Memleketimizde en güne bir | az daha bıkılmakta, çürümekte, ha- |" rap olmakta olan asarıatikamızm ta- || mir ve ihyası için 931 den bu güne kadat ne gibi mahalli tedbirler haz olunduğunu öğrenmek istemiş- tüm. Bu tecessüsümün bilhassa 931 den bu güne kadar geçen zaman zarfın. daki mesaiye inhisar etmiş olması se- bepsiz değildi. (931) senesinde Ana- dolu tetkik seyahatlerinde Gazi Haz- retleri Konyadan İsmet Paşa Hazret- lerine çekmiş oldukları bir etlgrafna- mede bu asar ve âbidatın Mmüstacelen tamiri icap ettiğini söylemiş ve hükü- | met te vilâyetlere bu hususun temi için müteaddit tamimler göndermiş Bu büyük ikazm neticel. mek arzusiyle ben de bazı ye mektuplar yollamış ve bu cibetler || hakkında tenvirimizi rica etmiştim. Antalye vilâyetinden tehalül dığım cevabı, Gazi Hazretlerinin tel grafnemelerinin suretiyle birlikte 18 Eylül 933 tarihli Milliyetin yine bu sütunlarında “Teselli” başlığı altın- da neşretmiştim. Antalyanın nasıl çalıştığını, Aspo- dos tiyatrosu harabelerinin çalılar dan, taş ve topraklardan nasıl temiz- lenmiş ve muvaffekiyetle meydan. M zahattan anlamıştık. Bugün de Konya vilâyeti ğurda nasıl çalıştığından haber vere- ceğim. ... En güzel Selçuk mimarisi nümune lerinin makarrı addedilebilecek olan Konya şehrinde, eski eserlerin muha- fazası için teşekkül etmiş bir cemiyet mevcut olduğumu ve bu işi deruhte et miş bir komisyonun harıl harıl çalış- makta olduğunu müjdelerim. Konya valizi Cemal Beyefendinin riyasetinde Halkevi reisleri, müze, ev kaf, idarci hususiye müdürleriyle ce- miyetin kâtibi umumisinden mürek- kep olan bu komisyon vilâyet içindeki ata yadigârlarının muhafazası için lâ zım gelen tedbirler hakkında karar- Jar ittihaz etmekte ve faydalı netice- ler elde edilmektedir. Konya vilâyeti içinde Eilere, eski Yunanlılara, şarki Roma İmparator. luğuna, Selçukilere, Eşref, Karaman ve Orman oğullarına ait eserler var- dır. Tarihin hoyrat senelerinin tahrip kâr adımları altında ezilmiş olan bu eserler, bir kısmı Salip orduların, bir kısmı da bakımsızlığn kurbanı dırlar, Asariatikaya hürmet etmesini bize öğreten cümhuriyettir. Cümhuriyetin i- lânıma kadar bu iş baştan başa ihmal edilmiş bir halde idi. Bilhassa 931 den sonra büyük irşadın tesirleri gö- rülmüştür. 831 enleri Konyada neler rpulmaş? > ajesieişi kıymeti haiz © lan Karatay medresesi ile İnce mina re için Maarif Vekâletinden 800 lira gönderilmiş ve Afyonkarahisarında bir müze tesisi için de 300 lira ayrıl mıştır. 2 — Karatay medresesi arkasın- daki binaya zarar veren yüzlerce ton luk toprak yığını kaldırılmıştır. 3 — Maili inhidamdır diye bir kıs mı yıktırılan İnce minarenin diğer ak samı yıktırılmaktan (o kurtarılmıştır. Gazi Hazretlerinin bilhassa yüksek a lâkalariyle idarci hususiye bütçesine konan 3,000 küsur liralık tahsisatla İnce minarenin etrafı, üzeri demir parmaklık'ı taş muzayik taş duvarla tahdit olunmuştur. 4— Karatay, Sırçalı - Medrese, Hasbey darülhuffazı'nın. maili inhi- tacı tamir yerleri yaptırılmıştır. 6 — Beysşehrinde mimari Büyük kıymeti haiz olan Eşrefoğlu cami ve türbesinin tamirine başlanmıştır. 