İ Londra mektupları İ İngilterede Yerli malı davası LONDRA: 24 -5 - 934 — Açılı şının bilmem kaçıncı yıldönümünü kutlulayan büyük müesseselerden biri, bu münasebetle (bulunduğu semte bir bayram manzarası verdik ten başka; mağazasının ide bir düğün evine döndürmüştü... Her mal, zeng'n bir çehizin teferruatı- gibi gözalan ve yüz güldüren bir şe kilde teşhir — ediliyordu.. Birçok manken kızlar, birçok yeni moda tuvaletleri giyerek dolaşıyorlar; halkın gözü önüne konmuş kürsüle re inip çıkıyorlar, hiç olmazsa bir iki bakıcıya elbisenin fiatini ve baş ka renkleri olup olma: Mankenler'n döndüğü yerin etra- fında kalabalık gittikçe artıyordu; biz de bir kenardan bakıyorduk.. Her kostüm, her manto ve her ma- yo, alâkayla karşılanıyor ve verilen izahat can kulağile dinleniyordu; Her zarif şey, teşhire çıkınca he- | men bütün İngiliz yüzlerinde kor- kak b'r süphenin ve âni bir tered- düdün işmizaz ve istifhamı dolaşı- sıyordu; Mankenden evvel radyo- ya göz çeviriyorlar ve kulak veri- yorlardı; ii England of British ma xxx, cüm'esini duyunc m yarak daha rahat ve Ekim seyre koyuluyorlardı.. Her man- ken çıktıkça kalabalık biraz daha arttı. Fakat vaktâ ki; radyo, Liyon ve Japon ipeklilerinin son Paris mo dasını ve Japon taklitlerini teşhir edeceğini haber verdi; sinsi ve na- fiz bir İngiliz protestosu hal'nde kalabalığın birdenbire silindiğini ve yalnız ecnebilerin eski tecessüs Is yerlerinde kalmış olduğunu gör- düm; sabah'ey'n, Hakimiyeti liyede Ankara Palas salonlarında Paris modellerini ve Liyon ipekli- lerini teşhir eden kadın terzilerin ilânlarını okuduğumu hatırladım.. Yüzümün kızardığını itiraf etmeli- | yim!., Eve bu hava içinde döndüğüm zaman; Ankarada sevdiğim bir ka- | dından gelmiş uzun bir mektupla “Varl'ık,, mecmuasının yeni çıkmış bir nüshasını buldum.. Mektup, tah min ettiğim g bi terzilerin sergile- rinden bahsediyor ve satın aldığı | ağır, mükellef ve şık Japon veli- yon ipeklilerinin kendisine ne ka- dar yakıştığını ve dar olduğunu ballandıra ballandıra © anlatıyordu.. Duydu- ğum h'ssi en açık bir tek kelime ile ifade etmek istersem: “Tiksinme,, diyebilirim.. İlk defa ona içimden “zavallı hantmefendi!,, diye murıl- dandım.. “Monşer bey, ii bir kadın tipi. Bumu veya dedikodu yapmak için söyle. vayi tesir eder, O zaman, Vekili Şükrü Kaya Beyefendin. Meclisteki beyanatları nn mevzuu. bahsettikleri fuhuşla ve dilencilikle mücadele sahasında da büyük adımlar atılmış olur. Çünkü istatistikler bize göstermiş. tir ki ve istatistikçi müteveffa M. Camile Gocguart ta bize bunu bir “Etade” ü ile isbat etmiştir ki Fuhuşla, hayat pahası arasında sıkı zevkine ne ka- | bir münasebet, bir rabıta mevcut- tur. Bu itibarla hayat pahası için yapılacak mücadelenin memlekât için her cihetten mühim faideleri olacaktır. Mümtaz FAİK | KİBARLIK Bizi bilirsiniz, Oben ve karım o kadar hasis insanlar değiliz. Piyan- godan da yirmi bin lira elimize ge- çince, hayatımızda deği - şiklik oldu. Bir defa ben ilk iş ola- rak on beş seneden beri dirsek çü- rütüp, göznuru dökerek çalıştığım daireyi terkettim. Fakat müsterih olnuz, öyle