İstiklâl mücadelesinde gerillâ (çete harbi) I Bir müddettenberi (Milliyet) gaze- tesinde İstiklâl harbinin bir safhasma ait hâtsralar yazılırken işe Kâzım Ka- | rabekir Paşanın da karışarak müna- kaşanın Türk İstiklâl harbi esasını ki- min kurduğunu ve vatan istihlâsmın temelini kimin attığını ve Kâzım Ka- rabekir Paşanm yazılarında & bunun kendisi olduğunu ima eden manzara- yı gördük. Ve tarih tahrif | ediliyor diye iddiada bulunan Paşa Hazretle- rinin, bütün vesaik bir satırma kadar bile meydanda ve hâdisenin (hakiki kahramanı ve aledderecat amilleri or- tadayken büyük bir cür'etle ve beşeri hırsla bu, (benim) diye hakikati- tarihiyeyi tahrife yeltendiğine şahit olduk. Paşa bu münakaşada den de çıkararak, bugün kademilerinde bile zabi edilen ve cihan harp tarihinde eşi az olan, başmdan sonuna kadar o asrm fenniharp kaidelerinin teferrüatmdan en yükseğine değin bütün incelikleri- nin tatbikınin mahsulü olan bu hare- ketiaskeriyeyi tenkide de girişti. O, beş mektuplarındaki (İstiklâl Mü- harbi) ya. italoasıd. işi bu çerçeve- lünya Harp A- (çete müt Biz, yalnız gil cihan tarihiharbinde © yertutan (Türk İstiklâl Mücadelesi) nin ilk saf- halarımda, yerinde ve isabetli olarak verilen bu emir hakkında yanlış dü- şünen bir başı yanlış görüşünü tashih için bu yazımızı yazıyoruz. Ancak bu mevzua girmezden evvel buraya kadar olan hâdisatıtarihiyeyi kısaca fa daha tebarüz ettirme- yi muvafık bulduk. Bazı cahil ve mutaassıp insanların Acayip inanışları vardır. Onlar, fi e (Yatır) varmış, öleli tam bin sene olduğu halde eti ve | derisi hattâ saçları olduğu gibi duruyormuş ve onun bir kılına el süren © yüzlerce sene «ilâh. gibi hurafeli kac paat taşırlar. Halbuki ellerini süren- ler o sihirkâr tesiri bulamazlar. Kâ- zım Karabekir © Paşa Hazretleri de kendisini yalnız ismile £ tanıyan bazı safderunlar için bir tarafta böyle bir (Yatır) vaziyetinde bulunurken İstik- lâl Harbindeki hakiki hüviyetini ve hizmet derecesini meydana çı Bu münakaşalar vesilesile hakikati ta rihiyenin bir defa daha konuşulma ve teyidine vesile vermiş oldular. Paşanın neşrettiğini sikaları, hakikaten İstiklâl harbi es- masında sir kalmış ve bu güne kadar ondan başka herkes için gizli olan v. bazı tarihi hakikatleri meydana çıka- tücak notlar zannediyorduk. Neşrin- den sonra gördük ki bunlarm hepsi itina ile muhafaza edilen ve nihayet milletin malı olarak devletin harp ta- rihi dairesine mal edilmiş dosyalarda- ki emir ve muhaberelerden bazıları- mın suretidir. Demek ki Paşa kendine verilen emirlerin veya isinin yaz. dığı rapor ve mütaleaların asıllarını dosyalarına korken birer suretini de bir hâtıra olarak şahsi dosyasma al- mıştar., Ne yazık ki derin bir unutkanlıkla bunların yalnız kendisinde bulunduğu nu zânnederek gazeteye vermiş ve ge- ne bilenlerce malümdur ki meseleye ğer ee vesikaların bazıları- nı tam göndermeyip davasına yardım eder fikrile başını ve sonunu çıkararak içinden yalnız bir veya bir kaç fıkrayı almış bulunuyor. Kâzım Karabekir Paşa birinci mek tubunun enne (on üç sene geçmesi- me rağmen İstiklâl harbine ai i- katleri hâlâ bilmemenin iki ra m bebi rr Biri, yapanların gi zcılarımızın hakikati öğrenmek için yapanlardan bir şey sormamasıdır ve bu iki sebep medeniyet ve hakikat tarşısında mühim suçtur) diyor. Kendileri pek âlâ bilirler ki geçmiş seferlerin lâka; acılarını çe- ken İstiklâl harbi elemanları bu hare- ketin vesaikini derin bir dikkatle tan. zim etmiş ve muhafaza altına almış bulunmaktadırlar. Bu milli hareket i- çin yazı yazacak olanlara her hakika. ti ifade eden bu vesaik yanmda şah müracaatın lüzum ve değeri daha © Miltiyetin edebi Romam: 110 aliil Mae faliedimmer Ne mı çoktur? İddinları, ancak vesaiki olmıyan bir hareket hakkında mev- zuu bahsolabilir. Bugüne kadar dün- hiyetimi ., bir ima ile medeniyet ve hakikat kar sısmda suç gösterme cüretinin ne bü- yük bir günah ve tecavüz olduğunu Paşa Hazretlerinin takdirine bırakı- âr iştir ki bütün | dünya önünde milletçe ve millet için yapılmıştır. Kâzım Karabekir Paşanın vesika ve yazılarından şunu demek istediği an- laşılıyor: Mustafa Kemal Paşa İstan- bulda açıkta bir ceneral olarak oturur ken ben bir kolordu kumandanı sıfa- tile daha evvel memleketin felâketten hak ettim ve ondan evvel Şarkin işe başladım. e tarihten bir sahifecik oku- yalım: devletlere teveccüh etmişti. Osmanlı dev etini idare edenler bu feci âkıbet kar pon vatanı terkedip kaçmışlar ve stanbul hükümetinin imza e: (Mondros) mütarekenamesi Sadr: zam İzzet Paşa tarafmdan cephe ve kolordu kumandanlarınma tebliğ edil- miş bulunuyordu. Bu tebliğle beraber, İngilizlerin de tesirile derhal İstanbu İn hareket emrini alan kumandanlar meyanında Kâzım Karabekir Paşa da tam bir mütavaatle kuzu gibi İstanbu la dönmüş bulunuyordu. Halbuki Ha- lep istikametinde çekilen Yıldırım or- duları grupu başında bulunan Musta» fa Kemal Paşa su teşebbüs içinde i- di: : Mütarekenamenin tetkikinden, Dev- leti Osmaniyenin bununla kendini bi- lâ kaydu şart düşmanlara teslim de- gil, memleketi düşman İstilâsı için o- na muaveneti de vadettiğine işaret €- derek bu mevaddm, olduğu gibi tat- bik: halinde memleketin baştan başa istilâya uğrayacağını ve düşma: dediğine itaat edilirse Türki müstevlilerin hâkim olacağını gün düşmanın Osmanlı kabinesini ta- yine kadar varacağını etrafile İstan- bul hükümetine anlatıyor ve mütare- kename ahkâmının kendi nüfuzu al- tndaki mntakada tatbik şeklini ken- | disinin tayin edeceğini ima ediyordu. Milliyet inn son nüshalarında neşredildiği üzere müteakıp şifreleri- le hükümeti mütemadiyen tenvir, teh- Hikeyi vuzuhla işaret ve binnetice bu vaziyetler karşısında icabında insiyatifi | ele alacağını bariz olarak ihsas ediyor- | du. Bugünlerde hâdizat o kadar çabuk değişiyordu ki kabineden çekilen İz- zet Paşanın İstanbulda bulunması lü- zumunu ehemmiyetle ihsas eden mek- tubu vaziyeti yakından ve içinden tet- kik ve tahlil ile ona göre hareket ve hazırlık için Mustafa Kemali İstanbu- la gelmeğe mecbur etmiş bulunuyor- du. İşte mütarekenameyi tebellüğ eden iki kumandanın bu vaziyet karşısında ki hareketleri... İşte Yıldırım orduları grup kumandanı Mustafa Kemal ile Erzurumda bir kolordu kumandanı olan Kâzım Karabekirin İstanbula ge | lişlerinin farkla, Milliyet gazetesinin neşretti danadan İstanbul hükümetine yazdı- ğı 8-11-334 tarihli ve onu takip eden vesikaları Türk münevverlerini vicda- ni ve fikri mülâhazaya davet edecek mahiyettedir. İşte bu suretle İstanbu- la gelerek Padişahından itibaren bü- tün salâhiyettar makamlarlı düşüncelerinin tatbik | şeklini tesbitle meşgul olduğu sıradadır ki kendileri- ni ziyareti esnasında sureti hususiyo- de ve dostça yaptığı hasbhalleri Kâ- zın Karabekir Paşa işe asıl tutacak kadar gaflet gösteriyor. Kurtuluş cidalinin esaslarını kuruş- ta tekaddüm ettiğini söyliyen Kâzım Karabekir Paşa yazılarımda gene ken MAKEDONYA Aşk, ye dry zere olan kör milletin başı mu ezmek için ortaya atım bulunuyor. tı. Aceba asker bu paşanın kumandala- rına baş eğecek miydi? Eğmiyecek diyen ler vardı. Lâkin askerin böyle bir tema yülü hissedilmiş Manastırlılar 318 Bulgar (o ibtilâlini hatırlıyorlardı, O zaman da Balkanlar gene karışmış, hattâ Makedonyalılar bir hükümet ilân etmişler, ha bugün ha ya- rın Manastır düşecek diye beklemişler- di. Kaymakçalan tepesinde bile boğaz boğaza gelinmiş, Manastırın burmu di- binde barut dumanları sünlerce havanm çeşmisini bozmuştü. Eğer binbaşı İbra- him Etem Bey (İ) mecnunane. denile. dsl bir cesaretle vazife görmemiş olsy- dı, Hem vazife ne demek a efendim.. Gü- nün, o günlerin kahramanı kesilmeseydi Kin; “Polltika; “ve “Kan. Müe'lifi: Nizamettin Nazif du Makedonya ihtilâlini boğmuştu. sanki bu ikinci ihtilâlin bir ikinci donya ibtilâli olmaktan farkı ne idi? Da- ğa çıkanlardan bir kısmının Türk veya za bit olması mr? vardı? İşt mişti, Beli ihtilâlcilere taraftardı. Lâkin Şemsi va pi baska ordu idi, Başka? Bu yka kelimesi gözlerin bakışını, kulak- ların duyuşumu deği raf ediyor ki; 19 Nisan 335 te Trabzona çıktığı zaman orada teşek- kül etmiş muhafazai hukuk heyetile karşılaşmış ve reisi Barutçu zade Ah- met Efendiye teşci ve teşvik edici 8öz- ler söylemiş ve müzaheret vadetmiş. (3 Mayıs) ta Erzuruma vardığı vakit orada da Erzurum müdafaai hukuk heyetini bulmuş ve onun i Hoca Raif Efendi ile temasa gelmiş. Paşa Hazretleri bilirler ki bü tarih- lerde Anadolu içinde bir taraftan mil Wi tezahürler aleyhine halife ordusu ve sair adlarla hain teşekküller vücut bulduğu gibi diğer taraftan Trabzon teşekküller Şimdi herhangi bir tehlike ve taz- yik icabı ilk teşekkül eden cemiyet re islerinden birinin çenupta, bizim te. şekkül tarihimiz en eskisidir. Binaena- leyh (Türk İstiklâl mücadelesinin ©- sasını ben kurdum.) demesi kadar mantıksız bir şey olur mu? Ayni veçhile bu felâket günlerinde bulda bulunup ta yekdiğerini ins inanan ve ordü hayatını i tanıyarak hasbıhaller de bulunan kumandanlardan Anadolu da vazife almış ve ç; olan biri nin vaziyeti bu mahiyette bir iddiaya çevirmesi ve hakikati tahrife yelten- mesi bundan başka bir şey olur mu? Küzum Karabekir Paşa mektubun- da, Erzurumda Müdaf: imi, sil. tecavüzler karşısında fikir ve kararlarının asla kendisinden sadır olduğunu ima etmemek, bunla- rın behemahal halkın ruhundân ko- disile açıkça tomas edilmemesini ancak pek müşkül zamanlarda ve o da içlerinden iki kişinin gizlice tema- sile mümkün ve muvafık olacağını ten bih ettiğini yazıyor. 19 Mayısta Sam- suna çıkan Mustafa Kemal ise Küzim Karabekir Paşanın vesika diye beşinci mektubunda yazdığı üzere ondan çok yüksek resmi bir vazife ve sıfatı haiz bulunmasına rağmen kaç gün sonra Kâzım Karabekir P, şa da dahil olduğu halde Anadolu ki bütün kumandanlara “açık bir ta- â ak millet ve memleketin vaziyetini izah ve bunun karşısında alınması lâzemgelen tedbirleri ve ta- | kip edilecek hattı hareketin esaslarını çizmiş ve mücadeleye giriştiğini sara haten ilân etmiş bulunuyordu. İşte bu iki va. anlaması için k Kâzım Karabekir Paşa binde birini bile teşkil etmiyen Mustafa Kemal Paşanın yalnız kendi. sine değil ordudaki bütün kumanda makamlarına ve hattâ yer yer İagek- kül etmiş milli teyeliküllerin Şamli bulunan gayri mes'ul zevata bi kardeş lisanını acze hamletmek * yorsa günün icaplarını tin inceliğini ve günün husuşiyetlerini bi Samsu! havalisindeki Pontos fikir ve hareke- tinin ve muhit karışıklığının icabile Mustafa Kemal Paşanın üç günlük ikamet yerine bir aydan fazla kalma- Mustafa Kemalin başladı- ös istihlis işindeki azamet ve müşkülâ- si yetli bir yerde ordu müfettişliği ka- rargâhmı kurup çalışmak varken Sam sunun âtiyen tehlikeli bir vaziyet ala- bileceğini takdir en çetin yerden işe baslamasındaki ve ehem- miyeti herkesten ziyade Kâzım Ka- rabekir Paşanm ölçmesi ve bilmesi lâ- zımdar. Mustafa Kemal Paşa Samsundan Efzuruma kadar bu şekilde geçtiği yerlerde esaslar kurarak Erzuruma vardığı vakit Kâzım Karabekir Paşa üz ancak Erzurum Müdafaai bu- kuku ile gizlice temas edebilmek gi- bi bir cesaret ve onlara hafiyen mü- zaheret edecek kadar fedakârlık çer- çevesi içinde kalmış şiken Mustafa Kemal Paşa kendisinden ürkmeğe bat layan İstanbul hükümetinin İngilizle- rin de tazyikile İstanbula avdet bak- kındaki ısrarlı emirleri karşında mil let safları arasmda bir fert gibi çalı” bularak fere; — Telerafhaneye.. - Demişti - Jandarma kumandanı Rifat Beyin ağ- zını piçak açmıyordu; ama bu ağız Sa- dık Beye; — Muvaffak olamadım “Nah diyor Peygamber demiyor, - di; çıktığından bir | birkaç vesikada, | çoktan unut: | muş veyahut o günlerde bile vaziye- | resmi sıfat ve vaziyetinden tecerrüt su- retile İstanbul hükümetile | alâkasını külliyen katetmiş bulunuyordu. Kâzrm Karabekir Paşa da bilirler bekir Paşanın icabında kendisini siyanet ve muh; i düşünerek değil milletin civanmertliğine, vatanperver- liğime ve tarihin ona verdiği vazife- nin büyüklüğüne ve şerefine istinat ederek yapıyordu. Kâzrm Karabekir Paşa, ikinci mektubunda bu vaziyete geçen Mustafa Kemalin derdestile 1s- tanbula izamı hakkında valilere veri- len emirlerin infazında muavenet ve müzaheret için Harbiye nezaretinden verilen emri ifa etmediğini bir vatan- perverlik şeklinde göstermek istiyor Ve demek istiyor ki: (Acaba yakal yıp gönderseydim bü işler olur muy- du? Yahut Mustöfa Kemal vücut bu- lur muydu, veyahut onun yerine bu- gün ben tanınmış olacaktım.) Evet Pa şa Hazretleri, bu emri ifa etseydiniz, Çerkes Etemden farkınız İealır mıydı? Bu emri ifa etseydi iz Mustafa nizi irca ediniz. Vatan ve millet bu- günkü çehre ve manzarasini almış o- yi k inim günkü mağrur ve müftehir bir ferdi ka- İabilir miydiniz? Ve en nihayet saşma- rak bu emri ifaya yeltenseydiniz daha o zaman milletin akıl ve şuuru sizi me ya- pardı? Kâzım Karabekir Paşanın intişar eden mektuplarında, Şarkta Ermeni ordusunun tazyiki karşımda Ankara nın mukabil harekete müsaade etme diği ve nihayet gösterilen tasvip üze- i i uu mağlâp ederek ği ordunun Sakaryaya ricatinde Mustafa Kemalin başkumandanlığını ve vazi- yeti izah eden tebliğine sadakati ve saire hakkında doğrudan doğruya İs- tillâl harbini ve harekâtı askeriyeyi alâkadar eden mütaleaları var ki bu husustaki hakayik ve ilmi kanaatleri mizi yarmki yazımızda ve doğrudan doğruya çete harbi mevzuuna bırakı- yoruz. Bu mevzuda hâdiseleri karşı- laştırarak Lausanne sulhüne ve bugü: ne kadar getirmek çok kolay bir şey- dir.. Fakat lüzumsuzdur. Eğer Kâzmm Karabekir Paşa o günleri yapan, ya- şayan ve bilenler öldükten sonra ve bunlara ait vesaik, küçük büyük ya- zılmış yazılar ve nihayet Gazinin nut kunun bulunduğu bütün yerler yan- dıktansonra tek başma sağ kalıp ta inda bulunsaydı tarihi hakikat- leri tağyire belki imkân bulurdu. Ne yazık ki bu imkânsızlığı bilmesi ya- nında hırs ve gafletleri bu büyü izi sandelerile şu iki hâdiseciği de bura- ya sıkıştırayım: Vatan kurtulduktan sonra Edirne- nin ilk kurtuluş merasimine bir çok zavat meyanda o zaman Büyük Mil- ist Meclişi Relsi olan Fethi Bile bu mn takanm da dahil olduğu Birinci Ordu müfettişi Kâzm Karabekir Paşa da davetli ve memur idi. Yollarda trenin duracağı istasyonlardan Edirneye ka- dar halkın da iştirakile askeri mera- sim yapılıyordu. Malümdur ki devle- tin teşrifatı icabı bu merasimde en bü- yük mümessil Müyük Reisidir.. İstasyonlarda Kâzım Kara- bekir Paşanın da diğer zevatla bera- ber trenden Fethi Beyle inip merasime iştiraki lâzimeden iken inmez, trende kalır, Reisi "ethi Bey askeri selâmlayarak mera- sim bitip trene girdikten sonra Közm Karabekir Paşa iner ve ayni merasi- mi kendisine yaptırırdı. İnönü - Kütahya - Afyon hattında mağlüp olan Türk ordusunun Sakarya- ya çeklişini ve bu ricatin ordumuzu ne kadar zedelemiş ve sarsmış olduğu iyen yok gibidir. Henüz kil edilmi, talim ve terbiyesi yeni baş- lamış bir ordunun âni bir baskınla uğ radığı felâket ve on beş, yirmi günlük mütemadi bir ricatin o orduda husu- le getireceği sarsıntıyı ölçmek güç bir sey değildir. Sakarya ricatini idare ve vaziyeti içinden takip ve bilhassa tah Ul eden Başkumandan Gazi Mustafa Kemal (Biçer) istasyonunda kuman - da erküânile bulunduğu sırada oraya vâsıl olan On Beşinci Farka kumandanı li Paşayı gördüğü vakit me- sine topluyorum. Temenni edelim ki düşman durmasın ve ordumuzu takip etsin. Onu Sakarya havalisinde mah- vedeceğiz. diye âtiden bihakkın emin — : topçu mülüzum Ziya Bey etrafa şimşek gibi bir mi lülâzem Atıf kapının önünde idi. Ve mülâzem Mahmut, Atıftan on a- dım ötede, dudaklarında tatlı bir gü- lümseme, sükün içinde bekliyordu. kumandanlığı önünde bir muzika ça- lıyordu. Gönüllü Arnavutların at nal- ları, arabanm tekerlek gürültülerine karışıyor, her kafadan çıkan bir ses içinde bu gürültü bir ölüm havasının ahengini maverai kasırgalardan almiş bir iç motifine benziyordu. Öbür 80s- ler kâh alçalıyor, azalıyor, kâh yükse- liyor, çoğalıyordu. Fakat tekerleklere mallar hep aynı gürültüyü çıkarıyor- lardı. Nihayet araba telgrafhanenin önünde durdu. Ortada dolaşan bir ka- Dun yüzbaşısı hemen halk arasından Yol açtı. Paşa dimdik bir yürüyüşle telgrafhaneye girdi. Mülâzım Atıf bu- mu görmüştü. Bu dik vücut az sonra burun üstü yerde sürünecek İstanbu- lan son ümüdü idi, teş | bulunarak hakiki hir millet kurtarıcı- sma hâs imanla emin ve tedbirli du- âzım Karabekir Paşa vazi- yetin bazan ters gittiği ve ıztıraplı ol- duğu hâdiselerde bu tesirle karargâ- hındaki — yüksek | rütbeli zabitleri ve arkadaşlarını ayni zaman- da teselli ve tatmin edeceği zannile, eğer. bu işte muvaffak olamazsak Nehcivan ve İran içlerine çekilip ka- | çarız diyecek kadar aciz ve metanet- #z bir ruh taşıdığı gösteriyordu. Değil böyle büyük bir millet işinde hattâ herhangi bir sanat ve fen saha- sında ihtira yapan bir insan bile elbet tek başma çalışmaz. Onun emir ve tensibile lâburatuvarında, imalâtha nesinde çalışan ve çalıştırdığı ve tiraı alâkadar kılan şubelerin mü hassısları vardır. Bütün bu kıymet mesainin vücude getirdiği yeni eserde aledderecat çalışanların hiseei iftihar ve hattâ gururu olabilir. Fakat netice bütün bu mesaiyi tanzim ve idare ede rek o işi meydana getirene nit kalır. Kâzım Karabekir Paşa hiç birinin kıy meti diğerinden az olmıyan İstiklâl barbinin bin bir kahramanlığı içinde cenupta Fransız kuvvetlerini. tutan Gaziantebi de mi unutuyor? Garpte ilk cepheleri kuranları bilmiyor mu? aykırı mütale- gul ettiğini hatır Zaman zaman ba; alarla Ankarayı lamıyor mu? Ve nihayet yarınki ma- kalemizde izah edeceğimiz üzere ken- disini bütün muhalefetine rağmen Kars taarruzunu yapmağa zorlayan emrin suretini vesaik dosyasına alma- yı unutmuş mu? Küzen Karabekir Paşa Hazretleri nin Kars fatihi diye tanınmasına kim- se karışmamıştı. Kendisine bu şeref kâfi gelmiyor mu idi Istiklâl harbinde Kâzım Karabekir Pa şanın hizmetini inkâr eden yoktur. Fakat o kara günde kolordu kuman- danlığına kadar gelmiş bir sskerden yalan ve milletin istiklâli lehine hare- ket ve savaştan başka ne beklenirdi? Asıl olan budur. Aksi hareket nihayet bir Nadir Paşa veyahut Süleyman Şe- fik Paşa ve derecesine göre yüz elli- lik listesine geçecek kadar bir betbaht lık olurdu. Kâzım Karabekir Paşa ne ferden en büyüğüne kadar vazifesini yapmış ve şerefini insanlar ara- sındadır. Yalnız şerefi münhasıran kendine almak istemesi büyük bir id- dia olmuştur. Keşki İstiklâl harbi bittikten sonra başlayan büyük inkılâp hareketlerin- de Kâzrm Karabekir Paşanın telâkki si daralmasa ve hazmi durmasaydı da onu o hareketlerin arasında da görsey- dik. Vatan kurtarıcısı, mi inkılâp şefi olmak ve en niha; nevi şahsiyetinde milletin şa temsil ve anılmasile büyük milletin varlığınm ifadesini canlat: mak kolay olsaydı dünyada kahraman lar bu kadar az sayılı olur muydu? İşte Mustafa Kemal onlardan biri ve belki onların da şefidir ki er de olsa geç te olsa Samsuna çıkar çıkmaz bir ande vaziyete hâkim oluyor, Şarka gidiyor. Onu muhabbet, hürmet ve i- manla karşılayan bir halk teşekkülü olan kongrenin başına geçiyor ve Garp ten Şarka akan bir nehir gibi Sıvasa, Ankaraya taşıyor ve nihayet milletin ayni zamanda içinde iken başma ge- nıyor. Dünya hu- swmetinden birleşmiş düşmanlığı mağ lüp ediyor, milli istiklâl kurtuluyor. Yor luk yok. Kanaat yok.. Hamle de- vam ediyor. İnkılâp başlıyor. KS gerileyici her müessese, i.l- tanat ve hilâfetile beraber yıkılıyor. Muasır medeniyet içinde eek ini ahraman, t mâ- şef diye Mustafa Kemali tanıyor ve milli remiz olark Mustafa Kemal a- dını taşıyor. Bunu hangi fani değişti. ALİ RIZA 25-5-933 perşemibe günü akşamı saat 21 de Şehzadebaşmda Letafet apartı manında C, H. F. Eminönü kazası sa- lonunda İstanbul Verem Dispanseri baş tabibi Talat Beyefendi tarafından (Ve- rem) hakkinda bir konferans verilecek tir. Herkes gelebilir. Telgraf Müdürü bizazt makine şma geçmişti. Şemsi paşa evvelâ mabeyne ve bir sureti de müşür İbra- him paşa ilesarasker (o Riza paşaya gönderiliyordu. Bir ikinci telgraf da ha uzattıktan sonra memurları selâm- ladı; — Allaha ısmarladık efendiler. İşte bu üç kelime birinci ferik Şem- si paşanm ağzından çikan son üç ke- lime olmuştur. Çünkü irtica ordusu başkumandanı dik yürüyüşle girdiği kapıdan gene dik yürüyüşle çıkmış, ki keçeli halk arasından geçerek ara- basma binmişti.. Fakat biner binmez- de Atıfın tabancasından çıkan üç kur- sun ardarda hedefini bulmuştu. Ne olduğunu anlayaman Arnavut muhafızlar silâhlarmı havaya boşalt- mağa başladılar. Bu kurşun © sesleri halk arasındaki ani tedehhüşü bir kat daha fazlalaştırdı — Vurun bel erkânharp | 68 inci liste ANKARA, 21. A.A. — T.D.T. Ce miyetinden 4 Karşılıkları aranacak arapça ve fars ça kelimelerin 60 mumaralı listesi şudur. 1— MAARİF 9—MATBUAT 2— MABET 10 — MAZBATA 3— MACUN 11 — MAZBUT 4— MADEN 12 — MAZERET 5— MARİFET 13 — MAZMUN 4 — MARUF 14 — MAZNUN 7— MASLAMAT © 14 MAZNUN 7— MASLAMAT 15 —Mazhariyet Listelerde çıkan | karşılıklardan mana ları birden fazla elonli içim ayrı korgrlıklar ki Karşılık gönderen zatlerin karşılıklardan di gönderdik» rulmuş ve işililmiş aklardan aldıkla- (Gelen karşılıklar Liste: (66) Haysiyet: değer, sayılış, ün, utanma, temizlik, doğruluk, usluluk. Heves: is- tek, geçici, sevgi, özeniş, bizeniş, sü- reksiz düşkünlük. Heybet: Korkunç lak, olakık; büyüklük, Heycan; çuşma, çarpıntı, içkaynayışı, sarsmtılı duyu- Kış duygu. çalkantısı, Heyet: Biçim, kı- lık, görünüş, duruş, topluluk, bir ara- da toplanış, birlik kümesi, Heykel: An ma yapıltısı, unutulmamak ( dikiltisi, varlık benzeri, tapıntı, £ tapıntı, alkış zağa düşürme, gizli oyun, tilki “yapı- $r, yalancı görünüş; düzme, . uydurma Himmet; çalışma, iyilik güdenlik, gü- sel yapışlık, Hümer: ustalık, iş bilicik, beceriklilik, Hüviyet: benlik belirtisi, tanıleşlek, anlanışlık, bitiişlik, kök, tanışirtierlik. Filorinalı Nâzem .. . Liste: (64) Merhem: Mesafe: Açıklık, aralık. Me saha: Ölçü: Meslek: Geçin yolu, Mes- saha: Ölçü: Meslek: Geçim yolu. Mes- kün: Dolu (boşun zıddı). Mesuliyet: Suçludan gerçi Mesire: Eğlence yeri. Meşguliyet: İş, Mesrep; yaradılış. Meşru: uygun. Mesrhat; Açma. Meziy- İstanbul 28 inci ilkmektep muallimleri .. Liste: (65) Tanzim: düzenlemek, Tavs Anlat ma, Tavsiye: İamarlama, Tavzih: Aç ma. Temelfük; Temelluk: yaltaklan- mak. Temkin; Ağır başlılık. Tenasü): Dâl, doğupüreme. Tenaküs: Azalma, Tenasür: Karşılaşma, Tenezzüh: Al çalma. Tenkit : Durak, Tenkihat: Ek- siltme, Tenkil: Kovmak, uslandırma. İatanbul 28 inci ilkmektep mua'limleri ... Liste: (64) Merhem, Mesafe: — uzaklık, iraklık. Mesaha: ölçmek. Meslek: tutulan yol. Meskenet; uyuşukluk, beceriksizlik. Meskün: barınılan, yürt edinilen. Me- suliyet: sorgulanma, Mesire: © gezinti yeri. Meşguliyet: işleme, tutulma. Meş Tep: yaradelış, gidiş. Meşru: yaaıya uy gun. Meşruhat: anlatılanlar, (açılan. lar. Meziyet: üstünlük. İstanbu! 32 inci mektep gilliyet Asrın umdesi “MİLLİYET”&ir. liyetini kabul etmez. BUGÜNKÜ HAVA Yeşilköy rant merkezinden aldığımız makına nazaran, bugün hava bulutlu ve kısmen yağmurlu devam edecektir. ye Kariinde baya tazyik 75 mi: saklık 12 derece idi. kin — Tutun.. Durmayın koşun! Mahmut Bey yol gösteriyor, “Atıf hemen bir adım arkasından geliyordu. Atik bir hareketle yan sokaklardan birine saptılar. Fakat o anda da Ar- navut silahşorlardan biri kurşun ata- nı seçebilmiş ve attığı kurşun hedefi- ne isabet etmişti. Köşeyi dönerken A- tı; — Eyvah. - Diye inledi. Topuğundan yaralanmıştı. Mahmut Bey derhal arkadaşını kucakladı; Ya- rı taşıyarak, yarı sürükleyerek © bir başka sokağa geçti. Bu sırada Arna” vutlar dört nalla sokağa varmış bulu- nuyorlardı. Hemen bir kunduracı dük” kânma dalıverdi. Vaziyet son derece —| tehlikeli idi Ah.. Şöyle iki sokak daha aşabilseler. selâmete ermiş olacaklardı. Mahmut Beyin evi nihayet elli adım ötede idi. Fakat bu elli adım şimdi elli fersah uzakta gibi geliyordu adama. Yarali hem de topuğundan yaralı bir arka” daş.. Hem vazife adamı, hem de iyi (Devamı var) (1) Arkadaşım muharrir Sadri Et min babası