IP Şe lan bir seyahat programı, yolculu- ğun üçüncü gününden sonra tatbik edilememeğe başladı. Bu tecrübe- den bir hakikat daha öğrendik ki otomobil ile seyahat ederken prog- ram ile yürümek müimkün değildir. Program ancak vapur ve şimendi- fer yolculuğunda ve belki de Gar- bi Avrupa'da şimendiferle dolaşır. ken yapılabilir. Yugoslavya da da- hil olduğu halde bütün Balkan memleketlerinde sabah yola çıkıl- dığı zaman akşama nereye varı- lacağını kestirmek kabil değil dir. Hergün gidilebilecek me- safe yolların vaziyeline tâbidir. Yüz kilometrelik mesafe yolun vaziyetine göre, bir buçuk saatte de gidilir. Beş saatte de. Bunu bild ğim içindir ki tem- muzun yedinci günü sabahleyin saat dört buçukta Kralyevo'dan harcket ettiğimiz zaman akşama Mereye varacağımızı bilmiyorduk. Bildiğimiz şu idi: Kralyevo'dan hareket ettikten sonra Raçka, Mit-! roviça, İpek üzerinden Podgoriça Bu ve Çetine'ye kadar gideceği yol dört yüz ile dört yüz el metre arasında bir mesafe idi. Kralyevo'dan Raçka'ya kadar | seksen iki kiolmetrelik yolu tahmin yor.chisinlir körleiyör. Düsmabil ettiğimizden çok iyi bulduk. Yu- goslavya bu yola çok ehemmiyet verm ştir. Yeni nehir kenarını takip ederek ve iki tarafı yüksek dağların arasından geçerek yolcuyu bir buçuk saat içinde Raçka'ya getiriyor. Bu dağ geçitlerinde yapılan muharebeler namına dağların üstüne bir çok âbideler dikilmiştir. Kralyevo - Raçka yolculuğu çok rahat geçti. Bundan ümitlenerek akşama Çeti- ne'ye varabileceğ mize ihtimal ver- dik. Fakat Raçka'dan sonra yol ayni halde devam etmedi. Şose bo-! zuldu. Ekser Yugoslav yollarınm bususiyeti olan eğreti ve üstünden silindir geçmemiş taşlara geldik. Bu taşlı yollar bir taraftan otomo- bili sarsıyor, diğer taraftan da lâs- tikler için çok çetin bir imtihan o- ” luyordu. Altmış beş kilometrelik fena yoldan sonra Mitroviçe'ye geldik, Mitroviçe, Osmanlı İmpa- ratorluğundan ayrıldığı zaman na- se gene o haldedir. Dar ve pis sokaklar. Fesli erkekler, çarşaflı kadınlar, ISTANBUL plâkası bu şehirde bir heyecan uyandırdı.Halk evlerden sokaklara atıldı. Mağa zalar, dükkânlar, kahvehaneler, camiler boşaldı. Sokaklar mahşer gibi kalabalıklaştı. Artık ilerliye- mez bir hale geldik. Durduk. Etra- fımuzı alan halk ile görüşmeğe baş- ladık. — Gazi nasıldır? Mustafa Ke- mal ne yapıyor? Yüzde doksan halkın öğrenmek istediği bu idi. Bazısı İSTANBUL yazılı plâkayı okşuyor. Bazıları Turing Kulübün ay yıldızlı işaretini temizliyor. Bir müddet dinlendik. ten sonra ilerlemek istedik. Fakat Mitroviçe'liler hâlâ İSTANBUL ya Zılı plâkanın manzarasma doyma- mışlardı. İçlerinden biri bağırdı: Sansaros hem mısırı hem kahve venkli, kâğıttan yirmi beş kuruşu- nu alınca sevindi. Tek bacaklı za- bit Sansarosun yanma geldi. Boyu- na posuna, yüzüne gözüne dikkat. le bakıyordu. Tanımak istiyordu. Sansaros titremeğe başladı. Zabiti tanımıştı. Hancınm verdiği haber üzerine kendisini darüleytama yer- leştiren, güzel, dinç zabit işte bu tek bacaklı, sıska zabitti. — Oğlum senin adın ne? — Veli. — Sen darüleytamda bulundun mu? — O nedir ki? — Hani yuva derlerdi. * » — Bilmem ben onu, — Ben seni tanımak istiyorum. — Bilmem, Ben danalı ineğimizi çaldı'ar da onu aramağa geldim, da! — Doğru söyle! — Ben valan bilmem, da! Sen Karadenizli misin? — Neresi ora.ı. Seyahat intibaları : a Otomobille Avrupada 9000 kilometro Avrupa yolunun en çetin yolu Çetine yoludur.. İstanbulda binbir itine ile yapı” | yapılış bir şose | — Açılın, dedi. Beylerin gidece- ği yol uzundur. Açılın açılın. İki kuvvetli kolu ile halk kitlesi- ni yarmağa başladı. Sonra da önü- müze düştü. — Arkamdan geliniz, dedi. Bu gönüllü delilin arkasına ta- kıldık. Yavaş yavaş ilerledik. Reh. ber önde, sesinin çıktığı kadar ba» ğırıyor: — Yol verin, Aaçılın. Biz de arkadan boru öttürüyo - ruz. Mitroviçe'nin merkezine ka- dar geldik. Burada benzin aldık. Türk parası kendi memleketimiz- de imiş gibi almıyor. Burada Türk lirasını otuz beş dinara bozuyor - lar, Benzinci ile de hasbühal ettik- ten sonra tekrar önümüzde bağı- ran ve çağıran rehberin delâletile Mitroviçe'nin dar sokaklarından çıktık. Bu şehirden çıktığımız za- man saat onu bulmuştu. Yani beş buçuk saatten beri yolda bulunu- yorduk. Mitroviçe'den İpek'e kadar iki saatlık yol çok çetindi. Bir defa ş0- se fena idi. Sonra küylüler hayvanlerile beraber yolları almış- | lar. Bize geçecek yol kalmamıştı. | Her bir kaç dakikada bir durup | yol açmak lâzımgeliyordu. Boru çaldığımız zaman hayvanlar ürkü- bunların nazarında rahatlarmı bo- zan bir belâdan ibaretti. İki saatlık taşlık yollardan son- ra tam öğle vakti İpek'e vâsıl ol- duk. Şehir hududunda bizi durdu. ran bir jandarma İSTANBUL plâ- kasını görür görme — Türktürler, miz zaman yollardaki balığının mânasmı daha dık. Meğer bizim bu kasabaya var. dığımız yedi temmuz bir panayır günü im ş. Şehrin meydanı,beyaz, keçe külâhlı ve malüm olan Arna- vat kıyafetli köylüler ile hıncahımç dolmuştu. Kum atsanız bir tanesi yere düşmez. Bu kalabalık karşı- sında bizim boru çalmamız, düdük ötlürmemiz bir fayda vermedi. Kimsenin otomobil geldiğinden haberi bile © olmuyordu. Nihayet Mitroviçe'de olduğu g'bi burada da önümüze bir adam düştü. — Çekilin, açılın, diye bağırma. ğa başladı. İpek'teki kalabalığı yarmak daha güç bir iş oldu. Bir aralık birkac köylüyü çiğniyecek gibi olduk. Fakat birinci vites ile yavaş yavaş yürüyerek küfelerin, çuvalların, hayvanların arasından geçerek Corso oteline geldik. Otel sahibi mükemmel türkçe konuşuyordu. Yemek listesini is - tedik. Böyle bir şey olmadığını, çorba, et ve kavundan ibaret bir “tabidot,, yemek olduğunu öğren- dik. Filhakika yedi buçuk saat yolculuk yapan ve belki de daha yedi saat yapacak olan bir yolcu için de olsa çorba, et, kavun kâfi- dir. Fakat ne çorba çorbaya, ne et ete, ne de kavun kavuna benziyor. yet'in romanı: 59 Yazan: AKA GÜNDÜZ Genç zabit Sansarosun şivesin- MILLIYET ÇARŞAMBA 22 AGUSTOS 1934 Boş öğütlere karnı- mız tok! Bugün bir tramvay arabasının camında şu yazıları okudum: “Eleyi efe yapan incirdir!,, “Üzüm yiyen gürbüz, taze, dinç olar.!,, Bunun böyle olduğunu biz de bi- Üiriz, Üzümü inciri ucuza | satın ala- | bilsek bol bol yiyeceğiz. İzmirde kurutulmuş incirin kilo- su altı kuruşa satılırken burada ta- ze incirin kilosunu otur kuruştan aşağı vermiyorlar. Çavuş üzümü yerinde 3 buçuk... burada 20-25... Gürbüz, taze, dinç olmağı hep iste. riz, Eleyi efe yapan incirdir sözüne inanırız. Gel gör ki bir çoklarımız, yemi. şe pata ayıramıyorlar. İçinde böyle öğütler | saklıyan kâğıtları gözlerimizin göreceği yer lere asan barım çekici (İ)leri, üzü. mü inciri ucuza satmağa nedense bir türlü yanaşmıyorlar. Kilosunu toptan 5 kuruşa al, teker teker yir- miye, yirmibeşe sat!. Sonrada: — Üzüm incir yeyin! diye bağır. Yalnız üzüm incir için değil bütün yem'şler için söylüyorum. Satıcı ile alıcı © arasına girenler ortadan kalkmadıkça İstanbüllula. ren dörtte üçü daha yıllar yılı ye- mişi küfede görecekler. — Üzüm y'yiniz!, Başüstüne.. Yiyelim.. Yalnız na- sıl yiyelim? Sekiz on kişilik “bir barka (2) yetecek üzüm en aşağı 3 kilo olma- | İh. 3 kilo üzüm altmış kuruş eder. | Bu para ise o imei barkın bir günlük satıcılarından öğ- renecek değiliz. Bu boyalı efe anağu (3) larına giden para ile yemişçiler daha asığ- (4) bir iş yapamazlar ma idi, diye | düşünüyorum.Bilmem siz ne dersi. | niz ? M. SALÂHATTIN (1) Barım çekici — Kabzımal, (2) Bark — aile, (3) Anagu — re- sim, (4) Asığlı — faydalı. ............. du. Bu yemeğin en iyi tarafı Yu- goslavya'nın bilmem hangi tara- fından gelen bir şişe madensuyu idi. Yediğimiz etin ne eti olduğu- nu bilmiyorum. Şunu biliyorum ki Çetine dağlarının taşları ve viraj- İarı bile sekiz saatlik bir yolculuk. tan sonra bu eti hazmettiremedi. İpek'ten de merasimle ayrıldık- tan sonra dağlara tırmanmağa başladık. Karadağ'a geliyorduk. Bu yolların mühendisliği cidden çok iyidir. D.k bir dağ üzerine tat- İr meyilli ve çok virajli yollar yap- rgasını biliyorlar. Fakat yolların üslünden silindir geçmemiş, ceviz büyüklüğünde taşlarla döşenmiş - tir. Bu, hem lâstikler için çok fe- na,-hem de eğreti olduğundan oto- mobil için tehlikeli bir yoldur. Yetmiş altr kilometrelik taşlı ve dik bir yoldan inip çıktıktan sonra saat dörtte Andriyeviç denilen ka- sabaya geldik. İstanbul'dan çıkalı bu kadar yavaş katettiğimiz bir yol olmamıştı. Fakat yolun daha fena kısmı bundan sonra gelecek- Zabit Sansarosu karşıdaki zabit- ler nekahathanesinin okuma salo- nuna götürmek istedi. — Şimdi gidemem. Haklı daha karnını doyurmadı. — Haklı olan kim? — Köpek. Eli ile ayaklarınm dibinde keçi den Karadenizli olduğunu anlamış. tı. Mektebe yazdırdığı küçük EE cuk ta Karadenizli idi. Bu mutla- ka o çocuktu. Gerçi | yıllar geçti, ama, Kim bilir niçin kendisini sak. lıyor. Çocuğu bir kenara çekti. “ Firm cıdan bir kızarmış keçi kellesi aldı. Biraz da kara ekmek verdi. Başka şeylerden konuşmağa başladı. Ağ- zından lâf almak istiyordu. Fakat Sansaros bütün zekâsmı toplamış, tek kelime kaçırmıyordu. Korku. yordu. Nihayet yalandan tehdit etti: — Sen o çocuksun, ben seni po- lise teslim edeyim de senimektebe gön: > Sansarosun gözleri halka halka büyüdü. Yalvaran bir sesle: — Beni oraya gönderme, Ben © çocuk değilim. i — Ki öyleyse? Doğru söy- lersen sana bir şey yapmıyacağım. — Burası çok kalabalık. kellesinin kem klerini çatırdatarak yiyen köpeği gösterdi. Zabit hafif. çe gülerek bekledi. Haklı karnını doyurdu. Şadırvanı yalağından birde su içti. Kuyruğunu (hazırım) diye sallamağa başladı. salonu tenha idi. — Söyle bakayım (şimdi bana, sen kimsin, nesin? Ama yalan yok! — Ben mi? ben... Epeyce uzun düşündükte ra tekrar: Si a — Ben mi? dedi. Ben... şey.. ben hırsız Sansarosum. — Hırsız mı? — Evet, — Sen hırsızlığı nerden öğren- din? —Bilmem. Dedi ve elini kolunu şöyle etra- fında bir dolaştırdı. — Sen ne ? Zabit me: şt. — Ben mi? ben. şey.. düğme çalarım, —Ne düğmesi. iye Haberler. 2245: Yaylı sazlar heyeti e Siyam musikizi. sakil, 230 Haberler. 23,16: 2S BÜKREŞ, 384 m. a neşriyatı. 19,05: Hafif mu 20,15: Radyo orkestrası. 5 Viyelenmel konseri. 2148 27, Taşanni, 2230: Karışık solo ,30: Kahvehane konseri, ZU: Kanfers Konferans. Brave Menseh o denkt an sih selbet xwletet,, 20,30: YENİ TÜRKİYE (Doçent Dr Herbert Deda tarafmdan konferans) 21: 21,10: Dans mu 2320: Haberler. 713 Kh, ROMA, 421 m. 2145: Karışık konser. 2230: “Sogno (ma forse no), isimli bir perdelik piyes, 23: Dans il Haberler. ütenkaben dans mu- RG, 1304 m PA. 21: Dünya ha Muharrirleri davet İstanbul Mathunt Cemiyetinden: Şehrimizde çıkan türkçe güzeteler. de çalışan muharrir arkadaşların 23 A. ğuntos 1934 perşembe günü saat 10,30 da cem merkezini teşriflerini rica e- iz. Bu toplantıda, vazifeten şehri. a gelmiş bulunan, Matbuat Umum müdürlüğü müşavirlerinden Sadri E. ten Boy mesleğe ait işler | hakkımda arkadaşlarla müsababeler yapac giilliyef | Asrın umdesi “ MİLLİYET ” tir, “ABONE ÜCRETLERİ Türkiye içim Meriş işin 5 LA Ga larin mes'aliye- tini kabul etmez. ti: Virajli ve dik Katadağ yı ni tuttuk, Hepsi, silindir yüzü gör- memiş taşlı yol'ar. Podgoriça'nın yolunu tutmuştuk. Virajların sonu gelmiyecek gibi tırmanıyorduk. Sanki gökyüzüne çıkıyoruz. o Yüz kilometre kadar (o gittikten sonra nihayet dümdüz ( bir ova içinde Podgoriça'yı gördük. Bu şehre vardığımız zaman saat yediyi ge- giyordu. Hiç te gözümüzün alma- dığı bir olelde kalmaktansa Çeti- ne'ye kadar gilmeğe karar verdik. Öğrendik ki Podgoriça ile Çetine arası kırk beş kilometre kadar bir yolmuş. Bu yolun on kilometresi dümdüzdür ve saatte seksen kilo- metre üzerinden ilerledik. Sonra daş en çetini geldi.Niha- yetsiz virajlar. Eğreti taşlarla dö- şenmiş ve çok dar bir yol. Issız, sarp ve çıplak dağlarm içinden yukarıya doğru çıktık. Gece oldu. Karanlık bastı, Kapkara, vahşi ka- ya parçalarından ibaret olan bu yolda bir kartal yuvası gibi dağın zirvesinde yerleşmiş olan . —Ben.. şey.. ceket, palto, panta- lon düğmesi çalarım! o Hırsızım ben! Bana hırsız Sansaros derler, da! Sansarosun gözleri önce yaş dol- du, sonra birdenbire kupkuru kesil- di ve parpar yanmağa © başladı. Genç ve bacağı kesik zabit bunları gördü. Bir cemiyet faciasının kar- şısında bulunduğunu hissetti, — Anlat bana, sen nasıl ve ne- rede hırsız oldun? Sansaros birdenbire baklayı ağ- zından düşürdü: — Ya.. dedi. Anlatayım da son- ra beni gene ( yuvaya mı göndere- sin! Ben oraya gidersem beni öldü- rürler bu sefer! Ağzından kaçırdığı bu sözleri, söyledikten sonra anladı Kırdığı potu tamire kalkışrken © zabit hiç bir şey anlamamış gibi göründü, fakat hepsini anlamıştı. — Ben seni hiç bir yere gönder. mem, Korkma, Sen kim olursan ol. Yalnız bana hırsızlığı nerede öğ- rendiğini söyle, — İşte orada, — Nasıl öğrendin? — Bilmem. — Neden hırsız dediler? — Düğme oynadığım için, Haberler. *. Harik Hayat Hali tasfiyede Umum Müdürlük 24188 Umumi kâtipl k 22851 Murakaba heyeti 21091 Muhasebe şubesi 22842 Hukuk Şubesi 22840 Kız v8 erkek Alman Terbiye ve tedrisatının müracaat edilebilir. Telefon : 600 metre yerli mali kanaveçe edileceğinden talip olanların nümunesini görmek üzere gün İstanbul Adliye Levazım lan 25-8-934 tarihine müsadif tanbul Vilâyeti muhasebecil iğinde müteşekkil alım komisyonuna müracaatları. (4981) j aaramaserasasesasareaeeaesiseeesesasasez ye doğru ilerliyoruz. Her dakika bir saat gibi uzun geliyor. Lâstik patlarsa, o dik virajlarda ve gece- nin karanlığında tekerleği değişti- remiyeceğimizden korkuyorum. U- zaktan İşkodra gölünü gördük. Is- sız dağlarım arasında bu bile bize eski bir aşina gibi geldi. Bir dağ bir dağ daha. Hâlâ Çetine yok.Yol- larda gezinir o insanlar gördük. Mutlaka yakında bir şehir vardır. Yoksa acaba Çetine'yi yanlışlıkla geçtik mi? Biraz daha ilerledikten sonra saat dokuz buçukta ansızın kendimizi şehrin içinde bulduk. Bu Çetine, bir kaç yüz metre ka - linciya kadar görünmiyen bir kar. tal yuvasıdır. Grand Otelin önüne vardığımız zaman, Spidometre'ye baktım, Sabahın saat dört buçu - ğundan akşamm dokuz buçuğuna kadar dört yüz kırk üç kilometre- lik yol katetmişiz. o Ön yedi saat devam eden bu yol, bir buçuk ay- lık seyahatimizin en müşkül ve en çetin yolu idi. A.Ş Sansaros; hırsız Sansaros oldu- ğu ve düğme (oynadığını pekâlâ biliyordu. Fakat niçin ve nasıl hır- sız olduğunu anlatamıyordu. — Ben seni yanıma alırsam be- nim de paralarımı, düğmelerimi ça- lar mısın? — Sen bana hirsız demedin ki... — Benimle oturur musun? — Benim Haklım var. Onu ne yapayım? — Haklıyı çok mu seviyorsun. — O çok iyi bir köpektir. — Onu da beraber alırsam. — O çok kemik yer. -— Veririm. — Ya beni tutarlarsa. — Kurtarırım. — Ben hırsız Sansarosum. — Ben de seni hırsızlıktan kur- taracağım. Sansaros zabitin ilikleri harp ni- şanlarının çeşit kordelaları ile do- lu göğsündeki mat düğmelere bak- tu, Bacağmı siperde bırakan zabit, babasını siperde, anasını Kop Bal- kanmın karlıbaşında bırakan San- sarosla birleşti ve Haklı (o ikisinin üstüne sıçrayıp elerini yaladı, ya- ladı, 'Nekahathane dolu olduğu için Kaza Sigortalarınızı Galatada Ünyon Hanında Kâin UNYON SIĞGORTASINA yaptırınız. Türkiyede bilâfasıla icrayı muamele etmekte olan ÜNYON Kumpanyasma bir kere uğramadan sigorta yaptırmayınız. Telefon : Hali tasfiyede İstanbul Liman Şirketinden: Hali tasfiyede bulunan şirketimizin mevcut telefon numero- ları 258-934 Cumartesi gününden itibaren aşağıda yazılı num€- rolara tebdil edilmiş olduğu ilân olunur. Beyoğlu - Tünelbaşı - Yeniyol MAARİF VEKALETİNCE MUSADDAK : 1 — Tam devreli lise ; 2 — Orta Ticaret mektebi 3 — Lisan öğreneceklere ihzari sınıflar. Türkçe - Almanca - Fransızca mecburi, İngilizce ibtiyaridir. Ortamektep ve Lisenin resmi bakaloryasına hazırlar. Tedrisat 10 Eylülde başlıyacaktır. Kayıtiçin : 3 Eylül pa- zartesi gününden itibaren öğleden evvel 8 den 12 ye kadar müra- cant edilmelidir. Fazla tafsilât içinher gün mektep idaresine 44941 - 44942 Istanbul Cumhuriyet Müddeiumumiliğinden: Taşraya sevk edilecek defatir veevrakı matbua denkleri nin imalinde kullanılmak üzere mevcut Otomobil ve 4.4888. 4647 Liman Şirketi Kabotaj Şubesi 44861 Muamelât şubesi 44862 Vesait ve hareket 44863 şubesi Su Subesi 44864 ve ticaret mektebi Lisesi ciddiyetile tanımıştır. (2005) nümunesine pazarlık suretiyle mübay#* dairesine ve pazarlık günü 6" cumartesi günü saat 14 de İf” Kadastro mektebi Müdürlüğünden! Kadastro Mektebi Riyazif? Şubesi 931-932 senesi mi larından 71 numaralı 5. efendinin serian mektep İd” resine müracaatı lüzumu il8# olunur. (4963) 7 taci Tera memurluğamdan: BEİ cuz paraya çevrilmesine karar veri 7240 adet tahin sandala ve a Gİ örün ll öğe yakl inan, ELİ yaa, eril ve tavla 1 - 9 - 504 SEİEİ ne müsadif cumartesi yönü meki tan itibaren birinci açık arttırma MÜ le Sandal bedertninde paraya #9, mealen ei ilân olunur. (2034) bacağı kesik zabit dışarıda bir" i tutmuştu. Tehcir edil ç ermeni katoliği olan ev sahibi yar kocası mutpağın daki oda gibi yerde Sansar0s? vg tü yalınkat kilimli bir kerevet zırladılar. Haklı, yerini kendi “if muştu: Kerevetin — allına 4 yattı. Zabit Sansarosla çok konut. yordu. Fakat konuştuğu vakar tatlı konuşuyordu. Ona izin e dan bir yere çıkmamasını mişti. — Senin hırsız olmadığın" biliyorum Sancaros. Fakat seytana uyarsın bir şey Yaptıktan sonra hemen söyle, çaldığını sahibine £ lim. Yaparsan, yapmazsın 8 yaparsan ve bana haber sen, sana bir şey (o yapman” mem, söğmem, yalnız ne . bilir misin? * ii ARİ Si, ; Sansaros ge as ne yapacağını bekledi. “ — Sadece Sansaros, sdundijif nim bir oğlum yok, derim; kaçarım. , Sansaros fırladı ve gözleri ça aça: