di No. 1692—7 kafı. Nasıl yapıldığını gördük.. TTutun.. Tutun! Ve hepsinin birden bağıra çağıra, feryatlar içinde çırpınması üzerine birçok kişiler ken- disini ( Venüs) heykeline benzetmek isteyen Mamazel (Salsafet)i bu hareketinden men için yerlerinden fırlamışlardı. Doğrusu bu acı acı bağrışmalarla sinirlerim adamakıllı gerilmişti, fakat onların haline de cidden acımıştım. Aklı başında adamların böyle birdenbire ürktüğünü hayatımda hiç görmemiştim. Hepsi de oturduk- ları yerde çığlıklarla bağrıyorlar, saçmasapan şuursuz bir halde feryat ediyorlardı; seslerinin aksini dinleyorken ölü gibi sararmışlardı. Ses- lerdeki heyecan perde perde aşikâr bir düşük- lükle azaldı; şimdi gürültünün bu zâhiri sönü- tabii hallerine avdet gene evelki cereya- şü misafirlerin derhal etmelerine ve hikâyelerin nı takip etmesine sebep olmuştu. Bu ande karışıklığı nesbabını sormağa cesa- ret ettim. Monsinyör (Meylard) hakiki bir saçma! de- di, biz bütün bu şeylere alışık olduğumuz gibi pek azda ehemmiyet veririz. için deliler biri diğerine ba- geceleyin havlayan bir sürü köpek gibi konseri ihlâl ederler.. Ma'haza.. bu, tesadüfen olur. Konserin gürültüsü bazan delilere ipini koparıp kaçınmak derecesinde tesir eder; o zaman bittabi bazı küçük tehlikelerden korkulabilir. — Ne kadar kişi tedavi ediyorsunuz? — Halı hazırda topu topu on kadar hasta- Her zaman karak, tıpkı mız var! — Bilhassa kadınlar zannederim? — Ooo.. Hayır; hepsi erkektir. adamlar olduklarını da söyleyebilirim. Kuvvetli — Hakikat!. Delilerin ekseriyetini daima (kibar cins) teşkil ediyor. — Umumiyetle böyledir.. Fakat daima değil, bir zamanlar burada (27) kadar hasta vardı. Bunlardan akalli (17)si kadındı; fakat son zamanlarda gördüğünüz gibi değişti. Bu sırada Mamazel ( Laplas )ın bacağını inciten Zat söze karişarak! — Evet, dedi, gördü- vaziyet çok Sünüz gibi pek çok değişti! Ve müteakiben bütün cemaat hep bir ağız- dan makamla: - Evet! Gördügünüz gibi pek çok degişti, diye bağırdılar. Ev sahibi büyük bir hitdetle:- Herkes dilini tutsun! dedi. Bunun üzerine hepsi bir dakika kadar ölü bir suküt içinde kaldılar; ancak Monsinyör (Meylardı) ın UYANIŞ 14 emrine tamamen itaat eden bir kadın bir karış dilini dışarı çıkararak yemeğin sonuna kadâr iki eliyle istekesiz bir suret te tutdu. Monsinyör (Meylard) a iğilerek « Şu kadın diye fısıldadım, hani şu, şimdi söz söyleyen, bize “kok - u dodel douuu>» taklidi yapan kadın.. Zararsız, tamamen Zararsizya.. Değil mi?. Hakiki bir hayretle Zararsızdır, diye atıldı, fakat, niçin? Ne demek isteyorsunuz? Başıma dokunarak:- Şöyle aklıma geldi de.. dedim, hani bilhassa tehlikesiz olduğunu anla» sam çok sevineceğim! — Allah Allah.. Nelerde düşünüyorsunuz!, Eski bir dostum olan madam (Joyosi) aklı başın- küçük tuhaflıkları var amma.. bilirsinizki bütün ihtiyar kadınlar, da bir kadındır.. Şüphesiz, bilhassa pek ihtiyarlar az çok tuhaftırlar!. — Şüphesiz, dedim, şüphesiz.. Şu hanımlar, bekler?. — Evet benim döstlarım ve yardımcımdırlar. . Monsinyör ( Meylard ) yokarı çekerek azemetle Benim en iyi kendisini sözümü kesti: - dostlarım ve muavinlerim, dedi. — Ne kadınlar ve hepsi?.. Bunların hepsi mi? diye sordum, bu kadinlar olmasa biz bir şey yapamayız. Bunlar dünyanın en müke- kendilerine Parlak yapıyor.. Hani — Şüphesiz dedi; mmel deli bakıcısıdırlar.. Bunların mahsus usulleri vardır.. Biliyorsunuz . gözleri hayrete şayan tesirler yılanın cazibesi gibi.. Bilirsinizya?. dedim, şüphesiz! Amma bir- az tuhaf degiller mi?. Ha.? bir, az garip kimseler — Şüphesiz, diğil mi?. Siz de böyle düşünmüyor musunuz?. — Tuhaf, garip! düşünüyorsunuz ? Şüphesiz bu cenup memleke- tin de pek ciadi değiliz.. Mümkün olduğu kadar Hakikaten niçin böyle fazla eglenmek, hayatı kazanmak lâzım.. Ma- lumya her şeyden istifade.. — Şuphesiz, dedim, şuphesiz! — Ve, belkişu şarap pek ihtiyatkarlik alameti değil.. bir paça sertce.. anliyorsunuzya?. — Şuphesiz, dedim, şüphesiz! yavaş yavaş kabul monsinyör! ettiğiniz şu meşhur ( müla- yimetle tedavi sistemi ) pek şedit vesiki bir usul değil mi? — mabai var Tercume eden : Cavat Tugrul Nd