6 Hergün bir yazı Helvacılar ya hesap bilmi- yorlar, ya helva yapmasını 50 kuruş bir okka şeker, 35 kurhş tahin sonra da 36 kuruşa bir okka helva! 36 kuruşa helva ve Şekerin okkası 50 « 52 kuruş, tahi | nin okkası 30 - 35 kuruş ve şekerle ta niz? Yoksa, tahin helvasının 36 kuru şa satıldığına inanmadınız mı? Öyle ise, bu yakınlarda Mısır Çar- şısı kapısı ve Balıkpazarı önlerinden akşamları geçmemiş olacaksınız. öyle müthiş gitsim.. Handiyse, helvalarını, pir aşkına be- dava dağıtacaklar... Helvacılar, ya hesap bilmiyorlar, yahut ta helva yapmasını... Çünkü, hesap bilseler, kendilerine en aşağı 80 kuruşa mal olan helvayı yarıdan da ucuza vermezlerdi. bilmiş olsalar, bu gün helva namı altında sattıkl, renksiz, lezzetsiz, kokusuz, kerpiç bi kuru, yahut Balçık hurması gibi #ıvaşık nesnelerin helvaya benzer ta rafı olurdu. Neydi o bir zamanki, tahin helva- larmın nefaseti? . - Bergamotlusu mu, kallısı ms, yoksa güllüsü mü? renk, çeşmi çeşni, helva... Dün, bir helvacı ile konuştum: — Yahu, dedim, bu ne ucuzluk böyle?.. Otuz altı kuruşa helva olur ya hiç? Yapışkan elini, peştemalmın ucu- na silerek cevap verdi — Bu gidişle k yoktu, poria- Renk Bizim bu dükkânda vaktiy mış kuruşa sattığımız helvayı, şimdi mümunelile diye bütün dükkânları tadımlık bulamazsın! «ili kuruşa!" diye tabelâ. ca biz de indirmeğe mecbur olduk, Derken baktık, günün birinde helva oldu (45) kuruş! Haydi biz de... Reknbet arttıkça, fiatler düştü. düştükçe mal bo- zuldu, eski Helvalar, halis şekerle iyi cins tahinden yapı İçine portakal, bergamut, va- niya katılırdı. Şimdiki helvalarda doğrusunu söyliyeyim, şeker yerine Jikoz kullanıyoruz. Tahinin de cinsi değil... Ağzının tadını bilen müşte- ler, bazı bazı bize çatıyorlar: ahin, malüm a, susamdan çıkar. İyisi mis gibi susam kokar. Fenası da yine susamdan çıkarılan yağın koku- Vaktiyle yaptığınız Kotvalar. tste taze kazandan çıkarıldığı zaman sa- kız kvamında olur, çektikçe uz: Bu hamuru sertleştirmek için bir kaç gün mermer üzerinde bırakırdı. lvacıya sordum: — Eski helva ustaları da kalmadı galiba... Milliyet'in romanı: 61 ESRARSIZ HAYAT Hollywood'da sinema yıldızlarının romanı Yazan: VİCKİ BAUM Rolü sürükliyerek ( yükseltiyordu. Harikulâde bir ata yahut 2 yüksek bir dalganm zirvesine bi Kisin Ozarlada giliyürde; rubadisin bütün elmasları titriyor, projektörün ında parıldıyordu. hr geride, yumruklarını sık muş, bir sihirbaz kadar kuvvetli, bu büyük dakikayi daha iyi kavrıyabil- hep ayakta duruyordu. Fo- çalışıyordu; za- ten herkes, haklâ asistanlara, elek- trikçilere, genç Smith'e varıncaya ka- dar herkes nefes almağa korkuyordu. Kendini bu sahnenin hızına kaptıran Madam Moresko Biackeley'i beraber sürüldiyordu. Aktör tiyatrovari hali. ni birdenbire kaybetti, sesini Donka- | nm diyapazonuna uydurdu. Kadının | bir helvacı dükkânı Doğrudan doğruya cevap vermiye- rek dedi ki Eski ustalar, olmuş, olmamış hepsi bir... Zanaati göstermedikten sonra. Vaktiyle Balata bir * Palabıyık Ha- san usta vardı. Helvayı onun elinden yemeli idi. Fatihte Şişboyunlu da gü- zel helva yapardı. Hasköyde “Ayşe Hanım?” ın helva ları da meşhurdu. Kendi erkekti ama, nedense hanım diye anılırdı. Bu Ayşe | Hanımı düğünlere sık sk çağırıp İci ma falan şlöktürürlerdi. Mısır Çarşı tarafında bir kaç meşhur helva daha vardır, amına, müşteri malın ucuzunu istedik çe zanaat nasil ilerlesin?..” Helvacmın müşteriden şikâyeti bu- rada bitiyor. Fakat insaf ile söyliye- im: Müşterinin helvacıdan hiç şikâ- yada nam alan Türk eeacıığı ölü- yor. Buna bir çare bulunamıyacak mi2... M. SALAHATTIN | Yugoslav kilisesi Patrikhane ile görüşmek üzre iki papaz geldi Yugoslavya Sen Sinod Meclisi aza- sından Metrepolit Gavrilo Doziteh ve gene Sen Sinod azasından Pierre Haj- | dukoviteh, Fener Patrikhanesile bazı meseleler hakkında müzakeratta bulunmak üzere şehrimize gelmişler. | dir. Yugoslav papasları, evvelki gün Yugoslavyanın Ankara Sefiri M. Yan- koviteh ile birlikte Rum Patriği Fot- yos Efendiyi ziyaret etmişlerdir. Pa- paslar, şehrimizde on beş gün kadı kalarak dini meselelerin müzakeresi- ne devam edeceklerdir. Metrepolit Deziteh vaki olan beya- natında Patrikhane ile cereyan etmek- te olan müzakerat hakkında şu izaha- & vermiştir; Patrikhane ile, Yugos- /evm tatbik edilmekte olan Julien takvimi yerine, Gregorien tak- viminin kabulü mesel müzakere edeceğiz. Gregorien takvimi, şimdiye kadar, ne Yuzoslavyada, ne de Bulga- günlerde, memleketimizde bu tak vimin kabulü lehinde bir cereyan hasıl gimuştur. Şimdi, bunun bizde kabulü araştıracağız. lüzakere edeceğimiz ikinci mese- lede Aynarozda Yugoslav. keşişlere ait olan manastır meselesinin hallidir. Bu manastırda yaşayan keşişlerle di- ğer papaslar arasındaki münasebetle- iyoruz. Çünkü Ayna. Patrikhanenin idare Bundan ikinci d ruhaniyesi altında bulunu: başka Yugoslav kilisesine burada bulunmamdan istifade ederek, Fener Patrikhanesile temaslarda btlu” nacağım.,, Tercsme: KAMRAN ŞERİF eğe başladı. Donka Blackeleyin elini iti Benim yerim sizin yanınızda idir. Benim yerim sokak siperle- rinde, öldürdüğünüz biçarelerin ya- nındadır, diye haykırdı. Sonra gerideki kapıdan kaçıp git- ti. Bu kapının arkasmda; gölğede Manuelâ duruyordu. Düdük sesi sahnenin bitti etti. Eisenlohr süratle Taştı. — Mükemmel! Diye haykırdı. En- fes! Muazzam! Donka'ya yak- | MİLLİYET SALI 14 Gıdasız çocuklar | (Başı 1 inci sahifede) bebi bu hususa sarfedilecek paranm ba- Munamamasıdır. Senede fakir çocukları doyurmak için 18 bin küsur lira sarfe- dilmektedir. Halbuki bugün ancak İstan bul merkezi elinde 7 bin lira vardır. Bu- na rağmen Hilâliahmer gelecek ay baş- langıcında fakir talebeye yemek tevzi ne karar vermiştir. Yalmız paranın azlı- ğı bu sene ancak 3000 kadar talebeye gıda vermek imkânını bırakmaktadır. Bu vaziyette cemiyet gıdasız talebe ara sında bir tasinf yapacak ve daha ziyade fakir talebeye daha:doğrğusu aç talebe ye yardıma mecbur kalmıştır. Dün bu hususta Hilâliahmer Cemiyöti İstanbul reisi Ali Paşa kendisile görüşen bir mma harririmize demiştir ki: — Fakir talebeden bir kısmını bu se ne feda etmek mecburiyetinde kalmakla çok müteessiriz. Maamafih halkımızın | hamiyetinden eminiz. Ço geçmeden ya İ pılan yardımlarla gıda alamıyan binler- ce yavruyu daha doyuracağımızı ümit ediyorum. Bugünün yavruları yarın ü- enli Onları aç harakammayız.” Von Papen'in Bir hatırası (Başı 1 inci sahifede) birçok arkadaşlarım gibi, onunla ve o - Bun emri altında büyük müşterek ülkü uğuruna mücadele etmek şerefine nail olduğumuz zamanı bugün pek iyi hatır İsyorum, Ondan bende kalan son hâtıra 1918 teşrinievvelindeki hezimet günle » rindeki bir muhaveremizdir: Bana de - mişti ki — aleyhimize çıktı. Şimdi her birimiz, bu müthiş vaziyetten kendi mil- etini kurtaracak yeni yollar aramak mecburiyetindeyiz. Perde “indi. İkinci sahne baslıyor." Balkan haberleri Yunan nazırları Sofyayâ gitmeyecek ATİNA, 13 (Milliyet) — Yunan Başvekili M. Çaldaris ile Hariciye Na- zırı M. Maximos'un Solfyayı ziyaret & decekleri hakkında Çikan haber tekzip edilmektedir. Muhalefet partisi meclise gelecek mi? ATINA, 13 (Milliyet) — Si; bafil, muhalefetin meclis tirakini temin için meclis rei tarafından sarfedilen gayreti alâka ile takip ediyor. Bazı allnetler, muhalee- tin meclise ge gösteriyor. Maa- smafih ümitler çe © kadar kuvvetli değildir. On iki adalılâr İlalyayı protesto ettiler ATINA, 13 (Milliyet) — On iki dal lar cemiyeti merkezi Papayeni ti- yatrosunda yaptıkları bir toplantıda İtal yanm on iki adada takip ettikleri tazyik siyasetini protesto etmişlerdir. Toplan- tda verilen kararlar bökümete ve İtal - yan sefirine bildirilmiştir. Trakyalı Yunanlıların protestosu ATINA, 13 (Milliyet) — Trakyalı Yunanlılardan mürekkep büyük bir h yet Hariciye anzırı M. Maximosu ziyaret ederek, Bulgar Trnkyalıların Trakya ara zisine göz dikmelerini ve Sofya metre- polidinin ahiren söylediği nutku protes- to etmişlerdir. M. Maximos hükümetin her fodakârlığı göze alarak komşu dev- letlerle bütün > Yunanlıların hukukunu muhafaza edecek şekilde çalışmakta oldu Ku cevabım vermiştir. 200 kilo esrar ATINA, 13 Giyen) — Midilli - nin Melivos limanmda Niki ismindeki bamulesini Istanbuldan aldığını söyle - miştir, Bir amele nümayişi SOFYA, 13 (Milliyet) — Hasköy- de işsiz kalan 200 kadar Bulgar ame- lesi iş enspektörlüğü biz önünde ve- rilm k'e olan muaveneti beklerken ame- leden üç hatip üç yerde aleyhtar ve tah rikâmiz sözler söylemeğe başlamışlar. dır. Polis, iki dakilen sonra hâdise ma - balline yetişerek hatiplerin başma top - lanan halk ile ameleleri dağıtmış ve bir kaç kişi tevkif etmiştir. tıkları gibi rak: — Donka'nm en iyi eseri! Dedi. Donka hafifçe titriyen elleriyle Manuelâ'nmn getirdiği: kahveyi dı. ra gözlerinde yaş vardı. Moresko dn ğlayordu. Ar- lan kadının omuzuna vur: gözlerinden zahmetsizce akıp yüzün deki boyaları sulandırıyordu. Göz- yaşlarını iki parmağiyle sildi ve bir az mahcup gülümsedi. Eisenlobr da gülümsiyordu. Vahşi hayvan müreb- ümse, tadı, biraz da içli bir gülümseyiş. Birdenbire Donka Manuelâ'nm e- lini yakalayıp çekti. Kadın ona mut- — Biliyor musun, dedi, gitmem lâ zim... İNİSANİ 1933 Sovyet ricali burada leri ve bu meyanda yet Maarif Komiseri ibi ziyaret etmişler, M. Bubnov da refaakilsde Moskova Sefirimiz. Bu a H yin Ragıp Bey olduğu halde Çapadaki Kız muallim mektebini ziyaret etmiş M. Bubnov'a mektep müd ürü Tezer Hanım tarafından izahat ve- hayatımızı n tekâmülünü gösteren bi rilmiştir, Ayrıca inkılâp dükleri intizamdı beler tari sergisi de gezilmiş ve misafirler mektepte çok memnun kaldı kları ından yapılan elişlerinden hediyeler de verilmiştir. Bu resim Gazi gör- söylemişlerdir. Misafirlere tale- köşesinde alınmıştır. Misafirler talebe ler arasında görülmektedir. Vecihi Bey üç yeni tayyare yaptı. Kıymetli tayyarecimiz Vecihi Bey boş durmuyor. işliyor, Vecihi, le kendi atölyelerinde yapılmış üç tayyare daha meydana çı- mektebi tiştirmek sur kardı. Çalışan muvaffak oluyor. ölyeleri mütemadiye Açlığı sivil tayyare Cümhuriyet Bayramma ye- Ri misafirleri teşyi eden heyet döhdü (Baş 1 inci sahifede) ve Sovyet bayraklarile donatılmıştı. Rıh Umuda (Yaşasın sulhü doğuran Türk - Sovyet dostluğu) (safa geldiniz aziz mi safirler) tarzında türkçe yazılar vardı. Vapurdan çıkınen Kızılordu mahfeline gidildi. Orada Voroşilof Cenapları ku - lüp önünde toplanan binlerce halka bir nutuk söyledi. Ve İzzettin Paşayı halka takdim etti. Halk kumandanımızı şid - detle ve dostça alkışladı. İzzettin Pa - | $a da bu alkışlara teşekkürlerle mukabe le etti. Öğle yemeği mahfelde yeinldikten sonra şehir gezildi. Umumi kütüphane görüldü, Tayyare istasyonu, tayyare mek tebi ziyaret edildi ve uçuşlar yapı Akşamı Ukranya Hi heyetimiz şerefine bir ziyafet verdi. V. mekten sonra tiyatroya gidildi.Pazar gü Sovyet donanması ziyaret edildi, tupçu ve piyale mektepleri gezildi. Öğle yemeği otelde yenildikten son- ra vapurumuza binmek üzere rıhtıma inildi. Sovyet dostlarımız, bizi çok sa - #611 aiyabârliç töresini etmek vüretile bizi selâmladılar. Vapur hareket ederken limandaki bü tün düdükler çalıyordu. Torpidolardaki asker selâm vaziyetinde kumandanIrımı zı teşyi ediyor, muzika İstiklâl marşını çalıyordu Üç torpido ve bir tayyare fi losu Odesa açıklarma kadar bizi teşyi etti. Torpidolar top atmak suretile son rasimeyi ifa ederek ayrıldılar, Hava mü kemmeldi. Yirmi yedi saat kadar süren eğlenceli bir seyahatten sonra İstanbula geldik. Veda ziyafetinde M. Voroşilof'un nutku ODESA, 12 (A.A.) — Anadolu A - jansının hususi muhabirinden: Memle ketimizi ziyaret eden Sovyet heyeti rei- si Ceneral Ve: veda ziyafetinde şu sözleri söylemişti: — Hükümetim tarafından bana ve ar kadaşlarıma Türkiyede verilen temsil va zifesi bitti, Son söz olarak Türkiyede gördüğümüz şeyler ve bize gösterilen hüsnü kabul o kadar güzeldi ki bunu hiç yapması! e Rubasının taşlarını şıkırdatarak kaçtı, Takus sahnenin önünde bir aşağı bir yakarı dolaşıyordı bil orada değildi; köşkün yanında bekliyordu. Donka rubasını topladı, koşmağa başladı. Atelyaya mensup bir kaç kişi mütehayyir nazarlarla o- nu takip ediyorlardı. Donka hem ki — Oliver, Ol söyleniyordu. İki kıymetli dakika da bu suretle kayboldu. Kostümiyle, makiyajiyle oldı;ğu gibi, otomol tladı. Bu ara ık Manuclâ omuzun. rün kayitsizliği Moresko'yu çıldırtı- yordu, Tehditkâr, haykırdı — İstasyona! Son süratle... Eğer | eksprese yetişmezsel Meyer şasıya tesbit edilmiş saate baktı ve omuzlarını silkti. Sant sekizi on iki geçe parmaklıklı kapıdan çık t Donka bakıp gülümsedi: Şayanı — Haydi git... haydi git.. erkek i. Hollywood'un parlak bir akşamı. beklemiyorduk, dersem yalan söyleme - miş olurum. Ancak Sovyet ittihadına bü bir Türk heyetinin gelmesile buna fili bir teşekkür yapabilmek imkânı bu lacağız. Dost Türkiye halkı, hükümeti, büyük rehberi Gazi Hazretleri, vekiller heyeti reisi İsmet Paşa ve buradaki & « xiz misafirler şerefine ve topraklarımız da dostluk remzi olarak bulunan Hüse- yin Ragıp Bey şerefine içiyorum.” bu sözlere İzzettin ve Muzaffer Pa- salar samimi bir heyecanla cevap verdi- ler, Ziyafetten sonra halkın alkışları ara srmda otomobillerle limana dönülmüş ve Türk heyeti İzmir vapuruna binmiştir. Rus büyük elçisi Suriç yoldaşla askeri staşeler Türk heyetile beraber dönmek- tedir. Vapur saat 15 te Odesadan hareket etmiş ve 3 Vistroy ile 3 tayyare tarafın dan uğurlanmıştır. “İzmir vapuru yarın 17 de İstanbula varacaktır. Sovyet heyeti Moskova yolunda Ceneral Vo - in Ragıp Beyefendile beraber Mosko - hareket etmiştir. İzzettin Pş. nın nutku MOSKOVA, 13 (A:A.) — Gazete - ler, Ceneral Vorogilofun riyaseti altın - daki Sovyet heyetinin Odesaya muvasa leti hakkındaki tafsilât ile doludur. Ceneral Voroşilofun ordu evinde ve rilen ziyafete nümayişçilere hitaben söy lediğine İzzettin Paşa şöyle mukabele- de bulunmuştur: -— Ameller, köylüler, Odesann aziz sakinleri sizlerin şahsınızda bütün dost Sovyet Rusya balkını gönülden selimla rım, Büyük Kızılordunun sevgili ve muh terem kumandanı Ceneral Voroşiloi Sovyet heyetinin diğer azası bizim bayramımızda hazır bulundular ve Türk milletine sizlerin muhabbetinizi getirdi- ler. Türk milleti büyük Sovyet dostl ğunun ne kadar samimi olduğunu bili yor. Bugün arkadaşlarımla beraber muszzam tezahürlere bakarak iki millet arasındaki dostluğun derinliğini, samimi Işık, palmiye, vitrin zincirler | gelmiyen, insana endişe veren, bati otomobil dizileri, dümdüz evleriyle mek bilmiyen bir şehir? beş dakikada bu şehrin bir başımdan öbür başma gidiyor. Otomobilin mesi bir saatten fazla sürüyor. Salamlı a yol veriyorlar. Bu şehrin bu hummalı hayatı nedir! Lâmbaları daima haddinden fazla ay dınlık: Bilâ sebep şehir bayraklarla donanıyor, nura | garkaluyar, konser. ler veriyor, Düdükler manda gibi ba- gırıyorlar. Civar tepelerde her gün emsali görüldüğü gibi bir orman yan- gını var. Meyer itfaiye otomobillerine yol vermek mecburiyetinde. Donka yalvarı Yürü! Yürü! © Bulvarı bir dönemeçtir. Wils- hire Bulvarı hımcahınç insan dolu tı- kalı.. Donka emrediyo: — Yan sokaklardan, sonrada 3 Calmette ve m yıla' nının zehiri Bundan bir kaç gün evvel Ant) İmparatorunu kuduz bir k sırmıştı. Derhal Saygondaki P: Enstitüsünde tedavisine başla Malümdur ki orada bu müesset açan geçenlerde fefat eden Pi sör Calmette'tir. Yılan sırı karşı serumu bulan da kendisi Muavinlerinden birisini yılan # bulmak kabil değildi yirmi dört saat sonra halâskâr rumu keşfetmişti. £ Profesör Ö münden az evvel de kanseri te: için kobra zehri üzerinde tal yatta bulunmakta idi. Maalesef işi ikmal edemeden öldü. La Tribune de Genevi|| M. Briand âşık Mösyö Briand siyasi hayat başlangıcında Saint Nazaire'de # kat bulunduğu sırada o zaman bayli dedikoduya yol açan bir 8 cera geçirmişti. Bir gün | tarlsi genç ve güzel bir kadınla yal ele vermişti. Kadın Girardeaf minde zengin bir bankerin idi. Siyasi hırslar, O şayanı tak? olsa da, nihayet cinayet olmıyan hâdiseyi izama vesile oldu. İki âşık mahkemeye verildi M. Briand üç ay, Madam Gira! an sekiz gün hapse mahküm edi ler. Rennes mahkemesi hükmü © dik etti, Fakat temyiz usulü mu keme noktasından kararı nakz€' di. Yeniden yapılan muhakeme nde M. Briand beraat kasi Genç kadm kocasından be dı ve M. Briand'ı Parise kadar kıp etti. Orada beraber uzun ler metres hayatı yaşadılar. res hayatında ekseriya olduğu nihayet ayrıldılar. Maamafih lukları zail olmadı ve © hayatı! sonuna kadar eski (o Başvekil metresine 30,000 frank para yordu. Fakat Briand vasiyet! sinde gelirsiz ve parasız kalan dımı unutmuştu. o Halbuki kenf üç milyonluk bir servet bırak! fefat etti. Bu kadın M. Briand'ın evvej yazdığı âşıkane mektuplarmı # bafaza ediyordu, hattâ bu mekt” ları 150,000 franka satmak ni tinde idi. Fakat ailesi bu ni; icrasma mani oldular. Şimdi Vi yetnamede unutulan eski met! dava açarak OBriand ailesi tazminat istemektedir. Bu da! mabkemeğin kabul edip etmiy henüz malüm değildir. Fakat hazin macera evvelce M. Brian siyasi hayat ve mesleğini az mahyedecekti. Madam Girard şimdi 71 yaşındadır ve parası! La Tribune de Geni DOKTOR Rusçuklu Hakkı Galatasarayda o Kanzük ecza) karşısında Sahne sokağında 3 mı ralı apartmanda 1 numara, Dr. Hafız Cem? Dahiliye mütehassısı Cuma pazardan başka Hünlerde bahleyin (9 - 11) Beyoğlu - Altın bakkal No. 2 Telefon zsin; “ den sonra (230 - 6) İstanbul Div Iu No. 118 Telefon 22398. Perşembe günleri sabahleyin Be! lundaki kışlık ikametgâhta fukara tezahürlerden mülehassis ollek ki da gördüklerimize karpı de edecek kelime bulan ünasebetlerimizin istikbald, böylece devam etmesini Türk ve 50" milletleri ve Türk ordusu ile Kızıl arasındaki dostluğun çözülmez, maz bir halde kalmasını temenni ed İzzettin Paşa kadehini iki milletin detine kaldırarak sözlerine nihayet miştir, üncü yoldan... Donku ağır tacini başından 6 lerine basıyor. Şofâ muş ve bir koşucu bi ileri doğr) Zilmiş. Oyden Drive'da kırmızı 'j ü ok geniş Bir ev haklediliğeri küçük vir güzelcecik iki otomebilin üstü turtmuşlar. Arkadan gelen iki zeytin ağacı var. bahçesiyle beraber göç halinde, dan dolaşmağa Y çark. Bu şesir insanı deli eder. tümlü insanlar, Kostümlü sok: “Conloy” lar, o Kazaklar, Tarik yalar, Malezyalılar, İspanyollar, İizler, Meksikalılar, Çinliler, Mi ar... tramvaylar, meydanlar, sati — Güzel güllerim, Madam! Çınçm öten tevakkuf işare” Mania, her yerde mania, Meyer arabayı iyi sürüyor, Y” sinirli. Allah müstehakkını versif) rısı hasta. Onuniçin hiç bir 7 doya doya uyuyamıyor. (Devamı vafj