8 Aralık 1934 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 6

8 Aralık 1934 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

MİLLİYET CUMARTESIS KANUNEWEL 193 Yazan: Marthe Richard Tercüme eden: M. F, Bir. fabrikayı berİıava etmek için bu küçük kalem kâfi idi .. Hülâsa (Mmarthe Richard Fransa casusluk teşkilâtı tarafından İspanyaya gönde- rilmiştir. Vazifesi orada Alman — casus teşkilâtına girmek ve iki cihetli casus- luk yapmaktır. Marthe bir sürü — mace- ralardan sonra Alman casüs teşkilâtı reisi Baron Fon Krohn ile tanışmıştır. Bundan bir çok malâmat almış Fransa- ya gitmiş tekrar İspanyaya dönmüş- tür. Marthe Richard Pirene yolunu kcş»' fetmek istiyor ve Baronun bu tarikle kendisini Fransaya — göndermesi için gebe olduğunu söylüyor. Artık Baron- la araları açılmıştır.) — M.Zozonun sizin için her feda kârlığı göze alacağını bana söyle- miştiniz, hani şu Rus dostunuz... Beraberimde şunları getirdim. Ve bunları söylerken cebinden i- mürekkepli kalem çıkardı. Karan- İıkta, hafif bir tebessümün yüzünü aydınlattığını görüyorum. Ş — Bu iki küçük şey görünüşte hiç bir şüpheyi celbetmez. Taçır- ken tehlikesi de yoktur. Almanya- da hepimiz bunlardan taşırız. Bü- yük ve taşıması güç bir şey de de- ğildir. Kullanmasına — gelince bu da gayet basittir. Şuradaki küçük yaya basmalı o derhal ateş alır ve içindeki pamuk ipliğini ateşler on- dan sonra iş kolay. Hangi fabrika- yı berhava etmek istenirse istensin bu küçük kalemi atmak kâfidir. Bu tafsilâtı bana verirken ifti. hardan göğsü kabarıyordu. İlikle- rine kadar — Almandı. Eğer onun bir parça yü iknelir Seğı ça sözü söylemem kâfidi: — Alman ırkı zekidir vesselâm. Ayaklarımızım altmdaki toprak dondan takır takırdı. Yol çıplak- âı Kış başlamıştı. Bir parça yürü- u Von Krohn -tdcrar başladı — Rus d H kalemi verirsiniz. Ve Pm ci- varındaki bir fabrikaya atmasmı emredersiniz. Bana kalırsa, ben Havr'deki Sehneider gibi brr fab- rikaya atmasını isterdim. Eğer be- recebilirse... Bir kaçadım daha yürüdük. Biraz uzakta, karanlığın içinde bir kaç gölge vebiro kadar da katırı fark eder gibi oldum olmaz, günün birinde şıp diye bu yol işimize yarayabilirdi. Elimde- ki çantayı ve içinde taşıdığım ro- velveri sıkı sıkı elimde tutyordum. Keçi yolunun dörde ayrıldığı bir noktaya gelmiştik. Bu dört yol ağzını iyice hafızama nakşettim. Bu sırada kılavuzum katırından indi ve yüzükoyun, kulağını top- rağa verdi. Ve dinledi. Ondan sonra büyük bir emmiyetle katırın üstünde duran bir battaniyeyi al- dı bıçağını çıkardı. Ne haltede- cek diye gözümü kırpmadan bakı- yordum. Battaniyeyi sekiz parça- ya kesti. Ve ondan sonra iki ka- tırın ayaklarını bu parçalarla sar- dı bağladı. Her halde ilerideki nöbetçilerden katırların ayak se- sini gizlemek istiyordu. Bundan sonraki yolumuz son derece korkunç ve tehlikelerle do- lu idi. Bir tarafımızda sarp dağ- lar öbür tarafımızda derin uçu- Tuzuar vardı. Yol o kadar dar ve © kadar baş döndürücü idi ki, kor- kudan — istemediğim — halde — Bütün kadınlar sevinç içinde Kadımlar Taksim abidesinde Cumhuriyet marşı okuyorlar (Başı 1 inci sahifede) Istanbul süye gelerek şu nutku okudu: Bayan Saadet Refetin nutku «Ey tarihin en mutlu Türk kadını; «Ey on bim yılım kahrmımna göğüs geren tarihteki hatun. Bu toprağa evlâdını, e- rimi veren ak saçlı oğus kadın. Sen ki, bağrmda kanayan yaraların için o kara günlerde bile ağlamadın. Gözlerinin ısı, ışığı, dudaklarının büklümü yalnız erde. mine yakışan ünlü, utku düşündüğünü anlatıyordu. Bugün artık içinden geldiği gibi karagünlerinin kırgıhxı olan bu gö- ü kabar söylediler. Bu sahne çok heyecanlı oldu. Taksimdeki merasim Beyâzıt mıey-öanın mt»raum bit « mişti. Bi " © ki el alay halinde Taksime gımlcr. Taksim â- bidesi etrafı dolmuştu. Buraya da bir hi- tabet kürsüsü konmuştu. Birlik âzasın- dan Bayan Nffet Halim, kürsüye gelerek beyecanlı bir hitabe okudu. Bayan Iffet Halimin nutku şudur: «Türk kadını; «Bugün yüce bir ülkü daha kazanmış bulunuyorsun. Senin erdemin o nbin yıl- hık tarânin koynundan koparak kurtuluş dâa en üstün erginliğini bulmuş, nenç ıçınde öğüt duyarak g tırken seni bugüne ileten güneş başlı, tan yüzlü öz evlâdıma duygularını göster. mek için sevinç yaşları döküyorsun. Onun göz kamaştıran ışıkdı gözlerine bütün bir inançla bakan Türk kadını on- da endemini görürken onarlıyordu ki, bu ışıklı gözlerin nurları gene kendi topra- ğına, gene kendi anasına için gözlerimi yumuyordum. Hayatım- | yaniyordu. da bu kadar ürktüğümü biln'ıiyo— Arkadaşlar! YSf rum. Ufacık bir müva Hkle B'uzune:v:;ç ..ı.M m“:’..ae uçurumların içine di iz işten e Bugün talihli olmalla dııyıiu_ bile değildi. Uzun dakikalar bu ölüm yollarını geçtik. Nihayet dur- duk. Dağların içinde bir sürü oyuk. lar görünüyordu. Ve biz bunlar- dan birinin önünde idik. Burada değil geceleyin gündüzün bile far- kedilmiyecek bir kulübe vardı. İçeri girdik. Orta yaşlı bir kadın gördük. Bu sessiz fakat sert ba- kışlı, ufacık gözlü bir köylü ka- dmdı. Külübenin bir köşesinde bir erkek daha farkettim. Kılavu- zuma benziyordu.Fakat dahâa ufak te fekti. Habire bir tüfek temizliyor- du. Bizim geleceğimizi biliyorlar- mıydı? Hiç şüphesiz. Çünkü çay hazırdı. soğuktan korkudan ve he- yecandan tiril tiril -titriyordum. Ocakta kutukler tutuyordu. kulü- be d rağ- men sıcak oldugu için hoşuma gitti. Hele çayı görünce büsbütün keyiflendim. — Cesaretimi —Eâerdönüşünüzde gene bu istı bana ya- zın. Mektubunuzu zarf zarf içine koyun. Ve M. Laporte'un adresi- ne yollayın. O, Perthus'daki güm- rükçülerin adamıdır. Von Krohn ile son sözümüz bu- rada kaldı. #4*£* Mürekkepli kalemleri el çanta- mın dibine yerleştirdim. Niyetim ilk fırsatta onları fırlatıp atmak- tı. Benimle giden kaçakçı güç kuvvetli bir ıdnm:!ı. Üstü bı.yı kı- lıksızdı. Fakat sessiz sadasız gö- Tünüşile kaçakçı demeğe bin şa- hit isterdi. Hattâ Opâöra comigue teki kaçakçı rolüne çıkan artist- ler bundan ziyade muvaffak olu- yorlardı. Katırlara bavulları yerleştirdi bağladı. Bu iş bitikten sonra katı- rıma bindim. Köpeğim Mina adrm adım pe- şimden geliyor ve biz de Fransa- ya doğru yollanıyorduk. Şu garip kılavuzu inceden in- ceye tetkik ediyordum. Ferah fe- rah kırkında vardı. Bu yolhn hıç lâf etmeden gideceğimiz belli Çünkü ne fransızca ne de ispan- yolca biliyordu. Yalnız hıldığı kendi lisanı olan katalanca idi. Onu da ben bilmiyordum. Köpe- ğim Mina katırın bacakları arasın- da yürüyordu. Kuru bir ıoğuk Bu ıssız yollarda kuş uçmuyor- du. Simsiyah korkunç dağlar üs- tümüze yıkılacak gibi eğiliyordu. Kürkler içinde sım sıkı kapalı ol- duğum halde titriyordum. Her balde bu havanm soğukluğundan ziyade korkudan ve heyecandan üleri geliyordu. Biliyordum ki, bu gibi, ;“ız yoldan saatlerce gi- decek gidecektik. Uy k için sebri nefs edıyordum. Bu /yollarm bütün esrarmı hafıza- ma hâk etmek istiyordum. Belli gösterdi oturdum. Köpeğim dizle- rimin üstüne çıkmıştı. Bekliyor- duk. Ev sahipleri katalanca bir şeyler mırıldandılar. Bu sıcak o- dada iliklerim ısındı. Bir gevşek- lik geldi üstüme. Oturduğum yer- de uyukluyordum. Kapının sesi ile uyandım. Kılavuzum içeri gir- mişti. Ev sahibi kadıma bir kaç kelime söyledi. Bunun üzerine, ka- “dın beni elimden tuttu. Ve bitişik bir odaya götürdü. Ve bir tek kelime söylemeden kapıyı çekti gitti. Beni koydukları odayı muaye- neye başladım. Burası dağın için- de oyıılmuç gunş bır kovuktu. üm ona bir masa nıdı ki, dört ayağı dört iri taştan ibaretti. Üzerinde ortasın- dan ikiye ayrılmış bir kütük var- dı ve bu işte bir masa idi!.. Bir tarafta da gene bir kovuk raf şek- Hne konulmuştu. Üzeri fişek do- lu idi. Kulak kabarttım. Bir taraftar: bir takım sesler geliyordu. Bun- CAg l ğumuz sarsıntıyı hepimiz biliyoruz - ki, gmehazmınhgıhıymıçın.ulum dayuyoruz. Türk kadını nankör değildir, "Türk kadımı duymaz, görmez dı:dezıl ve Türk dönenmesinin her admımda o tarih öncesine karışan varlığın, gün giıı kentlı.nı göstererek işte tâ bugüne eriş - Arhdı;!ur, sevinç günümüzdür, bay- ram günümüzdür bugün. Biz bugünlere neler karşılığı ulaştık arkadaşlar?. Im- paratorluğun, bize yabancı düşünceler- den yorulmuş kafası ile, kafesler altında mi ağlamadık? Çarşaflar içinde mi inle- medik? Ve en sonra yurdun üstünde bay- kuşlar gibi ötenlerin son alçaklıklarile el- lere açılan bu topraklarda Türk kadını yad k L altında da kalmış AstoĞRle: Bal kakikl n aö ları çok yakımdan çeken ve ona karşı ge- len wlus kadımlığı içinde köylü anaları- ı-:dı.ııunhüyührmvnhqı'ik Türk oğlu, anasına lâyık yeri acun me- deniyetinin en üstünde ayırdı. Türk kadınlığı, cihan tarihinde Ata- —k’ıman-ıohnldıbqunde,gdecek- te de en büyük öğüncü duyacaktır. Harp- oeyınıınnTurkkıdmmm#ıhe“. —ncHd (İMÜTEFERRİK HABERL Tramvay şirketinin Devlet şurasındaki davası Nafşa Vekâleti ile Tramvay Şirketi a- rasında' Devlet Şürasında açrlan dava ü- zerine şirketin vendiği lâyihaya Nafıa Ve- kâleti cevap vermişti. Şimdi de şirketin yeniden cevap vermesi lâzımdır. Şirket bu cevabmnı henüz göndermemiştir. Bu hafta içinde cevabımı gönderdikten sonra Devlet Şürasında iki tarafın vekilleri kar- şılaşacaklardır. Dava sonuna varmadan Nafıa Vekâ - letile şirket arasmda yeni anlaşma ko - nuşmaları başlamıyacaktır. Davanın ö- nümüzdeki ay içinde sonuna irişeceği umuluyor. Japon elçisi döndü Mezunen Parise gitmiş olan Japon Sefiri dün Istanbula dönmüştür. Gençier mahfolinin müsameresi Türk Gençler Mahfili tarafından dün akşam C. H. F. Fatih nahiye ocağında bir müsamere verilmiştir. Müsamerede Yabancı ve İnsan sarrafı piyesleri temsil edilmiştir. Gençler her iki pıyeııe de bü- yük muvaffakryetler gö Bir milyonluk güm dağıtıldı Darphane tarafından basrla müş paralardan şimdiye kadi yon Hralık dağıtılmıştır. Bi bimi Istanbula, mütebakisi dil at sere verilmiştir. Daha üç milyon liralık güm sılryor, Bunların dağıtılmasın gününden itibaren başlanil“ı' Şimdiye kadar gümüş pari mühim bir kısmı bunları dan piyasada görülmüyor. Sıvasla büyük bir atelyesi kurulu) ANKARA, 6 — Nafıa Vekâ yolları için Sıvuh bir llı Fabrika üç milyon lira caktır. Burası Eskişehirdeki t yesi kadar büyük olacaktır. inşaata başlanacaktır. Yull fa vas ıkbıudıyıu üzerinde Ecnebi muhabirlerin vesikaları Maibuat Umum Müdürlüğünden teb- liğ edilmiştir: Yabancı gazete muhabirlerine verilmiş olan vesikalar 1935 yılımın ilk* gününe kadar yenilerile degıştınlecektır Elinde ilcası olan y habirlerin yeni- den vesika alabilmeleri için temsil ettik- leri gazetelerin, en geç bir ay eski tarihli salâhiyet mektubumu Matbuat Umum Müdürlüğüne gönderilmek üzere, İstan- bul'da Vıhyet Matbuat Bürosuna tahm K irceleii vesika I Sıvns Vah&ı Su!eyman Sd gelmiştir. Fabrika işi ve Sıvâi ışier hakkında alâkadar v rüşüyor. Adanada sağlık i ADANA,7. AA — İ belediyesi son günlerde € malara başlamıştır. Dün ! encümeni toplanarak ulu$ sağlığını bozacak d ğu söylenen fabrikalar üz! beledıye başhekimliğinin nu gözden geçirerek bunt ve 16 kuruşluk pul ve üç fotoğraflarile bir- liı.te bu mektuplara ıh;tırmden gerek- dir. Salâhiyet melkctupları iş bitince geri veı-ılecekhr. Erzurum Halkevinde ERURUM, 7 (A .A.) — Erzurum Halkevi dıegerlı bir teşebbüste bulunmuş tur. Bina ddulıııde lıır mmılekwt kitap. le fabrikalarda en az dörl yolu ve içlerinde Akar s! durulmasına, Çiçme sular! zeltilmesine, fabrikalara £ çıkan hayvanların yemleni sulanması için betondan lar yaptırılmasına ve bütü TIn en son bin ay içinde tal odası hazırl $ Soyadlarını tetkik için komisyon yapılıyor Soyadlarının biri birine benzemer ne ve yanlışlık olmamasına çalışıla Soyadları kanunu mer’ıyet mevkimne 2 kâ id kti bür soyadları alanları tez Bugün aramızda, kurtuluş diye Ana- çil ettikleri dduyıgqmpdıçokhı Ve ona baba, | S7 Dil Işleri Başkan- koca, kardeş, çocuk gönderen ve arlıa- p gelen bire tndıvyuhnıqkqılı:gihh&ıo— mirde kanun — tülbük önce gulh, hi i — bildimri -— Mmhymmuduw ulusu için yüce bir cömertlikle bugünde ve gelecekte sepye seve vereceğine yüre- ginden kopan en sonsuz, en temiz duygu- laril andeder. Arkadaşlar; Büz Türk kadınlarına verilen bu ulusal —uyuılhüınp*buyukdqenm dır. Bunu almak kullanabilmek dâ- vasımı kazanmak asıl işimizdir. Dünya içinde ulaş nıyan ve ona bu ğı değer gören nlıııhjıu: Ahhuık, Ismet Inönüne ve sonsuz duy- bdıılı;mpdıumvıılmhlımh' Şarılması i ağartacak işleri meaııdıeılmr Türk kadmı yüce ulus kurultayında da heyerdeolduzu gibi Tıııkııodm ne yakışan asil bir temkinlikle geleceğe kıdaı-zouı'oedmr 5 Hayat y bütün m_uhdınbıııtedeakeiıhm omuza, başbaşa, yan yana yürü bi- lecektir.» KaduılarBırhgınınlevhd'l an lar erkek sesi idi. Ve katalı bağırıp çağırıyorlardı. Derken bir dak çatal gürültüsü seslerin geldi- ği taraftan geliyordu. Ve bir kaç dakika sonra ses sada kesildi. Or- talıkta çıt yoktu. Bu aralık köylü kadının geldiğini gördüm. Bu se- fer hafifçe gülüyordu: Bana: — Aduana, (gümrük) dedi . Bu tehlikeli işi de atlattık. Kılavuzum beni dışarıda bekli- yordu. Katırlara bindik ve yola düzüldük. Gene soğuk eskisinden fazla bir soğuk çıkmıştı. Mina ge- m,n&yurtgucımuuıııuhnndık. Türk soysalı, Türk ânasmın bu değerile şubesi yınBıylldn:tHıhlvııdı' Vilâyet- tâ tarih öncesinden beri bütün topluluk- | tir. K başlan- lar arasında baş ıdik gezen bir varlıl ğı gündı i&u— l ğa başlıya- Bı.unmmıg işbaşında, yurtta bi- | caktır. Aynı soyadları arasında Tıırkhdmı,du;unln ba;mıdılıu- l sevkedilecektir. Ko- tığın Tür ky gibi y bütün y de bütün di aei tır. ğ soyadlarının kanuna uygun olup olmadı- O kucağın Atatürkl tişi sıcak | ği h tetkik KA yurt işlerini her yönden sardık- < Kırbimina b yadık süye geldi. Bu sırada d. bez üzerine üazılı «Türk Kadınlar Birli- iplıvhıııoıı!ı,cdn.&yınwhl' ya Bmhyıhı:l(ıdıdıtnl'hll" topla- d-nııTu-kh&ıı,TııkMdG var- Dedı. Bunun üzerine birliğin levhası öndirildi. Bayan Nakiye'nin nutku Bayan Ndnye şu mkn söyledi: dolayı ne Ben, bu meydaniın çok hrıgunlenll 801" düm. Düş tir. Türk kadımı sevin, Türk kadını çılı; Bugün sevinç günüdür. Çalışmak ise sana tarladan başlayarak ulus kurulta- yına kadar açıktır. Ey Atatürkün anası! Çocuğun senden aldığı değeri gene-sana bıralıtı. Böylece H:hdmukd:lı'rt&vırkiıı,hu var- hık yüce Türk v Abıdeye çelenh : ilr.D el M0 * Bay Muhiddinin soyadı Dün İstanbul vali ve beledüye reisi Bay Muhiddinden aldığımız bir yazıda deni- liyor ki: «Bazı gazotelu benim soyadı olarak h (Kultın-) sözünü oe#lıııu ve aldığımı we bazı lar da böyle tayyareleri ne katırların bacakları arasında gi-| TMiz semalarında dolaştığı ow,r“*" diyordu. Bu sessiz ve korkunç yol- h 1"' od'—ç Birieirazüz larda gene gittik... Git- Ne yapsak azdır, Türk evlâdına bir vatan tik.... bırakacağız. Bunu bize veren ulu Atatür- Yııvış yavaş dağların zirveleri aydınlandı artık gün ağarmıştı. Yüksek dağlar açık mavi gökü dehp yükseliyordu.. Vâdiye indi- ğimiz zaman güneş doğuyordu. (Bitmedi) dürlüğü Fonde dö puvarlarında! ve kardeşi Salihli Esnaf ve Abi kası müdürü Zeki (Ulay); Bat Osman Selâmi Asım Sadık Abn Fekir Şekip Nesip Cavit M (Akduman); Beyoğlu HM dan Vitali Soryano (Gorıl)î hundeBıyAvnıAh (YM *Eıııhumuuıyuıııl'"' Bayan İffet #o aa SK L A (Ustündağ) dır | Agâh Izzet (Yazgaç -Kalem) ! Ya, Ü i idesi le çe- .öre düzeltilmesini dilerim.» hnkıhıqı L.;dşwan&ış*ımhıkdmm— ü AP Şdıı-liedıııoy K SY Gorek Eli BĞ ns"'"ı& * Türkiye Ziraat Bankası umum mü- | Sıtkı (’Bdw) Tavwı!n&md' Birliği, Türk hastabakıcılığı hemşirel Usküdar ı.. cemiyeti namma âbideye güzel çelenkler L.,kg, pıırzunu Clidolh"d'h h"l'k ışı.::ux(uYgî)ğşmf (Ond:)v konmuştur. ayrıca bir polis mu*eaww « kadınlarımız çok heyecanlı idiler. Bazı. LA lne, Büyük Kuml!xyn minnet ve ıülı:nn—çek için, memize müsaade etmenizi neı ediyorum TERE, n Mdı'uı ohhm ondnn sonra ıı.kıer Bayan Nakiye'nin bu sözleri alkı onaylandı. Bundan sonra, bando onun- €u yıl marşinı çaldı. Meydanda tople- nan bütün kadınlar hep birden — marş de hizmet edecegıı:.,. diyorlardı. Pazara da töplantı var 4 tır. Bu toplantıya yalnız birlik üzasi de- gıl hutun lndmhr davet edilmiştir. Ya- bu tıda kadınlara vi meb'usluk lıdda için tezahürat Vl"h“k' tafa Nuri (Yurt); ikinci Tahir (Akman) soyadlarını bi Hıydıı-pap numune M ratör i Dr. Bay Fartık, tır. Dünkü da Bayan Nakiy Mmmmndu“ :ymdmsq&k&-wınçdnhuı- , zi ' eeyi ae he D, - BÜ e Bay Turgut, Ulu ve Oğuz 0':; landıkları (Ilhan) soyadını

Bu sayıdan diğer sayfalar: