Milliyet Asrın umdesi “MİLLİYET” tir 2 ŞUBAT 1932 İdarehane: Ankara esddesi, 100 No, Telgraf adresi: İst, Milliyet ABONE ÜCRETLERİ: Türkiye için © Heriç için 3 aylığı 4— 3 — Gelen evrak geri verilmez — iüddeti geçen nüshalar 10 ku ştur. — Gazete ve matbaaya ait için müdiriyete o müracaat Gazetemiz ilânların mes'u ini kabul etmez BUGUNKU HAVA Yeşilköy askeri rasat alınan malümata göre bu. ekseriyetle açık olacak. poyrazdan kuvvetli e- merke. söçektir Dünkü hararet en çok 3 ) kaydedilmiştir Ramazan 25 Vakitler: sD Güneş 7,10 le 12,28 İkindi 15,09 Akşam 17,26 Yatsı 18,59 Birer birer kadınmı oluyorlar?.. Dikkat ettim: Kronik yazan, hikâye yazan muharrirler arasında garip bir hastalık var. Bunlar birer birer dın oluyorlar.. Şaşmayın! İş yi misallerini zikrediyo- Burhan Cahit nm, Vâlâ Nurettin reyya Hanım, Mahmut molla, Ayten Ha- Hatice Sü- - Hanife Yesari Topluiğne — Sacide Mukad les Hanım, Biz böyle her gün bir muhar ririmizi cinsi lâtife karışmış görürsek halimiz ne olur?. Ge- | ride kalan Peyami, Abidin Da- ver, Selâmi İzzet, Elif Naci gi- bi arkadaşlar kendilerini sigor- ta ettirteler iyi olur. Kim bilir, belki bu da grip gibi bir salgın dır ki; alâimisema altından geçmiş nsan cinsini de- Hiştirir. İlânı harp edecek! Ne garip memleket! Çinden bahsetmek istiyorum. Japonya ilânı harp edeceklermiş.. Dü ün olacak gibi, evvelâ ya haber veriyorlar... “Bi f harbedeceğiz” Vakıa şimdiye kadar ilânı hı betmedim amma, edenleri gör- düm.. Böyle evvelden haber ve Milliyet'in “Edebi”Römam Güzellik İşte nihayet, hey'etin arasın dan bir ayağa kalkıyor, numa- raları yüsek sesle ilân ediyor. Bulanık bir rakam.. Bu kendi- sinin değil!, Bir rakam , daha haykırıyorlar.. Belkis düşme- mek için bir yere sımsıkı tutu. nuyor!.. Kalbi yerinden kopa- cak sanki!,. Bu da kendisinin belinde asılı olan numara de- gil!, Yarabbi!.. Ses bir daha çınlıyor!.. Hal.. Evet.. İşte. Bu kendisinin numarası, Fakat cak rakamın ikisini duyabil yor, dayandığı yer sarsılıyor elleri boşta kalıyor. Ağır bir cismin cismin yere yuvarlanma sından mütevellit boğuk bir gü ültü!.. İnliyor.. Yerde bem be- tığımı görüyor! Müthiş bir sıt ma ile haykırıyor.. Çırpınan eli, masanın kena- rındaki küçük kutuyu yere dü- « aeg m aram Gyo | e | Yeni neşriyat | e | Yeni Rusya (Falih Rıfkı'nın en son kitabı) İnkdâpçlık şevkini bozguncu bir vebanın farelerine kemirtmemiş olan Falih Rıfk'dır. Eğer o da, inkılâbı. mızın daimi bir akış halinde olan da- valarını milli hudutlar içinde tees süs etmiş bir demokrasi idaresinden ibaret görse idi, hiç şüphe yok ki, hemen her kitabında nefretle red- dettiği “normal” i ve hâdisatla opor tünistçe badaşmayı, oda özliyecek ve o da onlara, dona kalmış bir çoba İnen göcuğa bürünmesi gibi, bürüne- eskti, Fakat Falih Rıfkı, önde yü- rümesini bilen, çünkü Türk | İnkılâ- binin harptonrası hareketleri arasın. da cn dinamik ve en özlülerinden bi | ri olduğuna inanan arkadaşlardan. Fransız inkalâbı klişesi © altında bellediğimiz büyük tarihi (o devir, 1770 ten 1848 e kadar yani aşağı yukarı 3 çeyrek asra şamil mütema- di kaynaşmaların, çözülmelerin ve şekilleşmelerin potasına çanak ol. muş olar bir devirdir. O beyaz ateş- ten farkarz potanın içinde Napolyon gibi serkeş cisimler bile, bir şeker tanesi gibi eriyip gitmiş ve nayet yeni cemiyet, yeni kalı müştü. O büyük ve kanlı ML de Hobbes'ten Roussenn'ya | kadar İ bir takım nazariyecileri ve o Robes- picrre'den Korsikalı'ya kadar bir ta. kım ameliyecileri vardı. o Fakat bü- tün bunlar, asıl işin, İngiltere'de do- ğan sanayi inkelâbmn — bütün eski sosyal kalıpları parçalıyarak Garp Avrupasında teessüz etmesinin, bir takım zorlu ve devimsi fikir ve ha- | reket bamlecileri idi, Cihan harbi, yerini harpsonrasi hareketlerine devrederek bitti. Tür kiye, bu hareketlere müstakillen iş- tirak etmiş ve umumi akışa kendi sübjektif iradesini katmak mevkiin de bulunmuş Bir memlekettir. Eğer dokuz seneden beri, Türk münev. veri, bu bususiyete inanmak cosn- İ retini göstererek bunu, hem kendi. ne hem de diğer kendi İ rin münevverlerine iyzah etmek va İ zifesini başarmış olsaydı... bugün, ve Türkiye'de bir fikir İ gundan şikâyete mahal olacak, ne de Türkiyemiz, harpsonrası hareket | lerine iştirak ctmiş bir millet olarak kendinden ca az bahsedilen bir mem leket vaziyetine düşecekti. Hiç bir iktesatçı, cihan buhranı adı verilen hâdisenin gelip çatacağı- Bi, Dumlupunar'ı yapanların kai ifadesi ile haber veremedi. Türk mü- rerek harp ilân edilmez. İlâni İ harp yıldırım düşer gibi patlar. Nasıl tanıtıyorlar Bir muharrir arkadaşa bir hanım kızdan bir mektup gel- İ miş.. Hanım kız bu mektubun- da muharririn şahsı hakkında kendisinden malümat. istiyor “ne tipte ve ne ahlâkta bir a- damsınız? Rica ederim gazete- İde bana yazınız,, diyor. Merak bu ya! Bazısı da muharririn şah sı hakkında merak besler, Lâ- kin böyle gazete sütununda vap beklemek pek “eksantri olur., İ Buhanım kız, muharrire İ yazdığı mektubun köşesine şu kelimeleri ilâve etmiş “beni me rak ederseniz, kumral ve orta boyluyum. Sikletim (57) kilo.” Nasıl?.. Ne isim var, ne mes lek var, Ne adres... Renk, boy ve ağırlık!., O muharrir bana dedi ki: olmasaydı bu hanımın adresini öğrenir, kendisine ya- zardım : merleşiniz!. Sıkletinizden de üç dört kilo daha inmelisiniz?..” FELEK 130: Kraliçesi Nezihe Muhiddin şürerek bir gürültü yapınca Bel kis gözlerini açtı. Ter | içinde bunalmıştı.. Yavaş yavaş kapr- sının tıkırdadığını duydu... — Giriniz. diye seslendi.. Akşamki genç oda hizmetçi si elinde kıymetli bir penirvarla içeri girdi. Bu açık pembe krep satenden yapılmış ayni renkte tül ve otrişlerle | süslenmiş çok zarif bir sabahlıktı. Belki ğından kalktı. Hizmetçi ayni tüylerle süslü ayni renkte terlikleri ayaklarına i bir film çeviren acemice bir ar- tiste benzetiyordu., Gene gözle rinin önünde, şezlonga serili be yaz Bursa krepinden yapılmış kendi mütevazı sabahlığı bir gü vercin kanadı gibi çırpındı!. Saat on bir olmuştu.. Daire de hürmetkâr ve sessiz ayak sarıyı trafını sarmı$, “Bu yaz güneşte biraz cs. ibi milletle- | durgunla- | l i | zaptetmeğe muvaffak oluyordu | tiklalimizi tahakkuk İ ni Rusya» si ile de komşu | sesleri iştiliyordu.: Biraz sonra İ kapıda göründü İ diye merasimle kapının nevveri, Dumlupunar'ın hakiki mâ- narmı idrak etmiş olsaydı; bidayette bir haydut yatağı gibi afaroz ettikle- ri Moskova'yı şimdi heyetler halin- de ziyaret edip beş senelik plân hak- kanda ağız dolusu malümatı çuval- lar dolusu kitaplara tıkıştırarak ken dileri hakkında acayip “autokritik,, ler hevesine kapılmış olan | firenk münevverleri için, Ankara'nın söyle diği söz, Moskova'nınkinden hiç de zayıf olmıyacak, bilâkiş ondan daha esaslı ve daha mukni olacaktı. Fakat Türk münevveri, o beride kendi etinin şerhalarından fışkıran kanlar pahasına büyüttüğü bir inkı- lbı, gitti Garp'ın sararmış kitapları | İyzah etmeğe kalkıştı. Ve onu, bir nazariye çıkmazma soktu. “Efen diler, medeniyet inhisarcılığna ar- tık nihayet veriyoruz. Cihanın her noktası, cihanda her millet, medeni- medeniyetin şartı olan bir sistemle ortalığın tek niği istiyor. Onu vereceksiniz, yok- sa, işte Dumlupunat, işte ilk ii diye haylaramadı. Ve, beceriksi ğimizden medet umarak iktisadi ettirmek az- minde bulunmamızı sırıtarak karşı- | Iıyanları inkılâbımızın o müdevven fieriyatı ile sersemleterek, o sırıtma larını, avurtlarının bir o tarafından | bir eski pabuç gibi sarlatamadı.. | ih Ref, Türk münevve- den biridir. Bir Ankaralıdır. Her Ankaralı münevver gibi, genç inki- | libımıza dinamizmini yeniden aşılı. | yabilmek için çırpındı ve “Faşist tomn..., ile oradaki harekete, «Ye-| memle- ketteki harekete doğru olmak üzere iki pençere açtı. Cihan harbini ta kip etmiş olan hareketlerin hiç bir tarafta durmadıklarnı, bilâkis mü temadi bir akış icinde bulundukları- | Bı göstermek ve bizim hareketimizin | de donup kalıplaşmamak için ak. | mak, gelişmek ve çalâkisini gençli- en alan hamlelefle bütün gaye- m ee rarında olduğunu işaretlemek istedi. | Kitaplarının hemen hepsinde, şu- na benzer bir cümle vardır: “Yeni cihan, inkılâp yapabilmekte öncü ol- muş milletlerindir. İnlelâp yapmış olmak ve inkilâbin © heyecanından kuvvet almak, milletler için günün nadir bahtiyarlığıdır. Biz, bu bahti- Falih Rıfknm “Yeni Rusya, sın da, her şeyden fazla, sinklâpçılik şevki» ni bulmağa ve tatmağa çalı- şınız. İnkalâbirezen korundan, an- cak o şevkten doğabilen alevi par latmak için, ne lâzem ise, Türk mü- Bevveri yapmalıdır. O korun deşil- mesi, münevver elinin yanması paha | sına da olsa, eski gür sesini bulmak | için çolak kalmış münevver, elbette ki hattâ manikürlü tırnaklı bir dil. | siz delikanlıya müreccahtır. Türk münevverinin de sesi dü yalmal, cihanm bu gidişinde onun da narası çınlamalıdır ki, duvarları: nın arkasında bunalakalmış bir çok milletler, bize doğru pençere açmak ihtiyacını duysunlar. Dünyada bu- gün, yalnız inkılâp yapmış milletler Burhan ASAF İRTİHAL Serezli: Yusuf — Paşa ahfadından mütekaidini ümerayı asekriyeden merhum İhsan Beyin oğlu , Siyavuş | İhsan Bey vefat etmiştir. Cenazesi | 22932 Salı günü sant 10 da Yere” batanda Sağlık Yurdundan kaldırı" israk namazı Üsküdar Yeni camide öğle vakti eda edilecektir. Cenabı hak mağfiret ve ailesine sabri ce- mil ihsan buyursun. Herun mecdi bir ev kostümile — Müsaade eder misiniz? — de | bir lâhza durmuştu—. Belkis hep'ayni | komik ve| feci filmin değişen dekorların- da mevdu rollerini temsil “edi- yormuş gibi #ıkı bir sesle güle rek işaret etti. Dekor gene değişti... Süslü bir koridordan sonra tantanalı bir salona geçtiler. Orada pr ul parıl yanan bir masada kah- valtılarmı yemeğe oturdular. Belkis yavaş yavaş rollerine alı şıyordu, Kendi de garip bir me raka düşmütşü.. Bakalım bu fil min sonu nasıl bitecekti?. Harun Mecdi kendi mamak için, şiddetli arzularını Ne kadar terbiyeli ve kibar bir insandı!. Ondan artık tevahhu- şu kalmamıştı. Kahvaltı bitti ten sonra tekrar bir tiler, Orada kendilerini bekle- Biri orta yaşlı, gençti.. Or. tada yığın yığın kutular, deste İ beveyni sanki bilmişler gibi * Yunus» Hikâye Yeni bir tip Eskiden de belki © vardı amma, son zamanlarda nazarı dikkati çelbe decek kadar çoğaldı. Denebilir ki, ik tadi buhran ortaya yeni bir kazanç ve maişet mesleği o çıkarmıştır. Bu meslek, para sarfetmeden geçinmek yoludur. Doktoru, avukatı, bakkalı, kunduracısı, hülâsa her meslek erba bı yaptığı iş mukabilnide © para alır | ve onunla geçinir. Bu & yeni meslek sahiplerinin «geçim» mukabilinde te min ettikleri yegâne | $€y dece | «mevcudiyet» lerini | göstermektir. hemen hepsi de sözünden, sohbetin. den — bılsıncaya kadar — zevk alı- öne zeki insasilardır . Her memlekette o bu meslekt mebzulen yeni yeni «erbap» yetiş inektedir. Lokantada, birahanede, iyatroda, hep onları görür beki ba adamların çoğu İş & bi, binaenaleyk kazançları olan in sanlar da değildir. O halde © buhler prens gibi böyle parasız nasıl yaşar lar? Bir söz vardır: «İstisna olmasa, kâidede olmazmış.» İşte sizin ileri. niz kaide çorçevesinden | dışarıya çıkmayan bir düşüncedir. e Halbuki siz kaidenin; cistisna» sını unutuyor sunuz. Yabut siz: «yor yüzünde budala olmasa, zeki do olmaz» diyebilir si- niz. İşte böyle bir adamın hikâye şek linde kaleme alınmış hayatı: Daha dünyaya gelirken, anasının karnından bir saat evvel fırlayıp çı kıyor. Ebe sonradan geliyor amma, çocuk artık doğdu. — Demek ki, ebe gelmeden de doğmak mümkün olu- yormuş, o halde ebeye ne diye para verilsin? Bu çocuk büyümeğe başlıyor. E- diye bir isim takıyorlar. Vapurlarda bilet parası vermeden kaçak seyahat | edenler vardır ya, Hazreti Yunus | işte bunlarm piridir. O da | balığın karnında bedava seyahat etmedi mi ya? Ne ise, bu çocuğa Yunus diye i sim takıyorlar. Yunus daha © yaşta mâth iyta- | balı! Anasının sütü yetişme: in, ayrıca bir de erozik alıyorlar, Fakat Yunus emziği şiddetle reddedince, bu defa sağlam yapılı bir sütnine bul mak zarureti hâsıl oluyor. Bir çocuğu dünyaya gelmiş iri me | meli bir köylü kadını buluyorlar. Yu nus bu memelere öyle sarılıyor ki, zavallı"kadın kendi çocuğunu emzire miyor. Emziremeyitce de, evvelce a İmıp ta Yunusun şetldettiği emziği kadının çocuğuna ariyorlar. Bidayette köy! ei yeni ge-| geldiği zaman, Yunuş hemen kendisi ni teskin ediyor — İki kardeş gibi uslu uslu yaşa yacak yerde, neden surat asıyorsun, anlamıyorum. Ayol, biz süt kardeş değil miyiz? Ötekini şöyle cevap veriyor : — Sahi, orasını düşünmemiştim, O dakikadan itibaren de Yunusa karşı derin bir muhabbet | besliyor. Kw muhabbetinden fazla, , geçmekle beraber, Yunu- sün ecri ml rel biş oyuncak setmiyorlar, Çünkü kcodi yaşındaki arkadaşlarının oyuncakları, ona da kâfi geliyor. Dört yaşma geldikten sonra, bir! kuiç sene geçtiği halde Yunus bir tür | lü büyümüyor. Hep:dört yaşında! Sebebi basit! Tramvayda trende ana sının kucağında seyahat ederek bi let parası vermemek için. . önek cal akl man haberleri olmadan, omuzlarının üs” tünden şöyle göz kuyruğu ile baka rak, mükemmelen