* YE vE Kemalettin Sami Pş. Kemalettin Sami Paşa öldi mi dört santten beri havamızda çal - kanan bu kara haberle içi sızlama - mış, kalbi ağrımamış bir tek Türk yoktur... Kemalettin Sami 'aşayı ta - nıyan bir insan için onun öldüğüne i- nanmak hakikaten pek güçti düne kadar Kemalettin Sami dan daima korkan ve kaçan di. Çünkü Kemalettin Sami Pa: tün hayatında âdeta ölüme & bir enerji sahibi idi. O, bulunduğu bü tön cephelerde (en tehlikeli yerleri sanki arar ve oraya saldırmakta bir zevk duyardı; çünkü, Türke ve Türk- Tâğe zararın o tehlikeli yerlerden ge- leceğine inanırdı! Kemalettin Sami paşa ilk olarak Balkan harbine iştirak etmiş ve ora- da bu atılganlığı ve kahramanlığı ne ticesi olarak bir kolunu kaybetmiş ve © gündenberi (Çolak Kemal) adı ile anılan bir kahramanlık sembolü ol - muşta, Son büyük kavgada Çanakkalede ve ondan sonra , karargahı umumi de bulunuyordu. Çok iyi hatırlıyorum, çok geçmeden karargâhı umumide bu İanmaktan sıkıldı ve (beni hangi cep heye isterseniz gönderin, muhakkak cepheye gitmek isterim) diye müte - * madiyen ısrar etmeye başladı. Bunun üzerine Filisin cephesine memur ©- dildi.. Filistin cephesine vardıktan ek az sonra gene düşmana saldır Ten yaralandı. Vazife ile Şama gitti- ğim zaman hastahanede yâttığını işi- tince gittim. Yarası bağlı yatağında yatıyor, fakat neşesi yerinde, gözleri | zekâsma delâlet eden parlaklıkla sn iyordu. iş olsun) dedim. (t elle yele dedi) Lâtife ettim: (karargâhı umumiden bir an evvel kaçıp kurtulayım derken buraya geldin gene kurşuna yakalan dın) dedim (adam sende) dedi. (Acı patlıcana kırağı çalar mı? Sakatla- nan yeri tamir eder, gene yolumuza devam ederiz. Herhalde düşman kur- sunu beni öldürmez. Ben buna inan- *rm.) dedi!. Hakikaten böyle olm dı mı? Onu düşman kurşunu öldü. medi. Fakat nihayet ölüm denilen â - mansız pençe onu döğüş meydanmda Poğil, fakat rahat döseğinde kavradı, aldı götürdü! ne yazık! Kenmletlin Sami Paşa Filistin ceb- hesinde aldığı yarak sonra, sanki 1 her vara onun enerjisine bileği taşılık vazifesini yapıyor gibi, terüta. ze enerjilerle gene döğüş cepheleri- ne atıldı. k Büyük harp, Mondro> mütarekena- mesi gibi çok acı bir teslimiyet kararı ile imzalandıktan sonra, Gazi Musta fa Kemal Anadolunun ortasında (Ya İstiklâl, Ya ölüm) parolası ile savaşı ilân ettiği zaman İstanbul'da © nuncu Kafkas fırkasının kumandan - ığmda Kemalettin Sami Paşayı görü- yoruz... Fırkasını, Gazinin direktifi iresinde, idare ediyor ve faaliyeti» Bi etrafına enerji dağıtan iman veren, ümit veren, durup dinlenmeden çalı- şan, çirprnan bir uzuv görüyoruz. dünya galiplerinin işee- Ş min bulunan Tatanbulda bu yolda çalışmanın me kadar güç olduğunu herkes bilir. Nihayet 16 Mart faciasından sonra İstanbulda kalması imkânsız bir hale geliyor ve Anadoluya geçiyor. Şimdi de Kemalettin Sami Paşayı kurtuluş savaşının ve Türk fakalâı > nım dört temel