No: 1741 —5b UYANIŞ 55 — Bu netice zannettiğiniz kadar kolay ölde edil medi. Beyaz derilerinden istilade etmek için yakalat- 'tığım: beş kişiden bir tanesi hastalanarak ateşler içinde öldü. Diğer ikisi kendi kendilerini boğdular, Yenile- rini ele geçirmek için haylı zaman beklemek lâzim geldi. Her geçen gün, beynimde fırtınalar doğuruyor- du : Biran evvel beyazlaşmak... * © "Teşekkür olunur ki talih, şimdi de karşıma sizleri çıkardı; siz de talihinize şükredebilirsiniz.. Çünkü bu tekkenin ilk kurbanlarından olsaydınız nazik Avm palı derinizden haylı fedakârlık etmek mecburiye- ,tinde bulunacaktımız. Halbu ki şimdi... Yalnız baldırlarımzda, birkaç siyahlık parçası bulunacak...Ve işmizi bitirir bitirmez, saklı bulundurduğum 300 kilu kadar dinamitle bütün bu tesisatı berhava edeceğim 1... Şimdi bahsımıza avdet edelim : Kaybedecek vaktimiz yok. Bu işi bitirmek isteyorum. Efendiler! söyleyiniz bana, içinizde ilk evvel ame- 'iyata hazır olan kimdir? Ha.. bakalım kim?.. — Alçak herif.. hiç birimiz. Haykı- ran Remignton'du. Bleker'le ben, otur- duğumuz yerden süratle ayağa firla dık. Tüylermiz diken diken olmuştu. Kendimi tütamadım, avazım çıktığı ka- dar şöyle bağırmağa başladım : İşitilmiş rezalet değil. Canavar he- rif, ne ben, ne arkadaşlarım son nefes- lermize kadar teslim olmayacağız. Seni polise... Ballymair: Pardon, diyerek sözümü kesti: Şimdilik elimden imkan yoktur; bunu miştim zannederim. burada kalmak niaktan ederim. Mösyö biran evvel sana — kurtulmanıza evvelce de söyle Eğer, ebediyyen istemesseniz kafa tuf- vazgeçmenizi bir daha tavsiye Remington, &iz tam sıhhatte görünüyorsunuz ama, biraz esmersiniz. Crickett, size gelince: işime yarayacak halde de- gilsiniz, çünkü fazlaca geçkinsiniz. Halbuki Bleeker siz, tam aradığım adamsınız. Yumuşak, beyaz deri- niz, güzel yüzünüz, sevimli halikiz, ma gidiyor ve çok işime yarayacak.. son derece hoşu- j Arkadaşlarınızı rahatsız olmaktan kurtaracaksınız. Onlara düşen iş sadece şu işin biran evvel bitmesini beklemek olacak! Bleeker, bitkin bir halde idi, sapsarı kesilmişti. Başımageletek felaketin ağırlığı altında omuzları şim- diden çökmüş, gözleri şimdiden parlaklığını nasını kaybetmisdi. Beri ne yapacağımı bilmiyordum, hiddet, nefret ve kin arasında soğuk terler dökü- yordum. Remington, teselli vermek isteyen bir halle Bleeker'e döndü: — Kardeşim, dedi. Sükün ve sabır. İşte bizi, şu içinde yüzdüğümüz felaketten muzaffer çıkaracak. iki silah, Son raddeye kadar çalışacağız. Son noktaya kadar uğraşacağız. Aklımız iz'anımız bize herhalde bir kurtuluş yolu gösterecek. Hiç esaflenme, gönlünde halâs ümüdini saklayarak metanet göster. Ve Baliymair'e dönerek: ve mü- Blekeri'n Ameliyat masası üs- türdeki bali gözümün önüne geliyordu ! — Biz, zamnettiğin kadar budala adamlar değiliz. Zekâmızın seninkinden çok üstün olduğunu göre- ceksin, sana son defa ihtar ediyorum: bu tasavvurun- dan vazgeç, &on pişmanlık fayda vermez, buradan yüzde yüz kurtulâcağız ve o zaman, sen düşun, ne olacaksin ! Arap, bu söze : : İhtimali yok diye cevap verdi. Zaferin sonuna varmak için bütün tedbirleri aldım. Adamlarıma en gizli kapıların, bile mekanizmalarım tahrip için emir verdim. Hatta sizin girdiğiniz demir ve çelik kapı- iarı kendi kendine açıp kapayan elektrik motöru bu saniyede yok edilmiştir. Artık dışandan buraya girmek veya buradan dışa çıkmak için beşeri kuvvet ve Vasıtaların hiç biri işe yaramaz. “Hiç kimse, hatta ben bile, şimdi bu kapılardan girip çıkamayız. Yalnız yerin altında, çok gizli bir yerde bulunan bir kapı vardır. Bu kapı- nın nerede olduğunu ve nasıl kullanılacağını ancak dört kişi biliriz: adamlarımın en emniyetlilerinden ikisi, doktor Straub ve ben. ç Mösyö Bleeker, lutfen beni takip edermisiniz ? — Hayır. Bacaklarımın derisi sahna kısmet olmayacak.. Senin mundar Su- ratını kaplayan karanlık, cinayetinin ebedi bir lekesi gibi daima orada kala- cak | Ve Bleeker canhevli içinde bir iskemle kaparak arabın kafasına yerleğ- tirmek istedi. Remniğton'la ben, zavallı arkadaşımızı daha vahim bir akibetten kurtarmak için üzerine atıldık.Cani herif, bu esnade gilâha davranmış ve gong'a şiddetli darbeler vurarak imdadına adam- larını çağırmıştı. dn 'Tiraub kıpırda- madan yerinde oturuyordu; o, anlaşılan böyle dramlara e alışıktı. Ballymair' ın indirdiği tokınak darbe- leri üzerine dev gibi yedi zenci tekrar içeri girdi ve kapının önünde sıralana- rak, efendilerinin emrini bekledi. Çocuklar, şu Mösyö ' Bleekeri alım, odasına götürün. Arkadaşlarna gelince : sıkıca zabtedin ! Bendiler, inatelık ettiğinize müteessüt oldum. Beni kerhan kabaca muameleye mecbur ediyorsunuz! Ve dev gibi yedi zenci, kudurmuş filler gibi üzer- mize saldırdılar, bizi kıskıvrak yakaladılar. Ne Re- mington'da, ne kurbanlık bir koyun hali alan bedbaht arkadaşmızda kımıldanacak takat bırakmadılar, Zavallı Bleekeri sürüye sürüye cinayet mahalline götürürlerken, biz ellerimiz arkamıza kısdırılmış, se yirei duruyorduk. Ballymair ciğer moni ği dudak» larında hiç eksik olmayan bir tebessümle; — Buyurun Dokfor, dedi ve Doktor Straub sihir bazin emrine tabi bir medyom gibi ufak, iradesiz adımlarla on takip etti... Perdenin ardında gizli bir kapı bulunduğunu farkettik. Çünkü Ballymair orada duraklamış ce Doktora yolverdikten sonra kendisi de çıkarak kapıyı üstümüze kapamıştı... Fransızca'dan nâkiliz Hâmit Refik ameliyat onları da — Devamı gelecek nüshada —