sliliyet i Asrın umdesi «Milliyeta tir, | 9 K. SANİ 1932 IDAREHANE — Ankam cadde si No: 100 Telgraf adresi: Milliyet, İstanbul. Telefon numaraları: 24310 24319 — 24318 ABONE ÜCRETLERİ Gelen evrak geri verilmez Müddeti geçen mushalar 10 kuruş | tur. Gazete ve matbaaya sit işler) için müdiriyete müracaat edilir. Gazetemiz ilâhların mesuliyetini kabul etmez. ! BUGÜNKÜ HAVA Şi Yeşilköy askeri rasat merke sinden verilen malümata uszarsn|ğ | bı eva bulutlu olacak, rüz. gör şimal istikametinden esecek tir. Düm tazyiki mesimi 158 mili. derece idi. Yağış mühtemeldir. Haftanın Yazısı Baştan savma! — leminiz?, . — Babanızın ismi?. — İsmail Hakkı. — Kaç yaşındasınız? — Kırk iki . — Nerede oturuyorsunuz? — Parmakkapıda Nezahet a- Ni ? — Ne yaparsınız! — nl ederim. — Evlimisiniz? — ye bekârm e var?.. — Anladım kaç çocuğumuz var, — Bekârın çocuğu olur mu? — Efendi, sen mi ifade ala- caksm, ben mi? — Siz efendim. — Öyle ise cevap ver. Kaç * — Erkek mi kız mı? — Yok efendim.. — Söylesene efendi. Erkek mi kız mı?. — Demek ifadeden imtina e diyorsun? . — Evet. . — Pek âli. Şimdi söyle ba- sün . — Haşa! Ben öyle adam de ili — Uzatma efendi! Bu me- bir yere girmiş, sen de girmiş- sin, oradan çıkmış pasaje gir- miş sen Sonra Galatasaraydan tramvaya bin- miş sen de peşinden., Taksimde inmiş, sen de.. Ayaspaşaya git Oradan binmişsin e burada karakolun önün de vatmana arabayi bağlatmış.. | dırlar. | inmiş. Sen de arkasından.Kara- kola girmiş. Sen de ayacıkların İl girmişsin . — Söylesene beherif! — Allah belâsını versin., — Kimin?.. — Gözü körolsun.. — Kime beddüa ediyorsun? Kendine gel! Burası hükümet dairesi, . — akla beyim hayır, Birisi var g — Evet, — Utanmıyor musun — &le- —Affedersiniz.. mada mın kocasının &i yam, Kocası bana madamı takip et- memi söyledi. — (Madama hitaben) Bakı- nız Madam ne diyor?.. Ben Madam — Benim kocam | Muharrir — Nasıl yok. Ma- İdam bizim arkadaşlardan Hüse İmetre, azami hararet 10, asgari #$| İyin Hüsnü Beyin haremidir. Madam — A.... Bu adam İlidir.. Benim adım Madam (Pırtılyan) dır, Kocam öleli dört sene oldu... EE — Dinleyin o be- Bugün saat bir buçukta Tünziden çıkarken lar- dan Hüseyin Hüsnüye rast gel dim. Nereye gittiğini sordum. İşim var dedi. Benim de işim yoktu beraber gidelim dedim. Biraz düşündükten sonra bana dedi ki: “— Sen polis filmleri seversin, Sana bir şey havale e deceğim... Şimdi buradan be- nim karım geçecek.. Sana gös- teririm. Şunun nerelere gittiği- ni bana öğreneceksin, İşin var mı? “.— Yok! yle ise gözünü seveyim. Şu kadını takip et! amma sakın belli etme!. dedi. Biraz bekledik.. Neden son- ra Tünelden bu Madam çıktı. Ben de arkasıma düştüm.. Tabii arkadaş hatırı için!., Buraya ka dar geldik.. Şimdi Madam $şi- kâyet ediyor.. Hemde kocası- nı inkâr ediyor... . O akşam Hüseyin Hüsnü Bey polis karakoluna celbedil- z Bağ ii ai vermiş» me emi arkadaşı ini seve- rim, Yalnız biraz yapışkandır. Bugün bir buçukta o Tünelden çıktım. Mühim bir o randevum vardı. Beni görünce (beraber gelmek istedi. Yakamdan at- mak için, ilk rast geldiğim ka-! dının peşine saldım . — Demek o madam zevceniz değil?... — Hayır efendim!., — Neden âlemin karısına, karımdır dediniz!.. — Kime dedim?. Rıza Beye., — Vallahi komser bey! E- ğer siz onu tanısanız, başınız dan atmak için değil âlemin ka | rısma kayınvaldenizin bile pe- ye salarsınız.. O ne çam sakı- sx O gönder beri Ak Ra Bey le Hüseyin Hüsnü Bey dargm- Milliyet'in Edebi Romanı: 7 7 Güzellik Kraliçesi Belkis gülmemek için cebri mefsediyordu.. Ruhunda irsde- m şaşkınlığı var- Belkis gayri ihtiyari sor- $ söyledik ten sonra kip kırmızı oldu. — O gece en ziyade rey alan “Zühal Ferda, Hanım İ- di... namı müstearı m? idi tarif eder misiniz? Nezihe Muhiddin mi “13, numaralı genç kız... 'de | yazdığı defterleri getirdi ve sadece Octave Mirbasu, geçen asır sonu Fransız muharrilerinin en garip ve en ziyade şölret kazanmışlarından biri idi. Kuvvetli bir hayali ve san'ati ne hâkim bir kalemi vardı. Romanla- Tın başlıcaları, “Abbö Jules,, ile “Söbatien Roch,, u hâlâ arası muyor; fakat en meşhurları, Bal d'une fenme de chambre,, ile jmrdim des supplices,, artık, ilk za-| dan ziyade tebessümle karşılanıyor. Piyeslerine gelince, Reşat Nuri Be- yin “İş adamı,, diye tercüme ettiği “Les affaires sont les affaires,, den başkası artık ne oynanıyor, ne de o- kumuyor. Mirbeau bir hieviyeci idi; insanla m hepsinin fena olduğuna kani idi| e bütün eserlerinde bunu söyledi. > zaaflarımız. tebessümle değil, hiddetle seyrelerdi. Zaten yalniz ya- zarken değil, . hiddetle seyrederdi. Zaten yalnız yazarken değil, hususi hayatında da insanlardan korkar, on bir takım kötülükler dü brey in mukaddemesinde de rki: “Mile Cecile C. bana, hâtsatını öslâbunu biraz düzeltip meşretmemi söyledi. Bu teklifi kabul etmemeli| idim; fakat ne yapayım, Câsile gü-| zel bir kızdı, ben de bir erkeğim. Bedbinliğin bu derecesi nihayet! gocukluğa varıyor; Mirbeav'nun bü tün yazılarında da bunun için bir) basitlik, çocukluk hâli vardır. Gün geçtikçe Mirbenu'nun bütün eserleri göçüp gidecektir, fakat ia i zannediyorum ki bu “İş adamı,, , klâ sik bir eser olarak ilelebet değilse de, daha uzun zaman kalacalıtır. Çünkü muharrir bunda kendi kabili- | yetinin de fevkine çıkmış, bir tip ya- ratmıştır. İsidere Lechat artık artık sadece bir piyesin kahramanının ismi değil dir; hiç bir vicdan, ahlâk kaydı te- nımayan, kâr için her şeye razı, ca- hil fakat kurnaz, mürai insanlara ve- rilen bir sıfat cluyor. Tıpkı Don| Guizotte veya Tartaffe gibi bir şey oluyor. İsidore Lechat © artık sadece yalist geçinir, nüfusun artmasma ır, fakat kibarlara intisap etmek ister, fukarayı ezer, çocuğu| var diye bahçevanını kovar. Zamanı nin icabı, dinsizdir ve papas aleyhla rıdır; fakat intihabatin rey almasına yardım: olur diye karısını ve kızını her zaman kiliseye gönderir.Bu adam kimseyi sevmez; karmıda, kızıda onden bizardır. Vakıa bir metresi —— amma o da âdet yerini bul- sun, bazı yerlerde güzel bir kadınla görülsün diyedir. Yer yüzünde yal- niz oğlunu sever, onu yimartır; fakat onu bile kârindan üstün tutmaz. O delikanlı bir otomobil kazasında ölün ce babası piğilnerir. ağlar, ömründe belki ilk defa olarak insani bir ıztı- vap dayar, Yale vin b zanfındanı istifade etmek isteyenleri görünce derhal dirilir ve acısının arasında on | ları yere vurur. | Kim ondan bahsederken: “Babam | la işi olanlar şerefleri varsa yerefleri- | srar varsa arılarını kav. Komşu Devlet ON FORMA, MİLLİYET CUMARTESİ 9 | Tiyatro musahabesi | . | “İş adamı,, manlar uyandırdığı öfkeli heyecan | rica iz. Fakat doğrusu tercümesi kabil ol-| beraber | şüpbesiz çok kuvvetli bir pi » | fakat kuvvetli demek muhakkak iyi A KANUNUSANİ derler,, der, “Les affaires sont les affaires,, in türkçeye tercümesi gayet müşkül iş ierdendi. Reşat Nuri Beyin tercüme si fena değil; fakat o müşkülâtı yen miş diyemeyiz. Bir kere bazı yerleri ni çıkarmış, bunun için piyesin mâ nası değişivermiz. Belki bu tercüme kitap halinde çıkarken o yerler de i- İâve edilir; o zaman tercümeden ay mayan şeyler var. Bir kere İsidore Lechat'nın ismi, Bunun bayâlığım, sebep olduğu cinasları göstermek bilmem kabil mi?., “Lechat,, kedi de mektir; yani swf kendini düşünen, tarmalayıcı hayvan; hem ne kadar â- di bir isim, Fransa'da piyesin tutma sında bu ismin de hir tesiri olmuş. tur ve diyebiliriz ki İsidoreLecbat iz şi piyesin bön ikmdar, kasvet bir şeydir. Ne bileyim, türkçede bel. ki “Yezitzade, veya “Dömüzoğlu gil isim “Lechat,, kelimesinin tesirini yapabilir. “Les affaires sont les affair hiç demek değildir. Onda yalnız bir tek adam vardır.Lechat; üst tarafı yalpız silik olmakla kalmaz, hiç bir hakikat leri yoktur. Mirbenu onlara beylik sözler söyletir. Ancak Lechat sahne de iken bir hayat havası eser; o çi kinca karşınızda ancak birer kukla görürsünüz. Lechat rolü en zor rollerden biri- dirç İsmail Gali rısıma kadar doğrusu iyi oynadı. Fa- sahnelerde yaker Gansud'nun işten, paradan üs tün bir şeye, aşka inandığını duyun <a hayret eder; bir takım ruh haki- weudiyetini sezip kana . Galip bu avret i i, Son salmaya, Lasatm İshleri resm hasımlarını yere vurması sahnesine de İüzmm gelen kuvveti veremedi. Maamafih iyi idi Şaziye Hanım Me Lechat, Ney yire Hanım da Germaine rollerini yi oynadılar, onlar da ilk sahneyi ha kiki mânasi de sahne gayet baht ettiğini gösterir. Halbuki Şazi ye ve Neyyire Hanımlar bu sahneyi İ çek hızlı oynadılar. Belki seyircileri nin sıkılmasından korktular; balbu- ki asıl maksat orada seyircileri sık- mak, bunaltmaktır. Vasfi Rıza ile Hâzem, hiç bir ka bahatleri olriğdan, piyesi berbat et. tiler. Hall'anlatı görünce gülüyor. Bunun için #ön sahneyi, yani piye- sin en trajik 'Yerini birçok kişilerin 1932 Hikâye Tasarruf Madam Hayganoş, (o yortu tedariki için çarşıya Çocuklarını arıyordu. Çocuklar, oynamağa soka- ğa çıkmışlardı. Bağırdı: — Bedros, Mıgırdıç!. Nere- lerdesiniz 70? Çocuklar annelerinin sesini duyunca koşuştular., — Haydi çabuk olun, çarşı ya gideceğiz. Çocuklar giyindiler, hepsi çarşıya gidiyorlardı. Madam Hayganoş, yokuşu çıkarken belki on beş kere du- rakladı, kendi kendine mırılda- mıyorduz —Bu yokuş ins Çarşıya çıkacak derdi de çekecek: laya, çarşıya geldiler. Şimdi çarşının başımdan, birer birer dükkânlerm - hepsine girip çıktılar.. Hiç birisile - pazarlığı uyduramıyorlardı, Bugünlerde kocasının da işleri iyi gitmedi- ği için, (oHayganoş, tasarruf İ yordu. Böylelikle bütün dülekânle. | İra girip çıkmış, tâ Mahmutpa- $anın sağ tarafını takip ede- İrek, aşağı inmiş, şimdi de sol tarafını takip ederek, (yukarı çıkıyordu.. . Bu sırada, © dükkânlar ö- Z İnünde duran çığırtganlar: — Madam orada din, bizde daha Ne istersiniz?, Madam Hayganoş : — Siz çok pahalı satıyor sunuz, ucuz verirseniz geli- — Gel gel madam! diye içe- ri aldılar.. beğenme- iyisi var. buradan almağa karar verdi. * | Çocuklara birer kat elbise, fa- pila, çorap almıştı. Yolda men | dil satanlardan da birer men- dil aldı. . Çarşıdan çıktılar, Makas- çılara geldikleri ovakit ber- ber dükânlarını görerek hatır- Jadı; Bari çocukları bu mü- barek güne traş ettireyim di- ye, berbere girdiler... e Müşte- ri olduğu için biraz bekledi- kahkahası arsında dinledik. Ama ler, onlar da niçin o rolleri kabul etmiş? Halbuki Vasfi Rıza, Lechat'nın oğ- İı Xavier rolünde ne iyi olurdu ve bizi Talât Beyi görmekten kurtarır. dı. Bu Talât Bey sahneye çıkalı H. Kemal çek kazandı; “insanı daha az sinirlendiriyor. Behzat ile Emin Beliğ iki körük rol kabul etmişlerdi ve iyi oynadılar. Bahçivan rolünde Mahmut, e Tarak, çok beğenildi. Narullah ATÂ Yeni Rusya Falih Rıfkı Beyin Yeni Eseri limizde yazılmış ilk tetkiyk. Gençlik ve halk terbiyesi metotlarının, şehir ve cemiyet hayatının, kızıl fırkanın en eyi tahlili 150 KURUŞ | Tevzi Mahalli: Muallim Halit Kütüphanesi. İunduğunu unutmuş mu e a aca! ba? Belkisin gururuna hiç €| hemiyet vermiyerek diğer bir. kadını güzelliğinden böyle mu | balâğalı bir lisanla bahsetme- | masaya çıkdıkları zaman, sinde ne maksat vardı? Kıskan | yahlı güzelin hali hiç gözümün dırmak mı? Tahrik mi? Genç gazetecinin sözleri tesirsiz kal | kar çıkmaz bir elini Açık penbe br tale girmiş: |mad Belkisin kalbinde (o ince bir | Allah der gibi fırıl fırıl dönme- tel kopmuştu. Dudakları tit-İsi az komik mi idi?. Edalı taze sarışın... penbe tenli eşkiya — Evet tuvaletile — cildini fark etmek biraz güç oluyor- cevap verdi: FELEK mmm A MM elenmi: — Ne tuhaf tarif ediyorsu- | muz Vedat Bev. -dedi- — Hakkım koy si- ensesine öbür elini beline dayayarak ya- diyenler olmuştur belki, Fa- reyerek 7 Fakat bir Türk güzelin- | kat benim sinirime dokundu. den ziyade bir Rus (o güzeline benziyordu. — Haklısınız. Zühal Ferda denlerin içi zeli yok ki.. Meselâ Türk güze Kiye ik a ei dalan kiloluk hanımı mı intihap et- sinler? Görmediniz mi kolla- rı Kurtdereliye taş (çıkarıyor. Ya filizi tuvaletli güzele dikkat ettiniz mi? Bir korsa bir süti- bile takmamıştı.. Tulüat — Pullu al elbiseliyi de be ğenenler var mıydı acaba? — Ona ne şüphe?. Yağ tüc- carlarmmı, koyun krallara: vene tuyöor musunuz? e — Epice rey almıştır öyle © Gülüşünle! Vedat Na» ci mevzuu istedi. Masalarda ve duvarlardaki re- simlere göz gezdirerek sordu: — Salonunuzda o ne kadar mu? Helej Madam Hayganoş ta saçla- rmı kestirecekti. Fakat bir süç gi Öyle ya, “tasarruf lâ- Zım, Onun için yalnız çocuk- larını traş ettirdi. Eve döndükleri zaman, kendi ken- dine düşünüyordu: — Zor bir şeydir traş olmak?. Kocası da bazı evde traşo- Tuyordu.. Zaten suçları o kadar uzamamıştı.. Malâm a, sade- <e biraz bıyıkları çıkmıştı.. Ko- casının usturasını alarak ay- nanın karşısma geçti, bıyıkla- rını kendi traş edecekti.. Fakat beceremedi, dudaklarını doğra. | dı, Kanlar içinde eczaneye koş | İba, bağlattı.. Akşam kocası | | geldiği vakit, karısının ağzını | burnunu bağlı görünce sordu: İ —Zo,bunedir? ra vermek, o kendisine | — Tasarruf yaptık, elli ku-| ruştan O dört lira dokt par gibi ağır ağır: Nedim Münir?2,. — Tenis arkadaşmız olucak? — Evet.. Hem de nişanlım!, Vedat Naci asabi bir bare. ket yaptı. Garip bir parıltı ile yanan gözlerini Belkisin eline çevirdi. — Ne kadar ( dikkatsizmi- şim! -dedi- o gece ve hattâ hâ- lâ parmağınızdaki nişan halka sını görmemiştim.. —Sonra ilâ ve etti— İnsan yüzünüze bak- za elinize vakit kalmıyor Vedat Naci soğuk bir sesle adeta istihzaya benzeyen bir ta vırla devam ediyordu: — Nişanlmızın dün geceki haberi yok mu? — Hayır henüz haberdar ola gok tesim' var Balkin Hanım. | madı. e ii gibi- "Belkis hafifçe kızardı: — Nedim Münir -dedi- , Vedat Naci hatırasını vok. bulunuyor.. Merin ei tıkça bu sefer Belkis sıkılıyor- dı. Genc kızm bevninde sabitİrne ze İiçin çeke çeke pazarlık —* Madam Hayganoş, artık| de bunun için 50 kuruş pa-' çekl | Türkün vatanın: müdafaa hususunda gösterdiği kahraman den, Türk ve İngiliz ordularının yardimile vücuda geti slm sesli ve sözlü muazzam film. Halkın en Ri see yz BARİE BE tarafından çevrilen son ek TAL Bu akşam: GL OR YA SİNEMASI | Huguette Ex-Duflos ve Roland Toutain'i ĞASTON LEROUX'nun meşbür zabıta romanından alınmış SİYAHLI KADININ KOKUSU ilminde görmek ve alkışlarmal için gidecekleri ietiap etmek için çok küçük olacaktır. İHâveten: FOX halihazır dünya bavadisleri: Menfeda bulunan sabık Kalser Meilk mülâkat. Yerlerinizi tedarik ediniz! (SARI ODANIN ESRARI) nı görmeyenler için bu film 11 pazartesi; 12 salı, 13 çarşamba, 14 perşembe, 16 cumartesi günleri saat 14,30 | seanslarında gösterilecektir. Seanalarında temaşagiran,ayni biletle saat 16,30 “Siyahlı Kadmın Kokusu” filmini dahi görmeğe hakkı olacaktır. TA) | BUGÜN : MAJİK Ra İİ SINEMASINDA (İRICHARD TAUBER'İ BUYUK VARYETE <Die Gr Grosse e ağ | görüp dinleyiniz. | dikime POX MAGAZİNE | Türkçe sarkı söyleyen ve “konur! san Boğazici balıkcrları, SİNEMADA CANLI CESET | sizi, şayanı perestiş kı- lacak tedabini düşünmüş ve sizin için SOİR DE PARİS pndra ve parfömünü ib- da etmiştir. Teeriibe edi- « Son derece mem > LUBITSCH PRODUCTON mağa alışmış bir kızdı. ye kadar fena ve zararlı bir nım muhakkak kraliçe olacak? — Siz müsabakaya girmedi ğiniz için evet. Belkis bir hamlede ağzm- dan kaçıracaktı: — Kararımı — değiştirdim. Müssbakaya gireceğim! Fakat kendini topladı her saniye kalbini kemiren bu ka- varı belki yüzüncü (defa gene Sedüklercend arasında hapset- ti. Vedat, Belkisin dalgınlığı- nı, can (sıkıntısına benzetti: Tekrar müsabakaya girmesini teklif eder gibi söylemişti, He- men tashih etti: —Sizi bugün sıktım.. Tek- rar beni affetmenizi yalvarıyo- rum., Artık yanmızda bir daha ğim. Kararmızın ciddiyeti böy le şakalara sığmıyacağmı ta- mamile hissediyorum. Belkis utanmasa ağlayacak tı.. Cümlei asabiyesi çok karış- | v, mıştı, Hele Vedat Naci bilmiye | gi rek onu ne kadar üzüyordu?, | Kaç defa ağzını bağlamak kars Adnan Bey içeri girdi.. Vi dat Mace ipek da