küstahane bir tavırla çıkmadım. Hakkımdaki muamele- lerinden hüçbir zaman şikâyet ede- miyeceğim müdüre (o karşı azami nezaketle mevkiimi terketmek mec buriyetinde olduğumu anlattım. O da beni dinledi ve kararımı tasvip etti. — Hakkımız var bey kardeşim, dedi. l Dikkat ediniz, oilk defa bana | “bey kardeşim,, diyordu. Eskiden sadece ismimi söyler, o geçerdi. Bunlar gerçi küçük farklardır, fa- kat ne de olsa insanın hoşuna gi » diyor. O ânda içtimai mevkiimin bir puvan daha yükseldiğini hisse- der gibi oldum. Dahası var. Oturduğumuz küçük | apartımanı içtimai vaziyetimizle mütenasip bulmadık. Daha geniş, daha semtli bir apartıman bulduk. Yeni apartımana iyiden iyiye yer- leştiğimiz günlerden bir gün karım dedi ki: — Doğrusu, bu koca apartıman- da ben dünyada ev işlerinin için - den çıkamam. Artık bulaşık yıka - maktan, tahta silmekten bıktım. Bir hizmetçi alsak, sanki ne olur? Bu sözler bana pek mantıki ve | yerinde göründü. Bir gün müstahı- | demin idarehanelerinden birine git tik, Karım orada istediğini anlat - te: Ciddi bir kadın olacak, dedi, ev ek başına başaracak ehil —— —————— | metçi hali yoktu : MİLLİYET ÇARŞAMBA 30 MAYİS 1984... İdarehanenin müdürü başını ka- şıyarak düşündü, defterlerine bak- ta: — Hanımefendi, tam arzu etti - iniz gibi bir kadın var. Uzun müd- det kibar ailelerde bulunmuş. Ya - rın kendisini size gönderirim. Hakikaten ertesi gün bir kadın geldi. İsmi Nazife imiş. Ne ihtiyar- dı, ne gençti, ne güzeldi, ne çirkin- di, hal ve tavrında yüksek aileler- de çalışmış olduğunu gösteren bir eda vardı. Karti aliba sualinin tesirini pek hı Siz müsi — Hizmetçi değil hanımefendi, fam dö şambr olarak beni buraya | gönderdiler. Müstahdemin © idarehanesinin müdürü bizi aldatmamıştı. Hakika- ten bu gelen kadında hiç bir biz - — Ben daima şimdiye kadar hep i işlide oturan aile - V akat bugün hacizler, para sıkınlısı...O taraflarda pek iş kalmadı. İşler da- raldı. Tale bakın ki, bu iflâslar ve ha çizler sayesinde prenslere bakar gi-| bi hizmetimize bakacak bir kadına kavuşuyorduk. Birinin felâketi, ö- | tekinin saadetine yarar, derler, ne | | doğru! İlk günlerde Nazife Hanımın ev- deki mevcudiyeti hani bizi biraz ra- hatsız etmedi değil..İnsan evine ilk defa tanımadığı bir yabancıyı 80 - kunca, tuhaf oluyor. Fakat Nazife Hanım alışmış olacak, hiç te bizim gibi rahatsız olmuyordu. Bilâkis kendi evi gibi gidiyor, geliyor, iş orum; bir roman yaprağı veya bir fantazi hikâye de yazmıyorum; Bursa ipeği ve Ankara tiftiği iç'n- de tanıdığım bu kadın, bana Japon ve Liyon ipeklilerini methediyor di ye ondan soğudum.. Ve Varlık mec muasının kabında okuduğum şu reklâm gözlerimi yaşarttı ze pa- ranızın harice gitmemesi için, yer- li malını korumak ve memlekete bu suretle hizmet etmek için yün iş ku ile giyininiz demiyoruz, Ken di menfaatinizi düşünüyorsanız, en ucuz, en sağlam ve en azrif bir şekilde giyinmek istiyorsanız yün iş kumaşlarını tecrübe © ed'niz di- Müreffeh İngiltere, refah bütçe- sinin müjdesi rında çınlar- ken, iptidai maddesi İngiltere ve dominiyonlardan çıkmayan ve ima- İi İngilterede olmayan kumaşı sey- retmeye tahammül edemezken; iç pazara güvenerek ilk dokuma maki nelerini kuran Türkiyede ve hattâ da iri ardı sıra bir iki Paris sergisinin açılışını değilse b'- le rağbet görüşünü sade şaşmak | değil biraz da ağlamakla karşıla. mak hissi geliyör... Bizdeki zamane şairlerinin b'ri- ni bulutlar, birini dalgalar çağıra dursun; ben en iyi mısralarımın şunlar olduğunu kaniim: Bil ki, sade albayrak Sevmekle Türk olmak. Modası geçiyor ; — Var sen başka türlü tanı — Herkes, hakiki Türk olanı. İ yaptıktan başka; bize de vazifeleri- görüyordu. Hülâsa yeni hizmetçi | don, fam dö şambr — bi ten memnün ediyordu. Bizim gibi | sonradan görmüş insanlar için böy- le kibar ailelerin evinde çalışmış İ bir kadının bize hizmet etmeyi ka- bul etmesi iftihar edilecek şeylet - dendi. Nazif& Hanım bizden tahta- ları silecek, eödö büyük temizlik ya pacak bir kadin; #onra hanrmefen- İdi için de bir"terzi kadın istedi. Doğrusu ya, #Bar hâyalını bilme | diğimizden naği'bu talepleri kâbul | ettik. | Karım ne o kâdar zekidir, neo kadar budaladır.:Fakat muhiti dö- | <giştirdikten sonra yeni ahv: i caplarına uymak © mecburi İ vardı. Bilirsiniz ki kadınlar, bilhas- | sa kendi aralarında, hizmetçilerih- den çok bahsederler. Karım da ye- ni konukomşulara — gittiği zaman İ öyleydi: i , — Benimkisi, derdi, benimkisi | barika,. Bize gelmeden © evvel ne yüksek ailelerde hizmet etmiş. , Belki gülersiniz ama, yeni zen- ginler için bütün bunlar mukadder şeylerdir. Hulâsa Nazife Hanım baş taci idi. Hele bizim gibi müptediler i- çin.. Kendi vazifesini mükemmelen | mizi pek nazikâne bir şekilde ihsas ederdi. Bin tanesinin içinde bir mi- sani... partımanımıza modern üs - lüpta mobilyalar almıştık. Yeme odamızda bir küçük © masa vardı. Üstündeki elbiseden seçiyor! | Behçet KEMAL Milliyet'in edebi tefrikası: 91 KANLISIR mıyorsanız, doktor Nüzhet Sü- leymana da mez ve imdi Adapazarındayım; ğer binden şüpheleniyorsanız, size söz veririm, bir daha İstanbula dön- mem! Sırrı Nevres, gözlerini gözleri- me dikti: — Neşide ile — sizin bu kadar meşgul, alâkadar olmanızı, ayıp değil a, hâlâ bir türlü anlayamı- yorum. — Neşidenin annesine söz ver- dim. | — Peki, Halim Siret Bey, ne- | ci oluyor? Omuzlarımı silktim: — O, kendisinden meşgul olmaz ki.. - Yerine güzel vekil bulmuş... Sesimin ağlar gibi titremesinden utanmıyordum: * — Beni dinley'niz, Sırrı Bey. Kendime yalnız Adapazarındaki çiftliği alakoyuyorum, geri kalan kârlığı yapmalısınız. Bana, inan- | başkasile i z ii Yazan: Mahmüt YESARİ emlâkimi size veriyorum. Sizi, avu- katıma göndereyim, icap eden mua Suri Nevres, ciddiyetimden şüp- he etmiyor, gayriihtiyari elini al- nından geçirdi ve yutkunur gibi durdu. Onun bu tereddüdünden ü- mide düşmüştüm : ayrıca nakit olarak hedi- im. Avukatımı görünce, öyle azıcık birşey olma- dığını znlıyacaksınız.... Bir köşk, bir han, dört beş tane dükkân, iki ev, bir de apartıman... Hepsi de iyi, eğ semtlerde, işlek caddelerde. ir, Sırrı Nevres, başını kaldırmıştı: — Niçin bu fedakârlığı yapı- yorsunuz? Mahzun mahzun güldüm: -— Bu. benim için fedakârlık sa- yılmaz. Dünyada yakın akraba ola. rak bir ihtiyar yengem kaldı, onun da iki-ayağı çukurda... Ben de çök- tüm, ihtiyarladım. Parayı,malı ne- yapacağım? Ben, çiftlikte gayet 2 Karım evvelden olduğu gibi bu ma | sanın üzerine bir örtü örterdi. £ İ kembe, midye gibi şeyler hanemi- İ mız yemekleri"yerdi tarmış oluyorum. Siz de gençsin'z, istediğiniz gibi yaşarsınız. Sırrı Nevres, cevap vermi; : Ne düşünüyordü? Neye tereddüt e- sale Acaba aklı yatmış mı i- li Onun son tereddüdünü kırmak, teşvik etmek istiyordum: — Bu kadar düşünecek bir şey yok... Evet, deyiniz, kâfi! Bu emlâ- ki, siz, benden para ile almış olur- sunuz. Ben, size senetler veririni, borçlanırım, Eğer harice ve etrafa böyle bir endişeniz varsa, hiç dü- şünmey in. Bunu tamam'le sizi hinize olarak hallede vaziyeti, ikimizden başka kimse bil miyecektir; Sırrı Nevres, nefsile mücadele &- diyor gibiydi. o İnanmıyor mıydı? Neye iranmak istemiyordu ? Uzun, terletici dakikalar geçti; Sırrı Nevres, hiç bir harekette bu- lunmadan düşünüyordu, Onun dü. şünmesi, kalbimi bir mengene gibi- sıkıyordu. Sofada dolaşan uşakların, gar- sonların, kalın, tüylü halılar üzerin- de ses cıkarmadan yürüdüklerini duyuyordum: Rüzgâr, azgın bir bo- ğa gibi camları sarsan bir hiddetle a, gal Yilillayei Asrın wmdesi “ MİLLİYET” tir ABONE ÜCRETLERİ : kei e 3 aylığı 5 8 “ - Mi G kurutur tini kabul etmez, Istanbul 7 inci icra memurluğundan: 20 mayıs 934 tarihli Milliyet gazete- «inde sekizinci sayıfasındaki açık ârtır- ma İle satış ilâmın 3 üncü satırında aba- cı dede Pazar başı caddesi yazılmış ise- de Abacı Dede Bağlar başı caddesi ol 'duğundan keyfiyet tashihen ilân olunur. (47110) ne dokunurdu. Karım örtüyü ması nın üzerine koydukça, Nazife Ha - nım kaldırırdı. Nihayet karım an- ladı ve artık bir daha masaya örtü koymadı. Nazife Hanım, hanımının işini bitirdikten sonra benimle de meş - gul olurdu. İtiraf edeyim ki piyan go çıkmadan evvel, ben ne smokin, ne de frak giymiş adam değildim. Yeni hayatımızda ne zamanlarda | * hangisinin giyilebileceğini / bana | Nazife Hanım öğretti. Hatti çay- larda, kabul resimlerinde herhangi | bir yanlışlık yapmayım “diye bazı tavsiyelerde dahi bulundu. Gayet siyasi konuşuyor, tavsiyelerde bu- lunurken izzetinefsimi o de kollu - yordu. Bir akşam çıkarken dedi ki: Galiba bu akşam pek dalgın- (6 sınız beyefendi. — Niçin Nazife Hanım? — Beyaz kravat yerine kravat takmışsınız. Ben ne zaman beyaz, ne zaman | siyah kravat takılacağını hakika- ten bilmiyordum. Nazife Hanımın i a memnun olmamak ka- siyah | Artık Nazife Hanım kravatım- dan iskarpinime kadar bütün giyi- | nişime hâkim olmuştu. — Yalnız bu | kadar mı ya? Dilimi de düzeltmeğe kalkmıştı. Artık kendi evimde bile meselâ traş olürken havluyu boy - numa takamaz olmuştum. Sigara- yı bıraktık, püro itmeğe başladık, tavlayı bıraktık, briç Oynamıya başladık. Evimizde yemeklerimi - zin bile çeşnisi değişti. Baş, iş - ze girmez oldu. Sizden saklamam, bu yüzden arasıra karımla kaçar, gider bir lokantada hasret kaldığı- Ne de olsa fam dö şambrrmızın gösterdiği o kadar gayret tesirini | göstermiyor değildi. Epeyce terak- ki etmiştik. Hattâ adamakıllı ter - biye edilmiş bir hale gelecektik, fa- kat hiç te aklımıza gelmiyen bir hadise vukua geldi. Bir sabah, Nazife Hanımm ge - lp hizmetini almasını bekliyor - duk. Karım bu model hizmetçiyi gi dip odasında aradı. Kimseleri göre- meyince şüpheye düştük, bütün a- partımanı taradık; Anladık ki hiz- metçimizle birlikte gümüş takım : ları, karımın birkaç mücevheri, kıy metli bir iki şey daha sırrolmuşlar. | dı. Polise haber verdik mi diyecek- siniz? Vallahi efendim, gene itiraf edeyim ki hiç te haber vermedik. Karım da, ben de başımıza gelen - Bugünkü program BUL : a ders, 19 Muammer Bey Aja haberleri boran haberli Cemil ve orkestra 823 Khz. BUKREŞ, 364 m. kt. 185 Radye orkestra” e. VEYANA 507 2025: Askı ilet, ZLAB, Aktikmlike, 23: 23,15: Esperanto servisi, 2425: Dans Kiz. PRAG 470 m. ; Çocuk neşriyatı. — Musahabe. 20,10: 437 in k ) — Manahabe. Haberler. ia BE BELGRA 20: Populer | havalar 71; Jübliyanadan maki. gen muzikisi 904 Küx. HAMBUR: 352 m. P50 Kr. BRİ U, 3 19 Şarkılar, müsahab 9 21 Kasa haberler, 2: 2250 Harik Hayat Sig. U Kumpanyasma bir kere uğramadan sigorta yaptırmayınız. Telefon : Beyoğlu 4.4888 2 HOLANTSE BANK-ÜNİ N. Amsterdeim'da kâin “ Hollandecbt| Bank < U N. V. ” nin Hayfa (Fili tin) de, önümüzdeki Birinci Teşrin ay Ba doğru faaliyetine başlaması muhte" mel olan bir şube açmağa karar verdi" ğini öğrendik. Bu yeni şubenin o müdürlü; mezkür bankanın şehrimiz şubesi müdür İ rü olan Mösyö “E. Freund”e tevdi edildi Ikinci müdürlük vazifesi, şimdiye kadar Amsterdam şubesinde çalışan o Hukuk Doktoru Mösyö “A. W. Losber” tarar fından yapılacaktır. Devredilecek ihtira beratı “ Topçü malzemesinde tekemmülüt * hakındaki ihtira için istihsal edilmiş © lan $ Haziran 1927 tarih ve 946 numa" ralı ihtira beratmın ihtiva ettiği hukuk bu kere başkasma devir veyahut cart verileceği teklif edilmekte olduğundan bu hususta fazla malümat edinmek iste” yan zevatın İstanbul'da Bahçekapu'di Taş hanmda 43-48 numaralı idarehane” ye müracaat eylemeleri ilâm olunur. (17118), Ademi iktidar ve bel gevşekliğine karşı en müessir deva SERVOİN| haplarıdır. Deposu, Istanbulda Sirkeci" de Aji Rıza Merkez eczon. ir. Taş raya 150 kuruş posta ile gönderilir. 17“ mir'de İrgat pazarındaki, Trabzon'da) Yeni Ferah eczenelirinde bulunur. 16281 3045 ve Otomobil ortalarınızı Galatada Ünyon Hanında Kâin NYON SİGORTASINA yaptırınız. Türkiyede bilâfasıla icrayı muamele etmekte olan 470) Beyoğlu Varidat Tahakkuk Müdürlüğünden: İsmi San'atı Salamon Baru- Seyyar sımsar kas Ef. Vergi Miktarı Lira 102 40, 80 madde 64 Yukarıda ismi yazılı Senesi İkametgâhı Vergi mat- r 930 Beyoğlu kab: 600X 17 ristan sokak ihbarname No. sı Cilt Varak 12 37 mükellef namına Kulekapı Maliy€ Şübesince 930 senesi için ismi (o hizasmda gösterilen mikts”” da ki rgisi tarhedilmiştir. dani b ikuk usuli muhakemeleri kanunu mucibince ğundan hul İkametgâhı meçhul ge. yet ilânen tebliğ olunur. (2855) Istanbul Varidat Tahakkuk Müdürlüğünden: Mükellefin ismi Ticaretgâhı Şubesi Senesi Vergisi İhbarna” Hırant Limoncu- Ankara Cad-Hocapaşa 930 134, 70 11/76. desi Orhanı Bey Han Karakaş Ef. Ralli Han A. Faik Bey Köprülü Han Yukarda isim ve ticareti yan Efendi tebliğ makamma kaim olmak 59,27 11/77 » o 742,31 11/78 ve vergisi mıktarile senesi ya” İ lı mükellefin kanuni ikametgâhı o meçhul kalmış olmakla ve bir ay zarfında bir güna i- tirazatta bulunulmadığı surette vergisi katiyet kesbetmek üzere hukuk den pek memnun olmuştuk. & böğürüyordu. Sırrı Nevres, bir taşın - canlanı- vermesi gibi doğrulmuştu: — Hakikaten insani | maksatla yaplığınıza şüphe etmediğim bu Fe- dakârlrği, maalesef, ben kabul ede- miyeceğim.! O, canlanmış, fakat ben taş kesil miştim. Sırrı Nevres, * biraz boğuk, tok bir sesle sordu £ — M. Germaine Trefle, nereler- ? Kulaklarım uğulduyordu. Sırrı Nevresin yüzüne baksam, belki göz lerinde bir istihza ışığı göreceğim ve gırtlağına atılacağım. Acaba, | kolumu oynatabilecek miyim? Bu- nu bilmiyorum. Fakat kendimden korkuyorum. Sırrı Nevres, ayni durgunlukla devam ediyordu! — Germaine'i sunuz? Yoksa, çıktı? Çekilen kanım, alev alev damar- larıma © hücuma başlamıştı. Suret Nevres, ayakta ve sakin bir tavırla durmakta idi görmüyor mu- o da mı seyahate usulü muhakemeleri kanununun 141 ve 142 in- maddeleri mucibince ilân ve tebliğ olunur. (2852) bekliyorum. Ri Sırrı Nevres, içini çekti. Bu iç çe kişte öyle bir sahtelik vardı ki hay- kırmamak, suratına tükürmemek için dişlerimi sıkıyordum. Ondan cevap alamıyacağımı an lamıştım. Beynimin her zerresi âY- dur - Tere, masalara, duvarlara tutu miz sürünür gibi kapıya doğru gittim; ellerim titriyordu, kapının tokmağını zor açtım, Ön salondan, yan odalardan ara- sıra çıkıp görünen uşakların, gar - sonların garip bakışları, adımları - mı biraz düzeltti. Trabzanlara tu- tuna tutuna merdivenlerden indim. Garsonun uzattığı paltoyu acele gi yerek sokağa çıktığım zaman, ken- dimi, yağmura ve rüzgâra terket - tim... — Kânünüevvel 14 — Sırrı Nevresin, biraz boğuk, tok sesi, kulaklarımdan gitmiyor: — M. Germaine Trefle, nereler- de? — Korkarım oda mı nişan - landı? Kendimi toplamıya uğraşıyor - 'dum, sesim boğazımda tıkanmiştı: önal — Germaine'i görmüyor musu- nuz? Yoksa, o da mı seyahate çık - tı” — Korkarım o da mi nişanlandı? Ferhunde'den yana içi rahatla * şan Sırrı Nevres'in kalbini Ger * maine'in korkusu kemiriyordu.F ©) hunde'nin İzmir seyahatine, ve # Ba tamamile ei mış olsa bile, Ferhundeyi her hal” de Germaine kadar tehlikeli gör * müyordu. i Sırı Nevres, bunda da hakkı id” Ferhunde, toydu; Germaine'e nif betle süt kuzusu sayılırdı. Faks' Germaine'den bu kadar korkusu ” man, çekinişinin hakiki sebebi 9“ idi? Sırrı Nevres, Germaine'e oy” oynamıştı. Lâkin ne yazık ki Fransız kadını da biliyordu! Fakat madem ki & Sırrı Nevre”” Germaine'in Avrupa'ya giri ilmiyordu, onu tazip etmek, teb“ dit etmek mümkünd Ne züğürt > tesellisi, © yi 7 Şimdi, bana bu teselli mi kalıy©”, İstanbulda yapacak işm yok artık... Çiftliğe dönmeli, Frans yaz'ın, Ferhumde'nin nüvazişleri* avunmalıyım... İçimin sıkıntısını onlara di mamıya çabalıyacağım, zor!2 © leceğim. Bu, ne kadar gerbir dolduruş! asili