BR: © müsabıkların © yunlarında Milliyet Asrın umdesi “MİLLİYET” tir, 14K. SANİ 1932 İdarehane: Ankara caddesi, 100 No. Telgraf: Tat, Milliyet Telefon: 243109,8. ez ABONE ŞERAİTİ: Türkiye için LK gri s0 u— —— NOT — İlân mesuliyeti kabul silmez. Derç olunmayan evrik iade olunmaz. Günü geçmiş müs, halar 10 kuruştur. 3 aylığı 6 12 BUGUNKU HAVA Yeşilköy askeri rasat merke- 2inden alınan habere göre bugün hava buluthu olucak ve rüzgüz Şi- malden esecektir. Dün tazyiki sesimi 772 milimecre,hararet aza- pl 2, asgari — derece idi. Ramazan 6 ö Bizde spor teşkilatı Küçük iken mektepteki hayatı ünürsek her sınıfta za- allı bir çocuk gözümüzün önü ne gelir.. Sınıfın camı kırılır, © bu çocuğun üstüne atarlar. Sil gi kaybolur, çocuk mes'ul tutu hur.. Birinin kitabı çalınır, o ço cuktan bilinir, sıraya mürekkep dökülür, çocuğa kabahat atfedi İşte bizdeki umumi spor İâtı “mahalli değil. bu va- iyettedir. Memlekette ma; biyetle neticelenen herhangi mü sabakadan bizim spor muharrir | leri hemen bir mes'uliyet çıka- rırlar ve onu telleyip pullayıp lâtının sırtına yükler muvaffakıyet olursa © teşkilâta hiç bir şey söylemez- ler... Meselâ geçen Balkan o- bazı müsabıklı müsabakalara girmekten it kâf etmesinin kabahatini teşki- Jâta (o atfettilerdi de aynı 4X100 bay rakta (Balkan © şampiyonu olmaları ohakkında tek bir kelime söylememişlerdi. Bu de fa da bazı gazeteler, Fener - Ga latasaray muhtelitinin son defa Atin&da yaptığı maçlardaki ga- “lebe temin edememesinin bir mes'uliyeti olduğunu zannede- rek bunu teşkilâta yüklüyorlar. Bence bundan daha abes bir id dia olamaz. Çünkü teşkilât, da- ha doğrusu futbol federasyonu Galatasaray - Fener muhtel 'ni ne teşkil etmiş, ne çalıştır. o mış, ne bu seyahati tertip miştir. Bir hususi teşebbü: mahselii olan bu seyahat içi tenen müsaadeye (hayır) diye- omezdi Çünkü, ecnebi temasları ra ait talimatnamede münderiç olan bütün şartları bu adamlar ikmal etmişlerdir. Burada Slâv ya ile beraber kalmış olan bir takımın sayıf ve idmansız oldu ğunu kimse iddia edemez. Fa- kat ne var ki; biz her ede | bir ülemalık g; dayız.. Güya bekliyor ve ma; bini arayormuş gibi sütün sü- tun yazılar yazarız. Çatacak yer damlarını etrafı jan İmiş Kara Aliçe görürüz... Hiç düşün. Yunanistanda maç yapmak üzere giden ve ârkasm da bir çok ümitleri birlikte sü- rükleyen bir takım 20000 yaban <ı seyirci önüne çıktığı zarhan afallar, alıklaşır... Ben bütün bu tenkitleri yapan adamlara o rada oyun oynamağı değil, ha. kemlik (etmeği de değil, maç (başlamadan © evvel şöy le merasim esnasında bay rak vermek falan (gibi ufak birişi tevdi edeyimde görsün, adama 40000 göz sap- landığı zaman eli ayağ İyor mu yak için ölçü vermiş, titiz bir müşteri kılığı var... Hemen be- ğenmiyoruz ve adamın suratı- na atıyoruz., — Olmadı, beğenmedim! di- ye de bağırıyoruz.. Ben bu oyun icuların yerinde olsam: — Efendi! Ben bu kadar oy i nuyorum.. Ve bunu ke: yunumu beğenmiyorsan sen da ha iyi bir takımla