BENCE Okullarımızda Türkçe ve Edebiyat Bir bu. yıl önce gene bu mevzu üzeriııdeç:ekbu sütunda _olın_hır yazımda, okullarımızda edebiyat _oğ: retme usullerinin ve kitaplarının kötü- lüğünden şikâyet — ediyor, ve yazımı şöyle bitiriyordum: Hğafağtta «Genç ve gürbüz dımağlar için lü- zumsuz ve faydasız yere $ saatlerin k ini ve vi ölçerek, yeni yetiştireceğimiz ne: eri âdîodebı'ydı ve sanate karşı lâkayit ve hattâ düşman olarak yetiştirmek is- Bakıyorum: dil işi ilk günlerin hızile gidiyor. Gerileme değil, iler- leme var. Sözlerin akışı, daha ktv- rak, daha alımlı... Aksaklıklar, git- gide azalıyor. Konuşma dili ile ya- zı dili arasındaki boşluk, böylelik- le pek çabuk dolacak. Çünkü, konuşur gibi yazanlar ço- ğaldı. Dileklerini anlatmakta güç- lük çekenler bile, şimdi kendi ken- dilerine: iyordak, yanlış olduğ kabulde, — Ne güzel yazılabiliyormuş. Ne ::ınîım pelz um:mumdü etüğei kolay yazılabiliyormuş... diyorlar. bir yolda yürümekten vaz geçmeli ve İlk günlerde sıyasal işleri ortaya mazinin hatalarını tamire çalışmalı- döken bir baş yazı yazmak için, üç p NER e pi bugün | *8at çalışan yazarlarımız, yarım sa- ı(ülîuıüfd TRERhale GEe at içinde, yazılarını çırp:şlımıağa debiyat dersi programlarında ve ki- | başladılar. taplarımda kökel devrim - (inkılâp) yom Ahmet Şükrü Esmer, geçen gün pilması için bir komisyonun işe başlar | bir başyazısını benim yanımıda gka- mış olmııilg_r—ıı:en lılıd:ul edim yordu. Komis: şimdi bu yolda gerel ed- ç . S A bizledi akmak için toplantıl. de- Y bir yerinde “savaşı ka- vam ediyor. z Edebiyat programında — kökten bir değişiklik yapmak esası kabul edildik- ten sonra değişikliğin ne olması ve nasıl yapılması gerekdiği üzerinde bir kaç söz söylemek istiyorum. îlk önce, ilkmektebin ilk £fmnd zançsızlandırmak,, sözü geçti. Da- ha başka yerinde de “yalanlandır- mak,, sözü vardı. Bunların ikisi de, Türk dilinin türelerine uydurula- rak, yapılmış sözlerdi. — Birincisi bi boşa çıkarmak, ikincisi de başlayarak lise son - sımıflarının anto- lojilerine varıncayadek bütün kıraat kitapları yeniden hazıri ve'bu hazırlanış için şöyle hareket olunma- hıdır: tekzip etmek anlamına geliyordu. İkisi de bize yabancı sözler değil- di. Yadırgamayarak dinledik. De- mek oluyor ki, karşılığı olmadığı 1 — İlk kıraat kii tes- bit edilecek muayyen mevzular üzerin- de en iyi ve en temiz — yazanlarımız arasından seçilecek bir heyete yazdırıl malıdır. Bu kitaplar için ünlü yazıcı- larımızın son zamanlarda çıkan temiz türkçe ve öz türkçe yazılarından da is- tifade edilebilir ve edilmelidir de, 2 — Liselerin ilk sınıfmdan başlaya- rak son sınıfında — bitecek yedi cilt'ik bir antoloji serisi yapılmalı ve bu an- toloji yazılmamalı, ancak seçme yazı- ların toplanması suretile vücude geti- rilmelidir.Bu antolojiler için divan edebi- yatile edebiyatı cedideden, dil eskili- ği yüzünden, doğrudan doğruya metn vererek istifadeye imkân göremiyo- rum. bu devreler edebiyatımı- zın en güzel parç; an tercüme &- dilecek örneklerin — antolojilere alın- masında da bir mahzur yoktur. Türk edebiyatından doğrudan doğruya veri- lecek