ar m a we No 1803—118 memurümuzu” mutlaka değiştirmek isteyen bir Elçiye karşı gelinememiş idi. Bağdatta çıkan antikaların bir kısmı Basradan deniz yölile bize ve bir çoğu Berliie taşınınak üzere * yola çıkmıştı. Taliin”cilvesine bâkınızki bizimkiler Söveyşten buraya gelmiş,u zağa gidenler, büyük muharebenin çikmasile Portekizde kalup harap olmuştu. Elçilerin antrikaları bir aralık bazı eser leri tetkik etmek üzere muvakat almak ve sonra geri vermemek yolunu da tutmuştu. Bunu da iki kardaş meneylemiştir. Hülâsa gülhane parkındaki müzelerimiz doğrudan doğruya bu iki zatın yılmaz çalış- masile vücude gelmiştir. Müze binaları yapi- larken Hamdi bey sabahları erkenden valısın- dan çıkar, otaya gider; kalin ve ustalar nrasın- da dolaşır ve sonra bir kenara oturup naryile- sini gorultatarak yapıyı seyrederdi. Müzenin telemil topraklar, binaları ve içindeki her bir antika Hamdi ve Halil beylerin elinden ve teltişinden geçmiştir. Meselâ büyük sarkofajı Hamdi bey başında olarak Sayda da kazdırıp çıkartmıştı ve v bana daima söylerdi : — Sarkofajın tam olarak meydanı dakikada hisettiğim sevinci rümde duymadım, benim biricik saadetiniir! Bu Sarkofajın bile Avrupa hükümdarların: dan biri tarafından cle geçirilmesine çok çalışıldığı ve hatta Abdülhamidin İkandırıldığı çıktığı ve heyecanı öm- i SERVETİFÜNUN duyulmuştu ve Hamdi merhum ölürüm de vermem demişti. Ahmet İhsan Nüshamızda Bize de Opera ve Operet lâzımdır!.. Yazan MEHMET SELİM gi Büyük İngiliz Şairi Tennyson Hayatı ve Eserleri Yaznni HASAN REFİK e © Senden... Bana!, En zinde, ve en genç hislerimi yaşımak için seni düşünme: kâfi gelmiyor... Bir harabeye benzettiğini kalbimde en zinde. cen genç hamlelerin sarsıntısım duyuyorum... İlle zütünü larda bunu kendim bile İraimaz, ve «Bü, bir Küm: dilin Gönerkei #erpliği son aydınlığa benziyor, aldatma... derdim... Fakat büsün öyle imi £ Artık; renk, ziya, nağme taminaz kesen hayat harama, kalbimde bir şey kalmanış satiırdim. Fakat bütün bunlar kuruntu ile velimden İbaretniğ,, Marazi düşünüşlerimden symlan mubâyyilemde sen... Kenk, ziya, nağme ile örülmüş bir âlemde yaşayan eh... Bâna yaşamaktaki sırı yeniden tattırın sel, i Hemcinslerinden kalan bir yığın Hatırayı baba sorunca: <Ölülerden kalan ölü şeyler...» diye cevap vermiştim, Bu cevap, yalan. Çünkü bunları sahip- leri yaşıyorlar... Fakat sevgileri öldü... Sevgileri; ölmeden kendileri ölseydi, belki hatıraları mmüebbodağ yaşandı. Lâkin Heyhat! Bunlar sv şeyler, sevgibi. Biü gözlerindeki yaşları sil. Bir daha anmayalım.. Hernekadar İm çare, mukadder akibet için bir deva değilsede Bugünki saadet için bir teselli ve itmib menbal,., i Mukadder akıbetlere ağlamatım lüzumsuzluğunu anlamak için belki çok genç ve çok tecrübüsizsin.. Ne yapalım ki bü bir bakikat,, İler doğru şey gibi acı, hem de çok acı, Bunları geçelim Sevgili... Göşlerin yaşlı iken ne güzel parlıyor... Uzün kirpiklerinin gölgesine sığınan ©lâ sözlerin beni bu pece giltikçe sarıyor, ğ Titrek sesinle ezerek ve parçalayurak konuştuğun Türkçe ne ahenktar bir Tisanmış, iç bilmiyordum... Dudaklarımı bükerek: <Unutmayacalısın, değilmi, beniğ.> derken içimde bir şeyin burkulduğunu duyar gibi oluyorum... Çocukluğun ve zaafım, bİr an için, banada sirayet ediyor... Gözlerim yaşla dolu... Sonra gene kendimi topluyor, vesSeni unutmam. diyorum... Bu, yalan. Heyat, bir yalan,.. Dünya, bir yalan... Her şev gibi, bu sözler de, bir yilan... < Dudaklarımda, dahu ötekinin dudaklarının nemi, kollarımda. ötekinin vücudünün sıcaklığı vürkeni seni göydim... En zinde, en genç İislerimi yaşamuk. için seni hatırlamam kâli geliyör... j 19.1. 93). Maltepe * Ni