direği olan birinci ve ikinci İsönlerinde fırka kumandanı o dördüncü nihayet son Afyon ve Dumlupınar mey dan dövüşünde de dördüncü kolordu kumandanı olarak görüyoruz. İnö muharebelerinde aldığı yaralar ovu kıtasının başından bile ayırmıvor. İn- önü, Sakarya, Afyon ve Dumlupınar meydan döğüşlerini tetkik edenler iyi ce bilirler ki, in Sami Paşa hemen hemen ün dalma en can alacak yerlerinde bulunmuştu. Hı 26 Ağustos taarruzunda Kocatepe - dan (Afyon - Konya) demiryoluna varıncaya kadar olan ve düsmanları- i o tahkim ettikleri Sonra Dumlupınarda, doğrudan doğ raya başkumandan Gazi Hazretleri tarafından idare edilen meydan mu- harebesinde, düşman ordusunu cenup tan çeviren ve Afyon - İzmir demiryo Milliyet'in edebi tefrikası: 51 milli | ısı KREM bea AF Tepe üstü İkinci mevki Kurtuluş tramva- yındayız. Ayakta duruyoruz ama, biribirimizin sırtına binmiş gibi- yiz. Hamam istasyonuna gelince a- ğırlığımızın hemen yarısını boşalt- tık. Fakat ooh, diye sevinmeğe meydan kalmadı. Hamamda inen yolcuların bir o kadarını tekrar arabamıza aldık. Sarsıla sarsıla gidiyoruz. Yanı- başımda, iki adam ermeni şivesile türkçe konuşuyorlar : Bu tramvayda tılsım vardır, ne vardır.. Her kişi, buna saldıra- or.. Arkadan, bu gidar (o iramvay geloorsa, aldıran bilem yok.. — Sanki, bütün gabahat tram vay şirketindedir sanırsın? Bizde hiç kabahat yoktur?.. — Deminces, biri ayağımın orta parmağına caz diye bastı ise, san dım ki gözlerime şimşekler çarp- mıştır!.. Ne olooruz, canım.. Ne o- looruz? Züğürde mal kaptırdık? yoksam, borçlu peşinden koşooruz? Anlamadım git Tramvay, Feriköyünü geçmişti. Tepeüstü istasyonuna geliyorduk. İki ermeni ahbaptan biri biletçi- ye seslendi: — Arkadaş. Biloorsun ya. Te- peüstünde zili çekeceksin!.. Biletçi kızdı; burnundan soluya rak: — Söylemezsen unuttum gitti. Senin tepeüstünde ineceğini ner- den bileyim ben... — Şimdi, deorum ki tepeüstün- de dur! Çın çın.. Tramvay durdu. Fakat | durmasile yürümesi bir oldu. Ermeni yolcu ayağını basamağa koyarken araba kalkıverince bağır dı: — Hiş yahu... Ne yapoorsun? Biletçi tekrar zili çekti: — Haydi in, tepeüstü!. Ermeni, homurdandı: — Acelen ne.. Az kalsın ki de diğin gibi sahihen tepeüstü gide ordum!., M. SALÂHATTİN — HALKEVİNDE © Temsiller Beyoğlu ( Halkevinde temsil şubesi tarafından cuma gecesi sa- Cuma günü saat on beşte Halkevi güzel sanatlar subesinde Edebiyat fa. kültesi dekanı Köprülü zade Fuat B. tarafından “ilim ve ahval” mevzulu bir konferans verilecektir. —— ——— — Tonun şimal kıskıvrak İcu- şatan kahraman £ fırkaların kumanda. nı Kemalettin Sami Paşa idi. Kemalettin Sami Paşa bütün yuka- rıda saydığımız döğüşlerde, gerek kı- talarını yetiştirmede ve gerek törmede gösterdiği yüksek kabiliyet- ten dolayı, Gazi gibi büyük bir bat- kumandan tarafından, bir. kaç defn takdir edilmiş, taltif edilmiş | İcuman- danlardan birisidir. Kemalettin Sami Paşanm bu yük - sek kabiliyeti nihayet kendisini cüm- huriyet Türkiyesini, büyük elçi sıfa » tile, hariçte Almanyada, temsil ot - mek mevkiine çıkardı; onu ne engin i iğini de bu gü savaşların Viyetçi bir ve yetişkin bir diplomat i Her halde cümbhuriyet Türkiyesinin inkılâp kadrosunda doldurulması çok zor bir boşluk bırakılmıştır. Hâlâ inan mak istemediğim onun ölümü karşı- sında, derin bir sızı ile ağlıyorum. Ali RİZA KANLISIR Korktum. .. Neşide'nin suali, beni korkuttu: z — Sevmek için, muhakkak sevil- mek mi lâzım; muhakkak sevilmek or? ek Neşide, “sevecek” “öeçilmmek | umurunda bile değil... Aşkına nefsi feda edecek, bu kadar asil bir feragat gösterecek kadar duygulu ve içli olmak, korkunç ve tehlikeli! N Biraz acele mi hüküm © veriyo - rum? neden korkunç ve tehlikeli olsun... İnsanları saadetleri muay yen çerçeveler içinde, muayyen u - dâllere, nizamlara, kaidelere mi ta- bi? Sevip te, sevilmemenin ıstırap ve azaplarından haz duyan, mes'ut olanlar da yok mu? ||| Aşkına, bütün mevcudiyetini vak fetmek! Ne izzetinefis, ne haysiyet ne gurur, ne kibir, ne menfaat, hat- tâ ne de vicdan... Hiç, hiç bir ey- Aşkından başka, hiç bir şey yok! zaaflar, ihi lar muadil saaflar. Yazan: Mahmut YESARİ ibtiraslarla ölçülerek mi takdir e - dilmelidir? Zaaflarımızın, ihtiras - larımızın, faziletlerimizin, meziyet- lerimizin kıymetleri (az çok izafi, nisbi değil mi? Haklı olan kim? Hak ve hakikat ne tarafta? Bu, ebediyen meçhul, meşkük kalmıya mahküm... Neşide, sevmeli mi? Ben, onun selâmetini, sevmene- sinde görüyorum. Neşide. meli! Hiç sevmemeli! Kal denilen tatlı acıyı tatmamal». Fakat hiç ümidim yok... Neşide, muhakkak sevecektir!.. Bu kadar fedakâr, içli bir kızın sevmemesi, kabil mi? Neşide, sevecek... İçi yanıp tutu- şarak, bütün kalbile (bağlanarak, bütün mevcudiyetini vererek seve- cek... Dünyadaki gelmiş ve geçmiş in- sanların en mes'udu olacak olan bu adamı, şimdiden kıskanıyorum! Ne yapabilirim? elimden ne ge- lir? Mev'ut günün, dakikanın gel- | goslavya hariciye nezaret MİLLİYET ÇARŞAMBA 18 NISAN 1934 (Başı 1 inci sahifede) Sirkeci İstasyonu dün sabah Türk ve Yugoslav bayraklarile do- natılmıştı. Muhterem misafirimiz İstasyonda hükümet namına vali muavini Ali Rıza bey tarafından karşılanmıştır. Vali Muhittin Bey Ankarada bulunduğundan o refikası ve ke rimesi (oo Hanrmlar Madam Yevtich © Cenaplarını o karşı- layarak kendisine bir buket tak- dim etmişlerdir. Bundan maada Vilâyet ve bele- diye erkânı, merkez (kumandanı Fehmi Paşa ve Yugoslav sefareti erkânı, ceneral konsolosu Mösyö Lazareviç ve Yugoslav tebaası tasyonda hazır bulunuyorlardı. Ma dam Yevtich'e Madam Yankoviç ve tebaa tarafından müteaddit bu- ketler takdim edilmiştir. Mösyö Yevtich istasyonda ken- disini koloni namma selâmlayan Yugoslav klübü reisine teşekkür e derek, dost bir memlekete geldi « ğinden dolayı memnuniyetini be - yan etmiş ve burada dostu olan Türk hükümet ricalile siyasi te - maslarda bulunacağını ve ayni za- manda Türkiyedeki vatandaşlarile görüşmekten pek memnun oldu - ğunu söylemiştir. Muhterem misafirimiz, bundan sonra kendisine resmi selâmı ifa eden polis müfrezesinin önünden geçerek hükümet namına misafir edildiği Perapalas oteline gitmiş- tir, Mösyö Yevtich otelde bir müd. det istirahat ettikten sonra saat 11,30 da Tal meydanma gide- rek âbideye mükellef bir çelenk bırakmıştır. Mösyö Yevtich Yu - goslav konsoloshanesine giderek gazetecileri kâbul etmiştir. ösyö Yevtiçh saat 13,30 da refakatinde Sefir'Mösyö Yanko - viç bulunduğu halde vilâyete gi - derek Ali Rıza beyi ziyaret et - miş ve istikbalinde hazır bulunan diğer bazı zevata da kartını bırak- mıştir. Saat ikide konsolashane - de muhterem misafir şerefine hü- susi bir öğle yemeği verilmiştir. Muhterem misafirimiz yemek- ten sonra Madam Yevtich ve Mös yö Yankoviç ile birlikte otomo - bil ile Tarabya ve Büyükdereye kadar bir gezinti Yaptıktan sonra saat 16,30 da Perapalasa dönmüş- tür. "Ankaraya hareket Mösyö Yevtidh Perapnlasta bir müddet istirahat etmiş ve saat on sekizde Akay iskelesinde hazir bulundurulan bir maşa O binerek Haydarpaşaya geçmiştir. Haydar. paşa istasyonu Türk ve Yugos - lav bayraklarile donatılmıştı. Muhterem misafir istasyonda vali muavini Ali Rıza Beyle Şük- rü Naili Paşa Yugoslav konsolosu Mösyö Zareviç , konsoloshane er- kânı, tarafından teşyi edilmiştir. Bir müfreze polis resmi selâmı etmiştir. Muhterem misafir i- çin Ankara treninin arkasma baş- vekâlete mahsus olan vagon ilâ - ve edilmişti. Tren, saat 19,30 da hareket etmiştir. Beraber gelenler Mösyö Yevtich ile beraber Yu- ! siyasi işler müdürü Mösyö Martinaç ve hususi kalem müdürü Slavko Ko- Yiç şehrimize gelmişlerdir. Bundan maada matbuat büro- su namına iki gün evvel şehrimize gelen Mösyö Yevtich de Ankaraya gitmiştir. Muhterem misafirle beraber, mesini, mev'ut saatin çalmasını İemekten başka yapılacak bir şey yok... Bu saadete namzet olan adam, bari buna lâyık biri olsa... Kim bi- lir, belki de o adam, bu saadeti te- pecek, omuz silkecektir... İnsanla- rın nankörlükleri yeni mi —ız Neşide'yi artık eskisi kadar sık göremiyoruz. Arkadaşları, onu, he- çi hemen hiç yalnız bırakmıyor lar, Uzun yaz günlerini, köyde geçir- mek, çok güç! Sabahları, gü doğmadan balığa ikiyerimi.. Özleri kadar denizin üstünde, kayığı ,suların keyfine bırakarak, avare dolaşı - yorum. Bu, beni eğlendiriyor mu ? Ha- yır... Yaz güneşi altında rengi 80 - lan, dümdüz, kırışıksız, buruşuk- suz deniz, bana, çok manasız ge- liyor.. Bir bağ havuzu içinde yü- züyormuşum gibi, garip bir bulan- tr da duyuyorum... Balıktan, eve eli boş dönmek, yenğemi güldürüyor. Sonra son « ra, inanmamağa da başladılar: , — Hüsrev Bey, sen, balığa de- ğil, gezmeğe çıkıyorsun. - << Hakikaten balığa çıkıyorum -M. Yevtich geldi ve Ankaraya gitti | Refik.Âmir B. ve sefir Möiyö Yan koviç te Ankaray: işlerdir. Ankarada görüşmeler Mösyö Yevtich'in o Anksrayi ziyareti, hariciye vekili Tevfik Rüş | tü Beyle Balkan misakının aktin- den sonra Balkanların vaziyeti hak | kında görüşmek içindir. Bilhas Yunanistanda mul ili bulunan Mösyö Ve; ka karşı aldığı vaziyet, Ankarada olduğu gibi, Belgratta da nazarı dikkati celbetmekten hali kalma - mişter. Mösyö Venizelos misakım bazı ihtirazi kayıtlarla tasdikini parla» mentodan istemiş, misakn merbul protokolda mevcut kayıtlar me - yanında misakı imza eden Balkan devletlerinden birinin, Balkanlar haricinde bulunan diğer bir dev - let tarafından bir taarruza uğradı- ğı takdirde , Yunanistanın ala - cağı vaziyet halkında kayıt konul- masını ileriye sürmüştür. Mösyö Venizelos Yunanistan- da noktai nazarını izah için seri halinde bazı makaleler neşretmi tir. Mösyö Yevtich Ankarad. hassa bu mesele etrafında harici- ye vekili Tevfik Rüştü Beyle gö- | rüşecektir. M. Yevtich'in beyanatı Mösyö Yevtich dün konsolos - hanede gazetecileri kabul ettiği rada, Balkan meseleleri hakkını sorulan suallere cevap vermek is- tememiş ve bu: suallerin cevapla» rını Ankaradan dönüşe bırakmış- tır. Muhterem misafirimiz dün şu beyanatta bulunmuştur: — “Türkiye'ye seyahatten mak- sadım, evvelemirde, muazzez dos- tum Tevfik Rüştü Beyefendiye ia- dei ziyaret etmektir. Mamafih, bu ziyaret sadece bir lazimei neza ketten ibaret değildir. Daha ziyade Türkiye ile Yugoslavya arasındaki samimi ve halisane dostluğun bir kere daha tezahürüne vesiledir. Güzel memleketi olarak geliyorum, milli inkilâp ta rihiniz çok iyi bilirim. Bütün Türk milletinin de bir tiği şanlı rehberi karaya çıktığı tarihi günden, mo- dern Türkiye devletinin temamen kurulduğu bu ana kadar Gazi Rei- sicümhur Hazretlerinin ve onun mümtaz ve yüksek mesai arkadaş- larının huzurlarında insan, büyük ve hürmetkâr bir hayranlıkla meb. hut kalıyor. Ankarada, yüksek siyasi ricali: nizle tanışmak ve temas etmekle mesürur olacağım. Karilerinize en samimi selâmla- rımla birlikte, her iki memleketi- miz arasındaki dostane münaseba- tın tedrici inkişafını takip husu- sunda gösterdikleri alâkadan dola. yi teşekkürlerimi rica ederim. Yeni bir misak mı? SOFYA, 17 (Milliyet) — Pa- risten Novo Vreme gazetesine bil- diriliyor: Mevsük bir membadan haber alındığına göre, Bulgaristana ye- ni bir ademi tecavüz Balkan misa- kımı imza etmesi teklif edilecek - tir. Bu misakta tamamile Atina misakından farklı olarak muahede- lerin tadil edilmesi veya edilme - mesi hakkında bir kayıt bulunmı- yacaktır. Bu mesele üzerinde M. Bartu ile M. Muşanof arasında üç gün süren müzakereler yapıldığı gibi M. Yevtich'in M. Muşanofla yap- tığı mülâkatla tem anlaşma hasıl olmuştur. Yeni misak, Atina misakını imzalayan bütün hükümetler tara- amma, balık tutamıyorum, yen « ge! Yengem gülüyor: — Anlaşılan gönül eğlendiri « yorsun! Her dönüşte sorguya çekilmek, manalı bakışlar, manalı gülüşlerle karşılanmak ta canımı sıkıyor. Balığa çıkmaktan da vazgeç - tim, Sabahları, denize giriyorum, adalara doğru açılıyorum.. Sahil- den, benim kulaç atışımı, açılışı- mı merakla seyrediyorlar. Bu, Neşideye de merak olmuş. Arkadaşlarını topluyor; kıyıya ge- liyorlar, Ve çığlıklarla, kahkaha- larla, benim hareketlerimi takip e- diyorlar, Doktor, Nüzhet Süleyman, Ne- şideye denize girmeği menetti, Za- vallı kız, buna pek üzülüyor... De- nize, bir nevi hasretle bakıyor: — Ne olur, ben de denize gi- zeyim! Doktor, ne gibi mahzur görü- yor, neden korkuyor?.. Bilmiyo - rum!. Yalniz, banada © vazıh bir şey söylemiyor. Neşide, bana, haset ediyor. El li yaşındaki bir ihtiyarm sıhhati- ne, çevikliğine, dinçliğine, bir genç kızın haset, gıpta etmesi, ne ha- kabil olsa, ben, sıhhati - Bu akşam MELEK Sinemasında! 4 büyük film müsabakasının sonuncusu BEN BİR MELEK DEĞİLİM Oynıyanlar: Yeni ve büyük yıldız. Dünya kadın güzelliği telâkkilerini değiştiren MAE WEST ve GRAY GRA AYRICA: Paramount dünya haberleri ve! İNSUL'ün İstanbuldan ayrılışı. (5834), Bu akşam SARAY (Eski Glorya) sahnesinde EDUARDO BİANCO . idaresindeki “meşhur ARJANTİN RÖVÜ HEYETİ icrayı lühiyata başlıyor, 26 ARTİST-ŞARK 1 » DANS - MUSİKİ - EĞLENCELE” NEŞE - SEVİNÇ - KAHKAHA, Fiyatlarda zam yoktur, İkinci balkon 40, bütüm POE terler 60 ve lüks balkon 80 kuruş. Sinemada: DOROTHY JOURDAN tarafından ” sil edilen Fransmca sözlü KOCASIZ KADINLAR imwhleyera Filminin irsesinden sahnede rörü heyeti saat 10 da başlıyacaktır. Matbuat kartlarından başka dükulü bast © kartları muteber © olmıyacaktır. FOX JOURNAL « İl Harik Hayat Kaza ve Otomobil Miveten Sigortalarıma Galatağa: Osyn Hasılı Kl ÜNYON SİGORTASINA yaptırmız. | Türkiyede bilâfasıla icrayı muamele etmekte olar ÜNYON Kumpanyasına bir kere uğramadan sigorta yaptırmayınız. Telefon : Beyoğlu 4.4888 1830 İş ve İşçi Milliyet bu sütunda iş ve işçi isti- yenlere tavassut ediyor. , ve işçi istiyenler bir mektupla İş büro- muza müracaat etmel İş arânıyor Fransadan yeni gelmiş bir Madam fransızca, ehven şeraitle ve kolay, seri usullerle ders veriyor. La Turgule gaze- tesi D, $. T. ramuzuna müracaat, *#* İ Çiçek, sebze ve teamekânda mal yetiştirmek için usta bahçevan iste - yenlere Adres: Beylerbeyinde sebzeci Yaşar. imama ellisini Devredilecek ihtira beratı « Maden Çenberli Kutu vesâire ima- ine mahsus makinelerde islâhat” hak- kmdaki ihtira için istihsal edilmiz olan 18 Nisah 1925 tarih ve 286-202 numa- ralı ihtira beratınm ihtiva ettiği hukuk bu kere başkasına devir veyahut icara verileceği teklif edilmekte olduğundan bu hususta fazla malümat edinmek is- teyen zevatm İstanbul'da Bahçekapu'da Taş hanında 43-48 numaralı idsrehaneye müraesat eylemeleri ilân olunur. (15838) Lİ Bugünkü progr ISTANBUL * 18,15 Plâk neşriyatı. 1845 Fi ders. 19,15 Muammer Bey moneloğ. 19,30 Türk musiki Yahya Bey, Cevdet B. Semiha rem, B. Ruşen B. Cevdet B. Vecihe H. Servet H. 2120 Ağ borsa haberleri. 21,30 Necip Yi orkestrası tarafından muhtelif © VARŞOYVA,MIS m. 175: Solist konseri. 18,30: Ko: Müsababe, 19,10, Hafif 19,50, Muhtelif bahisler. 21,08 ser alman öserlerinden, 23: Hafif vene parçaları UK parçalar ) 20: Üniversite radyosu &virinde tarafından şarkılar. 21,45 Kol 18,10: Avusturya rsikini be, 1945: Tautenhayn kuarteti. 20 lif, 21,05; Senfonik yamız, (konferans) 21.50 Londrağpn Irlanda şarkı ve havaları, Z3x Mi lerinden mü: omser, 23: Son bU i e di Devredilecek ihtira beratı Tel ile rabıt ve tahtim hususunda ve bu süretle mühürleme usulünde bazı faydalı tadilât” hakkındaki ihtira için Fransız Tiyatrosund İspanyol Caruso'su namile altın sesli tenor istihsal edilmiş olan 7 Nisan 1924 tarih ve 139 . 141 numaralı ihtira beratının ihtiva ettiği hukuk bu kere başkasma | devir veyahut icara verilmesi teklif & | dilmekte olduğundan bu hususta fazla | #nalümat edinmek isteyen zevatın İstan- | bul'da Bahçekapu'da Taş hanında 43-48 | numaralar ile murakkam idarehaneye mü | Facaat eylemeleri ilân olunur. (15839) | ————— fından imza edilecektir. İmzalan- manm bu ayın sonunda yapılma- sı çok m dir. Yeni Balkan misakına Arna - vutluğun da gireceğini kuvvetle tahmin olunmaktadır. mi, hayatımın mevut, mukadder se sülaiini , ona bağışlamaktan te - reddüt etmiyeceğim. Ne yazık ki, bir ömür, bir ömüre aşılanamı- yor... Acaba, Neşide de, annesi gibi mahküm mü? Genç yaşta, ölüm, o na da tırnağını takmış?. Yüzmekten de vazgeçtim; on- dan da keyfim kaçtı... Fakat uzun yaz i, köy- de ne yapmalı? Nasıl vakit geçir- meli? Yazın, Beyoğlu da ö VA dalar, Boğaziçi, semt semt dolaş - le zevinecekler ki. Beni, poker masası baş' ren Halim Siretin, dili ti adeta felce uğramış gibiydi: FR Sen... sen, kumar oy” ha! Gayet tabii bir tavırla, bal ıaz da ciddi, ona cevap ve — Ben, insan değil miyim nir de, i ufak zevklerim, kaprislerim olamaf Halim Siret, bir iskemle yanıma oturmuştu: — Hayır.. Herkesin olur; nin olamaz! . Bu, kat'i kelime, / haj kendimi alamamıştım: — Neden? Kumarbazlık Halim Si radılışında var, Bu ihtiras, larına o kadar işlemiş ki derhal ona göre ayar ediyof” — Sen, şimdi oyununa * Sonra konuşuruz. p Beni de, kendisi gibi, K içten bir alâka ile oynuyor.#* gf Hem onu, hem de oyun sr 4 rımı sukutu hayale u; tan çekiniyorum: gece Kefeliköyün. kadaşın evinde, kâh bir otelde.. Hep , bir renkte, bir teviye, bir a- henkte, durgun durgun akıp giden hayata, renk, ahenk, can, heye - can vermek... Hatti, kumar bile oynarım... Kumarda talihimi deneyecek de - Zilim, hattâ fazla bir heyecan du- yacağımı da zannetmiyorum. Fa - kat karşımdakilerin heyecanı, beni, eğlendirecek... Hele, kaşarlanmış, anaç ku « , aralarına benim gibi a- ceminin, toy ve tam manasile bu- lunabilecek bir kazın düştüğüne ö,