8 Haziran 1933 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4

8 Haziran 1933 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Askeri bahisler GELECEĞİN ORDUSU Bir taraftan Cenevrede posatsızlan- l ma görüşmeleri hızaldı. Dizer taraf- tan da askerlik edebiyatında “mecbu- ri askerlik sistemi veya gönüllü ordu. «meslek ordusu veyahut milis sistemi “normal sınıf ve silâhlardan kurulmuş ordu veyahut tek sınıf ve silâhlı or- dır” bahisi, zelendi. Aşağı yukarı biribirine gi biraz bahsedelim: “Mecburi askerlik sistemi”, ve her yerde tatbik edilen ve her va- tandaşı yurt müdafaasna kanun il barçlu kılan askerlik sistemidir. nüllü ordu,, usulünün adı üstündedir, fe hacet yok. “Meslek ordusu”, bir kısım vatandaşların yurt müdafaası i- çin, geçim mukabilinde bütün hayat- İarını veya hayatların büyük bir kıs- mm: orduya tahsis eylemeleri demek- tir. Bizim eski Yeniçeri ordusu gibi. Normal sınıf ve silâhlı ordu, kezalik hepimizin bildiğimiz gibi piyadesi, sü- varisi, topçusu, istihkâmı (ve sairesi olan ordu olup bunun aksi olan tek sı- nf ve silâhlı ordu ise yayası, | atlısı, topçusu, kazmacısı ayırt o edilmiyen, hepsi birleşmiş bir ordudur. Yasi ba ordu mensuplarının la yes > yakalarım. a ordusuna gelince, bu sit- tom vatandaşların silâh altında geçi- recekleri zamanı azaltır. Bolşevik Rus- yada kısmen tatbik edilen bu sistem ile bazı halir smıflarına o digerlerinden fazla bir imtiyaz ve kolaylık temin edil- mektedir. Bizim, bu makalede üzerinde oy- nıyacağımız sistem, tek sınıf ve silâhlı ordu sistemidir. Yukarda dediğim gibi (Oböyle bir orduda tek bir smıf var: zırhlı pıf, Yayalar zırhlı silâhın içine gire- cek, makineli tüfekler zırhlanacak ve tekerleklenecek, atlınm... hayvanları kalkacak, kendisi daha hızlı gider ze'h | lı arabalara yerleşecek, toplar, en yen gilinden en ağırına kadar zırh anacak ve metörleştirilecek. Buna Benzin or- dusu demek te caizdi Her he kadar buj henüz motör- leştirilmiş ve makineleştirilmiş koşun- İnr (1) tasarlanan ve umulan rağbeti bulmadıysa da bunun sebebi parasız- lıktan başka bir şey değil. Parası bol İngiltere ile Fransa bu yeni yolda yü- rümeğe çoktan başladılar. Ve pek ta- bii olarak ta bu bahislerde en çok ya- zanlar da İngiliz askeri yazıcılarıdır. Bir kaç yıl evvel İngiliz Miralayı Tul- ler “Zırhlanma hakkında yüz mesele,, ibda kudreti- li. Şim- İngiliz Yüz- iritish way in Warfar — İngiltere harpte nasıl bir yol tutmalı- dır,, diye bir eser yazdı. Bu eser umu- ikiemii y i cel : İngiliz yüzbaşısı evvelemirde İngil- terenin ananevi harp | usüllerinden habsederek eskiden değer kazanmış olan bu usüllerin büyük cihan kavga- | xi yüzünden bozulduğuna ve terkedil- diğine tasalanmaktadır: “İngiltere, Elizabet (o zamanımda, 'Cromvel devrinde, Üçüncü Giyom ve Pitt devirlerinde çok güzel muharebe- ler yapmı, kendinden daha kuvvetli devletlerle başa çılımış ve galebe çal- mıştır; çünkü Avrupanın geniş harp sahnelerinde kat'i savaşlara girmemiş, oralarda kendi müttefiklerini bunlarla uğraşmıya terkederek, kendisi hare- ketçilikten istifade ederek düşmanla- rının en i ansızın ik maharetini - göstermiştir. çullanmak mal Ananevi İngiliz tâbiyesi (o hareket ve fırsat iken, Cihan kavgasında Fransız- larla yan yana savaşmak © yüzünden tâbiyesini benimsedik. (Klaze- muş bir orduya olan Tüzumu teyit et- için: Piyade sınıfın, makinelitüfek kar- | Dr. Reşit Galip Beye: işlerinizin miyoram. kabalık Bataklıkta iki Mehmet. Tipi dindi. Akşam karanlığı bastı, Çorlu ayazı atlarımızın kusku- nunu bırakmıyor. Çatalcanm karanlığı kirpikleri- mizde, burun deliklerimizde buzlu, buzlu damlalaşıyor. Nalların demiri değil, & çamur sesleri şakırdıyor. Şose diye ışıldı- yan, kıvrıntılı çamur şeridinden başka bir şey sezilmiyor. Sırtımız Milliyet'in edebi romanı: 1 YAYLA KIZI. — YAZAN: Aka Gündüz. — şısımda ileri adım atamıyacağını Ci- han kavgası gösterdi. Piyadeyi beş on adım ileriye sürmek için yüzlerce yen- gil ve ağır topu dizip sıralamak, bin- lerce, yüz binlerce ton cephaneyi düş- man makineli yuvalarının kurulup sak landığı dağlara, bayırlara yağdırmak lâzımgelmiyor mu? Bu kadar çok de- mir ve çeliği kırlara bayırlara fırlata- cağımıza bunları kendi piyadelerimize zırhlı arabalar yapmak için kullansak hem para ve hem kan akıtmakta daha kârlı olmaz mıyız? demek istiyor. Ve sunu da ekliyor: “İşte İtalyanlar, Alp dağlarının ken- di sınırlarında vücuda getirmiş olduğu engelden istifade ederek karada bir sevkulceyş müdafaası yapmak, hava- dan ise taarruz etmek gibi bir asker- lik siyaseti kabul eylemek'suretile bu bakışa yaklaşıyor! Böyle olunca, silâhlanmış millet te- melleri üzerine kurulmuş ve ( büyük a normal ordu yerine makineleştirilmiş yani matörleş tirilmiş ve zırhlandırılmış küçük bir or du, her neferi ve küçük zabiti dahi uzun müddetlerle ve aylıklı olarak işe angaje olmuş, teknik silâhları kullan- makta alışkımlık hâsıl etmiş bir mçs- lek ordusu İngiltere ve Fransa © gibi zengin ve tekniği ilerlemiş milletler için tabii elverişlidir. Ve bu gibi memle ketlerde de, silâhsızlanma sözünden anlaşılacak mânâ, pek tabii olarak, Mecburi askerlik usulünü kaldırmak- tan ibaret olacaktır. Bu halde Cenev- redeki posatsızlanmaktan çıkarılan ânâ “Eski sistem orduları kaldıra- ek sınıf ibaretse burun sonu züğürtlere avuç yalattırmak olacaktır. Bereket versin ki, dünyanın onda dokuzunu züğürtler teşkil ediyor. CİNOĞLU (1) Koşun> Askeri kıt'a. | RADYO | Bugünkü proğram İSTANBUL: 14 — den 18,30 Gramofon 19/00 Frasuzca ders (İlerlemiş ©- anlara mahaus). 20,00 Alaturkm saz (Kemal Niyaği 8», 1000 Bey ve arkadaşları). 2000 .,, 2030 Alatmrka ser (Nebil; Oğlu İsmail Hakkı Bey). 2030 1130 Alavurka san (Kaman Re : yat Bey ve arkadaşları) 2150 «2200 “Grmelen, 2200 itibaren: Ajans, Borsa Bnbarleri ömak ayar, ANKARA, 1338 m, 12,30 Gramofem: 18, : Alaturka saz ame Viyolonsal konseri (Edip B. torafın- .). 19,16 i Alatürku saz 20, < x Alas haberleri, VARŞOVA, 1411 m: 13,15: Orkestra, İd, keza, < 184 Talebeye mahsus kore konseri; 20,30: Edebi yat. Zii Hafif musiki, 22,10: Şarkılar, “sere: 'natlar. 7240: (Rodur ve Mahulene) isminde. ki skeç, 2226; Dans ia, RUDAPEŞTE, 559 m. 2055: Macar halk sarlıları Çtaganmili). 2105. Temsil (Niobe). Haberler. Müteaki- ben: Hafif ve neşeli musiki parçaları, popwi- 2045, Şarkı katile). 2140: Sesli #ilm, peret parçaları, (Josef Holger takrmi - tara- | fından.) 23,10: Son haberler. pikları, MİLÂNO - TORİNO - PLORANSA 23,30: » Dama 2105: ler. — Plâk, 21851 (Othello) Verdinin operası. PRAG aha m, 20,15: Fransız ve İtalyan şarkıları. 20.30: tisadi neşriyat, 2045; Prag mandolin kus takımının konseri, Zi|l0: Kurlsbat kürsale- mundan naklen senfonik konser. 2320: kon- ROMMA, 441 m. 22: Plâk, 22,05: Keman konseri 24: haberler. BÜKREŞ, 304 m. 13: Plük. 14,16: Plâk. 18: Tagamni, 21,25: Mülki kinin eserlerinden konser. 22.20: Senfonik konserin devamı Bu romlanumı ize armağan Sl) aayanakK e ia DüğDR arasında bunu okumağa vahit bulamıyacaksınız diye düşün. Banu böyle sanmak sizi tanımamak ve size Ya Siz bunu da sütün sütun, satır satır, harf harf okuyacaksınız; bu- nun da üzerinde düşüneceksiniz. Se Okuyap bitirdikten sonra gene bu sütunlarda ie Dizer ter iyleyiniz. i üni kılâp neslinin i bir bucağını da- HEY ralatmeş olacakdır. 7 ye 'Her gün artan inan, sevgi ve saygılarımı bugün de sunarım. Dikmen - 933 Aka GÜNDÜZ Düşman kovalamıyor; çamur- dân şoseye ağaç dalından, çitten kilimler sererek geliyor. Çatalca ceph kurmağa vakit bırakma mak için. Ama Çatalca yönü kurulup ça- tılmıştır. Biz, sol yanı tutan ve ile- | ri yerini Hadımköy - Bigados s0- unun önüne kadar süren (Hasan İzzet Paşa Kolordusuna ulaşaca- ğız. Sonraları Kafkas yönünde ka- — Bu akşam çıkıyor müyuz? Söyle sene Cemil, bu akşamçıkıyor muyuz, diyorum. İşitmiyor musun? Gazetesinin arkasma sığınan Cemil murıldandı: — Bugün saat dokuzda bizim mcc- Bsiidare var. Muallâ kızdı: sem, bep meclisi sin. Sonra da yaşamak bu, öyle değil mi? Bir gün olsun meclisidareye git- mezsen sanki ne olur? Gazetenin arkasından © hiç bir 603 çıkmadı. Muallâ hiddetli, fakat âciz içini çekti. Kollarını güzel kollarına kavuşturmuş, odanın içinde bir aşağı, bir yukarı dolaşmıya başladı. Küçücük apartımanlarının salonun- daydılar. Ve ötede hizmetçi Necmiye | ık sofrasını toplamakla meşguldü. ini sükünetle yapmıya hiç aldırış et- miyordu. Tabakları, kadehleri biribi- rine çarpıyor, evde henüz yemek yen- diği için, arasıra dilini damağının kub- besinde şaklatıyordu. Cemil hafifçe gazetesini gözü ile hizmetçi ti. Muallâ kızgın kızgın: — Sanki benim umurumda idi, de- di, eğer hizmetçiye söyi bir sy varsa, sen-neden söylemiyorsun ? nim senden hiç ders almıya ihtiyacım yok. Hele seneden... Bıraksana, © €- İ lindeki gazeteyi, « İ © Cemil, gazetenin arkasından müs tehzi müstehzi gülümsemekle . iktifa etti. Çünkü zihni başka yerdeydi. Sa- rışm Makbulede, . Bu akşamı buluş mak için saat dörtte sözleşmislerdi. Hattâ bir yolunu bulup Munllâyı ek- meyi ve sarışın Makbule ile evlenmeyi bile düşünüyordu. Bu Makbule has- nâ, müstesâ, üstelik te zengin ve ki- bar... Cemil, ayağa kalktı: ç — Vakit geldi, dedi, ben gidiyorum, Allaha ısmarladık. Her türlü nezaket kaidelerine aldı- rış etmiyerek, kapıya doğru yürüdü. İ Muallâ bir hamlede ok gibi yerin. den fırladı ve kapının önümde Camili önledi ve ayni zamanda, şimşek süv'a- ti ile adamcağızın yüzünde tarrakalı bir tokat şaklattı. — Utanmaz, rezil, alçak adam. Küfürleri diger tokatlar da takip et» &. Cemil, kolaylıkla kadınım . mazik lerini yakaladı ve zarar vermiye cek, hareketsiz bir hale getirdi. Muallâ haklı hissiyatını ilik de indirdi ve | işaret et- sekilde rzhar ediyor değildi. .- dı muhulkirane bir tavirla şöyle kena- va ittir: ME — Maşallah ve terbiyel değdi: Gene bir hamlede bileğini kurtaran Muallâ mütemadiyen bağırıyordır; — Na terbiye mi? me terbiye mi7 Yaptığın kaba hareketlerle terbiyeyi sen kendinde ara. « , 'Muallâ boyuna söyliyecekti, Cemil kapıyı açtı, çıktı, , Küfürlerin arkası kapalı kapıdan dışarı taşıyordu. Hakikaten Cemil melek 'dınları bile çileden çıka: teydi. Evvelce görüştü vardı ki, hepsi de bö hareket etmişlerdi. 1 tabir ettiği bütün bu kızlarla artık münasebeti kesmek istiyordu. Tatlı bir haziran - akşamı, Cemil randevu yerine tam gelmişti ki, 9 a0“ da mükellef bir otomobil kaldırımın kenarın: sıyırarak durdu. Kapısı açıl” dı, Bir kadın eli, elini tuttu: —— Gel Cemil, biraz daha uzaklara gidelim. Bu gelen Makbule idi. Akşam o vaktine kadar tenis oynamıştı, raket- | ler otomobilin içinde, ayağının önün. de duruyordu. Beyaz spor elbisesi i- çinde hirakulâde kullandığı direksiyo- na öyle yakışıyordu ki... —'Bu tarafla: çok kalabalık, dedi, istersen şöyle Maslağa doğru uzanı- nız. — Makbule, bilsen ne mes'udum: Genç kız tatlı bir bakışla delikanlı” ka- lan Hafız Hakkı Paşa ulaşacağı mız yanın erkâniharbi. Atı kemik- li ve dine. En önde. o Çanakkale göklerinde kalan erkâniharp bin- başı Ateş Kemal yanında. Tih çöl lerinde kalan ihtiyat süvari mülâ- zimi ve Hasan İzzet Paşanin yiğe- ni yiğit ve genç Halet, ben, Yoz- gatlı Hasan Çavuş, mülâzim Fabri arkada. Bir kaç emirber, daha ar- kada, Bir tanemizde pilinin ışık gücü azalmış bir cepfeneri, Ve Hadımköyünde, lüks vagon- lar içinde, raprahat bir karargâhı- İ duyuyordu. Ah, spor! Makbule spora umumi, Ben bu karargâhta da bulunmuş ve ilkönce rahmetli o Ahmet Ra- simle karşılaşmıştım. — Neye geldin? dedi. — Bir şeyler yazmak için, de- dim. — Öyleyse yaz! dedi. — Ne yazayım? dedim. — Memaliki mahruscipadişahi sütlimanlıktır! yaz! dedi. — Çirkef limanlıktır diye yaza- cağım üstat! dedim. — Sen bilirsin ağam! dedi. Yazmıştım. Ve beni cepheden geceyarısı, mahfuzan sürmüslerdi. Geçeli Önümüzde sesler var Soruşturduk. yy ya baktı, dudaklarında da manalı bir tebessüm dolaştı. Bir iki dakika sonra Maslak yolun- da başbaşa kalmışlardı. Makbule: 'l — İstersen, biraz yürüyelim, dedi. | Araba kuytu bir kenarda © durdu, genç kız direksiyona emniyet kâlidini taktı ve yan yana ağaç yaprakları al tunda yürümeğe başladılar. Cemil, kolundaki bu taze ve sporcu vücudun bütün cazibesini | ta içinde bayılıyordu. Tabii evvelâ o spordan a başladılar. Fakat Cemil mu gi daha tatlı movzulara çevir- li. Böyle konuşa konuşa bir müddet yü rüdüler. Elleri nihayet birleşmişti. Tek | rar geri döndüler, otomobilin yanma kadar geldiler, tekrar döndüler, tek- rar geldiler. Geçen saatlerin farkında bile değillerdi. Birden, karanlıkça bir yerden geçer ken, hendeğin içinden iki gölge fırla- dı. Kafaima bir şey vurulan Cemil yu | varlandı. Gölge üzerine indi ve yum- ruklamıya başladı. Ayni zamanda da, Makbulenin beyaz ha Genç kız, boksörler gibi müdafaa ve- ziyeti alınış, karşısındaki hasmına mü | temadiyen yumruk indiriyor, ve indir- diği direktler, oprkotlar herifin sura- tında tök tok ediyordu. En sonunda mutaarrız yere yuvar- landı. Makbule: —Biri nakavt! diye bağırdı. Cernil ine, yerde yediği yumruklar dan nerdeyse buyılmak üzereydi ki, Makbulenin yumruklarının kendi çeh- resine yakin bir çehreye mütemadiyen inip çıktığını hissetti. Çok geçmeden irdenbire kalktığı yulaarrızın da yere yuvar- landığını gördü. Nefesleri biraz sıklaşmış olan Mak- bule elini delikanlıya uzattı ve Cemili yerden kaldırdı, Karanlığın içinde iki gölge de uzanmış, yatıyorlardı. Genç kız Cemile sordu: iİsn? bir tarafıma bir şey ol- — Hayır, hayır, meral etme. . Halbuki şişen burnu fena halde w- trap veriyordu. Sonra da zihnen kuv- vetle hicabın arasındaki mesafeyi ölç- in hemen eve dönüp Mu- alââyı bulmayı ve eski onunla yaşamayı düşünüyordu. s.. Makbule, Cemilin bir daha neden gelip kendisini aramadığını bir türlü anlıyamadı. Maamafih düşündü ki: — Her halde bir badireden onu bir kadının kurtarmış olmasından mah- guptur. Erkekler böyle şeyleri sevmez: ler, Çok müteessifim. Ah, hakikati bilseydi, hiç te müte- easif olmazdı. nl neşriyat Cemal Nadir Karikatür Albümü | Karikatürist Cemal Nadir Beyin en | güzel karikatürleri seçilerek gayet şık bir albüm halinde meşredilmiştir. Albüm, gerek şekli, gerek baskısı ? | tibarile fevkalâde zariftir. İçinde 200 den fazla karikatür vardır. İSTANBUL Havagazı Şirketi 10 Haziran cumartesi günü saat 14,30 da Beyazıt'ta Elek- trik Evinde verilecek olan a meli yemek ve pasta pişir dersise bütün Hanımefendileri davet eder. (4284) bataryası çamura saplanmış. Ek sik ışıklı cepfenerimiz bir yandı, bir söndü. Lâçin; paltosunu, ceke: | tini çıkarıp bir top toparlağının üs- tüne fırlatmış. Bataryasını batak şoseden kurtarmağa çalışıyor. A- yazm altında yalnız yüzündeki boncük, boncuk terleri görebildim. İlerledik. İ Öndeki Hafız Hakkının sesi ge- liyor: — Komanovayı kazanan biziz, ama Manastıra giren onlardır. Er- gene'de kaçan onlardır, ama harbi kaybeden biziz. Bakalım bu cephe- de neler olacak? Sağımızda bir haykırış. Belli be- lirsiz bir nâra: — Heecey! gelenler geçenler! Kulak kabarta kabarta yaklaş- tık. Durduk. Dinlemiye başladık. Donmuş bir ses. Islak ve çatlak bir ses boyuna sesleniyor: — Heeeey! gelenler geçenler! Ben piyadeyim. Kıt'amı yitirdim. Vilâyetim Ankara! Sancağım Çan- kırı! Bana Satılmışoğlu Mehmet derler! Batağa saplandım, kurtu- lamıyorum! Burada öleceğim! A- İaya varınca haber edin: Satılmış- | oğlu Mehmet kumanda — ile geri Simli Kaçmadı. Batakta şehit ol- | ün bininin Erzurumlu yüzbaşı Lâçin Beyin 85 eri İiste ANKARA, 7. A.A —T.D.T Cemiye- inden: Karşıdan aranacak arapça ve kelimelerin 85 No, hu listesi yürl 1— MÜNDEMİÇ ( 7— Müskkafat 2 — Münderecat © #.— MÜSAİT 3— MÜJDE 9.— MÜSAMAHA 4— MÜRUVVET 10.— MÜSAMERE 8— MÜSABAKA 11.— MÜSKİRAT 6— MÜSTACEL 12— MÜZMİN 83 üncü liste : Dokunaklı söyleyiş, dil hr Muvaffakiyet: umduğuna ermek, istediğine kavuşmak, dilej varmak, istek uygunluğu. Muvaki geçici, süreksiz, eğreti, bir sıra için yapılmış. Muvazene: tartı birliği, ölçü uygunluğu, çeki düzenliği. Müessese: yarayışlı kurultu, iş yeri, kazançlı ya- pıhtı. Mükâfar; iyilikle karşılayış, de- #celi verği, yararlık karşılığı, beğenii me armağanı. Mükemmel) : olgunlaşmış, ermiş, çok güzel, pek iyi Mükerrer: üst üste olan, birbiri üzerine yapılan. Mülüâhaze: düşünce, bakış, ince dü sünüş, Müfikat: kavuşmak, buluşmak, konaşmak. Mümanast: terslemek, o €n- gel olmak, karşı gelmek. Münafere: sevişmemek, yüz çevrişmek, birbiri den kaçınmak, Münakaşa: stışmak, pışmak, karşılıkir ağız yarışı, gürültü- lü söz #taklığı. Filorinalı Nâzım > 83 üncü liste incelemek ( azarlamak, etmek. Muvaffaki- uy- Muahaza: terslemek, kiritik yet: becermek, işi uygun olmak durulmak, ermek, Müvakkat; eğrelti olan.bir çağiçin, çaği belli edilmiş, tevkit edilmiş. Müvazene: denkleştir- we, denkleşme, ölçme ili şeyin bera- berliki bütçe, Müessese; yapı, türkçe- de kullanılır. Mükâlat: birinin işini ve çalışmasını beyinerek kendisine veris Jen şey, karşılık aski. Mükemmel; ek- aiksiz, eren, bitmiş tekmil olmuş, miş erğin olgun, eren. Mükerrer; tek- var edilmiş tekrarlanmış iki vedaha ziyade kerre yapılmış, birkaç defa tas- fiye edilmiş imbiktarı çekilmiş kaşar- lanmış. Mübahaza; göz ucuyie bak- nak, bakışmak, başari basiretle bir işin tina nazar etmek, sarfi - zehinle n düşünmek, düşünülmek, kavra- mak, düşünce, düşünüş görüşüş bilişiş. Mülâkat: buluşma, kavuşmak, görüş- hek, konuşmak. Mümuneat: yasak ct- mek, yaptırmamak, bir işin yapılma- masina çalışmak, engel olmak, aykırı gelmek, istememek. Münaferet> bir e- beple İki kişi bir o bizinden mefset et- mek, sefzet edişmek, neiretleşmek, ür- küşmek, kaçınmak, tiksinişmek, seviş- memek iğrenitnek. Münakaşa: kökçe birihin işini gereği gibi araştırmak de- çekişmek; niza mek isede bilimizde pe mek yerinde kullanılır. Mübahase mar nasında kullanılması doğru değildir. Münavebe: nöbeti nöbetle ol- mak, nöbetis vak'i olmak sirasile sıra, nevbetleşme, Göztepe Hazinedar oğlu Baha Samımi hıfzıssınhanızda yıka- nırken en mükemmel müzadı taaffün olan iysol mara saran kullandığınız takdirde yüzünüzde Tazelik ve Gençlik belirecektir. Lysol ayni zaman- da sari hastalıklara ve haşa- rata karşı dahi pek müessir dir. Alâmeti farikamızı ve ün- vanı ticarimizi olmıyan bilâmum mümasil müstahzaratı reddediniz. Fabrikatörleri: SCHÜLKE & MAYR A. G. Hamburg Umumi acentası: 5. Jakosl mahdumu İstanbul, (4045) “ Sağa çark! ileri! Satılmışoğ- Vuns kurtaralım! Karanlıkta dizgin kırdık. Atlarimız göğüslerine o kadar batağa saplandılar. Zorla geriledik. İp aradık. Yok! Mehmet haykırdı: — Gelmeyiniz! Benim gibi ba- tarsınız! Ananız avradınız olsun gelirseniz! Bir Mehmet için onca kişi batar mı? Ben zaten battım, öleceğim! Yalnız #iz. alaya varm- ca haber ediniz de Çankırıya bil dirsinler: Satılmışoğlu o Mehmet dı, kumanda ile batakta ş$€- hit oldu! Kendinize kıymaymız! Gelirseniz dinsiz imansız gidiniz! Hafız Hakkıyı da ( Lâçin gibi bir cepfenerinin yanıp sönen Işi- ğında gördüm: limondan daha sa- rı idi. Yarım saatten fazla uğraştık. Satılmışoğlu