hiülâse çini üzerinde nadiren görülen renklerden müteşekkil müzayikler #aminin tekmil duvarlarını kaplamıştır. Burada tersim edilen hilelerin uzun soklarını ve onların azamet ve zerafetine hayran olmunak kabil değildir. Caminin tek minaresinde müezzin ezan okuyor; bi se8 Piyerin ruhunu ihtizaye getiriyordu. Rüstempaşn camisinde Pren&os ile Piyer yüksek rankâürelerin birinde otur. muşlardı, oÖrası çok Joşii. o Aşağıda kılıyordu; başlarında Kandiller yanıyordu. ii edenler hep bir arada ayağa kalkıyor, rükü ediyor, secdeye yatıyor, bamaz kılıyordu. Sonunda du ol arı kovanından çıkan sese betzer dünlür ve amin arasında hulk aheste aheste dağıldı; Dişarısı o karanlıktı, o geüe alindi! ğ Prensesi vapürunü götürdü, kadın dedi ii Rüstempaşa cümisinin