No. 1724—39 deyip başına belâ mı açmalıydı? Koca Tevfik Fikret böyle düşünmiyordu. Kendisi Babrâli isti- şıre odasındaki memuriyetinin çıkan maaşlarını almıyordu. O zaman istişare odasının erkânından olan İbrahim Hakkı bey (merhum sadrazam Hakkı Paşa ) 'Tevfik Fikreti çok sevdiği için şairin bu harekâtını gizliyordu ve bir usul ile meseleyi örtüyordu. Melâikelere mahsus ahlâkta yaşayan TTev- fik Fikret benim ile dahi ufak bir didişme yap- iü. onuda hikâye eyliyeyim : Baba'Tahir artık çok parlamış ve her türlü işe el atar olmuştı. Matbaasında ne kadar mu- harrir ve memur, mürettip ve makinist ve ha- mallar varsa cümlesinin isimlerile bir defter yapmış; hizalarını hetkese bir rütbe ve nişan ve madalya yazmış; arzettirmiş ve matbaasının halkını taltif ettirmişti. Baba "Tahiri «Sabah»ci Mihran takip eyledi; onun matbaasındaki her kesin ve hamalların göğüsleri de donandı. Servetifünunun yeni o tarzdaki daima istihza ile karşılayan ve bir sütun açıp: Dekadan! dekadan! dan! dadadan! diye hicviyeler yazan «İkdam» dahi geri duta- madı! onun takdim eylediği lista mucibince matbaasındakiler taltif olundu. Növbet bize gelmişti; çünkü benim müret- tiplerim, kâtiplerim ve hatta hamallrım her matbaadan bizim farkımız var, niçin nişan tak- mıyalımı diyorlardı ve bunların önüne geçmek kabil olmuyordu; âdeta nişan takmak için bizi bırakıp ogideceklerdi. Bir liste yaptım ve bu listaya kendimi, Fikreti ve muharrirlerimizin hasaslarının isimlerimizi sokmadım; kusur kalan matbaada kim varsa hepsine rütbe ve nışan yazdım. Matbanların taltifi < emsali misillü » şeklini aldığından listamı sarayda mabeyinci arkadaşım Mehmet Arif beye gönderdim. Muci- bince irade geldi, mürettibimiz « mütemayiz » abone memuru «saniye» oldu,makine hamalları sanayiinefise madalysını göğsune astılar. hulâsa bizim matbaa müstahdimleri de donandı ; usul- den olduğu üzre nail olduğumuz «iltifatı cihan- derecat»ten dolayı Servetitünunda bir teşekkür fıkrası yazdık; buda zaruriydi. Çünkü mat- buatın ödediği bir vergisi daha vardır, kendi- mize zarar getirtmemek için sırayı hümayuna teşekkürler yapmak bu vergi bu meyanda idi. 'Tevfik Fikret merhum matbaa halkının ni- şan istemiş olmasını, bizim o arzuyu teshil ey- lediğimizi ve teşekkür yazdığımızı beğenme- kritik eyliyordu. Bu meslek yazılarını mişti, oacıacı UYANIŞ 629 matbaa işçileri arasında bir hastalık haline gel- miş olduğunu, önüne geçilemediği ve kendimize istememekle nefislerimiz! masun bıraktığımızı söyledim, sözlerim ona tesir etmiyordu. Yüksek şair bir hayli zaman küskün durdu; sonra hiddeti gevşedi. Bizi bırakıp «Malümat» yazan muharrirler de hatalarını anlamışlar, tek- rar avdet etmişlerdi; “Tevfik Fikret onları da affetmek istemiyordu. Sonra muharrir arkadaş- larımızdan bir kaçı ile başka türlü münakaşalar çıkardı ve bir aralık her tarafla küskün hale gelmişti. Böyle olmakla beraber seneler geç- mişti; Edebiyatı Cedide zümresi tarihi ve edebi rolünü mükemmel surette yapıyordu. 'Tevfik Fikretin babası Akâ mutasarıfı idi; babasından her ay 15 altın harçlık gelirdi; Ak- sarayda mükemmel bir konakları vardı; yani hiç bir şeye ihtiyacı yoktu; küstüğü zamanlarda Robert kolleje de muallim olmuştu. Ben her zaman kendikendime sordum : Acaba Tevfik Fikret böyle refah içinle olmasaydı mübalagalı meyillerinde sebat edebilirmidi? ben kendime sorduğum bu süale cevap veremedim ve vere- miyorum. Servetifünun ailesine daha çok güzide arka- daşlar iltihak etmişti ; iyi yazılar çıkıyordu. Mu- harrirler gibi resamlar aradık; türklerde ressam çok azdı. Üstat Ekremin “araba sevdası» roma- nını resimli yâpmak için ressam Halil paşanın fırçasından istifade eyledik. Bazı manzumeleri 'Tevfik Fikret kendisi dekore eyliyordu. Sonra Diran isminde kenç bir ressam bulduk; bu deli- kanlı çok müstaid bir ressamdı, ruhu şairdi. Fikretin«Avengi Şuhur»nnu ve daha çok manzu- melerini Diran yapıyordu. Halit Ziyanın «Mavi ve Siyah»ını Diran illüstre eyledi.'Türk ressamı olarak birde «Galip» beyimiz vardı ; Galip bey Edebiyatı Cedide devrinden evel Servetifünuna alınmış ve hayali resimler yapmıştı; Eski ko- leksiyonumızda imzası mevcuttur; Galip bey çok geçmeden İstanublu terkeyledi, Paris'e gitti, zanneyliyorum ki hâlâ Paristedir. O tarihte İstan- bulda eli fırça tutar bir genç yoktu. Hakiki ar- tist ressam müze müdürü Hamdi beydi; bir de irade ile hertürlü tablolar yapın ve etrafa saçan Şeker Ahmet Paşa vardı. Bunun haricinde ecnebi olarak «Zonaro» isminde bir italyan resam ge- tirtmişlerdi ; 1313 Yunan maharebesine müta- allik Abdulhamide güzel tablolar yapmıştı. Bu tablolardan dahi koleksiyonlarımızda mevcuttur. | Bu makalede ismi geçen ressam Zonaro'nun iki tablolsu (643) üncü sayfadadır.)| i Ahmet Ihsan matbaasina yazı