840 UYANIŞ No.1737—52 MATBUAT HATIRALARI Hurufat dökmeciliğinde tahditler — Baş sansürün mektubu — Matbaamızın göçüne Zaptiye Nazırının müdahalesi — Selânik Hürriye! teşekkülüne iştirakim — Sadakatine mebni istibdadın sonunda Sadarete gelen Sait Paşa hattı hümayunu. Abdülhamit devrinin son seneleri, ımatbuatı ve matbaaları sımsıkı bağlamak için türlü türlü icatlar çıkarmıştı. Jurnalci, Maarifte Encüme- ni Teftiş ve Muayene, Dahiliyede sansür ve müfettişler yetişmiyormuş gibi hurufat dökme- ciliği de tahdit olunmuştu. İstanbul'da zaten üç dört dökmeci vardı; bunların dükkânlarını Sanayi Mektebinin içine naklettirdiler. Matbaalar ken- dilerine lâzımgelen harfleri, müsaadesini aldık- tan sonra ilmühaberle Sanayi Mektebi müdüri- yetine gidilir, Müdüriyet siparişi mektep dahi- lindeki dökmeciye bildirir, dökmeci döker, ka- pidan çıkarken biz de müsaadeyi ibraz ederek alırdık. Avrupa'dan, gümrükten gelecek harfler de byöle idi. Fakat, tuhafı şu idi ki Avrupa- dan gelen harflerin türk matbaacılarına ait olan- ları bu kayde bağlı idi; ecnebi matbaaları bu sıkıdan dışarıda birakılmışdı. Sansür son dereceyi bulmuştu. Bu hususta size bir misal göstereceğim. Hamidiye yani Kâğıthâne suları yeni akıtılmış ve çeşmeler açıl- mıştı. Doktor Besim Ömer Paşa sular hakkında bir makale yazmıştı; çeşme başında bir ihtiyar adamın dua eylediğini gösterir artistik bir renkli resim makale ile beraber basılacaktı. Sansür buna «sual » işaretini koydu ve ben şaşırdım. Baş sansür Kara Kemal Beye bir tezkere yazdım. 'Tezkereme gelen cevap aynen şudur! Azizim Çeşme resmi hakikaten pek güzel ve dua her müminin naza- rında şüphesiz ki mukaddestir. Çünkü u, bize farzdır. Lâ in b günlerde bed'endişan o kadar çoğaldı ki gazetelerde neyi İpl neyi tayyedeyim takdirinde hakikaten mütehayyir kalıyorum. İşte o bed'endişler, bu güzel resmi Servetifünun'da görür görmez h bunu bu şekil ve suret ve bu mahalde neşretmek, zımnen: işimiz duaye kaldı) demek olduğunu anlatmaktır, mealinde hezeyanlarda bulunacaklarını yakinen bildiğimden şuralarını zatı âlii daderilerine söylemek için — al demiştim. Şu halde — madem ki kılişe- sini yaptırmışsinız — ileride münasip bir vakitte oymak üzere zamanı neşrini haber veririm. Olimpiyat oyunlarına gelince, an- ların neşrine müsait zaman, henüz hulül etmedi. Anın için neş- retmeyiniz. Diğerlerine ruhsat verilmiştir. 24 Mayıs 322 E. Kemal iŞ İşte böyle sıkı ve tehlike içinde yaşarken Hürriyet ve serbesti müştaklarının hareketleri durmuyor, memleketin dışında ve içinde gizli gizli kaynıyordu. İnkilâbın ilk babalarından Manyasi zade Refik Bey merhum İstanbul'da çalıştı; bir akşam Kızıltoprak o civarındaki Oo köşkünde toplaşmış idik. İstanbul muhitinin uygunsuzluğu karşısın- da başka şehirlerden birine gitmeğe karar ve- rilmişti. O zaman Selânik adeta beynelmilel muhtelit bir idare altında olduğundan orası en münasip yer oluyordu; Rumeli vilâyetinde fev- kalâde bir müfettiş, muhtelit bir idare komisi- yonu vardı; jandarması bile Fransız zabitleri idaresinde idi, Manyasizade Refik Bey merhum Selânik'e gitmiş idi. Selânik'te zabitten ve sivil- den çok fedakârlar çalışıyorlardı ve İstanbuldan güvendikleri adamları aralarına alıyorlardı.1907 kışında avukat Baha Bey Selânik'ten İstanbula gelmişti. Güya bir dava takip ediyordu. Şimdi İzmir'de yerleşmiş olan avukat Baha Bey eskiden Servetifünun'da çalışmış arkadaşlarımdan idi ve Manyasizade merhum tarafından beni de inkılâp arkadaşlığına ve Selânik teşkiline girmek için davete memur idi. Bahçekapısın'da Hacı Beki'rin dükkânı arkasında şimdi Zahire Borsası olan med- resenin kapalı kapısı önünde Baha Beyin teklifini kabul eyledim; ilk inkılâp hareketi tezahür edince Servetifünu'nu derhal yevmi yaparak inkılâbın muvaffakıyetine çalışacağıma yemin eyledim. Bu sözü verdikten ve yemin eyledikten sonra vücüdümde ve ruhumda bir hafiflik ve saadet duyuyordum;sevincimi kimselere söylemeğe izinli değildim,işte bundan sıkılıyordum, fakat susmak- tan başka çare yoktu. Bu aralık matbaamı şimdiki Maadin ve Sanayi Bankası binasından Babıâli karşısına nakleyle- yordum. Vilâyet Konağının tam karşısına gelen gazino ve üstündeki konağı kiralamıştım. Matba- aların göç etmesi de izin almağa muhtaç idi. Usulü dairesinde izin almış olduğum halde ma- kinelerim taşınırken oradan arabasile geçen Zab- tiye Nazırı Şefik Paşa yaverini gönderdi, men- eyledi. Ben şaşırdım, makinelerim sokakta kal- mış, eski binayı tahliyeye mecbur bulumuştum. Düşündüm, Sadrıâzam Avlonyalı Ferit Paşaya derhal bir istida verdim, mezüniyet varakasını rabteyledim. Sadrıâzam Ferit Paşa istidamın altına şu ibareyi yazdı: «Babıâlinin karşısındaki binada Matbaanın bulunması teftiş ve mazarete daha ziyade elve- rişli olduğundan ve esasen mezuniyet dahi almış bulunduğundan mümanaat olunmamak üzere Zabtiye Nezaretine,» Zabtiye Nazırı Paşa müdahalesini kesti, biz de Matbaaya yerleştik. Babiâli karşısına yerleşmiş olmak, Meş- rutiyetin ilânında gazete ve matbaamızın gör- düğü vazifeyi çok kolaylaştırmış olduğu için Av- lonyalı Ferit Paşa merhuma burada teşekkür etmeliyim. * * #*