Asrin umdesi “MİLLİYET” 29 NİSAN 1933 anddesi, 100 Ne, İdarehane : Ankara Telgraf ndresi ; İst. Milliyet Telefon Numaraları Başmukarrir ve Müdür : 'am işleri Müdürlüğü £ İdare ve Matban 24310 “ ABONE ÜCRETLERİ : Türkiye için Hariç için Karl ie ai 2431 243) BUGUNKÜ HAVA Bugün hava kismen elim rüzgâr olacaktır. 28-4-053 trihinde saki tazyik lçağamga sıcaklık 16 en az Eroin Edebiyatından: Facianın son perdesi pi Nasıl öldü? (Bir dostu vasıtasile esrar alışmış olan Jaklin, esrar m €roine alışmıştı. Bu yüzden eroin satı- cılarile tanıştı. ) Eroin kaçakçıları bir kabiledir. | Ellerinden kurtulmak bir kere içleri- ne düşünce mümkün değildir. Bu çe- teler nâmütenahi ahbaplıklar tesis e- derler ve her smıftan aza alırlar. İşçi, kalem efendisi, i üsiz ve züğürt. Şüphe siz, metresinin kazancile geçinen ki- bar (1) lar bu arada ekseriyeti teşkil ederler. Şüphesiz gönüllü azaları da vardır. Bütün bu taifenin işlerini bir side tutan ve (mal) : idare eden bir kuma: vardır. Bu adam fabrika ile doğrudan doğruya temas eder. Al- dığı mal bütün bir nesli öldürecek mikdardadır. Küçük ve ikinci elden satanları (ki- bar kıt'a) talip ededursun bunların nın dairesini Bu sırada bir teveccüh ile (Victor) isminde bi- risini tanıdı. Bu Victor garip ve esrar engiz bir adamdı. Yalnız geceleri şeh rin mubtelif yerlerinde görünür ve daima bir muamma sisi ile ci çırağı olan bir komisyoncusu var, dı. Victor olsun, Alfred olsun, randevu larmda pek © muntazam değildir, Biçare Jaklin muayyen olan saatte gi der, bu zehir satıcılarını saatlerce bek erdi. Onda eroine karşı açlık o ka- dar kuvvetli idi ki, icap eder, sabaha kadar da bekliyebilirdi.. Tıpkı çölde sususz kalmış birinin su beklemesi gi Bir gön tulafen etmişti Bu numaranın bir aydır kapalı söylediler. Sonradan öğrendi ki; elek- tik, havazazı, su kumpanyaları kre- diyi ve cereyanı günün geldi tı.. Başka bir dünyanm sakinlerinden gibi.. Yüreği yorgun bir motör gibi şarpıyordu. Belki yirmi defa (0) nun zannetti, amma değildi. Al- nmdaki soğuk ter damlaları kabarma ğa başladı. Yakmda gelecek (kriz)in alâmetlerini hissediyordu. Ölümü te- cil edilmiş bir ceset halinde. Vücudü- nü ateş istilâ ediyor ve karıncalanma- lar başlıyor... Kriz! Hah! Nihayet geldi. O, hayatta kim seye karşı bu kadar derin minnet his- i kısık gözlerile süzdükten sonra bir kadeh Curaçao yuvarladı. Kısaca görüştü. Fiyatı söy- ledi. Parasını aldı ve masanın altın. ei Jaklin'e verdi. Çrk- | ve baldırna bir şirmga yaptı. Şimdi feci bir memnuniyet hissediyordu. yirmü dört saat rahattı, Kahvede içki içen müşteriler dai- ma neşeli ve memnun görünüyorlar.. Daha ucuz ve daha'az kurban vere. rek... s4 (Victor) un çetesi yabancılai ayrı olarak Çeşme sokağında bi da o mahalleden bir herifin te. altında toplanırl, yordu. Bir takım v veriyor, mal: iş üzerine münakaşalar olur. Müşte- tiler tasnif edilir. Polisi şaşırtmak i- çin plânlar yapılırdı. Zabıtanm kendilerini bulmak ve teşkilâtı keşfetmek için içlerinden bi- rinin gammazlığına güvendiğini bildik. leri için gayet ihtiyatlı bulunurlardı. Sırlarını ifşa eden veya ifşaya çalışan bir haini hisseder etmez, bir karanlık köşede temizlerler, katil de pek bu- lanmazdı. Bu kabil hikâyeler söyle- dururdu, Kâh hakiki, kâh uydur. ... yemiş smokinlerile ili polis kahvede oturuyorlar.. (Fre- nindeki eroinci için gelmişler. .oştular. Fredo orada içi o- eroin dolu bestonunun sapını sökmekle meşgul idi. Yakaladılar ve Muhbire gelince; onun Eroincilerden çoğu artık bu beyaz tozu üstlerinde öteye beriye yalan ya lüzum görmi Bs bütün bu saklama yerlerini bilirdi. Onun için paketi cebine atıp gezerler di. Bazıları alışkmlık semeresi olarak ya şapkanın iç kenarma, yahut pan- İalon paçasının kıvrıntıma saklardı. Geçen ay yakalanan birisi evini ba- san polis 800 gram eroini yakalama» sn diye o esnada içinde bulunduğu banyoya dökmüştü. Bunu arkadaşla» rma anlattığı zaman deli olacaklar. dı. 800 gram eroin. Bir servet!. Birisi dedi ki: — İyi ki, bir yudum su içmedin. Ta mam bir ay dalga geçerdin. a gelde i ve teşkilâtı olmasına isin takibatı çeteyi yeese Süşürüyerdu 1 İstihbar şebekesini tev- si ettiler. Şehir içindeki müşterilerine (mal) yetiştirmek daha güçleşti. Fa- kat daha pahalılaştı. Bir taraftan bi- ribirine bağlı olan müptelâlar ile sa- Seleğ, Mdiğer taraftan biribirine düş- Çünkü yakalanınca satıcı yı re veriyor, satıcı tutulunca in- mem almak için bütün ei küm ettiriyorlardı. a vs» Jakline haber verdiler; — İşi bitik. Şimdi (Victor) u yaka ladılar. Üzerindeki eroinleri de aldı. Jaklin kıpırdamadı bile. Bir hafta- dan beri parası yoktu. (Victor) paketleri veresiye veriyor du. Artık işin sonu gelmişti. O devam etti — Size de hemen savuşmanızı tav —i ederim. Çünkü takip ediyorlar. | - (Victor) un işi pen Hu- Jaklin cevap verm. tını pek açık olarak görüye Ya hapishanenin metsiz ve eroinsiz. iz zıltılar ve gırpıntılar içinde sürün- mek, yahut timarhanenin şüpheli ve ” | kısım milletler sermaye ve sanayi kana- MİLLİYET CUMARTESİ 29 NISAN ( Kitaplar ve tenkitlei j İktısadi Devletçilik ve Para Para ve altının yeni bir görüş tarzı “İletisadi itabının ikin ci cildinde ortaya atılan dikkate şayan meselelerden başlıcası “para”dır. Mücl- lif Ahmet Hamdi Bey eserinin beşinci faslını “para” © ya ayırınış, ve burada “altın ve para” mevzularımı ince bir tah- Tile tabi tutmuştur. Biz bu yazılarımızda, şeklinde karşılanan lik» kitabı üzerinde kendi görüş ve mü- talânlarımızı değil, yalnız eserdeki nok- tai nazarları okuyucularımıza bildirmek | ediğimiz için, “para” işinde de öteki fasıllarda yaptığımız gibi sadece mürl İ Gin iddinlarını hulâsa etmekde iktifa ede- ceğiz. ... Ahmet Hamdi Beyi “para” meselesin de iyice anlamak için, onun son dünya nizamına ve iktisat ilmine nasıl bir ma. hiyet atfetti göz önünde tutmak lâ- zrmdır. Son dünya nizamı, milletler ve insanlar arasında o “serbest mubadele” ye dayanıyor; serbest mubadelede, bir Bile, ve dış pazarları kendi lehlerine iş- leyerek diğerlerinden fazla kazanıyorlar. Bu fazla kazanılan kıymetler, kapitalist ve emperyalist memleketlerde, Y: ik. sal sermayesine veya “altın” a tahvil olu mıyor. “Altın” herkes tarafndan kabul edilebilecek kıymetli bir mal oldı diğer bir o çok fnideleri de göz tutularak, “parn” yı teşkil etmiştir. Şa hâlde kapitalist iktisada göre “para” nn “altın” dan ibaret olması lâzımdır. Müellif mevzuu bu noktadan alarak işlemekte devam ediyor, Ve dikkate şa- yan bir takım neticeler elde etmiş Bulu- nıyor. Madamki “altın” milletler ara- sındaki mubadelede “fazla kıymet” ka. zanmış olan taraflarda toplanacaktır; Şu hâlde bu toplantı neticesinde bir kı- sım milletlerin © “alt” ve “para” dan mabrum olmaları dolayisile mubadele yapmamaları mı'icap edecektir? Diğer taraftan, toplanan bu “altın,, lar, o mem- leketlerde gerek iç ve gerek diş imuba- deleri ne için çoğaltamıyacaktır? Dünyada mevcut altınların çoğu, on- da altrar, burün Amerika ile Fransa'nın elindedir; buna rağmen bu iki memleket, buhrandan © kendilerini uzaklaştırmak şöyle dursun, bilâkis “altın, toplantısı dolayisile bir takım sıkmtılara maruz. durlar, “Altın, bir kısım milletlerin is- tismarile neticelenen Ferdiyotçi iktisat rejimine göre, mubadeleden bir tarafta toplanmaya ve tekrar mabadelo- ye çıkmaya mahkümdur. Binaenaleyh “altın,, mubadeleye vasıta olmaktan ğ karak, mübadele haricine atılmıştır. Bu vaziyette “altı”, mubadeleyi kolaylaş- olmasa mani olan tahripçi bir eleman şeklinde mütalâa olunmaktadır. “Iletisadi müeğifihin Cil tan) karşılıklı paraya şiddetle itileriz ol- Tik olmıyan memleketler ne yapacaklar- dır? Altın para taraftarlarma göre, bu memleketler, meselâ Türkiye para bul- mak için, altıma malik memleketlere mü- racaat ederek, ve faiz ve bir çok temi- mat vererek, ve icabında siyasi ve ikti- sadi istiklâlinden de fedakârlık yaparak ödünç “altm” alacaktır. Mevzuun bu noktasında Hamdi beyi, “altın” paraya karşı en ağır hücumlarını yapınit görüyoruz. Müellife göre “altın yen bir istismar vasıtasıdır;ve yeniden ismarın başlaması, ve bir Kesım — Terin diğe diğer kısım milletler hesabma izan açık ve kapalı müstemlekeler ie Tinde kalmaları için lâzım olan bir vası- tadır, “Altın” ir para edebiyatını yapan, ve bunu çerçivesi içinde münakaşa edilmez hakikatler ortaya atanlar, bu istismarcı hilesine bi- omeameresamnn e sannamaenssamman ene. mahuf höcrelerinde.. Ölmek daha ha- yarı. Biraz sonra kalktı, köprüye doi yürümeğe başladı. Bir yolcu, orada toplanmış kalabalığa doğru sokuldu. Polisler boğulmuş bir kadını sudan çıkarıyorlardı... Yolcu daha fazla bakmadı. Kışm bıçaklayan soğuk rüzgârma yüzünü İ dir; çünkü her mubadelenin yan çevirerek karanlığa saplandı. — BİTTİ FELEK Miliiyelin edebi romanı: $8 MAKEDONYA Akı, Her tarafta duyulan ses bu idi. Bü- tin bir memleket, baştan bağa kulak Nihayet “köne halisi “Reval mülâkatı olmuştu!,, Demek ki Osmanlı Devleti yeniden dirilmek imkânlarından mahrum bir halde mu- azzam bir felâkete, yaklaştırılmış bulunuyordu. O halde? Şimdi ne ola- caktı? Tevekkül ve meskenet içinde bağdaş kurup Çarlık silindirinin her şeyi ezmek için gelmesini mi bekliye- ceklerdi? Herkes düşünürken, bu suallerin ü- çüne birden ve hiç düşünmeden Niya- dem ki insanlık bu siyaseti denilen şey gözü kanlı bir hay- dutluktan başka bir şey değildir. Mem- | İeektini seven önörlü vatandaşın yeri, Kin, Politika ve Han. Müellifi: Nizamettin Nazif sefil entrikalara boyun eğen şehirler değil, isyan edenlere sırtını destek ya- pan uludağlardır. » Kolağası bir kaç gün İstirahat et- mek niyetile Resneye, babasının evine Hemen ertesi sabah hüdi- se kulağıma çalmıvermişti.. Resnede cemiyetin tecrübeli iki azası vardı. Biri Belediye Reisliğini yapıyordu, #a- rıklı, latalı bir hoca idi. Adına Ce- mal Efendi derlerdi. Diğer Polis Ko- miseri Tahir Efendi idi. Derhal bu i- ki arkadaşı evine çağırdı. Belediye Reisi Hanyayı yı Konyayı. bilenlerden. di. Ni; ha ağzı açmada, BM ye duruyoruz? — diye ba- ğırdı — Tehlike yaklaştı. Ötedenbe- ri Avusturyı kozunu ya, şimdi de İngiltere ile uyuştu. valde konuşulanları kabul etmek, çi mek demektir. Kamaz ls yalakışıklarılı birirak ilk ve son sözünü söyledi: —Bu namussuzluktur. Bu işi ö- lüm temizler. Bunun üzerine Niyazi: Ni —AlM,, — Şimdi beni ileri ancak letin Dm Şimdi bu akşam Hacı Ağanın evinde topla. elli, iki yüz kişilik bir çete çıkarabili- riz zannederim. Benim beş yüz elli lira param var. Cephane, silâh, fişek- lik bulmak kolaydır. Eğer bir çete yapabilirsek yirmi dört saat sonra dağ dayız. Emin olun bir gün sonra, Ohri avcı taburu da Pirespe ve Diredeki arkadaşlar da bize katılırlar. Muvaf- fak olamazsak bile bu dağlık ve or- manlık arazide hükümete en azdan bir sene kafa tutabiliriz. O gece yatsıdan sonra Hacı Ağanın evinde tam elli kişi toplanmıştı. Bun- 1933 lerek veya bilmiyerek hizmet etmekte- dirler. “Eğer | altından mahrum olan ie Para, mubadele vasıtası olduğuna gö- re “altın” para olmak vasfını haiz değil- olduğu yerde bahenıyor. Altın, bakiki mündsile bir mal da değildir; çünkü onu yalnız ihtiyacı olanlar değil, fakat hiç | altına muhtaç bulunmıyanlar, “para” addedil- diği için anlamaya, fakat derhal satmaya medi örlar, “Alt” ancak muba. delede taraflardan © birinin kazandığı “marj” ları ifade eder; ve yahut istih- lâklerden kesilen kısımları gösterir. Şu hâlde “altın” tedavül kobiliyetini kay- betmiş olan “para” dan yani bizzat kar- şılığı kalmamış olan “para” dam ibaret değil midir?. Nasıl olurda, para olmak evsafnı kaybeden “altın”, paraya karşı- bk addolunur? Ve müellife söre dünya buhranımın ve bir çok sıkıntılı meselele. | rin başı, altıma atfolunan tamamen ma- küs kıymet ve ehemmiyetten doğmakta” dır. Müellif hattâ hu bahsin son tarafla- | anların asırlarca yanlış bir gö- 'nanarak ona bağlanmış olmalarının misallerini gösteriyor. Asırlarca insan- lar, dünyayı sabit, kâinatı onun etrafın- da dönüyor sanmamışlar mıydı?Halbuki ilim ve fennin ilerlemesi gösterdiki, dö- nen kâinat değil, yalnızca dünyadır. Para meselesinde de insanlar, uzun müddet yanlış bir görüşü muhafaza et- » devem © etmişlerdir. Zannedili- yor ki, iktisadi münasebetler “para” et- rafında döner; ve binacnaleyh parayı sa- bit yapmak, ve bütün fiat değişiklerini diğer eşya ve kıymetler üzerinde icra et- mek şıkkı tercih olunmuştur. Onun için dir ki her memleket parasını sağlam tut- mak, ve kiymetini tesbit etmek için bir çok çarelere baş (o vurmakta, ve bittabi bunun en mühim bir vasıtası olan “altın” ha müracaat etmektedir. Halbuki bu gö- rüş tamamen yanlıştır; son dünya buh- ranı göstermişdir ki, İktisadi münasebet- para zaman milletlerin şim diye kadar tuttukları yolların ve bunları izah eden ilmi esas ve nazariyelerin ta- mamen değişmesi icap edecektir. Yani artık milletler “para” yı sabit için bilâkis “para” ye birinci pilâindan ikinci ve arka pilâna atarak, iktisadi münasebetleri tanzim et- miye ve icap ediyorsa paranın değil, fa- kat diğer kıymetlerin sabit olmasını te- mine uğraşacaklardır. Müellifin derin bir şekilde işlediği e iin dim yada konuşulan büyük mas otmesi değil, fakat ye- niden iktisadi kurtuluş hareketine başla miş memleketimizin ana bir O meselesi olmak bakımından da ehemmiyeti büyük olduğu meydandadır. Ahmet Hamdi be- ya ee altın karşılığa doğ- buna maddeten muktedir olmadığı gibi, olmamı dabi kendi ilerle. mesi ve inkişaf etmesi için tamâmen 2a- varlı bir yoldur. Türkiye altın toplayıcısı olması içim, dış kazançlı nize etmek, en yüksek i tekniğe nail olmak, bütün rakiplerinden fazla kâr edecek ucuz ve rasyonel şekilde çalışmak Mizımdır. Dış pazarlara sattığı malın be- deli artık memlekette tam kâr şeklinde girmek ve istihsal aletlerine tahsis olun- mıya muhtaç olmamak şarttır ki, il ye altın toplayıcısı olsan... Halbul iz bir hâle g: i imleine dahi — Umumü ihtilâlin Resneden bap- laması çok iyi bir hareket olacaktır. Bulgarlar da ihtilâle bu taraftan baş lamamışlar mıydı? İhtilâl bayrağını herkesten evvel bizim açmamız gös- Serie ki Tüller va ARnayodlağ İçarlaria ayni plânla ayni hede- fe ulaşmak için safa girmişlerdir. Bu ihtilâl bütüm sınıfları ve zümrelerile bir milleti ezen müşterek düşmanı yıkacak, hürriyeti, müsavatı ve vatan- daşların kardeşliğini ilân edecektir. Benimle beraber gelmek ister misini: — Seninle birlikte ölmek en büyük şeref olacak .. beraberiz. Elli kişinin elisi de böyle söylemiş- ti. Ertesi sabah 324 senesi haziranınm 15 inci günü başlamıştı. Güneş doğar- ken Belediye Reisi Cemal Efendi üç bir araba ile Manastıra yollandı- için Niyazi yalnız komiser Tahir Beyle baş başa vermişti. Cemal Efen- diyi Manastır merkezile © temasa me- mur etmişlerdi. Resne Belediye Reisi bir meseleye te- |. | katmış korkusuyla geçiren Sinirli tipleri Coşkunun beyninde fırtınalar Geçenki yazıda coşkunun gövdesi- ni kıskaçlıyan duyguları söylemiştim. Şimdi sıra beyninde & kopan fırtınalar da, ruhunda savrulan kasırgalarda. Coşkunun sırf ruhi bir o sahadaki gösterişleri şunlardır: utangaçlık, kıntı ve kararsızlık içinde bekley: zihni kapanıklığna varan o bir dü- şünce karışıklığı. Gözyaşlarının bo- şanmasile biten akseler; Oçabük geçen sert öfkeler, Coşkunların sinir fırtınasına tutul. | dukları zaman etrafa © savurdukları, sebeple mütenasip olmıyan bu öfke | leri ve taşkınlıkları, ardı, arası kesil- miyerek sık sık tazelendikçe ailenin kaçırır. Dirlik, bir evde kavga ile koca arasında sonu gelmiyen dırıltlar, | çocuklara karşı sızlanmalar, hırçınlıklar o hep sinirlinin beyninde kopan frıtınaların savruntularıdır. Daha fenası var. Coşkun, fırtmalı mizaç, gözlere hiç bir şey göstermi- yen, gözleri köreden, şimdiye kadar hiç sezilimemiş ve duyulmamış arzular Bu akıntılar, bu sarkıntılar © bir çok sirkatlere, cinayetlere sebep olur. Bu coşkun bazan isyan eden sinirlerini yatıştıramadığından, kendisini körük- İiyen bir halin tesirile, hiç Lasarlama- dığı işler ve sonra işlediği için tasaya düşer. ».. Coşkunların mizaçları “Yürek s- kıntısı,, denilen ruk hastalığı halini aldığı zaman ihata sahası bihuzurla- rın, müteellimlerin, kararsızların, kor- kakların, e vesveselilerin, - uydurma şeylere inananların; ve halkın “me- dediği kimselerin yaşadık- ları meydana kadar uzanır gidet. Ömrünün lâçlarına zarar verecek kadar zehir oczacı; fevkalâde şefokatli olmakla beraber sofrada çocuğunun eline biçakla vü- racağım diye korkan ana; günahlarının gönül üzüntü, ken kuruntulu; birisinin koluna da- yanmadan genişçe bir meydandan g: çemiyen korkak; kalabalık yı yatroda, sinemada oturamıyan; yerde mikrop bulunduğu için on da- ellerini yıkayan; usturasını doğuşu ile batı arasma ko- yan; yüzünü sabunlarken otuza kadar sayan, eksik saydığından işkillenirse yeniden saymıya başlıyan. . Bunların hepsi bu soydandır. Bunların daha bir çok tuhaf, tuhaf halleri vardır: Yatağma, girdikten son- ra elektrik ocağını söndürüp söndür- mediğini anlamak için bir kaç göz kal kani sokak kapısının sürmelenmiş ok sürü borç kalmış. vr. Para altzelk küzçlameya dağ çalıştığımız takdirde, devamlı bir çıkma- zan içine girmiş oluruz. Parayı böyle mü- talân Türkiyede yeniden yapa- cağımız, iktisadi ihya hareketlerinde ©- limizde istinat edecek vasıta kalmıyor, demektir.” Müellifin, « para ve altın bahsinde u- mumi şekilde söyledikleri yekarıdaki hu Tülamızda gösterilmiştir. İkt devlet gez merdivenleri inip çıkan; başka bir şey koymuş olmak suyla kapanmış mektup zarfı evden çıkarken eşiğe sol & #arak çıktığından işkillendiği için bir hayli yürüdükten sonra dönenler, hep coşkun mizaçIrlarm zıvanadan çıkmış olanlarıdır. “Maddiyunluk ve beynin vazifele- ri tarihi, ni yazan meşhur feylesof yü- rürken ayağı kaldırımın kenarından kayarsa bunu uğursuzluk sayarak ge- riye dönermiz. . Tanrıya ve ruhun e- bediliğine inanmıyan meşhur bir yazı- cı başı (sıkılırsa Osstavroz çıkarırmış. Bir Yahudi, atalarının dininde © kal. makla beraber Katolik Tanrısmın öf- kesinden korunmak için kilisede mum yakarmış. Adlı, sanlı bir ressam met- resini çıldırasıya severmiş, elinden ka- Şirmak korkusuyla biraz sapıtmış, öy- apaslar sevdasına düş- ; bir papas görse hemen cebindeki anahtarları avuçlar, o ka- ra gölge gözlerinin önünden geçip gi dinciye kadar anahtarları elinden bı- rakmazmış. Bir gün bu manevrayı dinden geçmiş ki koltuğunun altında bulunan kıymetli bir şey düşmüş, kı- rılmaş. .. se Anatol Frans der ki: “İnsanlar tiyorlar ki kendileri ile istihza edi sin ve kendilerine acınsın,,. “Epikür” ün bahçesi, pe o bahçede tabi- atin düzensizlikleri, insanların çılgınlık ları karşısında “Reybiyen ve felsefe si) nin işkil, savsaklama ve © istihza çiçeklerini toplamıştı, Üstat eğer he- kimlikle uğraşmış olsaydı işkili, sav- #aklamayı, horgörmeyi bırakır o has- ta insanları esirgemiye ve yarılgamı- ya lâyık görürdü. Acıyan ve okşıyan bir yarılgamıya, - . ir. Rusçuklu HAKKI Bugünkü program 18 den 18,45 kadar Sez (Müşerref Hanım) 18,48 ten 19,30 kadar Orkestra 19,30 dan 20 ka'ar Fransrça dere (Müpte- dilere mahsus) 20 den 2030 kadar rare Pehlivan 20,30 den 21,30 kadar Hafız Ahmet Bey. 21,30 dem 22730 karlar Orkestra, Ajans, Bor- - 1840 Riyasetici konsari Beethoven Symphonie Ersigue, 1840 - 1940 “Alatrken sar. 1940 - 2010 Dama 2010 e VARŞOVA, Xâtı 1315: Pik. 14,15 Talebe İçin vntinal konser. 17; Plâk 18: Plik - Mabtelif, 2105: Orkoytra, 2510: Chopin'in kom- ser. 2345: “Parla” isimli tefrikm, Zi. Dane müsikiei, BUDAPEŞTE, 850 m. 19,35: Macar halk şarkıları, 20,20: Ama tör mayriyatı, 2050: Plik. 2150: Operet me eek Siya messi Beli Cet PALERMO, 53 m, ri ve bara vip. H, 20: Milli neşriyat, 2105: Karışık neşriyat. musiki. VİYANA, Sİ7 m. 20.25: Piyano konseri (Dr. Paul Weingar- ten trafından). Z1J5: Kuter, koro ve arkes- trn takımlarının karışık meşriyatş. Z320: 2038: 3 İn hande muzikas. 2128 Kan sik il 480 ane Zğl izmyandanı Gluek'em er. BÜKREŞ, 304 m. 12: Plâk. 13/18: Kora. 17: Radyo orkes 18.15: Devamı. 20: hen İttihadı Milli Türk Sigorta Şirketi Harik ve hayat üzerine sigorta muamelesi icra eyleriz Sigortaları halk için müsait şeraiti havidir | | Merkezi idaresi: Galatada Ünyon Hanında Acentası bulunmayan (şehirlerde acenta aranmaktadır. Tel: Beyoğlu : 4887 1488 Manastırdaki nden Resne mer- kezinin kat'i kararını bildirecek ve di- yecekti ki — Biz dağa çıkıyoruz. Eğer bizi bu bevesten alakoymak isterseniz beyhu- de yorulursunuz. Kararımız kat'idir. Cemiyetin emri altında kalacağız. Biz durmak ve beklemek zamanının Ya buişe | taraftar ol mazsa? — diye mırıldandı — — Nasıl olmaz? — Olmaza.. Telâkki meselesi bu.. Belki henüz umumi ve müsellâh bir hareketin zamanı gelmemiştir. Vakıt- siz ateşe örmek tehlikelidir. O zaman il pacak derecede kuvvetli eğimin kaniim. Eğer bu derece | kuvvetimiz yoksan mertçe ölecek cesaretimiz de mi yoktur. Makedonyalı bir | Bulg çetecisi kadar da mert — olamıyacak mıyız? Haydi manasız düşüncelerle beni : bir diktatör edasile; | — Şimdi yola çıkacaksın! — de- | ağasınm plânını derhal tasvip © etmiş bulunuyordu. İki gün sonra Niyazi pek (sevdiği ailesini bir arabaya bindirmiş ve Ma- Bastır Merkez Kaymakamı — İsmail Hakkı Beye göndermişti. Bu adam Kolağasınm bacanağı idi. Ve.. 324 senesi haziranının 21 inci günü Resnede hayat, ılık bir güneş altında bütün tabii güzellikler içinde canlanırken avcı taburu kumandanı, sokak kapısınm tokmağından çıkan müthiş bir gürültü ile tatlı uykusun- dan uyanmış ve don paça pencereye (Devamı var)