“UYANIŞ No. 1724—39 A kAYDE W (NU N İçtimai görüşler: Gençliğin mücadelesi Hayat bir mücadeledir der dururlar. İnsanlar bu hakikati bir kanun şeklinde formüle edebilmek için yüzlerce-asır beklediler. Halbuki hayat bu kanunun keşfinden evel bir mücadele degil miydi? Dünya yüzünde hayat mevcut oldu olalı mücadele vardı ve hep aynı şekilde devam edip geliyordu. Ve in- sanlar bizzat yaptıkları bu mücadeleyi her lâhza öteki zihayatlarda da gördükleri halde onu formüle edemiyorlardı. İnsanlar tabiatte gördükleri daha birçok hadise- lerin kanunlarını da neden sonra keşfedebildiler. Böyle olduğu halde daha bilmedikleri kim bilir ne çok şey var, ve onların ancak pek az bir kısmı hak- kında faraziyeler söyleyip dururlar. Ne olursa olsun her halde gördüğümüz şey hayat mücadelesinin mutlak bir kanun olduğudur. Yalnız insandır ki bazı ulvi mefhumlar bularak mücadelesini tadil etmiye çalışmaktadır. Acaba bir gün gelecek de insanlar o ulvi mef- humlara adamakıllı inkiyat ederek mücadeleden vaz geçecek mi? Haydi böyle bir idealin var olmasına «amin!» diyelim! Hayatta aldanmamak ve muvaffak olmanın Sırrı her hadiseye ancak kendi mevkiini vermek, meselâ hayali hakikat zannederek realiteye karşı koymamak- dır. Şüphesiz, idealist olmanın zevki büyüktür; fakat ideal için hayati menfaatlerden büsbütün vaz geçmeks te doğru olur mu? Binaenaleyh, öteki zihayatlarda olduğu gibi in- sanlarda da nevin bakası namına ferdin kendi menfaatlerinden fedakârlığını kabul edersek, hayat mücadelesinde nevin muvaffakıyetini temin etmiş oluruz. Felgefe yapmak fikrinde değilim; beni burada ferdi mücadele de alâkadar edecek değildir. Ben iç- timai mücadeleyi nazarı dikkate almak istiyorum. Fertler arasındaki mücadele bir realite değil mi? Şüphesiz; fakat mev'in yanında ferdin kıymeti ne kadarsa, ferdi mücadelenin kuvveti de nevin müca- dele kuyveti yanında öyledir. Cemiyette newin mevkii nedir? Neviden murat, cemiyetin kendi midir? Yoksa cemiyeti teşkil eden zümreler midir? Biz, zannederim, meseleyi böyle bir noktadan vezetmeğe henüz müsteit değiliz. Bugün için bizce nevi, büyük türk halk kütlesidir, Bu halkın pek çok hayati menfaatleri, bir takım ir- ticai unsurların elinde tehlikededir. Bugün türk hal kının mücadele edeceği şey irticadır. İrticai temsil eden kimdir? İnkilâba kendini a- dapte edemiyenler. İrtica dediğimiz şeyi münhasıran dini zannetmemelidir. Halk rejiminin girmesile men- faatleri mutazarrır olan her zümre mürtecidir, yani bunlar kendi menfaatlerinin, kendi refahlarının reji- mini me yapıp yapıp iade etmek isterler. Bunlar için idare rejiminin çok büyük ehemmiyeti yoktur; mutlakiyet, meşrutiyet, cümhuriyet bunlar için, ancak kendi menfaatlerine hizmeti nispetinde kıymeti haizdir . Biz bu hakikti pek iyi kavrıyamıyoruz; zannedi- yoruz ki her sakallı babamızdır, ve her garplı geçi- nen, cümhuriyet sever görünen inkilâbın adamıdır. Başka vakit de söyledim, yine tekraredeyim: Halk inkılâbını büyük bir ideal şeklinde telâkki ve hazmeden ancak gençlik. olabilir. Gençlik: içtimai bir inkılâbın mücadelesinde, intifai hiçbir: muzmer fikre kapılmaksızın alicenap çarpışır, ! Burada dikkat edilecek bir nokta var: İnkilâbı ihdas eden ruh gençlik ruhundan başka, birşey değildir. . Bu ruh: yetişkin dehalarda tecelli eder, Büyük Gazi bunun misalidir. Genç, yaşları genç olan kimseler vardır ki ruhi tekâmulleri orta zaman, hatta “eski zaman merhalesinde “kalmıştır. © Öyle gençler, inkilâba karşı menfaat mücadelesi yapan kurt unsurların arkasından kuzu gibi gitmeği ve kö- tü kötü dövüşüp mağlğp olmayı tercih ederler .Çün- kü onlar asri tekâmül merhalesine gelememiş ve hakiki gençliğin idealine akıl erdirememişlerdir. Ölmüş kıymetleri ihya etmeğe çalışmak, solgun bir yaprağı yeşertmeğe uğraşmak gibidir. Hakiki in- kılabın mücadilleri, yaşadikleri reel kıymetlere tabi olurlar, Kâzım Nami