Neşriyatın bayi derdi Başıboş liberalizmden daha yeni oto- rite rejimine geçmiş olan Bulgaristanda, kalkınma gayretinin ilk icraatından biri neşriyatın dağıtma işini kökünden bal - İletmek oldu. Bulgaristanda bütün neş- Tiyatın bayilik işini şimdiye kadar husu- si bir şirket idare ederdi. & Rakipsiz ve kontrolsuz olduğu i liği gibi buat müesseselerini ve kitaphaneleri â- deta haraca kesmişti. İstemediği bir ga- Zete veya mecmuayı, dağılma işinde güç- lük çıkararak batırmak onun için işten bile değildi. Tevziat şartlarını neşriyat sahiplerile pazarlık etmez, onlara, itiraz hakkı vermeden, kendisi (o dikte ederdi. Işte, yeni Bulgar hükümeti, inkılibm propagandacısı olan matbuat ve neşriyat için dağıtma işinin böyle bir müessese © inde kalmasındaki memleket hesabına büyük zararı anladı ve doğrudan doğru- ya yeni bayi teşkilâtı vücuda getirdi. Bu- gün matbuat ve neşriyat müesseselerinin bissedarı olduğu bu yeni teşekkül, onla rın tayin edecekleri murahhaslar tara- fından idare edilecek, işletmenin kârı ge De bu müesseseler arasında paylaşıla - caktır. Hem devletin ve hem de alâkadar neş- riyat müesseselerinin çifte kontrolu al- tında çalışacak olan o böyle bir tevziat müessesesinin Bulgaristanda okumayı yaymak ve neşriyat tirajlarını artırmak bususlarında ne kadar faydalı bir rol oy- nayacağı kolayca tahmin edilebilir. Dağıtma işi, Türk matbuat ve neşri- yatın da ezeli derdidir. Bulgaristanda eski dağıtma sisteminin ne dereceye ka- dar kötü olduğu hakkında malümatımız. yok. Fakat bizdeki tevziat işinin ne ka- dar fena ve bozuk olduğunu hepimiz bi- Tiyoruz. Gündelik gazetelerin, büyük serma « yeye malik olmaları ve kuvvetli bir teş- bir vasıtası teşkil etmeleri yüzünden en az zararla kurtuldukları dağıtma işin - den kitab ve mecmua ne ka dar şikiyetçi oldukları hakkında bir fi- kir edinmek için bunlardan rastgele bir- kaçını dinlemek yeter. Mecmua ve kitab sahipleri, kendi he- saplarına ve vasılasız olarak başra bayi- lerine tevziat yapmağa kalksalar satıla; eserlerinin bedelinden ancak yüzde yir- mi kadarını bayilerden tahsil edebilirler. Muhtelif bayi'erin elinde ve pek dağmık ve küçük miktarlarda olârak geriye ka lan alacakları için yaptıkları müracaatla. ra karsı hattâ bu bayi efendilerden iki sa- | barlık bir cevap almak lütfuna bile nail ol. | mazi. Bu tebüikeyi düşünerek kitab ve mocmualarının dağılma işini mevcudu bir kaçı geçmeyen umumi bayilerden bi- rine bıraksalar, bu takdirde munzam bir iskontoya da boyun eğmelerine rağmen, bazan m yüzde (yüzünü de tahsil edememek tehlikesine maruz ka- Krlar. Çünkü bu neviden hususi mücsse- selere büyük bir itimat bağlanamaz. Kü- gük ve harap bir dükkân köşesinde çalı şan bu bayilerin yarın da “ticaretlerine devam edeceklerini kimse temin edemez. Ve hattâ ticaretlerine devam etseler bi- le, neşriyat sahiplerinin alacaklarını ver meyerek veya bunu geciktirerek bu mü €seseleri kolaylıkla iflâs ettirebilirler. Büyük fedakirlıklarla çıkan mecmuale- rın ayrıca avukatlar tutarak — haklarını ie huzurunda müdafaa etmeleri- ne ekseriya maddi imkân yoktur. Ve esa» sen davayı kazansalar bile, arada geçen zarfında zaman mecmuaları © parasızlık yüzünden kapanmış bulunur. Yüzde kırk gibi hiç bir memlekette görü, iş bir iskonto haddini de kabul eden mecmua sahibleri, teşebbüslerinin üzerinde her ân asılı bir kıhe gibi duran bayi efendi. sin. keyfini emini devamlı bir endi- şe içinde çalışmak mecburiyetindedirler. Bu kadar fedakârlığa katlanan, bu kadar tehlikelere göğüs geren idealist mecmua hiç neşriyatlarınm iyi, dağıtıldığını görmek zevkinden de mah- rumdar| İstediği nü: yerlere, nisbette, istediği dağıtmak p İstediği e istediği kadar ne kalmış bir iştir. Onun bir diktatör desile bir karış asılmış suratı karşısında mecmua sahibleri şikâyet etmek için bi ra: seslerini yükselimekten bile çekinir. ler. Çünkü bilirler ki bayi mec 1alarını kapatmak için hükümet otori- tesino benzer bir kudretin sahibidir. Bizde hemen bütün mecmua sıkar. Nazmi hayretle irkildi. Sorgusu- nun cevabını bir başka kadın sesi vermişti. Hele merdivenin en üst basamağında kendisine . bakarak gülümseyen kadını görünce hay- reti büsbütün artiz, © V Kloş etekli siyah tafta bir robun içinde kara saçları ve süzgün kara gözlerile, kendine en güvenen erke- ği biranda turşuya © çevirecek bir şehvet silindiri gibi duran bu kadı. nı tanımıştı. Bonmarşe baskınma - hazırlandıkları sada tıknaz Cafe- ri ürküten takma kıravatlı adamm takip ettiği kadındı bu... Fakat çok düşünmeğe lüzum görmeden he. men Yezden bir kandilli temenna sarkıttı. Ve onun dudak'a mı bü- ken gülümsemeye benzer bir gü- lüşle; — Ooh... o hanımefendiciğim... — dedi — bu herkes niçin bu ka- dar saddar olur? Neden âşıkları, Yeniden Arab harfleri salgını mı? Başbakanlık (Başvekâlet) gaze- telere bir bildirim (tebliğ) gönder- di. Bu bildirimden anlayoruz ki A- rab harflerinden vazgeçemeyip şt- raya buraya (gönderdikleri bei (mektub) lerde, eski harfleri kul- lanan kimseler görülmektedir. Haslerimiz değişeki hani olda, Sanırsam, yedinci yılına basıyoruz. Yedi yıl içinde yirmi sekiz harfi belleyemeyenlerin bulunabileceği- ne biz inanmayız. Bu olsa olsa, kö- tü bir alışkanlıktır. Yalnız unutma- mak gerek ki, biz alfabeyi, yalnız gazele yazılarında kullanmak için almadık. Basılmış, basılmamış, bütün ya- zılarımızı yeni harilerle yazacak- tık. Ama, iş böyle olmadı. Çocuk. larımıza, okulda, (A.B.C. )yi belle. tirken, biz elif..e Be..ye saplanıp kaldık. Kulağıma çalınanlar doğru ise, bir takım basım evlerinde (mat baa) eski Arab harflerile bitiğ (kitab) lar basılıyor ve Anadolu. nun her yanına dağılıyormuş. Yurdumuzda, okuma isteğinin güngünden azalması, bu sözlerin pek te yabana atılacak sözlerden olmadığını gösteriyor. Yapılacak derin bir araştırma, bu gizli okut. ma kaçakçılığım kolayca ortaya dökecektir. Yedi yıl sonra yeniden Arab harf lerinin salgınına uğramak düşün- cesi, kültür yayımı bakımından hepimizi ürkütse gerektir. M.Salâhaddin GÜNGÖR VEFAT Merbum Şerif Abdullah'ın büyük oğ- lu Şerif Haşım Abdullah, dün