Mehmet bize küf- rediyordu. Neye kurtarmıya çalışı- yoruz, niçin bir e Mehmet için on Mehmedi batağa sürüyoruz Onun bütün derdi, kaçarken arka- sından vurulup ölmediğini memle- ketine bildirmemizdi. Sonra boğuk bir ses işittik. Bu ses Satılmışoğlu ya lin. diye! | İş veişçi * Milliyet bu sütunda iş ve işçü yenlere tavassut ediyor. İş ve istiyenler bir mektupla İş büt muza müracaat etmelidirler. © İş isteyenler Alman mektebinden mezura. tiloya bihakkin vakafım — Türkçe Fransızcaya tercümeye o muktegirif tin tabriren “Taksimde | Siraservile 149/2 num: Suzan Hasson adre ne müracaatları. v Genç bir mademoiselle çocuklara büyüklere İngilizce ders vermek yor. İsteyenlerin tabriren Ayas P da Cami sokağında Fresko spartem nm bir nürerolu dairesine müracas vr. i DOKTOR Muhip Nuretti (Babıali ) caddesinde Ga; kütüphanesi yanında birinci Mütlis Bigalı Halil Beyin iflâs sina mürücaatla 33'üncü sera num ya kaydalunan Apdülkamit Beyin i 490 Jiranın altıncı sıra o'€ üzere kabulüre idare heyetince karsf rilmiş ve sıra defteri » bu karara ş düzeltilmiş olduğu ilân olunur. (4 İstanbul ikinci i£1ğiN memurluğundan: Müflis Bigalr Halil Bey o mass: müracastla kaydolunan alacaklı Mi 7 tafa Beyin kaydettirdiği — 150 li adiyen altıncı sıraya kayıt ve kabül na iflâs idare heyetince karar veri ve bu suretle sıra defteri düzelti olduğu ilân olunur. (4263) Zalar ista İstanbul dördüncü tera mernurluğulu dan : Bir borçtan dolayi mahcuz — olup kerre satışma karar verilen meşe emdan oymalı ve aynalı - kebir ve karşılığı masa iskemle Beyoğ l49ÜğEM Taksim fstiklâ! caddesi 46 No: Ju lih ve Sason efendiler mobilye m sında 12 haziran 933 pazartesi © saat 10 de açık artırma He'saliĞlğ dm talip olanlar yevmü mezkürdü hallinde semuruna 33-1351 No, Mr ya numarasile müracaatları - ilân nur (4281) gtlilliye Asrm umdesi “MİLLİYET” için iszetemiz ilânların | yetimi İeabul etmez. > BUGUNKU HAVİfm Yeşilköy askeri rasat merkezinden *€Ğİ he rilen malâmata göre bugün hava bulutlu ve rüzgür mütehavvil olacaktır. Bünü 7-6-1933 tarihinde hava tasyiki 760 gi İİ metre, om fazla sicaklık 21, en ar ar İİ da 17 derece kaydedilmişti i d | Mei le n £ el — Beni aramayın! U dı sınız. oArkamda Yaylalı eş Mehmet var! Beni kurtarmıya fitur. di. O da battı. Yaylalı size ÖĞ yakındır, onu kurtarınız! BİT Şosede biraz geriledik ve ati b3 liği ile tekrar batağa sürdük. fız Hakkının bindiği kestane Hün yusunun zağmasını karanlık bif ŞİR kavradı. yet Bu, Yaylalı topçu ( Mehmft” Batağa batan öbür M. li ber verdiği Mehmet! ie Yaylalı Mehmedi kurtardı" den Batak, gırtlağından üç dört mak aşağısma kadar (çıkı y Handiyse donacaktı. He — Bırakın beni! uykum (© rl Siz Çankırılı Mehmedi kurt bakın!!! Ben kurtaramadım. 5." Kaputunu, ceketini, iç gö Za ni çıkardık. Uğuşturduk. Dar, Mazhar Osmana inat bol bol yak verdik. Kolağası Kemal, tağının üstüne serdiği battaAN sardırdı: İ — Sen sonra'üşürün (Obeliği, dedi Yaylalı Mehmet. ! Halet kısa, kürklü gocuğu? dirdi. © Bir yazihanede iş arayorum. İsteyen e | l Ma Iİ Hergün 10 dan 6 ya kadar e (4290 ) Müdü oz İstanbul ikinci ifiği memurluğundan: ia z

Bu sayıdan diğer sayfalar: