“Kembriç - Oksford müsabakaları ii Londra, 8. 4. 905 Kembriç sokakları ii haftadanbe- ri, “küreyve,,leri tükenmiş damar- lara döndü. Kanın temizlenmiyen © ve yaşamıyan, küreyvelerden arta- © kalan kısmı bir damarda akadursa- da orda can vardır diyebilir misi- niz? Kembriçte ne talebeler, ne ho- calar kaldı; beş haftalık mevsim tatili var. Talebeler, akm akın Lon- ellere gittiler, Resmen Kembriçde hiç bir talebenin oturmasına izin verilemez; gitmeli, kurdunu dök- | meli ve tekrar yalnız okumaya ve asri manastırına veya ilmi itikâfına kapanmaya gelmelidir... Kembriç sokaklarında gavnsız ve skuersiz dolaşmaya, proktor korkusunu u- nutmaya başladı mı güç halle alıs- tığı ve edi inzibat o ruhunu kaybeder diye mürakabesiz tatil günlerinde hiç bir talebenin Kem- briçte kalmasına izin verilmez. Kembriç artık atmıyan kalb gibi, canı çekilmiş damar gibi, kav- naması durmuş kazan gibi... Kem- briç, o küllerinden (Oyeni Ote mizlenmiş bir Hergülânom gibi iki hafta evvelki ha liyle, hiç değişmeden, öyle ter - kedilmiş bekliyor... Size yemin e- debilirim ki: $u gördüğünüz pence- renin perdesinin örtülüşü on gün önce gene ayni idi; insan eli üstün | den çekilen eşyanm — rengi solan yüz, feri giden göz gibi — zavallı, draya, deniz kenarlarına, yabancı | ilime mânâsız ve müphem bir hali var... | Daha tatil başlamadan bir spor kaynaşmasıdır başgöstermişti; spor elebaşıları, şampiyonlar, birinci ta- kım oyuncuları, bir iki hafta önce- den derslerden affedilmiş, iyi hava- k deniz kenarlarında müsabakala. ra hazırlık devreleri geçirmeye ko- yulmuşlardı; o Kembriçle Oksford ara'mda atletizm ve kayık yarışı 0- | lacaktı.. Atletizm müsabakaları, bir iki hafta önce büyük b ir stadyumda yapıldı: yağmurlu bir hava vardı, fakat buna rağmen kalabalığın sa- yısı 20,000 in üstündeydi; geniş a- landa yer yer atletizm müsabakala- rı başlamıştı; bir tarafta sırıkla at- lama, bir tarafta gülle atma; bir yanda uzun atlama, bir yanda ma- nialı koşu başlıyor ve bunların hep- sini birden takibe çabalayan gözle- rin intibas sinirlere ve kalplere ha- kiki ve büyük heyecanlardan ha - berler getiriyor ve spor aşkını İn - gilzlerin niçin biricik heyecan kay nağı saydığını anlatmış oluyordu. Kembriç;oniki müsaba - kanm yedisini Okazandı (*); (9) Kembriçe bu yedi puvanın en baş- bealarmdan birini kazandıran bir Türk talebe oldu, “The Türk,, diye gazetelerin günlerce muvalfakıyetini en palhim apor hareketleri arasında saydığı İrfan Şahin Başm on iki senelik İngiliz rekorunu kır- #mak için bir #ki santim fazla atması kâfi gelecektir. 'bu hatırı sayılır yeniliş, halkın, sebebini kimsenin bilmediği, derin sempatisini bir türlü Oks- fordiulardan 8 1 x p Kembeiçlilere veremedi. Oksfordlular, kibar, sin- si, ve mazlum, fazla dersten spora zaman kalmadığı zehabının uyana- cağından âdeta memnundular; am- ma artık bu sefer, “Oksford Lond- raya daha yakın; hafta arasında gelenleri var; Oks- ford bu yıllarda işsiz genç kızlarla doldu,, Dedikoduları alıp yürütme- ye başladı.. Dün de kayık yarışı yapıldı.. İngiliz üniversitelerinin orijinal sporlarından birisi: de ka- yık çekmektir. Oksforddan Taymis nehri, Kembriçden Cam ırmağı geçer ve her öğle sonu uzun, siv - ri, şek bir sürü kayığın futbol göm- lekleri gibi kulüp renkli ince ve çalâk kürekleri, kumru boyunları güzelliği ve vapur 'çarhları hızile suları yarmaya başlar... Londra, her yıl, mart veya nisan ayında, bir ulusal bayram günü, bir zafer yıldönümü gibi, coşkunluk içinde emsalsiz bir gün geçirir: Bu, Kem- briç, Oksford kayık yarışı günüdür. Günün bütün heyecanı, kayıkların 25 dakikalık yarışları içine sikış. mıştır. Fakat bu heyecan bir gün evvelden ertesi gün sabaha kadar bütün Londrayı coşturmaya, dalga landırmaya yeter de Hamersimis ve Riçmmd adındaki iki semt arasındaki Taymis parça- sında öğle sonu, saat 2,45 te ya pılan bu yarışı seyriçin daha sa- bahtan nehrin iki kıyısının kayıkla- rı iyi görebilecek olan yerleri hın- cahımç dolar, köprülere o kadar halk birikir ki, ne olur ne olmaz çökmesin diye polisler hadden faz- lasını almamaya başlarlar.. Hava iyice güneşli; su, biraz dalgalıy. dı.. Nehrin iki tarafından iki insan nehri akıyordu.. Göğüslerde açık mavi (Kembriç), koyu mavi (Oks- artar bile... '” Çocuk yedi günü yaklaşıyor .. Çocuk yedigünü yaklasıyor. 23 nisanda başlayacak olan bu yedi - günde, çocukların borusu ötecek. Her ne kadar, geçen yıllarda oldu- ğu gibi, çocuktan vali, çocuktan be- lediye başkanı seçilecek değil. An- cak, onlar gene sevinç içinde, ken- di günlerini kutlulayacaklar. Dün, evimin penceresinden, dı - sarıya bakıyordum. İki çocuğun w- çurtma uçurduklarını gördüm. Hiç birinin benizlerinde bir damla kan yoktu. Bu ılık havada üşüyor gibi idiler. Küçücük yüzle- rinde daha büyük görünen sıcak, ısılmalı gözlerle biribirlerine ba - kışıyorlardı. Bu sırada, önlerinden son hızile bir otomobil geçti. Çocuklar, oto - mobil içindekine baktılar. Tozlara bulanmış çıplak ayaklarından utan mış gibi idiler, Zenginlerimizin payına, ne ya - lan söyliyeyim, biraz da ben utan- dım. Kendi kendime: — Ne olur, diyorum, çocuk yedi- günleri girmeden her zengin çocuk babası, bir çocuğun üst başını yap- mayı üzerine alsa... Sokaklarda oynayan bu çıplak a- yaklı yavrucuklara, yılda bir gelen kendi bayramlarım temiz bir kılık. la kutlalamak ününü vermek; bir otomobil yezintisinden daha mı az sevindiricidir, diye düşünüyordum. Salâhaddin GÜNGÖR (TAN)ın Küçük llân Tarifesi Ben eetzlik bir ilin bir defa » w — iki defas » üç delası Her fazl sutır (on kelime iti- barile) bir defası Pek yakında kacak olan Türküğünle bu en büyük gazetesi sevgili hizmet etmek maksadile bir il çacaktır. Bu sütunda İlânları mek isteyenler dat esine müracaatla Kı 20 s s0 5 ford) kordelâları heyecanın hara, .... tahminlerin o dudaktan dudağa, kulaktan kulağa esen rüz- gâriyle bu sabah açıvermiş büyük ve acaip çiçeklere benziyordu; Ya- hudiler, nehrin kıyılarma sallar in- dirmişler, kenarlardan seyretmeye doyamayacakların ellerinden birer ikişer şilinini alarak suyun üstüne, kayıkların geçeceği yerlerin yakı- sila çağırıyorlardı 'arış başladı, sesler yükseldi, Sn çoğaldı; Kembriç, deydi ve yedi kayık boyu aralıkla Oksfordu geçti.. Genç kızlar, iltifat etmek için etraflarında Kembriç- li talebe arıyorlardı; kucaklardaki çocuklar gösterilerek “Kembriçe kaydettirmeye karar verdiniz her- halde.. Bu gidişle müracaatlar pek çok olacak, 1950 deki yerini şimdi- > kaplatmalı., diye gül şülüyor- kill ve çetin sporunu yapmaldış, otomobilden ve attan inip kayık çekmiye oturmuş Lord oğulları do- lu.. Kembriçte her milletin hayatla pençeleşmeye hazır ve pençeleş- mekten dönen çocukları var.,, Bu biraz şairane olan izahımı haklı bulur gibi baş sallayıp gülümsedi- ler... Alşamlayın. Pikadelli civarı, bir ayini günü yaşadı; genç da- rülfununlular, Londranın fani iş a- damlarına ilâhi neşe şarabını su- nan, Olemp sakilerini andırıyorlar- dı.. Ara sira işsizlerin nümayişleri, faşistlerin mitingleri ile şöyle bir kımıldanma gösteren #essiz ve ta- bii, memnun ve hodkâm Londra hayatı, işte şu birkaç gün içinde, Oksford ve Kembriçdeki 'nzivala. rından fırlayan uyanık gençlerin coş'um ve sâri neşeleri sayesinde heyecar. gördü; zevk tattı, ses İşi ie > B. K, ÇAGLAR B. Km ÇAĞLAR Harp. Avrupanın karışık vaziyetlinden bir harp patlak verir mi? mevzuu etrafında dedi ki: — Lâkırdısı kesildiği gün, harp patlamasından korkarım!.. — Nasıl? diye sorduk. Anlattı: — Harp; başlıyor, harp başlıya- cak, harp tehlikesi yaklaşıyor, söz- | lerini; on yıldanberi işitir- dururuz. ' Dinliye dinliye kulaklarımızda tü; bitti. Bu dedikodular, sürüp gittik- çe; harbin kopmuyacağına inan- mağa başladım. Çünkü ortaya çı- karılan sözler, harp ejderini ayağa kaldırmış olsalardı, bugüne kadar harbin çoktan kopmuş olması lâ- zamdı. Değilmi ki. dedikoduların ark». sı kesilmedi. Şimdilik harp te yok, demektir. Ondan dolayı: — Harp yakındır! sözlerini duy- mak, beni ürkütmüyor. Kulakmisafiri Oz Türkçe ile Bi mecemiz Osmanlıca karşılıklarını yazdığımız keli - melerin öz türkçe bularak şek- inis ve keserek ce memurluğu. 1 benler arasnda aanlara hediyeler veri- Müddet: Pazartesi gönü akşama kadardır Yeni bilmecemz 17 Bite ” ayan SOLDAN SAGA 1 — Reis ,6). Feki Türk hakanı (4). 2 — Bal yapar 3, Çabuk 3. 3 — Siyah 4. Zaferile daima iftihar ettiği. miz bir yer ve bir büyüğümüzün soyadı 5. 4 — İmdat & Yet 2 $ — İşte 2 vok deyil 2 Bugün değil, dün değil 2. 6 — Vapur 4. 7 — Az sicak 3, isim 2. lstitmam 2. B — Dem 3, Nota 2. Yama 2. p — Cemi edatı 3. 10 — Sert 4. Hücum 4. 21 — Kana YUKARDAN AŞAĞI 1 — Vekület 8. 2 — Taharri 5, Zülf 3, 3 — Uzüm suyu 4 İyi göyünmiş o. Uzak odası 2. 4 — Valide 3. İnce değil 8. 8 — Erp 2. İetifham 2 6 — İstifham 2, ile. rabıtam 3, 7 — Çıngırak 3. İstasyon 3. 8 — Büyük baba 4 9 — Vefat 4, Genişlik 2. 10 — Türkiyenin en büyük gazetesi 3. konuşuluyordu. Birisi | CHARLES “BOYER | Bu sene görebileceğiniz ikinci ve sonuncu, tamamen Fransızca AŞK... SUMER 2 a) Eksiltme şartnamesi b) Mukavelename c) Fenni şartname d) Projeler şubesinden tedarik edilir. arttırma 4- Bugünkü proğram ISTANBUL 15: Fransızca ders. ge Şehrazat (plâk.) salar. 2130: Bayan Bedriye; Tünüm Türkçe sözlü çan - Stödyo car ve tango orkestralar, 223 Kar. VARŞOVA, im. 18: Çocuk programı — Sözler. 19,10: Koro konseri, 1025: Sözler. 10,45: Plâk şarkılar) — Sözler. Zi: Senfonik orkestra konseri, 245: Duyumlar, 22: Senfonik konserin devamı » WSKELMOSKOVA, 12 m. 17,30: Parti yayımı. 18,30: Karışık konümer. 19,30: Klâsik konser, 21: Mikrofunda Wyetro. 22: Almanca yayım. 23,05: İngilizce, 24005 Macarca yayım. 623 Kiz. MOSKOV Ker 18,30: Leningrad operasında pera maki, ZAR: Dana musikisi, 2408: Mar caren yayım. 823 Kli. BÜKREŞ, 364 m. 13» 15 gündüz pll yayımı, 184 Sözler. 1815 konser. 201 Konfe- Konferana. 21: Re- 21,40: Hafif musiki. İscana. 22,26: Şarkılar. 2345: Du- Yanlar, ENG Konser nakl KL ELEZİG öz 20: Şen alar. 28. 21.10; Asker hayatı, 18,30: Kalmar - Balazs salon kuarteti Karışık yayım. 20,50: Piyano birliğiyle şantözü. Bayan «Mirim Basilider | taral piyano - şan, 21,35: Duyumlar, 21,55: Ork. ira konseri, 2153: Duyamlar. 23,18: Çingene musikisi, Zir Man» dita caz (şarkılı). 1195 Kir FRANKFURT, 52mm. gal Eğlenceli miki, iz Duyumlar; 21, se lar, 22 lenüetten fokstrota kadar, adl UMUM MÜDÜRLÜĞÜNDEN: 1 — Konya Ereğli'sinde yaptırılacak EEZ FABRİKASININ bakiyei inşaatı eksiltmeye konulmuştur. Tahmin edilen keşif bedeli 606.432,53 liradır. — Bu işe aid evrak şunlardır; e) Vahidi kıyasi fiyat ve keşif. Bu evrak 30 lira bedel mukabilinde Bankanm Ankara 3 — Eksiltme kapalı zarf usulü iledir. Teklif mektup- larının teminat mektubu veya makpuzu ve şirketlerin si- cilli ticaretten istihsal edecekleri ve şirketin hali faaliyet- te olduğunu gösteren muahhar tarihli belge ile birlikte ünü olan 27 Nisan 935 tarihine müsadif Cu- martesi günü en geç saat 14 e kadar Ankara'da Bankalar caddesinde Umumi Müdürlükte müteşekkil komisyona makpuz mukabilinde teslim edilmiş veya taahhütlü ola- rak posta ile vürut eylemiş bulunması lâzımdır. Muvakkat teminat mikdarı 28007 liradır. 5 — İsteklilerin ayrıca 200,000 liradan aşağı olma- mak üzere en az bir bina inşaatını muvaffakıyetle bitir- miş olduğunu gösterir vesaik ibraz etmeleri lâzımdır. - Eksiltme 27-4-935 tarihine müsadif Cumartesi günü saat 15 de Ankarada Bankalar caddesinde kâin U- rami Müdürlük binasında yapılacaktır. ve KAN.... (LILYOM) 1 Rejisörü: Metropolis film'ni yapın 4 İmmun FRİTZ LANG. yakında İ P E K siremasında 4, BANK DOKTOR Rusçuklu Hakkı Üze! Golatasarayda Kanzlık eczahanesi karşısmda Sahne sokağında 3 muma 2374 gülliyet Asr umdesi “MİLLİYET” tir ABONE ÜCRETLERİ : Gelen evrak geri verilmez. — ö geçen müskaler 10 kuruştur — Gazete ve a ait işler için müdiriyete mü racaat edilir. Gazetemiz ilânlerm mes'u Hiyetini İrnbul etmez. karık musiki parçaları, 204 Durumlar 23181 iye 23,20: Sari ve çer manik si. 24: Gece musikisi (3 çe kadar; 686 Khr. BELGRAD, 47m. 20: Reklâm. — Plâk. 20,15 Duyumler, 20301 Ulusal yayım. lı Koro kenteri. 2.8: Belgend filkarmanisi tarafından büyük ken seri — Duyamlar, 740 Khz. MÜNİH 405m. 20: Oda mesikisl, Zi: o Duyumlar, 21,0: Günler uruyor., adir skeç. 22,40; Tarihe bir bakış. 23: Duyumlar, 23304 popüler sikili sahneler. 24,30: Gece konseri. ME EĞNLGIRERO. anlniya öarlaler, 10 Dayama. 21. Yeni gürler, —Wws Roman: 5 fedakâr Bölük — © darbesi parçalamış... fakat.. beş, on birden üzerine atılmışlar ve kahraman kız onlarla bir Türk kı- Zına yakışır bir şekilde aslanca çar- eyi şehit düşmüş... düşmanlar kadarla iktifa etmemişler, genç vel yam da öldürmüşler ve «- ve vermişler... İşte Ahmedin şuurunu altüst &- ön epin facin.. yüzbaşı kapılmıştı. Ahmet artık ağlamıyor- du, yalnız sahi ie nazarla gın da saplanan yali araştırıyor- e Yüabeşe eliyle SİRİ mn Ahmet titriverek başını çe- e. ai, dedi... uğradığın fe Ee büyüklüğünü takdir ediyo- n. Fakat unutmamalısın ki bu fe- et yalnız senin başının üstüne YAZAN: YILDIZ rada bulunuyoruz... Ahmet sakin dinliyordu; yüzba- şı devam etti: — Meyus olma, dedi.. Evin bar- kın yanmış... karın, kızın namusla- rını kahramanca müdafaa ederken şehit, düşmi evet, bu büyük bir teessürdü 'akat, onların şanlı bir mücadelede kahramanca şehit düşmesi senin aile şeref ve namusu- nu yükseltmiş oluyor... ve sen, şeyin üstünde bir “vatan,ın oldu- gunu hatırlamalısın... Evin, ocağın, kulüben harap olmuş olabilir.. Fa- kat her şeyin üstünde ve biz yaşa- dıkça yaşayacak olan bir “vatan, m “Yüzbaşı son cümleleri kuvvetli bir sesle söylemişti. Ahmet mütees- sirdi; birdenbire simasi değişti. E- lini alnıma götürdü; siması meta- net ifade eden çizgilerle süslen- misti. — Evet. dedi.. yüzbaşım: tek bir sevgilim “vatanım. var... ve ben arti vatanımdan başka her şeyi mrmattamı, d gözleri parlamıştı; kal issiyata haklı olan bu na- zarlar yüksek bir iradeyi temsil e- diyordu, yüzbaşı onun sükünet bul- duğuna kani olmuştu. Yerinden kalktı... Sonra askerlere döndü: — Haydi, hepi: birden marş söyleyiniz, dedi.. Manzara çok müessirdi; asker- ler ayağa kalkmışlardı... on sekiz kişi birden kuvvetli sesleriyle mukaddes milli marşı söylemeye başladılar, Şimdi nazarlar bir nok- taya müteveccihti, kalpler ayni hi le çarpıyordu; ve bu marş tek bir ağızdan çıkıyor gibiy: ları şatonun yalçın çarparak derin akislerle inledi; ayaller duvarlara te- i... Tecessüm etmiş azmü iradenin müheykel bir timsali olan bu kahraman insanların sesi yalçın kayaları döven Bahrimuhit dalga- ları gibi duvaralarda akisler bırak: tı.. Bir mefküre etrafında toplanan bu bir avuç kahramanım sinesinden yükselen bu ses, yüksek dağlarn #öğsünden kayasyarak yalardan yur #ultwile bi örten bir hayal... kan renginde yaprak.. Göklerin ay yıldızile süs- lenmiş kan renkli bir bayrak.. . Marş bitmişti... Gözleri yaşar. mıştı... Yüzbaşı mânen bitkindi. — Haydi, artık istirahat ediniz, dedi.. Ve sonra merdivene doğru yürü- dü, ağır adımlarla yakarıya çıktı.. Ertesi sabah hazırlık yapılıyor- du; askerler silâhlarını temizli lardı. Tam bu sırada birdenbire ka- Pı açıldı. İçeriye on sekiz yaşlarm- da genç bir asker girdi. Askerler bağırarak bu gence doğru koştular: — Turan... Ve arkadaşlarını kucakladılar... Yüzbaşı gürültüyü işitmişti. Derhal aşağıya indi; yeni geleni gördü ve memnuniyetle ona doğru ilerledi. Turan selâm verdi. başı elini sıktı ve sordu; — Demek hastahaneden çıktın? — Evet, yüzbaşım.. , — Ne zaman? izin buraya geldiğinizi derhal yola çıktım . iinde imi henüz on sekiz yaşında ir gerç olan bu sevimli askerin eliyle başını okşıyarak: — Kahraman çocuk, dedi... sen büyük bir insansm.. . Bu genç ihtiyar şato sahibinin oğ- hu idi. Yani Melihanın kardeşi. Fa- kat ne babası ve nede Meliha 0- nun yüzbaşının bölüğünde olduğu" nu bil rlardı. Altı aydanberi kendisinden mektup alamamışlar- inkü bu cesur genç bir hücum esnasında yaralanmış, seyyar hasta- haneye nakledilmişti. Altı aydan- beri hastahanede yatıyordu. yarası tamamen iyileşmiş olacak ki tekrar vazifesi başına gelmiş tiği bir pa arasında sevmiyen yoktu. Pek genç bir yaşta gösterdiği cesaret ve kah. ramanlıklar âmirlerinin hayret ve takdirlerini mucip olmustu. Yakın. da zabitliğe terfii bekleniyordu. Turan, henüz orta tahsilini ikmal etmişti. Askerler genç kahramanın etrafını sardılar. Birisi onu alnmdan öperek: vuştuğumuz için onun şerefine üç defa yaşa! diye bağıralım, teklifin- de bulundu. adaları yükseldi. « Yüzbaşı be yecan ve merakla bu sahneyi seyre- diyordu. Askerlere doğru yaklaştı. Onlar yüzbaşıyı unutmuşlardı; sus tular.. Yüzbaşı: — Arkadaşlar, dedi; bugün i- çinizden birine çok ağır ve tehli - keli bir vazife vermek mecburiye- tindeyim. Bu kahraman kim ola - cak? Bütün askerler yüzbaşıya doğr ilerledi; yüzbaşı vakur bir sesle: — Hepinizin fedakâr, kahraman insanlar olduğunuzu biliyorum, de- di. Fakat bana bir kişi lâzım.. i O zaman ik kahraman yü: başıya doğru ilerledi: | — Bu kahraman ben olacağımı Yep dedi. Yüzbaşı ri salladı: ” — Sen eldin.. pe Ni girin