Tilliyet Asrm umdesi “MİLLİYET "ir. ——————— 4 NİSAN 1933 20318 24319 24310 Başmubarrir ve Müdür Yazı işleri Müdürlüğü » İdare ve Matbaa £ ABONE ÜCRETLERİ : Türkiye için Hariç için LR LR Gelen evrak geri verilmez — Müddeti geçen nüshalar 10 kuruştur. — Gazete ve matbaaya mit işler için müdüriyete mü- racaat edilir. Gazetemiz ilknların mes'üe İlyetini kabak etmez. BUGÜNKÜ HAVA Yeşilköy rasat merkezinden ve silen haber buzün hava bulutlu ve sakin olaca 3-4-1993 tarihinde hava taryiki 760 mi- Yanetre, n fazla sacaklık 9, em ex arcakr edil şiki Sahte 100 liralıklar Meselesi Şimdiye kadar ancak on tane bulunmuş... Lâkin âleme bakar. san kimsenin ağzını bıçak açmı- yor. Bu ne iş anlayamadım. Pa: dan birine bahsetsek metel gi adığma yemin, kasem eder, 100 liralık sahteler çıkınca endişe ye düşer. Görüyorum ki; birinde para olup olmadığını anlamak i- arasıra böyle müşahedeler yap sak lâzım gelecek. Vaktile İngiliz Mirası düştüğü, dolar yuvarlandığı zaman da böyle olmuştu. İçiniz. den: — Şu zavallıya bir yirmi beşlik versem de traş olsa!.. Meni w damlar: — 2000 dolarım var, satamıyo- rum... diyince gözleriniz faltaşı gi bi açılmıştı. , Bunlar ne ise.. İnsanlarm eibil- liyetini gösterenşeylerdir.Lâkin ba 31 yerlerde bu sahte para endişesi- ni çok ileri götürüyorlar. Bazı veznedarlar, büyük rakamlı bank © mot getirenlerden imza istiyor. Ta- bil iş sahipleri de bankalardan böyle imza istiyecekler.. Ve bu mü tekabil itimatsızlık mânasız bir şe > kil alacaktır.Bunun önüne geçmek lâzımdır. Bankalar elde mevcut gahte yüzlüklerle hakiki yüzlükleri bir eamekân içinde yan yana hal- ka teşhir etmeli ve artık üst tara- fında tereddüde mahal olmadığı- Bı anlatmalıdırlar.. Böyle nereden çıktığı belli olmıyan mânasız şüp- heler para tedavülüne sekte verir. Kaldı ki; Londrada bin itina ile lan ve şüphesiz taklit edilme- sin diye kimbilir ne gibi incelik- Biz m paralarımızı taklit u- muldu: adar kola; ildir. Halk, dediğim şekilde Kalin an layınca artık tereddütte kalmaz sanırım... Sinema yıldızı Küçük hanımın biri soruyor: j len neme yıldızı olmek ii . Ne tavsiye edersiniz?.” Vallahi bana SOM, Bi) bir şey tavsiye etmem. Çünkü insan sinema yıldızı olmaz, doğar. Son- ra onun yıldız olduğunu keşfeder. ler. Azan zim — Ben yıldız mı; gil mi İk be hileyle 2 ği. A kızim! Nasrettin bocağm hi. kâyesini de mi duymadın?.. Vaktile Hoca camide kürsüye çıkmış., Düşünmüş düşünmüş aklı. na bir şey gelmemiş. Demiş ki; © O— Ey cemaat! Bugün size vaız etmek istiyordum amma aklıma Milliyet'in edebi romanı: 68 İ Tanduğu halde, beş altı yüz yıldanberi İ şa gaz silâhimin kullanılması düşünülmüş İ Dundonald'm hâtıraları neşredildiği va- Son haftalarda, bu silâhlar hakkında | bazı gazetelerde bu silâhlarm değerle rinden yukarı düşünceler okudum. Makinanın ve kimyanın & doğurduğu | bu yeni öldürme vasıtalarını — kabullen- mekte ordular uzun zamanlar gevşeklik İ göstermiş olup bir çoklarının askerlik damgası büyük cihan kavgasında vurul- muştur. Meselâ makinalı tüfekler, tank- lar, denizaltılar, torpito ve tayyareler w- zak geçmişlerde bile insanların kafaların- da yaratılmışlardı. Kimya saldırışının ise yüzlerce yıllık ömrü vardır. Kavgada cn büyük rolü oynamış ve oynamakta olan barut bile bundan binlerce yıl evvel bu- kullanıldığı halde ancak yüz yıldanberi | mütekâmil bir kullanma yoluna girebil- miştir. 1850 de İngiltere, Fransa, Türkiye ve İtalya birleşik devletleri Rusyaya karşı kavga açtıklarında Lord Dundonald adın- da bir İngiliz, kendi yarattığı bir ölüm | yasıtasını kendi hükümetine şöylece tek- lif etmişti: “Benim bulduğum bir salder- İ ma usulüne kimse dayanamaz. Kronşta- dın her tabyasını dört saat içinde düşü- rürüm, Sivastopolu kolaycacık elde ede- | rim.,. Bu İngiliz o zaman gaz kavgasını kasteylemişti. “Böyle bir vasıtayı kul. | lanmak vahşice bir hareket olur.,, sözüne karşı da: “Rusyayı yenmek için döktü- ğümüz kandan daha az okan dökmekle maksada varırde”, demişti. örülü. yor, ki daha yüz yıl evvel, kalelere kar- | ve tetkik edilmiştir. 1880 yılında Lord kit bu mesele askerlik edebiyatında çal- | kandı. Bunun uyandırdığı heyecan İle- dir ki, 1899 da La Haye'de toplanan kon- ferans boğucu ve zehirleyici maddelerin kullanılması aleyhinde karar verdi. Mikrop kavgasmın, tekâmülsüz bir kullanılışına ise kavga tarihlerinde çok rastlanmıştır. Kolera, dizanteri gibi bu- laşık hastalıklara tutulmuş ordular, bu- lundukları yerleri bırakarak gerilere ve yanlara çekilmek, ölüleri oldukları yer- İerde bırakmak, düşman ordularını dahi bu bulaşık meydanlara ve sahalara çek- mek için manevralar yaparlardı. Bilhassa uzun müddet karşı koyan ve teslim olmu- yan kalelerin kapılarının ve duvarlarının diplerine bulaşık hastalıklardan ölmüşle- rin cesetleri yığılmak suretile hastalık sarılanlara da geçirilirdi. Tayyareyi kavga meydanından kaldır. mak için ileriye sürülen sebep, sivil halkı kurtarmaktır. Çünkü tayyarenin eli uzun dur, bedefi de sık kütlelerdir. Tayyare- ciler, hücum edilmesi | güç olan silâhlı » düşman kuvvetlerinden ziyade kalaba- lık şehirlere, fabrikalar yığınaklarma imli tesir arıyorlar, Tıpkı bu- saldırmak tan ise müdafsasız ticaret yemilerine hü- cum etmekten daha ziyade hoşlanıyor. Tank, zehirli gaz, mikrop ve tayya- re, bunlar umumiyetle saldırış silâhı- dır. Bunların kaldırılmasını, yasak © dilmesini istiyenler saldırışın gücünü a- zaltmağa ve müdafaanm kuvvetini ço- ğaltmağa sebep olacaklardır. Bu, kabul edilirse sanayii fakir milletleri memnun edecektir. Bu sebepten dünyaya hâkim olmak istiyen zengin milletlerin bu ya- saklığı kabul edeceklerine, şimdilik etse- ler de lüzum ve kavga zamanında riayet edeceklerine kim inanır? Çünkü, sıleışm- ca herkes bu cevabı veriyor: “Eğer böy- le tesirli bir silâh: kullanmazsam © düş man boyun iğmiyecek, kavga uzayacak, ber iki taraftan daha fazla kan döküle- cektir, Beylik lâf, ». Son günlerde bazı gazetelerimizde ka- ln harflerle basılan bir kaç yazının lü- zumsuz bir kaygı uyandırabileceğini dü- şünerek bu silâhlardan bizim korkumuz olamıyacağını kısaca söylemek isterim: TANK: Bu silâh, gerideki sivil halka karşı yöneltilecek bir silâh değildir. Sa- vaşçı ordulara karşı kullanılacaktır. Yum- ruk büyüklüğünde tek bir top güllesi bi- le bunların en güçlüsünü savaştan dışarı eder. Ordumuzda tanka karşı kullanı- bir şey gelmedi Cemaat içinde bulunan oğlu a- tılmış ve şöyle demiş — A baba! Haydi aklına söyli- yecek şey gelmedi. Lâkin kürsü- den inmek te mi gelmiyor?.. Onun gibi: Aynaya bakmak ta mi aklınıza gelmiyor, MİLLİYET SALI 4 ( Askeri bahisler İ Tank, zehirli gaz, mikrop, tayyare lacak toplarımız boldur. (Biz askerler, düşman zırhlı silâhlarından kaygı çek- miyoruz. TAYYARE ve GAZ: Eğer yarmın kavgasında bağilerimizin (1) tayyarele- ri bizim açık şehirlerimizi zehirli gazlı veya yângm çıkarıcı veya parçalı bom- balarla gelecek olurlarsa umdukları hedefleri bulamıyacaklardır. On yedi milyonluk halkımızın on beş milyonu köylerde ve kasabalarda oturu- yor. Kasabalarımızın ve (köylerimizin Yamacında açık kırlarımız, kovuklarımız mağaralarımız, ormanlarımız ve bağ bah- çelerimiz pek çoktur. Halk derhal bun. İsra göçebilir. Baği tayyareleri yüzlerce bomba atsalar iki tavukla bir topal ezek- ten başkasına zarar veremezler. İstanbul, İzmir, Ankara gibi bir kaç kalabalık şe- hirlerimiz dahi Londraya, Parise, Roma- ya, Torinoya benzemezler. , Ankaranm bağları, İstanbulun Boğaziçi seyir yer- leri çocuklarımıza, yaşlılarımıza ve icadın. İarımıza bol sığınaklar ve dağılıma yerle- ri bağışlar, Elverir ki, halk şehri bırak. mak ve dağılmak hareketlerine alıştırıl. #ın ve bunlar sık sık talim edilsin. Halk için milyonlarca maskeler, ve saireler te- darikine kalkışmağa değmez. Bu maske- lerin koruma kudretleri de şimdilik be- tirsizdir, MİKROP: Bir bulaşık hastalık, tenha. lıktan ziyade kalabalıkta o daha fazla a- | dam öldüreceğine göre, bizim bundan da Avruap memleketleri kadar ürkmemize sebep yoktur. Ancak bu gibi | bulaş hastalıklara karşı nasıl davranılacağını halkımıza iyi öğretelim. Bu da, para ile tayyaredeni, mikroptan ürkmeyiz. le silâhlardan ürkecekler, bizden ziyade, bunları icat eden, bol bol yapan, ve bi- ribirlerine karşı kullanacaklarından de layı uykuları kaçan zengin ve sansyi mil. letleridir. İşte onların bu (o korkusudur ki günün birinde Cenevrede veya başka bir yerde bu silâhlarım | kullanılmasın tahdit edildiği kararını bize gösteretek- e CİNOĞLU (1) Baği — Düşman enayi Bayramlaşmalar Trabzon lisesi mezunları cemi- yeti bütün arkadaşlarını nisanın 7 inci cuma günü saat 13 te bay- ramlaşmak üzere İnkılâp lisesine davet etmektedir. Bayramı seyahatte geçirecek talebe Darülfünun fakültelerine ve yük sek mekteplere mensup 3 talebe kafilesi bayramı geçirmek (üzere bugün Bursa, Balikesir ve İzmire hareket edeceklerdir. Roset dağıtmak isteyen çocuklara Türk Kadın Birliği kâtip umumiliğin- den; Kurban bayramın ikinci g Türk Kadın birliğinin rozet tevzi günü- dür. Fakir ve bikes kardeşlerine yardım etmek isteyen mektep talebelerinin arife gününden itibaren roet kutularını Cağal oğlu Halk Fırkası karşısındaki birlik merkezinden gelip almaları rica olunur. arar Toros gençler birliğinden: Bayramm ikinci günü saat 10 da Şehzadebaşında- ki Toros talebe yurdunda bayramlaşma ğından bütün Torosluların gel- dileriz. 5 Konya lisesinden yetişenler Bir- liğinden: Konyayı seven, Konya- da okumuş veya okutmuş arkada$- larm bayramlaşmak için bayra- mın 3 üncü cuma günü saat 10 da Halkevine gelmeleri rica olunur. —— yapılaca, melerini Galatasaray balosu Galatasaray kulübü; azalarına bir arada güzel bir gece i mek için her sene tertip etti ziyafetini bu sene bayramın birin- ci çarşamba günü akşamı Tokatlı- yan salonlarında verecektir, Bu danslı yemekte Galatasaray'lılarla dostları bulunacaklardır. ZAYİ — 691 sicil namerolu Sandalerlık ehliyetnamemi kaybettim. Yenisi alına- cağımdan hükmü yoktur. Şükrü. (1494) NİSAN 1933 Hile — Fransızçadan — O bir külhan beyi, bir dolandırıcı değildir. Şık giyinirdi. Yalnız kadına dayanamazdı. Bekâr, dul, evli, güzel ce, şirince bir kadını gözüne kestir- di mi, ne yapar, yapar, muhakkak ©- Du ele geçirmeğe çalışırdı. Doğrusu bu ya, yüzü, sözü, gözü kaşı yerinde, kesesi de dolguncaydı. Bütün bunlar muvaffak olmasına yar dım eden sebeplerdendi. Kadın avcılığında bu maharetin- den kinaye arkadaşları ona “Dalave- rect” derlerdi. Raoul'un son macerası öyle hoş tur ki.. Bundan üç dört ay evvel Blan minde bir kadma tutulmuştu. İşin en fena tarafı, Blanchein en sa- mimi arkadaşı Roland'in karısıydı. Bunun için Raoul şimdiye kadar hiç bir macerasında başma gelmemiş bir haleti ruhiyeye kapılmış, adetâ ümit- | sizliğe düşmüştü. Bu ümitsiz! Kibirli kadın, onun en hararetli noktasında kesmiş — Raoul, demişti, size yapaca- ğum en büyük iyilik bana karşı böyle | bir his beslediğinizi hocamdan sakla- maktır, Eğer Roland bunu duyarsa, alimallah kıyameti kopar. Hem ai- zinle selümi sabahı da keser, Iki arka- daş arasında benim yüzümden böyle bir dargınlık çıkmasını doğrusu iste- mem, Racul bu müsamahayı teşekkür ve minnetle karşılıyacak yerde, içinden şöyle düşündü. — Madem ki Blanche bu işi gizli meydana vurmak istemiyor. ayret Raoul! Göreyim seni.. Bu kararla da makyavelce bir po- litika takip ederek plânı hazırladı Bir gün Racul dedi ki: — Yahu, her vakit ben sizi rahat &ez eder dururum. - Ne olar fırsat düş- tüğü bir zamanda sen de rofikanla beraber benim fakirane apartımanı ma gelseniz. Raoul bu başlangıçtan sonra, Ro landı ve karısını Sair günü öğle ye meğine davet etti: Roland işlerinin çokluğundan bah sedince: — Canım, dedi, kâtibine benim te- lefon numarasını veririm, imüstacel bir mesele çıkarsa seni çağırrverir. ... Nihayet Salı günü geldi. Roland ve karısı tam saat bir de kapıyı çal- dılar. Yemek bir bekâr evinde ümit edilmiyecek kadar güzel, içkiler mü- kemmeldi. Tam kahveler içilip te, likörerden birer yudum aldıkları sırada, telefon çaldı: Raoul telefona gitti ve sonra salo- nin gelerek; Rolanda: — Seni istiyorlar, dedi. Roland'in telefonda konuşması u- zan sürmedi. Bir kaç dakika sonra tekrar yemek odasına girdiği vakit: , — Çocuklar, dedi, yazıhaneye mü Lim yekünlar davası olan — biri gelmiş, örmek istiyormuş. na dönüp ilâve etti: burada kal, akşam üs tü otomobille gelip alerım. « Blanche evvelâ itiraz etmek di. Fakat beyhude yere kocası kelendirmeği mi uz bulduğu — Pek alâ, diye cevap verdi. #5 Raoul gittikten sonra Blanche Ro- nd bir müddet süküt içinde bakıştı- rr. Roland misafirini eğlendirmek mecburiyetile birden bire şöyle bir tek lifte len — İsterseniz, apartımanı şöyle bir dolaşalım. | Size ulmumlarımı, sinema artistlerinin koleksiyonlarını göttere- yim. — Pek âlâl Blanche bu muvafakat cevabımı vermekle beraber, , biraz mütehassis görünüyordu. Salondan, yazı odasından sonra &t- | ra yatak odasma gelmişti. Tam kapı- da Raoul kadına yaklaşarak: — Biliyor musunuz, şimdi kocanız kiminle beraber? dedi. Kadın merak ve heyecanla sordu: — Kiminle? Gayet güzel bir kadınla. — Ne malüm? — Ben biliyorum. Kadın bunu duyunca hırçınlaştı, bu. na ihtimal vermek bile inişleri” e e , “© Bayıldı, ev sahibinin balların düş- tü, FELEK MAKEDONYA Aşk, Hin, * naşmanın belkemiği ve beyni olmayı kabul etmişti. Köy köy, kasaba kasa- ba, şehir şehir, karargâh karargâh dö- © laşan zebitlerin hedefi bu idi. Bunlar bir yeni devrin mübeşşirleri oluyorlardı. Artık karlı, pırnarlı Makedonya Bal- © kanlarında, istidadı o devirmek ve bir millet yaratmak için çalışanlar yalnız Makedonya İhtilâl Cemiyetinin fedaileri Politika ve Kan. Müellifi: Nizamettin Nazif aeaaemasasseaaearameaaaasila değillerdi Canlılığı, canlılığını ispata Bul. gar milletinden hiç te aşağı bir başka millet te Pınar ve kekik kokan Balkan havası genç zabitlere yaramıştı. Meri Bir muhavere daha.. Belki... > Ama günün birinde aklım başma gelir. — Kalbimi kırıyorsun Cemal. Daha fol yok yumurta yok bu kadar ihtirasa ne lüzum var. . Kolağası Cemal Bey, karşısma Bursalı — İhtiras me dedin? Fakat bu ihtiras kimde? Bende mi onda mı? Herif, başi” lerce çalıştı. Bir Pogan Recep kadar, bir mülüzim İrfan kadar taydalı olamadı. Şu binbaşı Enver Beyin nesini beğeniyor- sun Ky seversen? — iyeli bir adam.. Haysiyetini bilen bir adam ve, . ti eg — Muhakkak. . Bak bu sonuncu sıfa- tın doğrusu ya eri mi eri.. Ne derece kurnaz olduğu sözlerinden belli, — Seni bile kandırmış. Fakat beni kandıramıya- cak. Daha doğrusu © ben ikinci plânda kalmağa raz » Kürnazlı ğın ahmaklara hakikati göstermiyen bir baleye kadar muvaffak olabilir. Enver bu sinsi çalışmasile belki etrafında bir kurv- vet yaral ir, ama işte sana söy- liyorum. Bu kuvveti ben tek yumrukta dağıtacağım, Tahir Bey, muhatabına ters ters ba- karak geri çekildi; — Cemal beni korkutuyorsun. Gizli bir cemiyetin azası, daha şimdiden biri- birini yemeğe kalkışıran, bilemem yarın | en, bu bozguncu dü- Abdülhamit © için, Bu perşembe akşamı GLORKYA sinemasında Binemanın 3 büyük ve dehakâr yıldızı LAWRENCE TIBETT- GRACE MOORE ve A. MENJON tarafından temsil edilmiş müessir ve caz'p bir hareket ve mevzuda PRENSES Metro - Goldwyn - Maver filmi ilk defa gösterilecektir. STROGOF (1528) Yarın matinelerden itibaren Hi4 GEHEEEE ALKAZAR Sinemasında Çoktanbori kendisini göremediğiniz meşhur artist MASİ S-TB tarafından bir sureti fevkalâdede temsil edilmiş seslendirilmiş ve şarkılı KABİRİA zengin mizansenli ve 10.000 figüranlı muhteşcın film. Bu filmde ETNA YANAR DAĞININ İNDİFAİ Anibal ordularının alp dağlarını geçişleri, Kartaca önünde kanlı muharebeler ve Roma donanmasının yanması vesaire cazip sahneler görcecksiniz Bütün sehir halkı bu harikayi görmek isteyecektir. Ba günkü program ISTANBUL, 1200 m. 18 - 18,45: Makbule Hanım. 18,45 - 19,30; Orkestra, 19,30 - 20: Fransızca ders ilerlemiş ©- lanlara, | 20 - 20,45: Hikmet Rıza Hanım. 2045 — 21,30: Hafız Ahmet Bey, 21,30 - 22: Nimet Vahit H. 22 - 22,30: Gramofon, Ajans ve borsa haberi #aat ayarı, ANKARA, 1538 m, 1230 : Ankarapalastan. 18. : Riyaseticümhur flarmonik or- kestras. A.Holmes Fantaisie La Mon- teng noire. Louis Ganna ” Trepsichors Serrano Segndillas 18.40: Gramofon. | 1930 : Viyolensel konseri (Edip B. ta- | rafından. ) | 20.10 : Ajans haberleri ve hava raporu. VARŞOVA, 14li m. 1315: Plâk. 16.50: fonik konser. 19. konseri, 21.05: lerinden). 23: Şarkılar. musikisi, BUDAPEŞTE, 560 m. 18.05: Keman konseri, 19.05: Salon ve caz orkestralarınm konseri. 2035: “Le cbemincau” isimli Offenbah'ın ope rast, Sonra Şandor Bura Sigan takımı. VİYANA, 517 m. 20.30: Viyana operasında nakl, “Andr4 Chenier” isimli opera. — 23 Gustav Macho takımı (hafif musiki), PRAG, 487 m. 19.35: Şarkılı almanca neşriyat, 20.06: “Tanheuser” ) isimli Wag- ner'in 3 perdelik romantik operusi. ZÜRİH, 459 m. 21.55: Şarkılar. ROMA, 441 m. 21.20: Marin Theresin Borbini tara- fından İtalyan şarkıları. BÜKREŞ, 384 m. 13; Plâk. 14: Keza. 18: Hafif ve Ro- men musiki 19.15: Devamı, 21.06: Lydya Lipousln tarafından şarkılar. 21.25; Senfonik konser © (Mendelsohn, Beethoven). 22.20: Devamı | (Ferrari, Plâk, 18.05: Sen- > Haberler, - kahve ik konseri (Leh eser- 23.35: Dans Beethoven) BRESLAU, 394 m. 20.20: Hava raporu - Plâk. 2045: Ko- nuşmalar. 21.05: Bir çok o milletlerin Balladlarından. 22: Muhtelif milletlerin dans parçalarından (orkestra ile), 23; konuşmalar, 24.20: Konser; (1532) Yarın matinelerden itibaren ARTİSTİK | sinemasında Güneş ve susuzluk memleketinin esrarını aze e e e Cenup Yıldızi Fransızca sözlü ve şarkılı filminde göreceksiniz. Baş rollerde : Charles de ROCHEFORT, Kalssa ROBBA ve JEAN TOULOUT —ee Bayram münasebetile iki zengin i- lâve: FOX JURNAL'de: En son dünya havadisleri ve VENEDİK: Romantik ve sehhar gecelerile. (1525) ll TA EE SAK AM TEŞEKKÜR Biricik oğlum Hikmet merhumun €e- nazesinde bulunmak için zahmet ihtiya- rile Heybeliye kadar gelen muhtoremar kadaş beyefendilere ve telgrafla taziyet lütfunda bulunanlara samimi minnet ve teşekkürlerimi muhterem © gâzetenizle iblâğımı derin kürmetlerimle rica ede- rim efendim. (1394) PARİS PANAYIRI 13-29 Mayıs 1933 PASAPORT — Ecnebi zairler, usulü dairesinde © bir pasaport almalıdırlar, Fransanın memaliki ( ecnebiyedeki mü. messilleri sergiyi ziyaret edecek olanla- rin pasaportlarını derhal © vize etmekle mükelleftir. Paris panayırına iştirak © decek olan ecnebi bayiler için pasaport vize harcı kararı mahsusla, Fransada ve her onbeş günlük ikamet için bir altın franga tenzil edilmiştir. Hor türlü tafsi- Bit için Beyoğlu No 41 Kabristan sokak (stanbul Şambr dö Komers Fransez) cemiyetine müracaat olunur. o (1530) e . a İttihadı Milli Türk Sigorta Şirketi Harik ve hayet üzerine sigorta muamelesi icra eyleriz Sigortaları halk için müsait şeraiti havidir Merkezi idaresi Galatada Ünyon Hanında Acentası bulunmayan şehirlerde acenta aranmaktadır. Bu son cümle Cemal Beyi hiddetin en | de hürmet eden ile örkleşne Yala üst derecesine çıkarmıştı; kolağası ku- durmuş gibi haykırdı; : — Bugünden sonra sana selâm vermi- yeceğim. Beni Merkez Kumandanı Nâ- zımla bir ayarda tutmağa kalkışıyorsun. ha? Arkadaş bu hakaretin cezasını sa. den birinde cereyan etmişti, Ve bir gün sonra Cemal Bey Selânik “Posta Tel- graf” müdüriyetindeki odasında Başkâ- tip Talât Beyi ziyarete gitmişti, Talât Bey isteksiz isteksiz bir kahve ısmarla” dıktan sonra: İ — Size dariınım Cemal Bey.. - de- di - Tahir Beyi pek dilgir etmişsiniz. O mu beni? Ben mi onu? Başkâtip bu suali işitmemiş gibi söz lerine devam etti: — Aile kavgalarile uğraşacak vazi- i yette değiliz. Ben mirasa konmadan kav etneği ilim. Biliniz ki endişeleriniz manasızdır. Ben ana ba- | ba bir kardeşlerimi birbirinden ayırt etme | den seven ve hepsine karşı ayni derece- | şu kadar söyliyeyim ki, senin gibi umu” mi merkeze mensup bir arkadaşım boz” Kol Ağası, Enver adımı taşıyan ark daş hakkında Talât Beye de söz anlat- mak mümkün olamadığını anlayınca, dişlerini gıcırdatarak homurdandı: — Sen de tuzağa tutulmuşsun.. YA Tahirin beni merkez kumandanı Nâzr ma benzetmesine ne buyuruyorsun? EM verin ihtiraslarını zamanında keşfeden” ler, cemiyete düşman olanlarla bir Wi tutuluyor. Yoksa Enver de cemiyet için de bir ikinci Abdülhamit mi oldu? Talât Bey cevap vermedi. Mamafih Kol ağam Cemal Bey de sunline ceva? verilmesini istememişti. Son kelimele” ağızından çıkarken ayağa kalktı ve 8 ürmeden, posta başkâ meden «aldı başını, kaç” gitti. Geçen zaman içinde Cemal Beyin #* Defterdardaki gençlerin cemiyetine Sİ diği ve hatta Selânikteki umumi mer ze aza bile seçildiği anlaşılıyordu. B& (Devamı var)