29 Kasım 1934 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4

29 Kasım 1934 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ı Sağlık ve esenlik J Sayruluklar t Artası p1 Sayruluklarda arta düşüncesi en eski ve en çapraşık düşüncelerdendir.Bunda bilgi miz yok gibidir. Karanlık içindeyiz. Şu var ki artsız arasız çalışmalar bu karan- lığın içinde benek benek - (3) ışıldayor, tektük yerlerini ayAınlatıyor. onlara ba- karak sayruluk artası için kestirme sözler söyleyebiliyoruz. Seçip kestiremedikleri- mizi de alaca karanlıklar içinde görebili- yoruz, * Çocuğa, hemen doğarken anasından geçen sayruluklar için bir şey söylemiye- ceğim, Onlar dış bakıştan anadan doğma ;ıbı görünürlerse de içyüzü öyle değil- D.h. döl yatağında iken çocuğa saldı- ran ık sayruluklar da vardır ki on- lar da arta sayruluklardan sayılmaz. Onlar bir kerteyedek özel (4) bir bu- dasıklıl A daki bulaşık sayrulül uvuşııııcı çocukta da bir nesne (5) kalmaz; Sapsağlam doğar. Arada, sıra- da görülen veremler, sıtmalar, ve dıhı başkaları bu kümedendir. Sayruluk, arta kılığına bürünmek için daha ana, baba tohumlarının birleştik- leri sırada çocuğa geçmiş olmalıdır. Ar- ta olarak çocuğa geçen sayruluklar, ço- cukla bile doğar. Çocuğun kurumunu (6) kuran tohumlar daha birleşirken bo- zuktur. Bir de şuraya bakmalı! Tohumu” yapanlar sağlam olurda bozukluk yalnız Humlardadı”! Bu tokülü borulduğu 'da arta olarak geçen sayruluklar sayıl - maz. ... Çocuk kurumunun ilk yapı taşı olan selül jermine (7) daha kurulurken ana- sınım, babasının tektük betleri (8) ona geçiyor. Cocuk bu selül'ün fikizlenip sür- mesinden olur. Betler, belli başlı kural (9) lara bağlı olarak göbekten göbeğe geçıyor Bu geçen neındar, hi bir Yocuklar n soy (10) sop (11) un ve uluslar (12) damarlarının özel kurumlarmı kuruyor. Bir de şu var: Analarında, babaların- da olmayan bir bet günün birinde çocuk- larında beliriyor. Ve bu bet, arta törü ve kurallarıma göre sonra gelenlerde de gö- rülüyor, Tıpkı arta sayruluklar gibi... Tuhafı neresi, bilir misiniz? Ergenlerde böyle beliren betler arta kılığı alarak on- ların çocuklarına geçmiyor.. . ».. Arta kılığı aldıktan sonra ananm, baba tTun betlerini çocuklar, torunlar nasıl pay- laşıyor.? Mendel adlı bir kimse bunu bir törüye bağladı. Burada o törüyü Soyadlarını seçerken Soyadı seçimleri başladı. Başla- dı değil, aldı, yürüdü bile... Yalnız bana, günde sekiz on kişi, başvuru- yor: — Bize birer soyadı diye... İkide bir soruyorlar: — Göğem nasıl? — Aktuğ koysam yaraşık alır mı? . — Günıuşık yerinde düşüyor mu? Çoğunu başımdan savmak için: — Güzel! — Bundan iyisi bulı — İyi seçmişsin... diyip atlatıyo- rum. Yalnız, bir takımları var ki, türlü adların üstünde, bal emmek için çiçekten çiçeğe konan kelebekler gibi dolaşıp duruyorlar da içlerin- den bir tanesini beğenemiyorlar. Bence soyadını alırken bu ka- dar üzüntüye kapılmak doğru de- ğil, İnsan, gönlüne ne doğdu ise, diline hangisi kolay geliyorsa, onu çekip alıvermeli! Bugün seçtiği adı, yarın beğen- meyip değiştirmeğe kalkışanlar gö- rüyoruz. Bunlara: — Koyduğun addan niçin vaz geçtin? diye sorunuz, alacağınız karşılık şa olurdu: Hi imnden! bulsana... MİLİ İYET PERŞEMBE 29 TEŞRİNİSANI 1934 KULAK H camaNm> G TÜRK smemasında. ( Öz dilimizle 1% Bdi PAF âN ü Başvartanik ! Bizim Fransızca La Turguie'de çalışan Mehmet adlı bir çocuk var. Geçen gün bana dert yandı: — (Elâziz) in Çemişkezek kaza- sında Başvartanik diye bir köy var. Ben o köydenim. Haritada bir çok — yabancı adlı köyler değişti. Nedense, bizim Baş- vartanik, olduğu gibi duruyor. Herkes harırl harıl soyadı alır- ken, köyümüzün adı da değiştirilse olmaz mı? Mehmede hak verdim. Türkiyede Başvartanik adında bir köyün bulurmasına, bunca za- mandır, nasıl katlanabilmişiz? Ona hep birlikte şaşalım. Mehmet, benden karşılık bekliye rek acıklı acıklı yüzüme bakıyor- du, dedim ki: — Korkma, Mehmet, Karabetle- rin, Vartanların adı değişirken se- nin Başvartanik'e de bir soyadı bu-, lurlar!.. Kulakmisafiri Öz Türkçe ile Bılmecemız lıınnlmn öz tııd:çe mukabillerini şeldı- mizin boş hanelerine yerleştirerek ke ıı_ı (Milliyet bilmece muıııırl'u(unl) AŞ UK T — Bana yar y Ad, sırta giyilecek çaput (elbi- kuıa çekiyor ve kazananlara hediyeler zun sürecek. Sinir sayruluklarında (arta) büyük bir oyun oynar, Bir çalımına ge- tirip bir başka yazıda da onu anlatırken arta törüsünü de söyleriz. Yalnız şu ka- dar söyleyeyim bu arta törüleri henüz ka- ranlık ve karışıktır. Ne de olsa görülü- yor ki arta törüsü sayruluklarda gerekli bir oyun oynayor. Buna bakarak tvnı düzenlerden tektükei kami gittiler; üzerlerinde sayruluk artası l— kesi taşıyanların döl getirme işleklikle- rini kaldırmayı ortaya sürdüler, Bu pa- tavalsızca bür saldırış, körlemeden at- dıştır. Dirlik işleninde ivgenlik (13) ge- rekmez, Dedim ya, sayruluklarda arta işi henüz, koyu değilse de, alaca karan- Lıklar içindedir. Umalım ki her yandan yapılan araştırmalarla biraz daha ışık görelim, (Göte) nin dediği gibi: , Aydınlık, aydınlık, biraz daha... Dr. Rusçuklu HAKKI (1) Sayruluk — hastalık, (2) Arta — miras, (3) benek — nokta, (4) özel — hususi, (5) nesne — şey, (6) Kurum — teşekkülât, (7) cellule germinöe, (8) bet — evsaf, (9) kural — kaide, (10) soy - nesil, (11) sop-ıik, (12) Uhus — millet (13) ivgenlik — acelecilik. Milli tefrika: 29 çüncüsü de neşredilmiştir. Mütercimi Bay Ahmet Reşit (H. Nazım). Tavsiye edefiz. " Yeni adam (Yeni Adam) mecmuasının 48 inci gun münderecatla