No. 1702—17 HALİT FAHRİ BEYİN ŞİİRLERİ Yahya Kemalden başlayarak Faruk Nafize kadar süren edebiyat nesline mensup olan Halit Fahri bey, hece veznile ve zannederim on beş seneden beri yazılmış yetmişe yakın şiirini, bu şiirlerin ilkini kitabına at olarak verip, (Pa- tavan) ismi altında topladı. Halit Fahri beyin şair olduğunda, yani dünyanın bin bir manza- rası karşısında kalbinin kendisine has duygu ve heyecanlarla çarptığında, hiç şüphe yoktur. Mensup bulunduğu nesil içinde, Yalıya Kemal müstesna olarak, belki en fazla edebi kültüre malik bulunan ve ayrıca tiyatro muhar- riri sifatıle bir şahsiyyeti olan Halit Fahriyi, bu kısa makalede, biz sırf (Paravan)ın muhar- yani münhasıran Şair sıfatile göreceğiz. Ve bu vaz'iyette, şimdiye kadar pek çok söylenmiş bir şeyi bir kerre daha tek- rar etmek, ve onun Türk şiirine eksotismi ilk getiren kalenı olduğunu, Babille Kâbilin, Hin- tle Çinin ilk defa onun hayalinde canlandığını nevmidi, korku, vehim riri olarak, söylemek, ve bilhassa ve ıstırap terennümlerinde muvaffakiyetle kar- şılaştığını — kaydetmek Oo mecburiyetindeyiz. Bu umumi satırlardan sonra (Paravan) a gelince, bu kitapta, şairin şahsiyyetindeki hususiyyet- lerden hemen de hiç bir ize tesadüf etmeyeceğiz. Ju yeni kitapta, sade, henı de bir az basit bir ruh, evinden, odasından, sobasından ve lambasından, gençliğinin geçmesinden, bağçe- sinden, bahardan, bir de ölmüş annesinden bahsediyor. Vefakâr ve aldatan bir iki kadın siması da ilâve edince, bu yetmişe yakın siir- lerin hemen bütün his ve fikir malzemesini söylemiş oluruz. Ne sade ve iptizal tehlikesine ne müstait mevzular! Benim de odamda sobam ve lambanı var. Bende senelerin gadir ve zul- münü, aynaya bakarken her sabah yüzümde görüyorum. Kaçımızın anamiz, Eyip sırtında yahut ta Istanbulun bir başka mezaristanında yatıyor. Hepimiz, bir kadın gözlerine bakarken bütün elemlerden ve yorgunluklardan sıyrıldı- gımızı duymadık mı, ve hepimiz hiç olmazsa bir kere Olsun, bir busesi uğrunda ne çok vazife ve şerefi unuttuğumuz bir kadına tesadüf UYANIŞ 263 etmedik mi? Evet fazla sade, yüz kere okun- müş ve yüz bin kere duyulmuş mevzular. Fakat ilâve icap eder ki, Halit Fahri, ken- dini bekleyen büyük tehlikeden bütün kitabı değil fakat bir çok şiri kurtarmıştır: Paravan, Gözler kapalı; Eyup sırtında; Bir hazan gece- sinde; son vapur yolcuları; Veda gecesi, bunla- rın başlıcaları. Lâkin en muvaffak şiirlerinde bile bazı lü- sumsuz ve kuvvetsiz bevitlere tesadüf Olunan şair, keşke bir az daha müşkülpesent ve bir de daha az saf olsa! şu da var ki, Halit Fahri bazen de bu dağınıklık ve basitlik sayesinde müessir oluyor. Meselâ bahara, henüz sade sezilir ve birden bire belirip kaybolurken şu hitap: Bu sabah gül rengi, şafaf bir sisin İçinde bahçeden bir ses geliyor. Bahar, sen misin ? Sonra bir hazan geçesinin yağmuruna Şu hitap: Yağmur, yağmur!... Sonbaharda, Son göllere yağan yağmur !... Ey ışıksız odalarda Gönüllere yağan yağmur !... Hele (Sön vapur yolcuları) şiri.. sabahliyin belki tuludan kalkmak üzere gecenin karanlıklarında evlerine dönen ve en öldürücü yorgunluklardan kalmamak lutfunu bekleyebilenler için vazılmış beyitler: Son vapur yulçuları... Son vakur yolçuları !.. Ziyafetin sonunda yetişen zavallılar !... Daha kaç yıl, kaç gece yarsak ta bu suları Bu yolun hiç sonu yok, ömrümüzün sonu var !.. Fakat bu iktibasları daha çoğaltarak kitapla kari arasında bir ikinci paravan yapmak doğru değil. Eseri tavsiye, şairi de tebrik ile iktifa evvel sade aç ediyorum. ; NAHİT SIRRI Hamiş: Kendisini mübahi olmadığım Ahmet Rauf isminde bir genç, ( Nal sesleri ) serlavhasile neşrettiği bir; şiir mecmuasından, bana bir nüsha göndermek lutfunda bulunmuş. Bu günkü ve yarınkı üstadımız Ahmet Ha- simin beğenmediği bu isim, muhayyelemin bir oyunile, Halit Fahrinin ilk eserlerindeki o bin birdenk kumaş taşıyan kervanlardan bir ses taşıdı. İçinde en güzel beyti şu iki : tanımakla Tunç omuzlarımda döküldü kaldı Altın gözyaşları gibi yapraklar. mısraı sandığım bu ince cildin çok genç denilen muharririnden, yazıları için gaddar bir münekkit olmasını isteyelim. N.S.