metinler Yunus Emre de dahil olmak üzere eski halk şairlerimizle bu- günkü yazıcılarımızın eserleri arasın- dan seçilmeli fakat bu yazılar hiç bir zaman kitapların yarı hacminden faz- lasını işgal etmemelidir. Antolojilerde en geniş yer, acun edebiyatı örnekle- rine ayrılmalı, en iyi — edebiyatçıları- mızdan mürekkep bir heyet ölmez klâ- &'klerden nümuneler seçerek bunları en temiz bir dille türkçeye çevirmeli- dirler. Lisenin ikinci devresinde okutulan edebi bilgiler dersleri için, Batı okul- larmca kabul edilmiş kitaplar esas tu- tulmak suretile bir eser vücude getir- meli, buna divan edebiyatının hususi kalem hünerleri ile aruz vezni hakkın- d- kısa ma_lün:at Iı(s'ıtı!mahdr'r. Bu eser- sözleri de, biz kendiliğimiz- den yapabileceğiz. Nitekim, işte ya- pıyoruz da... Yeni dili, yaymak işini eksiksiz başaracağımız güne kadar, kolayı- na gitmekten başka çıkar yolumuz yoktur. Eski Arap dilinin “yekulü kale,,si ile yürümeğe kalkışırsak, vay bize!.. Dilimiz için yeni “gramer,, yapıl- |Ç haebli n / Tet İ ğ için- dekileri kâğıda koyabilmek için böyle kulağa aykıri gelmeyen, an- layışı yormayan küçük sözler uy- durmanın yararlığına, inanmamaz- lık edemeyiz. Bu sözler, gramer ya- pılınca, nasıl olsa bir düzene gire- cek, bir türeye bağlanacaktır. M. Salâhaddin GÜNGÖR Konferanslar HALKEVINDEN: 1—27 -12 - 934 perşembe günü sa- at (17) de Evimiz — merkez salonunda Dil, Edebiyat ve Tarih komitemiz âza- sından — Bay İsmail Habip tarafından *“Türkçenin ilerleme tarihçesi) hakkın- da bir konferans ve bu — konferanstan sonra sanatkârlarımız tarafından bir kon || ser verilecektir. Bu konferans ve konser yurtdaşlara açıktır. Z — Gene 27 -12- 934 — perşembe günü saat (17.30) da Gülhane parkı i- çindeki Alayköşkünde Içtimai yardım komitemiz âzasından Dr. Bay Galip Hak kı tarafımdan (İçtimai yardrmım bizde e veril y Batı edebiyatlarından seçilmesi daha faydalıdır. Liselerin ikinci devresinde okutulan debiyat tarihine li bu kitap (acun edebiyatı tarihinin ana hatları) mı ihtiva etmelidir. Adını, mektepten çıktıktan sonra bir daha hiç bir zaman işitmeyeceği, eserile hiç bir yerde karşılaşmayaca- ğı ik'nci derecede bir divan şairi hak- kındaki bir sayfalık malümatı ezber bilmediği için bir talebenin sınıfta kal- ması ne kadar hazinse, Omer, Şekspir veya Göte hakkında, sathi de olsa, bir fikir edinmeden lise mezunu olan gen- cin vaziyeti de o kadar acıklıdır. Bu- nun içindir ki liselerimize, Yunan ede- biyatından başlayarak acun edebiyatı- nın ana çizgiler'ni, geçirdiği tekâmü- lü ve acunun büyük ünlerini öğretecek bir edebiyat tarihi lâzımdır. Bu kitabım içinde en eski devirlerinden itibaren son devre kadar Türk edebiyatma da, tabiidir ki, — hususi bir yer verilmek geğektir. imd'ki edebiyat öğretme tarzımız faydal: olmak şöyle dursun, hattâ bir Millt tefrika: 53 — “ ve halkın vazifesi) hakkında bir k ve Temsil şubemiz tara- fimdan bir temsil verilecektir. Bu kon- ferans ve temsilin davetiyeleri her gün den sonra Alayköşkünden alınabilir. bakıma — muzırdır da. Bir sürü aruz vezni kalıplarını, bir sürü kelâm hü- nerlerini, beğenmedikleri ve sevme- dikleri ve hattâ dilinden anlamadık- ları şairler hakkında bir sürü malü- matı ezberlemeye mecbur olmak, ta- lebeleri edebiyattan soğutuyor. Yeni edebiyat dersleri programı ya- pılirken, her — şeyden önce, muallimin çocukların edebi zevkini terbiye edecek edebi eserlere karşı heves ve alâ- kasmı arttıracak tarzda ders vermesi- ne imkân hazırlanmalıdır. Edebiyatta ezberc'lik aklın almayacağı, edebiyat derslerinden beklenen amacla taban tabana zıd bir şeydir. Bu köhne usul kökünden kaldırılmalı ve yapılacak levriminin esasir olmasıma, ileride ye- ni dü l lere ihtiyaç gö cek kadar kökel ve bütün özenilmelidir. Yasar Nabi NAYIR y olmasına uzandı, gözlerini, Refika hanrme- fendinin eski sevgililerine daldır- dı. Nazminin sokağa çıktığını kimse görmemişti. Kaprdan — yirmi otuz adım uzaklaşınca başını geriye çe- virip yalının geceleyin bir kat da- ha büyükleşen gövdesine baktı: — Son! —diye — mırıldandı — bu sonuncudur. Bir daha bu yalıya ayak basmayacağım. Ve bir köşeyi kıvrılıp tramvay yoluna çıktıktan sonra, rayların ortasında dalgın dalgın yürümeğe başlz cir. Kafası, içine üşüşen bin bir dü- şüncenin ağırlığına dayanamıyor- muş gibi önüne eğilmişsti. Vakit e- pey ilerlemis olacaktı. Sokakta bek # w © Müslifi Nazmi Şehap çilerle polislerden başka kimse yok- tu. Hem yürüyor, hem de yüksek sesle söyleniyordu: — Bir hafta içinde ne büyük de- ğişiklik! Ne büyük değişiklik! Es- ki Calibe nerede; bu nerede? Fa- kat şu Refika teyze dedikleri de kim oluyor. Bütün bu muammanın anahtarı bu kadında olacak. Ne is- tiyor bu kadın benden? Acaba ona bilmeyerek bir zararım mı dokun- du? Herhalde geçen gece kızın sandalda bana söylediği fikirler bu hanımefendiden öğrendiği şeyter olacak... O koleksiyon da ne ko- leksiyerdu ya... Gençliğinde pek rahat durmadığı anlaşılıyor. Eğer Calibenin söylediği gibi eski sevgi- lileririn yardımı ile geçiniyorsa bu yardım, kolav kolay — biteceğe | Öz dilimizle İşin kolayına gideceğiz TC SO C 2T PC TT ŞUT CU A BIR TELEFON KAFIDIR Malınızı Sigortasız Bırakmayınız benze miyor. Yirmi sene evvelki şa- ir, ömrü vefa etmişse, şimdi herhal- de bir dâhidir. O hasır sim- ” . MİLLİYET SÂLI'25“KÂNÜNEVVEL — 1934 | KULAK | İ T BliV'AFiR Yandım!.. Ah yandıml!.. Tramvay Sirkeciye gelince, yarı- dan yarıya boşalmıştı. Açılan sıra- lardan birine henüz - yerleşmiştim ki, arkamdan korkunç bir feryat yükseldi: — Aman... Yandım! Ah yan- dım... yaktılar beni... yandım! Bu yananın kim olduğunu merak ederek başımı çevirdim. Bir de ne göreyim, biletçi, eline on liralık bir kâğıt almış, — sahanlıktan sahanlı- 8a koşarak: — Yandım... diye haykırıyor. Adamcağızı teselli etmek arzusi- le sordum: — Ne oldu? yırtık para mı ver- diler? Cevap vermedi, yalnız elinde- ki onluk lirayı gösterdi; herif: — Yandım... diyor, bir daha de- Miyor. li dikkatli baktım.Bu bizim bildiği- Miz, her yerde vızır. — vızır geçen on liralıkların en yenilerinden biri idi. Numaraları biribirine tutma- yan yapışık lira olmasın diye bak- tım. O da değil. Gülümseyerek sokuldum: — Âzacık sakin ol canım... Orta- da yanmak