23 Ağustos 1934 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

TeT Üre TTT TEŞEETENTEN T; — L ai TTT AT RR TTT — Haklının hayrımı görmiyeyim ki | — Bir şey yapmam beyamca! Pi — ise saati saatine haber verecekler. — Gelenin gidenin adımı, sanını, kılı- " Zabiti zaten yazdırıp bildirmişti. “sine gitt'. Mehmet oğlu Veliyi sor- — du ve evlâtlığı olduğunu <xosu da yazdırdı. “alınca götürdü. İhtiyar — gelmediğin' görünce zabite haber- —— T A Y - Sevyahat inübaları! 5 Otomobille Avrupada 9000 kilometro Karadağın kartal merkezinden Osmanlı " imparatorluğu nasıl görünür?.. yuvasını andıran Nikolanın sarayında - Karadağda bir çocuk fab- rikası - Elpençe bir Sultan -Hamit - Karadağ prensi, İmpıratorluk ve Avrupa.. Otomobil ile Çetine'ye — gitmek belki de uzun bir zaman için turist- liktân ziyade bir spor olarak kala- caktır. Biz, gezmek, görmek, seya- hat etmek için yola çıkmıştık. İste- miyerek spor yapmış olduk. Maâa- mafih gece Grand otelde rahat bir uykudan sonra eski Karadağın hü- kümet merkezi olan bu kartal yu- vasını bir defa görmek için ihtiyar elt ğimiz zahmetten dolayı pişman olmadık. Üç dört bin nüfuslu sur- larla ihata edilmiş bir köyden iba- ret olan Çetine Büyük harbe kadar Balkanların en gürültücü unsuru o- lan Karadağ devletinin hükümet merkezi idi. Kral Nikola'nın 1863 senesinde yapılmış iki katlı sarayı, on beşinci asırda tesis edilen istih- kâmlı bir manastır, bir kilise, “Grand,, ismi verilen bir - otel, bir mahkeme binası, bir hükümet kc- nağı, Çar ikinci Alexandre'ın iane- sile nşa edilen bir papas mektebi, Çariçenin yardimile yapılan bir kız mektebi ve birer ikişer katlı kireç- le beyazlanınış evlerden ibarettir. Urand — ötelin yemek salo - nunda kahvaltı yaparken, otel — garsonunun — sekiz — se- ne Perpalas otelinde garsonluk etmiş bir adam olduğunu öğrendik. Mükemmel türkçe konuşan bu gar- son, İstanbulda garsonluk edip ede- m 'yeceğini sordu. Yabancı memle- ket tebaası olduğundan kendisini İstanbula gelmeğe teşvik etmedik. Alaturka bir. kahve ısmarladık. Garson masanın — yanından içeri dağru bağırdı: — Bir Sırp kahvesi dedi. — Aman dedim. Türk kahvesi ist'yoruz; Sırp kahvesi değil. Garson güldü: — Çetine'de Türk kahvesine Sırp kahvesi, Sırp kahvesine de Türk kahvesi diyorlar dedi. Istanbuldan geleli uğraşıyorum, meram anlata- madım. — Sırp kahvesi nasıl şey? ! — Sırp kahvesi diyince Türk kahvesi gibi şeker — içinde gelir. Türk kahvesi denince şeker ayrı geliyor. Türk kahvesi oldulunu bildiğimiz halde Sırp kahvesini içtik; sonra Çetine'yi gezmeğe çıktık. Çetine'de her şey eski Kral etrafında toplan- mıştır. İstanbuldaki sefaret kavasla rı gibi kıyafet giymiş olan bir ter- cüman önümüze düştü. Şehrin mey- danına geldik; elile sağı, solu, et- rafı göstererek, iki dakika içinde vazifesini bitirdi: — İşte Kralın sarayı, işte Kralın mahkesi, işte Kralm kilisesi, şu bü- yük ağaç ta Kralın hergün altına oturup kahve içtiği ve Karadağ hal- kının dertlerini dinled'ği ağaçtır.. Filhakika Çetine demek evvelâ Prens sonra da Kralolan Nikola mez, sanayi denilen şey yoktu. Bü- tün memleket halkı Kralın dünya hükümdarlarından aldığı tahsisat ile geçinirdi. Nikola, Rus Çarından maaş alıyordu. Abdülhamit kendi- sine tahsisat — verirdi. Avusturya İmparatoru muntazam para gönde- rirdi. Bundan maada Kralın muh- telif hükümdarlar ve prensler ile evlenen evlâtları kendisine para yollardı. Nikolnın sarayına girer- ken tercüman dedi ki: — Nikola Avrupa hanedanların- dan ekserisinin ya babası, ya ka- yın babası, ya büyük — babası, her halde akrabasıdır. Nikolanın on al- ti evladı vardı. Büyük harpte Av- rupa hanedanları silinip süprüldük ten sonra bile dugün hâlâ akrabası çoktur. İtalya kraliçesi kızıdır. Bul- Y ) MİLLİYET Tütün içenlerin bir dileği... Hergün birkaç kişi bana dert ya- nar: — Şu tütünlerden bir türlü yete- cek kadar kâğıt çıkmıyor. Ya tütü- nü büsbütün ortadan kaldırsınlar. Yahut ta kâğıdını bollatsınlar. — Kâğıt olmadığı için biriken tütünleri atıyoruz. Biz bunları es- Öz dilimizle 1' PERŞEMBE 23 AGUSTOS 1934 BüLa Bugünkü program İSTANBUL: 18,30: Plâk neşriyatı 19,20: Ajans haberleri. 19,30: Türk musiki neşriyatı. (Kemal Niyazi Azmi beyler ve Hayriye, Müzeyyen hanım- lar,) 21:'Selim Sırrı bey tarafından konferans. 21,30: Nurullah Şevket ve tarafından taganni ve Stüdyo orkestrası. 545 Khz. BUDAPEŞTE, 550 m. 21,15: Salzburgtan nmakil. 23,05: Son haber- ler. 23,25: Sigan musikisi. 24,15> Dans musi- kisi. 686 Khz. BELGRAT, 437 m. 21,15: Salzburgtan nakil. 23: Haberler Vs, ki çağdakilerin yaptığı gibi çubuk- la mı içelim? Gerçek, her nereye gidilse tü- tün içenlerden buna benzer — söz- ler işitilir. Sorabilir miyiz ki cıgara kâğıdı- nı bu kadar azaltmaktan umulan iyilik nedir? Kimsenin tütün içme- mesi isteniliyorsa tütün çeşidini or- tadan kaldırmak pek kolay. . Denilecek ki bol kâğıt verilirse bunlara kaçak tütün saracaklar bu- İunur. İyi ama, elinde tütünü kalan kimseler, bunları atmağa kıyi lar da kaçak cıgara sarmağa kal- karlarsa daha mi iyi olur? Tütün i- çenler cıgaralarını ince sarmasını severler. Diyelim, bu alışkanlıkla- rını bıiraktılar da kalın cigara sar- mağa başladılar. Eldeki tütünden ancak 10 - 12 cıgara sarılabileceği- ne göre bu cıgaralar dolma kalın- lığında olmaz mı? Hem efendim herkes nasıl tü- tün içmeğe alışkansa öyle gider. “Cıgaranızı kalın içeceksiniz!,, de- Li Ç4 b v- gar kraliçesi tor d g Kralı kızının oğlu, yani torunu- yeri y 4 Tiryakiler ellerinde yığınla kalan- dur. Ruslarla — evl lerin hepsi yandı. Bak şu karşıki eve... Yugos- lav Kralı Alexandre bu evde şu odada doğdu. Saraya girmekten vazgeçtik. Tercümanın gösterdiği iki katlı ki- teçle badana edilmiş, küçük pen- cereli mütevaz? bir eve doğru yü- rüdük. — Filhakika o zaman saray yaverlerine mahsus iken şimdi aske ri kulüp olan bu küçücük evde Yu goslav Kralı Alexandre cenapları- nın 1888 senesinde doğduğunu bil- diren tunçtan bir plâka asılmıştı. Evi yakından tetkik ettikten sonra tekrar saraya döndük. Nikolanın sarayı şimdi bir müze idi. İçeri girer girmez dar bir holde Nikola ile on altı çocuğu doğuran ananın yağlı boya resimlerini ihti- ramla seyrettikten — sonra soldaki salona girdik. Burası Türklerle Ka- radağlılar arasındaki mücadeleler- de alınmış bir takım ganimetlerle dolu bir oda idi. En göze çarpan şey bir Türk bayrağı içine sarılmış kesik bir baş idi. Tercüman, kol- tukları kabararak anlattı: — Mahmut paşanımn başıdır. Mu- harebe ederken bir Karadağlı bu paşanım başını keserek Çetine'ye ge tirdi. Derhal alçıya — almarak baş kralın sarayına kondu. — Bir saray için çok iyi bir süs, dedik. — Şu bayrak Karadağ bayrağı- dır. Türklerle muharebede bu bay- rağı taşıyan on bir kişi arkası sıra öldü. Bizim bütün tarihimiz Türk- lerle muharebeden ibarettir. — Parayı nerede bulurdunuz? — Kâh Avusturya, kâh Rusya verirdi. Merdiveni çıkarken Nikolanın kızı İtalya kraliçesinin mozayik bir resmini gördük. Yukarı katta bir demekti. Karadağda mahsul yetiş- —___lMi yemek odası bir kaç yatak odası vardır. Sorduk: — Bu kadar küçük bir saray on Hiyet'in romanı: 60 — Haklının ölüsünü öpeyim, Diye haykırdı. Bir gün polis bütün pansiyon- ları, otelleri, hanl dolaştı ve sıkı fıkı tenbih etti. İsterse yarım gün için olsun kim geldi kim gitti ğını, suratını yazıp bildirecekler. İhtiyar katoliğin evinde zabitten ve Sansarostan başka kimse yoktu. Bir emir daha çıkınca zabite Sansa- Zabitin evde — bulunmadığı bir gün eve bir polis geldi, Sansarosu karı koca epeyce beklediler. Akşama kadar verdi'er. Zahit hemen polis daire- söyledi. lan benzerler' çıkarsa ne olacak? Yazan: AKA GÜNDÜZ düre çıktı. Müdür de aradı ve mü- dür de bulamadı. Nihayet jandar- ma harici bölüğüne gönderildiğ'ni anladı. Sansarosu bir ölü halinde buldu. Alıklaşmıştı. Beyamcasını görür- görmez çıldıracak gibi oldu. Elle- rine, boynuna atıldı. Derken iş anlaşıldı. Öteki vilâ- yetten etrafa tamim — gelmiş, bil- mem rerede elmaslar, altınlar ça- İınmış. Kıyafeti şöyle, şöyle bir ço- cukmuş. Bir adı Sansarosmuş, bir adı da Ali. Görülür görülmez ya- kalanmalı imiş. — Adliye mi istiyormuş.? — Hayır, vilâyet. — Bildirdikleri şekle uygun da- ha on çocuk bulunursa, yahut ben- zetilirse hepsi de mi oraya gönde- rilecek.? — Konyada da, Ankarada da fa- ü ne yapsınlar? Kokl 1 konseri. 24,15: Dans plâkları, 223 Khz. VARŞOVA 1345 m. 20,15: Operet ve serenetler, — Musahabe. 21,12: Piyano, orekstra ve tagannili hafif mu- siki. — Haberler. 22,12: Popüler konseri. (ta- gannili.) 23: Musahabe. 81. 823 Khz. Bükreş 364 m. 13 - 15 Gündüz neşriyatı. 19,05: Karışık or- kestra konseri, 20,15: Üniversite, 20,45: Leon- kavallonun “Palyaço, ve Macagninin “Caval- leia Rusticana,, operaları, 875 m. Khz. LEİPZIG 832 m. 20,35: Konferans. 21: aHberler. 21,10: Ne- şeli musikili karışık neşriyat, 23,20: Haberler. 713 Khz. ROMA, 421 m. : 21,45: “PRİMAROSA, isimli Pietrinin ope- ra temsili mütenkıben son haberler. ŞİMALİ İTALYAN GRUPU, 21,45:-Opera temsilini .nakil. 230 Khz. LÜKSEMBURG, '1304 m. Alman akşamı: 20,35: Taganni, 21: Haber- Ter. 21,20: Karışık Alman — musikisi. 21,35: 21,35: Konserin devamı. 22,10: aKrışık konser. 23: Oda müsikisi. 23,35: Dans plâkları. 592 Khz VİYANA ,507 m. 20,05: Haberler. 20,28: Föyton. 21,15: Viya- na filkarmonik takımı. 23,05: Radyo örkestra- Sı. 23,30: Haberler. 23,50: Konserin devamı, 24,45: Gece musikisi, (Plâk). 