kopya ettiği için hocalarının da gözüne giriyor. Onu hakikaten derslerine; çalışan talebe. den addediyorlar. Nihayet Yunus hayata atılmak i- in liseden, alıyor ve çı şe En iyi i ve sn deste paketler vardı. Harun) Mecdi Belkise: — Yarın dkaşım için hazırlık lâzım — dedi— yorulacakamız. amma bir iki tuvalet intihap et meğe mecburuz. Belkis rolünü kusursuz oyna | mağa başlamıtşı. Gülerek Bakınız!.. —dedi— “ben tamamile unutmutşum!. Harun - Unuttunuz kei ben daima hatırlayacağım —di ye cevap verdi— . Türlü biçimde muhtelif renk | di ,eçit yapma ğa başladılar, Belkis hakiki bir kraliçe gibi bir koltukta ademi tenezzülle bakıyord. Mecdi telehhüfle eğil. sin kulağına sıfıldadı: — Hiç biri size lâyık değil. Fakta burda ; ancak bu kadarı bulunuyor —dedi— hem zama nımız da pek kıt.. Belkis gene zarif bir tebes- ümle cevap verdi. ğile bir iki tuvaleti işaret etti... Terzi ricada bulundu: — Affedersiniz hanımefendi. Bir kere lütfen nf misiniz? İ lak anasız babasız yavruları düşü. İ basiz çocuklara yardım > Yarın akşam ETEL A ELHAMRA SİNEMASINDA KAÇAKÇ LAR 2 inci Türk Filmi Takdim edilecektir. Rejisörü: Ertuğrul M uhsin FERİHA TEVFİK Hanım ile DARÜLBEDAYİI'in en iyi artistleri Şark musikili, Aleni teşekkur Topkapı Türk fıkaraperver hayır müessesesinden. Senelerdenberi hör vesi €ssesemize hayırlı ve kıymetli yar- dımlarını esirgemeyen şekerci Cemil Bey tarafından bu sene de ramazan dn 25 fakir aileye tevzi edilmek üze re makarna, reçel, fasulye teberru edilmiş, ayrıca on çocuk ilbas olun- muştur” Gene her sene müessesemize yük #ek teberruntta bulunmakta olan Bü yüleçarşı esnafı cemiyeti tarafından bu sene de müessesemize beş yüz yetmiş parça tuhafiye, kavafiyr eş- yası ve ayrıca üç bin beş yüz yirmi kuruş teberru edimiştir. Sultanhamamm'da o manifaturacı Salih zade Mustafa Asım B. tarafın dan bir top kadife hediye edilmiştir. Bahçekapı'da trikotaj fabrikası sahi bi Reşat ve mahdumu Hüseyin Feh mi Bey tarafından 5 hırka 55 çocuk eşyası hediye olunmuştur. Bayram günü sokakarda çırılçıp- merek bu alicenabane teberrulara te- şekkür ederken halkımızı anasız ba- teşvik kâr neşriyatta bulunan kıymetli matbuntımızın da bu husustaki bim metlerine bilhassa “arzı teşekkür e- deriz. ire ile en şık kostümleri yaptırınak hünerini bildiği için, az zaman için de zarafeti ve şıklığı ile her yerde nazarı dikkati celbediyor. En tanin- miş adamlar ve kadınlarla tiyatrola- > eziz a barlara ve lokntalara Tal ona gördüre- Zek değiller ya. Sadece smeveudiye- tin kâfi | Yunus yirmi yaşına geliyor. Genç fakat fakir bir kıza abayı yalkmıyor mu? Eyvah? Şimdi ne olacak? Yu- nus, en müvazeneli insanları bile ş9- | silecek olan bu noktada işin ko Dale yer. de, bir yolunu bulup omu süt kar: şi ile evlendiriyor. Büt kardesi de © zamana kadar meselâ bir fabrikanın Klimbe yili olnmip Onlar evlank: yorlar, Yunus ta sadece aile dostu o | inrak kalıyor. ! Zaman yürüyor. Yunus aske: ni bitirdikten sonra yine zikl, İm ke ıklar le büyüyen di gol Ki gibi, shhati Sr Kusurları varsa derhal düzelte lim Harun Mecdi dışarı çıktı. Roplra .giydirilip çıkraıldı. Ku- surlraı tayin edildi. Terziler gittiler. Öğle yemeklerini saat” üçte yiyebildiler. Gene - değişik bir dekor içinde... Harun Mecdi gi mi getirtti. Ve Belkise sor — Biraz istirahta etmez mi siniz? . — Belkis tehalüikle cevap ver. — Hayı Kâfi derecede is tirahat ettim.. —korkakorka ilâ ve etti— Fakat mutadınız ye- mekten sonra istirahat etmek se mani olmıyayım! Belkis korküyordu, yalnız kalmaktan korkuyordu, hayal- | lim hatıralardan korkuyor. ul, Fakat ne yapsa akşam olu- | yordu. !!! Geceyi nasıl geç rebilecekti? Bu geceden başka, geceler tükenecekmiş gibi yak nız, yalnız bu gecenin ıztırabı- üyordu....... yer buluyor. Kızı budala gibi ana | İf babasından isteyecek tarafından temsil edilmiştir. Türkçe Sözlü ve Şarkılı Film Şimdiye kadar gösterilen en zengin ve en güzel filmi... Yarın akşamdan itibaren GALA olarak MELEK Sİ 5 slnemalarında Senelik ta —PARAZ. yüzde 12 Emlâk terhinine mukabil PARA VERİLİR saat 9-12 arasında Tapu senedinizi alıp İstanbul Bahçekapı dördüncü Vakıf han asmakat 29 ow- marada UNİON KOL, T adresine müracaat ediniz. ğmdan doğruldu. Bir hareket daha yaparak fırladı.. Bir gece Lâmin ile gene bu “odaya gir- mişlerdi... Bir dolabı açarak i- i çinde kendi eski lâcivert man- tosunu gördükleri zaman derin bir ıztirap duymuştu... Hangi dolaptı 0?.. İşte şu!. Belkis ka- pağmı açınca hafif bir çığlık koparmaktan kendini alama: Manto hâlâ orada asılı duruyor du!.. Yavaş yavaş paltoyu çi- kardı. Sırtına geçirirken kay- betmiş olduğu eski benliğine ka uşuyormuş gibi sevindi, manto nün yıpranmı: lerini elleri le okşayarak kokladı.. Oh işte eski kokusundan hâlâ bir eser vardı.. Tekrar içini çeke çeke kokladı Evvelce kullandığı bu hafif levanla kokosunda sanki ir tılsım vardı.. Ortada ace- mi ve sahte artistin vücudü bir hayalet gibi uçup kaybolmuş- tu., Yerine Belkis, bütün hü: yetini bi beni gelmişti. ya sımsı Eski lâcivert manto- ı sarılarak yatağın u- i beynine bi fikir saplanmıştı Ayaklarını giy mek ve buradan nasıl böyle bir kaçmak, dı. | den kurtulmak öyle Kızıltop- NEMASINDA cereyanının hayalt le su rette tasvir ve İraesidir Amerikada DOKUZ AY mütemadiyen © gösteril bu film hasılı rekorunu kırmıştır Kısmen renkli olan muazzam eesri önümüz. deki cumartesi akşamın dan itibaren OPERA ve ARTİSTİK islerin Halkalı Ziraat Meke Çiftliğinden: Halkalı çiftliğindeki 350 süğmal koyün südünün müzayedesi 6 ğu bat 932 cumartesi gününe talik & ildilmiştir, Tafiplerin — iki yüz elli hira depozito ile Yeşilköy civarın İda Ziraat mektebi çifeliğine mü i caatları. (407) gece yarısı geldise gene öyle) bir hayal gibi sıyrılıp kaçmak..| Kızıltoprakta münzevi küç köşkte kimbilir ne sahneler var) dı!.. Onu nasıl heyecanla iztı- rapla bekliyorlardı. Fakat bi- raz daha soğuk kanla düşün: ğe: başladı. Gece yarı sonra otelden bu dai raktan buraya gelmeğe hiç ben) zemezdi.. Muhakkak bir gürül. tülü iskandel hazırdı, Biraz bi- raz daha kendini dinlemeğe baş ladı.. Kalbinde o uzun, o ateş- li emel artık büsbütün sönmüş- müydü?..11.. si Saat üçe yaklaşıyordu. Bel- kis tuvaletini ikmal etmiş, “Be İyaz » müzik holünde ya pılacak müsabakaya hazırlan. mışta,, İntihap üz yapıl | cak, ve gece verilecek büyük ba loda kraliçe halka takdim edile cekti.. “Beyaz kelebek,, salon- ları gazeteciler, seçme hey'eti hususi davetliler, ve güzellerle I dolmuştu. o Heyecan ve neş'e İson dereceye gelmişti. Belkis (Devamı var)