Karagözün iptida, ne zaman başlamış olursa olsun, bugüne yaşamasını temin eden "* bundan böyle de yaşamasını in edecek olan hayatiyeti ar. Ve bu hayatiyet Karagöze yle bir kıymet verir ki o fani e vücut olmaktan çıkar ve be Ja na mazhar olur. Zira ettiği - hayatiyet Türk Milletinin hayatiyetidir. Bu ha i K Mi özün şahsiyetini bat edebiliriz. 8, Bizans müneviyetile asla il, pnamış, hele soysuz sopsuz İş karışmamış muhlis Türktür, Karagözde Türk milletinin Mik tabakasına hâs bir mâne- Vivetin Hor türlü tecelliyatı gö ir. O Türkün bütün nakise e faziletler ini yüklenmiş bir ör ir, gibi saf ve iği herkese ruhunun her in kapısı gi İösesini Bütün düşüncele “İŞ Pütün dertleri alenidir. Evin- 6 olan biteni sokakta gelen ge #3 herkes bilir. Hep ie # m, hiç olmazsa kendine ahali Gür çok amasıla mahat ". Sabahtan akşama kadar kar Hsina çıkanlara meram anlat- gokla meşgul ve yorgundur. inde karısından azar işitmek *okakta da tanıdıklarile döğüş- esk masibidir, Her oyunda bin lü entrika döner. O zengin © e". öteki bahtiyar, Karagöz i- e daima açıkta kalır. Bir deli ss getir, cemiyeti dağıtır, herkes acar. Yalnız göz onun “ne düşer ve bütün kaçanların #sabını öder. Zira o her Türk bi cömert ve desisesizdir. Ve Mhunda Türklüğü için, bitmez »ö&enmez bir gurur vardır. Ve die bu gururu sayesindedir ki, |p'ma ulvi hislerin müdafii ka- İ,* ve gülünç bir vaziyete düş “sil eder. essül etmiş, sun'ileşmiş im- anların nümunesidir. Onun i fis konuştuğu lisanı Karagöz O başka harslar di "türlü anlayamaz. Haciyvat şİ: tavurlarına rağmen eve ve gülünç bir adamdır. pa söz söylemekten tom- iç aklı cümleler yapmaktan baş > şeye yi adığını bilir. * »gözün amel sade ruhu 'u ivicaçlı benliğini çekemez. Her ikisi de o kadar kat'i ve irer şahsiyettir ra baktıkça kendini düşün- kı, alamaz. Ve bu suretle yeröz in hayatiyet bütün tu, etile meydana çıkınca 0- ayy hakiki kıymeti de anlaşıl- * olur, ŞE Gene dünkü yazımızdaki gi- i 401 neşriyatı bu cepheden de gözden geçirelim. şefik Ahmet Beyefendi Va- pisi yazısında “Karagöz ba- Yukarıda, duygusu ve düşün- i hür öz Türkü temsil eder. *iyvad da eski Osm. i yenin garip münevverini.” di- tk müdafaa ettiğim noktayi “dik etmiş oluyorlar. Ma damyalı Halil Beyefendi- tur, i yg Eaver Behnan Beyefendiye ilce o, dün de kaydettiğim bapta bir kanaati yok- NR bize Karagözü yaşamış ingbangi bir insan seviyesine wirmeğe çalışıyor. Halbuki ay İ Yazıda şu cümle var: N “Türk halkının milli vicda: Müda tam altı asır yer tutan bu Yezarın elbette bir mânası var *. Halkın hâfızası hiç bir za- hurafe saklamaz.” İha Gayet doğru. Karagöz Türk | İkınm milli vicdanında yer tu e Çünkü ill vicda 4 değil, milletin de remzi bir li mahiyetindedir. Bu e Behnan Beyefendi, belki İl, veyerek, bizi tekit etmiş 0- Fakat cümlenin alt tarafında gibi milli vicdanda altı bir ver tuttuğunu ilâve “ KARAGÖZ ,ÜN | nesi yok, nesi var? ediyorlar. Bunu nasıl kestirmek kabil olur? Bilhı sonuna doğru ha; Çinlilere intikal ettiğini söyle- yerek güzel bir kelime oyunu yapan Behnan Beyefendi için bu altı asır bana biraz fazla kı- örünüyor. aragözüm , tekrar edelim; mezarının değil, kendisinin ha- kiki bir mânası var. Kaç asır o- lursa olsun. Halkın hâfızası hurafe sak- lamaz fikrine gelince bunda da Behnan Beyefendi bizi, kendi noktai nazarları hilâfma, tekit etmiş oluyorlar. Karagözün bekası hurafe ol- madığma delil teşkil edece!: ise hurafe nev'inden söz emeli ve ona haki vermeli, Yani tim meydana çıkar- malı. Müderris İsmail Hakkı Beye fendinin dedi “Karagöz maşeri bir mevcut gibi zaman- la teessüs etmiştir. İfade ettiği mâna Türk zihniyetinin kevni vak'alar karşısında aksülâmeli- dir. Bunlar bazan bedii, bazan ahlâki; bazan lisani aksülâmel- ecelli ederler. İsa, Şeks bunların ne şöbretlerinden, ne de kudretlerinden bir şey eksilt mez.” Esasen bütün milletlerin an” anesinde hakiki hüviyetleri meç bul böyle eşhas vardır. Her biri mensup olduğu milletin en ba- riz hususiyetlerini taşır. Buna rağmen aralarında sıkı bir mü- şabehet te vi ipi Onun Karagözü yaşa- mış bir bi göstermek, yani onun etrafında bir hurafe Stratosphöre denilen hava tabakası bir kere daha mağlüp edildi ve gayet intizam, sıhhat ve hayranlığı mucip olan bir ce | saretle mağlüp edildi. Bu teşeb İ büste asıl hayreti mucip olan metini arttırır. m gerek ta e hakikat meydana çıkmış olur. | ran ve hiç bir şeyi talie birakma Selim Nüzhet | yan zekâdir. Gayri kabili nüfuz addedilen esrarengiz bir mınta kaya daha insanlar ellerini u- zattılar. Bu âleme ait uzaktan bi ri veya tahmin ettikleri uydurmak onu küçültür. Halbu ki ona hakiki hüviyetini vermek yani onun me mükemmel bir remz olduğunu meydana çı- karmak onun kaderini ve kıy- Milliyet bu sütunda iş ve aği i şeyleri gözlerile gördüler, El istiyenlere tavassut ediyor. İş | çile tuttular. İnsanların tabi ve işçi istiyenler bir mektup: | karşı bir çok galebeleri olmuş- iy tur, fakat bunun kadar parlağı > z olmamıştır. Çünkü profesör İş arayanlar Piccard'ın ikinci defe 16000 e e metreye çıkışı, a iâde seya Mİ iye ende No 27 Eren | bat olmaktan ziyade, beşeriye- rumlu İsmail oğlu Yusuf ef. ame- | ti bambaşka, yepyeni yolla, il - | çacak bir kapının önüne gel | miş bulunuyoz. Bunlardan birin | , | cisi kozmik şuaatın tatbikat sa N.I rümuzuna müracaatları. | hasıma girmesi, ikincisi en kısa ii ee Peki eğme > gi hagi zamanda insanlara uzun mesa- li il ilen bir 3 : 2 Sene hint b b likleri Mak imkânını bahşet- 490 — N. B. Bahçe Kapı Sadi- 5 kiye han No 17 Armür makiilie a Piccard hayatını rında fevkalâde, ihtisasi olan ve | tehlikeye koyarak bu sırra er- bütün ipekli kumaşları imala ve | mek için iki defa Stratosphöre'e yeniden fabrikayı kurmağa | çıktı. Böyle bir teşebbüste meç muktedir bir usta iş aramaktadır. | bulün içine girmek ne demek Her türlü teminat verebilir. tir, düşünmeğe değer. İnsan ne 481 — Balat Tanburacı sokak | kadar hazırlıklı ve tedbirli de No 16 Nihat Sait Bey, orta mek” | olsa, meçhul öyle bir düşman- tep mezunu. Memuriyet arayor. | dır ki, akla gelmeyen bir nokta 30 lira maaş isteyor. Taşraya &İ- | yı öne sürer ve kendisile müca pie © İ deleye kalkanları behemehal bra rem leme . İmağlüp eder. Fakat Stratos- ter - i m “© phöre denilen bu meçhul iki de mk ği ee | etme de kene mikeicle ye çıkan adamı mağlüp edeme di. Fakat bunu Pr. Piccard sağ lususi Fransızça ders- ' salim indikten sonra söyleyo. li ve tecrübeli | uz. Balon uçmağa hazırlandığı imesi tali ve idadi | zaman, orada hazır bulunanla- kız mektepleri talebelerine Fran- le ere sızca dersleri vermek arzusunda» ia dır, Milliyet iş bürosuna M. rümu olarak zu ile müracaat etmeleri. bir 494 — Galata Azap kapı kap- tan paşa çıplağı sokak No 1 Jak di Sem ortaya atan adam, bilhas, kaç çocuk babası olduğu o da heyecandan kendisini İn mamıştı, balon yerden kalkma- ğa başlarken, profesör başını balona merbut kürrenin daracık deliğinden çıkarmış: — Allaha ısmarladık Mari, 495 — Milliyet iş bürosunda M. A. rümuzile müracaat, 20 yaşın» ir Tü ii e üstü da bir Müepe cüz'i bir maaşla | Allaha ısmarladık çocuklar! di iş aramaktadrı. Taşraya gider. ye bağırmıştır. Biraz sonra, da İ ha henüz şafak atarken, balon İ yavaş yavaş yükselmeğe başla» dı. Geçen sene ayni balon pek hızlı çıkmıştı. Fakat bü sene ZAYİ KÖPEK Kartuluşta Kokoroz sokak No. 13 te siyah kırmızı ve Max ismin- de bir av köpeği gaip olmuştur. balonun mürrkün olduğu ka- a a e | Ri çıkmasını arzu etmiş dğetine çök şızmmun edileceği b jve re hazırlık yapılmış- tı. Filhakika balon, bütün aza- In olunur. a Bursa sokak No, 33 | met ve haşmetile yavaş yavaş Beyoğlu Apartıman, Matteo, Yukarda solda: Sabah karanlığında balon şişirilirken, sağda balonun sepeti takı- lırken, aşağıda nevale balona konurken, sağda uçuştan evvel küre tarlılıyor rün başı delikte görünüyor. Bir kaç dakika sonra profesörün başı delikten içeriye çekildi, Bü tün gözler gittikçe küçülmeğe başlayan balondan bir türlü ay- rılmiyor. En nihayat balön kü- | p, çük bir nokta haline sonra kayboluyor. Ta rını öğrenmeğe çıkan bu iki or ve sir- havalandığı, aşağıda X işareti indiği yer dam, acaba hangi maceraya doğ ru gidiyorlar? Saat 9,25 te Pr. Piccard yer yüzünün sakinleri. ne telsizle ilk haberini bildirdi. Saat 10,15 te ikinci telsiz: O zaman balonun İtalyada rano istikametine doğru gittiği öğrenildi. Artık fasılalarla tel- sizler geliyor. İntizar ve endişe Son günlerde bu havai sefe- rin umumi karargâhı haline gir miş olan Zuhich'te azimbir kalabalık derin bir endişeye ka- A DEN Profesör ve ailesi Dünya hâdiseleri Profesör Piccard 16,500 metre irtifaa nasıl çıktı ve nasıl indi? Bu irtifada derecei hararet tahtessıfır 36 ya düşmüştü ve ortalık karanlıktı | dörtte endişe gittikçe arttı, Pr. Piccard neden kendisinden ha- ber vermiyor? Sağdan soldan | telefon haberleri, balonun şura dan veya buradan görüldüğünü haber veriyor. Nihayet haber Piccard İtalyada Görde gö- ivarında Desenzano köyü- inünde yere inmiştir. Bi lü -! den bu meçhul köy cihanşü- İmul bir şöhret alıyor. Herkes | profesörün sağ salim indiğini İ duyunca geniş bir inşirah duyu yor. İtalyan toprağında j. varında tabii şerait dahilinde iyor, Balonun İtalyan ıma inmesi bütün İtalya- vabitte ayağa kaldırıyor. Hava nezareti derhal emirlerini veriyor. Tayyareler yola çıkı- yor. Mahalli makamat hareke- te geçiyor. Profesör de İtalyan hava postalarına vaziyeti daima telsizle bildirdiği için, ona göre tertibat alınıyordu. Balon Adı- ğe havalisinden 600 metre irti- fada ve saatte 40 kilometre sür atle geçmiştir. Maalesef balonlarda yere in İ mek için manevra kabiliyeti çok noksandır. Bu sebepten yol ke- narında bir tarlaya inmek | isteyen Profesör Piccard buna muvaffak olamamış ve balonun küresi bir taraftaki bir tümseğe | çarpmıştır. Sademe ehemmiyet siz geçmiş olmakla beraber, | kürenin dahilindeki * gayet nâ- zik âletler bozulmuştur. Balon daha birkaç yüz metre irtifada iken, berüz tümamen boşanma muş clan balonun, rüzgârın sev toprağ İ çıkışımız geçen senekinden İda yukarıya! Yol memesi için, hemen faşist nefer leri otokarlarla harekete geçiril emiş bulunuyordu. Balonun kü- resi yere iner inmez kuvvetli el ler hemen iplere asıldılar ve ba lonu rüzgârın keyfine tâbi bı- rakmadılar. Madeni kürenin hemen açılan deliğinden profe- sörün başı göründü ve Piccard, gülümseyerek, ilk önce toprağı Cosyn çıktı. İki âlimi orada bu lumanlar alkışlarla karşıladılar miş olan tayyareler de Garde gölüne inmişlerdi. İki âlim ma halli mülki ve askeri rüesa ile temas eltikten sonra, Pr. Pic- va gazetecilere şunları söyle iz — Saat beşte Zurichten ha- reket ettik. Üç saat sonra 16500 metreye varmıştık. O kadar müthiş bir soğuk vardı ki, me- saimizi oldukça haleldar ediyor du. Termometre tahtessıfır 36 dereceyi gösteriyordu. Gökyü- zü şayanıhayret derecede karan lıktı. Bu şerait dahilinde elimiz deki haritaların faydası da yok tu. En yüksek dağlar bile bize bir uçuruma yuvarlanmış ni veriyordu. Yalnız güneşin göllerin üzerindeki aksi, bize mevkiimizi kısmen tayin edebi- ir fikir veriyordu. Maa- seyahatimiz nor- mal bir tarzda devam ediyordu. Biz tetkikatımızla meşgul iken, balon Saint Moritz tepelerini geçiyordu. Bu suretle yavaş ya İ vaş İtalyaya doğru uçuyorduk Öğleye doğru gene çok yukarı- larda, Alpların üzerinde idik. Ancak Garde gölü civarına var dığımız zaman inmeğe karar verdik. Yoksa denize doğru gi- tifaında idik, Fenni tetkikatınız hakkın da bir şeyler söyler misiniz? — Şimdilik bir şey söyleye cek vaziyette değilim. Yalnız şunu söyleyebilirim ki bütün etlerimiz mükemmelen vazife & görmüşlerdir. Bu defaki ha çok uzun sürdü ki, matlüp İ ta bu idi. Zamandan istifade et | | tiğimiz için daha faydalı bir şe- ! kilde çalışmağa muvaffak ol- duk. O kadar istifade ettik ki, uavinim Cosyns âletlerin üze inden başını kaldıracak vakit | bulamadı. fade etmiştik. Çünkü bizim bu #uudumuz öyle zannedildiği ka dar basit değildir. Bir balon a- lır, içine gaz koyarsınız, Altına da kabineyi bağla iş öyle değil. Düşünülecek ve İ evvelden halledilecek o kadar nâzik meseleler vardı ki... Tec- rübenin asıl en mühim ciheti bunlardı. e Höceremizin biricik penceresinden muhteşem mwen- zaralar seyrettik. Ben eskiden beri İsviçre üzerinde ya balon- la ya tayyare ile uçmak ister- dim. Bu arzum yerine geldi. Bundan çok memnunum. Her dağı ve her gölü yukarıdan sey retmek istiyordum. Bu suretle stikametimizi de daha iyi tayin ediyorduk. Geçen tecrübemde Bunu yapamamıştım, — Ne kadar irtifaa çıktınız? — On alı bin beş yüz metre! — Demek ki evvelki rekoru- ruzu kırdınız. — Evet , meselenin ehemmi yeti burada değil... Ben sporcu luk yapmak için havalanma- dım, Fenni tetkikat için,. Tecrü belerimizin neticesinden mem- nunum. Profesör Piccard M.Musso- liniye teşekkür etli ROMA,22(A.A.) — M. Mussolini, profesör Piccarddan bir telgrafname almıştır. Profesör bu telgrafnamesin de gördüğü hararetli hüsnü ka bulden ve memurin tarafından gösterilmiş olan muavenetten dolayı teşekkür etmektedir. Profesör Piccard,şair Dan- nunzio'yu ziyaret etti VENEDİK, 22(A.A.) — Profesör Piccard, misafiri bu- lunduğu Ceneral Balbo'ya veda etmiş ve şair d'Annunzio'yu zi- yaret eylemiştir. Mumaileyh, hasta olduğun- dan ilizar eylemiş ve Profesör Piccard, büyük şairin hususi dostları tarafından kabul olun- | İ yükselmeğe başladı. Profesö- | pılmışlar, bekliyorlar. Saat on | kile yeni kazalara meydan ver- | muştu atladı. Arkasından da muavini | Balonu yukarıda iken takip et- | decektik. Bu sıra 3400 metre ir | Halk Kaynağı Gazetelerimizin güzellik mü sabakası haberleri ile meşgul olmakta pek ifrata vardıkları söylenebilir. Fakat bütün arka- İ daşlarımızın bize vereceği bir İ cevap vardır: Halkım alâkası! Eğer Türkiye halkının bütün | alâkalarını gazetlerimizin sayı- falarında görmek usulünü tu- İ tarsak, en başta Marlene Diet- İ rich'ın mayosu, Greta Garbo- hun pijaması, Duğlas Ferbanks ın Paris'te oturduğu ev veya Komik Şarlo'nun bulunduğu İ plâj gibi büyük milli vakaları hatırlamak lâzım gelir, Meşhur sinema köpeğinin ölümü, tâ vi layet gazetelerinin ilk sayıfala- rına kadar geçti. Acabu'bu gibi alâkaları biz mi iycat ediyoruz, yoksa bizi halk mı zorlamaktadır? Bura- sını anlamak kolay olmuıyacak- tır? Haydi hepsini hakiyki eğ- İlenceler farzedelim © ve halkı eğlendirmek değil gazetelerin, İrejimin bile başlıca | işlerinden | olduğunu iddia edelim, Haya Jia eğlencenin yeri, bütün ve geceyi kaplıyacak kadar ge- İmiş ve mühim olduğuna nasıl | kani olabiliriz? Halkın kanaati böyle bile olsa, onu | değiştire. cek olan en kuvvetli: vasıtalar- İ dan biri, gazetedir. | © NeCümhuriyet gazetesine, ne diğer gazetelere Keriman Hanımdan dolayı veya Keri- İ man Hanıma O muvaffakiyetin. den dolayı tariz ettiğimizi zan- netmeyiniz. Fakat acaba Tür- kiye'nin milli davaları arasında, istesin istemesin, beğensin be- İ genmesin Türkiye halımı alâ- İ kadar etmemiz veya Türkiye İ halkının coşkunluk ve heyeca- İnme üstüne teksif etmemiz lâ. zım gelen en mühim dava, ü- İ güncü, dördüncü ve beşinci sa- İ yıfa eğlenceleri midir? Dünya krizinin ıstıraplarını başka memleketler kadar çek- | memekte olduğumuzu haklı İlarak söylüyoruz. Ancak eğer İ bir yabancı gazetelerimize ba kıpta türk milletinin keyfinden başka düşüncesi olmadığına hükmetse hakiykati anlamış o- i lacak mıdır? Halkımızı Mary Picford'un gardırobundan, Greta Garbo' nun valizleri arasından çıkarıp ona biraz kendi kâinatını gös | tersek, onu, biraz daha eğlence- siz fakat kendisi için tam haya- ti davalarla meşgul olmağa ve alâkalanmağa sevketsek daha eyi olacak gibi geliyor. Falih RIFKI Polonya hüküme- tinin başşehbenderliği Polonyanın Türkiye bon: deri ve sefaretin. emi olup vazifelerini 3 buçuk sene zarfın | da ifa eden M. Valerien Lopatta Varşovada hariciye nezareti nezdin- | de Nezaret Müşaviri ve memalikki ec nebiyede bulunan Polonya konsola. tolarının müfettişlik reisi sifatile ta- yin edildiğinden yakında İstanbul. dan mufarakat edecektir. | Bugünkü program İSTANBUL — (1209 m.) 18 gramofon, 19,5 i iştirakile 20,5 gramofon, 21 ikinci kısım alaturka konser, Kemal Ni- i Bey ile arkadaşları tarafın. dan 22 orkestra. BÜKREŞ —— (394 m.) 20 rad. yo orkestrası, 20,30 © konferans, 20,45 şark, 21,15 orkestra, BELGRAT — (429 m.) 21 ses konseri, Samson operasından par- galar, 23 Çigan orkestrası. ROMA — (441 m.) 21,45 Lo doletta operası. PRAG — (488 m) 20 asker bunda, 22 R. J. konseri: VİYANA — (517 m.) 21 eski yeni Viyana © operetleri, 23,15 dans havaları. PEŞTE — (550 m.) 20,15 Ma car balik şarkıları, 21,50 operanm orkestrası. ” İ VARŞOVA — (isli m) 21 halk konseri, | BERLİN — (1635 m.) 21 or- “atra, 22,15 Stürgarttan naklen ı Aleka opereti, ; a