N:0-1741—36 herkes gazetelerde okuduğu iki satırın tesiri al. tında şaşırmış ve korkmuş: kalmış... Sabahtan adam gönderip kotrami Haydarpâ- şr' ya getirtmiştim. Hemen Haydarpaşa'ya geçtim. “Temmuza mahsus meltem rüzgârının önüne dü- şüp Büyükâda'ya gittim. Birçok büyükler ora- da idi, Mektep arkadaşım mabeyinci Ârif Bey merhum Ada'da oturuyordu. Sarayda olup biten- ler hakkında ondan malümat alırım diyordum. Halbuki mabeyinci Arif Bey iki sene evvel ma- hut Fehim Paşanın tecavüzlerinden ve eniştesini 'Tokatliyan önünde avenesile döğmüş olmasından bizar olarak eniştesi ve eniştesinin kardeşi Ah- met Şevket Paşa ile Kuruçeşme önündeki ya- lısından bir İngiliz şilepine atlamış ve Avrupa- va savuşmuş idi. Bir sene sonra Fehim Paşa Bürsn' ya naklolun- duktan sonra, Abdülhamidin israrile Arif Bey İstanbul'a dönmüş idise de Büyükâda'ya çekilerek Saraydaki vazifesini bütün bütün bırakmıştı. Bakalım Saraydan malümat alabiliyor mu idi? Saray son senede Arap İzzet Paşa ile başkâti- bin ve Kabasakal Mehmet Paşanın elinde kal- mıştı. Arif Bey merhümun fazla malümatı yoktu; üç gece ve üç gün vükelâ Sarayda toplanmış, Arif bey Abdülhamidi iyi tanıdığı için: Böyle bit tebliği neşrettirmek mağlübiyet ilânıdır; fakat etrafındakilerden korkarım diyordu, ve ilâve etmişti: — seninle mektepten çıkalıberi 22 sene oldu; 19 senesini ben Sarayda geçirdim. Orada doğ- ruyu söyler üç kişi gördüm. Bunlarda Gazi Osman Paşa, eski başkâtip Süreyya Paşa ve tercüman Münir Paşalar idi. Bunların üçüde öbür dünyaya gittiler, onun için yeni güruhtan korkarım..! Cumartesi sabahı ilk vapurla İstanbul'a ge- İdim. Vapurdakilerin hepsi merak içinde, endişe içinde idi. Ben orada tanıdıklariımla konuşmmağa lüzum görmedim. Manyasizade Refik merhu- ma, avukat Beha Bey vasıtasile yemin ederek verdiğim söz üzerine yeni doğan Vazifemin başına geliyordüm. Herne de olsa, ne de yapılsa o vazifeyi ifa eyliyecektim. Derhal matbuat mü- dürüne bir istida verdim. Eski matbuat kanu- nunun bir maddesinin verdiği hak dairesinde gazetemi yevmi yaptığımı ve ““Servetifünun,,un hergün çıkacağını bildirmekle iktifa ettim. UYANIŞ 51 Babiâli karşısında bulunan matbaamı derhal do- nattin;: Bahçekapısı'nda Selânikli mağazalar donanıyordu;.. “İkdam,, gazetesi *“Oh! Oh!,, nakaratlı ve heycanlı bir makale yazmıştı, bu makale okuyanlara ümit vermişti, Biz matbaada Mahmut Sadık'la kolları sıva» muıştık; matbaanın tekmil işlerini durdurduk; yevmi Servetifünun'un ilk nüshasım hazırladık; mefküre arkadaşlarımızdan bazıları da gelmiş- lerdi, yardım eyliyorlardı. Temmuzun 13 üncü pazar günü yevmi Ser- vetifünün'un ilk numarasını çıkardık. İlk nüshamızı hazırlarken, hele akşamdan sonra Babiâli caddesi, bizim matbaanın önü ve içi adam almaz hale gelmişti. Her taraftan tel- graflar ve mektuplar yağmur gibi yağıyordu. Hepimiz tarif olunmaz bir heyecana kapılmıştık: 20 sene bir zindanın karanlık köşesinde kapalı kaldıktan sonra serbest bırakılmış adamlar gibi hürriyetin sarhoşu idik ve gittikçe coşuyorduk.. İstanbul dahi coşuyordu. Kaynamağa başlamıştı ve kaynıyordu. Ahmet İhsan Gurbet yolunda Akşam Akşam; dağlara çöken dertten daha büyüktü, Yolun umuzlarımda taşıdığı bir yüktü.. Kaç gurbet yolcusunun belini iki büktü Gurubun gözlerinde açılan yakut pınar.. 0 Hasreti besteledi yamaçta çağlıyan su, Aktığı yol bir yol ki geri dönmez yolcusu. Dağların kemendiyle ona kurulan pusu Doğudan kollarını açmış batıya kadar.. D Bu akşam gene ufkun üstünde açan lâle Günün elinden içti son bir altın piyale; Güneş son nefesinde daldıkça son hayale, Yedi renkli geline bir tabut oldu sular.. 25/ Temmuz / 929 Muammer Lufi