YAŞ MEİN m üEPE TEA KA cr Silâhsızlanma meselesi: Silâhsızlanma konferansı bürosu nun toplanmasına dört gün kaldı. Bü- ro 10 nisanda Cenevre'de toplanarak silâhaizlanma konferansı umumi he- yetinin içtima tarihini tespit edecek- &r. o Könferansm içtima, alâkadar devletler arasında bir itilâf zemini bulmak maksadile şimdiye kadar bir kaç defa tehire uğramıştır. Son tehir, şubat ortalarında Londra'da Hender- son'un reisliği altmda yapılan bir içti- mada yapılmıştı. Bununla beraber he- nüz Fransa ile Almanya arasındaki ihtilâfın halline doğru adım bile atıl- mış değildir. Geçen sanbahardan beri İngiltere, Fransa, Almanya ve Italya arasmda bir takım notalar teati edil arüz eden ihtilâf şudur: Fransa emniyet meselesinde ısrar ediyor. İki nokta” dan emniyet istiyor: 1 — Hudutların emniyeti ki bu, an- cak İngiltere'nin ve İtalya'nın Lokar- | © | no misakı tertibi bir takım yeni taah ” hütlere girişmesile mümkündür. 2 — İmzalanacak © silâksızlanma mukavelesinin tatbiki için teminat. Almanya müsavat istiyor. İngilte- re bu iki noktai nazari telif etmeğe çalışır gibi görünerek, silâhsızlanma meselesinde esas hedefi olan harp i tayyarelerini iza etmeğe çalışıyor. Nal i Almanya'nın arası a politika oyunu oynamaktan Bu vaziyette silâhsızlanma işi bir kör dövüşüne benzedi. Diğer taraftan senesi bütçesine koyduğu milli müda- fan tahsisatı bütün Avrupa'yı dehşet içinde bırakmıştır. Almanların ver Almanya'nın 1934 © Odiklöri rakamlara göre 1934 senesin- ğ © münasebetlere de Almanya milli müdafaa için 894 milyon mark sarfedecektir. Bu para- pın 210 milyon markı hava kuvvetle- rine sarfediliyor. Silâhsz o Almanya hava kuvvetleri için bizim paramızla 105 milyon lira sarfederte, silâhk AAlmanya'nm ne miktar sarfedeceği © tahmin edilir. . .. Roma Protokolleri: Roma omükâlemelerine ve İtalya payitahtında imzlanan siyasi ve iktr- sadi protokollere rağmen, Avrupanm her şeyi eski halinde devam ediyor. Protokoller vaziyeti hiç değiştirmedi. Avusturya'nın vaziyeti hi nezaketi- ni muhafaza ediyor. Bu devletin bey- nelmilel vaziyetinde istikrara doğru bir adım atıldığı iddia edilemez. Kü- “çük İtilâf ta tesanüdüsü muhafaza et- mektedir. İtısşdi protokollerin tatbiki için Roma'da hâlâ müzakere cereyan edi- yor. İktisaden böyle bir aranjmana varmanm zannedildiğinden gel zor olduğu anlaşılmıştır. Bu mukaveleler imza edildiği gün, iktısaden orta Av. “yupa'ya Almanya'nın hakim olduğu- nu söylemiştik. Son günler zarfında neşredilen istatistikler bu sözlerimi zin doğru olduğunu göstermiştir. İtal- ya ile Avusturya ve Macaristan ara- smdaki ticaretin çok az olduğu anla- #ılmaktadır. Bazı rakamları alalım: 1933 senesinde İtalya'nın orta Avru- pa devletleri ve Almanya ile olan ha- rici ticareti şudur: İthaldt — İhracat 2.14 ii 104 Görülüyor ki Italya, sıkı iktisadi girişmek istediği iki memleket ile ancak yüzde üç nispe- #inde ticaret yapıyor. Diğer taraftan üç Küçük İtilâf devletile — Roan- Haftalık Siyasi İcmal ya, Yugoslavya ve Çekoslovakya — olan tcareti yüzde onu buluyor. Yal nız Almanya ile olan ticareti ise 155 tir. Almanya'nın — Avusturya ile olan ticareti 209,, Macaristan'ın Almanya ile olan ticareti 225 nisbetine baliğ oluyor. İtalya, çok az münasebette bulunduğu Macaristan ve Avusturya ile bu münasebetleri