UYANIŞ No, 1711/— 26 Şair «Goldsmitk»in bir ballâdı By vadide inzivaya çeklmiş mutekif insan! Dön, ocakataki ışığın misafirperver Şualarla şenlendirdiği yere giden 1ssız yolumda bana rehperdi.. Nihayetsiz mesafelere uzanmış çöllerin ucunu bucağını bulamadığım bir yerinde şaşkın ve yapayalnız kaldım, ağır ve bitğin adımlarla yürüyorum. Müthiş bağırdı «lLakın oğlum,» dedi, bu tehlikeli karanlıklara kanma! Çünkü O hayalet seni fena bir akibetin tuzağıua cezbetmek hain için kaçıyor.» Burada kimsesiz ve ihtiyaç içiude kalanlara kapım açıktır. Yoksul olduğum halde varımı yoğumu sana vermekten çekinmem. Onun için bu gece dön, ve kulubemin bagışlıyacağı her şeyi, yatağımı, yavan yemeğimi, saadet ve istirahatimi aramızda paylaşalım. Avare dolaşan mahlukları ölüme mahküm edenlerden değilim. Bana acıyan kuvvetten onlara acımağı öğreniyorum. Şimdi dağin çimenli bir kenarından tedarik ettigim otlar ve yemişlerle pınardan getirdiğim suyla güzel bir ' ziyafet çekerim. |(1( Ey zair tasa etme, dünyevi dön, endişeler yanlıştır. İnsanın bu alçak dünyada pek az ihtiyacı vardır, ve fani geçici şeylere muhtac değildri. » Ağzından çıkan sözler gökten inen şebnemler kadar mülâyimdi. Alçak gönüllü yabancı yerlere kadar eğildi ve onu izbe odasına doğru takip etti. Bu 1ssız bucak vahşi bir karanlık içindeydi ve civardaki fakirlere, yolunu şaşırmış yaban- cılara barınacak bir yer teşkil ediyourz. Çitten yayılmış alçak damının altında hiç bir şey bir sahibin itinasına muhtaç değildi. Mandallı kapı açıldı ve bu iki nezih, masum insanı içeri aldı. İş güç sahibi olanların akşam üstü dinlenmek için evlerine çekildikleri bir vakitte münzevi ocağını yaktı ve düşünceli misafirinin gamını dağıtmağa uğraştı. Topladığı. sebzeleri yaydı, çok memnundu, geç vakte kadar anlattığı tatlı menkabelerle zamanı hoş heçirdiler. Etraflarında bir kedi yavrusu sıçrıyor (ij Ingiliz şairi ( Yonız ) in bir eserinden iktibas edilmiştir. türlü türlü oyunlar yapıyor, ocakta yanan çalı demetleri Lâkin hiçbir şey bu ifşa çatırdıyordu. yabancının derdini avutacak bir sihir etmiyordu. Kalbindeki dert büyüktü ve gözle- rinden yaşlar dökülmeye başladı. Münzevi onun endişeyle dolu cevaplarından Ookalbindekini sezmişti . Haykırdı: « Bedbaht genç! dedi, bağrında hangi derdin ateşi var? Sevdiğin insanların arasından mı kovuldun da isteksiz dolaşıyorsun? Dostluğun karşılıksız mi kaldı? Yoksa aşkını anlamadılar mı? Heyhat! Kaderin verdiği saadetler değersiz ve mahvolucudur. Bununla beraber eliemmiyet- siz şeylere kiymet verenler. dahi çok değersiz olanlardır. Dostluk denen şey ancak bir isim, uyutucu bir büyüden, şöhreti ve zenginliği ko- valıyan ve zavallıların ağlamasına mani olmi- yan bir gölgeden başka nedir? Aşk boş bir ses ve bu asırdaki kadınlar için bir eğlencedir, dünyada görülmüş değildir, ve an- cak kumruların yuvalarını ısıtır. Yazıktır, çılgın genç, cinsi lâtiften vaz geç,” dedi. Fakat o söylerken gittikçe artan bir kızıllık bu âşık misafirin sırlarını yüzünde aksettiriyordu. O şaşırmıştı. Sabah semasındaki renkler kadar parlak ve geçici manzaralara bürünen güzellik- lerin doğduğunu görüyordu. Utangaç bakışında; ve yükselen gögsünde zaman zaman bir telâş beliriyor, ve bütün cazibesiyle bir genç kız olduğunu itiraf eden bir güzellik karşısındaydı. Halikle beraber yaşadığın bu mukaddes yere ugursuz ayağını sokan bu küstah ve sefil yabancıyı affet! Aşkın serseriyane dolaşmayı oğrettiği bu kızada biraz acı. Huzur arıyurum, fakat ümitsizlikten başka yoldaşım yok.» «< Babamı ( tiyne - tayın ) da oturan zengin bir lorttu. . Bütün serveti benimdi, ve benden başka hiçbir şeye malik değildi. Sayısız er- kekler beni onun şefkatli kollarından kapmak istediler. Dillerinde beninı cazibem dolaşıyordu Hepsi de bir sevginin ateşini duyuyorlar, yahut öyle görünüyorlardı. Her an menfaatine tapan bir kalabalık bana kavuşmak için uğraşıyordu. Bunların haricinde genç Edwin önünde eğildi, i