No. 1692—7 Avize «Kardeşim Kayaya:» Servet ve ihtişam dolu bir sarayda... Bin bir ahenk kaynayan süslü bir raks odasının altın yaldızlı tavanında asılıydım.. Gece siyah rengile mor dağları kaplarken, sarayda yeni bir hayat, yeni bir âlem başlardı. Cariyeler renkli elbiselerinin ipek fışılltılı eteklerini toplayarak telaşla, heyacanla işret masalarını zevk ve sefahat sedirlerini düzletir ler di. En sonra raks odası hazırlanırdı. Semendil; kırmızı atlas elbisesile süslü bir merdivenden bana kadar uzanır ve her akşamki gibi mumlarımı yakarak raks odasını bir renk ve ziya tufanına boğardı. Sazendeler hususi bir itina ile givindikleri renkli elbiseleri içinde sultanı beklerlerdi. Nihayet sultan şelizadesile beraber azemet ve ihtişam dolu elbisesinin içinde... incilerle süs- lenmiş sarışın başı, daima yüksekten bakan yeşil gözlerile bir servet ve refah âlihesi gibi görünürdü. O zaman sazlar al, yeşil, mavi kucaklara «yayılır ve sabırsızlıkla sultanın yerine geçme- sini beklerlerdi. Nihayet sultan kuş tüyünden uzanınca sazendeler yeni kumral muhteşem Ssedirine ve sultanın ince Semendil mor bir havaya başlar... kaşlarının küçük bir işaretile eflatun tüllerile ışıklarının altına atılırdı;o zaman ben musikinin gönlümde yarattığı bin bir ahen- gin teesürile ta içimden coşar... duvarlarda ki uzun endam aynalarına akşederek ışıkla- rımla bir renk ve ziya füsnun içinde döner- gelen bir arzuyu yenemez ve siyah kıvırcık ken gönlümden onun kiymetli renkli taşlarla saçlı obaşını aşıklarımla öper ve küçük, vimli başının siyah parlaklığında busenin pi- bırakırdım. se- rıltıdan izlerini Sultanın mağrur, müstehzi dudaklarının büklümleri.. şehzadenin hayran, perestişkâr bakışları karşısında Semendil mor eflatun tül- lerinin ince ve beyaz vücudunu saran ipek kıvrıntıları arasında hiç dormadan küçük ve çevik ayaklarıyle döner.. dönerdi. Beni sarhoş eden bu raksın ne kadar de- vanı ettiğini hiç bir gece anlamadım. Saz sesleri dinince kendime gelir.. bu renkli, süs- lü rüyadan uyanırdım. Sultanla şehzade giderken sazendeler dağı- ar. Semendil yine süslü bir merdivenden ba- küçük, yumuşak ellerile na kadar uzanır... UYANIŞ 103 yaktığı mumlarımı birer birer söndürürdü. O Za- man raks odasına sessiz bir karanlık çökerdi. Bazı mehtaplı gecelerde beyaz şehnişinlerden süzülen ay işıkları yaldızlı duvarlarda; ipek halılarda hülyalı gölgeler yaratırdı ... Ve saray hümmalı bir zevkin uykusuna dalarken ben raks odasının bir harabe sükünu sinmiş hava- sında sabahlara kadar yapayalnız kalırdım. Bu, böyle aylarca devan etti ve Semendil günlerce sultanın mağrur ve azemetli bakışları güzelliğini gönlüne sine sine içirdiği şehzadenin aşk ve sevda yaratan karşısında hiç durmadan, hiç dinlenmeden mevzan vücudunun bütün inceliğile renk, ahenk,ziya bulutları için- gözleri de döndü. Günlerden bir âlem daha başlamıştı. Aydınlık gecelerde saray ölü sükütuna avdet edince şehzade ile Semendil uzun, karanlık dehlizlerden raks odasına süzülür ve aynı bin rüya, bin şiir kaynayan işikleri altinda şehza- denin rübabinda yarattıgı nağmelerle mor, etla- tun elbisesinin üzerinde siyah bir ipek gümesine benzeyen küçük, sevimli başinin bütün neş'esile sonra sarayda yeni fakat gizli raksederdi. Şehzade bu raks karşısında saattlerce çal- maktan ve Semendil bu gönülden kopup gelen sesler içinde saatlerce dönmekten hiç yorulmazdı. Nihayet şehzadenin gözleri Semendilin bir siyah ışık kadar parlak gözlerile karşılaşınca... Seime- ndil küçük vucudunun yorulduğünü hisseder, ve snltauin mühteşem kuş tüyünden sedirinde dinle- nirdi. Aylarca her saz âleminden sonra bu aşk ve sevda raksı devam etti. Bir gün sarayda sebebini bilmediğim gizli zehirli bir hava esti. Günlerce raks odsında yap- yalnız neş'eye hasret kaldım. Nihayet bir gün dudaklarda gizli fısıltılar dolaştı... Sultan rak- sını taktir ettiği Semendil için güzel ve muhte- şem bir gece düşünüyormuş... o Cariyeler yene uzun ipek eteklerile telaşla heyecanla dehlizle- rde dolaştılar. Sultanın en sevgili cariyelerinden biri raks odasında yıllardanberi asılı oldügüm zincirimle uğraşırken birden bire odadan ayrıl- mak bir daha Semendili görememek korkusile yandım. Halbuki beni yine eski yerimde eski hülyamda bırakdılar ve Semendil yine ince parmaklarının sıcak temasiyle ışiklarımı yaktı. Sazendeler bir itina ile sazlarını hazırladılar. Sultan yeşil elbiselerile oOmağrur ve aze metli, şehzade meyüs ve durgun yerlerine geldiler. Bu akşam stltan her zamandan daha saifede — — Devamı 106 nci