artıracak diye Al manya ile olan ticaretini ihmal ede- mez. Macaristan da İtalya'dan ne ka- dar istifade etse, bu hali hazırda Al olan 2294 nisbetine baliğ Görülüyor ki iktınaden orta Avru- pada vaziyeti şu veya bu devletin le hine değiştirmek kolay değildir. Ka- naatimizce Romi” protoklleriniz iktı- epheleri zâyıftır. Siyasi cephele- elince; bu da gösterişten ibaret kalmıya mahkümdur. .. Roosevelt'in vaziyeti? Aserika Cüzharrelilnin vaziyeli zayıflamıya başladı. Son hafta içinde Ayân Roosevelt'in veto'sunu nazarı iti- bara almıyarak harp malüllerine v: lecek tazminat lâyihasmı kabul etti. Bu, Âyânm Cümhurreisi aleyhindeki ilk isyanıdır. Gerçi bu mağlübiyete karşı Roosevelt lehine iki galibiyet kaydedilebilir: 1 — Otomobil sanayii işçisinin gre- vini menetmeğe muvaffak olmuştur. 2 — Ayân Meclisinden Amerika ti- caretinin genişletilmesi için yabancı devletlerle mukaveleler akdetmek sa- lâhiyetini almıştır. Bu salâhiyete gö- re, Roosevelt her devletle mukaveleler imzalıyarak gümrük ta- rifelerini yüzde elli nisbetinde indirip çıkarabilecektir. Bu, Cümhurreisinin bir seneden beri aldığı salâhiyetlerin en ehemmiyetlileri arasındadır. Bu salâhiyet bilhassa ecnebi memleketle- ri yakından alâkadar ediyor. Çünkü Cümhurreisi, bir imzasile her hangi memleketin Amerika'ya olan ihraca- tmr azaltıp çoğaltabilecektir. İki muvaffakıyete karşı bir mağlü- biyet ehemmiyetsiz gibi gö da bir seneden beri her istediğini ka- bul ettirmeğe muvaffak olan Roose- yelt'in siyasi hayatımda bu bir dönüm noktası olabilir. Roosevelt, Amerika' da çok ehemmiyetli ıslahat teşebbü- süne girişmiş bulmuyor. Bu teşebbüs- lerinin muvaffak olması için Roosevelt” in yıpranmaması ve prestijini muhafa- za etmesi lâzımdır. ... Balkan misakı: Balkan misakı nihayet Yunan Ayân Meclisi tarafmdan da tastik edildi. Binaenaleyh misakm Yunan devletin- ce de muamelesi bitmiş demektir. Şimdi Yugoslavya ve Romanya kal mıştır. Bu devletlerin teşkilâtı esasi- yeleri, misakm daha kolayca tastiki ne müsaittir. Yunanistan'ın misakı tastiki hayli uzun ve güç bir mesele şeklini aldı. Ancak bu, Yunanistan'ın misaka ta- raftar olmamasından ziyade bu kom- şu memleketteki politika hususiyetlerinden ileri gelmektedir. Artık misak fırka meselesi olmaktan çıkmış, Yunan milletine malolmuştur. Diğer taraftan hafta arası misak hakkında Bulgar Başvekili Muşanof uzun beyanatta bulundu. Muşanof, bu izahatımı Balkan misakınm imza- saa hiç Jüzüm olmadığını anlatmak içim verdiğini söylemekle başlamıştır. Ancak Muşanof'un izahatmı dinledik. ten sonra misakın lüzumsuzluğuna de- ayrı ayrı il, bilâkis lüzumuna kail olmak icap ediyor. Muşanof Newiliy muahedesi- min tadil istiyor. Şimdiye kadar tat- — Milliyet'in edebi tefrikası: 39 KANLISIR 4ediler. Günün birinde bir öksürük © bir öksürük, kan tüküre tüküre ya- *ağa düştü idi. yengemi (dinlemiyorum, "dinlemek te istemem.. Eğer doğru ise.. z — Kânunuevvel — Yengemin tahmini doğru çıktı.. Mesture, nihayet yatağa düştü. Genç kadının yüzünde, solgun - bir hasta güzelliği var. Ölüm, hastalık, bu kadar güzel olabilir mi? Ecel, kıymadan onu nasıl alır? Ya bu, o yumuk, penbe beyaz yavrucak ne olacak? Mesture, çocuğunu, karyolasının ağırdığı, kucağına almak zaman, doktorun yüzü ka- | Yengem, bunda da haklı... Fakat doktor, ohastaya bir şey söylemiyor, yutkunuyor. Her şeye — karşı alıngan olan, daha doğrusu a- — lınganlaşan Mesture, bu noktada yn hissiz, o duygusuz oluyor ki.. Yazan: Mahmut YESARİ Doktorun tavırlarını, o bakışlarını sörmiyor, hareketlerini anlamıyor gibi... Çocuğu, hasta annesinden uzak- laştırmak lâzım.. Lâkin bu, kabil değil.. Hiç bir kuvvet bunu Mestu- reye kabul ettiremez. Neşide, gözgöre, küçük, yaşta, ölüm namzetleri listesine mi gire- cek? Ne yapmalı da bu çıkmazdan kurtulmalı! Halim Siret'in sanatoryom nu- tuklarını düşünüyorum, fakat Mes- ture'nin, hiddeti gö: nüne ge liyor, cesaretim kırılıyor. Endişelerimi Mesture'ye hisset- titmek te fena... Lâkin fazla şen görünmek te tehlikeli! Uzun, sü- rekli kahkahalara sinirleniyor. Bu mu açık açık anlatmıyor, lâkin yü- zünün çizgileri öyle elemle, isti rapla buruşuyor ki kalbinin bur- kulduğu, içinin üzüldüğü belli... — Nasılem? ii sormak ta, onu sinirlendiri- r. Gözlerini kapıyor, yorgun yor- Bugünkü program İstanbul : 12,30 Alaturka plâk neşriyatı. 18,15 19,15 Ajans haberleri 19,30 Türk musiki Sevim H.), 21,30 Ajans ve borsa haber- leri, 21,30 Necip Yakup Bey orkestrası. VARŞOVA, MIS m. Müzleke. 2405: Sign BÜKREŞ, İlm Paskalya münseebetile BUDAPEŞTE, 18: Egyasüle eze fabrik: lom takımı. 1928 İrena Marik tarafndan piyano 20,10: Müsahabe. Müteakiben Siçan eriyat yoktur. ANA,SOT m. eç halk şarkılar, 19,10; Seyyah haberleri. 19,481 RESLAU, 316 m. — 7 Müsababe. 20: Gene Milliyet bu sütunda iş ve işçi isti- yenlere tavazsut ediyor. İş ve işçi istiyenler bir mektupla İş büro- muza müracaat etmelidirler. İş arânıyor BIR HANIM — Uygun bir şeraitle bürolarda kitabet işlerinde çalışmak ar- zu ediyor gazetemize | M. M. tahriren müracaat, “.. Orta mektep | mezunuyum. Tüccar muhasebesi bilirim, ticarethane, yazıha- nelerde çalışırım, tüccar kefil gösteri- rim, Mülliyette Kadri rumuzuna mü- racaat, bikini istiyordu. Fakat tatbik olsun, tağil olsun, her halde bu işler Balkan misakının ve Milletler Cemiyeti misa- kınm çerçevesi dahilinde ayni alâka- darlarm ittifakı ârâsile yapılmazsa, bir muharebe ile neticelenebilir. Bu- nun içindir ki Balkan misakı çok lü- zumlu mir mukaveledir, ... "Arabistan'da harp: Harp herp derken, nihayet bir mu- harebe başladı. Fakat çok şükür Arm bistan'dadır. Bu mmtakadâni başka Avrupa veya Asya'nın hef hangi bir mıntakasmda olsaydı, başka memle- ketlere sirayet edebilirdi. Harp — bem | de resmi harp — Hicaz ve Necit Kra- Ir İbaüssünt ile İmam Yahya arasm- dadır. İhtilâf şudur: Ağir'in cenubun- da Tahame mmtakasmın aidiyeti Hi- <az ile Yemen arasmda il f halin. dedir. Bir kaç sene evvel, İbnüssün- dun askerleri bu mntakayı işgal et- mişlerdi, Sonra ahalinin memnuniyet- sizliği karşısında tahliye ettiler. Bu- mun üzerine bu mmtakayı Imam Yah- ya işgal etmiştir, İbnüssüut bu işgali tanımadığından meselenin müzakere ile halline çalışılacaktı. Fakat İmam Yahya ansızın taarruza geçtiğinden İbnüssüuda harp ilân etmiştir. Arabistan yarımadasinda bu iki A- rap hükümdarı arasmdaki harbin ne netice vereceği malüm değil, Gerçi Hi- caz ve Nacit ile kıyas edilirse Yemen zayıf bir memlekettir. Fakat harp mmtakasının coğrafyası Yemen'lilere yardım ediyor, Sonra İmamı Yahya da istihfaf edilecek bir düşman değildir. Bu muharebede Arabistan haricinde kalan devletler için teselli noktası, mücadelenin kum sahralarını aşarak dışarıya çıkmasına en küçük bir ihti mal bile mevcut olmamasındadır. Ahmet ŞÜKRÜ çekiyor: e) Bünu söylerken seşi bir billür gibi kırılıyor. — Bugün, iyice görüyorum! Demeğe de çekiniyorum, Gözle- rimin içine or — Her gün, iyiliğe doğru gidi- yorum. Bunun manası: — Her gün, ölüme doğru gidi- yorum! Evet, başka bir şey değil... Bu sessiz, gizli sitemler, serze- nişler, insana, şikâyetten, isyan- dan daha ziyade dokunuyor, daha acı geliyor! — Şubat — Geceleri uyuyamıyorum. .. Sa- bahlara kadar, odamda, sobanın kenarmda oturuyorum... Kafamın içi bom boş... Hiç bir şey düşüne- miyorum. Sinirlerim, bir hasta ezikliğile sızlıyor... . Doktor o Nüzhet Süleymana da soramıyorum. — Önen yüzündeki mağmum karaltı, beni sormaktan, tafsilât istemekten korkutuyor... Halim Siret, görünüşte mütees- sir ve karısma karşı gayet nazik, müşfik... Bu nezaket ve şefkatin de sahte olduğu muhakkak... Karı-| hayret > R İki ve bir Ahmet Celimin Leylâ isminde bir metresi vardır, beraber geçinip giderler. İkisinin de biribirlerini çılgınca sevdikleri iddia edilemez. | Birleşik geçen (hayatları nihayet bir”alışkanlıktan ibarettir. Fakat bu Leylâ da yabana atı. | lacak bir kız değildir. Bir defa gü- zeldir, herkesi: hoşuna gidecek ! güzellerdendir. Tatlı bakışlı, iri gözleri vardır. İnce ve çıkık du- dakları hoştur, Bacakları enfestir. Sonra da kendisine ( yakıştırarak | giyinmesini gayet iyi bilir. Onun içindir ki Ahmet Cemil bu kadın- la sokağa çıkmaktan haz duyar. Leylâya Erenköyünde bir de köşk tutmuştur. Ahmet Cemil zengin bir tüc- cardır, otomobili vardır, cuma gün- leri Leylâ ile beraber uzak gezin- tilere sıkarlar. » Talih bu! Günün birinde Leylâ-| nın köşküne bakan küçük köşke yeni biri taşındı. Zeki Arif Bey.. Bu adam ayda yüz otuz lira kadar para kazanan bir memurdu. Fakat apılı, iri siyah gözlü, levent bir adamdı. Bir sabah Leylâ pen- cereyi açarken, açık omuzlarını Ze ki Arifin bakışları diken gibi iğ- neledi. İki güm sonra tebessümler | teati etmeğe başladılar. Bir hafta #onra Caddebostanmda, Pendik - te, Yakacıkta kolkola cevelânlar oluyordu. Bir gün Leylâ bir yolunu bulup Zekiyi Ahmet Cemille tanıştırdı. Artık Leylânm köşkünde tavlalar, pokerler de başlamıştı. Komşular gayet-iyi geçiniyorlardı. v5 Aylar geçti. Zeki ile Leylânın muaşukaları bütün hararetile de- vam ediyordu. Ahmet Cemilin hiç bir şeyden şüphesi yoktu. Her sa- bah İstanbula iner, işinim başma | gider, akşam dönerdi. Günlerden bir gün nasıl oldu da erken köşke döndü. Bir de ne görsün? Zeki Bey efendi sanki kendi evinde imiş gi- bi Leylânın odasında değil mi? beyni attı, Fa- madı, Ahmet Cemil azim serveti karşısında muayyen maaşlı bir me- murun rakip olamıyacağını zanne- diyordu. Kendi parasının kuvvetine inana inana,- Leylânm da aşkına inanmıştı. Fakat hakikatle karşıla- şınca şaşırdı. Maamafih derhal ken disini toplayarak, solden geri indi ve köşkten çıktı, gitti. Üç dört gün görünmedi. Günün birinde köşke döndüğü zaman, Ley lâ ne olacak diye merak için Ahmet Cemil gayet sakindi. Sade- ce dedi ki: — Zekinin köşküne uğradım. Kendisini bir mesele için çağırdım, şimdi gelecek. Filhakika az sonra Zeki geldi. Ahmet Cemil dedi ki: Leylâ zaten benim karım değildi. Serbestti, Fakat yalnız bir kadındır, ben kendisini kat'i suret- te bırakmağı karar verdim. Ancak sokakta kalmaması için istediğim şey şudur: İkiniz eyleniniz. B İPEK iye büy'k Sarışın Paprika'nın Önümüzdeki Pazar günü matinelerden itibaren SPOR Bugünkü Lik maçları Beşiktaş ve Galatasârayın bugünkü maçları karşısında F.bahçe seyirci vaziyettedir Bugün Taksim - Vefa, Kadıköy Fenerbahçe stadında da Galatasa- | ray - Beykoz takımları karşılaşa - caklardır. Lik maçları tasnifinde | Beşiktaş ve Fenerbahçe âyni pu - | vanla başta, Galatasaray da onlar. | dan bir puvan farkla ikinci gel - mektedir. Bu itiabrla bugün Fener bahçe seyirci bir vaziyette durur - ken, en tehlikeli iki rakibinin maç yapinası alâkaya değer birer hâ - disedir. Bugün sizin ve bizim gibi, para” sını vererek yahut davetiyesini gös tererek Taksim veya Kadıköy sa - halarına girecek Fenerliler zahi- ren lâkayıt bir seyirci gibi, fakat hakikatte doğrudan doğruya alâ - kadar olarak Beşiktaşm ve Gala - tasarayın bir mağlâbiyete İl sını, hiç değilse berabere kalması- nrdört gözle bekliyeceklerdir. . Bunun için bugünkü maçların, oyna; taraftarları kadar ve belki de daha fazla Fe - nerbahçeliler indinde bir ehemmi- yeti vardır. Bir an için kendimiiz herhangi ———————> başlamışır. Ahmet Cemil, ara sıra Leylâya tesadüf ederse sıhhatini, kocasının sıhhatini sorar, geçer giderdi: O zaman Leylâ eski adamınm zen ginliğini bertaraf, hakikaten güzel olduğunu da düşünmeğe başlamış- tı. Nihayet öyle bir vaziyet basıl oldu ki Leylâ, bu sefer Ahmet Ce- mil ile kocasına ihanete başladı. » Zeki Arif çok geçmeden va: ti anladı: Moamafih hiç sesini çı- karmadı. Çünkü aradan çok zaman geçmeden karısın tuvaletleri ye- Zeki şaşırmıştı. Derin bir saa- det içinde ferahladı, genişlik duy- du. .. Zeki ile Leylâ evlendiler. Genç kadın artık otomobile, şatafata, Tükse, ağır tuvaletlere veda etmiş- ti. Hattâ yamalı çoraplar giymeğe sının ölümü, ona ufuklar açacak... Bu nezaket ve şefkat, ilerde kona- cağı serbestiye karşı bir taviz. Mesture'nin hastalığı, şimdilik bir dükkân sattırdı. Eğer daha u- zarsa, geride kalanlar da tehlike- ye girecek... O, kurtulsun da, her pahaya o- her neye mal olursa olsun, ehem- miyeti yek.... Halim Siret, dükkânın, değerin- den çok fazlaya satılmasına hayret ediyor — Bu dükkân, dünyada iki bin yüz, bin üç yüz; haydi, haydi bin beş yüz tahmin ediyordum. Alan da tüccar! Bu işlerden anlamıyan adam da değil... Ben, onun bu hayretine omuzla- rımı kaldırıyorum: — Ticaret işleri belli olmaz. ., Ihtimal ki o dükkân, onun için lâ- .. Yer meselesi, mlüm ya... Halim Siret, bu ihtimale de pek kanmış, inanmış görünmüyor: — Yan: başındaki dükkânı bin beş yüze pekâlâ alabilirdi. — Belki de bir rekabet, filân vardır. — Sen, ne dersen de, benim ak- lum ermiyor! Onun, adeta bir şikâyeti andıran et ve taaccübüne hiddetleniyo- nilenmiş, yepyeni ipek çoraplar, iskarpinler, şapkalar çoğalmıştı. Sirel itibarları arttıkça artmış- tı. Zeki kendi kendine şöyle düşü- SİNEMASINDA muvaffakiyeti LİLİAN HARVEY tarafından temsil edilen Kukla | zengin sahneler - Muhteşem dekorlar, nefis bir eser | Ayrıca: Yunanistahın 10 uncu Cumhuriyet bayramında Türk oTayyarecileri Bugün:. Saat 11 de tenzilâtlı matine geğ 15469) gi ve. İzcileri. sevimli | yıldızı FRANZISKA GAAL Buğüns kadar yaptığı filmlerin en güzeli en zengini ve en çapkıni o'an ŞEYTANKIZ İPEK Sinemasında (15467) Onümüzdeki Pazar ve Pazartesi leri matine saat 17 de FRANSIZ TİYATROSUNDA mahalli Opera heyeti tarafından TRAVIATA operası temsil edilecektir. Mliyet Asrın umdesi, “ MİLLİYET » Ge ABONE ÜCRETLERİ Türkiye için Hariş LK L east edil Gazetem limların baco ol tini kabul etmez. bir Fenerbahçeli yerine koysak İf mizden şöyle bir mülâhaza ve t& menmi geçireceğimize şüphe et yiniz: “Başiktaş takımı, mevsim b gıcmdaki kadar iyi oynayamadı; nı son zamanlardaki maçlarda gf terdi. Vakra, Vefa-Kumkapmın K şiktaşı yenmesi beklenemez. Faki Beşiktaş takımının mevsim başili dakile şimdiki oyun farkından * Hfade etseler de şu Vefalılar beraberlikle işin içinden sıyrılsf lar... Böyle bir şey olsa Beşik! birkaç hafta evvel bizi üç put Lar lr bir puvan aşağımıza © üş olur. Galatasaraya gelince bul sene bizden başkasına yenil | di. Yalnız Beşiktaşla iki defa b bere kaldı. Biz onlardan bir pu üstteyiz. Galatasarayın her sefi lik maçında Beykoza takılması © onunla hiç olmazsa berabere ki ması ananesi icabıdır. Bu sene ha bunu göremedik. Bugün b bu an'anesinden vazgeçmezse d puvan da oradan kazanmış ol Kendimizi sırasile bir Beşikti bir Vefalı, bir Galatasaraylı, Beykozlu yerine koysak ki satırların büsbütün aksi bir lâhaza yürüteceğimiz şüphesizöt| Merak etmeyiniz, hiç bir tan değiliz. Onun için | aleyhte hiç bir temenni i yoruz. Daha doğrusu hepinizin nüyordu . — Doğrusu bu dünyada her şey nisbi imiş. Saadet bile.. « SEM rum: — Herkesin kârından,zararmdan sana, ne, rica ederim? Alan şikâ- yet etmiyor ki... Seni duyan, ce- bine para girdiğine memnun olma- dığını sanır. Bin liraya er? ol. saymışsın sevi, Bu işe müteessirsen, götür, para- nın üstünü geri ver... Halim Siret, taaccübünde, hay- retinde haklı... O, dükkân bin li- raya güç satılırdı. Bakımsızlıktan pek harap olmuştu, esaslı | tamire muhtaçtı. Yeri de, pek işlek, piya- sa değildi. İki bin liraya satılması bir piyango sayılır. Fakat Halim Siret, dükkânı sa- tın alan tüccarın, benim adamım olduğunu nereden bilsin? — Nisan — Mesture, biraz iyiliğe yüz tutar gibi oldu... Yoksa, bizim gözleri- miz, onun hastalığına alıştı da, öy- le mi görüyoruz? ları değil, gözle ları gülüyor... Doktora soruyorum: — Mesure Hanım, biraz toplan- dı, değil mi doktor? — Ahvali umumiyesinde hayli fark var. — Müspet menfi mi? ... Evet, yüzü in içi, elli dudak- mennisine iştirak ediyoruz. Üst rafmı sahada halletmek her t4 mın kendi vazifesidir. ğ 5. G: — Şimdilik müspet. . İlerisi bir şey denemez. N — Bir korku yok yi — Ne gibi korku?.. Bu korkuyu açıkça söyle: cesaret edemiyorum, ee züne bakıyorum. Doktor, dus yutkunuyor, düşünüyor: — Şimdilik yok!.. Fakat bü “şimdilik” kaydı zamana kadar? Demek ileride bakkak bir tehlike var! büsbütün bil değil mi? PR Mesture, ilkbaharı, neşe içi geçirdi ve mes'ut bir yaz Korkularımız gittikçe meş'um tehlikeyi uzüteyorüMizi kat sonbahar, dalında kırılan çiçek gibi onun boynunu b di. e ALARM aa nan Öksürükler, aman vermez bir * let, insafsız bir şiddetle, onu mıya başladı. Neşide'yi kabil © ğu kadar seyrek, hastanm o çıkarıyorlar. Yağmurlu, kasvetli bir eylül # şam. .» — Bitmedi - «hn EZ