için sebep yok! — Nasıl yok bayım... Nah, işte eski on liralık... — Eski değil, yeni para o... a Sevincinden çıldıracak gibi ol- u: — Ne diyorsun? — Doğrusunu diyorum. — Hah Allah senden razı olsun! — Âmin... cümlemizden!.. Meğerse, zavallı biletçi, tanıma- ! dığı bir yolcunun verdiği bu para- nın üzerine Arap — harfli yazıları görünce, eski Osmanlı parası san- miş!.. — Korkma, yenidir!.. Deyince, yatıştı, kendine geldi. — Nasıl oldu da farkına varama- dın? diye soranlara gülerek şu ce- vabı verdi: — Nasıl farkına varacağız. On Iı'rayı birarada gördüğümüz yok Kulakmisafiri ğ 5 Bugünkü program İSTANBUL: 17,30: Universiteden nakil; inkılâp dersleri, Sayın profesör Yusuf Kemal, 19: Plâk: karışık musiki. 19,30: Dünya haberleri, 19,40: Jimnas- tik: Bayan Azâde. 20: Maliye Vekâleti namına konferans. 20,30: Mösyö Goldenberg idaresin- de koro heyeti. 21: Konuşma: Bayan Selma. 21,20: Anadolu ajansı - borsalar. 21,30: Radyo orkestrası. 22: Radyo caz ve tango orkestrası. 823 Khz.BÜKRE Ş. 364 m. 12,30: Noel plâkları. 13: Haberler. 13,05: Or- kestra konseri. — Sözler, 13,50: Orksetranın devamı. 14,15: Haberler. 14,40: Sibi, or- Ayağa kalkıp on liralığa, dikkat- | BU PERŞEMBE AKŞAMI Saray sinemasında Müstesna Bir temaşa Savaş Şarkısı (AŞK ŞATOSU) Büyük aşk ve ihtiras filminde — Sahne arkadaşları : MARİA AUDER GAST ve OLGA TCHEKOVA Noel ve senebaşı tatilleri münasebetile İ P E K ıiıımııım"î iki gün evvel değiştirerek BUGÜN matinelerden itibaren SİN MANIN BİR HARİKASI, ancak 10 senede bir meydana getirilebile? Çlar i Zzan VE SE V:6: Deb DB Hakikt Tarzan rolünde: Dünya yüzme şampiyonu? .-JOHNNY WEİSSMÜLLER Sesli ve sessiz sinemanın bugüne kadar yarattığı en büyük eseri. Bu filmi eç gören muhakkak 10 kişiye tavsiye edecekiir. Bugün matineler saat 2,30 - 4,30 - 6,30 da, gece saat 9 dadır. M. G.M. ıupırfilmi. n p Yarınakşam SÜMER sinemasında Büyük Gala olarak lâtif ve sevimli bir film gösteriliyor. KAFESTE AŞK. Taklidi kabil olmıyan şen, şuh artist ANNY ONDRA ile (Mösyö Madam ve Bibi ) filminin mükemmel jön prömye RENE LEFEVRE ile beraber temsil ettikleri neşe, gençlik, eğlence ve fantezi bir komedi. > Yerlerin evvelden aldırilması rica olunur. d İttihadı Milli Türk Sigorta Şirketi Herik ve hayat üzerine sigorta muameleleri icra_eyleril- Sigortaları halk için müsait şeraiti havidir F ' e n | d. Merkezi idaresi : Telefon : Acentası bulunmayan şehirlerde acenta aranmaktadır. 4.4887 Ünyon H! <9562 İdiş ve kısır yapma Türk fizik ve tabii ilimleri cemiyetin- den : Fizik ve tabii ilimleri cemiyeti tarafım- dan ayda bir verilmekte olan konferans- lardan biride 1 inci kânunun 26 sına müsadif bu çarşamba günü saat 17,5 de akıl hastalıkları ordinarius Prof. Miüğhur Uzman tarâfindai vetilecöktir. Konferans mevzuu (ırkın ıslahında i- diş ve kısır yapma) dır. Arzu edenlerin çarşamba günü saat 17,5 de İstanbul Üniversite fen fakülte- sinin büyük konferans salonuna teşrifle- rı, kestrası, 18: Radyo cazı, 19: Sözler. 19,15: Radyo cazı. 20: Noel konferansı, 20,20: Plâk. — Konferans. 21.05: Noel şarkıları. — Kon- ferans. 22: Romen' musikisi, 23: Haberler. 23, 25: Fanika Luca orkestrası. 545 Khz.BUDAPEŞTESS0m. 17,35: Kurımna çingene orkestrası. 18,40: Kon- ferans. 19,15: Çay dansı. 20: Spor. 20,15: Ko- ro konseri, 21: Radyo tiyatrosu. 22,40: Haber- ler. 23: Lisztin eserlerinden konser, 24: Kah- vehane konseri. 686 Kbz. BELGRAT,437m. 18: Şarkılar. 19,05: Sözler. — Ders. 19,40: Milli neşriyat. 20,40: Haberler. 20,55: Zağrep- ten naklen Offenbachın “Hofmanın hikâyeleri,, operası. — Son haberler. 740 Khz. MÜ N | H, 405 m. 18: “Haensel und Gretel,, isimli musikili ço- cuk skeçi. 19: Noel neşriyatı. 21: Mozartın e- serlerinden şarkılı konser. 23: Saar. 23,15: Ha- berler, Spor. 23,30: Şen halk musikisi, 223 Khz. VA R Ş O V A, 1345 18: Dans musikisi, 18,50: Sözler. 19,05: Skeç. 19,35: Plâk. — Sözler. 21: Viyana musikisiden mürekkep popuri. — Sözler. 22: Plâk. 23: Ha- fif musiki. 23,30: Dans musikisi, 23,30: Londra radyosu cazı. Hanry Hallun plâkları. Khz. LETP ZI G, 382 m. 18: Hafif musiki, 19: Milli neşriyat. 21: Ak- şam konseri, 22: Milli neşriyat. 23: Haberler. 23.20: Neşeli konser, | — Karşıdan bir tramvay geliyordu. Kenara çekilmek istedi. Az kalsın L dan gelen bir arabanın al- sar bir banker veo — İstanbolinli bey de ya bir nazır veya bir sefir olmuştur. Maamafih bütün bunlar zamnan ile iflâs etmiş, memuriyetsiz kalmış, züğürtlemiş olabilrler. Fa- kat o burma bıyıklı, yahut öbürü, hani şuçapraz yeleklisi e- ğer o devirlerde bakkal makkal gi- bi, manav gibi bir şey idise, şimdi mutlaka Karun kadar zengin ol- muştur. Desenize ki bizim Refika hanımefendi de çift, çubuk, han ha- mam hepsi tamam. , ni Fakat nerede oturuyor, ne yapıyor, nasıl yaşıyor bu kadın? Herhalde Cavidin ölümünde Calibenin hisse- sini arayıp bulan ve kıza ulaştıran da o olsa gerek... Kafasına bir yumruk vurarak de- vam etti: — Nah eşşek kafası!.. Neye sor- mazsın? adresini — almazsın... Bu kadın iyi enteresan bir mahlük... Fakat garip şey! Cavidin ölümüne isminin karışmasından ben ne ka- dar korkuyorsam Calibe de p kadar istiyor ki Cavidin kendisi için öldü- ğünü herkes duysun! tında kalıyordu. Birdenbire gemle- ri kasan arabacı; — Dikkatli ol be adam! Bu ne dalgınlık! — diye bağırdı — var- da, varda demekten sesim kısıldı. Can sıkıntisiyle kim bilir ne sun- turlu bir küfür savuracaktı ve bu- yüzden kim bilir nasıl bir kavga başlayacaktı. Bereket versin, ara- banınm boş olduğu gözüne ilişti ve hemen içine atladı: — Çek bakalım... — dedi — Saatine baktı... Henüz on buçu- ğa gelmemişti. — İnsan sokakların tenhalığına bakınca, geceyarısını geçmiş zan- nediyor — diye homurdandı — Bir sigara yaktı ve bu sigarayı pek ender kullandığı küçük bir keh ribar ağızlığa taktıktan sonra, ge- ne hülyalarına daldı. Araba Bebekten uzaklaştıkça Re fika hanım da yavaş yavaş kafasın- dan silinmeğe başlamıştı. Şimdi Ca- libe ile Aliye, büyükbir moda mü- essesesinin elbiselerini teşhir eden mankenler gibi, kıyafetlerini ikide TEPEBAŞINDA ŞEHİR | TİYATROSU , İstonbut Befidiyösi Bu akşam ehirTiyatrosu Hsît ASIZ(I)_) ğeT M * Mi Yazan: W. ŞEKSPER Tercüme eden: Ertuğrul Muhsin D” . » Eski Fransız Tiyatrosunda Şehir Tiyatrosu Öperet kısmı 12-12-934 tarihte çarşamba günü ak- şamı saat 20 de cuma günü —gündüz saat 14,30 da DELİ DOLU Operet 3 perde Yazan Ekrem Reşit, besteleyen Ce- Reşi — Z 10104 yorlardı. Onları kâh ;a;alda, kâh bir odada, kâh sokakta görür gibi oluyordu. Sonra Calibe de yavaş yavaş silindi; Aliye kafasmı baştan başa kapladı. Onu ilk önce nerede görmüştü? Hatırlayordu: Bir sene evvel... bir gün, çok sı- cak bir yaz günü Bahçekapıda bir berbere girmişti. Traş oluyordu. Bu berber gevezenin biriydi. Eline us- turayı aldı mı, bir usturada da di- İine takıyordu. Dır dır dır. söyleni- yordu. Ve galiba eğlenceli bir şey- ler söylüyordu ki ara sıra usturayı Nazminin yanağmdan çekiyor, şak rak kahkahalar — atıyordu. Fakat Nazmi, bu durmadan işleyen dilin dırdırlarını tavanda dönen vanti- latörün vırıltısından ayırt edemi- yordu. O kadar onunla alâkadar de ğildi ki bazan sesini bile işitmiyor: du. Gözlerini sokağa çevirmişti. Ve kumaş satan bir mağaza ile bir mu- hallebicinin önünden geçenlere dal dırmıştı kendini... — İşte bu sırada l ş satan mağ üstünde- ki üç katlı binanın pencerelerinden birinde, yarım bir tül perdenin iki- bir değiştirerek, hayalinde dolaş de bir aralandığını ve bir çift gö. 9778 | Tayyare Cemiyeti evinize yan- lışlıkla zarf bırakmamış - olsa I: bile, siz ufak bir emekle fitre | ve zekâtınızı Tayyare Şubesine verebilirsiniz. Ulusal işlerde ne- lerden çekinilir ki ?... OZAN OPERETİ — 3 Süreyya) | Şef Muhlis Sabahât” tin, Şehzadebaşı İ rah tiyat &i Fahri Gülünç, İ* mail Dünbüllü, bt gece PERDE ARKAS| Operet 3 perde Pek yakmda: AYŞE MMlliyet Asrm umdesi “ MİLLİYET * tif. (Eski ABONE ÜCRETLERİ * Türkiye için Hariç isi" LK LK 3 aylığı 4 — B ” 7 50 44 K 12 ” 14 — 28 ee Gelen evrak geri verilmez— Müddeli geçen nüshalar 10 kurüştar. — “ Gazete matbaaya ait işler için müdiriyete "','_ racaat edilir. Cazetemiz ilânların me* Üyothi 'Kabul otrkesi , zün kendisine doğru baktığmı gol" müştü. Acaba bu gözler bakıyorlardı? Evvelâ bunu zanf”” memişti. Yalnız bu gözlerin 3?6—7 güzel olduklarını ve... bu gölkfeî pek yabaner kalamadığını duym” tu. gter Berberden çıkınca, iki adım ııı’î" de, bir kunduracı dükkânının ö! aP de durmuştu. Perde gene kımıl0 mış ve bu sefer, berbere doğrü kan kadın yüzü, toplarını döndü i# bir taret gibi yavaş yavaş kendi tikametine çevrilmişti. B O zaman içinde o kadar bir "T;. belirmiş ve perdeyi kımıldataf yah çarşaflı pencereden 'a ye kadar; ve o binanın kıpıomd p siyah çarşaflı bir genç kız Wkl;e’kl:f' geçenlere karışıncaya kadar ve” mişti. Sonra o, ileride, bir Mhî& ya binince, erkekler tarafında gü yer olmadığı için, ark dan 'r,. açık bakakalmıştı. Hoş... bir ’ı_k baya atlayıp tramvayı ko .k,'ı aklından geçmemiş değildi. î»w aksi tesadüf ! annesiyle karşıla$” kendisine © ct et F“'î’ Buru dük gibi beli hati I)üny tinde dindi Alizin * kal kadı Mtadıl Arı | duğun onl.: *tavı: &kted Âme Uldim Yord Sonı ııin!:yı *rhal mdir. En hağlı 1 ha “Ün Aşınc V ark li ya h aşı* lE(ğl( ir h ten ak v * N VI Ha tı ve annesiyle o mağaza bu mağaza benim saatlerce mağa mecbur olmustu.