Milliyet Asr umdesi “MİLLİYET” tir 24 AĞUSTOS 1932 Idarehane: Ankara caddesi, 100 No. Telgraf adresi: İst, Telefon Numaraları: Başmuharrir ve Müdür: 24318 Yazı işleri Müdürlüğü 24319 İdare ve Matbaa 24310 ABÖNE ÜCRETLERİ: Türkiye için o Hariç içia LK 3 aylığı 4 — 6 750 iz u Gelen evrak geri verilmez — Müddeti geçen nüshalar 10 ku- ruştur. Gazete ve matbaaya ait işler içim müdiriyete müracaat edilir. Gazetemiz ilânların mes'u- liyetini kabul etmen. BUGUNKÜ HAVA Yesilköy askeri rasat merkezin den verilen habere göre bugün hava açık olacak, rüzgâr poyraz dan esecektir. 23-8-932 tarihinde yet FELEKTEN Seyahat mektupları. Madam Montabout” nun odasında nasıl geceledim?! Vichy, 17 ağustos 932 Her milletin bir merakı var- dir a! Fransızların da ü madalya şatafat şey değil! Sokakta rast giniz 100 kişinin doksan beşi- inde kırmızı, vi, sarı; yeşil, beyaz kurdelâ vardır. Kurdelâsiz a- dam gördünüz mü, hiç tered- düt etmeden hükmediniz: Ya- bancıdır.... Bu kadar kurdelâyi gördük- ten sonra insan kendi kendine suruyor: “— Ne de çok kahraman varmış, burada?!,” MA Yemekte etrafa kulak veri- yorum.. Yalnız faciadan bah- sediliyor. 15 ağustos bayramm da Pariste otomobil kazasından 50 kişi ölmüş 100 kişi yaralan- mış... Ve bunun üzerine uzun uzadı anlatmalar... Arkadan bir İspanyol kadı- , prens de Bourbon 'u ense- nden ustura ile kıtır kıtır ke sip öldürmüş... Ve bunu anla- tan da elindeki pıçakla o esna” da dana başını kıtır kıtır kesip ağzına atıyor... Böyle heyecana | âşık millet görmedim... Dana diyince aklıma gel Burada koyun eti nadir şey!.. Yor, otelin karşısındaki kasaba sordum: — Ne çok dana kesiyorsu- nuz?, — Bizde hayvan dana iken | kesilir, büyümeye © bırakma- yız.. Milliyet" Ölüler yaşıyorlar mı? (Felsefi fantastigue roman) Yazan: HÜSEYİN RAHMİ | “e bu Talât Bey — Bu hale uğ- ramazdan evvel ruhların vücu- düne inanır mıydınız? Abdüllütif efendi — Kat'iy- yen.. Halâ bile inanmak .yorum amma, © önümüzde cil- velenen garabetlere başka tür- lü bir izah sureti o bulamıyo- ruz da... Talât Bey henüz bir ilim çerçevesine 80- kulamadı... Bununla en ziyade meşgul olan âlimler bile bı ka- ranlık sahada fen ölçüsü, akıl ışığı ile yürüyemiyorla Yine bu vadide bir (o takım münakaşalara girişildi. Lâkin sevdazedelerin izdivaçlarına ra. zı olmak ve yahut onlari biri- birinden ayırabilmek hususun. da kat'i bir karar bir ince | — E, Fransadaki © öküzler | n Edebi Romanı İspirtismacılık | da her lâkırdı olmuyor.. Bazan veremedi- | ei ireleten menfi bir hüküm e rey (Bu suali sorduğum zaman Kayserili çocuk hikâyesi aklı- ma geldi... Şimdi anlatırım.) — İtalya'dan, İsviçre'den. Bereket versin (öküz) “lâfı Fransızcada, Türkçedeki belâ gati haiz değ Gelelim Kayserili hikâyesi- ne: Kayserili olmayan birisi Kayseride gezerken — sokakta | | oynayan bir çocuk © görmüş: İ Çocuğa takılmak için sormuş: — Oğlum sen Kayserili sin — Evet amca... İ o — Sizin Kayseride ne ka- dar çok eşek var... İ — Öyledir amca ya! Lâkin | çoğu dışarıdan geli Ben kasaba Fransadaki küzleri sorarken bu hikâyeyi hatırlamamak mümkün değil- İ di. Lâkin Fransız kasap, Kay serili çocuk gibi kan | kırmızı çıkmadı... ö- ». » Evet, nihayet dün © geceyi bizim Madam O (Montabout) nun odasında geçirdim... Nasıl olur... Demeyin oldu... Dünya- | da her şey hatırıma gelir, bu gelmezdi... Yüreğinizi de oy- natmayın! Ne kadının, nede İ benim günahıma girmeye ma | hal yok!... Bakın nasıl oldu... Benim odam, kabineye ya- kın olduğu için çok gürültülü... İ Her nevi gürültü var... Uyku uyuyamıyorum... Otelin müdü- ründen başka bir oda boşalır- sa bana vermesini rica ettim... Bizim Madam © (Montabout) da dün tedavisini bitirmiş, git ti, otelci de onun odasını bi na verdi, ben de geceyi orada geçirdim... Ne telâş ediyorsu Duz?... Başka türlü olsa gaze- teye yazar mıyım, daha neler?. sai İ Sevsinler!.. Prens Dögal Hazretleri hakkında gazeteler- | de bir haber.... ! Prens 15 gün kadar un (Kan) şehrinde mutlak İ bir istirahat geçirecekmiş... Prens Hazretleri acaba nere İde yorulmuşlar ki; böyle 15 gün istirahat (o zaruretinde ka- ! İsyorlar... Anlaşılan haddi za- tında prens olmak yorucu bir şey! Her, şeyden evvel, insa | nın olmadığı gibi görünmesi za rureti muhakkak yük taşımak- tan ağır olsa gerek... “Bi Dün sokakta © giderken ar- kamdan tatlı tatlı Türkçe ko- nuşulduğunu işittim... Baktım, karı koca oldukları © anla; bir çift... Erkek | elindeki ter- mosu göstererek diyor ki: — Bu çatlak! Baksan a si- zıyor... Değiştirelim... İlerledim ve alt tarafını din- lemedim... Eğer her sızanı de- İ diştirmek lâzım gelse sesi öyle tenhalaşır ki... ELEK ÇANAKKALE İğ Şehitlerini ziyaret 15 EYLÜL GÜLCEMAL vapurile | 72 çekiniyorlardı. Bu içtimaın ertesi günü valide gizlice birleştiler. Oda kapısını örtüp dışarıdan duyul mayacaklarına emniyet getir- dikten sonra iki koltuğu diz dize yanaştırarak hanımefen- di: — Kardeş! erkeklerin yanın- İ en haklı şeylere itiraz ediveri- İ yörlar.. — Doğru lim,. Ben düşündüklerimi söy. leyeyim... Siz de aklınıza gelen- leri ortaya koyunuz. — Pek alâ olur hanımefen- i Artık ordumuzu her | söylüyorsunuz | hanımefendimiz... | Biz bize konuşalım. Ana lık yüreklerimizde alacağımız | ilhama göre gizlice hareket ede MİLLİYET, - 10 uncu Dahili siyasette vaziyet: (Sakarya) muharebesinden evvel olduğu gibi, sonra dahi, Tür kiye Büyük Millet Meclisi ha- vasında muhalefet havası esme- ğe başlamıştı. Bu hava, Sakarya zaferini unutanlar, muhalefette ileri gitmek istiyenler tarafımdan yaratılmış bir hava idi Başkumandanlık ve erkâ- nı harbiyei umumiye neden Anka rada oturuyor, bunlar neden cep heye gitmiyorlar?,, diyorlardı. Halbuki, bir kere, o © zaman, dafai Milliye mandanlık emri altında © Başku- mandalık karargâhını teşkil edi- yarlardı; bunlar, © biribirinden ayrı şeyler değildi. Başkumandanlık, kendi karar gâbmı istediği yerde tesis etmek salâhiyeti hi idi. Hiç bir memlekette, hiç bir orduda di yerini kendi tayin ve tesbit et- mek salâhiyet ve mahrum edilemezdi Bir milletin , memleketin mukadderatını, kat'i bir zaferle kurtarmak gibi en büyük mes'u liyeini bir adama © yükledikten sonra, onu artık © Lamamen ser- best ve müstakil | bırakmak, il min, aklın, mantığın tabi ve kı icabı idi.. Bundan başka “neden ruz etmiyoruz? Ve “Takip olunan askeri set nedir? Onu da bilelim.,, yorlardı... inde © bulunduğumuz © ağır şartlar altında “ya istik- İâl ya ölüm,, mücadelesine şen bir millet için, askeri siyaset, ne olabilirdi? Ancak ve © ancak kurtarıncaya — ka- dar düşmanlarin vuruşmak, onl rı behemehal vatanın © harimin- de boğmak | k taşmak suretile vam etmek olabi Niçin hâlâ taarruz ruz? Meselesine gelince: İyice hatırımdadır Daha 1921 senesi hânunuevve linin ortalarında, yani * Sakarya zaferinden tam üç ay sonra, Baş: | kumandanlık karargâhı ile Grap etmiyo- vaziyeti i. Daha o zaman Ga | zi Hazretleri; şeyden evvel taarruz icin yetiştirmeli ve hazırlamalıyız; orduyu taarruza hazırlayıp, yetiştirdikten sonra, i düşmanı imha edecek tarz da, ne zaman, nereden, ne suret- le taarruz edeceğimiz hakkındaki kararımızı veririz. İlk iş, orduyu, maddi ve ma- nevi cephelerden © taarruza tam hazırlamaktır. Bütün kuvvetleri. mizi bu hedefe tevcih etmel yiz..." buyurmuş! Görülüyor ki, Gazi ri, Sakarya meydan muharebe- sinde yendiği o düşman ordusu- mu, Yeni ve umumi bir | taarruz ile büsbütün mahvetmek kararı" Bı daha o zaman, — vermişler 'akat orduyu, imkânım elverdi, kadar tam ve eksiksiz ruza hazırlamadan evvel bu tatbikine © geçmek iste dı. Çünkü tam zafer, ancak tam hazırlıkla elde edilebilirdi.. Tam hazırlık ta, üç cephenin, in tam (manen ve madde- milletin kendi cephesi, 2 in ci; o milleti temsil edenMillet Mec lisinin cephesi, 3 üncü düşmanla harşı karşıya bulunan © ordunun sinler bizi yoran bu hâdiseler ir... İlâçları da manevi İ olmak iktiza eder,. Şüphesiz efendim. Benim bu fikrime karşı biraderim Talât Bey: Büyüye efsuna lüzum yoktur., İtirazm- lundu.. Evet dikkat etmiştim. — Aile dostu gayet keskin bir şeyh tanıyorum... Bu mü- him davayi bize ancak o muh- terem adam halledebilir.. — Ne suretle? — Oğlumla kızınızın izdi- vacı üzerinde titreyen şeamet gölgesinden — dehşetleniyorsu- — O halde bu ribirinden soğutmak | — Bu mümkün m Pek alâ İ O dediğim şeyhten bu kerameti umarım... — Öyle ise ne duruyoruz. Hemen gidip bu mübarek ada- mın ellerine sarılalım... — Şeyhin babası lahtandır. Ölümünden veliyul. Buyurunuz . <dinliyo- kaç daa çok kimselere gözük- bei. kemi Erkânı Harbiyei umumiye ile Mü | skületleri, Başku- | Başkumandanlık karar- | gühanın , ve Başkumandanın ken | taar- hazretle. | olarak | ten) hazırlığı demekti: Bunlar da, | mümkündür. sonra | JAMBA, 4 AĞUSTOS. Tel askeri bahisler | | Türkün Büyük Zaferi yıldönümü münasebetile » | cephesi idi. Muvaffakıyet için, tam zafer için, “düşmanı vatanın harimin- de boğmak,, için, bu üç cephenin ahenkli ve bi olması lâzımdı. Bundan başka muhalifler ara- sında: Ordumuzun taarruz kabi- liyetini kazanamıyacağını ileri sü renler de vardı Hattâ — “Bizim asıl düşme- nrmız Yunanlar değil, itilâf dev- letleridir. Ve bilhassa İngilizler- dir.. Yunanlılara karşı bir perde hattr bırakmalı. İrakta İngiliz. lere taarruz etme diyenler bile vardı.. $ Bumu iddia eden meclis aza ları maatteessüf asker azalardı.. Yani memleketi istiliya uğramı bir millet için, ve onun ordusu ilk hedefin en tehlikeli he- binnenaleyh evvelâ ikenin bertaraf edil mesi lâzım geldiği bilinesi lâzım gelen azalardı.. — Sonra: “Nereye gidiyoruz, bizi kim nereye götürüyor? Hiç koca bir millet karanlık hedefle re serseriyane | sürüklenir mi2, “Ordu ile, muharebe ile, inat ile bu işin içinden nasl çıktlabi lir?,, diyenler de vardı. Bütün bunlar, muhasarada bu lunan bir kalenin, duvarlarında (breş) açan, tahkim edilmiş cep- helerinde düşmana yol açan birer gülle tesirini yapıyordu. 5 * Buhranlı bir safha: Bundan başka, danlık,, kanununun her temdidin | de, hemen ayni muhalifler: Tür- lü türlü. itirazlarda bulunurlar- dı. Ezcümle 5 mayı 1922 deki| celsede muhalifler: Gazi hazret-| lerinin mecliste — bulunamaması dan istifade etmişler: Başkumandan bakkıni meclisin kikat milletten gizleniyor. | 'Bu tarzı hareketle mille- ti resil | edeceksiniz. Vazifeler şahıslarla olmaz. Şahıs © yoktur. | Millet vardır. | © — “Ordumuz haddi azami- | sine varmıştır.,, İd — “Tanrruz edip edemiye- coğimiz ahlaşılam., İ e — “Askeri masrafın o neye İ mal olduğunu” tetkike Başkı-nan .cudiyeti mani oluyor.,, aşkumandan millete e yaptırıyor, kanun anga “Her yerde Başkuman- dan var, dınma Başkumandanlık kanunu yoktur. “Askeri kanunlar Başkuman- danm vazife ve sal yin etmiştir. Bunu ilim tesbit miştir... sya muharebesin- den beri kıpırdayamadık ve kıpırdayamıyoruz.,, Cümleleri ile hülâsa edilebilen itirazları serdederek Başkumaı danlık kanununun temdidi için ek- seriyet hâsıl olmamasını temin iyet karşınmda; E Umumiye ve Mü eri ve Hey'eti kalmışlardı. Vaziyet buhranlı ve çok fena bir şekil almıştı. 3 Nihayet o büyük insan, gene imdada yetişti; o rahatsızlığına rağmen, derhal “Başkumandan. duğunu, kendi daşları kadar kendisi kalı ve saygılı olduğunun olsun kabul edilmesi lâzımzeldiğini; İ © b — Hafi celseler, “hakikati oğlu Dilâver, kızım Leman o- nu bizim avluda ayan o beyan gördüler... — inanırım, Hanimefendi- İ miz inanırım.. Biz ne inanıl- maz şeylerle karşılaştık... Ertesi sabah eye bir şey sezdirmeden Nuh- ! kuyusu yolunu ( tutturdular. | Muhteriz bakışlarla etrafı sü- İ zerek Şeyh Battal zadenin ka- pısını çaldılar. ! Fakat Dilâver bu iki anne- nin büyük bir ihtiraz ihtiyatile sokağa çıkışlarından kuşkulana rak kendini göstermeksizin a- dım adım peşlerini takip etmiş. Şeyh Battalın evine girdikleri- ni görmüştü —37— İ Büyülü çamaşırlar İli hanım Nuh kuyusunda- ki sureta ev fakat (o hakikatte gizli tekkenin kapısını çaldılar, Yine karşılarına şeyhin | tom. bul bacaklı kısa, tıknaz kayna- nası çıktı. Misafirleri © büyük bir izzetü ikrai içeri aldı. Yine öd ağacı, kurs kokulu sec- cadeli, postlu salona götürdü, V “Başkuman- | kadın kim | | milletten değil, | düşmanlarımız. İ dan gilzelemek için aktedilmekte | olduğunu; € — “Ordumuzun mükemmel olduğunu, fakat öyle denildiği gi bi haddi âzamiyi bulmadığını 'Behemehal taarruz ede- | İ ceğimizi, düşmanı vatandan behe mehal kovacağımızı, bunda asla tereddüde yer olmadığını © — Askerin masrafınm neye mal olduğunun tetkikine başku- mandanın asla mâni olmadığını; ancak başkumandanm, ordunun mevcudunu, para mevcudile mü- nasip bulundurulması nazariye- içinde bulunduğumuz fevka- lâde ın asla kabul edeme. | yeceğini; para olsun olmasın, or- İ dunun behemahal takviye ve ida- mesi zaruri bulunduğunu; — “İhtiyaç, tehlike ve ordu- nun ihtiyacı, millete engarye yap torılmasını istilzam © ederse bunu yapmakta tereddüt etmemek mu- vaffakıyet için, kurtuluş için yegâ | | ne çare oldu: 8 — Başkumandanlık, teşkilâtı esasiye kanunu mucibince, mecli- sin mânevi şahsiyetinde münde- miç olduğu için, meclis heri | bir zatı başkumandan seç söyleyince, meclisin bu Sidem (kanun) dan başka bir şey olama yacağını İlmin tesbit ettiği şey ise, am-| cak başkumandan: olacak zatta | bulunması lâzım gelen vasıflar ve | meziysilerden ibaret. bulunduğu buyurduktan sonra: “Milli maksadın temini için, ye- gâne çarenin muharebe ve muha- rebede muvaffakıyet olduğunu” “bunun için de bütün kudret ve bütün kuvvet tanıtmak mecburiyetinde olduğu- muzu, ve ancak ondan sonra mil- | leti insan gibi yaşatmak mümkün | olacağmı, kendilerine has sehhar adelerile beyan buyur- | muşlar, bu suretle, o cephede açı- lan bu, büyük ve yeni gediği de yet seri ve mahir bir surette ka- pamışlar ve kuvvetlendirmişler ve başkumandı hakkımdaki kanunu temdit ettirmislerdi.. Bu hâdiseden © üç ay sonra 20 temmuz 1922 de başkumandanlık | kanununun müddeti yeniden tem dit edilecekti. Bu münasebetle Gazi Hazretle ri milletin kürsüsüne çıktı ve de di ki: l “Artık ordumuzun maddi ve ânevi kuvveti fevkalâde hiç bir | aç hissettirmeksizin | milli emellerimizi emniyetle isti İ lerin devamma lüzum kalmamış- aşkumandanlık makamı, olsa olsn milli misakın ruhu aslisi | ne tamamen uygun kat'i bir neti- | sıl olacağımız güne kadar | neticeye emniyetle vâsıl olacağımıza şüphe yoktur,, O gün kıymetli İzmirimiz, gü: | zel Bursamız, İstanbulumuz, Trak | yamız, anavatana iltihak etmiş 0- lacaktır” (O mesut günün bülü- Tünde, milletle beraber en | büyük sandetleri idrakle müger- ref olacağız.” “Benim başkaca, ikinci bir sa, detim olacaktır ki, o da mukaddes İ davamıza başladığımız gün bulun İ duğum mevkie rücu #debilmekli- İ ğin imlânsder.” İ “Sinei millet, | olmak kadar Tık var mad “Hakikatler vâkıf olan, kalp ve vicdanında mânevi ve mukad- des haklardan başka zevk taşıma yan insanlar için, ne kadar yük- sek olursa olsun, maddi makamın kıymeti yoktur. i Hazretlerinin bu sehbar veciz beyanı üzerine, meclis o günden itibaren başlumandanlı â müddet kendilerine tevdi etmişti. İşte Sakaryadan, büyük taarru za kada, yaset sahasm- da cereyan m hâdiselerin kısa- İ ca hülâsası da budur. serbest bir fert yada bahtiyar: | — Şeyh hazretlerini görmek | istiyoruz. | — Efendim mürakabede- dir. Biraz bekliyeceksiniz. Şim (di yanina gidemeyiz. arlarında velâyetini tak viye için şeyh misafirlerini bir İ buçuk saat kadar beklettikten | sonra nihayet o meşe kırması boyu ile arzı endam etti. Yüzü asık, bakışları keskin, tavrr ce- Hill idi. | Hanımlar bu huşunetin kar- | şisında o mahcup ve biraz kor- kak bir vazı da kaldılar, Şeyh onları biraz dikkatle ve sonradan tanıyabilmiş gibi yavaş yavaş bir mülâyemet ala rak: — Affedersiniz. Teşrifiniz- den evvel ağirli; kü hacetiniz mühim ve müşkül. İdür. Ötekiler beni çok sıktı- İlar,.. Hanımefendi — Demek ge- İleceğimiz size malâm oldu... Şeyh — Evet... Hanımefendi — Çocukları. | mız hakkında. Kurnaz şeyh iki kadının yüz mız bastı. Çün | di i lerini büyük bir dikkatle süz- dükten sonri Kedi ve fare mandıraları Raci odadan içeriye bir yıldı rım gibi girdi. Hepimiz çalışı- yorduk, Başlarımızı kâğıtları- mızdan kaldırarak hayretle ona | baktık. Allah Allah Racide bu- | gün bir fevkalâdelik var. Bu ne neş'e yahu!. Raci, şapkasını fırlattı. Ge- niş pozlarla ilerledi ve bir mi | yoner gibi sandalyelerden biri- ne çöktü. — Bu ne? dedik. — Çocuklar! dedi. Bende bir fevkalâdelik görüyor musunuz? Görmemek mümkün mü? Her gün bir uyuz kedi gibi oda dan içeri giren ve bir cigara ko parabilmek için bin türlü dala. verenin belini büken bu bedbaht bugün bir banger tavru edasile karşımıza çıkagelirse hayret €- dilmez mi? — Ne oldu yahu! Bu ne hal? | dedik. Çocuklar dedi. Bende mut laka bir fevkalâdelik görüyorsu nuz değil mi? Ben eminim. — Traşı kes. Anlat bakalım, bu esrarengiz sebep nedir? Raci ayağa kalktı, kollarını havaya kaldırdı ve haykırdı. — Çocuklar! dedi. Zengin ol dum. — Yok canım. — Vallahi, Herkes rahatça ketlerini çıkardı ve herhangi bir savlet imkânını endişe da- hi etmeyerek birer cıgara yak- tık, O coşkun! — Dinleyin be dostlar, Ne di yorum size “zengin oldum” ar- tık ben mandra sahibi bir ada. mum, Evet bunda hiç şaşacak | şey yok. Ben abdi hakir Raci pür taksir bugün en aşağı ya- rim milyonluk bir adamım. Piyango değil. Define değil, Bu sadece cinnet olabilir. Sabrımızı suiistimal etme- mek şartile şu hikâyeyi anlat- masına müsaade ettik, Onun ağzından dinlemek için bahsi aynen buraya kaydediyorum Ne bir kelime eksikti, kelime fazla. Hükmünüzü siz J artık istediğiniz şekilde verebi lirsiniz, Sözü Raciye bırakıyo- yum: — Gerçi bugün on param yok amma bir sene sonra yarım milyon, iki sene sonra beş mil. yon, beş sene sonra bir milyar . Tasavvurumdan bahsede . Fakat bu tasavvur öyle malâyutak değil. Yutaktır, Şimdi bizim evde on bir ta- Harik Hayat K cıgara pa- | Miras değil. | Ne bir | ne kedi var. İşte bu on bir a | beni zengin etmeğe ki r yor. Biri erkek onu Bld ol bu kediler benim servetimin il sermayesidirler, İ © Malüm ya kediler mart kabak yavruları olarak senef iki defa doğururlar, Ve her ğuruşta vasati üçer tane doğ duklarını hesap etsek bir 8 son yetmiş kedi ikinci sene 24 üçüncü sene 960 aşağı yuka: bin kedi demek, Yani sizin ai layacağınız bir kedi mandrast/ | Ve böylece beş sene sonra b kaç bin kedi demektir. Kedi d risinden eldiven yapıldığını bi lirsiniz. Şimdi bu kedilerin d rileri yüzülerek eldiven ticaret) yapacağımı da herhalde anlâ' mışsınızdır. Fakat bu işin pari sız olasi acağı âşikâr deği mi? Mucibi endişe değil mi? Hal Kedi mandramizın karşısı) na bir de fare mandrası kur maktır, Fareler senede iki de! fa her defasında asgari beşet i yavrudan senede şu kadar. (İt ce hesaplarla izah etti). Velbar sıl görülüyor ki kedileri beslesi mek üzere fareler belâğan ma“ belâğ kâfi geliyor. Şimdi fare“ leri beslemeğe gelince onlar da | derileri yüzülen kedilerin naş- larile tegaddi edecekler, Şu hal de fareler kedileri, kediler fare- leri yemekl ve daima üremekle bir devri daim olacaktırMandr# lar hiç boş kalmayacak ve beş sene sonra bir milyar servetin sahibi olacağım, r.. Herhalde hükmünüzü ver mekte gecikmediniz sanırım. İ ZAYI — Emniyet sandığını (8029) | Nozra ile22-2-1928de ileraz etmiş ol: duğum 500 lirayi 22-2-1930 da tecdit etmiş isem de elimdeki bonoları za İ yi etmiş olduğundan bir hükmü ol- madığını ve sandık £ İdaresince yeni İ memnun edileceğini ilân ederim. Kapu Ağası mahallesinde 6 Nolu evde mukim Nuriye. a memurluğundan: karar verilen Yedin İ Paraya çevrilmesine İstinyede Patis efendi tahti isticarin İ dali taş ocağında takriben 800 ton küreç ile 35 metro taşın 2 ci aritır ması 26-8-32 günü saat 12 den 1 v0 kadar taşocakların da bulunacak me muruna müracaat olunması ilân olu nur, ve aza Otomobil Sirgortalarınız Galatada Ünyon hanında | ÜNYON SİGORTASINA yaptırınız. Türkiyede bilâfasıla icrayi muamele etmekte olan ÜNYON kumpanyasına bir kere uğramadan sigorta yaptır. mayınız. Telefon: Beyoğlu 4886, Dedi. Bu keş hayretile iki hanım biribirine bakışırlar ken Battal Zade devam et! — Sizin oğlunuz — (Rasiha hanımı işaretle) bu hanımın da bir kızı var, Sevişiyorlar. Hanımefendi — Sevi lar amma biz bu izdivacı mes'- ut görmüyoruz. Bu iki çocuğu biribirinden (soğutmak | için himmetinizden istianeye gel- dik.. Püfçülerin, büyücülerin işlet tikleri aşk madeninde müsbet menfi iki suret vardır. İki ru- hu ateşlendirmek veya biribirin den tebrit etmek... Şeyh gözlerini o muammalı boşluklarda dolaştı- bir sesle cevap ver- | Biraz sükütu müteakip ve etti: Maahaza çalışacağım... Şeyh ağzından çıkan her sö zün tesirini kadınların yüzle. rinden seçmeye çalışarak: — Bu izdiyacı niçin mes'ut görmüyorsunuz? Hanımefendi — Bu #ize malüm değil mi? cihet — Nasıl deği Henüz za- yiçelerine bakmadım amma bu çocuklar bağlı... Hele kız di- ğer bir kimseye mev'ut. Hanımefendi. telâşla sor- du: — Kime? O ana kadar ağız öçmayan Rasiha hanım hemen söze atı- laral — Şeyh hazretleri istirham İ ederim. İfşada bundan ileri yarmayınız... Kız anası bu safdil ricasile şey hi suale münasip bir (o cevap bulmak müşkülünden kurtar- mış oldu. Şeyh, kâhinane bir — tavır- — Merak etmeyiniz. Biz İ söyleneceği söylenmiyecekten ayırmayı rik Seyh, biribirinden soğutula icak sevdahların yıl, ve saatile velâdet | tahkik ve kaydettikten sonra: — Çocukların yıldızlarına bakayım. Anlaşılacak havassa biribirinden girişirim. göre yüreklerini ayırmak efsununa Merak etmeyiniz... ( Devamı var )”