171 Khz. MOSKOVA, 1714 m. 11,15: Sabah konseri. — Musahabe. 18,30: Karışık konser; 22: Muhtelif dillerde neşriyat. 23,15: Dans musi- VİYANA SERGİSİ - 2-9 eylülde devam edecek Ayvru- panın merkez pazarıdır. Tafsilât ve ten- zilâtlı biletler için Galatasaray ve Ka- raköydeki Natta seyahat acentalıklarına müracaat . (1976) 5281 mı, yoksa toz yapıp burunlarına mı çeksinler. Tütün işlerin'n başçevirgeni (1) Hüsnü beyefendiye — tiryakilerin bu küçük dileğini saygı ile sunmağı üzerime alıyorum. M. SALÂHATTIN (1) Çevirgen — müdür. Mevlit İş Bankası memurlarından iken ge- çenlerde vefat eden oğlum Rifat Hâşi- min ruhuna ithaf edilmek üzere Teşvi- kiyede Teşvikiye camiinde 24 ağu&_m: İRTİHAL Kadıköy belediyesi baş hekimi Tev- fik Akif Beyin biraderi Istanbul Vi- lâyeti muhasebe kalemi mümeyyizi Refik Akif Bey müptelâ olduğu hastalıktan kurtulamıyarak Bakırköy hastanesinde dün vefat etmiştir. Bugün tenaze nama- zı (Istanbul) Yenicamide öğleyin kı- lmarak Eyüpte ailemezarlığına defne- dilecektir. Allah rahmet eylesin. MUESSİF BİR İRTİIHAL Diş doktoru Mazhar Hüsnü Beyin pe- deri esbak Aydın mutasarrıfı ve sabık Niğde Valisi Hüsnü Bey irtihal etmiş- cuma günü öğle p mevlüt okunacağından yavrumun arka-« y YAK İN Ö ğaRk vt bysl neğ rica ederim. tir. C i bugün saat onbirde Bey- voğlu'nda Imam sokağında Nuri Bey a- Ppak ara GAS Ü altı çocuklu hanedanı nasıl istiap &derdi? — Bütün aile hiç bir zaman bir arada oturmamıştır. Çocuklar do- ğar doğmaz başka — hanedanların yanına tahsile gönderilirdi. Ekseri- ya Rusyaya, sonra evlenirlerdi. Ni- kolanın odasında kraliçe Viktorya- nın, eski Alman İmparatorunun, Rus Çarının ve diğer hükümdarla- ryın imzalı res'mleri — vardı. Diğer bir resim de Nikolanın İstanbula zi- yaretini tasvir ediyordu. Nikola malüm olan şalvarlı kıyafetini giy- miş, nişanlarını takmış, bacakları açık, sağ ayağı önde, sol ayağı san dalyenin altında, sol elide belinde bir sandalyeye oturmuş. Arkasın- da da dört beş saray hademesi ih- tiramkâr bir tavırla elibağlı duru- yorlar. Tercüman bu manzaranın gürurile sarhoş oldu. Parmağile hademeden birini işaret ederek: — Abdülhamit, dedi. Hayatımda ilk defa olarak Ab- dülhamidi müdafaa etmek arzusu- nu duydum. Fakat tercümanın key- &| “yiın Odasından kraliçenin odasına “geçtik. Bir dan on altı çocuğ! arkası sıra dünyaya gelmesini gö- ren yatağa hayran hayran baktık. Sonra da çocuklar için ayrılan tek bir yatak odasını ziyaret ettik. Bir yatak, bir dolap, bir ayna, o kadar. Kızlar, erkekler, — yandaki odada doğuyor, çocuk — odasına geliyor. Yeni bir çocuk doğuncaya kadar burada yetişiyor. — Yenisi gelince bu çocuk tahsil ve terbiye için Av- rupanın bir payitahtına gönderili- yor. Sonra evleniyor. Kral oluyor. Kraliçe oluyor, prens, prerises olu- yor. Burası bir ana baba yuvası de- ğil, bir çocuk fabrikası. Kralın sarayını gördükten sonra Çetine'de her şeyi görmüş gibi idik. Bunun için saat dokuz buçukta ha- reket ettik. Kralım sarayına, Kralın ağacına, kilisesine, Çetine'ye sonun cu bir defa daha bakarken, Os- manlı İmparatorluğunun bu küçük devlet taslağı ile olan münasebetle- rinin tarih sayfaları birer birer çev- rîli)ıror_ ve her biri bir levha gibi fini bozmak ta istemedim. Nikola- kalnn.m—emri olmadan nasil olur birader ? — Anlaşılan siz de benim fik- rimdesiniz, fakat emir emirdir. di- ve yapmkkğı” düşünü Bek bu çocuğa kefilim. Yarına kadar bende dursun, yarın müddeiumu- mil'ğe, avukatlara gideriz, bunun kanuni şeklini sorarız. Ve jandarma zabitine kısaca an- lattı ki bu bir harp şehidinin kim- sesiz oğludur. — Öyle elmas altın emiyor. — Çalsa cebinde beş kuruşu o- Tur. — Götürün de yarın bir çaresi- ne bakarız. Yatsıya doğru eve geldiler. So- kağın başma gelir gelmez Sansa- ros durakladı. Bir köpek acı acı — ulumuyordu — ağlıyordu. — Haklı ağlıyor! Beni arıyor! Dedi ve yıldırım gibi eve koştu. İhtiyar karı koca anlattılar: — Bu nasıl köpektir? Çocuğun yatağını kokladı kokladı ağladı. Ne kemik yedi ne su içti. Bu köpek değil, sözüm öteyana olsun, sanki bir insandır! yor çalacağa sir gösterdi. Yazılmasına çizilmesi- inde canlanıyordu. — Üstünü — başmı sil süpür de yemeğini ye, erken yat. Yarın işi- miz var. — Beni götürecekler mi? — Hayır. Yanlışlık olmuş. Sansaros bu sefer korkmadı ama ne yemek yedi ne de sabaha kadar uyuyabildi. Ertesi günü bir avukat ahbabı söyledi: — Adliyenin hüküm sürdüğü de- virde değiliz. Bu işler hep idari ve keyfidir. Onun için gene idari bir yoldan halline çalışmalı. Sizin bu- luşmmuz güzel. Delilsiz, isbatsız bir suçlu var. Hattâ maznun bile de- ğil, İnsan insana — benzemez mi? Demek her vilâyette böyle bir tip- te veya ona yakın kaç çocuk varsa hepsini yaka paça oraya göndere- ceğiz. Siz bu cihetten hareket edi- nız. Ve netekim de öyle oldu. Hem fevkalâde bir tesadüftü ki bu şehir- de müddeiumumi ile jandarma ku- mandanı, polis ve mülkiye — âmiri biribirinin gözünü çıkarmıyor, bi- lâkis biribiri ile pek iyi geçiniyor- lardı. Onun için mesele halledildi. Müddeiumuminin müdahalesi te- ne, sorulmasına, delil melil istenil- Sansarosla Haklı kucak kucağa ae ee için Akay idaresinin Kalamış vapuru MUZAYEDE ILE SATIŞ 1934 Ağustosun 24 ncü cuma günü sa- bah sat 10 da Beyoğlu'nda — Ayazpaşa Alman sefareti karşısında Suzan Niego apartımanının 6 numaralı dairesinde mev cut ve Madam Blumberg'e ait gayet na- dide ve müzeyyen eşyalar müzayede su- retile satılacağı ilân olunur. Avrupa mamulâtı küçük Vitrinli ga- yet zarif yemek oda takımı, yünlü kadi- feden 3 parça kanape takımı, koltuklar, ve divan, yünlü kadife perdeler, mister ve istorlar, masif meşe ağacından güzel bir kütüphane, yazıhane ve koltuk, 8 parçadan mürekkep ceviz kökü ve aka- Ju kaplamalı müzeyyen — yatak oda ta- kımı, Küçük Hanımlara mahsus lâke şık bir yatak odası, hakiki Ingciliz mamülâtı 2 kişilik bronz karyola, güzel bir Vene- dik aynası, Çin ve Japon vazoları, sema- ver elektrik avizeler, gümüşlü ve kristal eşyalar, dolap karyola ve divanlar, “O- deon” markalı salon — gramofonu plâk- larile, gayet yeni halde — apartımanının tekmil baları, emaye havagaz o- cağı fırınlı, buz dolabı, “Frigidaire” e- lektrikli emaye buzlu yeni halde vesair haylı lüzumlu eşyalar. ÇAPRAST TELLIİ “IBACH” MAR- KALI ALMAN PIYANOSU, KIYMET- LI ACEM HALILARI VE SECCADE- LER, Pey sürenlerden yüzde 25 teminat alınır. Satış peşindir. Istanbul 6 incı icra dairesinden: Bir borçtan dolayi mahcuz ve paraya çevrilmesine karar verilen 2900 lira mu- hammen kıymetinde olan gayri mübadil bonoları 27-8-934 pazartesi günü saat 10 ilâ 11 re kadar dördüncü Vakıf ha- nında kambiyo ve menkul kıymetler borsasında satılacağından taliplerin ma- hallinde hazır bulunacak — memuruna müracaatları ilân olunur. (2043) Istanbul 6 ıncı icra memurluğund. :stanbul-_ : TÜRK LİSELERİ TENEZZUH TERTİP HEYETİNDEN : 24 Ağustos 934 Cuma günü Yalovaya tertip edilen gezintiye ait va- purun programımızı tatmin edecek şekilde teminine dığından bizzarure 28 Eylül 934 Cuma gününe tehir edildiği ve bu gezinti terem davetlilerimize maalitizar ilân olunur. imkân hasıl olama- temin edilmiş — olduğu muh- YENİ NEŞRİYAT Holivut Holivut'un 22 ağustos nushası önü müzdeki mevsim göreceğimiz filmle! mevzu ve en mühim sahneleri ile son sinema haberlerini havi olmak if şar etmiştir. e | Usküdar icra memurluğundan : Beykoza tabi ömerli nahiyesinde £ zinocu Hüseyin Ef, ye. Yusuf ef. ye | lira 98 kuruş itasına borcunuzdan * layi ikametgâhınızın meçhuliyetine deme emrinin zahrındaki — mübaşir ! nin şerhinden anlaşılmakla bir ay mü detle ilânen tebliğe karar — verilmişt Terihi mezkürdan itibaren ilâmsız öt me emri makamına kaim olmak — üz€ bir ayı tecavüz eden 10 gün zarfındâ asale veyahut tarafınızdan bir vekil £ dermediğiniz taktirde ödeme emri hi mü infaz edileceği ilân olunur. Üsküdar icra dairesinden : Tamamına ehlivukuf tarafından bel metro murabbarna iki lira kıymet tâ tir olunan Beşiktaşta teşvikiye mahall sinde eski bostan yeni Gülistan sokağ da 4 yeni 16-42-1 No, lu malumun B , dut 101 metro murabbamda müfrez İ kıta arsanım tamamı 2280 No, lu & nuna tevfikan açık artırmaya vazedil!i tir. Satış peşindir Müterakim vergi © kaf borçları ve tanzifat ve tenviriye ? teriye aittir. Müşterilerin kıymeti M hamminenin yüzde yedi buçuk nisbel de pey akçeleri vermeleri icap eder. tırma şartnamesi 12-9-934 - tarihine # sadif çarşamba günü divanhaneye tal edilecektir. Birinci arttırması 26-9-9! tarihine müsadif çarşamba günü saat ' den 16 ya kadar Usküdar icra dairesii de icra edilecektir. Arttırma bedeli kt Bir borçtan dolayı mahcuz ve para- ya çevrilmesi mukarrer bir adet kuyruk- lu piyano ve ev eşyası (Kanape tılınnı, halı büfe, kadife perde, masa, komodin ve saire) 28-8-934 tarihine müsadif sa- İt günü sabah saat 10 da Beyoğlunda Polonya sokağında Suzan apartımanı- nın 2 No, İr dairesinde açık artırma su- retile satılacaktır. Taliplerin — yevm ve saatı mezkürde mahallinde hazır bulu- nacak memuruna müracaatları ilân olu- nur. (2040) Devredilecek ihtira beratı #SaK yağı Kez kalan üDA meti muh yüzde 75 şini bi duğu taktirde üstünde — bırakılır. AF taktirde en son arttıranın taahhüdü bi kalmak üzere arttırma 15 gün dal temdit edilerek 11-10-934 tarihine sadif perşembe günü aynı saatte icrâ ! dilecektir .Arttırma bedeli kıymeti © hammenin yüzde 75 şini bulduğu ş: tütünde birailer ddi taktirde _ğı o. lu edilecektir. 