7 — Yine İnceminarenin tamirine sarfedilmek üzere Evkaf idaresinden 400 ve cemiyetle Halkevinden yüzer Tira temin olunmuştur. Bütün bunlardan başka tasavvur Reşit Beyin yanında mahcup ol- | mamak, onuda (utandıracak bir şey yapmamak için her şeyi düşü- nüyordum. Fakat daha bir ay ev- vel sırtında yeldirme, başında ör- tü, ellerinde muhacir sepetlerile İstanbula elen bir kızın böyle bir iemde gülünç olmaması bir mu- cize. Elbisemi giyerken madam yar- | dı metti. O bana biraz da boya sür- mek istiyordu, razı olmadım, Yal- nız dudaklarımın rengi, galiba he- yecandan olacak soluktu. Hafif bir tazeledi. Bu eli zaten gittikçe yükselen boyumu bi. raz daha uzattı. Madam Girot : — Çoraplarına daima dikkat et- kızım, dedi. Bu ipekler tehlikelidir. Bir iplik kaçar, akıverir. Reşit Beyin aldığı balo çantası yeni doğmuş kedi yavrusu gibi mi- ni mini bir şey.. Sanki bilmiş gi- bi.. Bu da siyah, beyaz, yılan deri- nn Konyadaki eserlerin tamiri Milliyet'in edebi romanı: 49 (inkılâp Romanı) ! ve teşebbüs halinde daha bazı güzel işler vardır, Meselâ: Akşehirdeki Taş medre- se, Karamandaki Nefise Sultanın Ha- tuniye medresesi, İbrahim Bey İrmare ti, Armenakteki pek ziyade muhtacı tamir bulunan Dul Medrese namiyle meşhur Emri Musa Medresesi gibi e in yüksek makam celbodilmiştir. yolu üzerinde» ki hanların muhafazası için tedbirler düşünülmekte ve Anado'u hanlarının en büyüğü ve muhteşemi olan Sultan Hanının büyük kapısı ü bir sa- çak yapılması için Meclisi umumice tahsisat konulması Akszray vilâyetin den rica edilmiştir. Görülüyor ki, Konya, nin kıymetini idrak etmiş mizdir. Gazi Hazretlerinin takdirlerini ka zanmış, kıymetli bir müzesi ve üzeri“ ne münevver bir kitlenin titrediği şi sy Kece se kalkar Bi memleket. hazineleri- bir şehri- Gerek müzenin rehberini hazırla” mış olan Müze Müdürü Yusuf Bey, gerekse Milli Kütüphane müdürü ve asarıatikanın muhafazasına memur edilen mütehassıs Mesut Bey, gerek- se Mesut Beyle beraber bazı asarın monografilerini yapan Ferit Bey ve gerekse hepsinin Konyanm faal Valisi Cemal Bey bu değerli fa- aliyetlerinden dolayı tebrike şayan- dırlar. Bu meyanda, bana hakkımda sita yişkâr iltifatları ihtifa eden mektu- bu gönderen, bizzat matbaya kadar gelmek nezaketinde bulunan ve bu büyük havadisi karilerime müjdele- meğe vesile olan Konva Lisesi Edebi | yat hocası Ferit İzzet Beye de teşek- kürü bir vecibe bilirim. EW NACİ İş ve İşçi Miliiyet bu sütunda iş ve işçi isti- yenlere tavassut ediyor. İş ve işçi istiyenler bir mektupla İş büro- muza müracaat etmelidirler. İş aranıyor Türk tebaasında, ve 20 yaşında bir gencim, türkçe, almanca, franuz- ça, ingilizce ve muhasebe usullerine vakıf, ve mükemmel bonservisleri ha» vi, ehven şeraitle iş arayor. Milliyet H. V. rumuzuna müracaat, ye BELEDİYESİ eh Bu akşam Saat 21 de VOL PON Yazan Fonson Türkçeye çeviren Bedrettin B, 5 Perde Komedi Umuma ÇİÇEĞİ BURHAN CAHİT: si. Ucunda bir de püskülü var. İçine bir ipek mendille bir ruj tü- pü sıkıştırabildim. Üzerimde başka hiç bir süs yok... Hanımefendinin aldığı saati Ma- dam Girot çıkarttı : — Böyle saat dekolte ile takıl- maz, Ben sana bir pırlanta yüzük vereyim! Dedi. Madamın bu nezaketine teşekkür ettim. Fakat pek şık buldu- ğum yüzüğü takmaya korktum. Ne- me lâzım belki kaybederim, bir yere çarpar kırarım.. İğreti şey ba- na ıstırap verir. O kadar ısrar ettiği halde tak- madım. Biz onunla bu münakaşayı ya- pıyorduk ki Reşit Bey geldi. Yemekte Mösyö Girot erkek kı yafetinden bahsetmişti. Derhal ii tikal ettim. Reşit Bey Mösyö Girot” nun söylediği gibi frak giymişti. İlk defa böyle bir kıyafet görüyo- rum. Güzel, > MİLLİYET PERŞEMBE 23 LAPE Geçmişi tenekeli... Geçen gün, acele bir işim çıkmış &. Ötemebile bindim. Otomobil değil, manda arabası olsa Tophüne ile Sirke- ci arasmdaki yolu en çok bir saatte a- ardı. Halbuki, bizim şoförün “Tophane- den kalkar kalkmaz galiba çocukluğu aklına geldi. Belediye memurlarile baş- ladı saklambaç oynamağa... İlkin tramvay caddesinden gidiyor- duk. Birdenbire fren yapıp arka soka- ğa saptık, Köşebaşmda bir memur gö- rünce bizim araba, ters yüzüne geri dönüyordu. Böyle İlerleye, gerileve, sağa sola, saparaktan gidişimizin sebe bini şoförden soracak oldum. Aca ner güldü: — Daha plâka alamadık ta. Malöm ya, çeviriyorlar! — Ee... Neye almıyorsun? — Nasıl alırım beyim... Bir plâka üç yüz lirayal. . — Nasıl üç yüz lira!?. Şoför, açtı ağzını yumdu gözünü: — Bakkal züğürtleyince eski def- terleri yoklarmış. Belediye de ne vakit parasız kalsa, şoförlere balta oluyor. Yeni piökn almak iş değil *Ver iki lira al... Ve lâkin, plâka ile bernber a- damın önüne bir takım. eski hesaplar çıkarıp: ”Sökül paraları!,, diyorlar, Bugün, İstanbulda bin otomobil var- $a bumun yardan fazlası, garailnrda! Za- ti kazanc yok. Müşteri; pazarlık etme. den arnkaya ayağını atmaz oldu. Ye- il O bunları anlatırkon gene tehlikeli mintekaya girmişiz. Arabayı tenha bir köşeye çekin durdurttu. Arkasmdaki plikavı #ikrek yanımıza geldi: — Su pltkanın nesi var allak asker. na Bev? Araba parçalanır da gene plâ- kaya bir sey olmaz. ile değistireceksin, diyorlar. İyi am- ma, bizde o kudret yok. Pifka, sahiden yepyeni idi, Üzerin deki boyası bile çizilmemişti.. Hiç ol- mazsa, daha on sene ömrü vardı. — Haklısm... dedim. Tenekeye ne olur?. Aşınmaz, bozulmaz, Şoför, plâkayı yandan önden, uzak- tan. yakından evire çevire muayene ettikten sonra kaldırıp yere çaldı: — Ulan, dedi, teneke misin? geçmi- şi tenckeli misin.. nesin. Ben de şayır- dım! M. SALAHADDIN Bir tavzih Hasan ecza deposu sahibi Hasan B den dün şu tavzih mektubunu aldık: “ Eczacı Hasan Beyin ün ets tiğine dair gazetelerde , inlişar eden bir havarliş fiyarine birer dostları. man — isim müşabehetinden dolayi — Kastalanan zat vaktiyle “Öğeloğlunda # £ i Hasan Nafiz Beydir böhise (o cezacı 4 poma. 4 haiz oduğunuan do eyi eczacı sıfatını taşımakta ve ecza tica- reti ve muhtelif müstahzarat imaliyle iştiğal etmekteyim muhterem dostla- rumm bissivatıma karşı teşskkür et- mekle beraber Türkiyenin bütün şe- hirlerinde ve hariçte mevcut olan müş- terilerimin şöple ve tessrürlerini le etmek üzre kevfiyetin tav-ihini de- rin Kömetlerimle temenni ederim e- İRTİHAL Muharrir ve muallim Abdülfeyyaz Tevfik ve tevkifhane doktoru Fuat Beylerin eniştesi ve Avukat Hilmi Ri. za Beyin Kayın pederi Galata rüsü- mat memurluğundan mütekait Hakkı Sevki Bey dün magihani surette ha- nesinde velat etmiştir. Cenazesi bu- gün Perşembe günü saat onbirde E- yüpte bahariye caddesinde sabık taş- h burun tekkesi karşısındaki (hane sinder kaldırılarak Eyüp camii şerifin de namazı eda edildikten sonra © cıvar- — Oldu mu bakalım küçük, de- di. Şefik Bey otomobilde bekliyor. Ben şöyle bir kontrol- ; etmek iste- dim. Tabii madam varkön lüzum yok ama.. İskarpinlerime, elbiseme, çorap- saçı ayrı. ayrı — Üzerine ne ! Madam elbiselerimi muayene €- derken hanımefendinin: yaptırdı- ğı ipekli bir ince mantoyu beğen- mişti. Gösterdim... | — Fena değil. Eldivenlerin, çan- tan.. Her şey hazır, Kendimi (Şiran)da ilk mektebe yapılan merasimde O zamanda babam. Ha rem tarafına girmiş, sırma cüz ke- sesini kadife hotozumu, ipekli en- tarimi muayene ettikten sonra an- neme : — Her şey hazır mı? Diye sor- muştu. o Ö günkü heyecanı bugün başka şekilde b hissettim. Madam Girot, bana Paristen bir ahbabının gönderdiği güzel bir ko- kuyu sürdü, Hattâ bir küçük tü; biraz ayırdı. Çantaya koydu. Reşit Bey kumandayı verdi: —— O halde marş, delikanlıyı iyelim. RİNİSANI 1933 Antika — Fransızçadan — Kontes Valantin de Kalamber'in bir antikacı düllein vardı. Kadmex ğz on beş sene evvel kocası süvari zabiti Kont de Kalaml dan sonra kimsesiz ve parasız k: La tı, Hayatını nmağa mecbur olun- ca, antikacılı; iş olduğunu öğrenmiş ve bir dükkân açmıştı. Za- ten babası da antika meraklısı, malü- matlı bir adamdı. Kızında küçük ya- şmdan itibaren bu merakı uyandırmış ti. Valantin dul kalıp ta Parise dön- düğü zaman, İan miras kalan bir kaç antika parçayı satarak serma ye yaptı. Fakat bu sermaye kâfi gel- medi. Kendi güzelliğinden ve zerafe- tnden istifade etmek istedi. Dul olduğu için daima siyah elbi- *e giyerdi. bu siyahlıklar onun tenine başka bir cazibe, gözlerine başka bir parlaklık veriyordu, Erkek z #ıyorlar ve istediğini yapıyorlardı. Valantin eski tanıdıkları aileler- den antika eşya alıp satmak istiyem- lere de tavaasut eder ve bu suretle ko- misyon da alırdı. Kısaca bir zaman sonra sermaye İ sini tuttu, Dul ve hayatında yalnız ol ması kendisini müteessir etmiyor gi- biydi. Sekiz sene bu antika işlerinde hayli kazanç yaptı. Başben müşteri. lerini ihtiyar, kibar kadınlar, zengin antika meraklıları teşkil ediyorlardı. Bunlar Valantin'in tozlu ve örümcek li köşelerden bulup çıkardığı antika işleri merakla arıyorlar ve yüksek fi- atlerle satm alıyorlardı. Nihayet Madam Kalamber epeyce sermayeli bir dükkân sahibi oldu. Bu kadar sene sonra rahata eri Bir sabah erken dükkâna ihti bir detlâl geldi. Bu adam, kendisiyle bir çok işler yapmış olduğu Samuel Baba isminde bir Yahudi — Bonjur Madam, “sizinle küçük bir iş yapmağa geldim; Valântin Yahudinin. hilekârliğme | bü için tetikte bulundu: izi dinliyorum, buyurunuz, dis çok borçları varmış. Hal- bul inde gayet kıymetli bir antika kolleksiy. ır. Kendisi taşrada o- turan ailesinden yardım ıstemeğe git Malları bana emanet bıraktı. Ben satıp borçlarını ödeyeceğim. Adam- cağız antikalirmı o kadar seviyor ki, satılırken burada bulunmak isteme- di. — Koleksiyonda neler var? Fevkalâde kıymetli şeyler.. Me zatta satılsa yüz binlerce frank eder, Fakat ben elden satmak istiyorum. Kadın evvelâ tereddüt etti. Maa- mafih sordu: Elden ne kadar tutar? Ben hepsini size on bin franga - Daha fazlasiyle kâr edece şüphe etmeyin. O zâman'da pa yımı isterim. Madam de Kalamber budala de- parçalar üzerinde muhafaza e- diliyordu. Uzak bir maziye ait olan bu nefis eşyanın sahibi ıçin ne kadar di. Mütehassıs diye çağınlan adam bazan kendini totamıyor, hayranlığını belli ediyor. Madam de Kalamber bu işten memnun oldu ve hepsini sekiz bin tın aldı. Valantin bunları itina ile dükkânm en gü- zel yerine yerleştirdi. »... Valantin bir kaç gün sonra gayet le giyinmeğe başladı. O zamana ka Se gayet sade giyiren bu kadma ne olmuştu? Açık renk kumaşlardan, ot gandilerden roplar yaptırmıştı. Si- h, parlak gözlerin. bir kadın olmuştu. Bu değişikliğe s€- Ken “sşsaşi Bu akşam TÜRK Sinemasında: MEÇHUL stanbul Verem mücadele ce- miyetinin 1934 Senesi duvar takvimleri çıktı. Fiyati 50 kuruş. CAĞALOĞLU HİLALİAHMER binası. Telefon 21783. 5744 Jiilliyet ABONE GCRETLERİ Tu kiye için Mere çim LK. LK. bep ne? Tanıdıkları kimseler de bu- na hayret ettiler. Hiç birisi sebebini anlamadı. Valantin nadiren sokağa şıkar ve insaniarla e Her halde kendini beğendir- mek için yapmıyordu. Fakat bu te- beddül.de sebepsiz değildi. Her gün dükkânın camekânları ö- nünde uzun boylu, solgun benizli, matruş bir genç dolaşıyordu. Gayet temiz kıyafetli bir delikanlıydı. Va- lantin evvelâ bu kadar ısrarla her gün gelen adamdan korkmuştu. Fakat sonra şöyle bir kanaate düşmüştü. Her halde kendisini görmek, hiç ol- mazsa uzaktan seyretmek için geliyordu. Her halde kendisine âşık olmuştu. Hem canım neden olmasın? Uzun 4€- nelerdenberi geceleri uykusuz ve a- sabi geçen antikacı kadın, bu defa sr kılgan âşıkını ber gün sabırsızlıkla beklemeğe başladı. Adamcağız hiç belli etmiyor, yalnız uzun uzun dük- kânin içine bakıyordu. Nihayet bir gün kadın dayanama- dı, adamdan izahat istemeğe karar verdi. Adamcağız yine mahzun mah- “#ün içeri bakarken, kapıyı açtı ve içe ri girmesi için ricada bulundu. Genç şaşırdı, aflar talep ederek dükkâna girdi. Antikacı kadın hiç belli etme- den ona bir kaç parça eşya gösterdi, arzu ederse ertesi gün tekrar gelme- sini söyledi. Genç ertesi gün de geldi. Fakat sükütiliği ve sıkılğanlığı nihayet Va- lantin'in içini sıkmağa başlamıştı, sev gisini izhar etmemesine bir türlü ma na veremiyordu. Nihayet bir gün ikisi de antikalar- dan bahsederlerken Samuel Baba içe ri girdi, Genci hemen tanıdı: A.. Ne tuhaf tesadüf.. Madam, antil olleksiyonunu satın aldığınız genç işte budur, dedi. Valantin'in kalbine biz ok saplan- Demek ki genç kendisine ayrı kalmağa mecbur olduğu kolleksi yonunu görmeğe geliyordu. Valantin o akşamdan itibaren tek rar siyah /elbiselerini giymeğe başla- dı. Ertesi gün yüzünü boyamadı, sür- me çe Bir hafta sonra saçları ağarmış, bembeyaz olmuştu. Bu akşam SARAY. (Basi Gone) dı gülmeksizin &lemi güldürmesini bilen şen aktir AŞIK ÇİLİNGİR a mükâlemeli 1001 kahkahalı eğlenöeli kome LİLİ GYENES MACAR ÇIGAN ORKESTRASI İMEMMD> Pu akşam yeni repetuvarını dinletecektir. Mg (10199: İlâvet--: MOSKOVADA TÜRX-RUS futbol macı (10791 MALEK ilâveten: FOX JOURNAL Misi görülmemiş bır de.şet ve heyecan filmi; FAY WRAY LİONEL ATWİLL DOKTOR un pain E z Tm 1 SİNEMASINDA in matinelerden ELİAMRA SİNEMASINDA SAHTE FAHİŞE JENRİ GARAT - MEG LOMENNİER don 20. Kemal Nipesi B. ve arkadaşları 2130: Gramofon, 15.15. Viyo'omisi konseri Edip Bef Alaturka sar Ajan: haberleri, Aaaa dün konseri, 18 & Piyame- Re konseri, 1058 Muh tf eek ZAES He BE erkestin musik BUDAPEŞTE S5» 17 Çocuk masalları, 18 Zira t 18 Salem te” 2465 At end gir ee konfer ms, 18 m âk, 1745 Kad musikösü, MİLÂNO TORİNO:- FLORANSA, 18,15 Plâk-, 1945 Haberler, pik 20,05 Har berler, plâk, 2920 Haberler plâk, 1 Haberler, pik. a 0, PRAĞ 17 Brüne Sekram yana musikisi, 1789 Çocuklara fsranı, deri Şi pik, melike 1830 Alaa neşriyatı 20 Müberler. 2148 Hat 18 Haberler, tazansi ve musiki, 212) Tar ganni; 22,05 Karışık konssr, 22. 5 Kontev'in portaksl'arı isimli teme 1 sonra plâk. ) divenlere süründürmemek için elim le tutuyorum. Şefik Bey bizi görün- e indi. Bana yol ver- ler. Bu Mahir Beyin otomobiline ben zemiyor, Âdeta süslü bir salon gibi. Ve daha garibi.. Lâvanta mağaza- Otomobil tenhalaşan (o Beyoğlu caddesinde gürültüsüz, uçar gibi geçti. Taksimden sağa saptı Balonun iyi olacağından, bir çok hanımların bu balo için Avrupadan elbise getirdiklerinden bahsediyor-| kadınlı, lardı. Şefik Bey: — Matbuat balosu zaten iel. bulun en kibar balosu oluyor. Di- yordu. Bu akşam içeride | bakara, rolet devam edecek tabii! — Ona şüphe yok. Niyetin var mı? — Vakit bulursak bir şans tecrü- be ederiz. Ben Çiçek Hanım şan- sını rolette deneyeceğim. Rolet, bakara. Bunlar ne oyunu bilmiyorum. Fakat İstanbulda her adımda yeni bir şey öğrendiğim İ- çin artık ilk zamanki © vahşiliğim kalmadı. Elbet onu da öğrenece- Eteklerim o kadar uzun ki mer- | im. Nihayet kıvrıntılı bir o yokuştan sonra otomobil genişçe bir meydan- da, bir çok otomobillerin önünde durdu. Oynak bir muzik, yol aydınlık içinde siyahlı, ı bir âlem ilk defa beni şaşırtır gibi oldu. Fakat kararımı vermiştim. Bir pot kırma- mak için Reşit Beyin gözüne bakı- yordum. Onlar'bana yol verir gibi duru- yorlardı. Lüzumsuz sıkılganlıkla Re şit Beyi pişman © ettirmemek için dikkat ediyordum. Yavaş adımlarla yürürken önü- müzde bizim gibi yeni gelenlerden erkekli bir grupun sağda bir yere mantolarmı, şapkalarını bıraktıklarını gördüm. Onlarda kadınlara yol ( veriyorlardı, Ağır ağir yürüdüm. Onlar şapkalarmı, pardesülerini verdiler. Reşit Bey mantomu için yardım et- ti. Omuzlarıma madamın bir gün evvel aldığı ince beyaz bir tülü at- tım. Kalabalık âdeta birdenbire arttı . Muzik olan tarafa yürüdük. Bura- dan tekrar geniş bir terasa çıkılı- yordu. Ortada kadın, erkek biribir- İerine sarılmışlar, muzik tempolar na göre beraber. oynıyorlar. İlk yi böyle ai değildi. Basi da öyle açık tuvaletler var ki belle- rine, göğüelerinin en kabarık yeri” ne, omuz! ma kadar ve bunlar la danseden erkekler kollarını bu Şıplak bellerden göçirip sıkıyorlar: Şefik Beyi gören garsonlardan iri önünde iğildi: — Masanız hazırdır Beyefendi. Şefik Bey bana işaret etti: , — Buyurun efendim. Kalabalık arasında garsonu ta- kip ederek büfe ile cazbant arasın- da, üzeri çiçeklerle süslü bir masa ya yerleştik, Buranın — yalnız üstü kapalı olduğu halde gene lâvanta pudra kokusu havayı doldurmuştu. Şefik Bey: — Rahat etmek için evvelce bir salk kayalık Hee em geldi. Komiteye telefon et- ç Şefik Bey herhalde isabet etmiş. 'ünkü bunu yapmasaydı ayakta lacak rahatsız Pirelli e Rahat, hasır koltuklara yerleştik: ten sonra etrafımızı gözden geçir- meye fırsat buldum. o Olduğumuz yerden dansedenler tamamile görü ek nüyor. Çok şık £ kadınlar var, Bir kaçmı tanıdım. o Hanımefendinin (Bitmedi) İ