v ; AN Kayadan. EN EREK ARA Memlekette güzidelerin rolu & Maarif inkılâbı memleketin hudutlarını, seviyesini ve kudretini tarsin eden bir zincirdir. Her vatandaş bu çelik zincire bir halka ilâve etmelidir | Üniversite gençliğinin bir köy kolu teşkil © ettiğini ve gençlerin boş zamanlarında, (tatil günle - cuklarını, köy halkını okutmağa teşebbüs edeceklerini memnu yetle okuduk . Gençlerin bu fikir- lerini alkışla karşılar ve kendile- rine can ve gönülden muvaffaki- yet dileriz, Hatırlardadır ki bundan tah - Minen bir ay kadar evvel , Baş - vekil memleketteki okuma ve yaz- ma seviyesini halkın gözü önünde | İctrih etmiş, hükümetin bunun - | & Paücadele için yapabildiklerini galatmış ve bunun kâfi gelmediğini herkesin ümmiliğe karşı seferber olması lâzrm geldiğini açık bir li- sanla söylemişti, O zaman gazetelerde anketler açıldı. Herkes ümmiliği kökün - den kazımak için ne yapılmasına dair beyanı mütâlen etti, Ve bir müddet sonra yavaş yavaş halk a- rasında bu işin ehemmiyeti hara - Yetini kaybeder gibi göründü. Fakat son teşebbüsten ( anlıyo- Tuz ki Başvekilimizin gösterdiği Yolu, bütün vuzuhile anlayan ge - Ne üniversite gençliğidir. Ve bu gençlik hakiketen Türk vatanına, Türk inkılâbma, ve Türk fazile - tine lâyik bir gençliktir. Vatan için memleket için çalışmayi şiar edin- miş feragat sahibi hissi selim sa - hibi bir gençliktir. Bütün memlekette okuma se - nedir?.. 1924 senesi ista - erine bakarsak kara cehale- tin büyüklüğü karşısında gözle rimiz kararır. Bereket versin o ta- rihten sonra yapılan yeni harfler inkalâbı, o tarihten sonra açılan millet mektepleri bu yüzde 90 ce haleti aşağı yukarı yarı yarıya in- dirmeğe muvaffak oldu | Fakat bu da kâfi deşildir. Yir- minci asir medeniyetinde okuma yazmayi bilmemek sade ayıp değil ayni zamanda büyük cürümdür. Bilginin memleketin umumi kuv- | vetleri üzerinde büyük bir tesiri vardır. Bilginin “nüfus üzerinde, çalışma kabiliyeti üzerinde oyna - dığı roller muazzamdır. Sağlam bünyeli, sağlam düşün- rinde köylere dağılarak köy ç0 - | | | MAYIS Cuma sabahı Türkiye Tusing ve Otomobil Klöbü ile Milliyet tarafından tertip edilen Otomobil, Moto- siklet, Bisiklet yarışlarının ya- pılacağı gündür, celi, vatan evlâtlarına bilgiyi ta - | mim etmek, bilgi zevkini aşıla - mak, memlekete yapılacak en bü- | yük iyiliklerden ve bunun zevki en büyük heyecanlardan biridir. Bilgi her şeye kadirdir. Bilgi sade srhhi cihetten değil, ayni za- manda umumi bir poktai nazardan ömrü beşeri uzatmağa bile muk tedirdir. Çünkü bil gacırtılı kı niların yerine şimendiferi koymuş, tayyareyi kullanmıştır. Bunun için de evvelâ okuyup yazmaktan, o - kuyup yazma zevkini bütün mem- lekete aşılamaktan başlamalıyız. Memlekette büyük inkılâbımı - za kadar daima passif biz rol oy - nayan kadını bugün actif rol oy - namaya muvaffak kıldık. Bu mem- leket nüfusu için bir kazançtır. Çünkü ekseriya keyfiyetlerin ke- miyetten büyük bir rol oynadığ muhakkaktır. Bugün Musanın ev- | Jâtlarına bakınız. Bütün dünyada aşağı yukarı on yedi milyon nü - fus teşkil ediyorlar. İki milyar a- damın karşısında bu on yedi mi yonun ne ehemmiyeti olabilir?, Fa- kat bunların kendilerine mahsus bir kuvveti vardır. Her yerde her memlekette büyük rolleri oyna - maktadırlar, Çünkü 17 milyonun aşağı yukarı İ5 milyonu belki bir kaç lisandan okuma yazma bili Ve çok mühim bir kısmı frenkle- rin Elite dedikleri sınıfa dahildir. Onun için Almanyada kendilerine Senfonik konser | Cümbhuriyet Halk Fırkası Şiş- | li nahiyesi gençler birliği tarafın. | dan tertip edilen 150 kişilik koro ve orkestra heyetinin konseri 29 nisan pazar (günü saat 8,50 de Fransız tiyatrosunda ; verilecek - ir, Konserde Beethoven'nin sen - fonileri çalınacaktır. Konferâns Yarın saat 17,30 da İstanbul Halkevi konferans salonunda T. ski Birlik reisi Tevfik Bey tarafından “ Anadolüdaki gençliğimiz” mevzuu etrafında bir ko- vuşma yapılacaktır. Tüberkülos cemiyeti içtima Istanbul Tüberkülos cemiyeti, aylık içtimalarının ikincisini 1 Mayıs salı gü- | nü saat 6,30 da Cağaloğlunda Etibba odası salonunda akdedecek ve mesleğe ait muhtelif tebliğler yapılacaktır. Bütün azanın teşrifleri rica olunur. vurulan bir tek fiske, bütün dün- yada derin akisler tevlit etmekten hali kalmıyor. Bunu okuma yazmanın dün - yadaki kuvvetini göstermek için bir misal olsun diye yazdık. Binaenaleyh memleketteki gü - lerin miktarını fazlalaştırmak içim evvelâ bunun © alfabesinden yani okuma ve yazmanın tami - minden başlamalıyız. Şimdi O memlekette okuma. İ ve yazmayi neşretmeğe şuur. a teşebbüs eden üniversite genç - ği vaktile ne idi? Onlar da ev - elâ alfabeden okuma ve yazma - i öğrenmekten © başlamamışlar aydı? Maarif inkılâbı çelik bir çarh- ır. Bu çarhın dişleri birer güzide birer münevverdir. Bu çarhı çevi- en ve önlerindekileri kendi ham- elerine, kendi devirlerine. katan > münevverlerin içinde kaynayan ateş ve imandır, Memleketi o kuvvetlendirmek vatandaşların seviyesini daha yük- seltmek için bilginin demir zinci- rini her tarafa yaymalıyız. Ve her Türk bu zincire elinden geldiği kadar halka ilâve etmek» Je mükelleftir. Üniversitenin şu - urlu gençliğini bunu” anladığı ve tatbik ettiği içindir ki bütün he - yecanımızla alkışlıyoruz. . ame Şerefli bir Muvaffakıyet Resmini dercettiğimiz Hasan Mazlum Bey Cenevre ünivers tesi Hukuk fa kült mezu niyet imtihanla rım yerli, ec nebi diğer tale beler arasında birinciliği Oka - zanmak sureti - le ikmal (etmiş ve diplomasını almıştır. Maz- lum Bey Edir - ne lisesini, Mül- kiye mektebi si- İ yasi şubesini de birincilikle bitir- mişti, Son muvaffakıyeti kendi şah - sına olduğu kadar, memleketimiz namına da iyi tesirler bırakmış - ! tır, Tebrik ederiz. — K 1m Güzel yazı rmüsabakarmız Bir haftalık dahili ve harici vakayii takip ediniz en şayanı dikkat bulduğunuz hadise hakkında bir yazı yazıp bize gönderiniz. En güzel yazılmış makalenin sahibine: 5 lira İkinci gelen makalenin sahibine: 2,5 lira Hakkı telif verilecektir. Bu musabakaya yalnız liseler, yüksek mektep talebeleri iştirak edebilirler. Yazıların gazete yazısıyla azami 75 ve asgari 30 salır olması, kâğıdın bir tarafına yazılmış bulunması lâzımdır. Bu yazılar cuma günü akşamına kadar elimize geçecek tarzda postaya verilmelidir. Müsabakada kazananlar Geçen hafta zarfında müsabakamıza gelen cevapları tetkik ettik. Gençlik bu müsabakaya büyük bir alâka göstermiştir. Bu cevaplar ara: sında birinciliği “Ankara mülâkatı,, serlevhalı yazısile Galatasaray li- sesinden Cevdet Muzaffer Bey, ikinciliği Üniversite Edebiyat fakültesinden M. O. Murat Beyler 3 Nisan serlevhalı | yazısile kazanmışlar- dır. Kazananların mektep hüviyet varakalarını hâmilen mev'ut hak- kı teliflerini gazetemizden almaları mercudur. .. T inci ve 2 inci gelen cevaplar Ankara mülâkatı EN ire Son günlerin en fazla dikkate değer hadisesi muhakkak ki dost Yugoslavya Hariciye Nazırmın Ankara'da başta Bü- yük Şefimiz “olmak üzere Türk devlet ve siyaset adamlarile yaptığı müzakere lerdir. Küçük Itülâf ve (Balkan misakı gibi sulhum tarsin ve takviyesinde olmağa çok müsait anlaşmaların li bir unsuru olan OM. Yevtiç'in merkezimizdeyap! iki memleket arasında gittikçe sık- laştığı tezahür eden mün: yeti umumiyesi, bilhassa dutları kefalet altıma koyan, sulhçü tesir- leri pek bariz olan misakın son safhası, ile Balkanları yakından alâkadar eden muhtelif meseleler üzerinde görüşülmüş” tür, Harici siyasetindeki ülküsünü “Yurtta sulh, cihanda sulh... vecizesile ifade © den cümhuriyet hükümetinin on seneden beri sulhün tesisi ve kuvvetlenmesi için Giz azn rün bütü ünye nı adet bugün bükün SÜ lecek bir hakime mi almıştır. Ma Yugoslarya hükümeti de Umumi harpten beri gerek şarki, gerek orta Av- rupa'da tam ve müstakar bir sulh ve mü. salemet havası yaratmağa çalışmış bu feyizli yolda bizimle aynı ii ikameti ta- kip etmiştir. Birkaç ay evvel Büyük Şef'imizin Yu- | goslavya Kralı Hazretlerile yaptığı mü: | lâkatta, cenubu şarki Avrupa sulhuna is teşrikimesainin. Gnatgâh olacak kıymetli sarsılmaz temelleri atılmıştı. Iki büyük devlet hariciye nazırlarının beynelmilel | politika saplanmıyarak başlıca va mimiyet ve hüsmüniyet rından, neşredilen yesmi del şıldığına göre sulh davasında aynı yük- | sek hislerle meşbu, aynı azimle merbut bulunan Türkiye ile Yugoslavya arasım- da Ankara'da mevzuubahsedilen bütün meseleler bilhassa “Balkan Balkanlıla» rındır,, hedefi üzerinde tam bir moktaima- zar mutabakati hasıl olmuştur. Balkan anlaşmasının tam ve mükem - mel bir şekil alması için Bulgaristanın | da iştiraki fâzımdu Ancak misakı imza: lıyan dört devletin bütün gayretlerine | rağmen Bulgar dostlarımız iştirak etme- mekte anlaşılmaz bir ısrar göstermişler. 3olya'dan geçerken Bul ne vaki beyanatından anlı yoruz ki Ankam'da bu komşu devleti; de misaka dahil olmasını kolaylaştır: lecek bir formül bulunması da konuş muştur, Ankara müzakereleri cereyan ederken diğer taraftan Bulga: istan Ba Vekili M. Muşanof'un garbi Avrupa'ya Fransız siyaset adamla: lar ve dörtler misakının lan M, Titulesko'nun bulunması Balkan an- R edilmesine belki iyi bir vesile teşkil edebilir a Hiç süphe etmeden denilebilir ki Ar. kara müzakereleri Balkanlılar arasında teşriki mesai ve anlaşma münasebetleri” nin tarsinine, bilvesile sulbü daha ziyade kuvvetlendirmeğe matuf olmuştur. İ Galatasaray Lisesinden Cevdet Muzaffer yaptığı seyahat, rile yaptığı temasl mühim bir uzvu ol 23 nisan Büyüklüğümüz — ölçüsüz olduğu için büyük günlerimiz de sayısızdır, 23 Ni - san, onlardan bi Kura yazımızın üs- | tüne doğan bir . 23 Nisan, yok- | luk uçurumu ba, Türk iradesinin kla ayaklanması, kökreyişidir. Bu | uğurlu dönemeşten sonra, Türk ihtilal leri Büyük Başbuğun izinden yürüdüler, bir çok çetin ve zorlu şlardan yüz akı ile çıktılar. Çönkü hız ve güç aldık” ları kaynak, milletin özü, can damarı, ira- desi idi. Bugün her gönül sevinç içinde yüzü- yor. Büyük günleri yaratan, onların bem yasını hem sevincini tadan ağabey- lerimiz, bugünlerin hem yasını hem &e. di küçükken ve delikanlı iken yaşı- bugünün gençleri, bu günlerin yalnız ini tadan ve yaşıyan bugünün kü- büyük yarının gençleri ve bü- yükleri — bep bir arada bayram yapıyor. 23 Nisan ve çocuk.. 23 Nisan'ı yara” tanlar, bugünü çocuk bayramı yapmakla, millet hakimiyetinin çocukla olan yakın ilişiğini yerinde bir sezişle kavrayıp ar- Bu, yüce bir yan sevinci Bu, (çocuk © yarın) i anlamak ve bunun gerçek yapmak için adım atmak demek- tir. Bu atılan adımın bugün işte görü * nürdeki yemişleri:“her bucakta tatlı ses- ler, cıvıltılar, kanat çırpışlar.. sevinen, bayram yapan, gürbüz ve süslü çocuk- lar... Bunları görünce göğsümüz kabarı: | yor, arkada bıraktığımız 14 yılın ötesin- de gizlenen karanlık çağları anıyoruz. Fakat geçmişteki büyük günleri, zaferleri unutmıyan ve gelecek günleri bep o özlü atılışla varlamağı dilek edin. miş olan bugünün genci, realitö'nin gö- süne dim dik bakmaktan, onu olduğu gi- bi görmekten çekinmez. İşte gerçeğin gönülleri sızlatan yüzü: mektepsiz çocuk, işçi çocuk, suçlu ço - cuk, hastalıklı çocuk, budala çocuk, di- lenci çocuk, | piç çocuk... Bunlarda Türk çocukları, bunlar da bu toprağın çocukları, . , Şehirlerin, kasabaların ba- kımsız çocukları; tezek örtülü kerpiç kö- yün, Bozkır ananın gözden ırak çocuk- ları. . Tahlo pek korkunç ve göz karar- tıcıdır. Gevşek ve gündelik — bir acıma | duygusu bu düğümü çözmek için elver- mez. Bu bir düzeltme, unarma işi ola maz. 14 yıl önceki 23 Nisan, sert ve yıp- ratıcı bir hava içinde yaratıldı. Başbuğ bunun sırrını — Türk özünde buldu. Bu büyülü güç, içimizde saklıdır. Onu kul lamak, işelemk kalır. Kaşşımızda duran büyük İş bir (bilgi - ülkü) işidir. Bunu her yurt bucağına temelli olarak yaymak gerektir. Nice yüksek düşünceler vardır ki, yayılma meydanları — dar bırakıldığı için kısır, kabuklu ve verimsiz kalmışlar. der. Kültür ve ülkü yayını, ancak da laşan bir propaganda ile olur. Dünün kalıplaşmış, yerinde say yalnız öğütçü beylik propagandası, bugünün havasında barımamaz. Propagandadan — beklenen, kalabalığı çeken, saran, düşündüren ve boyuna aşılayıp besliyen bir hava yarat- maktır. Bu, sarp bir yoldur. Bu yolda yalnız duyan, — bilen ve başaran başlar yürüyebilir. Bizim bayramlarımızın (hız ve güç al ma günleri) gibi bir kendine göreliği var dır. Başbuğun (müspet ilim) ve (güzel sanatlar) buyruğu, başlarım, uncu yıl bayramının sevinçli sesleri içinde gir- di. Artık sevinçlerimizi, başarılan işle- rin verim ölçüsüne göre artırabiliriz. Her yerde her (iş edineni), titiz bir (verim Sıhhat Müvazene ve Âhenk abiatte ve bütün kâi- natta olduğu gibi, in - sanda da her şeyi fazlı veya noksan bir muva- zene üzerine istinat &- der. Muhtelif azalar arasında mev- cut muvazenenin bozulması bir ta- kım karışıklıkları, buhranları do- gurur. Bu, akıl hakkında da böy- ledir. “Muvazenesiz bir adam,, de- diğimiz zaman neden bahsettiğimi. zi herkes anlar. Eğer bu muvazenesizlik bütün bir cemiyete veya bu cemiyetin bir kısmına sirayet ederse gene kart- şıklıklar ve buhranlar bekliyebi Bunun gibi insanın vücutça ve ahlâkça sıhhatte o bulunması her şeyden evvel bir muvazene mese- esidir. Ve kadın güzelliğinin baş- lıca şartlarından biri de mavazene ve ahenktir. Eğer genç kızlarımız, güzellikle rini bütün hayat müddetince değil se bile uzun zaman muhafaza ef- mek istiyorlarsa, o kendilerini, bu muvazene ve ahengi temin edecek olan birtakım hayati kaideler altı- na sokmak meeburiyetindedirler. Jütün ifratladan, fazla yemekten, #azla zevkten, fazla zihin ve beden yorgunluklarından tevakki etmek zararetindedirler. Fe biliriz ki “her şeyin if- dir, bu esaslı kanuna te- tabuk etmek için bu hususta irade sahibi olmak lâzımdir. Hıfzıssıh- hanın da esaslı prensipi | budur Jean « Jagues Rousseau da Emile? inde buna işaret etmiş ve “hıfzıs- sıhha, bir ilimden daha ziyade bir fazilettir, demişti Çok zaman i, bül ü da olduğu gibi biziz de deler zerafeti hareketsizlikte buluyorlar, hele genç kızlar, âtıl bir surette bir erkeğin günün birinde kendilerini alıp götürmesini beklemekten baş: ka bir şey yapmıyorlardı. Yegâne meşgaleleri her © öğünde beş altı kap yemek yemek ve uyumaktı. Bu kötü rejim kızların vücudunu bo * Zuyor, dimağlarını uyuşturuyordu. Bir vakit geldi ki aksülâmel başla. dı. Vücudun zerafetini, inceliğini muhafaza etmek harekete, ih- tiyacı olduğu hissedildi. Fakat her, nedense orada durulmadı; ifrat ci- hetine sapıldı. Zerafet sıskalığa ha. dar ileri götürüldü. Bir defa daha tekvar edelim ki bu ifrat, kuruna ulâdan beri güzel- liğin esası olan ahenk ve muvaze- neye mugayirdi, Yunanı kadimden Romalılardan kalan | heykellerin güzellikleri iskelet g'bi sıskalıktani ve duba gibi şişmanlıktan çok u - zak olmalarında değil midir? Zaten mantıki o son zamanlara kadar devam eden fikir abidesinli esaslı temellerinden © birini te; eden Aristote bile felsefesinde tidal” i tavsiye etmiyor muydu?. Nihayet neden sonra anlaşıldı ki, akli ve tabii bir surette tatbik edi- len vücut idmanları, her türlü if- ratlardan, alkolden, “ uyuştaracu maddelerden, sigaradan tevakki, insanın vücudunu, ahlâkını ve fik- rini korur ve busurele güzelliği te- min eder. Bunun için genç kızlarımız, şiş- manlığa olduğu kadar sıskalığa karşı da mücadeleye girişmelidir- ler.. Türkiye genç, dinç, gürbüz, dimağı ve vücudu sağlam gençlere mahtaçtır. Sanatoryomluk insanla» ra değil... Genç kızlar yüzlerinin rengini sıhhatten, dudaklarının kızıllığını vücutlarında kaynayan gençlik a teşinden almalıdırlar. .. imtihanı) na çekmek gereke ülkücü yolcuları bundan çel ri gibi, böyle bir imtihanı kendi kendile- rine ve daha çok titiz davranarak verir» ler, Herkül'ün karşısında boyun bülkesö- ği bu savaşı bu gibi | başlar kazanacak, onların yüksek ahlâklı olgun ruhu kır) yediveren çayırına çevirecektir Üniversite Edebiyat Fakültesinden M.O. MURAT