git, kazan! bir likte iftihar edelim!, derdim. Amma kime?... Bazı tarifler: 1 — Delinin tarifi; “Fikrini akıllılara anlatama- yan adam.,, 2 — Avrupalı kadınların tari fiz Hep isteyen şey. 3 — Molla Beyin tarifi; aşı sıksa suyunu çıkarır,, (Karataş suyu münasebetile) FELEK SİYAH KUŞLAR Her yerde, her İ ve işidilen budur: Muvaffakiyet! İ Muzafteriyet! Zenci heyeti, dansöz | | tarafta söylenen leri, cazı, varyetelerile emsalsizdir. Dans kralı DOUGLAS ile yeni jO- SEPHİNE , BAKER, o MİSS GOOKS'un oyunları fevkalâdedir. 18 tabloluk rövüyü gören halk eğ- lenip gülüyor ve herkes tarafından fevkalâde beğeniliyor. Tepebaşı ASRİ tiyatrosu her bir müsamerede doludur. Herkes tara- fından anlaşılan bu emsalsiz müsa- meteyi seyretmek hakikaten bir zevktir. Büyükler, çocuklar.hepsi eğleniyor. Zencileri, Tepebaşı Asri. tiyatro sunda görünüz. Her gün saat 11,30 da matine ve saat 21,30 da auvarc. İRTİHAL Suvari Mirlivalığından müteksit Süleyman Faik Paşa dün Şişli Sıh- hat yurdunda vefat © etmiştir. Teş vikiye camiinde bugün öğle nama- zı kılındıkdan sonra Maçkadaki kabristana defnedilecektir. Allah gariki rahmet eylesin. ZAYİ — 20511 No ve 11-1-32 tarih li beyannamenin 392596 mumero3121 kuruşluk makpuz zayi olmuştur. Ye nisini alacağımdan o eskisinin hük- üye n Edebi Romanı:11 , Güzellik — Muhterem:balo | halkın- 'dan rica ediyorum. Güzeller » güzeli Belkis ef ve sıhhetine takdim etti- n şampanyayı kabul ederek en büyük saadeti bahşet- nler.. Ben bu emsalsiz güzel- ik: şerefine yirminci © kadehi “kaldırıyorum — dedi — ve e indeki kadehi bir hamlede dik Bütün güzeller hayret için- e onların masasma dönmüş- wurla hemen ayağa © kalktı. zengine bir kelime söy kızımın koluna girerek dı çıkmağa hazırlandı. Es dostu mahcubane itizar edi- , Vedat Naci bir iskandal srmamak gayretile Harun > tokatlamak için kal- Hanımefendinin | Kraliçesi Nezihe Mahiddin Ilonun en civ civli o zamanında | İ onların salondan © çıkması ve zengin bangerin sarhoş geveze İliği böyle hâdiseler ve alışkın olanlar tarafından çok dediko- duya mevzu olmadan unutulup gitti, . Fakat Adnan Bey tâ ilikle- rine kadar donmuştu. Mukabe le edemediği bu hakaretin altın da eziliyordu. Kızma, meşhur bir bar artistine yapılacak bir nümayiş yapılmıştı. . 'edat Nacinin genç kızlara mantolarını giydirişinde, onla rı otoya ( bindirişinde, bütün gösterdiği bu ince ihtimamlar- da bir ziyankâr, bir (o kurorun sahte (o galânterilerinden eser yoktu . Genç adam temkinli ve bir Bahçeden Lâmianın sesi geli. ta söyle büyük kardeşe benziyordu. 1 MİLLİYET PERŞEMBE Hafta Sohbet Şairler - Muharrirler - Ressamlar - Bestekârlar Muganniler Pariste açılan resim sörgi- sinde san'atkârlar ( tablolarma para verecek müşteri bulama- dıkları için eserlerini eşya ile| trampa etmek; mecburiyetinde kalmışlar, Meselâ üzerinde bir emek ve bütün bir ö- mürlük san'at yan bir ba- har tablosu bir ton kok kömü - İrüne trampa ediliyormuş. Bunu işittikten sonra resme şiire ve san'ata gönül veren he- veskârları düşündüm. Biz tan- | zimat devrinden beri Avrupaya | benzemek için çalıştık, benzeye medik. Fakat zaman öyle bir inkılâp yaptı ki şimdi Avrupa - İbize benziyor. Bu haberi okuduğum zaman | Ahmet Rasim Bey (o üstadımı- zın bir fıkrasını hatırladım, Üs tat (Abdülhamit) devrinde yı zı yazmaktan menedilm fakasını kalemile arayan bir mu için bu mahkümiyet ne e limdir, O sırada (cülüs) günü Le ) len için öymüyorüm. Benim 0: | e seti Alimet Rasim Bey tumturaklı, şatafatlı bir kaç | (cülüsiye) yazmış, Babrâli cad- desine gelip eski sucu Savanın dükkünma girmiş . Biraz sonra Sabahçı Mihran İ Ef, görünmüş, Geçerken o Ah- | İ met Rasim Bey yavaşca — Ne âlâ cülüsiyelerim de var, Yarım liraya, Diye fıslamış. Mihran Efendi, yarım kı- remis altını fırlatmış: — Sucuya bırak, ben aldırı- rim Biraz sonra aşağıdan İkdam” cı Ahmet Cevdet Bey sökmüş. Üstat: — Kıymalı, baharlı cülüsiye lerim de var. Yarım liraya! Derdemez zaten gazetesine böyle şatafatlı yazı arayan Cev det Bey kese; yarım bir (Osmanlı) uzatmış Sermürettibi yollarım, Al dükkânmda iş portacılar gibi yazısma müşte- | teri bekleyen © pirimiz tamam kırk yıl çalıştığı halde başını | sokacak bir eve bile sahip ola madı, Nihayet Millet Meclisi üstadı aguşuna aldı, Kurtardı. İ Kalem, nankördür. Yazı bol bol şöhret getirir. pe servete karşı gözleri kör ür, İ © Kayseriden elinde bir meci: diye ile İstanbula gelen Anan- yan Efendi bir kaç yıl sonra şeh rin en mükellef bir apartımanı- na sahip olur. Ananyan Efen- di cahildir, Belki okuması, yaz ması bile yoktur. Fakat bu ser İ vet oha lâyık görülür. Göze bat maz, Ömrünün yarısı kütüphane- lerde yarısı kalemle hokka ara- sinda geçen bir muharririn oto mobile binmesi, temizce gezme bile fevkalâde sayılır. Çün- kü... Bunun cevabını idrâk seviye sinin düşkünlüğünde aramalr. lis devirlerinde lik duydu. Veda ederken birle sen elleri ve bir lâhze biribirine tesadüf eden gözlerile anlaştı- Hi ** 4 Belkis; iki üç gün süren ha fif bir rahatsızlıktan sonra ken dine gelmişti. Fakat eski hü- viyetine, eski benliğine avdet edememişti. Hâlâ o yenilmez hırçınlıklar, titizlikler içini tır malıyordu. Havanın çok gü- | zel, çok berrak olmasma rağ-| men odasmda kalmağı tercih | etti. Tuvalet masasının önün- de aynaya pek fazla bakmaktan korkarak saçlarını (o düzeltti. Aynaya bakamıyordu. Aynaya bakarken arkasında epeyce bir istihza ile sarışın .bir genç kı- zın hayali beliriyordu. Gardroptan bir şey ararken mavi roba gözleri ilişti. He- men onu asabi ellerile buruştu- ra buruştura bir köşeye itti. Bu | elbiseyi, menedeme: bir zih niyetle meş'um £ addediyordu. | çari ordu. Pencer uzan | Akif paşa, Ziya paşa | meşriyat yapıyor, İş: İ bir fen ve san'at isederken (radyo) programları- İma söyl i milli hassasiyetin (Tension) u- 14 KANUNUSANİ era yedikleri her lokmayı bir kaside ile öderlerdi. Tanzimat ve enderon devir- leri şüeraşı ancak yüksek vazi- felerin maaşlarile geçimirlerdi. Pertev Paşa ve saire hepsi valilik, mu- tasarrıflık gibi hizmetlerde bu- | lunmuşlardır. Üdebayı cedide © erkânmm hiç biri iddia edemez ki yazıla- rı kendilerini hattâ bir yıl ol- sun geçindirebilmi: Bir formalık şiir mecmuası- nın bir kangal sucuk fi geç mediği devir henüz devam et-| mektedir. o Binaenaleyh Paris ressamlarına tablolarını eşya i- le trampa ettiren buhran ergeç | i bizde de moda olacaktır, O za- man şüera ve üdebayı muhtere çare yaktur, Zaten belediye musikişinas- ları (esnaf) tan sayıyor. Bu sı- nıfa muharrirler, şairler ve res- samlar da r, tekmil olur, ix Musikişneslardan bahseder- kön hatırıma (radyo) da oku- yanlar ve okunanlar geldi. İstanbul radyosu her akşam oldukça zengin bir -,-oğramla | orum ki | bu konserleri o Anadoluda ve | hattâ Balkanlarda dinleyenler pek çokmuş. Neşir sahası bu kadar geniş ! leket irfanı karşısındaki mes'u- | liyeti de o kadar geniştir; Bina enaleyh musikişinaslardan bah | na ait mülâhazalarımı kaydede yım. İstanbul (radşo) sunda muh | telif sen'atkârlar okuyor ve ça- lıyorlar. Çalanların'hemen hep i sazlarınm ehli olduklarmı is- | bat ediyorlar, Fâkat okuyanlar için söyleyecek;çok şey var, Bunu memleketin milli zev- ki ve musiki törbiyesi hesabı- ğim için kimse gücen mesin, Bir şair edebi seviyenin termometresidir. . Bestekâr da dur. ünyemizin sıhhatini bunlar la isbat edebili Su halde Türk şairinin en ye temler, en ince motiflerle ünü ifade ettiği bir devirde Türk bestekâr: daha güftenin veznini bestenin. taksimatına | uyduramaz ve Türk mugannisi hâlâ elini şakağına koyup: — Yar aman aman, medet! Diye gazel okumağa kalkar sa buna müdahale etmek icap eder . Çalgılı kahvelerde gazel o| kunabilir, serbestir . Fakat (radyo) gibi (adeta nim resmi mahiyette bir neşir vasıtasının falan efendiyi, falan beyi meselâ, Pandalâki efendi mikrofon karşısma oturtup a- vaz avaz: -— Aman aman, yar aman! Diye bağırtması çok çirkin o- telli havasına sinmiş mor sal. kımların baygın ıtrı doldu. Lâ. mia ona elile işaret derek: — Gel... Aşağı in Belkis. Biraz güneşte dolaşalım — di- yordu. — Sen yukarı gelsen daha iyi olur, — Odada otura otura ren- gin ve Biraz hava al yi- — rek Lâmia sen İ yukarı geli. Lâmia — tenbel, tenbel — diye yürüdü. İğeri girerken hâlâ söyleni- yordu: — Belkis artık çekilmez ol dun.. Bir hafta içinde tanılma yacak kadar değiştin!... Nedir bu halin ? — Ben Ma hiç bir şey görmüyorum., hastalan maz mı? — Seni ben hiç hasta gör-| İ memiştim de... “ | citmemektir. İler yazmak lâzem. Çünkü onlar | İbu suretle çok güzel İ mia başını sallıyordu: — Sen şimdi bunları bırak bakalım. Görmiyeli | v— me havadi ISTANBUL SOKAKLARINDA amı» İlk Türkçe sözlü, sesli ve şarkılı şaheserinin arzu ve talebi umumi üzerine ve henüz göremeyenlerin görmelerini tem üs1 Bir kaç gün daha iraesine devam olunacaktır. Gündüzleri: 2, 4, 6 Ramazan münasebetile gece 8,1/4 ve 10'da ALEMDAR SiNEMASI Dikkat: İşbu film, sinemamızdan başka İstanbul -cihetindeki sinemalarla “Kadıköyünde İluyor. | (Radyo) erkân: belki de (halk bunu istiyor) diyecekler. | Halkın bir kısmı biz gazeteci- lerden de Şahmeran hikâyeleri, Tütünameler istiyor, yazıyor muyuz. Yezmayız, çünkü bir fi | » Kadim Poruz Hanım şivesi- | le (radyo) da: Cepleri delik, Yoktur metelik! Diye aşağının bayağısı şey- leri halka dinletmekte de fay- | da yok, zarar vardır. Radyonun asıl saz heyetini | teşkil eden muhterem san'atkâr | larmdan şunu rica edeli; Evvelâ (gaZel) faciasını ni- | hayet versinler, sonra da böyle kaldırım kantoları nda ve Peruz Hanım şivesinde şarkılar okutmasıı Bu samimi tenkitleri yazar- ken hemen edeyim ki (rad yo) da okuyan ve çalan hey'et arasında meselâ Kemal Niyazi Bey ve rüfekası, Cennet H, Vedia Rıza Hanım, klarnet Şük rü Bey gibi kusursuz, temiz bir musiki ziyafetile dinleyenleri | tatmin edenler vardır, Ümit ederim ki bu mülâhazâ | larım hüsnü telâkki edilir. Bestekârlar için çok acı şey- €n güzel güfteleri idam ediyor- lar . İ Genç bir şairimizin Sen gül dalında konca Ben dağ yolu Sen açılıp gülersin, Ben sararıp solunca! Gibi çok canlı, hareketli bir mânisini Kemal Emin Bey is- minde bir bestekâr turşuya çe- virmiş Tanburi Refik Bey galiba ay | m şairin; Sevdim aldâttr beni Güldü, ağlattı beni, Gittim kölesi oldun, Götürdü sattı beni! Parçasını güfteye uygun bir şekilde, cidden (o san'atkârane bestelemiş. Fakat bu bir istisna dır. Diğer bestekârlarm hemen hepsi güftenin âhengine, mana sına, şivesine bakmadan vezin taksimatına dikkat © etmeden rast gele beste yapıyorlar. Ve güfteler, €n tatlı sesler böyle biçimsiz, zevksiz kalıplara girip berbat o luyorlar. Bir bestekârın şiir ve edebi- yatla teması olması şarttır. 14 K. S5. 932 Harbiye Burhan CAHİT — Hiç — dedi — ne olacak. Hem daha iki gün evvel be raberdi Belki gi istihfamla arkadaşmın yüzüne dikilmişti. Lâmia da ona bakı: yordu: — Sende ne havadisler var? — Bende hiç bir şey yok.. Yatakta yatan bir hastanın ne den haberi olur? — Gazete okumadın mı? Belkis yine heyecana kapıl- muştı. — Sahi — diye ( yerinden kalktı — bugünküleri okuma- dım. Kapıdan seslendi: — Bırak.. okuma daha iyi.. İ konuşuruz. — Gene konuşuruz. o * Küçük ahiretlik kız bir iki gazete bırakıp çıktı, — Nedim Münire cevap yaz dın mı?.. Belkis kızardı, Lâ- — Hâlâ yazmadın ha?... Za Yallı çocuk (kimbilir ne kada, ç bir suretle gösteri'mev»e İ Vilâyet Celilesi ini kat'iyvetle. be an ve il ELHAMRA'da RAMAZAN MÜSAMERELERİ ELHAMRA SİNEMASI bu geceden itibaren Ramazan mü- nasebetile programlarına ilâveten yalnız suvarelerde bir büyük filim gösterilecektir. Bu hafta BRİGİT HELM ve JEAN COŞKUN gösterilecektir. MAJK'te filminde BUGÜN ELHAMRA SİNEMASINDA 2 büyük film birden göreceksi- İni: "Talebi urnumi üzerine ve he az göremeyenlerin görmelerini teminen Marlene Dietrich'in şaheseri we gilnün muvaffakiyeti 27 No.lu CASUS RANGOO, ORANG - OUTANG erir insan ayağı girmemiş ormanlar- da kaplanlarla vahşi hayvanlar arasında vücürda getirilen şayanı hayret film, Tüfek fiskesini idare eden mekâ- nizmada islâhat hakicında 21 Nisan 1928 tarihinde takdim edilmiş olup | Vilâyet Celilesi Evrak Kalemince Fiatla RICHARD BÜYÜK VARYETE görenleri, dinlerenleri tes) KİEPURA'nm büyük filmi BELDE arda zammiyat yoktur. TAUnirk Pek yakında MELEK ve Elhamra Sinemalarında | LuBırscrH PRODUCTLON 11071 numara ile ve “Fişek fiskesin | de islâhat” hakkında 22 Nisan 1928 tarihinde takdim edilmiş olup Vilâ | yet Celilesi evrak kalemince 11187 numara ile ve kundak makanızma- sında islâhat” hakkında 1 Mayis| 1928 tarihinde takdim edilmiş olup evrak kalemince 12190 numara ile mukayyet berat müracaatneme sahipleri, ihti- ralarını bu kere ahere satmak veya- hut icarı vermek arzusünda bulun: | almak veyahut | duklarındaf satın isticar etmek arzusunda bulunan #e vatın İstanbul Bahçekapı Taş Han No 43-45 de mükim İSTOK Efendiye müracaatları, İstanbul Üçüncü İcra Memurlu- ğundan: Bir deyinden dolayi pa- raya çevrilmesi mukarrer yüzük, ko iye, altın bilezik vesair mücevherat 18-1-932 tarihinde saat 13 den itiba ren sandal bedestenmde birinci a çık arttırma ile wsulen satılacığın- dan talip olanların mahallinde me- muruna müracaatları ilân olunur, vekili H. W | ASAR MASKE Estar, entrika, kahkaha, şarkılar ve güzel musiki - filmi dün akşam i OPERA SİNEMASINDA mütiş bir muvaffakiyet kazan i mıştır. İlâveten: MİCKEY MOUSE (görülmemiş) IRADİO SAHİPLERİNE Accel istifade ediniz! Mücswsemiz sureti mahsusoda ve muvakkat bir zaman için müte hassis bir mübendis celbeylemiş” tir. Her türlü radyo tamiratı ve tas- hihat yapılmakta ve icap eden ne sayihi fenniyede bulumulmakta ol- duğundan ihtiyacı olanların hemen Beyoğlu 269 telefon numarasına mil racaatleri rica olunur. : Galata Ünyon Han 53-56 No'lar da GANZ elektrik fabrikaları Tür kiya Mümessili, Sana bu kadar zaafı yakıştıra" İmayorum. — Neden? — Oh sende Belkis! Sanki anlamıyorsun.. o Seni o kadar candan seven bir nişanlınm böy le bir ihmal karşısında düşece ği yeesi tahmin edemiyor mu- sun sanki?.. Belkis bu serzenşlere artık tahammül edemedi; İçimden imiyen bir şeyi nasıl yapabilirim?.. kâr ve yalancı olmamı mı isti- yorsun Lâmia? .. Lâmia ayağa fırlıyarak Bel- kisin önünde durdu: — Bana hayret veriyorsun Belkis!... Neler söylüyorsun?.. Mesele bu kadar ilerledi mi? — Hangi mesele canim? Niçin hayret ediyorsun?! İnsanın bazen öyle devrele- ri'olur ki mektup değil ya tek| kelime bile söylemek canı iste- — Sana da ahlâk hocalığı hiç e. Belki, İt. Lâmia ala diki izi süsle ona bakıyordu. Belkis gazeteyi gözden geçi rirken . birden bire — silkindi. İ Yüzünde kızıl bir alev parladı. Lümia da eğilmişti: — Gene ne var? diye sordu — Hişl. s— Hiç değil.. Seni | sarsan sebebin ne olduğunu anladım işte, Lâmia parmağile kalabalık bir resmin üzerinde bir nokta- ya işaret ediyordu: — Doğru © söyle bu değil Jmi?.. Belkisin gözleri bulanmış: tr. Gazeteyi yere atarak yerin den kalkmak istedi.. Lâmia gazeteyi yerden al