CıIt 1 .Sayı: 2 Brine geçer. Zekâta mahsubu lâzımgelen bu vergiler, hep Allah' yoluna sarfolunmaktadır.» denilmektedir ki, bu hüküm ve tahsiste tam bir isabet ve mutabakat yoktur. «Devlet, malül gazilere, emeklilere, hasta - hanelere, ve askeri malzemelere bir çok masrai- lar etmektedir. Bunlar hep Allah yolunadır» de- . dikten ve Allah yolunda olmıyan diğer masraf yerlerini kıf geçtikten sonra «Cahil vâizin bun- lardan haberi yoktur» diye kestirip atıyor. «Vâ- izin kendi aldığı maaşla, camilerin hademelerı maaşı da bu vergilerden verilmektedir» diyor. Halbuki cami hademeleri dediği imamlar, mü- ezzinler ve kayyumların (ki resmi tabiri hade- ye d sahibülhayratın, v arın bıraktıkla rı muhassas iratlardan ve vakıfnamelerde mü- “teayyen tahsisattan verilmektedir. Devlet; çeşitli vergilerini zekât diye alma- maktadır. Vatandaş da zekât niyetile verme - mektedir. Bir de hükümet lâiktir. İcraat ve muame- lâtında dini hükümlere bağlanmıyor, vatanda- şın dini ödevlerine ve dini işlerine karışmıyor. Vatandaşın devlete Verdıgı vergiler, dinen borçlu olduğu zekât değildir. Bu, olçuye de tâbi değildir. Vatandaşın devlete ©: anu- ni borcudur. Devletin 'umumi masraîlaı'ma işti- râk: etmesidir. Verginin kanuni tatifi böyledir.. Bunun miktarını ve mahalli sarfını Millet Mec- Hisi ğösterir. Halbuki zekâtın nisabı başka ve sari maheılleri de Kur'an ve Hadislele mübey - - yendir. Ancak zekâtın umur ve muessesatl hayri - gayesi müdafaai din ve meml, eket, veya azai hayat ve sıhhat olan ve manevi şahıs hükmünde bulunan kurumlara (Donarima, Ha- va, Kızılay, Hasta'hz_me,yçpcuk Esirgeme, Verem ve Sıtma Sayvaşı... gibi) verilmesinin cevazına ruhsat verilmiştir. Hattâ bunlardan Donarnma, Hava ve Kiızılay kurumları hakkında fetva da * vardır. Fakat verilme şekli- hususunda usul ve saı'tlar konulmuştuı ahiste, vâizle devam etmekte' olan mü- nakaşa ve münazaraya karişmak fikrinde deği- liz. Yalnız yüksek bir ihtisas ve içtihada taallük eden bu ieselede Hsat Sezai Sünbüllüğü asla yetkili görmüyoruz. Yazısının sonqndaki_ «Zekâtın şer'isi ve ta- rihçesi böyledir» hükmiyle yanlış ve yakıştril- mış bir tarihçe yaptığını ve ihtisası dişımâ çık- /tığını anlatmış olduğu, bunun gibi bir şok hi- / zevkle okudum. me-i hayratt v) aldıkları Ücret, mülhak bütçe- ' 1 aki “yan ve bu şerinin 42. hâdisesine ait yazılar da güzel bir iz : muştuı » SEBİLÜRREŞAD , 27 Kkemi şeri ve mesalihi içtimaiyi' müştemil ve esasatı diniyeye ait olan bu içtimai: meselenin tetkık ve tatbıkatı.ndan elini dilini çekerek hük- içtihat müesseselerine ve Diyanet Islerı Baskanhgma bııakılması bu suretle bü- müslümanlarca muta' bu neticeye bağlan - ması Hüizumuna kani bulunduğumuzu arzedi - yoruz. Bok Buhunla beraber, Hsat Sezaı Sunbu]lugun bu dergilerdeki «Gazilik - , cenaze na- mazı - telkin» başlıklı yazılarmı beğendim ve ele ti , mâna ve ruh plânındaki mev- kimni misallerle i_fadelendirmesi ve bunu ruha hitabedecek tarzda degerlendırmesı, kıymetli bir duyuş ve duyuruştur. Bu muhterem zatın, bunlar gibi ahlâki, fer- di, tezkiri, tarihi ve yaşa.nmış konular uzermde kalem oynatması daha faydalı; ilim ve ihtisas istiyen şer'i ve fıkhi meseleleu ehline bır asl en dogıu bır hareket olacaktır kanaatmdeyım arafından yazıldığı belli ölmiyan ve «Nür süıjesın.m hanlış tercümesi» başlığını taşı- âyetindeki Bered -tolu - Diğer yanlışları gelecek yazıda izah edece— ğım talya Sabit ÜNAL BÂAŞBAKANA AÇIK TEŞEKKÜR . (Baştarafı 21 inci sahifede) lunda hayırlı ve isabetli kararlara vara - bilmek, sizin hükümetinize ve Partinize 'nasip olsun. Jön derin ve samimi saygılarını arzes * derim efendim. M. Naci-Saraçlar KUR'AN'I ALRKIŞLAYANLAR ( arafı 19 uncu sahifede) hut. mant; 1k kitabı; ne de Eflâtun'un herkese irad ettiği nasihatlar gibi de değildir. Bu;, bir Peygamberin sesidir. Öyle bir ses ki onu bütün dünya dinleyebilir. Bu sesin aksi sarây- larda, çöllerde, şehirlerde, devletlerde çınlar. Bu sesin tebliğ ettiği din, evvelâ nâşirlerini bulmuş, sonra teceddütperver ve imar edici bir kuvvet şeklinde tecelli etmiştir. Bu saye- dedir ki Yunanistan ile Asya'nın birleşen ışı- ğı Avrupanın zülmet âbâd olan karanlıkları- nı yarmış ve bu hâdise hıristiyanlığın en ka- ranlık devirlerini yasadıgı zaman vukubul- Doktar Jonson :