illiyet Asrın ümdesi “MİLLİYET” tir. “17K. SANİ 1932 İli İdarchane: Ankara caddesi, 100 Ne. Telgraf adresi : İst. Milliyet Telefon: 24310,9,8. ABONE ÜCRETLERİ: Türkiye için o Hariç için 3 aylığı 6 ız işler için müdüriyete | müracaat >dilir. Gazetemiz ilânların mes'u- ini kabul etmez. BUGÜNKÜ HAVA Yeşilköy sskeri rasat merke- zinden verilen malâmata göre bugün have bulutlu olacak, rür- gir poyrardan mütedil surette €- secektir. 16-1932 tari! tazyiki 775 enilimetre, azami su- hunet 5, asgari suhunet 3 santig- rat kaydedilmiştir. Ramazan 8 Vakitler: DS Güneş 7,22 Öğle 12,24 İkindi 14,51 Akşam 17,06 Yatsı 18,43 İmsak 537 Ticaret odamız 50 yaşında Birkaç gün evvel İstanbul Ticaret Ödasınm ellinci yaşını tes'it ettiler.. Allah uzun ömür ler versin.. Ben kaç © yaşında olduğunu bilmiyordum amma, ağırlaşmasından — ihtiyarladığı nı anlıyordum. Biraz dinlen- se, yorulmasa fena olmaz.. Çün kü elli yaş az şey değildir. Ve levki bir ticaret odası için olsa da.. (Yeni Gün) ün meçhul muharririne Azizim, Biz biribirimizi biliriz am- ma, siz nedense yazınıza imza atmak istemediniz.. Belki ara- mızda hezimet (o mütehassıslı- ğından müşabehetler vardır di- ye. Ben yazımda, her spor ha- reketinde teşkilâta hücum et- menin spor muharrirleri için bir itiyat olduğunu söyledim . Bu vardır ve böyledir. Ve Ati- na oyunları hakkında Futbol federasyonuna karşı yaptığınız hücumlar haksızdır ve mana- sızdır. Siz artık istediğiniz ka- dar bağırıp çağırm! Muharrirlerimizin ülemalığı bunların ne kadar olduklarını her gün sütun sütun okuduğumuz ya- zılardan anlıyoruz... Ben üle- -malık iddiasımda değilim am- ma, bilmiyenlerin bil ilik tas Milliyet'in Edebi Romanı:14 Güzellik Nedim Münirin duvara ası- , İr duran büyük bir resmi, ses- “siz sessiz ağlayan iki sevgili kadının eğik başlarına şefkat © ve muhabbetle bakıyordu. Sağnak geçtikten sonra za- vallı annenin titrek sesi hıçkı- — rıklarla pürüzlenerek mırıldan- mağa başladı: — Nedimciğim gurbet di- yarlarında kim bilir ne kadar » mahzundur şimdi!.. Hiç unuta- mam, Altı yaşında yoktu bile.. Fırtmalı bir geceydi. o Uyana- yak mini mini kollarile boynu- ma sarıldı. Ben onun altın buk leli yumuşak saçlarını öperek: — Korkuyor musun Nedim? di ye sordum. Yavrum bana daha © ziyade sokuldu, masum sesi- “le; — Korkmuyorum anne.. de di. lee korkarmı- © yım hiç... ar Onu öptüm — okşadım, belliydi ki mini mini Hamalarma içerlerim.. | Efkâr umumiyenin bu maç İlarla alâkası yoktur iddiasın- İda bulunmadım ve efkârı umu miye ile alay da etmedim, Bu nu uyduruyorsunuz, Ben öyle demedim, ben, güya kari bu ülemalıkları (o bekliyor ve işin mes'uliyetini soruyormuş gibi dedim. Aradaki farkı anlama- mazlığa gelmiyelim... Benim iddiam , seubarrirle- rimizde spor teşkilâtını her fır satta hırpalimak âdeti oldu- ğu merkezindedir. . Bunun bin türlü misali var... Son Atina müsabakaları İ- çin Futbol federasyonuna tev- cih ettiğiniz suçlara onlar ce- vap versinler.. Benim hakkımda da anlama mak, cahillik, seyahat düşkün lüğü gibi söylediğiniz sözle ri de imzanızı mamak su- retile gösterdiğiniz & korkak- lığa bağışlayım da size arka- daşlarımızdan Abidin (Daver Beyin bu mes'uliyet hakkında yazdığı bir yazıyı nakledeyini: “Futboleülerin son < Atina mağlübiyeti etrafında münaka salar devam ediyor. Çok lâ- #um imiş gibi ve bulunursa san ki bir şey olacakmış gibi harıl harıl zeağlübiyetin mes'ulle. rini arayanlar var, kalırsa bu işte hep miz de, belediyemiz de mes'ul dür. Sporu yalnız heyecanı için seven, fakat meselâ Yunanis- tan'da olduğu gibi, spora yar- dım etmiyen zenginlerimiz de mes'uldür . Spor işlerini idare edemiyen idarecilerimiz de mes'uldür. Spor yaptıkları ve mühim İ mill maçlarda vazife deruhte j ettikleri halde kâfi ( derecede fedakârlık ve feragatle çalışıp hazırlanmıyan — sporcular da mes'uldür . | Ç Spora memlekette daha bü yük bir ehemmiyet verilmesi- ni temin için esasir ve devam- lı neşriyat o yapmadığımızdan İ dolayı da biz mes'ulüz. İştel sözün kısası...,, Görüyorsunuz ya! Hepimi- zin yaşlısı ve übedidesi Abidin wer Bey bu işin edemezsiniz ve madem ki; matbüat da bu işte idareci ler kadar mes'ul (o görülüyor... Kalkıp teşkilât müvahaze e demezsiniz... Bana gelince; iddia ettiği. niz gibi eğer spor hareketleri- nin yalnız seyahat (o kısmına karışan bir hezimet mütehas- sısı olsaydım, Galatasaray — Fener muhtelitile Atinaya git mekliğim teklif edildiği za- man kabul ederdim. Belki siz İbu işten haberdar değilsiniz... Muhtelit takım kaptanı Zeki Beye bir kere sorun! FELEK İHMAL ETMEYİNİZ Beyoğlunda Baker mağazalarm- daki mevsim sonu büyük satışının hakiki fırsatlarından istifade etme- ği ihmal etmeyiniz. Kraliçesi Nezihe Muhiddin yüreğinde bir heyecan ( vardr. Belkisi | düşünüyo .. Onun annesi yok.. Kim bilir bu karanlık gecede, ne ka dar korkar değil mi? Küçüğü- mün derdini anladım. Onu göğ süme bastırdım.. Uyu yavrum | dedim yarın sabah Belkisi er- kenden görürsün buraya getir- | tiriz, beraber oynarsmız.. Ne- dimciğim bir türlü teselli bula- mıyordu.. Şimdi çağırsak ol- maz mı? Diye dudaklarını bük tü.. Şimdi olmaz. Sen uyu ya İrm inşallah. dedim. Yavrucuk kollarımın arasına gözlerini kapadı.. Fakat masum uykusunda ne kadar hıçkırdı bi lir misin?.. Nedim Münirin annesi tek- rar ağlamağa başlamıştı. Bel. | cinsi hisleri: | kis hiç bir şey sokularak | med. 4 le 6 arası İlk defa bir ahbabın çayında tanıştılar, Delikanlı onunla (alâkadar göründü . Ve genç kadın yüksek bir nezaket şeklinde kalan bu alâ- kadan memnun oldu. Tesadüf ler devam etti, Müşterek dostların çayları, akşam yemekleri, hususi kon- serler bu temayüllere başka bir cereyan verdi, Ve nihayet karlı, beyaz bir kiş günü kokulu ve çiçekli bir salonun sıcak köşesinde — deli- kanlı genç kadına sokuldu. Ne zamandan beri ikisinin de yaşa dığı bu münasebetin asıl ismi- ni ifşa ettiler, Sevişiyorlardı. Bu itiraf genç kadını heye- <an içinde bıraktı. O kadar Beş'eliydi ki onun ber zamanki hüzünlü ve düşünceli haline alı | şan ahbapları bile sevindiler. Gönç adam bu hassas daki: | kanın kıymetini: kaybetmedi Ertesi akşam dörtle altı arası | kendi apartımanmda - başbaşa bir çay içmek için ondan söz al dı. > # Evine bir lise talebesi gibi M6ş'e ve heyecan içinde dönen genç kadın yemekte kocasile karşılaştığı zaman bütün şuhlu ğu, bütün şetareti ile konuşma ik ön başladı. Hattâ onun her za | man kaba ve sevimsiz bulduğu mesleğine ait işlerle bile alika — Ne şik âpartımanmız var. Bu ne kadar çiçek . Genç kadın ince kumral kaş larmı kaldırarak © yarı sevinç, yarı korku ile etrafına bakıyor. Hayatın ille günahını işle- mek için geldiği bu bekâr apar tımanının merdiyenlerini çıkar İken hiç bir vicdan ıztırabı duy» madığını hisseden genç kadın şimdi Fikret Nazımın o şaşkın İve coşkun hareketlerle etrafın- İ da dolaştığını gördükçe kafes- ten kurtulmuş bir kuş heye- İ can ve sevinci ile bir yerde du- İrup oturmadan dolaşıyor, ma- İ salarm üzerlerini dolduran çi- çekleri kokluyor, ufak, ; tefek süsleri karıştırıyor, kapıları a- çıp kapıyor. Ve genç adam oyu balını almağa koşan bir arı gi- bi takip ediyor. Nihayet ince büllür bir vazodan uzanan kı- zıl karanfilin üzerinde dudakla rını yakalıyor, . Küçük saat altıyı çaldığı zaman genç kadn telâşla yerin İden fırladt. Bu saat evli ve ba- muslu kadınların evlerine dö- nüş saatidir. Fi Nazım onu çarçabuk giydirdi, Genç kadın yine çar- şamba günü 4 le 5 arası buluş- mak vaadile apartımandan çık- tı. Çay samaveri hâlâ kaynıyor du. Masayı dolduran bon lara, pötifürlere el sürülmemiş- dar oldu. Bir temel çivisi fabri- | ti. katörü olan kocası yağlı, kalın bir adamdı. & Aralarındaki yaş farkı da oldukça genişti, Fakat genç kadını ondan uzaklaştıran sebep bu farktan ziyade arala- rmdaki ruhi mesafe idi. Başımda daha © genç kızlık rüzgârları eserken evlenmişti. Ve zengin iş adamı onun ruhun da filizlenmeğe istidadı olan üne bir paravan gibi gerilmiş! Bugünkü hâdise işte bu pa- ravanı devirmiş oldu, Genç ka dın havasızlıktan o kurtulmuş gibi geniş nefesler alarak pür neş'e konuştu, güldü ye iştahla yemek yedi , , ... Çarşamba, 4 le 6 arı Fikret Nazmm Taksimdeki küçük apartmanında hazırladı ğı çay masasının etrafında diz- lerini titreten sevinç © sağnak“ ları içinde dolaşıyor. Heyecan- dan bazan dişleri biribirine çar pıyor, Bekârlık âlemlerinin pek ke- yifli saatlerini geçirdiği bu kü- çük salonda şimdiye kadar bu kadar coşkun bir aşk fırtınası yaşamayan genç adam altı ay- dan beri ciddi bir gönül heye- canile yaklaştığı o kadını biraz sonra kollarının arasmda bula- bileceğini düşündükçe yerinde duramıyor, pencereye koşuyor, çiçeklerin yerini | değiştiriyor, yatak odasını örten paravanı biraz daha kapatiyor. Demet demet çiçeklerle süs lü aşk yuvasında O küçük saat dört buçuğu vururken apartıma nın zili de beraber çaldı . *.x yapamıyordu. Kadıncağız gözlerini sildikten sonra korka korka sordu: — Yazdın mı mektup Bel. kis Genf kız bu müşfik — ztı rap karşısında derin bir azap çekiyordu : — Biraz hastaydım. Henüz yazamadım., - Senin için masum Yaşın- da ağlayan, seni karanlık fırtı- nalı gecelerde sayıklayan yav- rumu diyarı gurbetlerde mal Zzun bırakmağa gönlün nasıl ra zı oldu is? Benim bir tane cik evlâdıma yazık değil mi?.. İhtiyar anne inliyordu. Belkis pek güçlükle ayağa kalktı; Şimdi ğim,. Bu gece de kendisine u- zun bir mektup yazarım.. Üzül meyiniz.. diye dışarıya çıktı. | Sofada Ziver paşa ile karşıl tılar, genç kıza elini bile öptür İapıyı hızla kapedı « ... — Nereye Belkis? Adnan Bey limonluktan ses leniyordu. Belkin dön bir telgraf çekece-| Aşk fırtınası, o kadar kuv- İ vetli gelmişti ki çaylarını içeme den paravanın . arkasına iltica etmişlerdi. . Genç kadın evlendikten son ra hayatına çöken durgunluk- tan nihayet kurtulduğunu hisse diyordu. Seviyordu ve çılgınca seviliyordu. Artık hafta arası ahbap salonlarında biribirleri- nin gözlerinde alevlendirdikle- ri gönül ateşini her çarşamba 4 le altı arası küçük apartmanın İ çiçekli yuvasında söndürüyor- lardı . / Saat 4 le 6'arası evli kadın- ların aşk saatidir . .. .x Fikret Naztm-genç o kadmı damın varlığında bütün kadın- lığı gösteriyordu. Ve Fikret Nazım mütehassıs bir mühen- dis gibi bu kıymettar madeni retle işliyordu , Bir İtalyan şairinin dediği ibi aşk ve geriçlik hayatın ba-” rıdır . Her çarşamba 4 le 6 arası mevsim çiçeklerile dolan küçük apartımanda bu bahar devam e- diyordu. Bu iki saatin nasıl geç tiğini farketmiyorlardı. Çok de fa çayları soğuyor ve küçük saat hain bir kaynana gibi ne de çabuk altıyı çalıyordu. Haftalar ve aylar ne zaman İdan beri biribirine susayan sev- İ gilileri kandıramadı. Her çar- İşabma 4 le altı arası ikiside ribirlerini aradilar ve buldular, dü. Babasma elile şen ve şak- rak bir selâm verdi : — Nedim Münire © mektup yazdım.. Kendi elimle postaya vereceğim: — Çok kalmazsın değil mi? Seninle bu sabah bir bahçe sa- fası yapalım., Kaç gündür ih- mal “ettiğimiz * bir çok şeyler var. — Mektubu verince dönerim baba. . Genç kızın pembe teni, açık kumral saçları temiz kır hava- smın içinde bütün bir taravetle parlıyordu. Babasına zarif elile selâm verdikten © sonra neş'eli ve çalâk koşarak uzaklaştı, Ad İnan Bey kızının sıhhat ve se vincinden mes'ut olmuştu, Köy hayatının sade, basit ve çok se vimli meşkaleni olan elile yetiş İ tirdiği çiçek saksılarınm arasın det ve sükünla İ calışmağa başladı. Kaç gündür değişen halleri, sararıp çehresi, çukurlaşan, kararan gü zel gözleri ihtiyar babayı ne- tahammül edilmez bir işkence ve endişe içinde harap (aynı heyecan ve aynı zevkle bi. ! Bu münasebetten kuşkula- nan ahbaplar arasında dediko- dular başladı. Hararetlendi ve nihayet hızımı kaybetti. Ve her kes artık genç kadınla Fikret Nazım arasındaki münasebeti tabii görmeğe başladı . ... Geçen çarşamba bu dostlu- ğun senesi olmuştu. Fikret Na- zim bu yıl dönümünü tes'it için genç kadın en sevdiği çiçek. İerle'salonunu * doldurmuş, ve üzerinde isimlerinin ilk harfle. ri yazılı bir çörek yaptırmıştı. Salona, halılara ve paravanın arkasmdaki sedire onun en sev diği kokuyu serpmişti. Genç kadın tabii lıkla aynı saatte geldi. mantosunu bir köşeye fırlatan genç kadın çay masasının yanın Fikret Nazım ona çayını verdi. Bu yıl dönümü onlara eski gün sıya rahat koltuklara yerleşe- rek tatlı tatlı bu eski günlerden | bahsettiler, Genç kadın ilk de- fa apartımana geldiği günkü korkusunu, heyecanımı anlattı. Fikret Nazım lezzetle dinledi. Bunlar ne tatlı günlerdi . Sıcak salonda rahatça yer- leştikleri koltuklarda bu dostça sohbet o kadar devam etti ki birden bire küçük saatin altıyı çaldığını duydular . Genç kadın gene aynı alış kanlıkla yerinden kalktı, Fikret İ Nazım, mantosunu giymek bon | çin ona yardım etti - İkisi de susmuşlardı. Bir yıl. j evvelki o coşkun aşkın hikâyesi onlara kâfi gelmişti, olarak bugün paravanın arkası- na geçmeden iki teklifli misafir gibi oturmuşlardı . Bunu ancak küçük saat 6 yı çaldığı zaman © anladılar, Bir yıl evvel bu aşk yuvasınm çi- çekleri, kokusu, & dekoru yine böyle idi. Fakat o gün ne çiçek ler, ne bisküviler, ne bu dekor biribirlerinin gözlerine baktı- lar, Genç kadın mırıldandı: — Ne garip! Fikret Nazım gülümsemek Jistedi; — Dalmışız. — Orövvar., — Oröwvar. İki arkadaş gibi ayrıldılar. Burhan CAHİT ON FORMA, | Cevval ve sıhhatli Belkisin, bir İ şezlongun köşesine büzülerek içli, sinirli, melankolik ve ma- riz ruhlu bir sefahet kadn: bi piniklemesi ne acıklı bir hal dil... Bunları düşünürken gözü nün önünden bütün bir geçlik nası; bir manolya kadar hassas ve nazik, bir kır menekşesinin sakı kadar ince ve mahzun, bir sonbahar kadar solgun ve me- lâl olan genç kadın sevgili kü- çük bebeğine süt vermekten 1i le mahrum edilmişti, Asabı bo- zuk, kalbi rikkatli, büny: hif olan bu genç zevce içli içli sevdiği kocasının neş'eli, şak- siz ve ezelden dertli kadın bir gün ince bir mum gibi söndüğü zaman Adnan Bey küçük Belki en karısının odasma girip | sevimli çocuğunun birden bire | si bir erkek gibi büyütmeğe solan l metmişti, Genç babanın büti meğgalesi, sevgili kızını manen | ve maddeten bir erkek gibi ha- zırlamaktan ibaret (kalmış! üzeri öpüştüler. Eldivenlerini | daki amerikan koltuğa yerleşti. | lerini hatırlatmıştı. Karşı kar-| ilk defa ' onların gözüne görünmemişti. | İkisi de bunu hissetmiş gibi Yeni Rusya Falih Rıfkı Beyin Yeni Eseri Komşu Devlet için dilimizde yazılmış ilk tetkiyk. Gençlik ve halk terbiyesi metotlarının, şehir ve cemiyet hayatmın, kızıl fırkanın en eyi tahlili. Tevzi Mahalli: Muallim Halit Kütüphanesi. hayatı gençiyordu: Belkisin a- | renkli GLORYA'da Ramazan münasebetile bugün ve bütün hafta TALEBİ UMU! DUUGLAS ve HEYETİ temsillerinden “dolayı SARI ODANIN ESRARI SİYAHLI KADININ KOKUSU filmleri temdiden: Her gün 2 matine ve 1 suvare ularak ikisi birden Matineler saat 14,30 ve 18,1Ste, suvare saat 9,45 te Bir biletle 2 FİLM BİRDEN görülebilir. Mİ ÜZERİNE geri bırakılan LEON TOLSTOİ'nin lâyâmut “CANLI CESET” çecrinden muktebes ve JOHN GİLBERT — RENE ADORE — CONRAD NAGEL ve ELEONOR BOARDMAN CANLI muazzam filmi 18 Kânumsani ASRI Sİ az tekrar irhesine Perde aralarında ve Yilmin irsesi tarafından temeli edilen CESET yarmnki Pazartesiden itibaren NEMADA başlayacaktır #inasmda Rus BALALAİKA's heyeti ve dehakâr muganniyeler iştirak edeceklerdir. Buakşam MA Büyük GA JİK Sineması LA Olarak Ein maruf Fransız ve Alman attist ve rejinörletinin iştirakile vücude getirilen No6 ocak arkadaşları filmini takdim edecek” dünyanın şimdiye kadar görmediği bu 1000 heyecanlı £llm, yer n 800 metre deri: ikte çevrilmiştir. Mükâlemeler 7 memleket disanındadır. Bü film elyövm Almanyada gösterilmekte ve şimdiye kadar 5.000.000 kişi tarafından görülmüştür. Suareye mahsus biletler sabah Koyun Südü İlân | Halkalı Ziraat Mektebi Çift- | liğinden ; Halkalı Ziraat Mektebi Çift- İ liğinde mevcut 350 res sağınal İ Koyunun Sütleri Kânunu sani- | İnin 30 uncu cumartesi günü | saat 15 te müzayedeye konu- lacağmdan talip olan 250 lira | teminat akçesiyle birlikte Ye-| şilköy civarında mezkür mek: | tepte Çiftlik idare heyetine | müracaatları. İ , 150 KURUŞ şefkat ve hararetile yakından temas etmediği için cinsiyeti- nin ırsi hususiyet ve temayülle rile pek çok mücadele etmeden emellerine muvaffak oluyordu. Gürbüz bünyeli mini mini Bel. kis, bütün küçük © kızlar gibi büyüdü. Tercih ettiği erkek ço cuklarla oynarken ataklıkta, ce sarette onlardan geri kalmak şöyle dursun hattâ tevaffuk da vasında olduğunu anlatıyordu. i Dü mırıldanan küçük kızla” İra istihfafla bakan Belkisin en soğuk havalarda bile sıcak bir | bek oynadığı görülmemişti. ransız mürebbiyesi serkeş küçü ğe arzularmı, emirlerini kabul | ettiremiyecek kadar acze düş- | müştü, Yaramaz kızı muallime sine itaate davet ettiği zaman saat 10 dan itibaren satılıyor. Pek yakında Paris konservatuvarından bi- rinci mükâfatını kazanmış (Viyolonist) Dany Brunschwig (Viyolonselist) Andre Huvelin (Pianist) Madam A. Huvelin şehrimize uğrayarak GLORYA'da bir konser vereceklerdir. Doktı Hafız Di Dahiliye hastalıkları - mütehassısı Cumadan maada hergün öğ leden sonra saat (2,30 dan Se) kadar İstanbulda Divanyolun da 118 numaralı hususi daire sinde dahili hastalıkları mus: yenç ve tedavi eder. Telefon İstanbul 22398. Sira numara beklememek isteyenler kabineye müracaatla veya ti lefonla randevu almalıdırlar, sını sının sesi boğazında düğüm vermişti. İşte arzuları (o tahaki kuk etmiş, cehdinin semeresir! görmüştü, Nedim Müniri ne kendi arzusile nişanlı ola, kabul ettiği zamanki inkıyad nı da düşündü. Adnan Bey çi çeklerile meşgul olurken zihni den geçen eski hatıraların tesi altında kendi kendine gülü yordu. Belkis hakikaten bu çokneşeli çok sevimlidi. ağır bi yükün altından kalkmış gibi b fifleşmişti. Gece odasına kap np Nedim Münire mektup Y: mağa başladığı zaman odanm köşesine büzülerek be: | bir icbarın tazyikini (o hissed gibi olmuş ve parmakları zor İa yaptığı bu vazifeye isyan meğe başlamıtşı, Fakat yazdı! ça, Nedim Münirin masum temiz hayali ruhuna sokuldu ça bütün sevimli hatıraları — Ben kadından hoca istemi- | yorum!. Ben Nedimin mualli- | minden ders almağa başladım | İbile diyerek babasının ihtarını | | kesip atmıştı.. Bu yaşta istiklâ | ilini pervasızca ilân eden küçük o a. lanmıştı. Eski komşuları Ni dim Münir onunenmüreccah b arkadaşı idi, Mini mini iken raber oynamışlar, beraber okü muşlar, bu kumlu yollarda eski çamların altında be