16 Nisan 1933 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4

16 Nisan 1933 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ken zi İle İk dike Asrın umdesi “MİLLİYE 16 NİSAN 1933 Idarebane : Ankara caddesi, 100 Ne. Telgraf süresi ; İst Milliyet 'defon Numaraları: Başmubarrir ve Müdür : — BA3I8 Yazı işleri Müdürlüğü : 24319 İda: Matbaa 24110 ÜABONE ÜCRETLERİ : e | | i racaat edilir. Gazetemiz ilânların mes'u- liyetini kabul etmer. “BUGÜNKÜ HAVA Yeşilköy Askeri Rasat Merkezinden ve rilen malümata göre, bugün hava bulut” ba ve şimali rüzgürk 6 israk devam edecektir. Yağmur yağman rr p 15-4-933 hava tazyikli 787 mi metre, senlik e ok 10, en © der ve ii İ ELE Adalet makinası Huzurunda itiraflar Eskiden bir söz vardı: — Kişi ikrarile ilzam olunur... Bu söz âdi haklarda belki cari bir kaideyi gösterebilir amma, ce- za işlerinde, hele cinayet meselele- rinde itirafların ehemmiyetini, i- kinci hattâ üçüncü derecelere at- mak zarureti vardır. , Geçende birisi anlattı. Devri is- tibdatta Beşiktaşta bir hırsızlık olmuş. Evi soyulan adam galiba müfuzluca birisi imiş. Polis rasge- le bir masumu yakalamış. Adam- b hırsızlığı reddetmiş. vermişler sopayı, vermişler sopa yı. “za herif: — Evet ben çaldım.. demiş.. cima Arkadaşlarını söyle! demiş- BE Yok... demiş.. Gene dayak atmışlar... ve herif: — Vardı... Balatta Mişon!. de- miş... , Bir Mişonu yakalamışlar. O da inkâr etmiş.. Vermişler sopayı ay- ni şekilde itiraf etmiş. a omre söyle! demişler.. ime — Tahtakalede İ. deni Abbası e e tahtında yedi sekiz kişiyi (Beşik- taşı soyan çete) diyerek Adliyeye vermişler. Ve Adliyede bu adam- lar beraet etmişler... Bana bunu anlattıklarından bir gün bir frenk gazetesinde gözüme ilişen ufak bir makaleden şu malümatı aldım.. “Masumların itirafı” ismi, bu makalede eyi Densy oAmiel'in bir bahssdenk Başla lm bir ana, kri için nun cinayetini kendisi tire <ümektedi a pagan Fakat tarihte böyle cani olmadı ğı halde itiraflar yapmış olanlar çoktur, Daha bir sene evvel Ma, dam Gına Paglinli isminde bir ka, dın dostunun öldürdüğü bir ada, mı kendisi öldürdüğünü itiraf et. miştir. Maktul ölmeden evvel has- tahanede kendini bir erkeğin öl. dürdüğünü söylemiştir. Fakat bun- ların içinde en meşhurları şunlar. dır: 1844 senesinde, Delalande is- minde bir zengin çiftçinin yanın- da çalışan Mabille isminde bir genç kız kaybolur. Kızm ne bir macerası, ne kaçmasını mucip ola- cak bir sebep var. Bütün eşyası, elbiseleri de evde duruyor. Yavaş 76 Milliyet'in edebi ıcma, MAKE A » laşmışl senede ancak iki ay evlerinde kalabilen bed- bahtlardandırlar, Henüz rahat bir uy- ku uyumağa alışmadan ikinci bir iş- yan çıkıyor. Haydi Mehmetçik silâh başma!. Derhal bir yeni seferberlik Aydınlı, Ödemişli veya Nazillili nefe- ri evinden, barkından alıp yadellere fırlatıyor. Bu vaziyet artık © efradm canına tak etmiştir. Bu gidip gelme- | lerden herkes bizar olmuştur. Hattâ | diyebilirim ki Yıldıza karşı Okindar. ! Milliyet) | kan dolacağı zaman kalbin açılma- yavaş kızm : w—ş—ğğş——————————,—--... 8888282228222 Tansiyon Tansiyon zihinleri şok meşgul et- mekte, çok kimseleri meraka düşür- mektedir. Bunun için tansiyonun ta- bii derecelerini ve marazi tahavvül. lerini kısnon mrzetmeği | faydadan ha li görmedik. Tansiyon sözü damarlardaki kan yik ehemmiyetli, ( ehemmiyetsiz bir gok vesilelerde değişe bilir. Fakat, evvelâ bu tabiri düzeltelim : gibi icrayı vazife etmekte o- lap, kanı bir taraftan alır ve bir ta- raftan sevkeder. İşte kalbin içerisine sma tovafuk etmek üzere damarlar- da hafif bir tansiyon ve sonra kalbin aldığı kanı sevk etmek için 'takallğs | ettiği na tevafuk etmek © üzere de dar marlarda kuvvetli bir tansiyan hüsu- le gelir. Şu hâlde, dediğimiz gibi dâ- mai tansiyon değil, tansiyonlar | vardır. Bunların evvelkine “tansiyon sima) denir. Her ikisi de hemen mü- savi derecede haizi ehemmiyettir. Hâli tabifde maksima tazyik, şah- sa göre, 14 ile 16 arasındadır. Nadi- ren 13 ve ya 17 olur. Demek ki yük- sek bir tazyik herkes için aynı dere | iyet ifade edemez. Tansiyonlarm ortasına (İpertan- siyon) diyoruz. Maksima tazyikım art- zi İli Rl Gla maya yapılan gürültülere nazaran efendisi Delalande tarafın- dan öldürüldüğü şüphesi hâsıl o- lur ve çiftçiyi ayni zamanda ona yardım ettiği zannedilen amcası Gilles ile birlikte tevkif ederler. Amcası eski bir ayyaştır. İstintak esnasında çıldırır. Tımarhaneye gider. Delolande yapılan tazyikler karşısında cinayeti itiraf eder ve sebep olarak kızı sevdiğini ve o- nun yanından çıkmak istediğini gösterir.. Cesedi de ayağına bir taş bağlayıp dereye attıklarını ilâve e der. Cesedi derede arar bulamaz- lar. Amma bu, cinayeti itiraf e- den bir cani lehine tesir edecek delil değildir. Hattâ hâkimler bu noktada caninin yalan söylediğini ve cesedi yakmış olduğunu kuvvet le zannederler. Tam dava cinayet mahkemesine sevkedileceği sırada öldü zannedilen kız sapsağlam çı- kagelir ve efendisile ufak bir mü- nakaşada kendisini tokatlamış ol- duğu için kaçmış İduğunu ve bu sefer eşyasını almağa (o geldiğini söyler. Eğer kız bir müddet daha ortaya çıkmasaydı çiftçinin boy- nu çoktan uçmuş olacaktı. Buna benzer bir tane daha: Em- niyet müdürlüğü birgün imzasız bir mektup alır. Bu mektupta Ma- ri Pierron isminde amele Bernard ile birlikte yaşayan bir kadının birden bire çalıştığı atelyeden kay bolduğu haber verilmektedir. İki gün sonra gelen diğer bir mektup- la bu kadına ait kanlı elbiseler keşfedilir, tabit Emniyet müdürü amele Bernard'ın evine gider, onu istintak eder. Amele cinayeti şid- detle, fakat acemicesine inkâr © der. Eder amma bütün deliller a- leyhinedir. Bu da cinayet mahke- mesine sevkedilirken, Marie Pier- ron meydana çıkıyor. Hüviyetini isbat ediyor, gaybubeti sebebini | gelim ve Bernard kurtuluyor. şin garip tarafı şudur: Bu kadı- nın gaybubetini haber veren mek- tupları yazan adam bu amele Ber- Bard'dır. Kadının öldürülmediğini de biliyor, Maksadı polisi bir cina- yete inandırıp sevdiği bu kadının yerini o vasıta ile buldurmak imiş. ONYA Kin, Politika ve Kan. : Nizamettin Nazif Müellifi Keemem dırlar da. - Kullandığı dil ve sesindeki ahenk | dinliyenlerde tasvipkâr bir alâka w yandırdığı için cesaretlenmişti. | — Bilhassa, . — diye devam etti — Hemen her kısmi seferberlikte bü a5- kerlerin tayınları verilmiyor, tahsisat tedahülde kalıyor. Askere gittiği yer- i doyur- imağa mecbur olacağını hatırlatmamız bile onu kendi safımıza almak © için kâfi bir propaganda!, . Uzun boylu, © tıknaz, kara gözlü genç Talât Beyden başkası © değildi. Bu izahatı o kâfi görmüştü. Memnun mutmai ümsiyerek arkadaşının — Benim aklım yattı, Arkadaşlar. Enverin teşhisi Mökredün ei | lalığını, umumiyetle zannedildiği gi- meselesi ma derecesini üçe ayırabiliriz: 18 den 20 ye kadar hafif ipertan- siyondur., Demevilerde, şişmanlarda, şeker hastalığı musaplarında ve sinir lilerde ekseriya böyledir. 24 den 25 kadar vasati iportansi- yon: Du da yine şişmanlarda, asabiler- de ve damar sertliğinde olur. İ 26 dan 32 ye kadar damar sertli- ğinde ve bazı böbrek iltihaplarında görülür. Şu tasnife nazaran her tazyi bi, hemen damar sertliğine atfetmek büyük bir hatadır. Bunun sebebini | diğer © hastalıklarda (o ve o bünye- nin hususiyetinde aramak lâzım gel- gibi, bazan bir insanda alelâde plerde de, meselâ bazum, idman İnaliyetler dolayısile de | tansi- yon maksima az çok değişebilir. Ne- tekim nabız ve derecei hararetimiz bu gibi ufak tahavvülâtı daima göstermektedir. Bundan iki pratik netice çıkıyor: 1) bir şahsın tansiyonunu dalma gü- nün ayni saatinde, yemeklerden mu ir zaman sonra almak. 2) ha- tansiyon fazlalığına karar vermek için, tansiyonu bir kaç gün fasıla ile hiç olmazsa iki defn mua yene etmek. li, nermal bir insanda 8 ile 10 aras dadır. Bunuda bilhassa böbrek ve kalp hastalıklarında ölçmek lâzım. dır. Maksima tazyiki yüksek olanlar. da da aranması lâzımdır. DOKTOR Muhip NURETTİN Daha yakın bir vak'a: Ameleden Henri Rocbe bir gün müstantiğe gidip Marsilyada öl dürülen * ve katili bulunamıyan Marie Louise Bonfiglion isminde. ki kızın katili kendisi olduğunu iti raf ediyor. Verdiği tafsilât ve ha. rici şartlarda bu adamın katil ol. duğu kanaatini teyit ediyor. Tam ittiham mazbatası imzalanacağı s rada adam sözünden dönüyor: — Kat'iyen ben katil değiliml. diyor ve işin garibi cinayet gün ve saatinde başka bir yerde bulun- duğunu gayet kat'i surette isbat e- diyor. O halde bu adam neden önce i- tiraf, sonra da bu itirafın esassız olduğunu gösteriyor?.. Kürekten çıkan” Kazı mahküm- lar kürek yerlerinin yek hoş ve eğ- lenceli olduğunu söylemişler ve bu sözler Henri Roche'de küreğe gitmek için şiddetli bir arzu husu- lüne sebep olmuştur. Halbuki mev kuf iken görüştüğü avukatı bu hâ- disede idamdan kurtulması güç ©- lacağını söyleyince Henri Roche işi oraya kadar götürmek istemi- yerek itirafını geri almıştır... * FELEK Aleni teşekkür Darülfünun muallimlerinden mer- hum Hüseyin Naci Beyin biraderi Ço- purkadı zade Fatin Tevfik Beyin ce- nazesinde bulunarak ona karşı son hatirei kadirşinaslığı ifa eden dostla- rına ve arkadaşlarma “karşı merhu- mun on yaşındaki yavrusu Ekremle hemşiresi Refika Hanım matemli kalp lerile şükranlarını alenen beyan et- mektedirler. Harik Hayat Sigortalarınızı. Galstada MİLLİYET PAZAR 16 NİSAN 1933 Bu akşam sant 9 V2 da A İrfan vapurdan çıkınca, Modadaki evine gitmek için otobüse atladı. de çok şık giyinmiş, düşünceli kız oturuyordu. İrfan na olurunca genç kız eteğini ti. Biraz daha pencereden tarafa çe- kildi, ayaklarını kanapenin altına al- n Biletçi geldi. İrfan biletin parasını verdikten sonra, göz ucuyla yanında- İ ki kızı tetkike koyuldu. Güzeldi. Sarışmdı. Müstesna ola- rak ta iri ve siyah gözleri vardı. İnce, zarif pas da kıymetli olduk- ları parlayışlarından anlaşılan yüzük- ler vardı. İrfan bir müddet kızla göz göze gel meğe uğraştı, Fakat kız başını İrfan. dan tarafa hiç çevirmiyordu. Niha- yet çevirdi. Bir fener ışığı gibi parlı- yan gözler. . İrfanı gözleri kamaştı. Siyah göz- du. Bu çifte ışık yüzünün taravetini arttırıyordu. o Sonra kirpikleri indi ve başı gene sola, pencereden tarafa çev- rildi. İrfan düşündü. Ne yapsa di Yol vermek için dizini geri çeken İrfan son bir bakışla baktı ve o sıra- da duran otobüsten bir kuş hafifliği ile aşağıya atladı. Vay canma! İrfan yalnız kalmıştı. İnsin mi, inmesin mi? Vâkıâ genç ki- zın esrarengiz halinden bir şey anlı- yamamıştı ama, otobüste oturan © dar yabancının arasında gülünç ol mak ta hesabına gelmiyordu. Otobüs sarsıldı ve yoluna devam etti, Tam o sırada İrfan ayağının ucunda bir kü- çük defter buldu. Demin genç kızm çantası ile beraber kucağında duran bir küçük defter. ip aldı ve kimse gördü | mü diye sağa sola bakındı. Hayır! Herkes kendi âlemi ile meşgul! Eve gittikten sonra defteri açtı ve okumağn başladı: 20 Nisan. — İstanbula indim. Be- yoğlu 869 a telefon.. Otobüste sarı- şın bir delikanlı ile göz göze geldik. Sevimli bir 21 Nisan. — İstanbulda dişçiye in- dim. Dönüşte otobüste ayni gence ras- geldim. 24 Nisan — Şişliye teyzeme gittim. Dönüşte gene sarışın genci gördüm. Beni bekliyor gibiydi. Gülüştük. 25 Nisan. — Sarışın delikanlıyı Mo- dada gördüm. Yanıma geldi. Konuş» tuk, İsmi Raci. zi 27 Nisan .— Raci ile bir otomobil gezintisi yaptık. im 28 Nisan. — Kuvaföre gittim. Ma- »ikür de yaptım. Neclâya telefon... Öğle yemeğini Raci ile Haydarpaşa garında yedik. Pendiğe gidip geldik. 29 Nisan. — Raci ile İstanbula in- Kaza ve Otomobil Ünyon Hanında Kâin ÜNYON SİGORTASINA yaptırınız. Türkiyede bilâfasıla icrayı muamele etmekte olan; ÜNYON Kumpauyasına bir kere uğramadan sigorta yaptırmayınız. Telefon: Beyoğlu 4886. 1489 — Yalnız teşhis değil, verdiğim ha berler de doğrudur. Size Umumi Mü- tını hülâsa olarak anlattım. .— Alâ.. Şimdi yapılacak şeyi tes- git edelim. Cemal Bey arkadaşımız Yıldızdan Üçüncü ordu Müşürlüğüne gelen telgrafı Merkezi Umumiye za- wanında bildirdiği için epey vaktimiz Viz eğemelitir.. Her halde İzmirdeki mpüylar buraya iki aydan evvel gele- — Gene hatğ i Bu slam a an buraya gelmiş — Güzel. 2 müzde ancak bir haftalık © bir Meli benim teklife EEE Yar ta içinde İzmirdeki taburların zabit lerile çavuşları kazanılmış bulunma. lıdır. Bunun için de bir arkadaşın der- hal İzmire gönderilmesi lâzımdır. Salondakiler sustular. — Ne dersiniz? Hem bon bu ada- mı bulmuş gibiyim de... Kim? Bu suali “33” rakamı nakşedilmiş olan kürsünün önündeki hamailli a- dam sormuştu. Talât Bey; Ustat,. — dedi — Bizim Yakup — Orası kolay. . Talâtm “Yakup Ağa,, sı doktor Nâ- zımdı. Selâniğe geldikten bir kaç gün sonra bi ortadan kayboluve- ren doktor iki teşkilât yapmak vazi- fesile İzmire gönderilmiş bulunuyor- du. Bu eek biri malâm.. İttihat ve Terakki Cemiyetinin İzmir- en gizli bir beynelmilel şebekesinin tevdi ettiği vazife idi: Doktor Nâzım “Makedonya Rizor- ta,, Mason locasmın İzmirde bulunan bazı mensuplarını yan yana getirip İzmirde toplu bir Masonluk hareketi yaratmağa memurdu. Ve asıl vazifesi de bu idi. Enver, birdenbire sessizleşiveren u- zun saçlı gence yaklaşmıştı: Şebrimize muvasalâtı münasebetile gösterilen YEL Bir kızın defteri GUSTAV FROEHLICH « TÜRK Perestişkârlarına: ( Sabık Majik ) Si dik. Kendisine beş lira verdim. i Hafif başım ağrıyor. ile randevum var, ile epey gezdik. Kendisine ön beş lira verdim. 2 Mayın. — Güzel bir şapka aldım. 3 Mayıs. — Raci on beş lira daba verdim. Bakalım ne olacak? 6 Mayıs. — Bu adamdan ayrılmalı. Umduğum gibi çıkmadı. İnkisarı ha- yale uğradım. Raciyi görmemek ve otuz beş lirayı unutmak istiyorum. İrfan daha bir kaç sayıfa | okudu. Genç kız buralarda hassâs ruhunun 18 | tırapl | rine çatmış, tün erkekleri Raci gibi zannediyor. Ne yapsam da bu yanlış zannı düzlet- | sem, İrfan defterin ilk sayıfasını — açtı. Sevincinden hopladı. İlk ( sayıfada defter sahibinin ismi ve adresi yazıl- mast. Cemile, Modada Zarifi Bey soka- ğında, numara 18. Derhal bu adrese giderek, defteri iade etmek aklına geldi. Fakat bunu münasip ve makul bulmadı. Ertesi gün Kadıköyüne erken dön- dü. Otobüslerin yanında bekliyordu. Çok geçmeden Cemile göründü. Oto- büse bindi. İrfan da arkasından... | Kızın yanma oturdu. Bir aralık İr- fan defteri çikardı ve kızın — hoşuna gidecek tarzda bir kaç cümle ile def- teri iade etti. Cemile gülümsedi. Defteri alırken teşekkür etti. O kadar.. İrfan gene şaşırdı. o Muhavereyi devam ettiremezse, mükemel bir fır- satı kaçırmış olacaktı. Biliyordu ki, | bu kızı Raci ismi heri i 'datmıştı. Emniyetini suüistimal etmiş- 4. Kızın bütün erkekler hakkındaki | yanlış zehabmı tashih edecek tarzda muhavereye girişti. Çok nazik ve cen- tilmen davranmağa çalıştı. İlk istas- yonda beraber indiler. Bir kaç gün sonra İrfan arkadaşla” rından Kadriye rast geldi. | — Irfan yahu, nerelerdesin? — Vallahi gene burada, -- — Kaybolduğuna bakılırsa, galiba, birine tutuldun. Görünmez oldun? — Nerden anladın? — Baksana yüzün, gözün parlıyor. Sonrn bu ne şıklık böyle? Bari esmer mi, sarışm mı? — Sarışın. — Güzel mi? Gözleri nasıl? — Çok güzel, gözleri siyah. — Vay, sarı saçlı, siyah gözlüler- den korkmalı, — Neden? — Çünkü tanıdıklardan Raci ismin- de bir arkadaşım yar. Bir gün otobüs- te kızın biri önünde bir defter düşür. müş, Rasi alıp okumuş. Kıza acımış. Bu defter sebep olmuş, tanışmışlar. Ondan sonra Raciyi görme.. Oğlan kıza tutuldu, sonra kıza para yetişti. receğim diye gırtlağına kadar borca girdi. — Deme yahu! Kızın ismini biliyor musun? — Raci söylemişti, Neydi, dur ba- kayma! Hah, hatırladım: Cemile. , Yeni neşriyat Türk Çocuğu dil Çocuklarda isçiliğize karşı bir a- | üzre gazetesini ci sayısı dün çılcmıştır. Güzel, terbiyevi yazılar ve resimlerle dolu olarak çıkan bu sayısını da tavsiye ederiz. . — dedi — Artık Kemalin Talât'in üstat diye hitap ettiği a. dam; > — Daha erken değil mi? — diye. cek oldu — — Ne erken, ne geç.. tam zaman- dır. — Biraz daha kalın canım. Ayak- ta birer konyak içeriz. Enver güldü: — Ben burada, ayakta içilen bir konyağın kaç saat gevezeliğe malol- duğunu İyi bilirim. Hayır dostum Ka- rasu.. Biz gitmeliyiz. Selânikte daha otuz altı saat kalacağım. Bundan isti- fade ederek yarm gece biraz eğlen- mek istiyorum. Bu gece deliksiz bir uyku çekmeliyim ki... — Evet. . anlıyorum. Rahat bir uy- ku almalısın ki yarın gece istediğin gibi aşık atasın.. — Tam söylediğin gibi, . Ve.. elini uzattı.: — Alliahasmarladık Venerable Haz retleri, . (1 ) — Göle güle binbaşı bey.. Fakat SİNEMASI: Piyik sesini sinema “ zı GUSTAV FROEHLICMİi (O mimi büsnü kabul ve nişanei takdire teşekkür emelile muhterem halka ve bilhassa perestişkârlarına takdim edecek ve aynı zamanda YABANCI BİR BAYRAK ALTINDA filmi gösterilecektir. Gişelerin önünde izdihama mabal vermemek üzere biletlerin evelden tedarik ed'meri mercurur. Yerlerin fiatlar: Hususi 200, ko'tek 150 - Birinci 100 ve 75 kuruştur. İM ,, A Bugün herkes 2 böyük film birden görmek üzre OPERA sinemasına koxacaktır. Vahşiler Kralı Mümessili: BORİS KARLOFF Hüriyete can feda RENE CLAİR'in en büyük fransızca sözlü filmi 2 buyük film birden OPERA”'da (2058) ŞIK SİNEMADA gösterilmekte olan Karım Beni Aldatırsa filmi büyük muvaffakıyetler kazanıyor. (2065) Bütün kuvvetinizle, bütün arzunuzla candan güleceğiniz bir şaheser İ BİR KIZA İKİ BABA Pek yakında MELEK sinemasında (2054) Bu günkü program ISTANBUL, 1200 m. : Ajans haberleri ve hava raporu. Königsvusterhauzen 1635 m. 18,35: Plâk 19,30: Konuşmalar, 20. 06: naklen: Alman Pas- kalya neşriyatı. 21,05: Hafif musiki konseri. 22,05: Milâno Operasmdan naklen: Verdinin “AİDA” operası. VİYANA 517 m. 21,05: “Tobias Wunderlich” isimli il temsil, Orter'in eserlerinden MİLÂNO - TORİNO . FLORANSA 20,10: Plâk. 22,05: “AİDA” operası (Mklâno operasından naklen). PRAG, 487 m. 18,45: Plak, 19,05: Musiki ve şarkılı almanca neşriyat. Haberler vesaire. 20: ye Mağ isimli temsil, 21,05: Karışık musiki neşriyatı, 22,05: Muh- telif haberler. 23,28: Caz fantazileri, içinizden biri olsun burada kalsaydı" Faraza Talât Bey. : Siz pekâlâ biri" ki saatinizi bana (| hasredebilirsini? — z — Hay har. O kalsın. Ben 28 ten Kemalin evine gideceğim. Siz bol bol konuşursunuz. — Orevuar . « — Orevuar .. 3 Karasu, Talât Beye zaten gizli bif işaret çakvermişti. Diğerleri çıkınc* onlarda salonu terkettiler; ayni ks” ta son derece kibar bir zevkle döşe tilmiş bir yazı odasına girdiler. Kor? su boynundaki hamaili çıkarıp bir laba soktu. Sonra bu dolaptan al kristal bir şişeden iki küçük kadeh konyak doldurarak; i — Al dostum. » dedi » Sıhhatin* — Sıhhatine! (Devamı var) (1) “Faziletlâ,, veyahut şayan deri met suretinde tercüme edilebil bir kelime. Bir Mason Locasının * fine verilen ünvan. m 1 m di

Bu sayıdan diğer sayfalar: