- p“— pr No. 1697—12 iyor, fakat bundan meyüs olmıyorlar, muttasıl çalışıyorlar, başka yollardan gidiyorlar, yeni tetbirler buluyorlar, icat ettikleri yeni aletleri kullanıyorlar, ne yapıp yapıp maniayı atlamağa savaşıyorlar. i : ; —> Makale bahsetmiş olduğumuz profesörmizde Hulvig, fennin hududunu tayin yahut namalh- ilân hususunda iptida fünunun nasıl tarakki etmiş olduğunu nazarı im'ana almak lâzım geldiğine kanidir, iikrini izah içinde; şöyle bir misal gösteriyor: bir mikros- kop altında bir .mikrop kolonisinin, fİaraza mayi bira mayasının ne suretle ürediği, ço- galdıği müşahede edilirse görülür ki mikropları teşkil hüceyrelerden herbiri şişer, to- murcuklanır,: bu tomurcuklar da buyür, her- biri yeni bir hüceyre olor. Bu neşvü nüma hüceyreleri besleyen mayi tükeninceye, yahut nihayet hüceyrelerin ifrazatiyle zehirlenince- ye kadar devam eder. Fünunun tarakkiyatı da buna müşabihtir. Bir ienden diğer fenler tomurcuklanma yoliyle doğmuşlar, böylece çogalmışlardır. Vakia ilk fenlerin menşeleri vardır, bu menşeler de pek aristokratik değildir. Eski Mısırda her sene Nilin feyzaniyle tarlalarının hududu bozulan çiitçilerin imdadına yetişmek için hendese icat olunmuştür, bunu da yu- nanli Foklit eserlemiş, beselemiş hendesesini ortaya çıkarmıştır. Kimya ile hikmet alşimistlerin , artizanla- rın dar atelyelerinden, potalarından çıkmıştır. Çobanların semayı tamaşalarından meydana gel- miştir. Hayvanat ilmide ya bir ahırdan, y bir mezbahadan çıkmış olacak. Fünun muhitin, ihtiyacın sevk ve teşvikile Meselâ tıp gibi umumi bir İen- ayrılarak bunlardan bir takımı tut olduğunu eden inkişaf etmiş. den şubeler başlı başına birer ilim olmuştur. Öyle görünüyor ki, fennin bazı şubelerin- deki tarakkinin tarzı ve seyride gösteriyor ki tekamülün hududu yoktur. Yalnız tenvirata bakılsa, zeytin yağı kandillerinden, yağı ve ispermeçet mumlarından, petrol lambalarından elektrik fanoslarına kadar geçmiş olan safha- lar göz önüne gelir ve bu tekâmül safhaları burada durmuş değildir, istikbal civa bonbala- rından, seyrekleşmiş gaz ile dolu cam lambala- balarından .tenvirat hususunda faideler bekliyor. sali Fenlerin tecezzi tarikile inkişafı, O bunların taazzuv ve tekâmülü alimlerden bir takımını UYANIŞ fenlerin tasnifine terketmiştir. Vaktile hikmetşinas Anper ilmi başlıca iki kısıma, bunları da ikiye, tekrar bunları da yine ikiye bölerek, böyle böyle ortaya esaslı olmak üzere otuz iki ilim koymuş, bu birinci derece farzettiği otuz iki ilmi de ikişere taksimle ikinci derecede almış dört ve üçüncü derecede yüz yirmi sekiz ilim tasavvur etmişti. Hatta bu tasavvur ettikleri ilimlerden bir kısım, zamani- nda henüz mevcut olmadığı halde atide vücut bulacaklarını tahayyülle ile ilimlere birer Isim de uydurmuştu. 20 Rus kimyaker Mendelefin basit unsurları, aralarındaki münasebetleri gozeterek familyalara ayıran cetveli her halde Anperin tasnifi ülumün- dan daha esaşlıdır. Mendelef. cetvelinde henüz keşi edilmemiş basit cisimlerin yerleri olduğu farziyle boş ha- neler bırakmıştı, bilâhere germanium, gallium, gibi cisimlerin: keşfi bir dereceey kadar Mende- lefi. halı gösterdi, fakat Anper ilimleri tasnifi- nde hiç haklı değil.. Zaten devir devir fenleri, ilimleri tasnife, taksime kalkışanlar kendilerinin mantiğa istinat ettiklerini zannettikleri halde müteakip devir bu zanları iptal etmiştir. Anperin tahayyülleri boş çıkmış, bilâkis onun hatır ve hayalinden geçmemiş olan mi- pek ehemmiyetli krobiyoloji, fizikoşimi gibi fenler meydan almıştır. a 4 Fünunun şimdiye kadarki terakkiyatı böy- lece hemen ilanihaye gideceği, gittikçe insan ların tabiati, dunyayı daha ziyade teshir ceği tahmin olunuyor. Profesör Hulvigin teptil ve tağyire kadir olan fennin kudreti ye- tişemediği bir şey var ki bu da insanın ma- hiyetini değiştirebilmektir; yüz binlerce sene- denberi yer yüzünde mevcudiyeti farz olunan insanın kendisi pek betaatle tekâmül göster- miştir. Perikles asrındaki bir fert ile bugünkü bir Avrupalı arasında vücutçe, zekâca fark yo- ktur, yani fünunun namahdut bir suretle tarak- kiyatına engel olacak olan insanın kendisidir. İlim, fen, medeniyet insanın tekâmülatiyle - ki pek batidir - mütenasip olmazda aykırı düşerse ister istemez bir vak'feye uğrar.. Anlaşılan şu ki: insan yükselecek, yüksele- cek, daha ziyade yükselmek istedikçe belki hezale uğrayacak, kendinden evel gelip geçen, nesilleri kuruyan hayvanlar gibi, insan ırkı tükenecek, bu felek insansız da dönüp gidecek.. MAHMUT SADIK ede- fikrine gelince, her şeyi