ve Soğuklar ve grip İlk sovuklarla beraber (burun | nezlesi, nefes boruları nezlesi baş-| lar; bunlar kötü havaların geçer ak- çesidir. Lâkin grip, ille 07.. Andıkça tüyleri ürpertir, Avru- pada 1918 grip salgı ortalığı kır-| dı geçirdi; tam bir milyon kişinin canına kıydı. Grip kötü bir hastalık değildir. Akciğerlere el sunduğu zaman kı- yaklaşır. İki, üç günlük bir hasta- İiktar. Kırıklık, başağrıları, bir bu- run ve boğaz nezleleri. Görünürde belli başlı alâmetleri (o bunlardan ibaret... Bir de ateş. Bunlar geçer, ardınca bir ten ve beyin yorgunluğu kalır, üç, çok çok on gün sonra bu yorgunluk ta geçer. Her vakit has- talık böyle dos doğru gitmez. Sa- pıtır, ateş düştükten sonra bile has- ta genişliyeceği, ferah (duyacağı yerde içi sıkılmıya başlar. Göğsü- nü dinlerseniz, duyduğunuz bir ta- kım tabii olmıyan seslerden akci- ğerin bir noktasına kan toplandığı- nı anlarsınız. Bir kaç saat içinde kan baştan başa bir akciğeri kap- lar. Ateş 39 - 40 dereceye (fırlar. Hasta düşkün, bitkindir. Uyuklar, abuk sabuk söylenir. İşte o zaman hastaya ve salgının devresine göre sapsağlam olan öteki akciğere de kan hücum eder. Ve., iki, üç gün i- çinde ölüm yakaya sarılır. o Grip biter, bronkopünomani başlar. Grip salgınlarına korkunçluk veren işte budur. Ki Gripi yapan ne? Bu, bilinmiyor. Bu bilinmiyenin karşısında da, es- ki zamanlarda, Pastörden Oo önce söylediğimizi söylüyoruz: Gripi ya- pan bir Virüstür, diyoruz. Bununla beraber gripe tutulanların akciğer- lerinde türeyen, üreyen mikropları da biliyoruz. Bunlardan bir tane: bir basildir; bunu 1892 yılında bir Alman bilgiçi, Fayfer buldu. Öbür King Kong İpok ve Elhamra sinemalarında ya rından itibaren buradaki stüdyoların- da Hürkçeye çevirdiği muazzam bir A- merikan filmi gösterilecektir. e King Kong ismindeki bu dün matbuat erkânma ve davetlilerin hususi ola » rak gösterilmişti, Film teknik itibarile sinemacılığın muvaffak olmuş harika- rından biri addedilebilir. 18 metre irtifamda yapılan King Kong ismin. deki maymunun da insan elinden çık- mış bir mahlük olması ayrıca hayrete değer. Gerek ormanlarda, gerekse büyük bir şehrin yüksek binalarının kapısın da son derece şayanı dikkat fevkalâ- delikler yaratan bu sun'i maymunun harikası bugünkü emacılığın nele re kadir olduğunu han gösteriyor. Film, dün Melek sinemasında matbu- at crkânına gösterilen sea: hazıra Bun hayret ve takdir hislerini topla muştir, | kokların üremeleri için bu kan 0- | İ ve yanlarına gidenler için tehlikeli Harik Hayat Sigortalarmızı Galatada Ünyon Hanında Kâin ÜNYON SİGORTASINA yaptırınız. Türkiyede bilâfasıla icrayı muamele etmekte olan UÜNYON Kumpanyasıma bir kere uğramadan Telefon : Beyoğlu 4.4888 Milliyet'in edebi romanı: 69 İKIR CİCEĞİ geçirdiğim günün sıcak, sevinç | dolu İçimden gele gele, kızlığımn, saffetimin bütün bekâretile Allaha dua ettim. Beni bu temiz ve şerefli ailenin içine kattığı için gözlerim ıslana ıslana teşekkür ettim. Yüce Erzurum dağlarınm etek- lerinde yetişen Kır Çiçeği başında €sen bin bir fırtınaya rağmen boy- nu bükülmeden, kolu, kanadı kı- rılmadan ve çok şükür Okoklanıp soldurulmadan umduğu hayata, te miz, lekesiz, şerefli bir aile yuvası na kavuşacaktı. iin gece gözüme uyku girme- li, Bu münasebetin muhtelif safha- ları hep gözümün önünde canlan- dı. Suat Beyin o çok nazik ve ter. biyeli hareketlerinin mânâsını tah- lil ettim, Her tarafında temiz bir âile havası teneffüs ettiğim evleri- nin neşeli hayatını tekrar yaşadım. Sabaha karşı dalmışım. Annemin Kaza MİLLİYET ikisini de Pastör buldu. Pünomo- kok ve streptokok.. Bu mikroplar sağlam akciğerlerin kovuklarında her günlük konukturlar. Nasıl olu- yor da bu türlü türlü (mikroplar akciğerlerde rahat rahat otururlar- ken öldürücü bir hastalık yapıyor- lar? Grip virüsü nasıl şeyse, incecik nefes borularının içini (obüzüyor, Fayfer mikrobu o bozulan yerlerde çarçabuk üreyor, peyda olan irin tapaları incecik nefes boruları tıkı- yor. Bozulmuş boruları saran ak- ciğerlere de kan çöküyor. Öbür mik roplar, Pünomokak, yahut strepto- turmuş akciğerler pek uygun geli- | yor. O zaman zehirler, toksinler | saçmağa başlıyorlar. Bu zehirler | kana karısmca ateşi | fırlatırlar, hastayı sayıklatırlar, uzviyette kar- şı koyacak, savaşacak hal bırak- mazlar. Ölümden bir kaç saat ön- ce bu mikroplar bütün £ uzuvlara yayılırlar, Ne yapmalı? Nereye sığınmalı, gripe tutulmamak için?.. Hastaları yoklamak için yanları- na gitmemeli. Bu, hastaları yorar olur. | Sıcak yerden birden bire sovuğa çıkmamalı. Bazılarının yaptıkları antiseptik gargarların ve bu- ğuların kullanılmasını tavsiye ede- riz, Çünkü bunlar nazari gayele- rin zıddına olarak mikropların sal- dırmasından önce höcreleri bozar- lar, Hastalıklardan korunmak için en iyi vasıta tabii savaş ve saldırış ve karşı koyuş elemanlarını sağlam bulundurmaktır. Töprak kuvvetli olursa hastalık tohumları dikiş tut- turamazlar. Dr. Rusçuklu HAKKI eri Beyoğlu postanesi Beyoğlu postahanesi memurlardan 42 imza ile dün şu mektubu aldık. Ay- nen dercediyoruz £ Biz zirde vaziülimza Beyoğlu posta ve graf gişe memurları muhterem gaze- me . Başlıklı Gerçi Galatasaray telgrafhane binası | tadilen Üamir edilmekte (ve tamir işide biraz uzamış bulunmaktadır. Fakat biz- ler postane binasında her gün idare ta- rafından yaktırılan ve yaktırılmakta bulu nan mangallarla soğuktan muhafaza © | dilmekteyiz, Bunu icap ettiren sebeple sobaların tamir ve tadil edilmekte olan binaya kurdurulmuş olmasıdır. Bizler namumıza gazete idarehaneleri- ne gerek tahriren ve gerekse şifahen mü racaat için hiç bir vekâlet ver memiş olduğumuzdan | hilâfı hakikat o- lan neşriyatım tashihini ve bu mektubu- muzun gazetenizin ayni sutununda meş rini reca etmekteyiz. Hürmetlerimizin kabulünü reca ederiz efendim. ve .Otomobil sigorta yaptırmaymız. 9108 BURHAN CAHİT şefkatli gözlerini gördüm. Kasaba- daki çağlıyanların sesini tekrar i- gittim. ) Uyandığım zaman pencereden giren güneş yüzümü şt. Sivasta mektepte iken alıştığım gibi ok gibi yalak fırladım. Ali Efendi çayını içiyordu. Dünkü hâdiseleri bir | hamlede | anlattım. O kadar sevindi ki dayanaamdı. Kalktı, Beni kucakladı, saçlarım- öptü: ptü: — Mes'ut olacaksin kızım, dedi. Kalbin o kadar | temiz ki mes'ut olmak hakkındır. Ve sonra zaten pek hürmet etti- ği Suat Beyin ailesi hakkında bir çok tafsilât verdi. Bu bahis üzerinde dalmış gidi- İ ve bulaşık yıkamakla, (sökük dikmekle — Fransızcadan — ve Madam Basseur bir apartı- ncü kadında oğulları Francois ve kızları Georgette ile (o beraber oturu- yorlardı Servetleri yoktu, fakat kazanç- İarı kendilerini oldukça rahatgeçindirme- ğe yetişiyordu. M. Basseur belediyede memurdu. Da- ha yüksek, binaenaleyh maaşı daka dol- gun başka bir vazife | İstemiyor değildi, fakat tanıdıkları çok az olduğu için, bu işe tavassut edebilecek kimseyi bulamı- yor, bu yüzden hep yerinde sayıyordu. Oğlu komediyen © olmak niyetinde idi. Fakat konsevatuvarda — kendisini kabul | eümedikleri için oda diksiyon ve tiyat- | ro dersleri vermeğe — başlamıştı. Böyle | talebe olamadıkları halde muallim olan- lar çoktur. Georgette büyük bir modistra mağa- | zasında çalışıyordu, Mağazayı tutanlarda meşhur Leocadie hemşirelerdi. Bütün aileden bir çalışmayan Madam Basseur idi, Fakat o da bütün (vaktini mutfakta yemek pişirmekle, O çamaşır ini söyler, yani | kendisinin de iz di. #ularını kü hengi birinin bir işi düşse yapmağa çalışırdı: — Zengin değiliz, derdi, fakat namu- sumuzla yaşıyoruz. Çocuklarımıza iyi ter- biye verdik. Bununla iftihar ederiz. Va- kitleri gelince onlar da güzel güzel evle- nirler, Mesut olurlar, bizi de mes'ut eder- Fakat bir akşam Francois yüzü karma» karışık ve telâşlı bir halde eve geldi. Me- rak içinde kalan anasına ve babasına an- lattiz Georgette evvelki akşam Leoadie' lerin verdikleri baloya gittiğini söylemiş- G değil mi? Yalan! Ne baloya gitmiş, ne bir şey.. Bugün öğleden & sonra mağaza dı rermemişler ki... M. Basıcur'ün kaşları çatildı; — Yalan söylesin, olur şey değil, Mesele mühimdi. Çünkü © Georgette yirmi iki yaşında vardı Güzeldi, şendi, çok iyi giyinmesini bilirdi. Aile toplan tılarında bütün takdirler ve ( beğenişler onun üzerinde toplanırdı. Fakat bütün | bunlara rağmen hiç bir & Zaman, hiç bir | kimse onun bir hafiflik yapması ihtima- linden şüphe etmemişti. Akşam Georgetüs şen, şatır eve döndüğü anası, kardeşi, mânâlı bir tavır almışlar. | dı, Kimse bir şey söylemiyor, önlerine bakiyorlardı. Kızcağız şöşirdiz — Ne var, ne oldu? © Bir'şey'mi var? | diye sordu. O zaman babası havayi süfan endişe. yi anlatmak için kafasımdır birşeyler ha- zırlamağa çalıştı. “Evvelki gece neredey- din?,, Diye düpedüz sormağa cesaret ede | lur. memişti, Masmafihz — Kızım, diye başladı,bilirsin ki seni biz ne ihtimamla terbiye “ettik, yetiştir. | dik. Annen her zaman için sana bir asalet nümunesi oldu. Ailemizde bizim daima dikkat ettiğimiz bazı kaideler vardır. Ben üzumsuz bir ahlik & dersi verecek im. Fakat... bazı zamanlar olur ki bir aile babasının şiddet göstermesi de vazifesi icabıdır, Yani demek istiyorum — Allah aşkına çabuk söyleyiniz. Ne- oldu? Georgette' endişe içinde — bekliyordu. Babası sordu: — Evvelki gece baloya gideceğini söy- lemiştin ve gittin. * Halbuki mağaza sa- hipleri böyle bir balo vermemişler. — Ben mi baloya gideceğimi söyle dim? — Evet. O akşam serbest kalmak is- tiyordun. Ne yapmak için serbest kak mak istedin? sapsarı bası kıpkırmızı kesilmişti, kardeşi asabi- asabi parmaklarile oynıyor, hemşiresinin hiç yüzüne bakmıyordu. O zaman Geor- gette her türlü münakaşanın faydasız ol- duğunu anladı. Madem ki haber almış- lardı, Her şeyi | açıkça söylemek daha muvafıltı, Dedi ki: doğru bulmadım. Daha cumaya ka- dar önümüzde beş altı gün vardı. Sonra daha bir iki O gün evvel kol saati yüzünden, aramızda hâdise geçmişti. Onun harareti sönmeden Suat Beyin ismini tekrar araya 80- karsam o günkü iddialarında hak- İk olduğunu itiraf etmiş olacaktım. Ve o yazıhaneye ait (o bazı tali- mat verdikten sonra çıktı. O kadar gayret etmeme rağmen içimdeki sevincin taşmasına mani olamıyordum. Yazıları isteksiz bir alışkanlıkla yazıyordum. İşim bit- tikten sonra elime romanımı aldım. Fakat bir satırını bile anlamıyor- dum. Bir aralık © (Narin) telef: etti. Ne yaptığımı, ne ündüğü- mü sordu. tık. Cumaya ka- dar her gün arıyacağınr söyledi. Ne tatlı, ne can kız yarabbi. Çok terbiyeli insanlar.. Benimle en beş- dakika telefonla konuştuğu halde bir kere ağabeyisinden bahsetmedi, Zaten Suat Beyin de en hoşuma giden tarafı sırnaşık olmayışı, hisle rini ifade etmekten çekinişi olmuş- tu, Reşit Bey geç vakit geldi. Yeni yazılacak müsveddeler verdi. Gelip yorduk. yi el geldi. er başlamı; Ona vw derhal her şeyi anlatmayı | m telefonla arayanları sor- lu. Cevap verdim. : Il — Evet, yalan yorum. — O halde evvelki gece nerdeydin? — Sinemada. — Hangi filmi görmeğe gittin? — “Kızıl fortna,,yı.. Bu sefer kardeşi atıldı: — Gene yalan söylüyorsun, dedi, ev- velki akşam kızıl fırtma halka gösteril- miyordu. Sadece davetlilere mahsustu. — İyi ya. Ben de da i — Kim davet etti — Mağazanın müşterilerinden birisi.. imdi mesele anlaşılıyor. Tabii bu müşteri ile sinemada beraberdiniz. bir istintak dairesine dön- söyledim. Saklamı- kardeşi sıkı sualler soruyorlar ve kızın ağımdan kopardıkları kesik cevaplarla hakikati anlı çalışıyorlardı. Geo: iş, yavaş yavaş kalbi gençti, çok güzel ko- nuşuyordu. Akşam (mağaza çıkışmda kendisini beklemiş ve birlikte sinemaya gitmişlerdi: Artık her ağızdan lanetler yağıyordu: — Ne ayıp Sen utanmaz mısın? aile- mizin namusunu nasıl unutursun? Seni bugünlere mi yetiştirdik? İlh,ilh, Baba oğul bu küfür ve hakaret müsa- bakasında biribirlerinden geri kalmıyor- lardı. Nihayet annesi sordu: — Kimdir bu herif? Bu terbiyesiz a- dam kimdir? Adı ne? Genç kız çantasından bir | kart vizit çıkarıp uzattı. Üçü birden kartın üzerine iğildiler, Babası sordu — Nazırın oğlu mu? Evet. Diş gıcrtmalar devam ettit — Nazırın oğlu diye bu adamlar her geyi kendilerine ne cesaretle mubah görü yorlar, anlayamıyorum. Bir gün yakalar» #âwm çenesini kırarım keratanın.. O akşam Basseur ai biç kimse yemek yemeden yattı Ertesi sabah baba- sı kızını bir köşeye çağırdı: — Georgette, dedi, akşam sana biraz çıkıştım. çünkü kardeşinin yanında öyle yapmak icap ediyordu. Fena bir iş yap- muş değilsin kızım, kendini üzme.. Yal nız arkadaşını bir defa daha © görürsen, söylede, babasının yanımda teşebbüste bulunsun. Şimdi daire müdürlüğü mün- haldir, beni oraya kaydırsın. Beş dakika sonra babası çıkınca, bu ses fer kardeşi Georgette'i bir köşeye ça- ğirdı: — Akşam sana biraz çıkıştım. Çünkü babamın yanında öyle yapmak İizunge- Tiyordu. Bir fırsat çıkarsa beni arkada- şınla tanıştır. Belki babası bana bir iş bu- SEM Talebe birliğinin senelik kongresi Türk Talebe Bi inden: Türk Talebe Bi senelik kongresi 15. 12. 933 cuma günü saat (13) te İstanbul Halkevinde aktedile- cektir, 1.—932-933 kongre azalarınn teşrifleri, 2 — 933 - 934 kongre azası dinle- yici olarak toplantıya iştirak edecek- lerdir. 3 Arzu edenler dinleyici sıfatile gelebilirler. Mili Mi ÖLÜM Kütahya meb'usu Rasim Bey öl- dü. Cenazesi bugün sabah saat do- kuzda Taksim'de Sıraservilerde Alman hastanesinden merasimi mahsusa ile kaldırılarak Kabatas- ta vapurla Üsküdara ve oradan E- renköyüne nakledilerek (Sahrayı ceditte aile makperesine defnedi- lecektir. — (10965) — Suat Bey aramadı mı? mak istedim. Fakat onun Suat Beyi | ii soruşundan sonra bu bahsi ortaya atmağa bilmem neden cesaret ede- medim, bunu sakin ve müsait bir zamanda anlatmak daha iyi olac- tı, sas Bugün pazartesi.. Cumaya üç gün kaldı, Artık Reşit Beye her şeyi söy- lemek lâzım. (Narin) her gün te- lefon edip bana cumayı hatırlatı- yor. Babasının cuma için bazı aile erkânmı da davet ettiğini söyliyor . Eğer bir kaç gün daha geçirip Reşit Beye birdenbire söylesem bel ki.de canı os Cumadan sonra çalışmıyacağım. Belki yerime başkasını arayacak. Her halde bu- gün her şeyi anlatmak lâzım. Sabahleyin çok meşguldü. Akşam erken geldi, işler de azdı. En son imzalanacak kâğıdı götür- düğüm zaman bana o gün Mahir Beyi gördüğünü, beni sorduğunu söyledi. — Galiba gene serbest kaldı, di- ye de şaka etti. O kola gök ğa gömülmüş, ağzında kalm i SARA Yarin asşam PAUL ABRAHAM'ın ADALAR ilk ve Y | Essi Goryaj «a meşbur opsreti ÇİÇEĞİ İVAN PETROVICH - ERNST VEREBES - MARTHA EGGERT ve büyük tenor HANS FİDESSER tarafından temsil edilmiş cazip musikili ve zerrin mizansenli film Bugünkü Program ISTANBUL ANKARA, ISS m. 120 - 1380: “ Grmmelon, 18: Orkestra, 1845: Dame musikisi, 20: Ajans haberleri VARŞOVA, m. k VİYANA, SI8 m. 17,30: Gençlik “neşriyatı. — Müsakabe, 18,25: Halen yaşıyan Avusturyalı bestekârlarım eser- a 2420: Evperanta haberleri. 23,50: kahvesinden tagannili dans musikisi. MİLANO - TORİNO - FLORANSA » TRİYESTE : 18,10 Taçannili konser, — müsahabe, 2036 plâk müsahabe, plâk 21,45 Franz Leharn Za- revitseh opereti. ROMA - NAPOLİ - BARİ : IR,15 Radyo orkestram. o müsahabe, Bizet'nin Carmen opuran. BELGRAT, 650 m. 1730, Halk haberleri. 18: Müsahabe. 20: Mü- sahabe, 20/05: Radyo o orkestrası, 31,081 Mr, Milan Timotic tarafından ve le halk çarkları. 21,55: Konf Iyana'dan nakil, 23/05: Mi Neşriyatı. 23,50: Sigan musiki nas radyosu. 2025: Pİ Dlarcel Gali tarafından Konleranı, 2150: Zi ganni, 22,201 Dans musikiel 2280: 23, Radyo halk örkestensı (Romen m BRESLAU,325 173 İki yüz seneki Alm den, 1535: Ev m hal Haberler isi.) artislerinin eserle ,101 Memlekete geliş isimli skeç. balk musiki 23: Haberler Konferans tehiri sn) 1 ŞIK Sinemada Türkçe filimlerin en güzeli SÖZ BİR ALLÂHBİ Türkçe sözlü ve şarkılı operet Bu film Beyoğlu cihetinde 409 defa olarak gösterildiğinden görmeyenler ve tekrar gi isteyenler için son fırsat LİLİANHARVEY Pek yakında ARTİSTİK'”te Amerika'da vücuda getirilen ÇILDIRTAN DUDAKLAR İlk operetinde görünecektir. (10972) Sülün eşmnihikmilmemeilinemizi Gayesiz İSTANBUL BELEDİYESİ erme» TİYATROSU Bu akşam Saat 21 de I İl BEKARLAR 100. bi M, Kemal 4 Perde Üniformalı zabitana tenzilât vardi” i gi Yazan L. Fuld8 vakil edenler N*” Yı neşriyat Holivut 'Holivut'un 3 cü sene 49 cu sayısı 0” gin münderecat © ve güzel resimler İf intişar etmiştir. Bir gecenin sabahı Meliha Avni Hanım, “Bir geceni” sabahı” isimli bir roman neşret Güzel bir üslüp ve kuvvetli bir teknikl” Bugün Türk sinemasında | saat | 11,30 da Rus film rejisörü M. Yüt- keviç tarafından Verileceği ilân e- dilen konferansın tehir edildiği i- lân olunur. (10976) Konferans Halkevi Reisliğinden: 1 inci kânunun 14 üncü periembe | günü saat 18 de Üniversite Doçentlerin | den Aktes Nimet Beyefendi tarafından Halkevi Beyoğlu kızmında Almanyada talebe hayatı hakkında bir konferans verilecektir. Herkes gelebilir. si ei daş Pulat Ahemlâ Cemiyeti Hayriyesin Cemiyetimizin Türk kültür birliği tarafından 15-12.933 cuma günü saat 15 te merkez binasında tasarruf haf. tası münasebetile azalarımıza mahsus olmak üzere Milli İktısat ve Tasarruf ve Türk kültürü iki konfe- rans verilecektir, Bütün azalarn teş- rifleri rica olunur. zırlanıyordu — Beyefendi, dedim, Müsaade ederseniz sizi biraz meşğul edece- im, Bol bol güldür — O, bu teşrifata ne lüzum var. Anlat bakalım. Gene bir hâdise mi var? Ben güldüm: — Evet, bir hâdise, fakat evvel- kiler gibi tehlikeli (o değil. Şikâyet ederek değil, âdeta müjde vererek söyliyeceğim. — Hayrola, aman çabuk söyle! — Ben cuma günü nişanlanıyo- rum, Koltuktan bir kedi gibi fırladı. Yüzünde istihza ile karışık ha- karete benzer bir dalga geçti. — Nasıl, aldanmamışım değil mi, vesen beni (aldatmışsınde- gil mi? Başımı salladım: — Hayır. Tahmin ettiğiniz gibi değil. Suat Beyle aramızda ne şa- ka ne ciddi hiç bir hâdise geçme- den doğrudan ( doğruya ailesinin vasıtasile ve onların teklifi ile. yazılan bu muvaffakıyetli eseri tavsi* ederiz. DOKTOR Rusçuklu Hakkı Galatasarayda Kanzük eczahanefi karşısında Sahne sokağında 3 nums” ralı apartımanda İ numara, İml Milliyet Asrın undesi “ MİLLİYET ” tr ABONE ÜÇRETLERİ Se Türkiye için LK. Gelen ovrak geri verilmez Müddeti geçen nüshalar 10 kuruştur.— Gazete v9 livetini kabul etmez. — Orası artık © iddia et, du” Vaziyet çocukça iddiaları gülün edecek kadar sade.. Etrafımda dö nen işlerin içyüzünü farketmedin* fakat kokusunu almadığımı da if kâr edemezsin. Ellerimi masaya dayadım. — Aldanıyorsunuz £ beyefendi dedim. Bana inanmanızı rica ed€ rim, Aaleyhimde geçen nasıl samimiyetle anlattım, sizde”, bir gey saklamadımaa bunu da e ciddiyetle olduğu gibi anlatıyo: Kendimi müdafaa edecek değilir* temiz alâkaya, himayeye karşı 1€“ “| şekkürlerimi tekrar etmektir. Reşit Beyin yüzünde | garip ihti” lâçlar gelip geçiyor, âdeta beni di” lemiyor zihnen başka şeyler dü nüyormuş gibi gözleri fırıl fırıl dö nüyordu. z Sustuğumu neden sonra Farketli — Ne zaman karar verildi bu i$€ — Ondan evvel Suat Beyle nere” | Dudaklarını büktü ve ehemmiyet yermiyormuş gibi tekrar koltuğa lerde buluşuyordunuz. — Hiç bir yerde!