Hergün bir yazı Tasarruf haftası içinde Yerli malını yabancı diye göster- mekte ne fayda varmış? Yerli malı... Yerli malı!.. “Vatan mal... “Yerli mahsullerimizi yel Yerli fabrikalarımızda yapılan ku- giyin!..,, Hersene Tasarruf Haftası gelin- ce, buna benzer bir çok nasihatler yapılır, dıvarlara yerli malma teş- vik edici sözlerle dolu afişler yapış- | tırılır, üzüm, incir, o fındık, kaysı günleri tespit edilir, yerli ı lie Hepsi iyi, hepsi yerinde, hepsi lüzumlu.. Fakat bazı vatan- daşlar var ki hâlâ yerli malı kullan mağı sadece milli bir vazife diye ka bul ediyorlar. Meselâ, yerli kumaş - tan elbise yaptırırken, sanki bir fe- ge katlanıyor, yahut vatan hesabma bir nevi feragat gösteri- yorlarmış gil — Şöyle böyle bir kumaş ama, ne de olsa, yerli malı.. Paramız dı- şarıya gideceğine... Diyorlar, Giyim kuşam hususun- da kılı kırk yaran bazı şıkların halis Türk malı kumaşı, üzerine Madin england damgası vuruldu- ğu için metroda iki üç lira fazlası- na aldıklarını az mı duyup işitiyo- ruz? Vatandaşlar, yerli malı kul. lanmağa belki alışıyorlar, ileride daha da alışacaklar. Fakat neden- se, yerli malları içinde, ayni cinste- ki yabancı malları aratmıyacak ka- dar sağlamları, dayanıklıları, zarif ve ucuzları olduğuna hâlâ bir türlü inanamadılar. Geçen gün çorap almak için bü- yük bir mağazaya girmiştim. Tez- gühtar önüme üç cins yün çorap çı- kardı, birinin fiati60, ötekinin 80, üçüncüsünün 100.... Yüz kuruşluk çoraba şöyle bir baktım. Ötekiler. den hemen hiç farkı yoktu: — Bu niçin yüz kuruş? Diye sor- lum, N Markasını gösterdi: — Bakınız, London yazıyor, ha- lis İngiliz çorabı. 80 kuruşluk çorabın etiketinde e şimdi hatırımda kalmıyan bir yabancı isim yazılı idi: yaa bu gep dedim?.. iz şey söyleyecekmiş gibi kulağıma iğildi: — Yerlidir! — Ya üzerindeki marka?.. — Markayı, fabrikası vurup, gön deriyor.. Yalnız, biz burada müşte. rilere yezli olduğunu haber veriyo- mz. İngiliz malından kolaylıkla ayırt vize bu çoraba yerli etiket Yoymamağı menfaatine daha uygun bulan bu çorap fabrikası, belki do- layısile yerli malının sürümüne hiz- met etmiş oluyor. Fakat unutma- #m ki: Yarli malma karşı vatanda şın emniyetini azaltan âmillerden biri de kendisidir? Dün Beyoğlunda, yüksek sınıf- kat, bazı müşterilerimize bunu a- çıkça söyliyemeyiz. Çünkü, o za- man, ziyanına satmamız lâzımgelir. Mallarımıza yabancı fabrikaların markalarını vurduğumuz halde an- cak masrafımızı çıkartabiliyoruz. ması, bizi buna mecbur ediyor!..,, Sade kumaşta, ayakkabıda değil, hemen bütün giyecek eşyasında yer liyi, yabancı makyajla cilâlıyarak müşleriye yutturmak gayreti var. Yalnız şurasını da unutmamalı:. Kabahat bir taraflı değil. Bu vazi- | yetten alıcı da, satıcı kadar mes'ul. Fabrika ve tezgâh sahiplerinin ileri sürdükleri en büyük mazeret şu: Müşterilerde yerli mala karşı bir tereddüt var. Aldıkları şey, ku- maşsa (“acaba boyasını Oatmaz mı7,, Kundura ise, “acaba köselesi, çabuk parçalanmaz mı?,, İpekli ise yel yol olup (akmaz mı?, Lâstikse, “acaba içi su almaz mı?,, Şapka ise “acaba yağmura daya- nır mı?,, diye düşünüyorlar. Yerli diye çıkardığımız malları evire çevire muayene ettikten son- ra soruyorlar: — Avrupanmkiler yok mu? Biz de, ister istemez, biraz da- ba itinalıca yapılmış yerli mallarını hakiki İhgiliz, Fransız malı diye damgalarını göstererek, bs yacaklarına, akmıyı buk eskimeyeceklerine dair Ne nat vererek satmağa mecbur oluyo- ruz. Beğenip (alıyorlar. Memnun kalıyorlar. Memnun kaldıklarını da gizlemiyorlar ve gelecek sefere gene o maldan arıyorlar. Siz bizim yerimizde olsanız ne yapardmız?,, Başkalarmı bilmem ama, ben si- > yerinizde olsam şunu yapar. Dükkânıma ilk giren müşteriye yerli malmı, yerli malı olarak çı- kartırdım. Beğenmezse, bu defa başka bir yerli malı gösterir, fakat onu yabancı mal diye satar, neti- ceyi beklerdim. Ayni müşteri, tek- rar im geldiği zaman sorar- — - Nasıl efendim, memnun kaldı nız mı? Beğendiğini söylerse, göğsümü gere gere haber verirdim: — Aldığınız mal, yerli malı idi! İşte nümunesi.... ri ke e Ke dıvarlara a- n bir yüz vecizeden daha kuvvetli olurdu. Herşeyden evvel, O halkımızın yem malma olan inanışı kazan- yaz! M. SALAHADDİN Sütçüler intihabı yer üüğüler ve süt mürtahsilleri cemi - — geçen hafta tehir edilmiş 8. Bu intihap bu gün yapılacaktır. İnhitap dördüncü Vakıf handa imei pişik iki DOKTOR Rusçuklu Hakkı Galatasarayda Kanzük eczahanesi MİLLİYET Mar; Güreşçiler Bugün geliyorlar le Yunan, Bulgar, Yugoslavya güreşçileri bugün geliyorlar Aldığımız malümata göre, Bal- kan güreş şampiyonasına iştirak ede- cek Balkan milletlerinin güreşçilerin- den Yugoslav ve Bulgarlar bu sabah konvansiyonel trenile şehrimize gele- ceklerdir. Yunanlılar da gnee bu sabah Ro- manya vapurile şebrimi muvasalat edeceklerdir. Romanyalılarla bir ihtilâf çıktı ğmdan gelip gelmiyecekleri belli de- dildir. Fakat biletleri gönderildiği i- çin bunların da buzün gelmeleri ib- timali vardır. Türk takımı, şampiyona; maçları için çalıştırılmış ve kuvvetli bir ha- le getirilmiştir. Müsabakalara cuma ve tumarte- si akşamları da devam edilmek üze- İ re perşembe akşamı saat dokuz bu- çukta Beyoğlunda Asri sinemada baş Janacaktır . Balkan şampiyonası heyeti tertibiye sinden: 1 — İeinci Balkan güreş şampiyo- astma dahil olan milletler bugün şeh- rimize geleceklerinden Sirkeci ga sö ve gerek Galata rıhtımında misa- Firlerimizi merasim yapılacaktır. 2 — Yugoslav ve Bulgarları getire- cek konvansiyonel treni saat 10,22 de Mmeşkük bulunan Romenlerin Dacia va puru saat 16 da, Yunanlıların bindikleri Romanya vapuru saat 16 buçukta Gala ta rıhiamamna ri vi marazi linde lem kapattırmak mümleündür. Cuma günkü maçlar Istanbul Futbol heyeti riyasetinden: 22.12.1933 cuma günü yapılacak müsabkalar: Taksim sahasmda: Saba komiseri Necmi Bey Beşiktaş - Bevkoz B. takımları sant 11 hakem Cafer Bey “ Kasımpaşa - Topkapı 1. nei takımla- rı saat 12,45 hakem Rüştü Bey Beşiktaş » Beykoz İ nci takımları sa at 14,30 hakem Cafer Bey Femerbahçe sahasında: Saha komise- Bey. Vefa « Kı taybulspor 1 inci e saat 14,30 Balen Adil Giray NT aakteş Şer kral; İnka Ee - Mi ” Ahmet dm Bey saat 13,45 Dunya kupasına girmiyoruz Yoldan geriye döndü İngilterenin maruf tayyare fabr'ka larından birinin sahibi bulunan M. De JAMBA 20 KANUNUEVVE! 