Asr umdesi «Milliyet» tir, 18 K.EVVEL 1931 IDAREHANE — Ankara cadde. si No: 100 Telgraf sdresi: Milliyet, Istanbul, Telefon numaraları? 24310 — 24319 — 24318 ABONE ÜCRETLERİ G Türkiye için Hariç için 3 aylığı (o 400 kuruş 800 kuruş 8 » 1400 2 4 20 , 1400 Gelen evrak geri verilmez ya Müğdeti geçen nüshalar 10 kuruş . Gazete ve matbaaya için tndiriyete mürack edi Gazetemiz ilânların mes kabi atmaz iyetini BUGÜNKÜ HAVA Yeşilköy askeri rasat merke- İzinden verilen malümata nazaran İbugün hava bulutlu ve kismen yağışir olacaktır. Rüzğir şimal istikametinden © esecektir. Dün #zyiki nesimi 762 milimetre idi. Azami sehünet 4, 0 de- İrece olarak kaydedilmiştir. İFErEK “al Tuhaf bir abone usulü 1. Hep gazeteciyiz de yeni keş- fedilmiş satış ve abone usulle rine karşı alâka hissediyoruz. Bakınız size pek yakında tatbik edilmiş bir usul hikâye edece- ğim: İstanbulda intişar eder bir| mizah gazetesi Beyoğlunda o- turan bir ecnebi ailesinin evine bir muharrir gönderiyor. Bu muharrir eyin hanımını gör- mek istiyor ve kabul olunuyor. Hanım ile muharrir efendi ara sındaki muhavereyi size nakle- diyorum: — Bonjur Madam! M, falan (evin erkeği) yoklar mı?. — Hayır Ankaraya gittiler. ! — Yak.. Acaba bir iş için iphesiz iş için! Lâkin şualinizin sebebini anlamıyo- rum.., — Sebebi bir şey değil Ma- dam. Sadece öğrenmek!. Acaba Mösyö otomobille mi'gitti. Yoksa trenle mi — Ne münasebet Mösyi den soruyorsunuz?, — Hiç Madam, öğrenmek i- çin!... — Tabii trenle gitti. — Ya!. Demek trenle gitti. O halde otomobil burada... — Evet burada!. — Ha! O halde şoförünüz de burada... Evin Madamı bu fena ima ü- zerine mizah gazetesi muharri zah gazetesinden bir mektup gelmiş, içinde Madamdan elli lira abone bedeli alındığına da- ir bir makbuz varmış... Ma- dam bu parayı göndermemiş!,.. Bana bunu yeni anlattılar ve o mizah gazetesinde henüz o Madama dair satırlar intişar © Milliyet'in Edebi Romani BAŞI DÖN Evin odalarını kiralıyarak hem pansiyonerlik, hem kapı- cılık işlerini gören kadının tek bir odasında iki kadın gölgesi daha vardı: Pek hafif yanan 1 lâmbasının ışığı bu göl geleri belirsizleştirmişti. İhtiyar kadın: — Nebil Bey, oğlum, bak- sana, seni arıyorlar. Dedi, Iki gölge birden hele- canla ayağa kalkmıştı, Ahmet Nebil tereddütle ka- pının önünde durakladı. Şülkü- fe bacının sesi aksetti: — Ayo, Nebi Beyisi, tanıyamadı sen? m Şüküfe bacı? Buyur bakalım yukarıya! — Ayo, ben yalnız gelmedi. Hamiyyet Hanrmısı da bura- da! et Nebil, şaşkın şaşkın, Nebahatin annesine baktı, Ha- miyyet Hanımın böyle gece “vakti kendi evine kadar gelme © sinin manâsı neydi? — Buyurun, valde hayırdır işallah? bizi hanım, Heyecan , Hüseyin evden çıkmış, i Yolda kendisi Kâmilciğim, ne âlâ tesadüf! Ben de sana gidi- yordum, dedi. ln, — Hayır, oturmak ğil. Maça gider © mii uğrayacaktım. Kâmil dudaklarmı büke- rek: — Hrm! Giderdim ama, ma gelmeden ben tıkırları te mizledim. — Canım bende var. düşünme... — Peki dur, şurada ayak- kaplarımı boyatayım bari.. — Hazır ben de boyatacak tum, iyi oldu aklıma getirdin.. İkisi de ayakkaplarını boya tıp çıktıktan sonra yavaş ya- vaş, Taksime doğru yürüdü- için de , diye Onu ler. Yolda Hüseyin diyordu ki: — Kâmil bugünkü maç en | | teresan, biz böyle ağır ağır gi- | dersek sonra yer | karışmam. — Söyledim ya, bende p: rak olsaydı, şimdi tramvaya bi- ner, çarçabuk giderdik. Hü söyledi. Fakat söylediğine de, sıkıldı. edip etmediğini söylemediler. Böyle bir şey olunca tabii ha- berim olacak! Yeni matbuat kanunu vakıa ileri giden bazı kalemleri sin- dirdi, lâkin görülüyor ki buatta daha bir . sü funet o vardır ki, (o âlemi iz'aç ediyor. Evimize giren hırsızı, cebimizi karıştıran yan. musumuzla oynayanları rahat rahat bırakalım mr?.. Bu gibi- lerle mücadele, tütünle, verem- le, içkile mücadeleden daha mü himdir., Anadolu ajansının lâtifeleri.. Bizim Anadolu Ajansı bazı iitif şeyler yazıyor!... Geçenler de bir havadisi levhayı koymuştu: “Bir Belediye * rı ketsizliği, Bu haberin al! e. lediye reisinin 30 milyon drah mi çaldığı,, yazılı idi Dünkü sının bir tuhaflığı ka Meclisi Meb'usanına “Mü- messiller odası,, namını vermiş ti... Şık bir isim amma şimdiye kadar hiç bir meb'usan mecli- sine verilmemi Bugün gelen bir bültende da ha acayip bir serlevha var; Bakın: “M. Darling İngilterenin yeni bir imperatorluk (denizi kabul etmesini istiyor, Ne buyurulur imperatorluk denizine?. İlâhi Ajans, ilâhiler İle güvey gir emi?.. FELEK 11 ÜKLER Her vakit temkinli temkin- li konuşan Hamiyyet Hanımın sesi titriyordu. — Bilmem ki, evlâdım, ha- yir mı diyeyim, şer mi? Ahmet Nebil, birden bire içine çöken ürküntü içinde, ken dini tutmağa çalışarak : — Buyurun, yukarıya çıka» Dedi. Ev sahibi kadın sö- nük ışıklı petrol lâmbasile yo- lu tenvire çalışarak; — Buyurun, yukarı katlar- da elektrik var, ama buradaki bozulmuş. $ Diyordu. Hamiyet Hanım, nefes nefe se iki kat merdiveni tırmandı. İhtiyar kadının göğsü bışlı- yor, bacakları titriyordu. Şe- » küfe bacı, meşin gibi kavi vü- | cudile hem merdivenden çıkı- yor, hem de Hamiyet Hanıma destek vazifesini görüyordu. Ahmet Nebil, beyninin için de bir endişe bulutile önde ko şuyor, elektrikleri açarak ka- ranlık kesiciyi tutuyorlar, şeref ve ma | gazetelerde gene Anadolu Ajan | Ameri | | bulamayız, | di. Terlikçi dizi bile olsa bu ka Tramvaya atladılar, stadyu ma geldiler. Uİçersi de güzel kalabalıktı. Her taraf dolmuş tu. Nasılsa bunlar yer bulup çöktüler. Vakit gelmiş, takımlar sa- haya çıkmış, her taraftan (Ya şal Bravo!) nidalarile oyun baş İamıştı.. Hüseyin topa meraklı oldu ğu için heyecanından yerinde duramıyor, civa gibi kayıyor- du. Hele kendileri maç yaptık ları zaman hasım kaleye gol attılarmı, hemen koşar, hangi arkadaşı olursa olsun, kucak- ıkar, yüzünden öper Şimdi de, bazı coşuyor, a- rada bir Kâmilin (dizine bir yumruk yerleştiriyordu.. Zavallı Kâmil ses çıkarmı. yor, kendi kendine diyordu ki: — Ne yaparsın bir kere pa rayı o çekti.. Katlanacağız.. Zaten onun huyunu eskiden biliyordu. Eve'de geldiği za- man, maçtan filân bir lâkırdı mı, değme onun keyfine. Ma- sayı sanki kırarcasına yumruk lardı.. Onun için o Hüseyinin yaptıklarını hoş © görüyordu.. Fakat ne kadar hoş görse de, | artık çekilmiyecek bir hale gel | gi muşta yemeğe dayanamaz | r.. Düşündü. Bir fırsatını lup bunun yanımdan nasıl uzak laşmalıydı?. Kâmilin imdadına Muzaffer yetişti. . Muzaffer, Kâmili uzaktan görmüş, seslenerek, yanma ça ğırdı: — Gel! Biraz burada otur!. Kâmil fırsattan — Hüseyin ben şi lirim. Muzaffer — gelmiş, ona kadar gidiyorum, dedi, . Fakat Hüseyin oyuna dal- mış bunun farkında bile olma- muşta, Arkalarında duran iki ba- nım Kömilin yerinden kalktı- ğin görünce; ilsisinden biri — Afedersiniz, siz gelince ye kadar yerinizde oturabilir miyim ? — Estafurullah efendim, hay hay.. Kâmil gitti. Yerine hanı- mm biri oturdu.. Aradan çok vakit geçme- mişti, Sağ taraftaki oyuncu- lar sol taraf kalesine bir gol at tılar.. Hüseyin oyuna o kadar'dal mıştı ki, sanki kendi maçla- rında olduğu gibi bermutat ya nmdaki arkadaşının boynuna sarıldı ve öptü de., — Aaa! Diye bir çığlık kop tu. Hüseyin yanında arkadaşı var zannile birden bire hanı- | mın boynuna sarılmış ve öp- | müştü.. Bu vaziyet karşısında Hüseyin ne #öyliyeceğini bilmi yerek: — Afedersiniz hanımefen- di, heyecana kapıldım.. dedi. | çalışıyordu. Odaya girer girmez, Hami- yet Hanım, bir kanapenin üze rine düştü. Zavali, O kadının! yüzü sanki daha fazla bürüş- | müş, gözleri kan çanağına dön müştü, Kanapeye çöker çök- #mez, derin derin bir nefes aldı. Sonra, sanki içinden bir zem- berek dönmüş gibi, gözlerin den yaşlar dökülmeğe başladı. Ahmet Nebil, bu feveran- dan büsbütün şaşırmıştı. İhti- yar kadının elemi önünde hür metle" susmak istiyor, fakat içini yiyip kemiren merak ta bir an evvel işin (hakikatini öğrenmek için delikanlıyı ku- durtuyordu. Gözlerile Şeküfe bacıdan sordu: — Ah, ne söyliyeyi, bilmi. yo ki... Küçük beyisi, küçük hanımısı yok ortada, nereye git miş bilmiyo ki.. Ahmet Nebilin başı dön- dü, gözleri karardı: — Ne? Nebahat ortada yok mu? Ne olmuş? Delikanlmın gözü önünde kara kara hulyalar dolaşmağa başladı: Nebahatin sevimli vücudü- nü bir otomobilin, bir tamava KANUNUEVVEL | 18 | Hudut boyunda | | Kaçakçılık ni müi | Eskiden İskenderon ta Van'a ka | dar Şark'ın iskelesiydi. Bugün de miryolu ile Malatya'ya £ bağlı olan Mersin ona rekabet ediyor Fa | kat İskenderön bügün — bizim için kaçak limanıdır. İskenderon'da yedi | bini bulan Ermeni © kalabalığı var. Bu kalabalık eskiden yoktu, yedi sekiz senedir. toplandı. e Adana'ya doğruca kaçak gönderenler burada | topludur. Geceleri Karataş'a, nebir | membalarına kaçak çıkaran kaçak- çılar İskenderon'dan techiz edilir. Bu civarda Kırıkhan'da 3600 ki. gilik bir Ermeni, kasaba ortaya) çıktı, Reyhaniye'de bugün 110 Er- meni evi var. Harım tam Ermeni) köyü oldu. İnne ile Hayşın'da 90 ev yapıldı. ... ler en çok Kessap'ta, K, dırbey'de ve Antakya'da Antsleyanın içindeki Ermeni nüfu.. su bini buldu diyorlar. Hıdırbey'de 960 müfus © birikti. Bunun yanında iane ile bir de (Nur | zeytin) köyü yapıldı. Kenay'in Ermeni nüfusu — 2400 | kadar diyorlar, | Buralar hududa uzaktır, — fakat kaçak malı işleyen tezgâhlar, burala | ra dolmuştur. N Demiryolu üzerinde Meydamekbez'da altı sene evvel | kuru bir istasyon binasından başka bir şey yoktu. Buzün orası da 110 | evli bir merkezdir, kaçak ticareti ile | kurulmuştur. Suryani mardinli Yor | gi, buranın baş kaçakçısıdır. Halep-| teki garnizonun müteahhidi | diye | tanınır, istihbar işleri ile de çokça alikadardır, derler, Raco; bu allahım icırmda bir taş bina ile birkaç arap çadırından baş- ka bir şeye rastlanmazdı. Bugün 25 evli bir kaçakçı şubesidir. Katma 28 evli yuva, Müslimiye bir büyük pazar oldu. | Müslimiyede 1925 te, Cenup | hududundan Derbesiye'ye geçerken, bir gazete- mış tek katlı enlice bir salaştı. Sağ.) daki kısım tahta İle ortasmdan bö- lünmüş üç hücreyi ihtiva ediyordu. Burada gece geçirmeye mecbur ka. başkaçakçısının işl tiği bu otelin başka da vaziyfesi dı. Yandaki kısim'gazine idi. Bir ayak büfesi, başda dört Ermeni kg. zı, köşede sarhoğlardan birisinin elin de kötü bir armonik, | dört sahra lâmbası bu salonun (sermayesi Fransız tayyare kıtasınm maki; leri, efradı izin saatlerini burada za çiriyorlardı. Otelci, ayni o zamanda askeri kantinin de satıcısı idi, Ka- çakçı ile bu gazino müşterileri ara- sında İânbalilik âdeta elele çalışı, şüphesini veriyordu... | ... O zaman Halep'te, Suriye'de ot eti o kadar ilerilemişti, Şe- şampanya, zahle rakısı, is | ğıdı, kolonya ve lavanta €n çok geçen kaçak eşyasıydı. Bura dan Derbesiye'ye kadar tirenle sar. | hoş gitmek adet hükmüne girmişti, | Şarboyluktan gere kaçakçılar istif, başı dumanlanan belir Meydrnsekbez'le Halep arasında genç kızın bu vakitsiz felâke- tinin mersiyeleri, (o şimşekler ğe hazırlanan bir kara kafasının içinde uğulduyarak uçuşuyordu, — Ne? Bu; — Ne? Odan içinde öyle serin bir çınlayışla. çınladı ki Hamiyet İlanımın. göz Yazları bile yü | zünün üzerinde; kuruyuverdi, Titrek, içli bir'sesle ihtiyar ka dın anlatmağâ başladı. Sesi- ya ra hıçkırıklarla kesiliyor. — Öyle, evlâdım, öyle. Sor ma halimizi... Sinemaya gitti. nizdi ya bani.. Bilmem o za- man aranızda ne öldu, ne geç ti? Kızcağızım eye girince kol larım arasında “- bayıldı. Ah analık, yavrum? Ben de şa: dım. Ne ise, ayılttım. Bütün gece ağladı, hıçkırdı. “ — Ne| oldu kızım? Nen vat yavrum?,, H Hiç 'bir şeycik söyleme: abahleyin . * gözleri yine mordu. Ağzından dökü- len sözlerden birez anlar “gibi oldum: Başka kadınlara rastla mışsımız... “Bitti, artık bitti!,, Diye me duruyordu... » Kalk tım, » öğleden sonra $eküfe| bacıya gittim. Onu sana yolla dım. Ne yapayım, çocuğum, | İ yiyordu: 1931 Yeni neşriyat İngilizçe eserler Teşrinisani ayı içinde neşredilen | İngilizçe eserlerin bazılarını aşağı dercediyoruzt The Meaning ol Art (San'at'in mânası) Yazan: Herbert Read Basan: Faber and Faber Fiatis 3 Şilin 6 peni The international Gold Problem (Beynelmilel | altm meselesi) Yazan: Muhtelif muharrirler, Basan: Oxford Press Fiati: 12 Şilin 6 peni Bernard Shaw (Bernard Sbaw'un hayatı) Yazan: Frank Harris Basan: Gollanez Fiati: 8 Şilin 6 peni The world erisis (Cihan — Buhran) Winston Churehil utterworth Finti: 30 Şilin Lord Roseberş (Lord Rosebery'nin hayatı) : Margucan of Crewe array 42 Şilin Fiati: Gladstone as financier and Economist (Gindetone'un mali ve iletesa Yazan; F. W. Hirst An introduction to social psyehology (Halk psikolojisi) Yazan: W. Mac Dougull hi m hakkında l | Kieieğeki l Fiğ 25 Sile e ! Deseases of the small Animals (Ehli hayvanatın ie Yazan: O. V. Bru ! Basan: Böle Finti: 25 Şilin Önümüzdeki Pazartesi ak- şamr saat 21.30 te Fransız Tiyatrosunda meşhur muganniye Elvire de Hidalgo tarafından bir konser verilecektir. Program meyanda: Meş- bur operalarla İspanyol, Fransız ve Rum şarkılardan mürekkeptir, mmm li w tasyonlar en çok gelip geçenle- | re satar, İçeriye yapılar büyük ka- gakçılık hududa yakın depolarla bes lenir. Halep' Azaz'da işletilir. Bu depolar hudu dun beş kilometre yakınına — sokul- İ muştur, Bunlara sermaye veren kim lerdir, şubelerde kimler çalışıyor, on ları yarın tanıyacağız. Naşit HAKKI kimsem yok ki. Orada bacıyı bekledim, dur dum. Bir taraftan da içimi kurt — Yavrucak evde yapyalnız ne yapıyor?,, diyel.. Ne ise, evlâdım, bacı | geldi. Senden iyi haberler | getirdi. Mektup getirdi. Kalktık eve geldik. Bir de ne görelim? Ev kap karanlık, bom boş!., Ahmet Nebil, Hamiyet Ha nımın sözünü kesmeğe cesaret edemiyerek, sabırsızlıkla ateş- elri içinde yana yana, dinliyor du. Bu ananın kızinm saadeti önünde nasıl fedakârane bütün en feda ettiğini düşün- dükçe o buruşuk ellere sarılıp | öpmek, öpmek, göz yaşlarını onunkilere karıştırıp — birlikte ağlamak ihtiyacile yanıyordu. Fakat endişe, (o merak, şüphe, bütün duygulara hâkimdi, — Ey, sonra? — Sonrası bu, — evlâdım.. Evde kimseleri bulamadık. Za ti konuya, komşuya gitmek ade ti değil Ama yine bir kere sorduk, soruşturduk, o Yok.. Kimse görmemiş... Öleceğim sandım. Şeküfe bacı: “ — Gidelim bir Nebil Beye soralım. Belki o bilir.,, dedi. Kalktık, seni a- ramağa çıktık. Bereket versin, bacı evini biliyormuş. Yoksa en şayanı Siömeşiide Marcel Pagnol'un şaheseri DENİZ ve KADIN (Marius) tamamen Fransızça Gözlü filesi, Şimdiye kadar görüleni ve işi-| dilen en büyük tiyatro ve sine- ima esuyaffakiyeti Seanslar : 2-4.30, 7 de. Sant ll de tenzilâtle matine > MA temaşâ iki büyük film: JELHAMRA Sinemasında Neşe ve cazibe. Zarafet. mu- siki.,, el Başanalım (Delphine) Henry Garat CLARA TAMBOUR, ALİCE COCEA tarafından İlâveten: CLARA TAMBOUR “İNCİ KOLYE" 2 kışımlık Fran ! sızça komedisinde Saat 10,45 de tenzilitir matine Hoş ve eğlenceli iki saat geçireceksiniz. « JİK BEK ÂR RADİFE BEHAR HANIM ve HERKES KENDİ BAHTINA 'Tamamile Fransızca iki büyük film. Saat 11 de Dün aksamdanberi arner Baxter ADALET ve İmükemmel filminde büyük muvaffakiyetler cereyan eden hayretbalış sergüzeşt ASRI tenzilâtk matine sinemada Margaret Livingston KURŞUNU kazanıyorlar. Bu eserde, ler arasında, Paris'in büyük barla rından cilveli vir dansözün aşk ve ihtirası * tasvir edilmektedir. Gece batakhaneleri güzel kadınlar, kanlı müsademeler, açık sahneler — Bu- gün saat 16,30 matinesinde programa ilâveten zengin ve mühim VARYETE MAJIK Ss NUMEROLARI İNEMASI Kahkahalar haftası — 20 Künvnevvel Pazar akşamı Hanım Sinema Yıldızı Oluyor MARGUERİTE MORENO ve MOUSSİA DELİLER TABİBİ İlâveten: Carette ve Zevk — Neşe ve kahkaha Janie Marese İki saat neşe ve kahkaha #7 HAROLD LLOYD Noel ve Yılbası münasebetile Evel filminde ELHAMRA âllah sinemasını tesrif edecektir. Görmeğe hazırlanınız. EDMOND ROSTAND)'in saheseri Napoleon'un Oğlu (LAİGLON) filmini göreceksiniz. Bugtn, Cumartesi ve Pazar saat 16,30 matinelerinde ZENGİN VARYETE NUMEROLARI nerede bulurduk seni de? Ahmet Nebil, düşünüyor- du: Bu zavallı kadınlar felâke tin önünde kendinden bir me- det umarak koşmuş, gelmişler di. Fakat bu karanlık içinde sanki kendisi ne yapabilecek- ti? Evde bırakılan Nebahat, nereye gitmiş olabilirdi?, Aca ba yeis sevkile intihara mı koş muştu? Yoksa birden bire ka- fasmın içinde doğan bir ham- layle mi evden fırlamıştı? İki kadın, ümitlerini bağla- dıkları delikanlınm — sükütile endişeleri ( artarak, gözlerini Ahmet Nebilin dudaklarma dik mişlerdi. — Hiç bir kâğıt, filân bırak mamış mı? İkisi de birbirine baktılar: Öyle bir şey aramak bile akıl. larına gelmemişti. — Bilmem evlâdım, öyle bir şey görmedim amı Bu müphemiyet, ufukta bir ümit ışığı uyandırıyor gibiydi. Delikanlı, hemen şapkasını ya kaladı: — Hadi size gidelim, baka nm; Belki'bir kâğrt eee yakmnda MELEK SİNEMASINDA Hazırlanınız. MELEK Sinemasında px MÜNİR NURETTİN 19 Kânunuevvel Cumartesi akşamı Parax gününden İtibaren bilet ler sinema giyesinde öateler inmedi. İçinde kaldıkla rı derin, kesif karanlıkta en küçük, en sönük, en zayif bir ışık bile yüreklerine bir ümit güneşi gibi geliyordu. | Ihtiyar kadın, birden bire canlandı. Titrek bacaklarınm üzerinde ayağa kalktı. Şeküfe bacıya dayanarak çıkmak için kapıya doğru yürüdü. Delikanlı, © geceleri bazen geç vakit tenha yollardan, yan gm yerlerinden geçerken ibti yat olarak cebine koymak iti- yadında bulunduğu küçük ro- velveri çekmeden aldı. Pânto- lonunun arka cebine attı. Pal tosunun yakasını kaldırarak ka dınların ardı sma © merdivene doğru yürüdü... Birinci katın merdiven ba şında, aşağıdan ihtiyar ev sa- hibi kadının sesi duyuldu. Sö- nük ışıklı petrol o lâmbasını kaldırarak ziya vermeğe çalişir lir aeg olduğunu e ondan ken bir yandan da söyleniyor. nie kl Kr Jar; (Devamı var)