2004 No. lu icra ve iflâ$ | nun 126 cı maddesi mucibince — ipot alacaklılarla diğer alâkadaranın ve irl fak hakkı sahiplerinin gayri me | zerindeki hakları ve hususiyle faiz | masatife dair olan iddiaları evrakı mü piteleriyle birlikte nihayet 20 gün 7? — fında icrâ dairesine bildirilmeleri 24 taktirde hakları tapu siciliyle sabit © mayan alacaklılar satış bedelinin pay! larından hariç kalırlar lâkdarnın * tira için istihsal edilmiş olan 8 Kânune- vel 1921 tarih ve 3275 numaralı ihtira beratının ihtiva ettiği hukuku bu kere başkasına devir veyahut icara verilmesi teklif edilmekte olduğundan bu hususa dair fazla malümat edinmek isteyen ze- vatın Istanbul'da, Bahçekapu'da Taş h da 43-48 larla ürakk t 1 V| i ilân idarehaneye ve iflâs K.nun mevadı mahsusasına " fikan harekte etmeleri ve daha faıll'l Tümat almak istiyenlerin 934-12 No: d ü tmeleri ilân olun” > (2037) H | yay Fatih Sulh 3 üncü hukuk hâkimliği' den : ! K £ € mah? d b y olunur. (2035) LISAN DERSİ Türkçe bilen bir genç madam Fran- sızça, almanca dersi veriyor. “La Tur- gule gazetesine H. M. rumuzu ile mü- racaat. 5360 A lesinde Y şi kağında 45 M ralı honede mukim Fatma Memdull" nima ayni hancde mukime övey ll"J Nevres hammın 22-8-934 - tarihinde ” baren vasi tayin edildiği ilân olunur: — (2053) sene daha kimse arayıp sor Sansaros evden çılşmıyordu. E- sun bey gibi ağır sakat ol lar orada muayene edildikten '_d vin toprak avlusu genişç lduğ için Haklı ile akşama kadar bu av- luda oynıyorlardı. Zabit ona gaze- te, kitap falan da getiriyordu. Ihti- yar karı koca da Sansarosu sevi- yorlardı. Veli aşa Veli yukarı, var- sa Veli, yoksa Veli... Onun hatırı için de Haklı tıka basa geçiniyor- du. Hele köpeğe yaptırdığı oyun- lar bütün komşulara duyulmuştu. Bir gün ihtiyar kadın ahladı of- ladı. — Çarşıda şimdi bulunmuyor ki... — Ne oldu Takuhi dudu! — Pazarlık kara entarimin ya- kasındaki bütün karataş düğmeler kopmuş. Ne ettim ki kopmuş ola- cak. Acap pencere — kenara falan sürtündüm de koptular. Bahçede komşu çocuklarla oynı- yan Sansaros bunları işitmemez- likten gelmişti. Fakat içinde ustu- ralı bir heyecan vardı. Bursa yolculuğu çıkmcayn'kıdu' ra yapma ayak, kol takılmak 1f Viyanaya gönderileceklerdi. G" zabit te bu arada idi. Burıaylâ mek için Sansarosun masraf! " şey değil ama Haklıyı ne y.pdı Irydı? Ona da bir çare hul(ıııııı Sansaros: — Sakın kımıldama! # Diye tenbih ettikten ıonl'E,," diye forguna verdiler. Haklı kl# Üt tetasi önincüy | gik demedi. Fakat gece iıuığ karşısındaki kahvede sepeti . * * D evin başka | ş b ş çıkmadı. Bursada Çekirgede büyük Çekirge palas oteli derli toplu bir zabitler nekahathanesi yapılmıştı Sıhhi teşkilâtı da vardı. Sakat, ya- ralr, hastalıktan henüz kurtulmuş sallat oldun! ıîıdd Bu $? bacağı kesilmiş! Takma a: — Ne İttihatçıları müdür gündür sakırga gibi hepimiz* * bir istediğim yok evlâdım. la başlama! Oğlun — zabitmiş' ler! zabitleri perakendelikten lmrğuıp — Hanım! ne ç iı;iyorsu“ ğ — Benim kendim — için — Anladık efendim! Gene l”î,'ı: İttihatçılar Viyanaya gönw Onu Türl; ordusu göı?d Ğ

Bu sayıdan diğer sayfalar: