50 , UYANIŞ «Matbuat Hatıralarım: adlı kitap hakkında Maarif Vekâleti Milli Talim ve Terbiye reisliğinden aldığımız mektubu derin iftiharla neşreyliyoruz : çiğli? : No. 36139 3109 Ankara 19/12/29 Ahmet İhsan Beye Matbuat Hatıralarım adlı eserinizden Vekâletçe 260 hüshasının mektep kütüphanelerine tevzii ve kitabın bütün muallimlere tavsiyesi muvafık görülmüştür. Hürmetler efendim. M.T.T.H. Reisi M. EMİN ” iy Kırk senelik matbuat hayatımın hatıralarını yazmağı bir vazife bilmiştim, Bu eserin Abdühamit devrine ait birinci cildi çıkarılmıştı. Memleketimizin irfan hayatının en büyük makamı tarafından aldığım yukardaki mektup ile eserimin takdir buyurul- ması ve gençliği yetiştiren muallimlere tavsiyesi ve mektep kütüphanelerine koydurulması benim için en büyük mükâfattır, Gazetemin sütunlarında Maarif Vekiletine derin teşekkürlerimi takdim ediyorum. AHMET İHSAN MATBUAT HATIRALARIM — İkinci kısım — Meşrutiyet ilânından Umumi Harp mütarekesine kadar İstanbul'un 10 temmuz günü — 1/ temmuzda gazetelerde çıkan <lakonik» meşrutiyet ilânı ve tereddüt günü — i2 temmuzda ilk cesaret ve hareket — Servetifünun'un yevmi intişarı 1908 senesine tesadüf eden 1324 Temmuzu- nun onuncu perşembe sabahı idi. Trenle Hay- darpaşa'ya geliyordum. Vakit çok erken olduğu halde oErenköyünde rasgeldiğimiz İstanbul treninden, ağalarile beraber Nafia Nazırı Zihni Paşanın indiğini gördüm ve şaştım. Abdülhamit zamanında vükelâdan olanlar kendi evlerinden başka yerde kalamazlar, muayyen saatlerden başka vakitlerde sokaklarda görünemezlerdi. Ve geçecekleri sokaklar dahi muayyen idi. Böyle ilk trenlerin işlediği erken saatlerde paşaların ve beyefendilerin sokakta görülmesi adet değildi. © tarihte saatler ezani idi. Anadolu demir yollarında katarlar ve vapurlar ezani saatle işlerdi. O sabah ben, Pendik'ten saat ombir treni ile iniyordum. Yani saat sabahın yedisi idi. Nafia Nazırı Zihni Paşanın bukadar erken İstan- bul'dan gelişine şaştım: Zaten biraz salınti ile yü- rüyen ve rengi daima uçuk olan bu zavallı paşa, 10 temmuz sabahı hiç yürüyemiyor, sallanıyor, No. 1741—56 koltuklarına girerek götürüyorlardı. Rengi yem- yeşil idi, gözleri kıpkırmızı olmuştu. Elindeki tespihi kendisi ile beraber sağa sola sallanıyordu; meğer '“Vasabur!,, çekiyormuş ve Abdülhami- din sarayında sabaha kadar süren vükelâ meclisi içtimamdan çıkıyorlarmiş! O -günakşama kadar İstanbul'da doğru bir şey öğrenemedim. Bildiğim şey Rumeli'de Hür- riyet hareketlerinin kuvvetlendiği, orada..Şemsi Paşanın öldürüldüğü ve Saraya oltimatom gön- derildiği havadislerinden ibaret idi. Kimseye birşey sormak kabil değildi. Rumeli'de başlıyan Hürriyet hareketile ve ihtilâl komitesile benim gibi İstanbul'da gizli rabıtası olanlar kabul ey- ledikleri vazifelerin icrasi için zaman ve saat bekliyorlardı Ove İstanbuldakiler biribirimizi tanımıyorduk. Servetifünün'da daimi arkadaşım olan Mahmut Sadık Bey bile Rumeli hareketine merbut olduğu halde benim iştirakimi bilmi- yordu ve benim de onun vaziyetinden haberim yoktu. “Temmuzun onuncu perşembe günü iğne üstünde yaşadım. Pendik'te demirli olan «kotra» ma binip mutadım üzre cuma ve pazar günlerini Değirmendere'de geçirmek için Pendik'ten yola çikmağa karar vermiştim. Bu kararı yapamadım. Geceyi Haydarpaşı'da bir arkadaşımın evinde geçirdim ve cuma sabahı gene erkenden iske- leye seğirttim, iskelede bir gazete aldım. Gaze- teninstebligatı resmiye» kısmında okuduğun üç satırlık bir yazı gözlerimi kamaştırdı. Daha doğrusu gözlerime inanamıyordum. Etrafıma bak- tım; elinde gazete tutanların çoğu benim gibi olmuş, donakalmış, satırları okuyor, acaba sahi mi diyor, fakat istibdadın zulmünden son derece yılmış olan ruhların korkaklığile kimse kimseye birşey söyliyemiyordu; apız açamıyordu. Bu satırlar «Meclisi Meb'usanın tekrar in'ika- dımı, intihabat yapılmasının vilâyetlere bairadeyi seniyye tebliğ edilmiş olduğunu» ilân ediyordu!! Tebliğ iki satırdan ibaretti ve başka birşey yoktu. Vapura atladım, Babiâlinin karşısındaki matbaama geldim. O gün cuma idi. İşlemiyor- duk; sade bekçiler vardı; hemen İkdam matba- sına koştum. Orada dahi muhartirlerden kim- seyi bulamadım. Bekçilere sordum ve şı cevabı aldıms — Sabaha karşi sansür Ebümukbil Kemal Bey geldi; tebliği resmiyi koydurdu, başka bir- şeyden haberimiz yok! Nasil “anlamalı? “Cena olduğu için resmi daireler kapalı idi. O zaman telefon filân yok ve