“No. 1696—11 UYANIŞ bacaklarım altımda eğriliyor, göğsüm .soluyor ve ben açlıktan korkünç bir şekilde kıvranıyor- düm Rasgeleceğim ilk evin kapısını çalmağa karar verdim. Bakırdan düğmeyi çektim.Zil evin içinde uzun uzun çınladı. Öyle çınladı ki göya bu titriyen gürültü evin içnde oyapyalnızdı. Bekledim,cevap vermediler, kapıyı hiç açınadılar. Yeniden çaldım; yine bekledim. Hiçbir şey!... Korktum. İkinci eve koştum; ve kapıcının uyuduğu koridorda uzun zaman çınlıyan çanı bir bir peşine yirmi defa çaldım. Kapıcı uyan- madı. Halkaları, düğmeleri böylece bütün kuv- vetimle çekerek, inatçı bir şekilde kapalı kapı- tarı elimle, oayağımla, bastonumla vurarak daha uzağa gittim. Birdenbire Hallere geldiğimin farkına var- dım. Haller sessiz, hareketsiz. Ne bir insan, ne bir demet çiçek veya sebze.! Hepsi boş, sabit, metrük ve cansızdı... Bir delişete yakalandım. Ne oluyordu ?.. Yara- bbim, ne oluyordu?Yeniden yürüdüm. Ama sant ? saat kaçtı? Bana bunu kim söyliyebilecekti? Çan kulelerinde yahut abidelerin hiçbirinde saat çalmıyordu. «ŞSaatimın kapağını açayım, ve yelkovanı elimle yoklayayım»diye düşündüm. Saatimi çıkardım... Artık işlemiyordu; durmuştu. Hiçbir şey, hiçbir şey!.. Arabanın uzak gürültüsü bile yok!. Rıhtıma gelmiştim. Dondurucu bir serinlik nehirden yükseliyordu. «Sen»hâlâ akıyor midi ? Öğrenmek istedim.Merdiveni bulamadım. İndim. Köprünün kemerleri altında suyun fıkırdamasını işitmedim. Daha bir, kaç basamak!.. sonra kum, çamur... sonra su... Kolumu daldırdım. «Sen» akıyor, akıyordu... Soğuk, soğuk, hemen hemen donmuş gibi, hemen hemen çekilmiş, ölmüş gibi... Ve hissediyordum ki tekrar çıkmak için kendimde hiç kuvvet bulmayacaktım; orada, ben de, açlıktan, yorgunluktan, ve soğuktan ölecek- 175 İkimiz. Firtina, yağmurlu Uzun.. uzun bir gece! Camlar gibi buğulu Gözlerin düşündükçe. Sevgilim, sen yarattın, )u gecenin şirini. Ne hoş göğsüme yattın Bayıltıp gözlerini. Sobanın alevleri Karşısında ikimiz Yine akşamdanberi Bir cihana hakimiz. 3u cihanda hep sevgi, Hep şefkat kanadı var. Çocukluk devrindeki Bir rüyanın tadı var. Dakıkalar eriyor 'Tatlı bir hararetle. Ruhumuz ürperiyor in derin saadetle. Ss Sabah sen, fecir sensin : Bu uzun.. uzun gece Güzel başın dinlensin Göğsümde saadetle. Kalbimin çarpıntısı Bir ninni olsun sana. Gözlerinin yıldızı Süzüldü, uyusana... Bak, yağmur dindi yine! Bir billur konseri var : Saçaktan şehnişine Yuvarlanan damlalar... Ağlamak istiyorum Bu lâhzanın zevkinden. Uyu, sen uyu, yavrum, Yalnızca ağlarım ben. Narin bir sümbül gibi Uyu bu sıcak «ser» de! Busemle bir gül gibi Uyanırsın seherde... Halit Fahri