smat 11,30 da Emirgân'daki | yalısında uzum süren bir hastalıktan sonra vefat etmiş- tir, Cenazesi bugün saat 10 da Emirgân- dan kaldırılarak motörle Eyüb'e götü- rülecek, öğlen namazı orada kılındıkdan sonra defnedilecektir. Tanrıdan rahmet dimi; ———— mak teşebbüsleri bayi teşkilâtmın İkür- banı olmuşlardır. Türkiyede kitab bu yüzden" az basılıyor, okuma nisbeti bu yüzden her gün biraz daha geriye gidi. yor, Neşriyat hayatımızı bu karanlık u- şurumun tehdidinden kurtarmak ve ge niş ufuklara doğru yol aldırmak için kuevetli ve muntazam bir baği teşkilâ. tinin kurulması şarttır, Yeni teşekkül eden Matbuat Umum Müdürlüğünün bence göreceği en ha- yırlı iş neşriyatın bu hayati derdini hal- letmek ve kuvvetli bir dağıtma mücsse- sesinin kurulmasına önayak olmaktır. Neşriyat teşebbüslerinin sahiplerine, neş- riyatlarınm munlazaman dağılacağı ve emniyet altımda bulunacağı ferahlığını vermek kitab ve mecmua sayısile bunla rın trajlarmı bir hamlede iki misline ça- karmak için yetecektir. . Neyiyat iki, İzli kültür yele nat oynayan, yeni hayat prensiplerini geniş kitleye yaymak vazi- fesini üzerine alan bir vasıtanın mevcu- diyet ve inkişafını beş on şahsm ellerin- de oyuncak haline getirmelerine müsaa- de etmemek gerektir. Her halde üzerin- de düşünüldüğünü ve projelerini sevin- direcektir. Bu kadar hayati bir işin daha Yaşar NABI ğ Müesifi: Nazmi Şehap beş dakikacık olsun, görmemezlik- ten gelmezler? Siyah tafta elbiseli kadmın bu cevap hoşuna gitmiş olacaktı ki kı- za; — Bu küçük ne hazır cevap Ca- libeciğim...— diye kırıttı — senin “Nazmi,, n bu olacak herhalde? — Evet teyze... —E.. ne duruyorsunuz? çıksa, | niza... Calibe, orta boylu, esmer ve kıv- rak vücutlu bir kızdı. Nazmiyi de- lişmen bir ha:eketle arkasından ite ite merdivenden - çıkardı. Camlı bir kapıdan büyük bir sofaya girdi- ler. Siyah elbiseli kadm hâlâ yan- | larında duruyordu. Calibe onu gös- tererek; — Refika hanım teyzem... — de- j di — Gözüne girmeğe çalış hariku Vâde güzel bir kızın annesidir. — Şerefyap oldum hanımefendi! ki HR ŞA Öz Türkçe ile Pardon yerine bağışla Bilmecemiz — Salâmın türkçe harpilıği me 0> lacak? — Pardon makamında ne kulla- nacağız? aramızda bunları konuşuyorduk, birisi dedi ki: — Teşekkür ederim yerine "e natmam...., karşılığı bulunmuş. — Güzel!... Söylerken, hiç te ay- kart düşmüyor. — Peki, dediler, ya paidon için ne söyleyeceğiz? Ben atıldım: — En kolayı bu... Pardon yerine: “Bağışla, demeliyiz! İlkin hepsi vayda bi'ünin ayağına bastın. He- rifte hiddet topuğun çıkmış. Tam ağzını bozacağı sırada sen sözünü yarıda bırakıyorsun: leyişe karşı karşı nızdaki de tabii yelkenleri indiri. yor. Arkadaşlardan, biri burada güle- rek söze karıştı: — Evet... Çok yerinde bir lâf... Yolda giderken, birine çarptın. He. rif, yere düştü, derken, o sırada bir otomobil üstünden geçip zavallıyı iki parça etti. Sen, harşısına geçip “bağışla!,, demekle işin içinde sıyrılıyorsun!.. Böyle şey mi olur? — Bir başkası cevap verdi: — Böyle bir halde de bağışla sö- zü yerinde düşer! — Nasıl? Ölünün başına geçip ellerini &- çar: — Tanrım, sen suçumu bağışla! diye dua edersin. ISTANBUL 18 Çay saatı Otel Tokatliyandan na- kil, 19 Jimmastik-Selim Surrı, 19,30 Dün- ya haberleri, 19,40 Havayen kitar, 20,15 Plâk (cins) 30 dakika ses, 30 dakıka meş'eli muzik, Zİ,15 Anadolu ajansı ve borsalar, 21,30 Radyo orkestrası, 22 Radyo caz ve tango orkestrası, 823 Kür. BUKREŞ, 364 m. 11,45: Dini t. 12: Dini musiki. (koro, w 20: erleri. Zi: Muelki, 22: Spor. 22,10: Salon radye erkestras. 23: Ha- berler, 234381 Orkestranın devamı. 223 Khz. VARŞOVA, 1345 m. 7,20: Piyano yardimile yarkılar. — Söze 18; lı dans parçaları. 19: Piyano w- ,50: Plâk. — Sözler. 21: Popüler or- kastra konseri, 21,45: — Haberler, sözler, 23 Reklâm ve konser, edebiyat, 23.30: Plâk. 246 Sözler, 24,05: Dana musikisi. Khe,, LEİPZİG, 882 m, parçaları, 20,20; Spor haberle” ri. 20,30; “Laeht hinvreg dir Sergen sviahem heut,und morgen,, isimli skeç, 2230: Ham- burgtan nakil 23: Haberler. 23,30 “Se Jung sindvelir nie vider, isimli “yarkalı, Sis Kiz. BUDAPEŞTE, 560 m. 18: Çingene orkestrası. 18,25: Sözler. 190 Piyano konseri. 1940: Masallar. 20,15: Spor. 20.30; Kalman “Zomsi kinaneny isimli üç perdelik opereti, 2245: | Haberler 23,85: Oda musikisi, 23,45: Çingene orkestrası. 24,30: Mandite cazi 1195 Kh, FRANKFURT, 251 m. 17: Hafif mesiki, 18,30: Konser. 19: Çocuk. 19,0: Sar neşriyatı. 20: Halk mesikisi, 2045: Spor haberleri, Zi: 220: 7 — Teyzem pek alafrangadır! O na birde neverans yap bakayım.. â lâ... Şimdi gel; anneme gidelim. her oyuncunun arkasında ayakta duran bir de seyirci vardı. Kimisi gülerek, kimisi hürmetle baş eğe- rek genci selâmladılar. Nazminin bu muhitte iyi bir not almış bulun- duğu anlaşılıyordu. Zira Calibe bir masaya yaklaşıp ta; ! Nazmi geldi... Dediği zaman, hepsinde kocaman taşlı birer pır- lanla yüzük parlayan şişmanca bir hanım heyecanla başını çevirdi: — Gel yavrum, gel şekerim, gel benim gözümün nuru! Ve yeni dağıtılan kâğıtlara bak- madan bir “Pas,, savurduktan son- ra kendisine doğru eğilen genci al- nmdan öptü, bunu gören kelli felli bir zat hemen ayağa kalktı, yerini Nazmiye vermek istedi, — Yok yok... siz rahatsız olma- yınız Hüsrev Bey! Bu akşam onun Osmanlıca karşılıklarını yazdığı - mız kelimelerin öz türkçe mukabille- yerleştiriniz ve keserek (Mülliyet: bil- mece memurluğuna) gönderiniz. Bil mecemizi doğru halledenler arasında kura çekiyor ve kazananlara hâtıra 0- larak birer hediye veriyoruz. Müddet Pazartesi günü akşamma kadardır. Yeni bilmecemiz 12345678 91011 #mEOBAMUAREN Soldan sağa ve yukardan aşağı 1 — Fecir (3). 2 — Bagaj, hamule, (otaşman şey (3). Büyük bir adet (3). 3 — Büyük değil (5). Dürüğ, gayri sahil (5). 4 — Remat (3). Emir, haber, ilin, şa- yia (3). 5 — intihap et (3). Kamer (2). Mahsul, Feyzü be- (8). 9 — Mar (5), arzu, emel (5). 10 — Bir meyva (3), Kita, tarz, te- var (3). 11 — Ahit, yemin (3). TEPEBAŞINDA ŞEHİR * TİYATROSU , DRAM ve PİYES KISMI Tatenbu Gezi) a akşam saat 20 de ŞehirTiyatrosu MADAM SAN UN LI Eski Fransız Tiyatrosunda ŞEHIR TIYATROSU OPERET KISMI | Bu akşam saat 20 de BU BIR RUYA Operet 3 perde Yazan: Selma Muhta: H. Besteleyen Ferdi, Komedi 3 Perde 1 saşlangıç tablo. Yar sn Viktoryen Sardü « Emil Moro. Tercüs ine eden Seniha Bed- vi Hanım, Son hafta 9697 Son hafta 28 a a ma 3i Gece musikisi, 178 MOSKOVA, 1714 m. 11,15. Şarlak sabah konseri © 12,164 İsveç seşriyakı, 16,151 Çocuk musikisi. 17,30: Parti neşriyatı, 18581 Kızılordu için musiki. 19,30: Karışık konser, 2: Senfonik konser, 224 Muh- telif dillerle meşriyat, 832 Ks, MOSKOVA, (Stalin) 361 m. 1830: Çocuk programı, 21; Radyo temsili. ilki neşriyat, 21,30: Opera munikisi, 22; Radye piyesi. 23; Haberler, 23/20: Radyo orkestrmat. ROMA - NAPALI - BARI, 18: Şarkılı konser. — Sözler ve plâk. 21481 “La Gi isimli dört perdelik melodram. dön Sonra haberler. 841, Khz. BERLİN, 357 m. 19: Çift piyana konseri, 10,30: Bando mrrrka. 20,30: Şarkılar. 20,40: Spor haberleri, ödat berberi, çini Victorien Sardou'nun eseri ve MARIE BELL'in Muhteşem temsili olan FEDORA filminde kusursuz bir teknik ile inceliğin temsilidir. Pek yakmda SUMER sinemasında wi Harik Hayat Telefon: 4.4888. Kari mektupları Bir arsa etrafında çıkan ihtilâf Suadiyede Bağdat caddesinde 370 numarada oturan Bay Ali Galipten al- dığumız bir mektupta hülüsaten derili. yor ki: “ Bağdat caddesinde 37721 numara ik tapu senedi ile mısfina şayian muta sarf bulunduğum bir arsaya görülme- miş bir tecavüz vaki olmuştur. Bay Nu- ri isminde bir zat Erenköy nahiye mü- dürlüğüne müracaatla Buadiyede bir arsanın malisi bulunduğunu ve tecavüz vaki olduğunu iddia etmiş ve 2311 nu- #maradı kanunu ileri sürerek nahiye mü- dürlüğünden yardım istemiştir. Nabiye müdürü iddiayı tetkik etmiş ve kamını muvafık görmüş olacak ki, kamiserliğe emir © vermiştir. Komiser ve bir heyot güya ved olduğu iddia edilen tecavüzü kaldırmak için” arsa nan tellerini kesmişler, demir İcazıkları. nı sölsmüşler ve betonlarını kırmışlar - dir. Halbuki bu karar yanlıştır, kanuna. uygun değildir. Bu yolda resmi teşeb- büsat ve şikâyette bulundum. Ancak Bay Nuri ismindeki zat mevzuu bahis kanımun tatbilini nasıl istiyebilir? Bar dela bu vaziyette Bay Nürinin elinde bir tapu senedi olmak İzm (o gelmez 2 AÇIK TEŞEKKÜR Sonsuz sevgili annemizin ölümü dola yısile gerek bizzat ve gerekse (yazı ile acılarımıza ortak olan ünlü arkadaşları- mıza göslerdikleni bu yüksek beraber. Biklerinden ayrı ayrı teşekküre (o imkân bulamadığımızdan saygı değer gazeteni- Evliya Zade Ailesi nama Nureddin Dr. A, KUTIEL Karaköy Topçular caddesi No. 35 9577 Herkesin okuduğu, herkesin sevdiği: EKMEKÇİ KADIN Herkesin seveceği, görmek için koşacağı bir film EKMEKÇİ KADIN MELEK Sinemasının büyük muvaffakiyeti olacaktır. Bu hafta OKRAİN ediyor, İlâveten: İSTANBUL bir filme Mere .. Kaza ve Otomobil azam emrini Sigortalarınızı Galatada Ünyon Hanmda Kâin UNYON SIGORTASINA yaptırmız. Türkiyede bilâfasıla icrayı muamele etmekte olan ÜNYON Kumpanyasma bir kere uğramadan sigorta yaptırmaymız. YENİ NEŞRİYAT TÜRK. sinemasında Teessür ve heyecan dola arsam bir Rus süperfilmi” A Kemali muvaffakiyetle d mizin tabii va emsalsiz mi ve yerlerini gösterir. ki 9563 Büyük gazete Büyük gazetenin vacak yazılarla inüşar etmektedir. Bu sayıda dört meraklı tefrileiş #aahtelif woü Büyük gazeteyi GALATASARAY KLUBU DE CİLIK ŞUBESİNDEN : Azamızm 7-12-34 cuma günü Tol liyan salonlarında vereceğimiz çayı? vetiyelerini almaları rica olunur, SÜREYYA OPERETİ Kork Bay Falirinin iştirekile, bu şam 20,30 da Bakırköy Miltiyadi 5 rosunda çi KARIM NAMUSLUDUR fs Perde Tiyatrosunda KALAMIŞ PANSIYONÜ Operet 3 Perde “ MİLLİYET” Bikilliy & ABONE ÜCRETLERİ £ biraz işi var... Bu sırada biri kalm, biri daha zer İN kğ ci — Gördüm! Bütün başlar o tarafa gevrilince valide hanımefendi Nazminin çe. ti inirlermişti; Ek Pİ uye mzllnmt Calibe bu sefer genci bitişik o- daya açılan bir kapıya doğru sürük ledi, Annesi gözlerini onlardan ayı- ramamıştı; en tatlı ve süzgün bakı- şile hayran hayran; — Ne güzel çift! — diye mın dandı — evlenseler artık! — Ne dedin ? çıldırdın mı? Bu sözleri siyah elbiseli kadm, ağzını kulağına yaklaştırarak söy- lemişti. Hanrmefendi gayet tabii tavırla; — Neye. çıldırayım.; —dedi — kızıma bundan iyi koca mı bulaca- ğrm? Kızını istese sen verme! Ve Refika hanmın bir cevap verme- sine meydan bırakmadan kâğıtla. rına bir göz atarak; — Açtım... — dedi —On beş lira ile... Bitişik odaya bitisik bir başka o da vardı. Oraya girdikleri zaman geniş bir masanm başmda, kalm bir defterin yapraklarını yavaş ya vaş çevirerek bir takım hesaplar ya pan bir adama yaklaştılar. Duvar- larını kaplayan kitap dolapları ile, elli mumluk bir masa lâmbasının zayıf aydınlığmda bu oda, poker oynanan salonla tam bir tezat ya- piyordu. Burada çalışan bir adam, orada sarfeden bir kadın vardı. Bu halile şu ii oda, bin ticari defte- rin karşılıklı iki sayfasma benzi- Ymm bir la, alı li Yorgun bir tavır! İtın çerçiyel gözlüğünü çrkarark gençlere baktı: — Oturun bakalım.. Ve altın bir tabaka uzattı: — Yak! iyi bir tütündür dediler ama.. beğenecek misin bilmem. Gü- ya İskeçeden gelme imiş. Yavaş dim doğruldu. Gezinme- — Seni erken bekledim; gelme- din. — dedi — şimdi de (benim uykum geldi. Dün gece de geç uyu- muştum. Onun için kısa konuşalım. Yarın ilk liste çıkacak. On bin ok- ka kadan bir şey alacağını tahmin ederim. En aşağıdan otuza versen eline üç bin lira geçecek demek- E MUĞİZ Allaha ısmarladık...yarın binasma öğleden evvel gel ki diğim nümuneleri sana leyim. — On bir nasıl? —İyi aaah... ah ah ah... — Bonnüvi papa! Odada yalnız kalınca biribirlerine sarmaşıp bir zıpladılar, hopladılar. $. ten içindö'ikisi de bir kanspiı, müd! ks* ars yan yana yaslandılar. O zama» hibe ; — Söyle... — dedi liradan kaçı benim. — Kaçı mı?“ Hepsi... ne maymun! Sanki 07“, istersen.. . — Kurmh pd parasına kalmışım da... Bu 9* ğuk söyleyiş öyle! sen... Hiç Evvelâ senin olsun, sonra ne kadar istemiyorum iy ie paranı istiyorum, ne seni isti (Bitmedi? Bir 1 » ve İm e e İlileç — Bu üç b hü k.27