Bu hikâyeyi bir (o arkadaş bana imlattız “Hocanın biri cerre çıkmış. Han- şi köye gitse gene kendisi gibi cer- te çılamış “mani rızk,, bir hoca ile karşılaşıyormuş. Bakmış olmıya - sak, şark (o vilâyetlerinden birinde iğ yamacına abanmış bir köye u- İaşmış. Oh, bu köyde başka hoca yok.. İçi ferahlamış. Köylüleri başına toplamış, baş - lamış vâız ve nasihate. .. — Şimdi ramazanı mahı gufran İiyiei Bir şey anlamıyan köylüler biri- birlerine bakışmışlar. Hoca farkı- na varınca sormuş: — Siz ramazan nedir, bilmez mi siniz? İçlerinden en akıllısı cevap ver- miş: — Biliriz, Ramazan insan adı- — Yoook, ramazan mahı sıyam- dır. Ben size akaidi diniyeyi öğre- teceğim. Galiba siz namaz nedir o- nu da bilmiyorsunuz. © Hoca Efendi köylülerin hakika- ten namaz dahi nedir bilmedikle- Yini anlayınca, evvelâ abdesti, son- ra namazı tarif etmiş ve demiş Ki: — Şimdi ben imam © olacağım. En önde bulunacağım. Ben ne ya- pârsam, siz de onu yapacaksınız. Köylüler tarif mucibince abdest almış'ar, köy odasında imamın ar- | kasma saflanmışlar, İmam ne ya- parsa, cemaat te aynımı tatbik edi- yormuş. Bittabi secdeye varılmış. Fakat köy odası harapça bir yer olduğu için imamın burnu nasılsa taban tahtalarının yarıkları arası- na girmiş ve bütün cemaat aynı şekilde bütün cüsselerile secdeye yarmca iki tahta sıkışmış. oHoca bir türlü burnunu çıkaramamış. Evvelâ şöyle söylemiş: — Yahu, burnum sıkıştı. Secde halindeki cemaat te keza: — Yahu, burnum sıkıştı. © — Ayağa kalkın, belki tahtalar | açılı > dnima secde halinde: Ayağa kalkın, belki tahtalar açılır. — Burnum kopacak be insanlar, | — Burnum kopacak be insanlar. — Siz ne laf anlamaz şeylersiniz yahu! — Siz ne laf anlamaz şeylersiniz | gekei Allah belânızı versin! | © Hay Allah belânızı versin! Hoca şöyle bir zorlanmış, kendi. | ni kurtarmış ama, burnunu da tah- ta yarığında bırakmış. Yüzü gözü kan içinde hâlâ secdede yatan ce- maatin sırtlarından geçerek, bir daha gelmemek üzere köyden kaç- mış, gitmiş. Hikâyenin arka tarafı var: İ Eski devirde hükümet ordu için İngiltereye on bin kat elbise ısmar- lamış. Fabrikadan Harbiye Neza- Kuru tarlada — Ya senin balıklar? — Onlar bir oyundu beyim. Ya- ni senin anlıyacağın ben bahsi ka- zandım. Bostanı da kazandım. — Ne bahsi? ne bostanı? Bu sefer Mazhar Osman Bey şa- şalamıştı. N — Beyim! biz karı koca çok ida- reli insanlarız. Karı kocayız ama keselerimiz ayrıdır. O bostan yeri çok bereketli yerdir. Karıma baba- sından kalmıştır. Evlendik evlene- Ti, tam yirmi yıldır, karı! derim, şunu bana sat. Satmaz. Deli misin sen? der durur. Bir gün dedim ki deli olursam satar mısın? Akıllı a- dam Ge eker mm? dedi. Ben de sa-! hiden değil ya, yalandan deli olur. | sam.. dedim. Bunu yapabilirsen | sana bostanı bedava veririm dedi. Ben de bir balık masalı uydurdum. | İşte iki yıldır deli oldum. Dün ka- | rım geldi. Bahsi kazandığımı söy- — O halde sen gene delisin: — Neden beyim? — Yaptığın akıllı harcı mı? Ha! onun da sebebi var. Vâ- (Tanrı kadın şerrinden he- orusun) demiş. Karım da | İoianta umumi bahçe vesair İ lerdir. Bu maksntla gönderilen akikat, her zaman hakikat... değildir : MİLLİYET PAZAR 29 NISAN 1934 | MÜTEFERRİK HABERLER | Hocanın burnu gibi — Siparişniz yola çıkarıldı. Harbiye Nezareti de derhal on bin kat elbisenin parasını gönder- miş. Bir müddet sonra sandık san- dık elbiseler gelmiş, vapurdan çı- karılmış, levazım ambarına nakle- dilmiş. Sandıklar açıldığı zaman MA ir de ne görsünler; Lopel bisesi si. Derhal fabrikaya bir telgraf: — Siz bize çocuk elbisesi gönder mişsiniz. Cevap — Evet, biz size çocuk el bisesi göndermişiz. Tekrar bir telgraf: —İyi ama, biz sizden asker el- bisesi ietemişki — Evet, siz bizden asker elbise- si istemiştiniz. — Ama siz bize çocuk elbisesi gönderdiniz. — Maalesef biz size çocuk elbi- sesi göndermişiz. Bu minval üzere bir haylı telg- raflar teati edilmiş, edilmiş ama, ne olmuşsa milletin parasına ol - Muş. SEM çocuk el- La Turguie “Milliyet” in fransızca nüshası olan «La Turgule» gazetesinin a- bonmanlarma gösterdiği sühulet: La Turguie Türkiye ve Ecnebi mem. leketlerindeki abonelerine bir hizmet ve kolaylık olmak üzere faideli bir teşeb- | böste bulunarak gerek Tü ve ge- rekse Ecnebi memleketlerdeki tüccar, komisyoncu, ithalât ve ihracat tüccari, fabrikatör, san'atkâr ve | teknisyenleri birbirine tanıtmak ve icabında abone- &rine büyük ücarethanelerin, tanınmış firmaların, Doktor, Avukat, otel, plâj, büyük ve maraf mahalleri bildirmek üzere bir sütün açıyor. Bu sütunda İstanbul, vi- Hiyetler ce ecnebi memleketlerdeki abo- nelerinin isimleri sdresleri ve mesleki ilânleri mecemnen neşredilecektir. Bu adres ilanlarında müracaat maksat. Tarımın izahı lâzımdır. Bu suretle abone- | Jer ticaret ve işlerini ayni zamanda ha- riçte de tanıtmak fırsatını bulabilecek- nlar dört beş satırı tecavüz etmemesi lâzım- dr. Her üç aylık abonenin ilânı üç de- fa altı aylıklık abonenin dokuz defa 12 aylık abonenin yirmi defa tekrarla. nacaktır, Gönderilen | ilânlarda abone numaârasınm bildirilmesi her tekerrür için de (2) kuruş pul gönderilmesi lâ zımdır. La Turgule abone fiyatları Türkiye için Ecnebi memleket için Lira Kr. Kirm Kr. Müddt Ay — — MüddeAy — — 3 3 360 3 ss0 5 s « . ws 2 32— 2 w— Yazan: AKA GUNDUZ öteki kadmlarla beraber amin de- miş. Ben de aksini iddia ettim. Er- keğin de kadının şerrinden üstün bir şerri olduğunu söyledim. Ve pa- ra ile satmadığını bedava alarak iddiamı ispat ettim. — Bu kadar inatçılık ta bir çeşit deliliktir. * mi? e — Darılma beyim. Siz burada yıllarcadır çalışıyorsunuz. Bir saat nefes aldığınız yok. Ömrünüzü de. liler arasında törpülemek inatçılı- ğına kapılmışsınız. Üstüne üstlük te dünyada herkesi deli sanmak gi- bi başka çeşit bir inatçılığmız var. — Ey.. sonra? — Sonrası üçüncü bir deliliğiniz daha var. — Vay! neymiş o bakalım? > Karşınıza gelen her delinin deliliğini ya sinir bozukluğunda, ya beyin bozukluğunda, ya atadan babadan miras kalmış hastalıkta, ya cahilce hovardalıkta falan arı « yorsunuz. Ne olur? Deliliği bir de- fa da ette, kafada, sinirde, kanda aramayınız. — e nerede arıyalım? — Yaşayışta arayınız ne olur POLİSTE Hüviyetsiz adam Bundan bir kaç gün evvel Os - maniye telsizi civarında hasta bir adam bulunduğu ve tedavi için hastahaneye yatırıldığı, fakat hü- viyetinin bir türlü anlaşılamadığı yazılmıştı. Zabita hastanın hüviyetini a - yaştırmakla & meşguldür. Şimdiye kadar bu adamın kim olduğu an - Taşılamamıştır. ö Şırıngadan mı öldü? Bundan on gün evvel eski dü- yunu umumiye altındaki dispan - serde Ayşe Hanrm isminde bir ka- dının koluna şırınga yapılmış ve kadm Fransız hastahanesinde ya- pılan ameliyat sonunda ölmüştü. Ayşe Hanımın mezardan çı - karılan cesedine morgta yapılan otopsinin neticesi henüz malüm değildir. Fakat dispanserde hizmet edeh hemşirelerin ifadelerini almış- tır. Yangın başlangıcı Bostanbaşı Tamtam sokağında Şakir Bey apartımanının alt ka - ındaki mutfakta Yorgi efendi ta- rafından kaynatılmakta olan boya fazla kaynadığı cihetle parlamış ve yangın çıkmış ise de söndürül- müştür, Kahvede cerh Galatada Döşemeci sokağında kahvede oturan Niyazi ayhi kah- vede oturan demirci İbrahim ile kavga etmiş, İbrahim kama ile Ni- yaziyi kolundan hafifçe yarala - mıştır. İbrahim yakalanmıştır. Sarhoş Karagümrükte oturan Rifat sarhoş olarak sokakta nârâ attı - ğından yakalanmıştır. Zabıtaya müracaat yok Devlet demiryolları Haydarpa- $a matbaasında çalışan Sezai efen- dinin 20 gündenberi ortadan kal- bolduğu yazılmıştı. Zabıtaya böy- le bir müracaat vaki olmamış - tır. Peşte seyahati hakkında konferans > *““” Türkiye Turing Otomobil klü- bü tarafından Peşteye tertip edilen seyahat münasebetile bir konfe - rans vermek üzere Macaristandan Madam Ella Dömegeri şehrimize gelmiştir. Madam Bugün saat dört bu- çukta Galatasaray konferans şalo- nunda “Budapeşte aziz Türk mi- safirlerini bekliyor,, mevzulu bir konferans verecektir. Konferans serbesttir, İrtihal İstanbul matbuat memurluğundan mütekait eski Adana polis müdürü Gi ritli İbrahim Bey dün akşam kalp sek tesinden vefat etmilşir. Cenazesi bu - gün saat on beşte Kadıköyünde Mı - srlsoğlu Bahçesi karşısındaki evin ee kaldımı e getirir mi getirmez mi? bir de bu taraflarını yan, E Mehmet Ağa bunları söylerken içten içe katılasıya gülüyordu. Ka- fasının içinden konuşuyordu: Hay canma be! Hakikatin hakikat ol- duğunu söylediğim için ili yıl t - marhanede yattım. Ön dakikadır, aklıma gelen yalanları savuruyo - er — diz hiç olmazsa lanmış diye yorlar. Benim balıklar bir hakikatti. Deli olmadı- ğrm da bir hakikati. Fakat deli ol- durdular, Şimdi yalan düzen söyle- diğim bir hakikattir. Fakat bu ya- lanm düzenin sahi olduğuna ina - nıyorlar. Bu sefer de akıllıya çıkı- yorum. Doktora akıllısın diyorum. Halbuki hakikatle delidir. Bu ha- kikati bırakıp sahiden akıllı oldu- ğuna inanıyor. Sonra çeviriyorum, delisin diyorum. Ama hakikatte akıllıdır. Bu sefer deo hakikati vızgeçip deli olduğuna karşı şüp- heleniyor. Arkamda sekiz kuvvetli gardiyan duruyor. Sessiz sadasız bizi dinliyorlar. Hiç şüphe etmiyo- rum ki onlar da şüpheli: (o Acaba doktor mu deli, ben mi? Genç dok- torlar pencerenin kenarından bize bakıyorlar. Muhakkak ki şöyle dü- şünüyorlar: Bu sekiz gardiyan a - kıllı olsalardı buraya kapılanmaz- lar ve bu iki delinin konuşmalarını dinlemiye tahammül etmezlerdi. Bizim memlekete yirmi yıl önce, a- dı deliye çıkmış o meşhur bir vali gelmişti. Deli olmadığı bir haki - katti. Yaptığı işlere bakınca deli gi hn üc Boğaza yalı Yapılamıyor Arsa sahipler şehir mec- lisine müracaat edecek Yeni yapı kanımu inşaatı ehem miyetli surette tahdit etmiştir. Bu tahdit neticesi, şehirde inşaat he- men hemen durmuştur. Kanunu izah eden talimatnamenin, yanlış bir tefsiri yüzünden meselâ her hangi bir sahilde yalı şeklinde bi- na yaptırmağa imkân kalmamış - tır. Vaziyet şudur: İnşaatı, on beş se ne zarfında vücude getirilecek o - lan şehir plânına uydurmak mec - buriyeti vardır. Henüz elde bir şehir plânı bu - lunmadığı halde, kanunun bu mad desi hemen tatbik sahasma girmiş tir. Bu maddeye göre, deniz kena- rında arsası olanlar bunun sahi) - den itibaren 'on metresini hizmeti âmmeye terkedeceklerdir. Ve yap tıracakları binayı, sahilden. ancak kırk .netre geride yapabilecekler- dir. Kanunun bu maddesi, Boğaziçi sahillerinde arsası olanları. çok müşkül bir vaziyete düşürmüştür. Çünkü, Boğaz köylerinin bir çoğun da sahilden kırk metre gerisi, dağ tepesidir. Buralarda ev yaptırmak kimsenin işine gelmediği için ar - salar olduğu gibi -di ıktadır. Yapı kanunu vücude getirilirken, İstanbulun bazı semtlerinin hu - susi vaziyetleri belediyece hiç na zarı dikkate alınmadığı avcak şim di anlaşılmaktadır. Diğer taraftan sahilden kırk met re geride inşasıan müsaâie edilen evler, ancak beş metre yükteklik- te olacaktır. Bunun iki buçuk metresini, çok rutubetli olan zemin katına tahsis edince, geri kalan iki buçuk met - relik irtifa bir evden aranan ha- hava ve manzara şerai emin €- demiyeceği muhakkaktır. Bu vazi- yet karşısında yalı değil köşk tar- zında bina yaptırmak imkânı kal- mamıştır. Esasen mevcut binaların harap olup ankaz haline geldikleri ve wilerine yenileri yapılma - yacağı için Boğaziçi, birkaç sene sonra iamamile boşalacak demek- tir. Mabe raldığımıza göre arsa sa hipleti, keyfiyeti Şehir Meclisine arzedlerek kanunu tefsir eden tali- matnamede Boğaziçinin hususi va ziyetini nazarı dikkale alınmama- sından şikâyet edecek ve mağdu- riyetlerine meydan verilmemesi i- çit tedbirler alınmasını isteyecek- lerdir. YEN! NEŞRİYAT Boz Kurt Nezibe Muhittin Hanımın bu i- sim altında yazdığı büyük hikâye $orma halinde neşredilmeğe baş - lanmıştır. Her on beş günde bir neş redilecek bu hikâye on, on iki for- ma tutacaktır. Güzel, meraklı ve heyecanlı bir romandır. kadar hep dört ayak üstüne düştü ve gül gibi yaşadı. Akıllı olsaydı akıllıca işler görüp daima dört a - yak üstüne düşmezdi. Gel! işin için den çıkabilirsen çık! Anlaşılan ha- kikat, her zaman hakikat... değil Baş doktor düşüncesinden uyan- dı. Etrafına bakındı, gülümsiye - — Desene Mehmet Ağa, dedi. Sen akıllanmışsın? — Daha belli değil beyim. — Demek ki hâlâ. ... — Hayır beyim. Bana şimdi ra- por vereceksiniz. Vereceğiniz ra- pora göre deli olup (o olmadığıma, daha doğrusu akıllanıp akıllanma- dığıma karar vereceğim. — Sen filozof gibi konuşuyor - sun Mehmet Ağa! — Kabul etmem beyim! — Fena mı söyledim? — Evet... — Neden? 5 — Hani, yok mu ya? Sözüm ya- bana eşeğe de filozof derler de... — Öyleyse — ilk teşhisimi koy - dum: Sen akıllanmışsın... — Verin raporumu? Baş doktor Mehmet Ağanm akıl- landığına ve taburcu edildiğine da- ir raporunu verdi. Mehmet Ağa ra- poru koynuna koydu. — Beyim! dedi. Bir şey söyler - sem gücenmez misin? — Ne münasebet? Söyle baka - | SPOR A koşuları İzmir koşularının beşincisi cuma günü yapılacak İZMİR, 28.A.A. — İlkbahar at koşularının beşincisi ve sonuncusu bugün Buca'da koşu sahasında ka- labalık bir halk huzurunda icra e- dildi. Koşularda vali Kâzım Paşa da bulunmuşlardır. Koşulürm neti- celeri şunlardır : Birinci koşu Tay deneme ri mi su, 3 yaşındaki yerli haliskan İn- giliz erkek ve dişi taylara mahsus olup mesafe 1.800 metre, mükâfa- tb da 225 lira idi. Rüstem Beyin Conk'u birinci, M. Vaganof'un U- ragon'u ikinci gelmişlerdir. İkinci koşu 9 eylül koşusu, 4 ve daha yukarı yaştaki o haliskan A- rap at ve kısraklara omahsustu. Mükâfatı 225 lira, mesafesi de 1.600 metre olan bu yarışın birin- ciliğini Salih Paşanm Serdar'ı, i- incil i Ahmet Beyin Tayyar'ı almışlardır. Üçüncü koşu, İlkbahar koşusu 4 ve daha yukarı yaştaki yerli yarımkan İngiliz (at ve kıs- raklara mahsus 1.600 metre ve mükâfatı da 225 Jira idi. Fikret Beyin Yıldırım'ı birinci, Rüştem Beyin Nonson'ı i- kinci gelmişlerdir. Dördüncü koşu, İzmir büyük ke- şusu 4 ve daha yukarı yaştaki be- liskan İngiliz . at ve kısraklarına mahsustu, Mükâfatı 800 lira ve mesafesi de 2.400 metre olan bu yarışta birinci Fikret Beyin Pi- per'i ikinci Akif Beyin Bekâr gel. mişlerdir. va Beşinci koşu Sipahi ocağı koşu- su 4 ve daha yukarı yaştaki yerli yarımkan Arap ve halitkan Arap atlarma mahsustu. Mükâfatı 400 lira ve mesafesi de 1.800 metre o- lan bu yarışta birinci Ziya Beyin Selamet'i ikinci P, Halini Be- yin Poruj'u gelmi: Altıncı ve son koşu, Eğe koşusu, 3 yaşındaki yerli yarımkan İngiliz erkek ve dişi taylara mahsus olup mesafesi 1.000 metre ve mükâfatı i. Birinci Emir Salih , ikinci Ahmet Beyin Ceylan'ı gelmişlerdir. Istanbul asliye beşinci hukuk mah- İssmesinden : Behiye ve Hasibe ve Ha- fize H. lar'ile İbrshim Naim B, tarafın- 2 Kasap Yani veledi İstavri aleyhine ikime eyledikleri davanm ilânen tebli- gri icrasına rağmen mahkemede vücut etmediğinden naşi hakkında mua- melci gıyabiye icrasına ve emri muha- kemenin 4-8-934 tariline müsadif pazar. tesi günü saat 14 de tayin kılmmış ol- duğundan işbu muameleli giyap kara- rrmın terihi ilanından itibaren bir ay zar- fında itiraz etmek hakkına malik bulun. duğundan müddeti mezküre zarfında ve tarifatı kanuniye dairesinde mahkemeye i ve itiraz etmediği takdirde | akılla değilim. H.U. M.K, nun 402,405 ci maddeleri wwcibince bilcümle vakiaları kabul et- miş adolunacağı gibi mahkemeye kabul edilmeyeceği tebliğ makamına kaim ol- mak üzere ilân olunur. (16162) — Gene mi sapıttın? — Hayır. Demin ne dedim? Ve- receğiniz rapor üzerine akıllı olup olmadığıma kararı ben vereceğim. —Ver bakalım! © —Verdim beşim! Beni burada | kapıcı, odacı, gakliyan filân yapı. | nız. Aylık maylık istemem, Ölün - ciye kadar burada kalayım. Kara- rım budur. — Sapıtıyorsun Mehmet Ağa! — Hayır Beyim. İşte şimdi akıl- landım. — Akıllandın mı? diz” — Evet. Ben bu raporla memle- ketime gideceğim. Alâ. Evime tar- lama kavuşacağım. Buda âlâ! Fakat ondan sonra deli olacağım. Gülmeyiniz beyim, anlatayım. Her kes bana: — Tımarhanede iki yıl kalan de- li Mehmet Ağa akıllanmış. — Deli Mehmet Ağa akıllanmış. — Mehmet Ağa! Anlat bize o- rasını çok dövdüler mi? — Mehmet Ağa! duş suyu çok soğuk mu idi? > — Mehmet Ağa akıllanmış ama, doktorlar rapor vermişler, yanında hiç balık lâkırdısı edilmiyecekmiş. — Eski deli Mehmet Ağa. « « Akıllanan Mehmet Ağa. 5 — Mehmet Ağaya inan olmaz, ne de olsa trmarhaneye girmiş cık- 2.0 eli, e ii maş. — Deli İİVAPURCULUK TURK ANONİM ŞİRKETİ ISTANBUL ACENTALIĞ Liman Han, Telefon: 2295: Trabzon yolu | SADIKZADE »5'Nus PAZAR sünü saat 20 de rıhtımından kalkacak. Gidiştet ruldak, İnebolu, Ayancık, Ünye, Ordu, Kireson, Tirebolü, rele, Trabzon, ve Rize. Dönüşte lara ilâveten, Of, Sürmene ve lathaneye uğrayacaktır. Türk şiir krah: Filorinalı Nâ# Profesör Dr. Rasit Tahsin Cumar'esi, Pazartesi, Çarşamba 2Üİ Kadıkövdeki hanesinde Tel, 6049 olup mesafesi |memumm» Ürolog - Opsratör : Dr. Reşit Sam İdrar yolları hastalıkları Mütehatası Pevoğlu: Parmakkapı - İstiklâl cad Na. 61 Ç15849) 2229 İTE üncü kolordu ilânleri M.M. V. Sa. Al. Kom. d Khring mukavelesi akt © miş makinelerden celbedi! şartile Ordu ihtiyacı için p lıkla alınacak evvelce ilân € len 120:200 adet hamut W çıkmadığından tekrar pa ğa konmuştur. İhalesi 3-5 Perşembe günü saat 11 de TTaliplerin pazarlık için ti dilen gün ve saat Ani M.M, V. Sa. AL Kom. müracaatları. (3509) (29 "Askeri fabrikalar ilân Zeytinburnu fabrikasi dadu dahilinde yetişen © satılacaktır. Talip ola raitini görmek üzere P: i si, Perşembe günleri ve Wi zayedeye girmek için d Mayıs 934 Perşembe saat 14 de Bakırköy Ba rikalarında satınalma Koffü yonuna müracaatları. (20. Salzburg Kuklalar Tiyatrosu Görülmemiş şayanı hayret t€ pera ve Ungannyeler Tr” ve 2000 canlı kuklalar tarafı! yarın saat 21 de Fransız Tif sunda Mozart'm bir operası letler, skeçler, varyeteler. lar: 100-150. Balkon 75 kı şimdiden sonra işimden gü olup sahiden delireceğim. İ: burada kalırım. Boğaz to Şalışırım. Herkes te beni deli! Ne ben üzülürüm, nede onl8f den çekinirler. j Mazhar Osman Bey gen€ düşündü ve bu sefer gülmüş — Evet, Mehmet Ağa, tün bunlar birer hakikattir. Mehmet Ağa da gülüm — Öyle ama beyim. OP her zaman hakikat... deği” — Mehmet Ağa! — EEfendim beyim? — Seni yanıma muavin — Estafirullah beyim! *9 bul etmem! istemem! Bam” dacılık yeter! — Niçin? — Niçin mi? Akıllı oldi pat etmek için iki yıldır "© tiğimi bilirsiniz. Teklifini edeym de yeniden gömlek yim? Bu lafın üzerine baş “9 genç doktorlar da, Me e da, gardiyanlar kim var sa hepsi birden kaha savurdular. Mehmet Ağa hepsine 7 nettarlığını söyliyerek © karken herkesin kaf: yi le vardı: Hakikat, her.” kikat.,. değildir. <a —B111ia # 5