6 —— - | | Tayyare, Tayyareci Hava silâhları yeni) Kıymetler alıyor 1000/2000 İdloyram © bombayı 2000/1000 kilometreye getirip atmak ve saalte 300/400 kilometre ile haraket noktasına avdet etmek. İşte hava silâh- | larının almakta olduğu yeni kıymetler. Büyük harp (dediğimiz umumi bu- | ğazlaşmanın ferdasmda ortaya atılan | prensiplerle adaletin tevzi, emniyetin | tesis edilmek istenileceği zanedilmi, Geçen zaman bunun kâzip bir hayal duğunu gösterdi. Milli ihtirasları ğer milletlerin menfaatlarile uzlaştır- mak istemiyenler, beynelmilel adaletin, beynelmilel emniyetin teessüsüne engel oldular, Bu hal, silâhları bırakma esası- ma dayanması lâzrm gelen sulh ve sü- kün yerine endişe ve heyecan getirdi. Herkes bu endişe ve heyecan ile — her ihtimale karşı diyerek — silâhlarını bi- rakmadıktan başka bunları arttırmağa da başladı. Senelerden beri devam ede gelmekte olan bu halin önüne geçmek i- çin alınmak istenilen tetbirler hep aka- mete uğramakta ve buna mukabilde si- lâhlanma her gün biraz daha hummalı | | bir faaliyetle devam etmektedir. Baş döndürücü bir hız almış bulunan, bir yarış hızım andırmakta olan, silâh lanma ne zaman mevzuu bahis olsa ev- velâ hava silâhlarmı hatırlamamak müme- » bu imtiyazı en bü- yük tahrip kudretine malik bulunmala- | d kayeseyi yapmak kâfidir: Ürumi harp- te, Alman tayyareleri İngiliz toprakları na ancak 250 ton bomba atabilmişlerdi. Bugün bir hamlede, Londra üzerine, bunun on slini atmak mümkündür. Hava sil te olduğu terakki ve tekâmül havaya karşı müda- faa şekillerini her gün değiştirmektedir. Bu hususta, bir müddet evvel metro- polünü müdafaa için bir şekil düşünen Ye bunun tatbikile meşgul iken, yeni terakki ve tekâmüller karşısında tetbir- lerinin müesairiyetini kaybetmekte ol- d ığunu elan silâhları azaltmak için her çareye vuran İngil is olarak göstermek erimlzğr ei Havaya karşı kat'i bir mü mevcut olamıyacağı muhakak KA Ki hudutları havaların yüksek mtaka” larına kadar örtmek mümkün olsa idi, düşmanın görünmeden milli havalara girmesi mevzuu bahis olamazdı. Halbu- ki buna imkân olmadığı anlaşılmıştır Hava hücumlarna karşı müdafaa mi külütmi ve noksanlığını gören bazı devletler, ileri harplerinde havaya kar- | şı müdafaayi değil hava £ taarruzunda | takaddümü düşünüyorlar: Yani düş man harekete geçmeden onu bastırmak ta ve merkezlerini tahrip etmekte meti- ce arıyorlar. Hava sanayiinde ileriye gitmiş memleketlerin harp hazr'lıkların. da bombardıman © tayyarelerine fazla ehemmiyet vermelerinin başlıca | sebebi. budur, Fransızların Potezdi, Breguet.4i, Bor -200, Le 0.20-30.225,v.4. öpleri (10/14/18 tonluk bu tayyz 1009/2000/3000 beyğirlik takat- 350 kilometreli süratlere « bulunmaktadırlar); o Almanların 220 kilometre süratli ve 1500 kilometre sahai fanliyetli Yunkere G. 38 leri (Ja ponyada militarize edilen bu tayyareye bomba tertibatından başka, 8 mitralyöz ile 2 top takılmıştır); Rusların 2500 kilometre sahai fanilyetli dört | ve beş motorluları; İtalyanların Balbo filosunu teşkil eden Savoyaları; o Amerikalıların Boeringleri, Navyleri, dörder . motörlü 2300 beygirlik ve kırkar kişilik nalliye- cileri hep bu maksat için meydana geti rilmiş cihazlardır. Düşmanm geri hedeflerile ana mer. kezlerini tahrip edebilmek imkânlarını temin maksadile inşa edilen bombardı. sancar yarılan vasıflar bep ayni: ir. Bu vasıfları şu suretle hülâsa e mümkündür: pe e 1.— Düşmanın mahfuz v. ayri mahfuz merkezlerin: taarruz; edeli mek için aagari bir tonluk bomba taş yabilmesi ; 1. — Düşmanım geri menbalarınğ teh. ia İn bulundurabilmek için geniş bir faaliyet nısıf kutruna malik bulun ması : bugün 500 kilometre bu nısıf kulrun asgari bir krymetidir. HI.— icabında düşmanı oyalıyabile- Milliyet'in edebi tefrikası: 50 KANL Bu, kendiliğinden uyanacak. . . Şimdi, müphem ufuklara dalacak olursa, ileride pek gafil avlanmaz! — Cevap vermedin, Hüsrev Am- ca? — Haklısın o Neşide.:. Bugün ben, abuk sabuk konuşuyorum. Neşide, adeta korkar gibi bakı - yor: — Bugün, çok tohaf, çok garip- sin, Hüsrev Amca! — Yerden göğe kadar | hakkın var, kızım! Genç kız, tekrar yanıma oturdu: — Anlat bana, Hüsrev Amca? — Neyi anlatayım, kızım? — Sen, bir şeyler söylemek isti- yorsun. ., Evet; dilinin altmda bir şeyler var. Fakat bir türlü söyliye- miyorsun. .. Benden mi çekiniyor- sun, söyle? Neşidenin ellerini içine aldım: -Dilimin altında bir şeyler yök. Seni, büyüyor görünce, bu abuk s: buk seyler, gayri ihtiyari aklıma avuçlarımın ti nrm orta mektebin son idi. Çok çalışkandı. İlk mektep teptenberi bir defa olsun kalmamış, her sene birinci ve ya- hut ikinci ol t başka bir şeyle alâkadar bir genç kızdı. Bazı arkadaşları - nın genç mektepli erkeklerle g: zintiler yaptıklarını gördükçe sızlıyordu. Bir ilk evvel ders, sonra istikbaldir. türlü larma hayret | lardı; fakat istikbalde memle kete hizmet edememenin vicdan Kırkından sonra Üç yüz kırk beş, Ruhsar ha - sınıfında sınıfta ik sınıfını geçmiş- den, - mektepten olmaz i. Ciddi, dersi talebenin gayesi İzdivaç zamanı gelince bütün malâmatı öğrenmiş, tecrübeleri ka- zanmış, tekâmül etmiş bir kız olarak aile ocağına atılacak. t. Hayatm baharı demek olan on genç on altı yaşlarında genç kız- beş, arda sevmek hisleri başlar; fa - kat bunlar çok saf ve samimi şe- kildedir. Mektep defterinden ko- parılmış kâğıtlara bir kaç satır - dan ibaret yazılmış cümleler, ya - hut bir arkadaş mektubundan kop ya edilmiş fikirler. Ruhsar, kötü arkadaşlarının bu saçmalarla meşgul olduk - ediyordu. Tarihte okumuşlardı: Bu millet, ne sr kıntılar çekmiş, Türk devletinin idamesi için ne fedakârlıklar ya - pılmıştı. Kendisi, komşunun oğ - lu Fatin, halasının kızı (O Semra, hepsi de yarının evlâtlarıydı. Me leket kendilerinden iş ve ça mak istiyordu. İş böyle iken, ba - zı arkadaşlarının yaptıkları ha fiflikleri katiyen affedemiyordu. Onlar, zaten cezalarını görüyor - azabını da çekeceklerdi. Ruhsar güzeldi. Sarı kesik saç- ları, tahrilli elâ gözleri, mütena - sip vücudü vardı. Lâcivert mek - tep forması, sırmalı kasketi ile sabahları evden çıkınca hiç sağı - na, soluna Bakmadan doğru mek- tebe giderdi Kış, bitmiş, ilkbahar gelmiş - ti. Bahçelerindeki meyva ağaçla- yı beyaz, pembe çiçekler açtı. Son- ra yeşillendiler. Şimdi, ikindiden sonra mektepten çıkınca bu il. lik arasmda biraz dinlenmeyi ve ine bir kitap alarak mütaleayi yat etmişti. Bir gün gene mektepten çık - tı. Ufak bir kahvealtıdan sonra hesap kitabını alarak bahçeye çık- . Can eriği ağacının gölgesin - deki şezlonga uzanarak mütalea - ya başladı. Ara sıra elindeki def - tere de kurşun kalemile yazıyor, okuduğunun tatbikatını misaller - le tecrübe ediyordu, Karşıkki pencereden komşu - ları Hüsrev Bey, genç kızm ye- şillik arasında, şezlonktaki uzan- mış vaziyetini görünce san'atkâ - ——————— — cek, avcısmın te: azaltacak, düş- man toprakları üzerindeki seyir müdde- tini asgari kıymete indirecek bir süra- te malikiyeti: bu süratn dünkü asgari. si 250, bugünküsi 350 kilometredir. IV.— Süratle irtifa alabilecek, bulut- ların üzerine çıkabilecek, hedife sarka- rak bormbalarını bıraktıktan sonra ile ir- üfni asgari bir zamanda alabilecek bir Bize m sahip olması. Bir cüm- le iler 2000 kilogram © bombayi 2000/1000 kilometreye getirip atmak ve saatte 300.400 kilometre süratle üs- sülharekeye avdet etmek... İşte hava silâhlarında bugün aranılan Necip DURRU kıymetler. ISIR Yazan: Mahmut YESARİ geliyor. Seni, bizden ayıracak elle- ri düşünüyorum. Bu, bir kâbus gi- bi dimağıma çöküyor; bunalıyo - rum. — Boşu boşuna üzülüyorsun, ci- ci amca! Biraz da beybabama ben- ze! Bak, o hiç, kendini üzer mi? Korka korka sordum: — Babanı, hiç mi sevmiyorsun, kızım? | — Babamı sevmediğimi söyle - dim mi? - Doğru, yavrum! — Bugün sen bir muammasın, Hüsrev Amca! Ayağa kalktım, başımı ellerim a- rasina aldım; — Fazla zihnini yorma, kızım. Ben, bugün, sersemim. . . lediğimi, kendim de Sersemliğim üzerimde. . . bili Kollarımı gererek boynunu bük- üm: — Şaşmıya da değmez... İhti- yarlık alâmetleri, yavrum. Neşide, dariğm dargın bakıyordu | yemedi. Erikleri alıp teşekkür et- | di. Ve odasının penceresine çıka- | havalanır; belki de evlenmeğe kal- rane yapılmış Bir tablo seyreder | gibi uzun uzun baktı, Ruhsar kü- çük bir kızken şimdi, hakikaten | güzel, canlı bir şey olmuştu. İlk “| bahar , kırk yaşmda ve saçlarına | ak düşmüş adamın damarların - da bir aşk havası yarattığı sırada seyrettiği bu tablo büsbütün zih - nini tarümar etti. Hemen bahçe- ye çikarak komşularınm bahçe - sine doğru yürüdü: — Ruhsar hanım, kolay gel - sin. — Teşekkür ederim Bey amu- ca.. — Oh oh maşallah.. Ne gü» zel, yerinizi bulmuşsunuz. Ağaç - ların altında... Bu ağaç ne ağa cı?.. Can eriği efendim, arzu e- derseniz size biraz toplayayım.. olur, amma si- ze zahmet olacak.. Ruhsar yerinden kalktı. Elini başının üstündeki ağacın dalla rında gezdirerek kopardığı erik - | leri siyah önlüğünün cebine dol - ! durdu. Sonra komşularının bah - çelerimi ayıran telin yanma gele- rek cebinden çıkardığı erikleri Hüsrev beye avuç avuç verdi. kızın vaziyetini ciddi in fazla bir şey söyli - rak yemeğe ve çekirdekirini var kuvvetile ona doğru atmağa baş- lodr. Ara sıra da kıza bakarak si- rıtıyordu. Çekirdeklerden bir ka- çı Ruhsarın yanına, iki tanesi de kucağına düşmüştü. Komşusunun fikrini anlayan genç mektepli hiç bozmadı, süküt etti. Ertesi sabah, mektebe gider - ken arkasından ( Hüsrev Beyin geldiğini gördü. Adımlarını sık - laştırdı. Yolunu değiştirdi. Ve o- nun kendisine yetişip lâkırdı söy- elemesine meydan vermiyerek mek tebe girdi. Bu takipler devam ediyordu. Hüsrev Bey heyecan içinde idi. Evli olmasına, iki de çocuğu bu- lunmasına rağmen “© bugünlerde Ruhsara karşı muhabbet hisleri uyanmış, onu seviyordu. O, gençliğinde Böyle genç kız. larla ne kadar eğlenmişti. Nesi eksikti. Daha gençti, bir kızı tes- hir edecek kadar yakışıklı ve gü- itimatla takiplerinden bir netice çıkmadığmı görünce Ruh-ara bir mektup yazdı, ilânı aşk etti. Ve kendisinin münasip göreceği bir gün buluşmalarını o rica etti, Ve | mektubu küçük oğlu Cevatla bir akşam kıza gönderdi. Elden mek- tup alıp, vermek şüpheyi cel der diye cevap için i post restant bir adres vermişti. Bir kaç gün üstüste postahaneye gi - dip helecanla'namına post res tant mektup olup olmadığını sor- du. Bir akşam vazifesinden geç çık | mıştı, Ortalık kararmıştı. Vaktin | gecikmesine rağmen müvezzi ah - babı olduğu için postahaneye gi - dip mektup sordu. Memur, na mına taahhütlü bir mektup bu lunduğunu söyleyince sevincin den deli gibi: — Aman.. Ömerciğim çabuk ver.. Allah aşkına! Al sana bir — Sen, ihtiyar mısın, Hüsrev Amaca? — Yaş, elliyi buldu, kızım . Genç kız,yerinden sıçradı: — A, yalan!... Dünyada inan - mam! Gülüyordum: — Yaşımı gizlemiyorum ki ya- a söyliyeyim kizım. ., Hattâ elli ir... Neşide, yüzüme dikkatli dikkatli ve taaccüple ba — Hiç göstermiyorsun, Hüsrev Amca! Seni gören, ancak kırkında tahmin eder. Koltuklarımı kabartıyorsun, Neşide! — Ciddi söylüyorum... Sana, kimse, ellisinde, demez... Kırkın- da görünüyorsun ve göründüğün - den'de atik, çevik, dinçsin! — Devam etme, kızım... devam etme... — Neden, Hüsrev Amca? Kurnaz 'naz göz kırptım: — Gençliğime, beni de inandıra- cak olursan iş sarpa sarar. Başım Kâfi, kışırım. Neşide, bir adım gerilemişti, sağ elinin şehadet parmağıni alnına koydu ve “şimdi anladım!,, demek ister gibi sol gözünü yumarak ba. riyerek bekliyordum. Genç kız, baz Bugünkü program ISTANBUL « 18,15 Plâk neşriyatı, 19,15 Mesut Ce- | mil Bey tarafından çocuklara masal, 19,30 Türk musiki neşriyatı o (Eftalya | Sadi H. Sadi B. Refik B.) (21 Doktor Şükrü Hazım Bey tarafından konferans ve Ajans haberleri. 21,30 Cemal Reşit Bey piyano, Necip (Yakup B. Keman, Mesut Cemil B, viyolonsel) Oda musi- deki operet temsili. 23,30: Dans mu BUKRES, İm. B. Pil konseri. 20.25: Müsahabe. Zi: Macar tarihim ından konser. 23; Horvath Si 2350: Almanca konferens. Br "UYAN A,SOT m. Şarkılar ve hafif havalar, 18,50: Mü. reninden.) üzahabe. 21: Ka- | ben'e mit musiki parçala TEŞEKKUR Sevgili babamız Abdullah Efendinin aramızdan ebediyen ayrılması © üzerine gerek bizzat cenazesine | gelerek son saygı merasimine iştirak ve gerek clem- lerimizle birleşerek tahriren ve çifahen beyanı taziyet lütfunda bulunmuş olan bilcümle zevatı muhteremeye ayrı ayrı teşekküre teessürlerimiz mani bulundu- undan bu husustaki sonsuz minnet ve şükranlarımızı muhterem gazetenizle iblâğini rica ederiz efendim. Refikası, kerimeleri ve ailesi erkân: namına mahtumu Hikmet. mma ERİ mmm | 3 üncü kolordu ilânları | M.M. V. Sa. Al, Kom. dan: Hava kıt'atı için Diyarbe- kir'de Ali Pınarde yapılacak olan bir efrat paviyonu inşası kapalı zarfla münakasaya kon | muştur. Ihalesi 15-5-934 salı | günü saat 10,30 dadır. Talip- | lerin şartnamelerini görmek i- çin her gün öğleden sonra ve Snaln ira İLEN vo ei İ gün ve vaktinden evvel teklif ve teminat mektuplarile An kara'da M. M. V. Sa. Al, Ko- misyonuna müracaatları. (3502) (1780) ——— yirmi beşlik, müjde için.. Diyerek çantasını açtı, müvez- zie bahşiş verdi. Memurun elin - den zarfı kaptı. Titriyordu. Cad- deye çıktı. İhtimal ki yarm için randevu veriliyordu. Ne saadet. Sevdiğine kavuşacak, kırlarda çi - çekleri koklayarak ebedi aşk da - kikaları yaşayacaklardı. Sabır edemedi, bir hava gazı- fenerinin altımda zarfı yırttı ve i- çinden çıkan kâğrtta şu kelime - leri okudu: Muhterem efendim, Kırkından sonra azanı teneşir paklar! Hürmetler Ruhsar Gece olmadan, hava gazı lâm- basının mavi ışığı altında Hüsrev | Bey için şafak atmıştı!? — Hüsrev Amcanın, niyeti bo- zukmuş meğersem! Kollarını yanına sarkıttı: — Ah, sen, ne diplomatsın, cici amca! Hem olur diplomatlardan değilmişsin!.. Parmak ısırdım, döğ rusu. . Ve hakikaten parmağını ısırıyor ve kipış kıpış bakıyor, çapkın çap- kın gülüyordu: — Benim evlenmem... yahut birini sevmem. .. Bütün o muam- mayı andıran r,bu neticeye varmak için mi idi, Hüsrev Amca? Benimle kapı açıyorsunuz... Son- ra, size sıra gelecek, öyle mi? Ne mükemmel plân! O Bunu evvelce, neye söylemedin? Doktorcuğum da neye söylemedi? Birden duraklamıştım: — Nasıl, doktor da mı? — Doktorcuğum da be! Bel. ki de bu fikir, ikinize birden geli Doğru söyle, Hüsrev Arıca kimi kandırdı? Kafam, katışrvermişti: — Doktor da mı, benim bahset- tiğim şeyler söyled.” Bu, çok garip bir tesadüf oluyor- du. Genç kız üzerinde, © müşterek bir kontrol yaptığımız hissi hasıl o- labilirdi!. Neşide'nin cevabını, kalbim tit » bl Yarın mat'n»lerden itibaren SUMER SİNEMASI (Eski Artistik) Yeni tenzi'âtlı terife başlıyor. Ikinci mevki 25, birinci ve hususi balkon 35, lüks fotörler 50 knraş Programda 2 film birden: NİL HAYDUTLARI ve meşhur tenor JOSEPH SCHMİDT tarafından DÜNYAYI Dolaşan Şarkı (15804) Dr. İHSAN SAMİ Tifo ve Paratifo Aşısı Tifo ve Paratifo hastalıklarına tutulma mak için tesiri çok kat? muafiyeti pek emin bir aşıdır. ber eczmne ve Ecza de. polarındı bulunür. (15159) 1924 sag) TUNÇ AY Tayyare Piyango Gişesi M: Hamdi Bey iklireslade. eğil. mıştır. Toptan ve perakende müsait şeraitİs satış yapılır. Sirkeci Hamidiye caddesi tram- vay istasvonunda No, 20 (15617) 20971 Asrın umdesi “ MİLLİYET” © ABONE ÜCRETLERİ Türkiye için Hari L VAPURCULU z TURK ANONİM ŞİRKE ISTANBUL ACENTALI Telefon: 2294 iman Han, İzmir sürat yolu n Ee SAKARYA vapuru 3 mayı* tarihine müsadif perşembe güni itibarenitibaren İSTANBUL ile MİR arasında sürat günü GALATA 14 te kalkacak ve cuma günü İzmire varacaktır. günü saat 14 te kalkacak İst pazartesi günü saat 16 da gelece”” ILAN Osmanlı Bankasmın Yenicami ve Beyoğlu devairi; Ii Bayram münasebetile 23 ncü Pazartesi günü kapal İ Tunacaktır. İnhisarlar U. Müdürl Maltepe tecrübegah istasyonu arazisi dahilinde velee kazdırılıp çöken kuyunun dolmuş topraklardan tem lenmesi pazarlıkla ihale edilecektir. gördükten sonra pazarlığa iştirak etmek üzere .... üğün Taliplerin şartn poslasını Yi caktır, Bu vapur her PERŞEMİ rıhtmından İzmirden Pi teminatlarile beraber (25-4-934) çarşamba günü saat ( de Galatada alım satım Komisyonuna müracaatları. (169 dei Ni gününden itibaren tatbik olunacaktır: Akay İşletmesi Müdürlüğün Akay Hatlarma ait ilk 934 Perşembe ..... tarifesi 19 bahar tarife iskelelere asılmıştır. Cep tarifeleri de gişelerde cuttur. (1758) İSTANBUL BELEDİYESİ İLANLARI Kaymakamlığından : Meyva hali harici 1 No. lu serği mahalli 935 senesi mayısı gayesine kadar y ya verileceğinden talip olanların 8-5-934 tarihine müsadiği lı günü saat on birde encümene gelmeleri ilân olunur. (17 Eminö Gedikpaşada Jandarma Satınalma Komisyonund Jandarma ihtiyacı için (30000 : 37000) metre Yi j kumaş kapalı zarf usuli ile 7-5-1934 pazartesi günü 8 beşte satın almacaktır. İsteklilerin şartname, nümune VE safını görmek üzere istedikleri vakit münakasaya gi çin de ihale gün ve saatinde Komisyonumuza müracaâ! (16 İttihadı Milli Türk Sigorta Şirketi Harik ve hayat üzerine sigorta muamelesi icra eyleriz Sigortaları halk Merkezi idaresi in müsait şeraiti havidir Galatada Ünyon Hanında Acentası bulunmayan şehirlerde acenta aranmaktadır. şını geriye iti —Hayır... ylemedi. — Öyle ise, buna, ne ile hükme- diyorsun? — Hep müşterek kararlar verir- Biniz de... — Bunda haklısın. . - Neşide, keyfinden ellerini çırpı- yordu: — Gördünüz mü, nasıl keşfet - tim? — Biz, ikimiz de bir şeye karar vermedik ki... Karar vermemiş olmakta müşterekiz. Neşide, yanıma geldi, sağ kolu- nu boynuma doladı; gözlerini, göz- lerimin içine dikti — Saklama, cici amca! — Senden, hiç bir şey saklamam, Doktor, bana bir şey — Sen, bilirsin Neşide, korkar, vaşça sordu: — Yoksa, mı? Bir kahkaha koparmıştım: — Hah, şimdi buldun! Hüsrev Amcanın, bir eksiği vardı, o da â - giklikta! — Neye gülüyorsun, Hüsrev Am ca? Sen, insan değil misin? Birini sevemez misin? Daha demin, bana , çekinir gibi ya - Hüsrev Amca, âşık soruyordun! — İhtiyarladım, yavrum! — Hiç te ihtiyar değilsin” gençsin! — Sana öyle / geliyor, Hem, beni kim sever? Neşide, karşımda durdu, zuna baktı: — Sevmek için muhakkak mek mi lâzım; muhakkak * mi icap eder? Neşide'ye ne cevap v. bilmiyorum. Yalnız, o and zembereği kırılmış bir durmuştu! Ben, ona, ne çocukça, ne * ça, serseme sualler so! Onu, çocuk zannederek, tihana çekmiştim. Meğer o, benden daha ha iyi suale cevap veremedim. Peki, dünkü çocukla; sualleri, nerede, hangi kuyor, öğreniyorlar? Onls1* yatın, dah ahallolunmamı!$ mustarip insaniyete halli “fi i si biliyormuş! Onun #99 y olmıyacak bu, zorlu, teklik ammalarını, kim öğretiY0i, gi den, nerden, nasıl, öğren lar? 7 “ei den: (Yüzde 74