çıkmıştır. Fotoğraf hakerleri Bugün çıkan beşinci sayısmda bir hafta içinde olup biten yerli, harici bü- tün hâdiselerin hiç bir yerde çıkma- mış en canlı fotoğraflarını — yazılarile beraber bulacaksmız . (Fotoğraf Haberleri) mecmuasın- da spor, sinema ve modaya ait bir çok ce ile amatörler arasında fotoğraf mü- sabakası da tertip etmiştir. Tavsiye e- deriz. SÜREYYA OPERETİ Cuma matine 15 de Beyoğlu Mulen- rujda ve cuma akşamı 20,30 da Üsküdar Hale Tiy d: KARIM NAMUSLUDUR “O kadar gürültü ediyorlardı ki tramvaycılar kahvesinde yirmi se- ne, altı kol iskambil oynamış bir a- damım kulağı bile buna tahammül © demezdi. Oraya doğru giderlerken Haydar, ehemmiyetli ehemmiyetli sordu: K — Kuzum Nazmi! Nimetin sen- den başka bir konuştuğu var mı? — Pek tahkik etmedim ama.. Zannetmem. Zaten benimle olan macerası da suya tirittir. Merhaba Nimet, merhaba Nazmi! işte bu kadar. Eğer birisi bir ukalâlık eder- se inanma... Bu sırada, bilardo oynayanlar- dan biri nasırına basılmış gibi su- ratını buruşturarak; — Eyvah! — diye bağırdı — Bu kaçırılır mıydı be birader? kömü- sün? Bu ne iska geçiş... Fakat o anda Nazmi gözüne ili- Müellifi Nazmi Şehap tarak yanma koştu; Aman be Bacanak! gökte a- rarken yerde buldum seni.. — Emret canım... ne istiyorsun? | — Dur bir parça... Asım! Al şu | İstakayı benim yerime oyna... Elindeki değneği ve ucuna asa- bi asabi sürttüğü tebeşiri göğsü bağ rı, açık, kolları srvalı, kahve garso- nu tavırlı bir gence verdikten son- ra; Şimdi... — dedi — beni dinle... — Peki dinleyeyim.. ama evvelâ #izi tanıştırayım. Ulvi bey... İhtiyat zabiti... Üç defa yaralandı. Son ya- radan daha elli gün tebdili havası var. Haydar bey - ticaret kaptan mektebi son sınıf. Ve iki genç selâmlaşırken Ulvi- ye sordu: — Müh?'m mi, husüsi mi anlata- cağın sey? şince, bilardoyu da, hiddetini unu- — Eh... birâz... | bqlıdı. : | î | | (Viyolonsel ve Ut ile) 4 Birinci Kânun saat 21 de ŞEHİR (Eski Fransız ) tiyatrosunda Bugünkü program İSTNBUL: 18: Almanca ders. 18,30: Dans musikisi plâk- ile, 19,30: Dünya haberleri .19,45: Tiyatro mev zuunün anlatılı 19,45: Şehir tiy d makil (Madam sen jen komedi üç perde ve bir başlangıç. Yazan Viktoriyen Sadu ve Emil Mora, Tercüme eden Seniha — Bedri Hanım, (Hava müsait oldukça garp ıııınlıkıllın neş- riyatı pi ilâve edil. 223 Khz. 16,45: Hafif musiki. — Muhteli”. 19,15: Piyano konseri, — Musahabe. 20,30: Senfonik konser (Plâk ile.) — Musababe, 21: Leh musikisi, 21,45: Haberler. 22: Senfonik konser. (Leh musikizi.) 22,45: Konferans. 23: Reklâm konseri. 23,15: Dans dersi .23,35: Dans musikisi — Musahabe. 24,05: Dans musiki- Si 1195 Khz. FRANKFURT, 251 m, 19,15: Neşeli musiki. 20,45: Günün haberleri 21,10: Sar neşriyatı. 21,30: Karışık neşriyat. 23:; Haberler. 23,20: — Vaşingtondan naklen haftanın mühim haberleri. 23,30: Alman halk. kisi. 24: Gece ikisi, 1: Keza, veriyoruz. se) değildir ki yaraşıp yaraşmadı Bilmecemizin müddeti: Bugün ak- gı bir bakışta anlaşılsın. şama kadardır. İlk seçilen adı olduğu gibi bırak- Bilmecamiz Ananın, | mak, en doğrusu, en kestirmesidir. 19394567 891011 Da Gelen, gideni arattığı gibi son- | 1 T Bt Mt KA radan .l.' »da, önceki adı | 2 DS BEŞ | aratabilir. 3 | LNİ Ad seçiminde bocalamalar yap- | 4 |— L IMELIMIL | mayalım!.. AĞ L0 EEL) e B ı D (| (| | YENİ NEŞRİYAT EEREİERE DA A L HEREDERDEE J. Rasin külliyatı 9da (Bi | (Si ma Dün ve yarın tercüme kütüphanesi a- h Li '['-,' | lal | dı altın da Bay Haydar Rifat ve arka- | l1f (| (HSi | | l düşlerr N AZEA FEr eei e den yapıl Htaelerin' şrine devam Soldan sağa latmak u- | edilmektedir. J. Rasin külliyatımın ü- 1 — Bitap (5) Lep (5). 2 — Tir (2). asâ (4). 3 — Tir para adı (4). Çok değil (2). 4 — Geniş (4). 5 — Nihayet, netice (2). Bir ressa- mımiızin maskatı re'si (3). Sada (2). 6 — Dem (3), davet, kıraat eyle (3). 7 — Berf (3). Beyaz (2). Bazu, feri (3). 8 — Çabuk yanan odun (4). Nota (2) Büyük (3), 9 — Rabıt edatı (2) 10 — Muhkem, nekeı (4) .Nota (2). Çok değil (2). 11 — Idrak, vukuf (5). Yukardan aşağı 1 — Bereket (6) Nota (2). 2 — Bir adet (3). Bir eşkiyanın adı 6 ). 3 — Nota (2). Bir meyva (3). Ra- bit edatı (2). 4 — İmam (5) Bir içki (4). 5 — Nota ( 6 — Lııııı (2). Faide, idamet (2). 7 — Öğle ile akşam arası (6). 8 — Bıkkınlık, fütür (5) Olmaktan emir (2). 9 — Nota (2), Kiraat eyle (3). 10 — Aşikâr olmak (11). 11 — Bir kumes hayvan (3), Ma- yi (4). — Haydar — yavrum; sen biraz alarga dur, istersen bir kaç dakika şu pokeri seyret olmaz mı? Bahriyeli heınen sıvıştı. 0 lııdıu' alâka ile oynad Nızmry'ı bir koçeye çeken bu gen- Eski Fransız .| ŞEHİR TIYATROSU 841 Khxz, BERLİN, 357 m. 18,15: Puccininin ölümünün 10 uncu yıldönü mü betile opera e$ konser. 19: Muhtelif. 19,30: Sözler. 20,40: Haberler, Z1,10: Breslaudan nakil. 23: Haberler. 823 Khz. BÜKREŞ, 3654 m. 13 - 15 Gündüz plâk neşriyatı. 18: Salon örkestrası, 19: aHberler. 19,15: Salon orkes- trasının devamı, 20: Konferans. 20,30: Romen d kil, 23: Haberler. “686 Klz. BELGRAT, 437 m. 18: Radyo orkestrası. 19,55: Muhtelif ba- hisler. Reklâm ve plâk neşriyatı — 21: Milli Moskova operasının meşhur artistleri: KOUZMİNA - BOUGOLİOU- BOV-M. JAROV Sovyet sinema sanayiinin bir şaheseri: İlâveten: (İSTANBUL) şehrimizin emsalsiz tabit gözelliklerini » österan bir müstesna film. Oynyan: MAGDA BEN Fransızca sözlü Muhterem halkımızın NAZARI DİKKATİNE KA Önü emsalsiz Muazzam bir vaz'ı sıhne aşam ARY Arthur Sehnitzler'in bir aşk hikâyesi Bu fi'm, aşk ile hayatı ahenkdar kılmaktadır. Mevsimin en müessir, en hissi bir süperfilmidir. İlâveten: FOX JURNAL JOSEPH SCHMİDT z Bu hafta; ZSOKE ZSAKALL ile beraber - SUMER«- (Eski Artistik) sinemasında İLKBAHAR ŞARKISI filminde: MARTHA - CARMEN operaları ile TİRİTOMBA vesair bir çok şarkılar taganni ediyor. İlâveten: FOX JURNAL BİR CASUSTUM (İKİ YÜZLÜ KADIN)İ Zu filmin kuvvet ve azame!'ni, tavsi/ için kelime bulmaktan acizi7 Buçün matinelerden itibarcn I P E K sinemasında | bir mıvın İNEA sinemasında SCHNEİDER T neşriyat, 21,30: Piyano konseri. 22: Konfı 22,30: Radyo örkestrası. 23: Haberler. 23,15: Radyo orkestrası. (Hafif musiki.) 545 Khz. BUDAPEŞTE, 550 m, 18,30: Piyano refakatile Macar şarkıları. 19: Plâk. 20,10: Pucciniye dair sözler. 20,30: Operada verilecek bir opera temsilini (isim yoktur. nakil.) 23,30: Haberler. 24,30: Cazband ROMA - NAPOLİ - BARI 18: aHfif musiki , —Musahabe. 21,45: “La Giocond. hiellinin opera temsili. 950 Khz. BRESLAU, 316 m. 17: Hafif musiki. — Muhtelif. 20: Keman konseri. 20,25: Skeç. 21: Kısa radyo haberleri. 21,10: Eski Berlini canlandıran neşriyat. * — Plik, isimli Pon- ü dsn e Müderris Dr. Raşit Tahsin B da Tepe hasta- larınt kabul ediyor. (5177) 9417 T P aa Tiyatrosunda PERET KISMI Bu akşam saat 20 de BU BIR RUYA Operet 3 perde Yazan: Selma Muhtaz H. Besteleyen Ferdi. 8924 — O mu seni? sen mi onu? ha- berim var. Ticaret kaptan mekte- binde bir çocukla konuşuyormuş. — Gördün mü? — Beni atlatırım sanma! O fa- safiso şey... bir gün iki gün konu- cin her halde mühim bir işi tı. Nitekim Uulvi, lıç bir ıımkndı deme yapmadan söze başladı: — Bizim mesele sarpa sardı a- nam... —- Yeni bir haber mi var? — Bildiğin gibi. Babası, dün ge- ne birine “ben - inadımdan ayrıl- mam. Kızın kanımı — içer, kızılcık şerbeti içtim — derim de gene ona vermem,, demış Sonra kızdan bir ! mektup aldım. “Bu iş ne olacaksa ! olsun evde bin bir hakarete uğra- yorum. Canrmdan bezdiriyorlar,, diyor. Vallahi ne yapacağımı şaşır- dım. — Peki ama Ulvi... ben ne yapa- bilirim? — Senmi ne yaparsın?.. Sen seninkini şöyle bir iskandil eder- sin, Kıza evde hakaret ediyorlar mı etmiyorlar mr? yalnız bunu anla, kâfi... — Nimet söyler mi bakalım. — Sana söyler. — Yanılıyorsun gibi geliyor ba- na.,. Bugünlerde o beni nma.gı e Şşur, üçüncü gün gene başındadır. — Yağma vı.rdı. havalansın ha- Ne yap yap bu akşam Nimetle ko- nuş... Bizim kızın halini mutlaka- öğrenmeliyim. Nazmi sustu. Saçlarını karıştıra- rak bir iki dakika kadar düşündü. Sonra; — Bana bak... — dedi — bu işi bıçak gibi kesip atmak ister mmn" — Zannederim. — Kaçıralım şu kızı. Türk öz adından başka soyadını da taşımağa mecburdur. ve doğum kutuldenno ıeçınlmuı ve ellerdeki nüfus ki*ulhnııı değiştirilmesi içir . Soyatlarının nüfut ması ve ticaret erb de'l resmi muımelela vıı-dıı— Hıııı saygı değer halkımıza hb kolaylık olmak Toria S Gökli> ol arzedilmeğe başlanmıştır. TEPEBAŞINDA ŞEHİR | TİYATROSU ! DRAM ve PIYES KISMI Gmüdümiml A";’;;M""S", ı—hı hir' ıunîııosu JEN KM II zz 2 bt başlangıç tablo. Ya- zan Viktoryen Sardu J, ve Emil Moro. Tercü- me eden Seniha Bed- * ri Hanım. ll 8263 nâyetine mi görelim. — Kabul... Ama yapabilecek mi- sin? — Halep orada ise arşın burada Yarmdan tezi yok. Sen — saat ala- franga on bir dedi mi, Beyazıtta bir araba çevir, camie yakın bir yer- de bekle,. Ulvi sevincle elini uzattı: — Yaşa be Bacanak!... Sen de benden bir şey iste... — Ben de mi bir şey isteyeyim... diye — dalgınm dalgın söylendi Nazmi — İsterim ama... bilmem ya- par mısım? — Erkek sözü... dile benden ne- dilersin... Ayağa kalkmışlardı. Nazminin yüzünde acı bir gülümseme belir- mişti. Dudaklarını arkadaşının ku- lağma yapıştırarak hafif bir sesle; ŞehirTü — Gelir mi? — bab dan çok korkuyor. Seni o herife vermem de- diği gündenberi sokağa çıkmıyor. — Seni istiyorsa gelir. Gelmez se istemiyor demektir, sen de onu istemiyorsun. Biter — gider. Oldu mu? Ulvinin yüzünde biran bir te- reddüt dolaştı. Nazmi ısrar etti: — Haydi çabuk. Çok düşünme! Bitirelim şu — meseleyi. O zaman herif bir daha eline geçirsin kızı- nı da, artık kanını kızılcık şerbeti | »iyetine mi içecek, koruk şerbeti — Artık... — dedi — Bana ba- canak deme! doğru değil. Nimet o çocukla evleniyor. Eve döndüğü zaman yatsı ezan- ları okunuyordu. Anlaşılan hepsi dört gözle bekliyorlardı ki kapı a- çılınca, anasının, büyük anasınm, kardeşinin merdivenden sarkarak bir ağızdan hizmetçiye seslendikle- rini duydu: — Ayşe ağabeyim mi geldi? — Nazmi sen misin? — Huuu kız! gelen Nazmi mi? m ünev ehnekumyınhınamzhmmuımeklençnkuhn zaman — içinde V€ | pek küçük bir ücretle yapmağı taahhüt eder. Bundan başka öztürkçe J | uzun araştırmalar neticesinde bulunm uş ve değerli hdhmızııııepıold' Adres : Galatada İş Bankası karşısm da Bozkurt Hanmda 11 - 12 No. da , azar kurtrdığını hiç bilmiyordu. efendi mutlaka yanlış A îçv kızdığı bir hareketini tenkit | oğlunu yanına çağırıyordu. Ş'b' beddin beyin babalığı mud“’ diktatörlüktü. Keskin bir llw daha sert olan bu adam eğ'!f : k olduğu larda d k disile karşı karşıya otump koll | mak temzşülünde bulunsaydı, ecl'". man arada bir nevi dostluk t'uragı y etmış olacağı için kızınce sa' ed ,ıîü | | ğu hakaretler çuvaldız gibi yacak, hiddetine tahammül İecekti. Fakat peder efeııdl günlerinde mahdum beyı dense hatırlamıyordu. Fesini sofadaki masanın Ü bıraktıktan sonra ceketinin dÜ sini ilikleyip odaya girince * beddin bey gözlerini gaz! den ayırdı, oğluna tenezzuleı tı: Bitmedi — a

Bu sayıdan diğer sayfalar: