No: 1711—26 «Goldsmith» ten Yeni bir teşbih Zamanımızda her aklına geleni yazan edi- plere bir eş bulmak için çoktan beri beyhude aramıştım, — bu ediplerden, şu nükteli, manalı fakat gayri tabii yazan acemileri kastediyorum. — Nihayet hangi gündü, pek hatırlayamam; Panteon ismindeki kitabın bir faslını okurken tam istediğim şeyle karşılaştım. Evet, heycana kapılmayınız; bu kitapta ma- but Merkür |*| bahsini açınız. İkinci kitabın onuncu sayıfasında bu mabudun mufassal bir tasvirini bulacaksınız. Fikirlerimin bütün kuv- vetini ona istinat ettirerek bu müşabeheti size arzedeyim. (9) Merkür, ticaret, belâgat ve hırsızlık mabududur. fakat ötekiler gibi aşktan bahsetmiyordu mü- tevazidi, çok basit giyinirdi, serveti kudreti yoktu. Fakat dirayetli ve degerliydi ve beuim için lâzım olan her şey buydu. Vadide karşımda aşk nagmeleri okudukça, nefesi ruzgâra koku ve koruya musiki verirdi. Sabaha karşı açılan koncalarda semanın ince ve temiz şebnemlerinde onuu fikrindeki parlaklığa karşı âciz bir kıs- kançlık vardı. Agaçların üzerindeki koncalar ve şebnemler vefasız ve mütelevvin bir füsunla parlarlar. Ve yazık ki o onlar kadar füsunkâr, ben de ancak onlar kadar vefakârım ! Ben bütün merhametsizce işvelerinde yüksek bir gururla israr ettim. Kalbimde onun ihtira- sını duyduğum zaman ıstıraplarından zevk alı- yordum. Nihayet onu hakaretlerimle reddettim ve'o beni gururumla baş başa birakarak esrarlı metruk bir inziva aradı, sonra öldü. Fakat gam benim ve kabahat benimdir. Onun aradığı inzivayı arıyacağım, onun yattığı yere uzana- cağımı, orada kimsesiz ve gizli kalarak öleceğim. Edvin benim için öyle ölmüştü, ben de onun uğrunda böyle yapacağım. Münzevi « Sakın ha! aman yarabbi!» diye haykırdı, kızı bağrına bastı, o şaşkın, şaşkın söylendi güya Edvinin benliği onu içinden zorluyordu. Dön, Angelina, Ebedi sevgilim, ruhum! Gaip sevgilin Edvini sana ve aşkına kavuşmuş artık seni kalbinde tutayım, ve herkayğıyı unut, ve birbirimizden ebediyen ayrılmıyacağız, de- g&ilmi? Katiyyen, bir daha ayrılmıyacagız, bir birimizi candan severek yaşıyacağız. Unutma ki senin vefakâr kalbini yırtan birah, benim gön- lümü de harap edecektir. Muslih Ferit UYANIŞ © e 417 Evvelâ, reca ederim, başlığına dikkat ediniz. Her iki tarafında kanatlar vardır, şayanı dikkat değilmi? Evet, niçin diyeceksiniz... İşte bu şa- irin kuş beyinli olduğuna delâlet ediyor. Çok doğru.. Tüy gibi bir kafa, ilim itibarile o kadar hafif bir dimağ... Bu asır şairinin buyurduğu gibi makul bir mukayese.. Ne ise edeyim. devam Bundan sonra ayaklara ait kısmı okuyunuz. Pabuçlarında kanatlar var. Hiç şüphe et- miyorum, bunlar da lüzumsuz değildir. Böyle- likle mukaddes ve ilâhi vücudü havada seyre- der. 'Teşbih burada da tevafuk ediyor. Şüphe yok, her kes te aynı şeyi söyliyecek, böle bir şaire kaçamak icap ettiği zaman ayağı da başı kadar faydalıdır. Sonra Merkürün — bir çift yılanın sarıldığı asayı tutan—elini düşününüz. Klâsik müharrir- lerin sik sık bahsettikleri saları itibarile pek yüksek bir haşhaş şurubunu iki misli uyutucu kuvvet bulursunuz. İnsan bu değneğe bir kere dokununca — evelce uykusuz kalmamış bile olsa — hemen derin bir uykuya dalar. bu asada bazı has- Bundan başka bazı muharrirlerin dediği o, bu asa ile insanların ruhunu cehenneme götürür. O halde tatbik edelim. Merkürün asası bu asir şairinin kalemidir. Asâya dolanan yılan şairin yerde sürünen cinsten olduğunu gösteriyor. Ayrıca onun nasil bir gayz ile kaleme sırıldığına ağzından köpükler saçarak söylediği manasız sözlerine, zehirli ısırışlarına bir işarettir. Uyku verici olmakta da aynı derecede müşabihtirler, Yalnız bir fark var ki mabut değneğile ruh- ları cehenneme sürükler; kaz tüyünden kalemile saçmalar karalayan bu zavallı gulyabani ise — başkalarını değil — kendi kendini azaba sokar. Yaptığım mukayese burada: bitiyor. Yalnız hamiş olarak bir kaç söz söylemek isterim. Merkürün bu şair yanında Zaif ve âciz görünen bir cephesi vardır. Bu nedir, biliyor musunuz? Hırsızlık! Her şairimiz Merkür kadar büyük bir hır- siz olmakta birbirine yakındır. Hatta bu ma- “ budun mevcutiyetini tsşbihimin yardımına muh- taç görüyorum. Yeni şairlerimiz! Duygusuz taş ve kütük- lerden başka niye benzerler ki... Muslih Ferit