1933 Roman gibi bir hayattan sonra. Taksim bahçesi, Tepebaşı bahçesi, Maksi iki Gardenbar, Asri sine- ma müsteciri ve Fransız tiyatrosu ida» resinin lerinden müteveffa Mös- yö Lehmanın cenazesi dün kaldırı! muştur. Bu münasebetle dün Taksimde Ajatriyada kilisesinde saat on birde dini âyin yapılmıştır. Cenaze merasiminde müteveffa- zn Türk ve ecnebi bir çok dostları, ticaret âlemine mensup bir çok zevat Fransız konsoloshanesi erkânı bulun- muşlar ve yeğeni Mösyö Koçoya ta- ziyetlerini beyan etmişlerdir. Mösyö Lehman altmış üç yaşmda kalp hastalığından ölmüştür. Kendi. sinin hayatı hakiki roman mevzuu olabilecek kadar geniştir. Mösyö Lehman fakir bir çocuk- ken beş on kruşla makara ve mendil satarak hayata atılmış, garson olmuş, bunu ilerletmiş, yılmamış , çalışmış. tar. Mösyö Lehman bildiklerine azmi- nin erpenini söyle anlatırdı: “— Çorap, m: satardım. Bir gece Tepebaşından geçiyordum. Bah- çede oyun vardı. Parmaklığa çıka- rak görmek istedim. Memurlar geldi ve kolumdan tularak attılar. O daki- kada içimden: “Ah buraya bir sahip olsam,, arzusu geçti. Nihayet buna muvaffak oldum. Azmin elinden hiç bir şey kurtulmaz, Mösyö Lehman, zengin ve söylen- diğine göre milyoner olmuştu; fakat israftan O kaçmırdı. Müesseselerinde bir çok kimseler çalışırdı. Mösyö Lehman ecnebi gruplarını memleketimize mıştır. âlemlerinde tanımıyan olmadığı gibi Paris ve Atinada da tanırlardı. Şimdi hayatta varisi olarak hemşiresile ye- eni Mösyö Koço bulunmaktadır. Şartlı bir tediye İstanbul radyo şirketi abonelerinden bazıları, alafranga plâk neşriyatınm ala turkaya nazaran fazlalığı şikâyet etmektedirler. Şirket, Ramazana mah - sus olmak üzere meşriyatmı 21 buruğa kadar temdit etmiş ve alaturkaya fazla saat ayırmıştır. Radyo şirketi, son zamanlarda, abo- nelerinden senelik abona ücreti tahs'| ettirmektedir. Bazı aboneler, alafranga ve plâk neşriyatı azaltılmak şartile sene ik ücreti tediye etmişlerdir. Bunlardan Ziya Bey isminde b'r abone, abone üc - reti olan 10 lira 55 İcuruş vermiş ve mu kabilinde aldığı makbuza (alafranga ve plâk neşriyatı devam ederse abone be - deli inde edilecektir) diye yazdırıp altı ns parayı tahsil eden girket mümessiline İmzalatırmıştar. Kendisile görüşen mu- harririmize bu makbuzu göstererek de müştür ki 5 — Makbuzu muhafaza ediyorum. Av rupa merkezlerinde yüksek kıymette ala İranga neşriyat yapıyor. İsteyen abone) ler, radyolarını âyar've alafranga meşri yatı takip ederler, Burası Türk radyosu- dur ve daha ziyade alaturka neşriyat yapmalıdır. Eğer sirket, alafranga ve plâk neşriyatına eskisi gibi » Ramazan» dan sonra da deva mederse verdiğim a- bone bedelinin iadesini isteyeceğ'm. Ver mezlerse mahkemeya gideceğim.” FRANSIZ TİYATROSU Bu akşam santi 21,30 te Tebessüm Di- yarında (Au Pays du Sourire) Leha- rın nefis opereti. o Yarın akşam saat 21,30 te Maritza, Kalman'ın meşher o- pereti, Cuma gündüz 15,30 te matine Çardas. Cuma akşamı 21,30 te omsal- sız muvaffakiyet kazanan Beyaz Bey. gir Oteli (L'Auberge du Cheval Blanc) dekorlarile, kostümlerile pek mülem- mel revü opereti. 100 kişi sahnede. Pek yalımda — Viktoria ve Husari, Abra- ham'ın en güzel operet. İST. MR. KUMANDANLIĞI SA.AL. KO. İLANLARIJ | Merkez Kumandanlığına merbut kıt'at ve mücssesat ih- tiyacı için 30,000 kilo Zeytin yağı 31-12-933 pazar günü saat 14 te kapalı zarfla satın almacaktır. Şartnamesini gö- receklerin her gün ve münaka- sasına gireceklerin belli saatin de Merkez Kumandanlığı Sa- tınalma Komisyonunda hazır bulunmaları. (634) © (6634) 9237 ... Gedikli Küçük Zabit Mek- tepleri ihtiyacı için 1890 adet el ve yüz havlusu ile 75 adet bakır hamam tası 28-12-933 perşembe günü saat 14 te ale- ni münakasa ile satın alma- caktır. Şartnamesini görecek lerin belli saatinde (Merkez Kumandanlığı Satmalma Ko- misyonunda hazır bulunmala- rı. (646) (6721) 9240 Kuleli Askeri Lisesi talebe- leri ihtiyacı için 1209 çift da- hili ve 1209 çift harici fotin 30-12-933 Cumartesi günü saat 15 te kapalı zarfla satn almacaktır. Şartnames'ni gö- receklerin her gün ve münaka sasına iştirak edeceklerin tek- lif mektuplarını belli saatin- den evvel Merkez Satınalma Komisyonuna vermeleri. (645) (6722) 9241 .. Harbiye ve merbutu mek - tepler ihtiyacı için taahhüdünü yapamıyan müteahhit namı he sabına 1500 kilo arpa 21-12. 933 perşembe günü saat 16 da pazarlıkla alınacaktır. Taliple rin teminatlarile Merkez ku - mandanlığı Satmalma komis - yonuna #elmeleri, (677) (6957) 9556 Harbiye ve merbutu mek - tepler ihtiyacı için taahhüdünü yapamıyan müteahhit hesabı- na 15,000 kilo yulaf 21-12-933 perşembe günü saat 15,30 da pazarlıkla a e Taliple rin Merkez kumandanlığı sa - tmalma komisyonuna gelme » lari. (678) (6958) 9557 ş Merkez Kumandanlığna merbut kıtaat ve müesesat ih- tiyacı için alınacak olan 30 bin kilo beyaz peynirin kapalı zar- fa talip zuhur etmediğinden 20-12-933 çarşamba günü sa- at 15,30 da pazarlıkla satm a- lına . Sartnamesini gör - mek isteyenlerin her gün ve pa zarlığına gireceklerin belli sa- atinde Merkez kumandanlığı multıraya ilâve edilmiştir. Bez boyalarda çeşitleri vardır. Deposu: Ankara enddesi > 1934 ECE MUHTIRASINI kullanmak menfaaliniz icabıdır. İşlerinizde intizam, şür'at ve emniyet temin eder. Bir çok faideli ve lüzumlu malümat, ayrıca ve maroken üzerine sehtelif 111 N>, Afitap mağazası vk gm (11114) ii Güneşin Oğlu Ulun hatun da oğlunu bu düşün- çk dim yordu (2 | ra)nın yaşı ilerledikçe ru 2 | ii a soyu belirsiz yabancı kanı karışacak ve o Ulun hatunun biricik oğlu, Türk soyunu lekeliyen fena bir adam olacaktı, Ulun hatun bu işin sonunu düşün 'dükçe, tüyleri ürperiyordu. O gün oğlundan ayrıldıktan sonra, derhal yola çıktı.. (Sertelli) civardaki köylerden birine gitti. Ve kocası- nın en eski (o ve sadık adamı olan meşhur çobanın kızımı buldu. Hitay, sürülerini otlatmış, dö- nüyordu. Genç kız, o yıllardanberi, Ulun hatunun yüzünü görmemişti. Onu” birdenbire tanıyamadı. Hitay'ın kötürüm anası, canlı bir ölü gibi, ottan bir yatak üstün- değ . Başını kaldırdı.. Ya- nında duran Ulum hatunu görünce | Yazan: İskender FAHREDDİN ağlamağa başladı: — Ne mutlu bana.. Senin gibi temiz yürekli bir kadını dünya gö- zile bir daha gördüm! Sonra kızma döndü: — Hitay, dedi, hepimizin başı olan Güneşin karısını her zaman göremezsin! Haydi, ayaklarma ka- pan ve bastığı yerlere yüzünü sür... İumuza ve ocağımıza uğurlar geldi. Genç kız şaşaladı.. Elindeki s0- payı bir köşeye atarak yere iğildi ve Ulun hatunun dizlerini ve bastı- ğı yeri öptü.“ Ulun hatun, (Hitay) m kendisi- ne bu derece boyun eğeceğini um- kışa Kolundan tutup kaldırdır — Seni almağa geldim, Hitay! Ananın başma bir bekçi bırakaca- | am.. Kendisine senden iyi baka- cak. Sende istediğin zaman ge- lir görürsün! Haydi, hazırlan.. Se- ni götüreceğim.. Bundan sonra bi- zim ocağımızda oturacaksın! Hitay, Ulun hatuna hayretle ba- kayordu. Genç kız, hasta ve kötürüm ana- sını, ölüm döşeğinde bırakıp nere- ye gidebilirdi? — Ben annemden ayrılamam. Hem siz beni beraber götürüp ne yapacaksınız? Ben sizin sayısız 0- dalı büyük yuvanızda ne iş görebi- lirim.,?! Benim gibi dağlarda yaşa- mağa alışmış bir kızın elinden, ge- yik avlamaktan ve uçan kuşlara ok atmaktan başka bir şey gelmezki... Ulun hatun, tam oğlunun istedi. ği kızı bulmuştu. Hem avcı,hem okçu.. Cesur bir kız... Bora'nın annesi kızm kulağma iğildi: — Bizim yuvamızda ne geyik aviryacaksın.. Nede uçan kuşlara > m e oğlumla evlen- ireceğim.. Evimizin biricik kızı olacaksın! Hitay sevindi. yavaşça genç Senin, dağlarda bitip dağlarda ku- ruyan lekesiz yapraklar kadar saf ve temiz bir kız olduğunu tahmin etmiştim. Umduğum gibi çıktın... eş reisinin oğlunâ karı ol- , Çoban kızı bunu rüyasında bile si Gözlerinin içinde gunun ışığı parladı. Yüzü güldü. eki... Geli Hitay'ın an: çesi heberi işitince büsbütün canlanmıştı. Ellerini yukarıya kaldırdı.. Tan- riye dua etti: — Sert-elli, yurdunu düşman gözünden ve düşman akmından koruyan temiz yürekli bir adamdı. Onun kızını da sen O koruyorsun, Tanrım! Oda babası gibi temiz kanlı ve temiz yürekli bir kızdır. ... Çoban kızı, Ulun hâtunun evinde. Ulun hatun Hitay'a sıcak bir o- da ve yumuşak bir döşek vermişti. Çoban kızmı köyden eve getirdi- ğini oğluna söylememişti. Bora, ala cağı kızı çok vahşi ve perişan bir halde görürse, ondan nefret etme- ii muhtemeldi. Annesi bu ihtimali düşünerek, Hitay'a ben on gün için- de, kapalı ve büyük ev âdetlerini öğretecek, bundan sonra kızı oğlu- na gösterecekti. Bora'nın, çoban kızını ilk görüş- te seveceği muhakkaktı. o Hitay, ay parçası gibi güzel, uzun boylu, güçlü ve uzun saçlı bir kızdı. Üstelik avcılığı, cesareti ve o biniciliği de Miz Güneşin oğlu 3 b arasa İemiiine bn iadöntüygum bir eğ beri işa lamazdı. Ulun hatun £ Hitay'a kendi kızı gibi bakıyor, yediriyor, giydiriyor ve her saat faydalı öğütler veriyor- du. Hitay zaten çok akıllı ve anla- yışlı bir kızdı. Ön gün içinde evin işlerini, hem de Ulun hatunun hu- yunu öğrenmişti. Bora'nın annesi İ ne derse onu yapıyor, temiz yürek- li ve duygulu kadıncağızın gözüne giresığe çahışıyasdu. Bir baş karısı olmak kolay de- ğildi. Güneşin oğlu Dicle - Fırat kıyı- larında birleşen Türklerden en bü- yük, en zengin kabilenin reisi idi. Bütün kabileler arasında (Bora) nın adı büyük bir saygı ile anılı- yordu. Güneşin oğlu kimin kızını ala- mazdı! Ona bütün zengin kızları gönül | vermişlerdi. Bora'nın bu kızlarm hiç birinde gözü yoktu. O, cenupta sinen göçe- be yerlilerle harp etmek (hepsini dağıtmak © ve yeni kurulan Türk yurdum düşman okmlarımdan kö- rumak istiyordu. Bora bunun için evlenmek niye- tinde değildi. Şehirde, zenginlerin evlerinde; asılzadeler gibi bür ve serbest ya- Satınalma komisyonunda hâ * zır bulunmaları. (630) (6959) 9558 Harbiye mektebi ihtiya için 2000 kilo kuru üzüm 21 12-933 perşembe günü saat 15,30 da pazarlıkla satın alın* caktır. “ İsteklilerin belli gü” ve saatinde Merkez Kı lığı satmalma komisyonı hazır bulunmaları. (685) (6997) Harbiye ve merbutu mek tepler ihtiyacı için 12,000 kile nohut 26-12-933 «alı gül saat 14 te pazarlıkla satın 2” nacaktır, Şartnamesini gör“ ceklerin her gün ve na belli il Merkez kumandanlığı satı” alma komisyonunda hil bur Tunmaları, (690) (O (6992) ... Merkez Kumandanlığın? merbut kıt'at ve mü ihtiyacı için 35,000 kilo sabu” nun 13-1-934 cumartesi günü saat 15 te kapalı zarfla alına” caktır, Taliplerin belli gü” ve saatinden evvel Merkez K“ mandanlığı satınalma koni. yonuna teklif meleri, (6994) a .“. Merkez Kumandanlığın. merbut kıt'at ve müesses8i ihtiyacr için 30,000 kilo siyah zeytin danesi 13-1-934 cumsf tesi günü saat 16 da aleni Mü nakasa ile satın o alınacakti” Taliplerin belli gün ve sasti”” de Merkez Kumandanlığı 82" tnalma komisyonuna mür& caatları. (687) (6995) Merkez Kumandanlığın? merbut kıt'at ve müesses#t ihtiyacı için 20,000 kilo kur“ üzüm 13-1-934 cumartesi gü” nü saat 14 te aleni münakas# rin belli gün ve saatinde Topb* rin belli gün ve satinde o Tph#” nede Merkez kumandanlığı s8“ tmalma komisyonuna mür# gaatları, (686) 2. (6996) Eskişehir hava makinist mektebi ihtiyacı için 150 adet karyola 25-12-933 pazartesi günü saat 15 te pazarlıkla 58; tın almacaktır. göreceklerin her gün ve paz lığma gireceklerin belli saati” de Merkez Kumandanlığı 58” tmalma komisyonunda haz!" bulunmaları. (689) — (6993) ... Harbiye mektebi ihtiyacı ir çin 287,500 kilo odun 26-12 ! 933 Salı günü saat 15 te ps” | zarlıkla satın İs knacaktır. Şart namesini göreceklerin her Si ve pazarlığa gireceklerin (li saatinde Merkez Kumanda” i lığı satmalma komisyon! | hazır bulunmaları. «<021) sıyan yerlilerden bir çok cariy#i” ve bağlarda çalışan genç kızlar 8” dı. Bunların arasında Bora'y! *” venler, Bora'nın — geçtiği saçlarını kesip atanlar sayısızdı- Güneşin oğlu bu işe kazları yüzüne bile nünden atını sürüp in Genç ks; başından bir (dest saç keserek, delikanlıya uzattı: — Koca arslan.. Biraz dur! 58 na bir çift sözüm var! Dedi. Bora atının dizginlerini! çekti.. Durdu: — Söyle... Dinliyorum. Genç kız tatlı bir gülüşle kırat!” yanına sokuldu: — Bizden niçin kaçıyorsun ? — Beni çok rahatsız ediyor” nuz.. Her yerde yoluma çı nuz.. Sizden tiksiniyorum! a Genç kız elindeki ları, a! başından sarkan sönme zak den birinin kenarına bağladı. irdim! Yali. (Bitmedi, | | “ii